Kategori: Siyaset

  • HDP’li vekil Remziye Tosun’a 10 yıl hapis cezası

    HDP’li vekil Remziye Tosun’a 10 yıl hapis cezası

    HDP Milletvekili Remziye Tosun’a, Diyarbakır’da yargılandığı davada “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 10 yıl hapis cezası verildi.

    HDP Milletvekili Tosun’un, Sur ilçesinde 5 yıl önce terör örgütü PKK’ya yönelik düzenlenen operasyonlarda güvenlik güçlerine teslim olmasının ardından hakkında başlatılan soruşturma kapsamında yargılandığı davada karar duruşması görüldü.

    Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve Tosun’un katılmadığı duruşmada, avukatı hazır bulundu.

    Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki mütalaasında, Tosun’un terör örgütü PKK/KCK hiyerarşik yapısına girerek, örgütün gayesi doğrultusunda bilerek ve isteyerek örgütsel faaliyetlerde bulunduğunu gerekçe göstererek, cezalandırılması yönünde görüş bildirdi.

    Tosun’un avukatı müvekkilinin suçsuz olduğunu iddia ederek, beraati yönünde karar verilmesini talep etti.

    Mahkeme, Milletvekili Tosun’a, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 10 yıl hapis cezası ve ceza miktarı gözetilerek yurt dışına çıkış yasağının devamına karar verdi.

    Öte yandan mahkeme, karar kesinleştiğinde bir örneğinin TBMM Genel Sekreterliği ile Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesini kararlaştırdı.

  • CHP Genel Merkezi personeli için evden çalışma kararı

    CHP Genel Merkezi personeli için evden çalışma kararı

    CHP, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını dolayısıyla genel merkez personelinin pazartesi gününden itibaren evlerinden çalışmalarının uygun görüldüğünü bildirdi.

    CHP’den yapılan açıklamada, son dönemde vakaların katlanarak arttığı belirtilerek şu ifadelere yer verildi:

    “Her gün açıklanan tablonun gerçeği yansıtmadığı herkes tarafından bilinmektedir. Sürecin başından beri alınması gereken önlemlerle ilgili kapsamlı öneriler getirmemize ve sürekli uyarılarımıza rağmen iktidarın halk sağlığının korunması için gereken önlemleri almadığı da ortadadır. Artan vakalar ve tedbirsizlik hali göz önüne alınarak CHP Genel Merkezi personelinin 14 Eylül 2020 Pazartesi gününden itibaren evlerinden çalışmaları uygun görülmüştür. Normal çalışma düzenine geçiş tarihi, salgının ülkemizdeki seyrine göre belirlenecektir.”

  • Kemal Kılıçdaroğlu’nun testi negatif çıktı

    Kemal Kılıçdaroğlu’nun testi negatif çıktı

    Cumhuriyet Halk Partisi’nce (CHP), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan koronavirüs testinin negatif çıktığı açıklandı.

    CHP’den yapılan yazılı açıklamada, “Parti Sözcümüz Faik Öztrak’ın Covid-19 test sonucunun pozitif çıkmasının ardından, filyasyon kapsamında Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na da test yapılmıştır. Test sonucu negatiftir” denildi.

  • Saadet Partili Karaduman’dan “koronavirüs rakamları, gerçekleri yansıtmıyor”

    Saadet Partili Karaduman’dan “koronavirüs rakamları, gerçekleri yansıtmıyor”

    Saadet Partisi (SP) Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman, açıklanan koronavirüs vaka ve ölüm sayılarının gerçekleri yansıtmadığını iddia ederek, “Gerçeğin üstü örtülürse pandeminin önü alınmayacaktır. Toplumun temizlik, mesafe ve maske kuralına uyma sorumluluğu olduğu gibi iktidarın da devlet ciddiyeti ve şeffaflıkla adım atma sorumluluğu var.” dedi.

    Karaduman, Mecliste düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’deki koronavirüs salgını çıktığı ilk günden beri Sağlık Bakanlığının olumlu adımlarına destek verdiklerini söyledi.

    Salgının faturasını vatandaşın ödediğini savunan Karaduman, şöyle konuştu:

    “Alınan önlemlerin vatandaşlar nezdinde itibarının olması için salgınla mücadelede şeffaflık ve ciddiyetin olması gerekir. Gelinen nokta, salgınla mücadelede devlet ciddiyeti ve şeffaflıktan uzaktır. Açıklanan rakamlara vatandaşlarca itibar edilmemesi, salgınla mücadelede büyük bir zaafiyet oluşturmaktıdır. Rakamlar gizlendiği için mücadele gerçeklere uygun bir şekilde yapılmıyor. Bu durumdan sağlık çalışanlarımız da ciddi şekilde etkilenmektedir.”

    Karaduman, kendilerine ulaşan vatandaşların, hastanelerde tedavi olamamaktan ve ambulans yetersizliğinden şikayetçi olduğunu, sağlık çalışanlarının da olumsuz koşullarda ve eksik envanterle çalışmak zorunda bırakıldığını öne sürdü.

    Açıklanan rakamların gerçeği yansıtmadığını savunan Karaduman, “Gerçeğin üstü örtülürse pandeminin önü alınmayacaktır. Toplumun temizlik, mesafe ve maske kuralına uyma sorumluluğu olduğu gibi iktidarın da devlet ciddiyeti ve şeffaflıkla adım atması gibi bir sorumluluğu var. Hükümet, salgın sürecinde bilim adamlarını değil, iş adamlarını dinlemiştir.” dedi.

    Karaduman, Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri’nin durumuna ilişkin bir soru üzerine, Çin’in Uygur Türklerine çocuk ve yaşlı demeden sistemli işkenceler yaptığını söyledi.

    Türkiye’nin bu zulum karşısında onurlu bir duruş göstermesi gerektiğini belirten Karaduman, hükümetin bu zulmü görmek yerine feryatları susturmayı tercih ettiğini öne sürdü.

    Türkiye’de yaşaşan Uygur Türkleri’nden bir gurubun İstanbul’dan Ankara’ya gelerek kamplarda tutulan akrabalarının akıbeti için bir etkinlik düzenlemek istediklerini belirten Karaduman, “Ancak bu grup, Ankara girişinde durdurularak etkinliği yapmaları engellendi. Bunun kabul edilebilmesi mümkün değil. İktidarın küçük ortağı, devlet adına açıklama yaparak Doğu Türkistanlıların ‘bölücü ve terörist’ olduğunu söyledi. Hükümet, küçük ortağına haddini bildirmeli ve Doğu Türkistanların yanında olduğunu bildirmelidir.” dedi.

  • İYİ Partili Türkkan: Sokağa çıkma yasağı getirilmeli

    İYİ Partili Türkkan: Sokağa çıkma yasağı getirilmeli

    İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, “Salgının yaygın olduğu Ankara ve İstanbul’da sokağa çıkma yasakları tekrar gündeme getirilmeli” dedi.

    İYİ Partili Türkkan, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin gündeme getirdiği idam tartışmalarına değinen Türkkan, “Vatandaşımız adalet, hukuk, aş, iş için çığlık atarken, milletin çoluğuna, çocuğuna göz dikenleri tutuklamayı bile beceremeyenler adaleti sağlamak için idamdan medet umar hale geldiler. Küçük ortak teklifiyle idamı gündeme getirmeye çalıştılar” dedi.

    ‘SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI GETİRİLMELİ’

    Türkkan, koronavirüs salgınının kontrol altına alınamadığını öne sürerek, şunları kaydetti:

    “Korona artık kontrol altında değildir. Verilen rakamlara artık kimse inanmıyor, 30 misli fazla olduğu söyleniyor. Sokağa çıkma yasakları kısmi olarak en azından artan vilayetlerde özellikle Ankara’da tekrar uygulanmaya başlanmalıdır. Mutlaka gerekli tedbirleri almaya davet ediyorum. Salgının yaygın olduğu Ankara ve İstanbul’da sokağa çıkma yasakları tekrar gündeme getirilmeli.”

  • AK Parti Sözcüsü’nden Macron’a tepki

    AK Parti Sözcüsü’nden Macron’a tepki

    Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili sözlerine yanıt geldi.

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Macron ‘sorunumuz Türk halkıyla değil Erdoğan’la’ demiş. Sömürgecilerin eski ve ahlaksız bir oyunudur bu” dedi.

    Twitter’dan yaptığı açıklamada Çelik, şu ifadeleri kullandı:

    “Halkları sömürmek içi sahte sevgi gösterisi sunar ama vatansever liderleri hedef alırlardı. Sömürgeci kafanın Cumhurbaşkanımızı hedef alması bizim için gururdur.

    Bizim sizin gibi sömürgeci kafalarla sorunumuz var Bay Macron. Acı çektirdiğiniz haklarla ve sömürmek istediğiniz halklarla insani ve kardeşlik bağımız var. O yüzden sizinle karşı karşıyayız. Tehdit dili kullandığınız ülke Türkiye’dir. Türkiye size en uygun cevapları verecektir.

    Siz Bay Macron burayı kolayca kandırabileceğiniz kabile devletleri ile karıştırmayın. Bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı ile halkını ayırmaya kimsenin gücü yetmez. “Erdoğan ayrı, Türk halkı ayrı” diyerek oynadığınız oyunu defalarca Afrika’da oynadığınızı biliyoruz.”

    Macron “sorunumuz Türk halkıyla değil Erdoğan’la” demiş. Sömürgecilerin eski ve ahlaksız bir oyunudur bu. Halkları sömürmek içi sahte sevgi gösterisi sunar ama vatansever liderleri hedef alırlardı.

    Sömürgeci kafanın Cumhurbaşkanımızı hedef alması bizim için gururdur.

  • Sarıbal: Cumhuriyetin Birikimleri Yağmalandı

    Sarıbal: Cumhuriyetin Birikimleri Yağmalandı

    CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal;

    AKP hükümeti iktidardaki 18. yılını tamamlamak üzere. Bu süreçte ülkemiz hukuk, adalet, ekonomi, tarım, eğitim, sosyal devlet alanlarında geriye gitti.

    2000’li yılların başında yaşanan krizin ardından iktidara gelen AKP tarıma yönelik özelleştirme saldırısının da ivme kazandığı bir dönemi yaşattı.

    AKP’nin uyguladığı vahşi neoliberal program çerçevesinde tarımı destekleyen, girdi ve teknoloji sağlayan kurumlar özelleştirilmiş, tasfiye edilmiş, tarım birlikleri zayıflatılmış, işlevsizleştirilmiş oldu.

    Cumhuriyetimizin birikimleri ve kurumları AKP döneminde, özelleştirme adı altında, yağmalanıp talan edildi.

    Cumhuriyetin sanayisi, ticareti, ulaşımı, limanları, petrol tesisleri, kentleri, turizmi, tersaneleri ve bankaları yerli ve yabancı sermayeye yok pahasına satışa çıkarılarak peşkeş çekildi. Yetmedi Varlık Fonu icat edildi miktarı saklı milyonlarca lira vatandaşın cebinden Saray’ın saltanatı için aktarıldı.
    Kamunun Cumhuriyet tarihi boyunca kurduğu ve biriktirdiği her şeyi haraç mezat satan AKP ve Tek Adam Keyfi Yönetiminin sahipleri, sıkıştıkları her anda CHP’yi eleştiriyorlar. Yarattıkları yıkımın sebebi olarak Mustafa Kemal Atatürk dâhil ülkenin kurucularını ve Kurucu Partisini suçlamayı alışkanlık haline getirmişler. İftiralarla din istismarı yapıyor, toplumun değerleri üzerinden algı yaratıp o değerlere de en büyük ihaneti kendileri yapıyorlar.

    Cumhuriyetin kuruluş yılları, Osmanlı’dan kalan enkazın, harabeye dönmüş yoksul bir ülkenin yeniden yapılandırılması dönemidir. Bu dönemde, kısacık bir süre içinde tüm ülke demir yolları ağıyla kuşatılmış, Köy Enstitüleri kurularak, en ücra köyün çocuklarına nitelikli eğitim olanakları sağlanmış, sanat ve bilim insanları yetiştirilmiştir.

    Tarım ağırlıklı üretim ile savaş sonrasında bile kendine yeter haldeki ülkeden bugün ithalata bağımlı hale getirildi.

    Cumhuriyetin kurulması ile beraber üretimin daha çok insan ve hayvan gücüne dayandığı, kalkınma hamlelerinin arttırıldığı bu dönemde ulusal bankaların sayısı ve payı arttırılmıştır. Bugün ise AKP, uyguladığı siyasi ve ekonomik politikalarla 12 Eylül darbesinin ürünü ve mirasçısı olduğunu ortaya koymuştur.

    AKP 12 Eylül’ün Devamıdır

    AKP, 12 Eylül’ü doğuran sağ iktidarlar ve 12 Eylül darbe yönetimi gibi IMF, Dünya Bankası patentli emek karşıtı neoliberal politikaların yılmaz savunucusu ve uygulayıcısı olan bir partidir.

    AKP dönemindeki özelleştirmelerin 70 milyar dolara yakın bir getirisi olduğunu görüyoruz. Türk Telekom, Telsim, Erdemir, PETKİM, SEKA, TÜPRAŞ, Türk Havayollarının kamu hisselerinin %51’i, 6 şeker fabrikası, 25 bölgenin elektrik dağıtım şirketi, 31 akarsu santrali, Et ve Balık Kurumu, ETİ bakır ve gümüş işletmeleri, Bursagaz, Finansbank, Tekfenbank, Denizbank, Şekerbank, Sümerbank, TEKEL, Sevda Tepesi, İzmir Limanı, Mersin Limanı, Bandırma Limanı, Samsun Limanı, Yarımca Limanı, Kuşadası Limanı ve İskenderun Limanı elden çıkarılmıştır.

    AKP Genel Başkanı, sömürü ve rant düzenin tek adamı ne diyor; “Biz siyasette, ekonomide, savunmada, enerjide ve daha bir çok alanda geçmişte yapılan hataların bedelini ödemek zorunda kaldık. Özellikle tek parti CHP’sinin dış politikada bıraktığı kötü mirasın 83 milyon olarak halen çekiyoruz.” Bu sözlerle CHP’yi suçlayan AKP Genel Başkanı, CHP’nin bu ülke için ürettiği tüm ekonomik, politik, toplumsal ve demokratik değerleri AKP iktidarının rant piyasalarına, yandaş sermayedarlara, üretim döngüsü olmayan bir inşaat sektörüne adeta dağıttığını, peşkeş çektiğini görmezden gelmektedir.

    Salt rant uğruna kontrolsüzce ve bilimi yok sayan keyfi ihalelerle JES’lere, HES’lere kurban edilen doğanın yarattığı afetlerden bile vatandaşı suçlu çıkaracak kadar pişkindir.

    Üretimi bitirmiş, tüketimi ise zengini daha da zengin etmek üzere tasarlamıştır.

    AKP’nin tarım politikaları küçük aile işletmelerini değil tarım şirketlerini koruyor.

    Günümüzde girdi sağlamadan üretime, işleme ve pazarlamaya kadar tüm süreç çok uluslu şirketler veya onların taşeronları tarafından kontrol edilmektedir.

    Yabancı sermayeli şirketler sözleşmeli üretim aracılığıyla tarım ve gıdayı doğrudan denetim altına almışlardır.

    AKP döneminde küçük üreticilik yok olurken yerini büyük ölçekli işletmelere ve tarım şirketlerine dayalı bir yapı almıştır.

    Tarım gıda sistemi giderek uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda biçimlendirilmekte, ülkenin gıda egemenliği ulus ötesi şirketlerin güdümüne girmiştir.

    AKP iktidarında köylerin tüzel kişilikleri yok edilerek mahalleye dönüştürülmüş, köyler, otlak ve meralar piyasaya açılmıştır.

    Ülke Tarımı Yıkıma Uğradı

    Tarım toprakları betona teslim edilmiş, yağmalanmıştır.

    Çiftçilerin kullandığı gübre, mazot, yem gibi temel girdilerin fiyatlarındaki artışlar, ürün fiyatlarındaki artışların çok üstünde gerçekleşmiştir.

    Uygulanan yanlış tarım politikaları nedeniyle tarım giderek, çiftçinin geçimini sağlayacak ekonomik faaliyet olmaktan çıktığı için çiftçi tarımdan kopmuş, köyler, tarlalar, meralar boş bırakılmıştır.

    AKP’nin IMF ve Dünya Bankası programları çerçevesinde uyguladığı politikalarla tarımda istihdam azalmış, ekilen, dikilen tarım alanlarında gerileme olmuştur. Tarımda işçileşme, topraksızlaşma, mülksüzleşme süreçleriyle birlikte işletmeler ufalanmış ve belli ellerde yoğunlaştırılmıştır.

  • Kılıçdaroğlu’nun avukatının “FETÖ’ye yardım” davası Ankara’ya gönderildi

    Kılıçdaroğlu’nun avukatının “FETÖ’ye yardım” davası Ankara’ya gönderildi

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik’in, “Fetullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) üye olmamakla birlikte yardım”, “zincirleme şekilde hakaret”, “kamu görevlisine alenen hakaret” ve “silahlı terör örgütü propagandası” suçlarından 11 yıl 5 aydan 40 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın dosyası yetkisizlikle Ankara’ya gönderildi.

    İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesindeki ilk duruşmaya tutuksuz sanık Celal Çelik katılmadı. Çelik’in avukatları Çağlar Çağlayan ve Ertuğrul Aydoğan’ın hazır bulunduğu duruşmada, müşteki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı avukatı Abdulsamet Aydın temsil etti.

    Sanık avukatı Çağlayan, müvekkiline bronşit tanısı konulduğunu, hastalığının ayrıca yeni tip koronavirüs (Kovid-19) şüphesi barındırdığını belirtti. Müvekkilinin hem kendi hem de salondakilerin sağlığı için duruşmaya katılamadığını ifade eden Çağlayan, bu duruma ilişkin mahkemeye rapor sundu.

    Avukat Aydoğan, müvekkillinin üzerine atılı iddiaların Ankara’da gerçekleştiğini belirterek, “Müvekkil uzun yıllardır Ankara’da yaşamaktadır. Savunmasının talimatla alınmasını istiyoruz. Ayrıca yetkisizlik talebimiz vardır.” dedi.

    Müşteki Erdoğan’ın avukatı Aydın ise şikayetlerinin sürdüğünü ifade ederek, davaya katılan sıfatıyla kabul edilmelerini istedi.

    Mahkeme heyeti, iddianameye konu sosyal medya paylaşımlarının 2013 ve 2016 arasında yapılması, bu yıllar arasında sanığın Ankara’da ikamet etmesi, kapatılan Yargıçlar ve Savcılar Birliğine (YARSAV) bağışta bulunması ve Dijitürk aboneliğini sonlandırması eylemleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde eylem yoğunluğunun Ankara’da gerçekleştiğine karar verdi.

    Suçun işlendiği yerin Ankara olmasını gerekçe gösteren ve sanığın savunmasının henüz alınmamış olmasını dikkate eden heyet, dava dosyasının yetkisizlik kararıyla Ankara ağır ceza mahkemesine gönderilmesine hükmetti.

    İddianameden

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan ve FETÖ’nün yapısının anlatıldığı iddianamede, sanık Celal Çelik’in kullandığı tespit edilen “@celalcelik2” adlı Twitter hesabından, 2 ve 16 Mart 2014’te, o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik hakaret içeren, FETÖ üyelerinin kullandığı terimleri kullanarak paylaşımlar yapıldığı belirtiliyor.

    Çelik’in Digitürk üyeliğini iptal ettirdiği, 26 Temmuz 2017’de bir televizyon kanalındaki programda yapılan tartışmalar sırasında, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili “kontrollü darbe” tabirini kullandığı belirtilen iddianamede, “Sanığın haklarında ‘FETÖ/PDY’ye üye olmak’ suçundan soruşturma ve kovuşturma yürütülen kişilerle, olağanın ötesinde yoğun ilgi ve irtibatının bulunduğu anlaşılmıştır.” deniliyor.

    İddianamede, Çelik’in, MİT tırları durdurulmadan, 19 Ekim 2013’te Twitter hesabından, FETÖ’nün amacı doğrultusunda ve “MİT’in terör örgütlerine silah gönderdiği” algısını oluşturacak şekilde paylaşımda bulunduğu, bunun FETÖ üyelerinin söylemleriyle ayniyet gösterdiği aktarılıyor.

    İddianamede, Celal Çelik’in, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” suçundan 5 yıldan 10 yıla, zincirleme şekilde “hakaret” suçlarından 9 aydan 6 yıla, zincirleme şekilde “kamu görevlisine hakaret” suçundan 1 yıldan 3 yıla, zincirleme şekilde “kamu görevlisine alenen hakaret” suçundan 1 yıl 2 aydan 3 yıl 6 aya ve zincirleme şekilde “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan da 3 yıl 6 aydan 17 yıl 6 aya kadar olmak üzere toplam 11 yıl 5 aydan 40 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.

  • CHP’nin 97’nci yılı! Kılıçdaroğlu Anıtkabir’de

    CHP’nin 97’nci yılı! Kılıçdaroğlu Anıtkabir’de

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin 97’nci kuruluş yıl dönümü dolayısıyla partililerle birlikte Anıtkabir’i ziyaret etti.

    CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, beraberindeki heyet ve partililer ile Aslanlı Yol’dan yürüyerek, Atatürk’ün mozolesine çelenk bıraktı. Saygı duruşunda bulunulmasının ardından Kılıçdaroğlu ve beraberindekiler, Anıtkabir merdivenlerinde hatıra fotoğrafı çektirdi. Daha sonra Misak-ı Milli Kulesi’ne geçen Kılıçdaroğlu, Anıtkabir Özel Defteri’ni imzaladı. Kılıçdaroğlu, şunları yazdı:

    “Büyük Atatürk, Sayın Genel Başkanım; temellerini 4 Eylül 1919’da Sivas Kongresi’nde attığınız 9 Eylül 1923’te de kurduğunuz Cumhuriyet Halk Partisi’nin bugünkü mirasçıları olarak huzurunuzdayız. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin emperyalizm karşısındaki kararlılığını Kuvay-i Milliyenin işgal orduları karşısındaki azmini 97’nci kuruluş yıl dönümümüzde de yüreğimizde taşıyoruz. Yegane amacımız sizin ve silah arkadaşlarınızın kurduğu güzel cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırarak hiçbir çocuğun yatağa aç girmeyeceği bir Türkiye’yi inşa etmektir. İlke ve devrimleriniz ile II. Yüzyıla Çağrı Beyannamemizin ışığında kuracağımız halkın iktidarında ülkemizi işaret ettiğiniz muasır medeniyetler seviyesinin de ötesine taşıyacağımıza söz veriyoruz. Mücadelemiz hakimiyet kayıtsız şartsız milletin olana dek sürecektir. Mazlum milletlere umut ışığı olan Anadolu Devrimi’nin mimarları olarak size ve silah arkadaşlarınıza hayatını kaybetmiş tüm Cumhuriyet Halk Partililere, demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirmiş yurttaşlarımıza şükranlarımızı sunuyor, aziz şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Ruhun şad olsun.”

    CHP lideri Kılıçdaroğlu ve beraberindekiler, daha sonra Anıtkabir’deki İsmet İnönü’nün mezarını ziyaret etti.

  • Kılıçdaroğlu’ndan flaş İmamoğlu kararı

    Kılıçdaroğlu’ndan flaş İmamoğlu kararı

    Cumhurbaşkanlığı seçimleri için kimlerin aday olacağı şimdiden konuşulurken, ismi sık sık geçen İBB Başkanı İmamoğlu’na, Kılıçdaroğlu tarafından sıcak bakılmadığı iddia edildi.

    Erken seçim söylentileri her fırsatta ortaya çıksa da, 2023’te yapılması planlanan seçim yarışı şimdiden başlamış görülüyor.

    ‘Muhalefetin adayı kim olacak?’ sorusu her geçen gün daha da merak edilirken, bu isimler arasında ön plana çıkanlardan biri de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu.

    KILIÇDAROĞLU SICAK BAKMIYOR

    Kulislerde, Kılıçdaroğlu’nun Abdullah Gül’ü istediği konuşulsa da, CHP tabanının Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş’ı istediği öne sürüldü. Bu gelişmelerle birlikte CHP Lideri Kılıçdaroğlu’ndan flaş bir karar geldi. Hürriyet’ten Abdulkadir Selvi, bugünkü köşesinde kaleme aldığı yazıda, Kılıçdaroğlu’nun, CHP içerisinde kendisine rakip olmasını istemediği için İmamoğlu’nun adaylığına sıcak bakmadığını iddia etti.