Kategori: Siyaset

  • CHP Bursa Milletvekili Sarıbal: Pamuk primi 1.5 TL olmalı

    CHP Bursa Milletvekili Sarıbal: Pamuk primi 1.5 TL olmalı

    CHP Bursa Milletvekili ve CHP Tarım Politikaları ve Tarım Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı Orhan Sarıbal, 7 Ekim Dünya Pamuk Günü dolayısıyla TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, uygulanan yanlış tarım politikaları nedeniyle ülkemizde pamuk üretiminin düştüğünü söyledi. Hasadın başladığı ve ülkemizde “Beyaz Altın” diye önem verilen pamuk için halen prim desteğinin ne kadar olduğunun açıklanmadığını kaydeden Sarıbal, “Pamukta 3 yıldır 80 kuruş prim ödeniyor. Bunun mutlaka yükseltilmesi, en azından 1 lira 50 kuruş seviyesine getirilmesi gerekir” dedi.

    Sarıbal, şunları söyledi:

    “Pamuğun tanınırlığını artırmak, üreticileri ile sanayiciler ve diğer taraflar arasındaki ilişkiyi ve işbirliğini güçlendirmek, pamuk üzerine daha fazla araştırma ve geliştirme yapılmasını sağlamak ve pamukla ilgili teknolojik gelişmeleri teşvik etmek amacıyla 7 Ekim Dünya Pamuk Günü olarak kutlanmaya başlandı.

    Ülkemiz için de pamuk çok önemli bir ürün. Halk arasında “beyaz altın” olarak biliniyor. Ancak son yıllarda uygulanan yanlış tarım politikalarından pamuk da nasibini aldı. Üreticinin desteklenmemesi nedeniyle pamuk ekim alanları ve üretimi her yıl hızla düşüyor. Bu açık ithalatla kapatılmaya çalışılıyor. Ürettiğimiz kadar pamuğu ithal eder duruma geldik.”

    Pamuk hasadı başladı ancak prim belirsizliği devam ediyor. Son üç yıldır 80 kuruş olarak uygulanan prim desteği için üreticiler kilo başına bu yıl 1,5 TL bekliyor. Ancak hükümetten bu konuda herhangi bir açıklama gelmedi.”

    AKP’nin iktidara geldiği 2003 yılından bugüne pamuk üretim alanlarının hızla düştüğünü ifade eden Sarıbal, şöyle devam etti:

    Pamuk Üretimi Düşüyor

    “Türkiye 2002 yılında 7,2 milyon dekar alanda pamuk üretirken 2019 yılında %34 azalarak 4,8 milyon dekara düştü. Son 18 yılda 2,4 milyon dekar pamuk ekim alanı üretimden çıktı. 2019 yılında Türkiye’de pamuk ekim alanlarının %43,7’si, üretimin %37’si Şanlıurfa ili tarafından karşılandı. 2018 yılında Şanlıurfa ili 1 milyon 28 bin dekar alanda pamuk üretimi yaparken 2019 yılında 215 bin dekar azalarak 813 bin dekara düştü. 2003 yılından Ağustos 2020 dahil 14 milyon ton pamuk ithalatına 23,3 milyar dolar ödendi. Ağırlıklı olarak pamuk ithalatı yaptığımız başlıca ülkeler Amerika, Yunanistan, Türkmenistan ve Brezilya. 2019 yılında 951 bin ton pamuk ithalatına 1.6 milyar dolar ödeme yapıldı. Sadece bu yılın ilk 8 ayında 720 bin ton pamuk ithalatına 1,1 milyar dolar ödeme yapıldı. Türkiye 2019 yılında dünya pamuk ithalatında 4. Sırada bulunmaktadır. Türkiye 2019 yılında pamuk ihtiyacının %54’ünü ithalatla karşıladı. Bu oran 2002’de %38 idi” diye konuştu.

    Pamuğun 20 ayrı sektörde kullanıldığını ve aileleriyle birlikte 1,5 insanı etkilediğini belirten Sarıbal, 2019 yılında üretilen 2,2 milyon kütlü pamuktan; 814 bin ton lif pamuk, 1 milyon 254 bin ton çiğit, 188 bin ton yemeklik yağ, 878 bin ton yemlik küspe, 63 bin ton linter, 132 bin ton telef (Ethanol, gübre vb) ürün elde edildiği bilgisini paylaştı.

    Yeniden Altın Olsun

    Lif pamuğun 2 milyar 775 milyon dolarlık ticari değeri bulunduğunu ancak tekstil ve hazır giyim sektöründe kullanımı ile 60 milyar dolarlık bir katma değer yaratıldığını söyleyen Sarıbal, “Pamuk bizim için çok önemli bir ürün. Pamuk üretiminin artması ve ithalat azalması için öncelikle pamuk üreticisine son 3 yıldır verilen 80 kuruş/kg pamuk priminin 1,5 TL/kg çıkarılması gerekir. Pamuğun çiftçiye geliri kilo başına 6 TL olması gerekiyor. Bu yapılırsa ancak pamuk yeniden ‘beyaz altın’ olur” diye konuştu.

    Süt Fiyatı 1 Yıldır Aynı

    Basın açıklamasında süt üreticilerinin sorunlarına da değinen CHP’li Sarıbal, Ulusal Süt Konseyi 2019 Ekim ayında 15 Kasım 2019 tarihinde geçerli olmak üzere, 2020 yılı için litre başına 2,30 TL tavsiye fiyatı belirlediğini hatırlatarak, “Son bir yıl içinde hem hammaddelerine %40 oranında zam geldi. Gelen bu zammın üreticiye yansıması ise %45-50 arasında değişmektedir. Bugün üretici 1 litre süt sattığında 1 kg yem alamamaktadır. Oysa 1 litre süt ile 1,5 kg yem alınabilmesi gerekir (süt/yem paritesi). Aksi takdirde süt hayvancılığının sürdürülmesi mümkün değildi. Fiyatlar bu şekilde devam eder ise süt hayvanları kesime gönderilecek. Acilen çiğ süt alım fiyatının ve 15 kuruş olan süt priminin arttırılması gerekmektedir” dedi.

  • İsveç Sol Parti Başkanı Sjöstedt’dan HDP’ye ziyaret

    İsveç Sol Parti Başkanı Sjöstedt’dan HDP’ye ziyaret

    hDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, İsveç Sol Parti Başkanı Jonas Sjöstedt başkanlığındaki heyet ile görüştü.

    Parti genel merkezindeki görüşme sonrasında Buldan, Sjöstedt ile ortak basın açıklaması yaptı.

    Buldan, “Son dönemde partimizin yaşadığı hukuksuz ve haksız operasyonlara karşı bir dayanışma gösterdiklerini bize ilettiler. Açıkçası bu dayanışmadan büyük bir güç aldığımızı, moral aldığımızı özellikle ifade etmek isterim.” diye konuştu.

    Buldan, bu dayanışmanın büyüyerek ve gelişerek devam etmesini istediklerini söyledi.

    Türkiye ziyaretinde kendisine iki milletvekilinin de eşlik ettiğini söyleyen Sjöstedt ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin hem Selahattin Demirtaş hem de diğer siyasi tutukluluların özgürlüğü hakkında verdiği kararların gereğinin yerine getirilmesini beklediklerini ifade etti.

    Türkiye’ye küresel düzeyde ilginin varlığına işaret eden Sjöstedt, “Onun için ilerici güçler olarak ısrarla tekrar tekrar gelmeye, dayanışmamızı göstermeye devam edeceğiz. HDP, bizim için çok önemli. Onlarla önümüzdeki dönemde bu dayanışmamızı sürdüreceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.

  • Bahçeli: “TTB kapatılsın diyorum”

    Bahçeli: “TTB kapatılsın diyorum”

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Bizim sorunumuz Türk Tabipleri Birliği (TBB) Merkez Konseyi’ne yuvalanmış bir avuç Türkiye düşmanıyladır. Bizim hesabımız teröristlere güzellemeler yapan, ödüller yağdıran, övgüler düzen küçük bir azınlıkladır. Bu nedenle ‘Türk Tabipleri Birliği kapatılsın’ diyorum” dedi.

    MHP Genel Başkanı Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Koronavirüs salgınının hayatın akışını bozmasının yanı sıra siyasetten ekonomiye, ticaretten sosyal ilişkilere, sanattan spora pek çok alanda olumsuz tesirlerini gösterdiğini belirten Bahçeli; maske, mesafe ve temizlik kurallarına özen gösterilmesinin herkesin asli görevi olduğunu söyledi. Bahçeli, “Türkiye bu badireyi Allah’ın inayetiyle en az hasarla en az kayıpla atlatacaktır. Sağlık Bakanı’mız ve donanımlı ekibi hastalıkla mücadele sürecini başarıyla yönetmektedir. Bilim Kurulu’muz bazı çatlak seslere rağmen meseleye hâkimdir ve bahse konu kurulun değerli üyeleri mesleklerinin ehlidir. Doktorlarımıza, hemşirelerimize, diğer bütün sağlık çalışanlarımıza çok şey borçluyuz” dedi.

    ‘HİÇ KİMSE NİYET OKUYUCULUĞUNA HEVES ETMESİN’

    MHP lideri Bahçeli, Sağlık Bakanlığı’nın verileri üzerinde şüphe uyandırmaya çalışanların, kendilerine göre yalan makinesi olduğunu belirterek, şunları söyledi:

    “Bizim sorunumuz Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’ne yuvalanmış bir avuç Türkiye düşmanıyladır. Bizim hesabımız teröristlere güzellemeler yapan, ödüller yağdıran, övgüler düzen küçük bir azınlıkladır. Bu nedenle ‘Türk Tabipleri Birliği’ kapatılsın diyorum. Hiç kimse niyet okuyuculuğuna heves etmesin. Öküz altında buzağı aramasın. Bilhassa CHP Genel Başkanı ve sivri zekâlı CHP’li yöneticiler iftira tezgâhını gitsinler başka kapılarda açsınlar. Son gelişmelerle sabittir ki, Türk Tabipleri Birliği’nin Başkanlığına kimin seçildiğini, bu şahsın nasıl bir kötü sicile ve maziye sahip olduğunu nihayetinde herkes görmüştür. Hükümet başarılı bir şekilde koronayla mücadele ederken, gerçekleri çarpıtanlara, insanüstü gayretleri sulandıranlara, sağlık camiasını zımnen suçlayanlara göz yumamaz, hareketsiz kalamazdık. Arı kovanına soktuğumuz çomak ne tesadüfi ki kovan içinde saklanan CHP’ye değmiş, iyisinden kötüsüne kadar diğer bütün siyasi yandaşlara temas etmiştir. Attığımız bir taşla aynı dalda tüneyen birden fazla kuş havalanmıştır. Doğruları eğip bükerek bizi doktorlarımızla kutuplaştırmak isteyen Kılıçdaroğlu’na tavsiyem, en iyi yaptığı işte ustalaşması, mesela yeni bir iskambil destesi alarak zilletin diğer ortaklarıyla masaya oturup, birbirlerini hile yaparak ütmeleridir.”

    ‘ERMENİSTAN KATİL BİR DEVLETTİR’

    Azerbaycan- Ermenistan çatışmasına ilişkin Bahçeli, Ermenistan’ın 27 Eylül Pazar günü aynı zamanda Türkiye’ye de saldırdığını belirterek, şunları kaydetti:

    “Biz iki devlet olsak da yeri gelirse aynı bayrak altında toplanır, Türklüğe kefen biçmeye çalışan ne kadar zalim varsa hepsine karşı aynı sipere gireriz. Şakamız yoktur, fakat işgalcilerin şakağını sıkacak irademiz hamdolsun vardır, hatta sefer için tetikte beklemektedir. Ermenistan katil bir devlettir. Türk milletini düşman olarak bellemiştir. Dağlık Karabağ 30 yıldır kanayan bir yaraya dönüşmüştür. Artık bıçak kemiğe dayanmış, sabır taşı çatlamıştır. Bu Paşinyan isimli kokuşmuşun pişman olacağı günler gelip çatmıştır. Nitekim o gün bugündür. Kadınları, yaşlıları, savunmasız insanları bombalayan bu rezillerdir. Güç birleşmeli, Türk milleti tek yumruk halinde hedefe kilitlenmelidir. Nahçıvan’ın kaderi Bakü’dür. Aksi halde kudurmuş Ermeni çeteleri buraya da üşüşebilecektir. Bize göre Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının ateşkes, diyalog, müzakere, diplomasi gibi kandırmacalar yoluyla çözüm teklifleri şu aşamada tuzaktır, tertiptir, yenilgiye onaydır. Mütecaviz düşmanın beli kırılmadan, askeri başarı siyaseten tasdik edilmeden kurulacak her masa tavizdir. Ermenistan’ın silahlı çeteleri ya Dağlık Karabağ’dan çekilecekler ya da ezileceklerdir. Çatışma bölgelerinde bozgun yaşayan Ermenistan, İran sınırından içeri sokulan PKK/YPG’li teröristleri de yanına alarak mazlumlara ateş ve ölüm yağdırmaktadır. Bu barbarlığın döktüğü kanların bedeli damla damla terör devleti Ermenistan’a ve cani ortaklarına ödettirilecektir. Güney Kafkasya’da çözümün tek yolu, Ermenistan’ın işgal ettiği Türk topraklarından bahanesiz çekilmesi, Dağlık Karabağ’a Azerbaycan bayrağının dikilerek egemenliğinin teyit edilmesidir. Başka çare yoktur, başka seçenek yoktur, başka çözüm yoktur.”

    ‘BU CHP’YE NE OLUYOR?’

    Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere bazı ülke ve uluslararası örgütlerin ateşkes çağrılarının boşuna olduğunu kaydeden Bahçeli, şöyle konuştu:

    “Geçmişte yine aynı Konsey’in Ermenistan işgalinin sona ermesi, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’a iade edilmesi hakkındaki kararları ortadadır. Diğer yandan Macron’un Suriye’den intikal eden 300 cihatçının çatışma bölgesine getirildiğini söylemesi hayal mahsulüdür, şizofrenik bir yalandır. Macron Türkiye’nin siyasi açıklamalarını not alıyormuş, varsın kanlı kalemiyle not alsın dursun, dileğim sorulacak hesabımızı yazmayı da asla unutmasın. Üstelik NATO’yu göreve davet ederek Türkiye’den izahat etmesi küstah bir taleptir. Kurdun boynu kalınsa, kendi işini kendi yaptığından dolayıdır. Türk milletinin hiç kimseye ihtiyacı yoktur. Hadi Fransa’nın melun açıklamasını normal karşıladık diyelim, peki bu CHP’ye ne oluyor? Hangi çıkar odakları bu CHP’yi kontrol ediyor? Kimler bu CHP’nin tarlasını sürüyor? Türkiye’nin Azerbaycan’a silah yardımı yaptığını, milis ya da cihatçı grupları bölgeye aktardığını kaygılı bir üslupla söyleyen CHP’nin Dış Politika Başdanışmanı ve eski Bakü Büyükelçisi’ne ne diyelim? Bu sefil sefirin sözlerini neye yoralım, nasıl yorumlayalım? CHP yönetimine sesleniyorum; bir kez olsun kalbiniz milletle çarpsın, bir kez olsun siyasetiniz soydaşlarımızın sesine ses olsun. CHP Genel Başkanı ya çevresindekilere ayar vermeli hatta kulaklarını çekmeli ya da tarafını belli ederek Paşinyan’ı kucaklamak maksadıyla kollarını açıp yeni bir yürüyüşe başlamalıdır.”

    ‘TÜRK MİLLETİ KAHRAMANDIR’

    MHP lideri Bahçeli, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’a saldırmasıyla birlikte Türkiye’nin 7 ayrı noktada hedefe koyulduğunu belirterek, “Libya’da Fransa, Rusya ve darbeci Hafter, Suriye’de; ABD, Rusya, Esad, İran, PKK, YPG ve diğer terör grupları, Kıbrıs’ta; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, ABD, Irak’ta; PKK ve diğer mütecaviz güçler, Afrika’da; bazı körfez ülkeleri ve küresel güçler, Doğu Akdeniz’de; İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Yunanistan, Fransa olmak üzere Türkiye çoklu bir cephe hattındadır. Çok şükür bütün muhasım güçler ve mücavir bölgeler dengelenmiş, milli ve müessir irade kuvvetle sergilenmiştir. Türk milleti kahramandır, egemenlik haklarını, mavi vatanını, tıpkı Anadolu coğrafyası gibi sonuna kadar savunacaktır” dedi.

  • CHP Bursa Eski Milletvekili Demirel: “Kapalı köy okulları hemen eğitime açılsın”

    CHP Bursa Eski Milletvekili Demirel: “Kapalı köy okulları hemen eğitime açılsın”

    Milletvekilliği sürecinde ve sonrasında da taşımalı eğitimden vazgeçilmesi ve köy okullarının yeniden açılması için mücadele eden ve bu konuda mecliste araştırma önergesi veren 22 ve 23’ncü dönem CHP Bursa Milletvekili Kemal Demirel, Bakanlığın “Kurum açma, Kapatma ve Ad Verme” yönetmeliğinin 6. maddesi ve 2. fıkrasını değiştirerek kapalı okulların açılmasının önünü açmasını değerlendirirken, “yüz binlerce öğrencimizi ve ailelerini ilgilendiren bu değişiklik çok yerinde oldu” dedi.

    Hatırlanacağı üzere, 2 Ekim 2020 tarihli Resmî Gazete’de de yayımlanan yeni düzenlemede “Birleştirilmiş Sınıf” vurgusu yapılarak, kapalı durumdaki köy okullarının açılışıyla ilgili ilk kararlı adım atılmıştı. Yeni düzenlemeye göre, birleştirilmiş sınıf uygulaması yapılan ilkokullarda en az 1 derslik ve 1’inci, 2’nci, 3’üncü ve 4’üncü sınıflarda toplamda en az 10 öğrenci bulunması gerekiyor. Öğrenci sayısının 10’un altına düşmesi halinde de, ulaşım şartlarının elverişsiz olması veya öğrenci velilerinin çocuklarının taşıma yoluyla eğitime erişim kapsamında öğrenim görmelerini istememeleri hâlinde, öğrenci sayısına bakılmaksızın valilikçe uygun görülmesi durumunda bakanlıkça bu ilkokulların açık kalması sağlanıyor.

    Aynı talebi yıllardır Türkiye’nin ve TBMM’ nin gündemine getiren 22 ve 23’ncü dönem CHP Bursa Milletvekili Kemal Demirel, yapılan düzenlemenin Herhangi bir karara gerek kalmadan şartlar ne olursa olsun, kapanan binlerce köy okulunun yeniden açılması gerektiğini vurguladı.

    DEMİREL’DEN KÖYLÜLERE ÇAĞRI!

    Demirel, köy muhtarlarının en kısa zamanda yetkili mercilere başvurmalarını, 1,2,3 ve 4. sınıfa giden çocuklarının kendi köylerinde okumaları İçin taleplerini bildirmelerini istedi.

    KAPATILAN KÖY OKULLARI FOTOĞRAF SERGİSİ OLDU

    Kapatılan köy okullarını il il, köy köy gezerek fotoğraflayan CHP eski milletvekili Kemal Demirel, yüzlerce okulun çürümeye-yıkılmaya terk edilmiş görüntülerinden oluşan fotoğraf sergileri açmış, taşımalı eğitime son verilerek kapalı köy okullarının açılması talebini yinelemişti. Ocak 2015’te dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya, Şubat 2019 ve Ağustos 2020’de de şimdiki Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a mektup yazarak köy okullarının açılmasını isteyen Demirel, yönetmelik değişikliğiyle gelinen noktayı olumlu buldu. Taşımalı eğitimin bir an önce kaldırılması gerektiği defalarca dile getirdiğini hatırlatan Demirel, “Taşımalı eğitim kaldırılarak, daha önce kapatılmış olan köy okulları yeniden ve bir an önce açılmalıdır. Hem öğretmen istihdamı konusunda bir adım atılmış olacak hem de küçücük çocuklar köy köy dolaşmak zorunda kalmayacak. Gelinen noktayı çok olumlu buluyor ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a teşekkür ediyorum. Şimdi sırada, amasız-fakatsız olarak, kapalı köy okullarının hızla elden geçirilip yeniden açılması var. Keşke bu yönetmelik 6-7 ay önce çıkabilseydi. Pandemi dönemindeki boşluktan yararlanarak onarımlar bugüne kadar tamamlanabilir ve köylerde çocuklar yüz yüze eğitim görebilirdi. Daha fazla vakit kaybetmeden bir an önce harekete geçilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

  • Kestel’de CHP’li üyeler meclisi terk etti

    Kestel’de CHP’li üyeler meclisi terk etti

    Önceden belirlenip dosya ve ekleri tüm parti gruplarına sunulmuş gündem yerine, oturum sırasında verilen önergelerle belediyenin yönetilmesine tepki gösteren CHP Grubu’nun oturumu terk etmesi, Kestel Belediye Meclisi’nin son toplantısına damgasını vurdu. CHP Meclis Grup Sözcüsü Volkan Durgut Başkan Önder Tanır’ın tavrını eleştirirken, yazılı açıklama yapan CHP Kestel İlçe Başkanı Hatice Doğan da, gündem dışı önergelerin komisyonlara gönderilmeden direkt görüşülmesiyle hem komisyonların devredışı bırakıldığını hem de muhalefetin yok sayıldığını kaydetti.

    DURGUT: “KESTEL’İ YÖNETEMİYORLAR”

    Cumhuriyet Halk Partisi Kestel Belediye Meclis Grup Sözcüsü Volkan Durgut, belediye meclisinde gündem dışı verilen önergelerin direkt görüşülmesiyle demokratik bir yönetimin gerçekleşemeyeceğini daha önce de dile getirdiklerini, ısrarla aynı tablonun devamı karşısında bu antidemokratik yaklaşıma kamuoyunun dikkatini çekmek için de oturumu terk ettiklerini söyledi. Sosyal medyada da paylaşımlarda bulunan Durgut, “Başkanın gergin olması acaba işlerin yolunda gitmediğinin göstergesi midir? Gündem dışı gelen önergelerle meclisin demokratik olmayacağından dolayı, geçen ayki toplantıda katılmayacağımızı söylememize rağmen, bu ayki toplantıda da 5 tane önergeyi gündeme alıp meclis yapmak istediler. Bizler de CHP’li meclis üyeleri olarak salonu terk ettik” dedi.

    Kestel’in havasının kirlendiğini, doğasının katledildiğini, tarım alanlarının yok edildiğini belirten Durgut, “Aramızda zihniyet farkı çok. Biz eğitim diyoruz, siz cezaevi diyorsunuz. Biz doğa diyoruz siz beton diyorsunuz. Kestel’i yönetemiyorsunuz” ifadelerini kullandı.

    DOĞAN: “MERA KONUSU DA MI AYNI MANTIKLA GÜNDEME GELECEK?”

    Yazılı açıklama yapan CHP Kestel İlçe Başkanı Hatice Doğan ise gündem dışı önergelerle iş yürütmenin, Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır’ın keyfi yönetim hevesinin bir sonucu olduğunu kaydetti. Gündem dışı önergelerin komisyona sevk edilmeden görüşülüp karara bağlanmasının ancak gerçekten acil işlerde kabul gören bir model olduğunu belirten Doğan şöyle söyledi:

    “Önerge veriliyor, gündeme alınıp kabul ediliyor. Dolayısıyla konular komisyonlara gelemiyor, üzerinde konuşulamıyor, tartışılamıyor. Bir süzgeçten geçmeden, üzerinde grup kararı dahi alınamadan direkt meclis gündemine alınıp iktidardaki meclis grubunun oylarıyla geçip gidiyor. Muhalefet grupları yok sayıldığı gibi, son derece antidemokratik bir ‘ben yaptım oldu’ mantığıyla iş yürütülüyor.”

    Hayvancılık ve tarımla geçinen Soğuksu Köyü mera alanının son derece yanlış bir yaklaşımla, cezaevi arazisi olarak kullanılmak istendiğine işaret eden Doğan, “Meranın betona dönüşmesi, köyü de köylüyü de yok edecek derecede sakıncalı bir karar olur. Verimsiz araziler durup dururken, ovadaki meraya inşaat olur mu? Böylesine önemli bir konu da Kestel Belediye Meclisi’ne önerge ile mi gelip görüşülmeden geçip gidecek? Böyle sakat bir yönetim anlayışı olabilir mi? Kestel halkı ilk seçimde bunların hesabını soracak, kimsenin şüphesi olmasın” diye konuştu.

    “KESTEL’DE HAVA KİRLİLİĞİNİN GELDİĞİ BOYUTLARA DİKKAT!”

    CHP Kestel İlçe Başkanı Hatice Doğan, ilçede yaşayanların hava kirliliğinden mustarip olduğunu da hatırlatarak, “Kestel’de yaşamak gerçekten çok zorlaştı. Sağlığımız tehdit altında. Sanayi kaynaklı hava kirliliği konusunda hem Kestel Belediyesi, hem Büyükşehir Belediyesi ve hem de Çevre Bakanlığı’nın harekete geçmesini bekliyoruz” şeklinde konuştu. Sanayi işletmelerinin insan hayatını hiçe saydığını vurgulayan Doğan, önlem alınmadığı takdirde meydana gelecek olumsuz sonuçlardan bugünkü iktidar ve yerel yönetimlerin sorumlu olacağının altını çizdi.

  • HDP Milletvekili Tuma Çelik’in dokunulmazlığı kaldırıldı

    HDP Milletvekili Tuma Çelik’in dokunulmazlığı kaldırıldı

    TBMM Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu, hakkında ‘nitelikli cinsel saldırı’ ve ‘tehdit’ suçlamasıyla fezleke düzenlenen bağımsız Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verdi. Komisyon Başkanı Tuma Çelik, “Karma komisyonumuz, Tuma Çelik’in dokunulmazlığının kaldırılmasına ve dosyanın Genel Kurul’a gönderilmesine karar vermiştir” dedi.

    TBMM Anayasa-Adalet Karma Komisyonu, Bekir Bozdağ başkanlığında toplandı. Komisyonda, seçim çalışmaları sırasında D.K. adlı kadına cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılarak, fezleke hazırlanan ve HDP’den ihraç edilen bağımsız Mardin Milletvekili Tuma Çelik ile ilgili hazırlık komisyonunun raporu görüşüldü. Komisyon, ‘nitelikli cinsel saldırı’ ve ‘tehdit’den suçlanan Tuma Çelik’in dokunulmazlığının kaldırılmasına oy çokluğu ile karar verdi.

    Komisyon Başkanı Bekir Bozdağ, toplantının ardından açıklama yaparak alınan kararı duyurdu. Bozdağ, Tuma Çelik hakkındaki dosyanın görüşülerek karar bağlandığını belirterek, “Karma komisyonumuz, Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in dokunulmazlığının, hazırlık komisyonu raporu çerçevesinde kaldırılmasına ve dosyanın Genel Kurul’a gönderilmesine karar vermiştir. Komisyonumuz çalışmalarını tamamlamıştır. Karar oy çokluğu ile alındı. Takdir Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin” dedi.

    Bozdağ, komisyon toplantısı devam ederken, Tuma Çelik’in toplantıya katılarak sözlü savunma verdiğini aktararak, “Hem yazılı verdiği 17 sayfalık bir savunması okundu, 79 sayfalık da onun ekleri vardı, milletvekilleri onları değerlendirdiler. Ayrıca kendisi de ilaveten sözlü savunmasını yaptı” ifadelerini kullandı.

    Soruları da yanıtlayan Bozdağ, TBMM Anayasa-Adalet Komisyonu’nun bir yargılama makamı olmadığına dikkat çekerek, “TBMM, esasında dokunulmazlık dosyalarında bir yargılama makamı değildir. Adli sürecin işlemesi için izin veren bir makamdır. Olaya bu açıdan bakmak lazım. Anayasa çerçevesinde karar vermiş olduk. Dosyanın esası hakkında bir karar verme konusunda bir yetkimiz yoktur” değerlendirmesinde bulundu.

  • Davutoğlu: İstifa etmeseydim Türkiye krize girerdi

    Davutoğlu: İstifa etmeseydim Türkiye krize girerdi

    Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, AK Parti Genel Başkanlığı ve başbakanlığı bırakma süreci hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

    Davutoğlu, “Ben istifa etmeseydim Türkiye krize girerdi. Sayın Ecevit’le sayın Sezer’in yaşadığı krizde ‘kim haklı’ diye mi soruldu yoksa Ecevit mi sorumlu tutuldu? Öyle bir mücadeleye girmiş olsaydık AK Parti bölünür belki de ben Başbakan kalırdım” ifadelerini kullandı.

    Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Habertürk’te Mehmet Akif Ersoy’un sunduğu Nedir Ne Değildir programında soruları yanıtladı.

    Ahmet Davutoğlu’nun açıklamalarında öne çıkanlar şu şekilde:

    “AKADEMİK METİN YAZMAZSAM ÖLÜRÜM”

    “Ben tarihi akışta kendisine rol biçmeyenin hayatını anlamlandıracağı kanaatinde değilim. Ben siyasetçi olmak için programlamadım hayatımı akademisyen olmak için programladım. Bütün günüm siyasetle dolu ama ben akademik metin yazmazsam ölürüm. Dışişleri Bakanı iken uçağa girdiğimde onlar brifinglerini sunarlar, ben kitaplarımla başbaşa kalırım. Bu bir hayat tarzı.

    “BU COĞRAFYANIN HAKKINI VERMEK ZORUNDAYIM”

    Ben Latin Amerika’da yaratılmadım, Afrika’da da yaratılmadım. Burada yaratıldım. Bu coğrafyanın hakkını vermek zorundayım. 4 yıl içinde 6 Türkçe 2 İngilizce kitap yazdım. Ben bir Türküm ve Müslümanım. Bütün vatandaşlarımı eşit görerek bu kimlikten hiçbir zaman gocunmadım. Ben Türkiye’nin gücüne inandığım için Stratejik Derinlik diye iddialı bir kitap yazdım. Bu kitaplardan kimlerin rahatsız olduğuna bakın ve onların Türkiye’deki uzantılarına bakın. Arkasında bu misyona açılmış bir savaş var.

    Gannuşi 2005 yılında Türkiye’ye geldiğinde Türkiye’ye giriş yasağı vardı. Türkiye’nin en önemli yayın organı beni Başbakanlık’ta ziyaret etti. Şüpheli bir şahsın Başbakanlık’ta ne işi var, Davutoğlu’yla ne görüşüyor? diye yazdı. Halid Meşal geldiğinde terörün arkasında benim de çıktığımı söyleyerek bir büyük gazetemiz çıktı. Kimlerin bunlardan rahatsız olduğunu anlatmak içindir bu örnekler.

    “TÜRKİYE’NİN EKSENİNİ DEĞİŞTİRİYOR DİYENLER VARDI”

    Beşar Esad’la görüştüğümde Türkiye’nin eksenini değiştiriyor diyenler vardı. Kimlerin bunlardan rahatsız olduğunu çıkartabilirsiniz. Annan Planı, Kudüs görüşmelerinden rahatsız olanlar oldu. İsrail’le görüşme yaptığımızda da, Gazze’de eşimle direndiğimiz zaman rahatsız oldu. Wikileaks’ta yayınlanan belgelerde benim için ‘Ortadoğu’nun en tehlikeli adamı’ bizden bahsetti. Birileri Stratejik Derinlik gibi kitabın yazılmasından ve Türkiye’nin merkez olmasından rahatsız oldular, bunu da doğal karşılarım.

    “ŞU SORUYU BİR GÜN SAYIN ERDOĞAN’A SORABİLİRSENİZ”

    Yüzde 49,5 almış Başbakan olarak pat diye bıraktınız sorusunu basit çerçeve olarak görürüm. Pat diye bir şey olmaz. Bir ilim adamını diğerlerinden ayırt eden fark süreç analizi yapabilmesidir. İlim adamı noktasal, konjonktürel analizi yapmaz süreç analizi yapar. Başbakanlık yaparken ne konularda ciddi mücadeleler verdiğimi… Ya ilkelerimden vazgeçecektim. İmar yasasından, şefaflık yasasına, ihale yasasına kadar vesaire vesaire. Şu soruyu bir gün sayın Erdoğan’a sorabilirseniz, siz yüzde 49,5 almış bir Başbakan’ı kendi partisinde imza toplattırarak istifa ettirmesinin sebebini sorarsanız. Nitekim Türkiye’nin geldiği yerin sorumluları o imzaları atanlar ve o talimatı verenlerdir.

    “İSTİFA ETMESEYDİM TÜRKİYE KRİZE GİRERDİ”

    Ben istifa etmeseydim Türkiye krize girerdi. Sayın Ecevit’le sayın Sezer’in yaşadığı krizde ‘kim haklı’ diye mi soruldu yoksa Ecevit mi sorumlu tutuldu. Öyle bir mücadeleye girmiş olsaydık AK Parti bölünür belki de ben Başbakan kalırdım.

    “DÜŞÜK PROFİLLİ BAŞBAKANLIK YAPIYORDUM”

    Türkiye öyle bir krize girerdi ki, terörle mücadele yürütüyoruz. Ya ben boyun eğecektim, şahsiyetsiz, düşük profilli başbakanlık yapıyordum, ki hayatımda böyle bir şey yapmadım. Yüreğim yana yana ayrılmayı daha uygun gördüm. Ben bana oy verenlerin adına onurla mücadele verdim. Çok çetin bir mücadele verdim. Bugün MKYK’da o imzayı atan arkadaşların hepsinin vicdanına soruyorum; o imzayı tekrar atar mısınız? Birkaç tanesi hariç, onlar zaten organizatör.

    “PARTİ İÇİNDE BANA KARŞI DARBE YAPTILAR”

    Birileri parti içinde bana karşı darbe yaptılar, 15 Temmuz’da Türkiye’ye karşı darbe yapmaya kalkıştılar. Osmanlı’dan gelen hariciye geleneğini sonuna kadar korudum. Genelkurmay, MİT ve Dışişleri Bakanı arasındaki koordinasyon ilk defa oturdu. Daha önce Genelkurmay Daire Başkanlığı’nın Kıbrıs’la ilgili politika tayin ettiği alandan çıktı, dış politika Dışişleri’nde yapıldı. Biz Dışişleri Bakanlığı olarak KPSS’den kim gelirse onu alırız. KPSS’de bir şeyler yaşanmışsa onu mu kontrol edecektim?

  • İYİ Parti’nin yeni Başkanlık Divanı belli oldu

    İYİ Parti’nin yeni Başkanlık Divanı belli oldu

    İYİ Parti’de 2’nci Olağan Kurultay’ın ardından Genel İdare Kurulu (GİK), Genel Başkan Meral Akşener başkanlığında toplandı. Toplantıda yeni Başkanlık Divanı belirlendi.

    İYİ Parti 2’nci Olağan Kurultay’dan sonra ilk GİK Toplantısı’nı gerçekleştirdi. Genel Başkan Meral Akşener başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda yeni Başkanlık Divanı belirlendi.

    Toplantının ardından Genel Sekreter Uğur Poyraz yeni Başkanlık Divanını açıkladı. Poyraz’ın açıkladığı Başkanlık Divanına göre; Cihan Paçacı Siyasi İşler Başkanı, Uğur Poyraz Genel Sekreter, Ümit Dikbayır Mali İşler Başkanı, Koray Aydın Teşkilat Başkanı, Bahattin Bahadır Erdem Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı, M. Tolga Akalın Seçim İşleri Başkanı, Ahmet Kamil Erozan Uluslararası Politikalar Başkanı, Yavuz Ağıralioğlu Türk Dünyası ve Yurtdışı Türkler Başkanı, Salim Ensarioğlu Ortadoğu Politikaları Başkanı, Metin Ergun Yerel Yönetimler Başkanı, Erhan Usta Ekonomi Politikaları Başkanı, Ümit Özlale Kalkınma Politikaları Başkanı, Nuri Okutan Milli Güvenlik Politikaları Başkanı, Şenol Sunat Eğitim Politikaları Başkanı, Ünzile Yüksel Toplumsal Politikalar Başkanı, Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu Kadın Politikaları Başkanı, Berna Sukas Gençlik Politikaları Başkanı, Arzu Önşen Doğa ve Çevre Politikaları Başkanı, Burak Akburak STK İlişkileri Başkanı olarak görevlendirildi.

  • HDP’den Kobani eylemlerine ilişkin soruşturmaya tepki

    HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, 2014’teki Kobani bahanesiyle düzenlenen eylemlere ilişkin soruşturması kapsamında HDP’lilerin gözaltına alınmasının, hukuki değil siyasi olduğunu savunarak, “AKP-MHP iktidarının siyasi ajandasına göre yürütülen siyasi darbe operasyonudur.” dedi.

    HDP Eş Genel Başkanları Buldan ve Mithat Sancar, partilerinden bir grup milletvekili ile Mecliste basın toplantısı düzenledi.

    Kobani eylemlerine ilişkin soruşturma kapsamında partililerinin gözaltına alınmasına tepki gösteren Buldan, “Bugün partimize yönelik siyasi intikam operasyonunun yedinci günündeyiz. Arkadaşlarımız bir haftadır haksız ve hukuksuz bir biçimde keyfi gözaltı işkencesi altında tutulmaya devam ediyor.” görüşünü savundu.

    Buldan, Kars Belediye Başkan yardımcıları Şevin Alaca, il genel ve belediye meclis üyeleri ile parti yöneticilerinin de gözaltına alındığını ifade ederek, “Bu operasyonlar hukuki değil siyasidir. AKP-MHP iktidarının siyasi ajandasına göre yürütülen siyasi darbe operasyonudur.” dedi.

    İktidarın, demokrasi mücadelelerinden rahatsız olduğunu ve çağrılarına siyasetle değil siyasi operasyonlarla yanıt verdiğini iddia eden Buldan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “İktidar, HDP’ye demokratik siyaset alanını kapatmaya çalıştıkça bizler demokratik siyaset zeminini daha da büyüteceğiz, güçlendireceğiz ve genişleteceğiz. Onlar, demokratik toplumsal muhalefeti engellemeye çalıştıkça demokratik güçbirliği ve toplumsal dayanışmayı daha da büyüteceğiz. HDP’yi terörize planları tutmayacaktır. Biz tüm baskı ve engellemelere rağmen demokratik siyaset zemininde kalmaya ve demokratik mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.”

    Buldan, gözaltındaki HDP’lilerin, bir an önce serbest bırakılmasını isteyerek, “Cesaretiniz varsa gelin Meclis’te 6-8 Ekim için derhal bir araştırma komisyonu kuralım ve gerçekleri tüm boyutuyla araştıralım, açığa çıkartalım.” çağrısında bulundu.

    – “HDP, demokratik siyaset zeminini hiçbir şekilde terk etmeyecektir”

    HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da kendilerine yönelik operasyonun her şeyden önce Türkiye’de demokrasi mücadelesine, demokrasi güçlerine ve toplumsal muhalefete bir saldırı olduğunu ileri sürdü.

    Sancar, “Bunun için bu operasyona siyasi darbe adını veriyoruz. Elbette siyasi darbe bu operasyonla başlamadı. Bu operasyon, beş yıldır devam eden büyük bir planın en keskin virajlarından biridir.” dedi.

    HDP olarak kararlı ve haklı olduklarını savunan Sancar, “İktidarın hedeflerinden birinin de HDP’yi hırçınlaştırarak, kendi çizgisinden uzaklaştırmak, bu yürüyüşünden saptırmak olduğunun farkındayız. O nedenle bütün toplumsal kesimlere buradan tekrar taahhüt ediyoruz. HDP, demokratik siyaset zeminini hiçbir şekilde terk etmeyecektir. Siyasi hedeflerini de mücadele programlarını da demokratik siyaset zemininde yürütecektir.” ifadelerini kullandı.

    Meclisin bugünkü açılış törenine katılmama kararı aldıklarını dile getiren Sancar, şöyle devam etti:

    “Bu, Meclise karşı bir tutum değildir. Meclisi demokratik siyasetin en önemli platformlarından biri olarak gördüğümüz gerçeğine aykırı bir tutum değildir. Bize göre Meclis, demokratik siyasette önemli bir alandır ancak bu kadar büyük bir haksızlığı, hukuksuzluğu, zulmü Meclis Genel Kurulundan değil Meclis bahçesinden halklarımıza duyurmayı daha doğru, uygun bir yöntem olarak gördük. O nedenle açılışa katılmayacağız. Açıklamadan sonra Meclis bahçesinde, Genel Kurul devam ettiği süre boyunca oturma eylemi gerçekleştireceğiz.”

    Açıklamadan sonra Buldan, Sancar ve HDP milletvekilleri, kısa bir yürüyüş yaparak, muhalefet kulisinin bahçesinde oturma eylemi gerçekleştirdi.

    Öte yandan Kobani eylemleri soruşturması kapsamında gözaltına alınanların resimleri ağaçlara asıldı.

  • Yeni yasama yılı başladı

    TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “TBMM, milletimizin, Cumhuriyetin ve demokrasinin kalbidir. Bu kurumun, hepimizin üstünde, bizleri aşan yüce bir kimliği vardır. Söz ve eylemlerimizde, yaptıklarımızda bu gerçeğin ne kadar farkında olursak siyaset kurumu ve milletvekilleri olarak o kadar güç ve saygınlık kazanacağız.” dedi.

    Şentop, TBMM’nin 27. Dönem 4. Yasama Yılı açılışında yaptığı konuşmada, bu yılın, milletvekilleri, yüce Meclis, millet ve devlet için hayırlı olmasını diledi.

    Yapılacak müzakerelerin, alınacak kararların, çıkartılacak kanunların, gösterilecek gayretin millete ve devlete faydalı sonuçlar getirmesini temenni eden Şentop, “Sözlerimin başında, yüce Meclisimizin açılışından bugüne, bu mukaddes çatı altında görev yapan, başta ilk Meclis Başkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün milletvekillerimizi, siyasetçilerimizi, devlet adamlarımızı şükran ve minnetle anıyorum. Vefat edenlere Allah’tan rahmet, hayatta olanlara da sıhhat ve afiyetle uzun ömür diliyorum.” ifadelerini kullandı.

    Yüce Meclisin faaliyetlerini sürdürebilmesi için canla başla gayret gösteren bütün çalışma arkadaşlarına teşekkür eden Şentop, “Bu yıl Meclisimizin açılışının 100. Yılını idrak ettik. Bu yüce Meclisin nice yüzyıllara güç ve kudretle ulaşmasını, ilelebet var olmasını Cenabıhak’tan niyaz ediyorum.” diye konuştu.

    Şentop, 20. yüzyılın insanlık tarihinin belki en kanlı yüzyılı olduğunu ifade ederek, iki büyük dünya savaşının, bağımsızlık savaşlarının, bölgesel savaş ve çatışmaların, iç savaşların, katliamların, öldürülen yüz milyonu aşkın insanın, göçlerin kara bir yüzyıl tablosu çizdiğini söyledi.

    20. yüzyılda Türk milletinin, Meclisin öncülüğünde elde ettiği çok büyük ve önemli kazanımlar olduğunu belirten Şentop, şöyle devam etti:

    “Bunlardan birincisi, büyük bedeller ödeyerek, kanımız ve canımız pahasına kazandığımız istiklalimizdir, bağımsızlığımızdır. 20. yüzyılın sihirli kelimelerinden olan bağımsızlık, bizim tarihimiz bakımından çok daha vurgulu anlam ifade etmektedir. Biz ‘tam bağımsızlık’ diyoruz. Bölgemizde ve yakın coğrafyamızda yaşanan hadiseleri gördükçe, bağımsızlığın, özellikle tam bağımsızlığın ifade ettiği anlamın büyüklüğünün farkına daha fazla varıyoruz.

    İkinci önemli kazanım, inkıraza uğrayan, onlarca yıl süren kesintisiz savaşlarla harap olmuş bir büyük devletin küllerinden yeni bir devlet, bir cumhuriyet kurmuş olmamızdır.

    Üçüncüsü ise zaman zaman kesintilere uğramış olsa da kararlılıkla ve milletimizin sonuna kadar sahip çıkmasıyla var ettiğimiz demokrasimizdir. Milletimizin bu büyük ve önemli kazanımlarının elde edilmesinde öncülük hiç şüphesiz Meclisimize aittir. Bu yüce Meclis bağımsızlık savaşını bizzat yürütmüş, Gazi unvanını bihakkın almış yegane Meclistir. Memleketimizin sıkıntılara düçar olduğu, zorluklar yaşadığı dönemlerde de bu öncülük görevini ifa etmekten bir an geri durmamıştır.

    15 Temmuz gecesi hain terör örgütü FETÖ’nün saldırısına uğrayan ilk kurum Meclisimiz olmuştur. O gece tarihine ve karakterine yakışır bir kararlılıkla, bombardıman altında görevini ifa eden ve direnen Meclisimiz ikinci defa Gazi unvanını almış, bu unvanı hak ettiğini ve hakkıyla taşıdığını ispat etmiştir. Böyle büyük bir Meclisin mensubu olmak, bu yüce çatı altında görev ifa etmek, Mecliste aziz milletimize hizmet etmek ne büyük bir şereftir. Bu şerefli görevin üzerimize büyük sorumluluklar yüklediği de aşikardır. Bu sebeple, TBMM’nin saygınlığının korunması en başta gelen görevimizdir. Demokrasimizin geleceği, demokrasiye duyulan güven buna bağlıdır. Bizler, ülkemizin ve hatta dünyanın bütün sorunlarını, bu yüce çatı altında, grup toplantılarında, komisyonlarda ve Genel Kurulda usulüyle konuşacağız, tartışacağız ve bir sonuca bağlayacağız. Unutmayalım ki TBMM, milletimizin, cumhuriyetin ve demokrasinin kalbidir. Bu kurumun, hepimizin üstünde, bizleri aşan yüce bir kimliği vardır. Söz ve eylemlerimizde, yaptıklarımızda bu gerçeğin ne kadar farkında olursak siyaset kurumu ve milletvekilleri olarak o kadar güç ve saygınlık kazanacağız.”

    -“Virüs, büyük değişim sürecine katalizör etkisi yaptı”

    TBMM Başkanı Şentop, tarihin önemli bir kavşak noktasından geçildiğini; önemli bir döneme şahitlik edildiğini dile getirerek, 20. yüzyılın sonlarında başlayan ve 21. yüzyılın ilk çeyreğinde hızı artarak devam eden bir büyük değişim sürecinin içinde olunduğunu söyledi.

    Siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel yapıların; kavramların, kuralların, kurumların; toplumların, devletlerin, coğrafyaların yeniden şekillenmeye başladığı, teknolojinin büyük dönüştürücü etkisinin adeta kontrolü ele aldığı bir dönemden geçildiğini vurgulayan Şentop, “Öte yandan, geçtiğimiz yılın son günlerinde Çin’de başlayan ve bütün dünyayı etkisi altına alan bir virüs salgınının, bu büyük değişim sürecine katalizör etkisi yaptığını, sadece nicelik bakımından sürecin hızını arttırmakla kalmayıp, aynı zamanda mahiyetini de değiştirmeye başladığını takip etmekteyiz. Şurası açıktır ki koronavirüs salgını bundan böyle hayatın her alanında az veya çok etkilerini gösterecektir.” değerlendirmesini yaptı.

    Salgının, psikolojik, sosyolojik, siyasi, ekonomik, ticari, kültürel ve diğer birçok alanda etkilerinin önümüzdeki dönemde görüleceğini ifade eden Şentop, şöyle konuştu:

    “Öte yandan, bu tablo zaten uzun zamandır yapıları ve işlevleri tartışılan, üstlendikleri görevleri yerine getirmekten uzaklaşmış uluslararası kuruluşların durumunu tekrar ve yoğun bir şekilde dünyanın gündemine getirdi. Dünyada uluslararası hukukun uygulanmasını sağlamak, iş birliğini ve barışı hakim kılmak için kurulmuş olan başta Birleşmiş Milletler olmak üzere birçok uluslararası kuruluş tam manasıyla iflas bayrağı çekmiş durumda. Sayın Cumhurbaşkanımızın ilk dile getirdiğinde idealist bir eleştiri gibi görülen ‘dünya beşten büyüktür’ ifadesiyle sembolize olan husus artık bütün ülkelerin, hatta bizzat Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği ve yeniden yapılanma adı altında çalışma başlattığı bir gerçeklik haline gelmiştir.”

    Mustafa Şentop, ekonomik dengesizliklerin, adaletsizliklerin, sömürünün, insana değer vermeyen kurumsal yaklaşımların koronavirüs salgınıyla çok daha görünür hale geldiğini kaydederek, “Böyle büyük değişim dönemlerinin, tarihin akışının hızlandığı dönüşüm dönemlerinin büyük sıkıntılar, riskler ve tehditler içerdiğini inkar etmek mümkün değildir.” dedi.

    Böyle dönemlerin, Türkiye gibi tecrübeli devletler, itikatlı, kararlı, iddialı milletler için aynı zamanda büyük imkanlar, fırsatlar sunduğunu belirten Şentop, “Yüz yıl önce, uzun zaman tarihe istikamet veren büyük bir devletin inkıraza uğradığı bir dönemde, onlarca yıl süren savaşlar, göçler, yıkımlar ve kayıplarla ortaya çıkan bir enkazdan, büyük imkansızlıklarla hür ve tam bağımsız bir devlet var etmeye muvaffak olan aziz milletimizin ve ona öncülük eden bu yüce Meclisimizin, tarihin bu kavşak noktasında da büyük sorumluluklar taşıdığını ve taşıyacağını ifade etmek isterim.” diye konuştu.

    (Sürecek)