Kategori: Siyaset

  • “CHP ne teröre ne de teröriste sahip çıkmamıştır”

    “CHP ne teröre ne de teröriste sahip çıkmamıştır”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, “Biz ölüm oruçlarına karşı olduğumuzu söyledik. CHP bugüne kadar ne teröre ne de teröriste sahip çıkmamıştır” dedi.

    CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde toplandı. Faik Öztrak, toplantının ardından basın toplantısı düzenledi. Öztrak, “‘Malazgirt zaferi de bizimdir, 30 Ağustos Zaferi de bizimdir’ dedik. ‘Anadolu’nun kapılarını açan Sultan Alparslan da bizimdir, Anadolu’nu kapılarını emperyalistlerin yüzüne çarpan büyük önderimiz gazi Mustafa Kemal Atatürk de bizimdir’ dedik. Ama Anıtkabir’de yaşanan saygısızlığı nereye koyacağız? İsim isim belirlenerek Anıtkabir’e alınanlar arasından, edep ve adaptan yoksun, kendini bilmez bir grup, kabir ziyareti sırasında tezahürat yaptı. Bu holiganların içeriye alınması, devlet protokolünün neresinde yazıyor? Atamızın kabrine, edep, adap bilmeyen bu holiganları kim dolduruyor?” diye konuştu.

    ‘ÖLÜM ORUCUNA KARŞI OLDUĞUMUZU SÖYLEDİK’

    Soruları cevaplayan Öztrak, ölüm orucu sonrası hayatını kaybeden ve DHKP-C ile anılan Ebru Timtik’e CHP’nin sahip çıktığı iddialarıyla ilgili, “Çok açık söyleyeyim ki işin başından beri biz ölüm oruçlarına karşı olduğumuzu söyledik. CHP bugüne kadar ne teröre ne de teröriste sahip çıkmamıştır. CHP bu ülkenin kurucu partisidir. Ama CHP adaletsizliğe, haksızlığa, hukuksuzluğa sahip çıkar. Birileri adaletsizliğe, haksızlığa, hukuksuzluğa uğruyorsa bu haksızlığa uğrayan herkese sahip çıkmak bizim görevimizdir” ifadelerini kullandı.

  • HDP’den “Barışa Çağrı Deklarasyonu”

    HDP’den “Barışa Çağrı Deklarasyonu”

    HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, HDP tarafından hazırlanan, “Barışa Çağrı” başlığıyla bir deklarasyon açıkladı.

    Buldan ve Sancar, Meclis’te düzenledikleri basın toplantısında, yarının 1 Eylül Dünya Barış günü olduğunu anımsatarak, partilerince “barış deklarasyonu” hazırlandığını bildirdi. Ardından sırayla Buldan ve Sancar, söz konusu deklarasyon metnini okudu.

    “Barış deklarasyonu”nda, 1 Eylül Dünya Barış Günü kutlanarak, 1 Haziran’da İstanbul’da açıklanan ve 3 ay devam eden Demokratik Mücadele Programı’nın başladığı hatırlatıldı.

    Türkiye’nin bugün ekonomiden siyasete, yönetim biçiminden toplumsal ilişkilere kadar yaşadığı sorunların temelinde, iktidarın içeride ve dışarıdaki politikalarının yattığı öne sürülen deklarasyonda, Libya, Suriye, Irak, Doğu Akdeniz ve Ege’de yürütülen politikaların, gerilim ve çatışma stratejisinin, ülkeyi belirsiz bir geleceğe sürüklediği savunuldu.

    Toplumun, iradesini teslim ettiği Meclis’ten büyük barış müjdesini beklendiği vurgulanan deklarasyonda, şunlar kaydedildi:

    “Ferasetiyle, kadim kültürleri ve derin sağduyusuyla her türden ayrıştırma, kışkırtma oyunlarına yıllardır gelmeyen 83 milyon yurttaşımız, Kürt sorununda ülke tarihinin en büyük barışını sağlayabilir. Kürt meselesinin bugün ulaştığı düzey, bütün varlığıyla çözümü dayatıyor. Gelişmelerin de gösterdiği gibi sorun artık ülke sınırlarını aşmış, bölgesel ve küresel bir boyut kazanmıştır. Çözümsüzlük sürdükçe, çatışma dinamiği diri kaldıkça Türkiye siyasal ve ekonomik açıdan küresel güçlere bağımlı ve muhtaç olmaya devam edecektir. Halbuki bu sorun esas olarak bizim sorunumuzdur ve bu ülkede, bu topraklarda çözülmek durumundadır. O nedenle diyoruz ki; sorun diğer ülkelerin başkentlerinde değil Ankara’da çözülmelidir. Dolmabahçe mutabakatı süreci, Kürt meselesinin çözüm ruhu ve felsefesi bağlamında değerini hala korumaktadır. Muhalefet partileri, iktidardan daha ileri ve daha cesur adımlar atmalıdır. Muhalefet partilerinden, somut olarak çözümün nasıl sağlanacağına ilişkin önerilerini açıkça ortaya koymalarını bekliyoruz. ”

    Deklarasyonda aydınlara ve kanaat önderlerine ise “Türkiye’nin acil bir ‘büyük barış hareketine ihtiyacı var. Bu amaç uğruna fedakarlık yapacak olan tüm aydınlar, akademisyenler ve sanatçıların her zamankinden daha fazla çaba göstermeye, taraflarla temas kurmaya ve özgürce tartışmaya davet ediyoruz.” çağrısında bulunuldu.

    HDP’nin demokratik çözüm ve barış isteyen herkesle çalışmaya hazır olduğu da aktarıldı.

    – “Atay’a yapılan saldırı, halkın iradesine saldırıdır”

    HDP Eş Genel Başkanı Sancar’dan, Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Barış Atay Mengüllüoğlu’nun İstanbul’da bir grup tarafından darp edilmesine ilişkin değerlendirmesi de soruldu.

    Bunun üzerine Sancar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun tutumunun sorumsuzluk ve hedef gösterme anlamına geldiğini öne sürerek, “Barış Atay’a yapılan saldırı, aslında halkın iradesine saldırıdır. Bu konuda gerekeni bütün kurullarımız ve bütün üyelerimiz ile birlikte yapacağız.” diye konuştu.

    Mithat Sancar, Mengüllüoğlu’na geçmiş olsun dileklerini iletti.

  • Fransa ve Almanya’dan Türkiye ile diyalog mesajı

    Fransa ve Almanya’dan Türkiye ile diyalog mesajı

    Fransa ve Almanya, Türkiye ile yapıcı diyalog geliştirmek istediklerini bildirdi.

    Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ve Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Fransa’nın başkenti Paris’te Avrupa’da görev yapan Fransız büyükelçilerine açıklamalarda bulundu.

    Avrupa’nın daha güçlü olması gerektiğine işaret eden Le Drian, İngiltere’nin uzlaşmaz ve gerçekçi olmayan tutumu nedeniyle Avrupa Birliği (AB) ile İngiltere arasında ticaret ve gelecekteki ilişkileri şekillendirecek anlaşmaya ilişkin müzakerelerde ilerleme sağlanamadığını belirtti.

    Le Drian, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de AB ülkesinin deniz sahasını ihlal ettiğini ve bunun kabul edilemez olduğunu savundu.

    Güvenliklerini başka aktörlerin eline bırakmanın hata olacağını iddia eden Le Drian, “AB diyaloğa hazır. (Türkiye’yi) sert şekilde kınamak ve yaptırım gerekli olsaydı AB bunu yapardı. Ankara ile daha yapıcı diyaloğun şartlarını oluşturmak için tüm diplomatik yolları harekete geçirdik. Bu konuda Almanya ve Fransa hemfikir.” dedi.

    Maas da Türkiye’nin Libya’da ve Doğu Akdeniz’de “istikrarsızlaştıran” politika yürüttüğünü ileri sürerek bunu kabul edemeyeceklerini kaydetti.

    AB üyesi ülkelerin, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin egemenliklerini koruyacaklarını ifade eden Maas, “Bu hassas durumdan ancak diyalog ile çıkabiliriz. Bu nedenle Borrell ve (Dışişleri Bakanı) Mevlüt Çavuşoğlu’nun diyalog sürecini destekliyoruz. Tansiyonun düşmesi için 24 Eylül’e kadar elimizden geleni yapacağız.” dedi.

    Maas, ayrıca Rusya’nın muhalif aktivist Aleksey Navalnıy’ın durumunu açıklığa kavuşturmak için daha fazla şey yapması gerektiğini belirtti.

  • Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Jeffrey ile görüştü

    Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Jeffrey ile görüştü

    Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü ve Büyükelçi İbrahim Kalın, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ve beraberindeki heyetle Mabeyn Köşkü’nde bir araya geldi.

    Yaklaşık 1,5 saat süren görüşmede İdlib başta olmak üzere Suriye krizi, siyasi süreç, Anayasa Komitesinin çalışmaları, terörle mücadele, mülteciler, bölgesel meseleler ile ikili ilişkiler ele alındı.

    İdlib’de mevcut durumun değerlendirildiği toplantıda Rejimin saldırganlığı ve ateşkes ihlallerine karşın, çatışmasızlık ortamının muhafaza edilmesi yönünde Türkiye’nin kararlılığı ifade edildi.

    Görüşmede, rejimin siyasi süreci baltalama girişimlerine karşı, Anayasa Komitesi çalışmalarının hızlandırılması, özgür ve adil seçim ortamının oluşturulması, mültecilerin gönüllü ve güvenli geri dönüşlerinin sağlanması yönünde ortak çalışmaların artırılması gerektiği konusunda mutabık kalındı.

    Suriye’deki terör gruplarına her türlü siyasi, ekonomik ve askeri desteğin kabul edilemez olduğunun vurgulandığı görüşmede, DEAŞ, PKK/PYD/YPG dahil tüm terör örgütlerine karşı ortak mücadelenin gerekliliği ABD’li muhataplara iletildi.

  • İYİ Parti ekonomi paketi açıklamaya hazırlanıyor

    İYİ Parti ekonomi paketi açıklamaya hazırlanıyor

    İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Cihan Paçacı, “İYİ Partinin hazırladığı ve Genel Başkanımız Meral Akşener’in yakın bir zamanda açıklayacağı program ile ekonomideki kronik problemler çözülecek ve Türk ekonomisi teknolojik gelişmelere paralel olarak sağlam bir temele oturtulacaktır.” dedi.

    Paçacı, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, devleti oluşturan tüm kurumlarda kriz yaşandığını öne sürdü.

    Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vaka sayısında son günlerde ciddi artışlar yaşandığına işaret eden Paçacı, Sağlık Bakanlığının açıkladığı günlük verilerle “adeta TÜİK’le alay eder” hale geldiğini söyledi. Paçacı, “Son yıllarda TÜİK’in en önemli özelliği açıkladığı verilerin gerçekleri yansıtmamasıdır. Maalesef Sağlık Bakanlığının da açıkladığı veriler, gerçeklerden uzaktır. Türk Tabipler Birliğinin açıklamaları ve illerden gelen bilgiler doğrultusunda gerek hasta sayısının gerekse hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısının çok daha fazla olduğu anlaşılmaktadır.” ifadelerini kullandı.

    Salgının kontrolden çıktığını öne süren Paçacı, “Gerekli önlemler alınmadığı takdirde hastalığın tedavisinde sadece sağlık sistemi değil mali boyut itibarıyla da bir çöküntü yaşanması kaçınılmazdır.” diye konuştu.

    Karadeniz’de bulunan 320 milyar metreküplük doğal gaz rezervi

    Karadeniz’de 320 milyar metreküplük doğal gaz rezervinin bulunduğunun açıklandığını anımsatan Paçacı, bunun herkesi sevindirdiğini ancak hükümetin abartılı ve doğru olmayan değerlendirmeler yaptığını öne sürdü.

    Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın ifadelerinin aksine bulunan gazın tek başına Türkiye’nin cari işlemler açığını kapatacak boyutta olmadığını iddia eden Paçacı, şunları söyledi:

    “Türkiye’nin yıllık cari işlemler açığı ortalama 40 milyar dolar civarındadır. Bu yıl 7. ay itibarıyla cari açık 20 milyar doları bulmuştur. Bulunan gazın ekonomik değeri ise ortalama 32 milyar dolardır. Türkiye’nin doğal gaz tüketimi ise yıllık 50 milyar metreküptür. Bulunan gaz rezervi, Türkiye’nin ancak 6 yıllık ihtiyacını karşılayabilecektir.

    Gazın tüketime hazır hale getirilmesine kadarki maliyeti de düşüldükten sonra gazın 6 yıl süresince cari açığa olumlu katkısı yıllık 4,5 milyar dolar civarında olmaktadır. Diğer bir deyimle cari açığa katkısı 6 yıl süresince cari açığın ancak yüzde 10’u kadar olabilecektir. Bunun dışındaki söylemler yanlış ve abartılıdır.”

     “Teknoloji yoğun ürün üretimi ve ihracatı teşvik edilmeli”

    İYİ Parti olarak cari açığın nasıl kapatılacağına ilişkin önerileri olduğunu ifade eden Paçacı, şöyle konuştu:

    “Yüksek katma değerli, teknoloji yoğun ürün üretimi ve ihracat teşvik edilmelidir. Üretimde dövize dayalı ara mal girdileri azaltılmalı, yerli üretim teşvik edilmelidir. Enerjide dışa bağımlılığın azaltılması için güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinmeli ve teşvik edilmelidir. Turizm sektörü ciddi biçimde teşvik edilmeli, desteklenmelidir. Ülkemize doğrudan yabancı yatırım çekmek için uygun ortam oluşturulmalıdır. Gereksiz döviz harcamalarından kaçınılmalıdır. Bu tavsiyelerimiz dinlenir ve uygulanırsa cari işlemler açığı ortadan kalkabilir.”

    Hükümetin bu tavsiyelerin tam tersini uyguladığını iddia eden Paçacı, ekonomide alınan yanlış kararların krizin derinleşmesine sebep olduğunu, Merkez Bankası politika faizinin 8,25’e kadar düşürülmesi ve negatif reel faiz oluşmasının dolarizasyonu ve kuru tetikleyen unsurların başında geldiğini anlattı.

    Bankaların batık kredilerinin de hızla arttığını öne süren Paçacı, “Bugün bankalardaki sorunlu kredilerin toplam kredilere oranı yüzde 25’lere yaklaşmıştır.” dedi.

    Bütçe açığının 7. ayda 140 milyar liraya ulaştığını, hazinenin nakit açığı ve kamu borçlanmasının da sürekli arttığını söyleyen Paçacı, Bakan Albayrak’ın doğru rakamları açıklamadığını ve görevi bırakması gerektiğini öne sürdü.

    2019’da faiz harcamalarının yüzde 93 artarak 99,9 milyar liraya yükseldiğini, 2020’nin 7 aylık döneminde ise faiz harcamalarının 79,4 milyar lira olduğunu kaydeden Cihan Paçacı, “Ekonomi yönetimi maalesef yanlış uygulamalarını inatla sürdürmeye devam etmektedir. İYİ Partinin hazırladığı ve Genel Başkanımız Meral Akşener’in yakın bir zamanda açıklayacağı program ile ekonomideki kronik problemler çözülecek ve Türk ekonomisi teknolojik gelişmelere paralel olarak sağlam bir temele oturtulacaktır.”

  • İYİ Parti Genel Başkanı Akşener: 30 Ağustos bir kutuplaştırma aracı olmamalı

    İYİ Parti Genel Başkanı Akşener: 30 Ağustos bir kutuplaştırma aracı olmamalı

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Üsküdar’da esnaf ziyaretinde bulundu.  Üsküdar Selmani Pak Caddesi Atlas Sokak’a gelen Akşener, burada partililer tarafından karşılandı. Sokaktaki esnafı tek tek ziyaret ederek ihtiyaç ve beklentilerini dinleyen, pandemi öncesinde ve sonrasındaki satış durumlarını öğrenen Akşener, kendilerine katkıda bulunmak için alışveriş de yaptı.

    Bir kuyumcunun sorunlarına çözüm önerisi istemesi üzerine, Akşener, esnaftan önerileri ve tavsiyeleri aldığını, sonrasında kamuoyuyla paylaştığını anlattı.

    “Sizde müşteri velinimet, geçmişte seçmen de velinimetti. Bunu sağlayan şey, siyasi rekabetti.” diyen Akşener, şöyle devam etti:

    “Şimdi siyasi rekabet kalmadı. Değerler üzerinden iki kutuplu bir Türkiye’de yaşıyoruz. En fazla istihdamı sağlayan esnaftır ama maalesef esnafı kimse görmüyor. O nedenle ben bayağı zamandır esnaf üzerine yoğunlaştım. Gördüğüm şey, çok dert var, elektrik, doğal gaz parası, kirası, stopajı, çalışanların sigortasına ödenen katkı payı, girdilerin pahalılaşması, vatandaşın alım gücünün düşmesi gibi. Şimdi pandemiyle beraber bir de müşteri azalması var. Buralardan insan çıkarılmaya başlandığı zaman ülkenin işsizliği tavan yapar. O nedenle, ben size dikkat çekebilmek, açılan paketlerin, yapılan yardımların ana unsurunun esnaf olabilmesi için bir mücadele veriyorum.”

     “30 Ağustos bir kutuplaştırma aracı olmamalı”

    Esnaf ziyaretinin ardından basın mensuplarına açıklamada bulunan Akşener, 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerine ilişkin soru üzerine şöyle konuştu:

    “30 Ağustos için bize Cumhurbaşkanlığından, sanıyorum Meclis’te grubu olan diğer siyasi partilere davetiye geldi. 10.45’te Anıtkabir’de 30 Ağustos’ta anma ve kutlama olacak. Diğer yerlerle ilgili olarak topluluk açısından yasaklanmasını doğru bulmuyorum. Çünkü dini bayramlar, milli bayramlar birbirinden ayrılamaz. Birbirinden ayırmaya kalktığınız zaman bu esnafı duymazsınız işte. Hep neyi konuştuk biz bugün; değerler üzerinden bir kavga, herkes çok rahat ediyor ama dert sahiplerinin derdini de kimse duymuyor. Halbuki Ayasofya üzerinden kavga çıkarılmaya çalışıldı. Ayasofya’nın ibadete açılmasının kimseyi rahatsız etmediğini cümbür cemaat herkes anladı. Şimdi Ayasofya meselesinin bir kutuplaştırma aracı olmadığı anlaşıldı. 30 Ağustos da bir kutuplaştırma aracı olmamalı. İsteyen gitsin kutlasın, şehirlerde organize olsunlar. Valilikler bunu organize etsin. Canı istemeyen de katılmayabilir, ona bir şey diyemeyiz ama iş yasak boyutuna gittiği zaman o insanları birbirinin karşısına dikiyorsunuz. Doğru bir şey değil.”

     “İllerde valilerin başkanlığındaki resmi kutlamalar mutlaka olmalı”

    Bir gazetecinin “kutlamaların yapılmamasına salgının gerekçe gösterildiğini” belirtmesi üzerine Akşener, şunları kaydetti:

    “Salgının gerekçe gösterilmesini anlıyorum ben de… Salgının gerekçe gösterilmediği bir sürü toplantı oldu. Oralarda salgın geçerli değil, 30 Ağustos için salgın geçerli. Kurallara uyulsun ama bırakın insanlar nasıl bir yol yöntem bulacaksa bulsunlar. İllerde valilerin başkanlığındaki resmi kutlamalar mutlaka olmak zorundadır. Kalabalık yapmadan yapın. Mülki erkan denir adına, o ilin milletvekilleri gelir, siyasi partiler ayırt etmeden, il başkanları gelir bir kutlama yapılır. Değerler üzerinden kutuplaştırma anlaşılmalıdır ki artık kimsenin işine yaramıyor, yaramaz. Gençlerin derdi işsizlik, tepedeki muhteremlerin derdi acaba biz bunları karşı karşıya getirebilir miyiz olunca vatandaş artık yemiyor, inciniyor.”

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e, İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, Mali İşler Başkanı Ümit Dikbayır, Gençlik Politikaları Başkanı Berna Sukas, İYİ Parti İstanbul Milletvekilleri Ahmet Çelik, Hayrettin Nuhoğlu, Ümit Beyaz ve Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs de eşlik etti.

  • TBMM Başkanı Şentop Libya Yüksek Devlet Konseyi Başkanı’yla bir araya geldi

    TBMM Başkanı Şentop Libya Yüksek Devlet Konseyi Başkanı’yla bir araya geldi

    Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop, Yıldız’daki Başkanlık Ofisinde Libya Yüksek Devlet Konseyi Başkanı Khalid EL-Meshri ile görüşme gerçekleştiriyor.

    Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve Libya Yüksek Devlet Konseyi Başkanı Khalid EL-Meshri ile İstanbul’da bir araya geldi. Libya Yüksek Devlet Konseyi Başkanı Khalid EL-Meshri ve heyeti görüşmeler için Yıldız’daki TBMM Başkanlık Ofisine geldi. Şentop ve Khalid EL-Meshri’nin ikili görüşmesinin ardından heyetlerarası görüşme yapılacağı öğrenilirken, toplantıların ardından basın mensuplarına açıklama yapılması bekleniyor.

  • AK Parti Sözcüsü Çelik: Ömür boyu hapis cezası insanlık adına sevindiricidir

    AK Parti Sözcüsü Çelik: Ömür boyu hapis cezası insanlık adına sevindiricidir

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki iki camiye silahla saldırarak 51 kişiyi şehit eden ırkçı terörist Brenton Tarrant’ın ömür boyu hapis cezasına çarptırılmasına ilişkin, “İslam düşmanlığı ve nefret suçları ile mücadele için güçlü bir mesaj.” değerlendirmesinde bulundu.

    Çelik, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Brenton Tarrant’ın ömür boyu hapis cezasına çarptırılması kararı insanlık adına sevindiricidir.” ifadesini kullandı.

    Yeni Zelanda’da en ağır cezanın herhangi bir aftan yararlanmaya imkan bulunmayacak şekilde ömür boyu hapis cezası olduğu bilgisini paylaşan Çelik, şunları kaydetti:

    “Katilin Yeni Zelanda hukuku içinde en ağır cezaya çarptırılması, İslam düşmanlığı ve nefret suçları ile mücadele için güçlü bir mesajdır. Yeni Zelanda İslamofobi, yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve nefret kaynaklı tüm zihniyet ve suçlarla mücadele için hem hukuki olarak hem de siyasi olarak güçlü bir mesaj vermiştir. İslamofobi, yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve nefret kaynaklı tüm ideoloji ve eylemlerle ilkeli bir mücadeleden yanayız. Bu konuda uluslararası iş birliği ve dayanışmayı destekliyoruz. Cumhurbaşkanımız başta BM olmak üzere tüm zeminlerde bu mücadele için Türkiye’nin en güçlü ve kararlı destekçi olduğunu söylemiştir. İnsanlığı hedef alan ırkçılık, İslam düşmanlığı, anti-semitizm, göçmen düşmanlığı ve tüm nefret ideolojileriyle güçlü mücadeleden yanayız.”

  • Cumhurbaşkanı Yardımcısı: Terörist Tarrant’a verilen cezayla adalet tecelli etti

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı: Terörist Tarrant’a verilen cezayla adalet tecelli etti

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Yeni Zelanda’da 2 camiye silahlı saldırı düzenleyen terörist Brenton Tarrant’a verilen ömür boyu hapis cezası ile adaletin tecelli ettiğini belirtti.

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, sosyal paylaşım sitesi Twitter’daki hesabından yaptığı açıklamada, “Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde,15 Mart 2019’da, camilere saldırarak 51 Müslümanı şehit eden ırkçı teröriste verilen ömür boyu hapis cezası ile adalet tecelli etmiştir. Bu vesileyle canice tasarlanmış saldırılarda şehit olan kardeşlerimizi bir kez daha rahmetle anıyoruz. O günden itibaren terörizme karşı tavır alan ve Müslümanlarla örnek bir dayanışma sergileyen Başbakan Jacinda Ardern ve Yeni Zelanda halkına teşekkür ederiz. Terörizmi belli bir din veya ırkla özdeşleştirmeye çalışan zihniyetle mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz” dedi.

  • HDP’li Gergerlioğlu: “Pandemi hastanelerinde hekimler istifa ediyor”

    HDP’li Gergerlioğlu: “Pandemi hastanelerinde hekimler istifa ediyor”

    HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, pandemi hastanelerinde hekimlerin istifa ettiğini savunarak, “Çünkü çok ağır bir yük altındalar. Maddi ve manevi olarak haklarını alamıyorlar.” dedi.

    Gergerlioğlu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, intihara kalkıştıktan bir süre sonra hayatını kaybeden İ.E’ye yönelik “nitelikli cinsel saldırı” suçlamasıyla hakkında dava açılan Uzman Çavuş Musa O’nun serbest bırakılmasının, kamu vicdanını zedelediğini söyledi.

    “Belki delilleri karartma şüphesi yok ve benzeri gerekçelerle bu kişiyi serbest bırakabilirsiniz ama kamu vicdanı bunu kabul etmiyor. Mahkemeler millet adına karar veriyorsa bilin ki millet bu kararı kabul etmiyor.” diyen Gergerlioğlu, tecavüz sanığının serbest ancak hakkını isteyen, mağdur kişilerin çok çabuk tutuklanabildiğini öne sürdü.

    Kovid 19 salgınının yönetilemez durumda olduğunu iddia eden Gergerlioğlu, “Pandemi hastanelerinde hekimler istifa ediyorlar. Çünkü çok ağır bir yük altındalar. Maddi ve manevi olarak haklarını alamıyorlar.” dedi.

    Sağlık çalışanlarının sesine kulak verilmesi gerektiğini kaydeden Gergerlioğlu, “Doktor istifalarını kabul etmemekle bu işin altından kalkamazsınız. Tabipler Birliğinin önerilerini yerine getirmekten başka çare yoktur.” değerlendirmesinde bulundu.