Kategori: Siyaset

  • CHP, sosyal medya düzenlemesi için AYM’ye gidecek

    CHP, sosyal medya düzenlemesi için AYM’ye gidecek

    CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, TBMM Genel Kurulu’nda bu sabah kabul edilen sosyal medyaya ilişkin düzenlemeler içeren kanunun iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunacaklarını açıkladı.

    Özkoç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Genel Kurulun, kanun teklifinin görüşmelerini 16 saatte tamamladığını ifade etti.

    Düzenlemenin sosyal medyaya sansür uyguladığını savunan Özkoç, yasayla gençlerin özgürlük alanının kısıtlanacağını, doğru bulmadığı konularda sosyal medyadan muhalefet etmek isteyenlerin sesinin yok edileceğini öne sürdü.

    Kanun teklifinin, CHP ve muhalefet eden diğer partilerin 16 saatlik direnişinden sonra AK Parti ve MHP milletvekillerinin oylarıyla kabul edildiğini belirten Özkoç, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bundan sonra sosyal medya şirketleriyle ilgili Türkiye’de bir temsilcilik isteniyor. Biz buna karşı değiliz ama biz biliyoruz ki AKP iktidarı tıpkı yandaş medyaya yaptığı baskıyı uygulayabilmek için bir muhatap arıyor. Yoksa Türkiye’nin hakkını ve hukukunu aramak için bir muhatap aramıyor. O, muhatabına, ‘Eğer bunları yayınlarsan senin bant genişliğini yüzde 50 ila yüzde 90 aralığında daraltıyoruz.’ diyecek. Bunu daha önce yasal olmayan yöntemlerle gerçekleştiriyordu, şimdi yasaya bağlamak istedi, bu yasayı çıkarttı.”

    “TBMM, sarayın emirlerini onayan bir noterliğe dönüştü”

    Özkoç, AK Parti iktidarının bu yasayla “unutma hakkı” getirdiğini, bu şekilde toplumun hafızasının silinmek istendiğini savundu.

    Bu yasayla genç kuşakların, iktidarın geçmişteki hatalarını sosyal medya veya arama motorları üzerinden görmesinin engelleneceğini ileri süren Özkoç, şöyle devam etti:

    “Bu kanunla AKP, Büyük Orta Doğu Projesi’ni, FETÖ ile beraber kendi siyasi kadrolarını oluşturduğunu unutturmak istiyor. Birlikte kol kola yürüdüklerini, bütün kamuda ilmek ilmek Fetullahçı kadroları yerleştirdiğini, ordunun içerisinde FETÖ’cü komutanları atadığını ve koruduğunu, Balyoz ve Ergenekon davalarında PKK’lı Şemdin Sakık’ın gizli tanıklığıyla bu ülkenin Genelkurmay Başkanı’nı hapsettirdiğini ve darbe kalkışmasını gerçekleştiren subay ve astsubayları göreve getirdiğini unutturmak istiyor.”

    Engin Özkoç, 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla sokağa çıkarak darbeye karşı koyduğu sırada şehit düşenler için toplanan yardım paralarının hala sahiplerine dağıtılmadığına dikkati çekerek, “AKP, bu utancın yeni nesillere aktarılmasını istemiyor, unutturmak istiyor.” dedi.

    İktidarın milleti susturmak ve kendisini güvenceye alacak yasaları çıkarmak istediğini iddia eden Özkoç, şunları söyledi:

    “TBMM, artık millete hizmet eden bir Meclis olmaktan çıkmıştır. TBMM AKP ve MHP oylarıyla sarayın emirlerini onayan bir noterliğe dönüşmüştür. Artık TBMM’de kararlar millet için değil, sarayın geleceği için alınıyor. Buna karşı duracak olan yine milletimizin iradesidir. Bunun karşısında olması gerekenler, Türkiye’nin dinamikleridir. Milletimizin geleceğini, birliğini ve beraberliğini, güçlü bir ekonomiyle güçlü bir Türkiye’de var olma mücadelesini engelleyen AKP iktidarını, Türkiye’nin bütün dinamikleri karşı koyarak demokratik yöntemlerle iktidardan indirmek zorundadır. Aksi takdirde TBMM’nin açık olmasının millete mi saraya mı faydası var, bilemiyoruz. Çıkan bütün yasalar maalesef CHP’nin bütün direnişlerine karşın orada yasalaşıyor.”

    Özkoç, iktidarın ve MHP’nin, gençlerin geleceklerini ellerinden almak ve özgürlük alanlarını yok etmek istendiğini öne sürdü.

     “Diyanet İşleri Başkanı bir dakika o koltukta oturmamalı”

    Engin Özkoç, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in ibadete açılması konusunda partisinin duruşunun net olduğunu, bütün dinlere ve ibadethanelere saygı duyduğunu belirtti.

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın Allah’ın emirlerini yerine getirmekle mükellef olduğunu ifade eden Özkoç, “Bu kişi, Diyanet’in başında İslam’ı temsil eden bir kişi olmaktan çıkmıştır, Recep Tayyip Erdoğan’ı temsil eden bir kişiye dönüşmüştür.” diye konuştu.

    “Ali Erbaş’ın, Cuma hutbesinde Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına lanet okuduğunu” savunan Özkoç, şunları kaydetti:

    “Verdikleri mücadeleyle ezanların susmasını engelleyen Atatürk ve arkadaşlarına lanet okuyan, Allah’ın değil Tayyip’in emirlerini yerine getiren bu Diyanet İşleri Başkanı bir dakika o koltukta oturmamalı, derhal bırakmalıdır. Bu kadar kendinden ve kişiliğinden taviz vermiş, ahlak kurallarını hiçe sayan, kimliğini kaybetmiş, lanet okuyan bir kişi İslam’ı temsil edemez. İtiraf eden İbrahim Kalın, ‘Onun hutbeden bu konuda veya herhangi bir konuda lanet okumasını biz de doğru bulmuyoruz.’ demiştir. Çünkü artık ortaya çıkan şeyi gizlemek mümkün değildir. Bu yapay gündemi ortaya çıkartan ve büyüten Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı, Bilal Erdoğan ve bir avuç besleme yandaş medya ve mensuplarıdır.”

    CHP’li Özkoç, sosyal medyaya ilişkin düzenlemeler içeren kanunun iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi’na başvuru hazırlıklarını sürdürdüklerini de bildirdi.

    Özkoç, bir gazetecinin, “Anayasa Mahkemesi’ne götürmek için belli bir tarih var mı?” şeklindeki sorusuna, “Anayasa Mahkemesi’ne başvurmak için hukukçularımız zaten hazırlar. Ön başvuruyu yaptıktan sonra diğer asıl başvuruyu hukukçularımız gerçekleştirecektir.” karşılığını verdi.

    “Dostumuz Tank Palet’i Katar ordusuna satan hainler olmayacak”

    Engin Özkoç, başka bir basın mensubunun, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik “Kendisine tavsiyemiz dostlarına fazla güvenmemesidir. Çünkü güvendiği karanlık dostları yeri geldiğinde samanı postuna dolduracaktır.” sözlerini anımsatarak, değerlendirmesini sorması üzerine, şunları söyledi:

    “MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin, TBMM’de kendi grubunda kürsüye çıkarak, ‘Bu vatan haininden , bu insan hakkını hukukunu yiyenden, bu bölücü terör örgütüyle hareket eden kişiden cumhurbaşkanı olmaz. Her vatan evladından cumhurbaşkanı olur ama Recep Tayyip Erdoğan’dan cumhurbaşkanı olmaz.’ dediği kişi, gerçek dostudur. Bugün dost olmuştur. Bizim dostlarımız, hakkını hukukunu alamayan emekçiler, kamyon şoförleridir, apartman görevlileri, basın emekçileri, çiftçiler, okuyup da iş bulamayan öğrencilerimiz, kendisini düşünmeyip evladı için yaşayan ve onun için hayatını yok eden insanlarımızdır. Bizim dostlarımız, CHP Genel Başkanı’nın açıkladığı Türkiye’nin kurtuluşuyla ilgili 13 maddeyi kucaklayan, vatanın birliği ve beraberliğini korumak isteyen her anlayıştır. Bu bir siyasi parti, meslek kuruluşu, bir vatandaşımız olabilir. Ama bizim dostumuz Tank Palet fabrikasını Katar ordusuna satan hainler olmayacaktır.”

  • Saadet Lideri Karamollaoğlu: Bu bayramda bir olalım

    Saadet Lideri Karamollaoğlu: Bu bayramda bir olalım

    Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, ”Türkiye son yıllarda hiç olmadığı kadar kutuplaştı, kamplaştı, bölündü. İşte hepimiz için bir fırsat. Gelin bu bayramda bir olalım, birlik olalım” dedi.

    SP lideri Karamollaoğlu, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, vatandaşların yaklaşan Kurban Bayramı’nı kutladı. Kurban Bayramı’nda İslam ülkelerinin unutulmaması gerektiğini kaydeden Karamollaoğlu, “Ne yazık i İslam âlemi kan revan içinde. Neredeyse çatışma olmayan yer kalmadı. Neredeyse herkes çatışmaya muhatap oluyor bu da insanların acı çekmesi manasına geliyor. Bizim açlıktan, sefaletten sıkıntı çeken mazlumlara da el uzatmamız lazım. Birçok yardım kuruluşumuz bu konuda gayret gösteriyorlar. Şu hususu da vurgulamak istiyorum. Uygur bölgesi giderek artan endişelerle gündemimizde yer alıyor. Çin’in burada yaptığı zulmü kabul etmek mümkün değil. Burada tam bir soykırıma gidiliyor, kimlikler değiştiriliyor” dedi.

    ‘KİMSE KİMSEYİ ANLAMAK İSTEMİYOR’

    Karamollaoğlu, bugün Türkiye’nin genel tablosuna bakıldığı zaman küskünlük ve husumet havası görüldüğünü belirterek, şöyle konuştu:

    “Birbirimize karşı bir türlü tebessüm etmeye yanaşamıyoruz. Bunun da en büyük sebebi siyasetin dili ve siyasetçilerin tavrı. Türkiye son yıllarda hiç olmadığı kadar kutuplaştı, kamplaştı, bölündü. Herkes kendi mahallesine kulak kesilmiş durumda. Kimse kimseyi anlamak ve dinlemek istemiyor. İşte hepimiz için bir fırsat. Gelin bu bayramda bir olalım, birlik olalım. Başta siyasetin dilini değiştirelim, çatışma dili yerine müzakere, dostluk ve merhamet dilini kuşanalım. İnanıyorum ki eğer bunu yaparsak hepimiz için bayramımız bayram olacaktır.”

  • Bahçeli: CHP’nin Atatürk’le bağlantısı kalmamıştır

    Bahçeli: CHP’nin Atatürk’le bağlantısı kalmamıştır

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Kılıçdaroğlu’nun sabıkalı ve sicili zifiri karanlık dostlarıyla ağız birliği ederek Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerine saldırması yanlış ve yozlaşmış bir siyaset örneğidir. Bugünkü CHP’nin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le hiçbir bağ ve bağlantısı kalmamıştır. Artık teröristler yoldaş, bölücüler candaş, Türkiye düşmanları kandaş mertebesine gelmiştir” dedi.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yazılı açıklamasında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM grup toplantısındaki konuşmasının hezeyanname bildirisi, skandal belgesi, zillet ve hezimet beyannamesi olduğunu belirtti. Bahçeli, “Kılıçdaroğlu işledikleri suçları açıkça tevsik ve tescil edilmiş suçlulara sahip çıkmış, bir kez daha hukukun üstünlüğüne kesif bir şekilde cephe almıştır. Nitekim bu şahsın kırdığı ceviz kırkı aşmıştır. Kılıçdaroğlu’nun terörist Demirtaş’ı masum gösterme çabası tam bir garabet halidir. Osman Kavala’nın suçsuzluğunu iddia etmesi akıl tutulması, ahlak yoksunluğudur. Bugüne kadar her darbe dönemini müteakiben iktidar mevkiine ulaşan CHP’nin 37’inci Olağan Büyük Kongresi’nde dostlarıyla birlikte iktidar hedefi koyması yeni bir vesayet özlemi, statükodan beslenen bir siyaset köhneliğidir. Kılıçdaroğlu’nun zoru görünce dostlardan kastının geçtiğimiz hafta sonu açıkladığı telif hakkı çiğnenmiş çalıntı ’13 maddelik ikinci yüzyıla çağrı bildirisine evet’ diyenler şeklinde izahı ise keskin bir ‘U’ dönüşüdür” ifadelerini kullandı.

    ‘CHP’NİN ATATÜRK’LE BAĞLANTISI KALMAMIŞTIR’

    Bahçeli, CHP Genel Başkanı’nın günü gününün tutmadığına vurgu yaparak, “Saat başı değişen, sürekli çark eden, fikri ve siyasi müktesebatı çarpık olan bu şahsın bizatihi kendisiyle tenakuza, hatta tezada düşmesi hakikaten ibretlik bir haldir. Kılıçdaroğlu’nun bütün anayasaların vesayet altında yapıldığını ileri sürmesi dikkatle üzerinde durulması, derinlemesine ele alınması gereken şuursuz bir değerlendirmedir. 1982 ile 1961 Anayasalarıyla birlikte 1921 ve 1924 Anayasalarının da vesayet altında hazırlandığını ihsas ve izhar etmiş olan Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet’in kurucu kadrolarına ve Aziz Atatürk’e bu vesileyle hakareti reva görmesi maskesini iyice düşürmüştür. Kılıçdaroğlu’nun sabıkalı ve sicili zifiri karanlık dostlarıyla ağız birliği ederek Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerine saldırması yanlış ve yozlaşmış bir siyaset örneğidir. Bugünkü CHP’nin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le hiçbir bağ ve bağlantısı kalmamıştır. Artık teröristler yoldaş, bölücüler candaş, Türkiye düşmanları kandaş mertebesine gelmiştir” değerlendirmesinde bulundu.

    ‘TAVSİYEMİZ, DOSTLARINA FAZLA GÜVENMEMESİDİR’

    Bahçeli, CHP’nin iktidar yürüyüşünü ilan eden Kılıçdaroğlu’nun suçluların telaşı içinde olduğunu savunarak, “Çok partili siyaset hayatının başlamasından sonra bölük pörçük hükümet sorumluluğu üstlenen CHP’nin 1946-1996 yılları arasında toplam 4533 günlük iktidarında Türkiye için ne yaptığı, hangi projeleri kazandırdığı, bir tek dikili ağacının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulması aciliyet kesbeden bir beklentidir. Türkiye’de ne yapıldığını sistematik olarak sorgulayan, bununla da kalmayıp tutarsızca yargılayan CHP Genel Başkanı’nın asıl kendisinin ve partisinin bu zamana kadar ülkemiz için, eğer varsa hayata geçirdiği hizmet ve eserleri izah ve ifade etmesi siyasi ahlak gereğidir. Yenilenmiş CHP yönetiminin eskisinden farkı olmayacaktır. Kaldı ki maya aynı, mizaç aynı, maksat aynıdır ve temelden bozuktur. CHP demek kriz ve kargaşa demektir. CHP demek darbelerden, cuntalardan, muhtıralardan, ara rejimlerden geçinen fırsatçılık ve siyasi kalpazanlık demektir. CHP Genel Başkanı’nın söylemleri köksüzlüğün ve kimliksizliğin numunesidir. Kendisine tavsiyemiz dostlarına fazla güvenmemesidir. Çünkü güvendiği karanlık dostları yeri geldiğinde samanı postuna dolduracaktır” ifadelerine yer verdi.

  • HDP’li Işık 2 yıl süreyle partiden çıkarıldı

    HDP’li Işık 2 yıl süreyle partiden çıkarıldı

    HDP, eşi Ebru Işık’a şiddet uyguladığı iddia edilen Muş Milletvekili Mensur Işık’ı 2 yıl süreyle partiden çıkarma cezası verdi.

    HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Diyarbakır’da partisinin Yerel Yönetimler Bürosu’nda gazetecilere gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

    HDP Merkez Disiplin Kurulu’nun kendileri ile biraz önce Muş Milletvekili Işık’ın durumu ile ilgili bilgi paylaştığını aktaran Beştaş, şöyle konuştu:

    “Mensur Işık ile ilgili kamuoyunda eşine şiddet uyguladığı bilgisi yansıdı. Bugün Merkez Disiplin Kurulu yaptığı toplantıda karar aldı. Disiplin hukukumuz, ‘kadının beyanı esastır’ ilkesinden hareketle tarafları dinledi. Hem Mensur Işık’ı hem de eşini dinlendi. Aslında daha kısa sürede kararın çıkması yönünde kamuoyunda bir hassasiyet vardı. Savunmalar ve iddialar alındı. Merkez Disiplin Kurulumuz, Mensur Işık’a 2 yıl süreyle geçici çıkarma cezası verdi. Parti ile 2 yıl ilişkisi kesilmiştir. Bunu ilk kez Diyarbakır’dan açıklıyoruz.”

    “Bizi de çok derinden üzmüş ve sarsmıştır”

    HDP olarak kim tarafından ve kime uygulanırsa uygulansın şiddeti kabul etmeyeceklerini belirten Beştaş, aile içi ve toplumsal şiddet yönündeki mücadelenin öncülüğünü yürüten bir parti olarak bundan sonra da tutumlarının devam edeceğini vurguladı.

    Partisinden bir milletvekilinin böyle bir mesele ile anılmasından üzgün olduklarını işaret eden Beştaş, “Şiddet uygulaması bizi de çok derinden üzmüş ve sarsmıştır. Bu bizim bakışımızı ve tutumumuzu asla etkilememiştir. Bu konuda gerekirse öz eleştiriden kaçınmayacağız. Halkımıza bu konuda öz eleştirel yaklaşımımız devam edecektir. Çünkü şiddet kesinlikle hiçbir şekilde ıskalayacağımız, meşru göreceğimiz veya arkasında duracağımız bir olgu değildir.” değerlendirmesinde bulundu.

  • Meral Akşener: “Alparslan da Fatih de Atatürk de bizimdir”

    Meral Akşener: “Alparslan da Fatih de Atatürk de bizimdir”

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Diyanet İşleri Başkanlığı makamının kendileri için kıymetli bir makam olduğunu belirterek, “Siz utanmadan Ayasofya’yı düşmandan kurtaran ecdada saygısızlık ederken, 16 Türk adasında Yunan bayrakları, dalgalanmaya devam ediyor. Onlar şanlı bayrağımızı ateşe vererek milli onurumuza hakaret ediyor ama siz hala Mustafa Kemal’le uğraşıyorsunuz. Yazıklar olsun.” dedi.

    Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı’ndaki konuşmasına Mersin’deki kazada şehit olan askerlere Allah’tan rahmet, yaralılara da şifa dileyerek başladı.

    14 gün boyunca Ankara’da karantinada olduğunu ve bir sorunla karşılaşmadan süreci tamamladığını anlatan Akşener, Kovid-19’a yakalanan koruma polisinin de sağlığına kavuştuğunu bildirdi.

    Karantinada olduğu için bazı programlara katılamadığını dile getiren Akşener, Ayasofya Camisi’nin tamamen ibadete açılmasıyla ilgili programa da bu nedenle katılamadığını vurguladı.

    “Ayasofya’da ibadet etmeyi, dua etmeyi ben de istedim. Ancak maalesef olmadı. İnşallah ilk fırsatta ziyaret edeceğim.” diyen Akşener, hükümetin Ayasofya’ya ilişkin tutumunu, “Sayın Erdoğan ve arkadaşları, uyarılarımıza rağmen dayanamadılar ve hepimizin ortak değeri olan Ayasofya’dan, siyasi rant devşirme telaşına düştüler.” ifadeleriyle eleştirdi.

    Meral Akşener, dün Ayasofya’nın açılmasına itiraz edenlerin, bugün “Ayasofya Fatihi” pozları verdiğini öne sürerek, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesine ilişkin sürece değindi.

    Akşener, şöyle konuştu:

    “Sürekli Vakıflar, Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği, 2004 yılında Başbakanlığa dilekçe verip, Ayasofya’nın müze olması kararının iptalini istiyor. Başbakanlıktan dilekçelerine cevap alamayınca, 2005 yılı başında mahkemeye başvuruyorlar. Bursa 2. İdare Mahkemesi kanalıyla, Danıştay Başkanlığı’na gönderilen evrakta Başbakanlık, derneğin müracaatına yasal süresi içinde cevap vermediği için suçlanıyor ve dava başlıyor. O günün Başbakanlığı, bugünün Cumhurbaşkanlığı ne istiyor biliyor musunuz? Bu davanın reddini istiyor. Yani ‘Ayasofya müze olarak kalmalı.’ diyor. ‘Eğer ibadete açılacaksa, bu yargının değil, bizim, yani yürütmenin inisiyatifindedir.’ diyor. Peki gereğini yapıyor mu? Hayır. Davanın reddini isteyip oturuyor. Hatta Sayın Erdoğan bizzat çıkıp, ‘Önce Sultanahmet’i doldurun.’ diyor. Sonra, Danıştay ibadete açılma kararını verince, aynı iktidar meydana çıkıp, ‘Ben yaptım’ pozlarıyla caka satıyor.

    Başvuran bir dernek. Dilekçeyi sümen altı edip cevaplamayan, dönemin başbakanı Sayın Erdoğan. Kararı veren mahkeme ve Danıştay. Ama propagandist medyaya bakarsan bu işin kahramanı iktidar. Hem de bizzat o davanın reddini isteyen iktidar. Yine bir riyakarlık, yine vatandaşı değil, kendi ikbalini düşünme hastalığı.”

    İlk günden itibaren hükümete “Ayasofya’yı ibadete açın, ama siyasete kapatın” uyarısında bulunduklarını hatırlatan Akşener, ancak iktidarın, “Allah’ın evine siyaset sokma hastalığından bir türlü kurtulamadığını, ortak değerleri suistimal etmekten geri kalmadığını ve karar sürecinde gösterdikleri riyakarlığı, açılış programındaki sözleriyle bambaşka bir boyuta taşıdığını” ileri sürdü.

    “Alparslan da Fatih de Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bizimdir”

    Ayasofya’nın açılış programında “Selam olsun Anadolu’nun kapılarını açan Alparslan’a, Selam olsun İstanbul’u fetheden Fatih’e, Selam olsun, İstanbul’a ve Ayasofya’ya istiklalini yeniden kazandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e” açıklamasını beklediklerinin altını çizen Akşener, “Söylenmesi gereken buydu. Ecdadımıza ve tarihimize saygının gereği buydu. Devlet insanlığına, cumhurun başkanlığına yakışan buydu. Ama bu bile efendilere zor geldi. Bırakın saygıyla selamlamayı, saygısızlık etmekte hiçbir beis görmediler. Böylesine güzel bir günde bile düşmanlık etmekten utanmadılar.” değerlendirmesinde bulundu.

    Türk tarihinin bir bütün olduğuna dikkati çeken Meral Akşener, konuşmasın şöyle sürdürdü:

    “Alparslan da Fatih de Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bizimdir. Tarihte Atatürk’e düşman olup da Türk’e dost olan çıkmamıştır. Bunun tek bir istisnası bile yoktur. Çünkü Atatürk; Asya’dan Akdeniz’e, bir kısrak başı gibi uzanan bu memleketin ve büyük Türk Milleti’nin, mavi gözlü bozkurdudur.

    Ayasofya’da, makamının ve sıfatının gereğini yapıp, gönülleri kazanmak yerine, lanetlerden bahsedenlere sesleniyorum: Hastanede koşa koşa ziyarete gittiğiniz, ‘keşke Yunan kazansaydı’ diyen fesliyi örnek alıp, tarihi delik deşik edeceğinize işgal kuvvetlerini dize getirenlerle, Sevr’i yırtıp atan ve Misakımilli’yi çizenlerle gurur duyun. Kuvayımilliyecilerin katlinin vacip olduğuna fetva veren, Durrizade gibi alçaklardan feyz alıp, Kurtuluş Savaşı kahramanlarına lanet okuyacağınıza oturduğunuz koltuğun ilk sahibi olan, İstanbul Hükümeti’nin idama mahkum ettiği Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi Hocamızla gurur duyun. Yunan’a ilk kurşunu atan Hasan Tahsin’le, Çanakkale geçilmez diyen 57. Alayla, söz verdiği saatte Çiğiltepe’yi alamadı diye canına kıyan Albay Reşat’la, Kara Fatma’yla, 200 kiloluk top mermisini namluya süren Seyit Onbaşı’yla gurur duyun.”

    Kurtuluş Savaşı’nın, İslam ülkelerinin bağımsızlığını kazanması için bir psikolojik eşik olduğunu ve Müslümanların, Mustafa Kemal’in büyük zaferinden ilham aldığını belirten Akşener, şunları söyledi:

    “Kalın kafalara girememiş olsa da Türk olmak bir şereftir. Türk tarihine, hakkıyla sahip çıkmak bir şereftir. İstiklal Mücadelemizin önderi Gazi Mustafa Kemal’i anmak, bir şereftir. Sizler bu şerefle yaşamamayı tercih edebilirsiniz. Bu sizin sorununuz. Rahmetli Elçibey’in dediği gibi ‘Allah’ın bahşettiği şerefi istemeyene, biz zorla şeref verecek değiliz.’

    Ama unutmayın ki bağımsızlığı sağlamak için ödenmiş bedeller var. O bedeli tereddütsüz göze alıp, toprağa düşenlere, saygı göstermek zorundasınız. Bu bir lütuf değil, hem dinimizin hem de töremizin gereğidir. Allah-Muhammed aşkına, Muhammed-Ali aşkına; Atatürk’le alıp veremediğiniz nedir kardeşim sizin? Vatanı işgale yeltenen Yunanlılar, Fransızlar, İngilizler, Mustafa Kemal’e düşman olsa anlarım. Ama siz neden düşmansınız? Buradan iktidardakilere sesleniyorum; Diyanet İşleri Başkanlığı bizim için kıymetli bir makamdır. Ama şunu söylemeden de geçemem. Siz utanmadan Ayasofya’yı düşmandan kurtaran ecdada saygısızlık ederken, 16 Türk adasında Yunan bayrakları, dalgalanmaya devam ediyor. Onlar şanlı bayrağımızı ateşe vererek milli onurumuza hakaret ediyor ama siz hala Mustafa Kemal’le uğraşıyorsunuz. Yazıklar olsun.”

    Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının öz yurdunda, beş vakit ezan sesinin yankılandığı Türk vatanında, şan, şeref ve nur içinde yattığını ifade eden Akşener, ‘önce vatan’ diyenlerle, atasını bilmeyen vatansızlar arasındaki farkın bu olduğunu söyledi.

    Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı eleştiren Meral Akşener, “Göreve geldiği günden bu yana, İstiklal kahramanları için bir hayır duayı bile çok gören Ali Erbaş, bu sefer de utanmadan onlara lanet okumaya kalktı. Varsın onlar günlerini aynı vefasızlıkla, aynı nankörlükle aynı kadir kıymet bilmezlikle geçirmeye devam etsinler.” dedi.

    Akşener, salonda bulunanları İstanbul’u ve Ayasofya’yı yeniden özgürleştiren kahramanların ruhuna fatiha okumaya davet etti.

    İstanbul Sözleşmesine ilişkin tartışmalar

    Kadın cinayetlerine de değinen Akşener, Türkiye’nin, 34 OECD ülkesi arasında, kadına yönelik şiddet olaylarında birinci sırada olduğunu iddia etti. Akşener, bu yılın Ocak ayında 27, Şubat ayında 22, Haziran ayında ise 27 kadının öldürüldüğünü vurguladı.

    Muğla’daki Pınar Gültekin cinayetine ilişkin de Akşener, kadınların korku içinde yaşadıklarını ve kendilerini güvende hissetmediklerin belirtti.

    Türkiye’de son 10 yılda 3 bin kadının öldürüldüğünü belirten Akşener, Türkiye’nin bu utançtan kurtulmak zorunda olduğunu vurguladı.

    İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin tartışmaları anımsatan İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, “Sayın Erdoğan’ı bir kez daha yaptığı ender iyi işlerden biri olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek yerine, sözleşmenin maddelerini hakkıyla uygulamaya çağırıyorum. Bir avuç ahlaksızın hayallerini gerçekleştirmek uğruna, kadınlarımızı mağdur etmenize izin vermeyeceğiz. Bir avuç özgüvensizin egolarını eylemek uğruna, İstanbul Sözleşmesi’ni feda etmenize izin vermeyeceğiz. Çünkü, İstanbul Sözleşmesi yaşatır.” şeklinde konuştu.

    Turizm sektöründe yaşanan sorunlar

    Turizm sektöründe yaşanan sorunlara işaret eden Akşener, turizmin yalnız döviz geliri açısından değil, istihdam açısından da çok önemli bir sektör olduğuna dikkati çekti.

    Sektörün zor durumda olduğunu öne süren Akşener, Fethiye’den Çalış Turizm ve Tanıtım Derneği Başkanı Mete Ay’ı turizm sektöründe yaşanan sıkıntıları dile getirmek üzere kürsüye davet etti.

    Akşener, Türkiye’nin son 10 yılda, 370 milyar dolar cari açık verdiğini, bu açığın 290 milyar dolarının, turizm gelirleriyle finanse edildiğini, turizmin tek başına ihracatın 5’te 1’i kadar döviz kazandırdığını dile getirdi.

    Turizmdeki yükselişin, 1980’li yıllarda başladığını anımsatan Akşener, 40 yıldır yapılan yatırımların ve birikmiş sermayenin heba edildiğini savundu.

    Fransa’da, salgının en az hasarla atlatılabilmesi için turizme ayrılan kaynağın 18 milyar avro olduğunu, İspanya ve İtalya’daki desteklerin de benzer boyutlarda olduğunu anlatan Akşener, “Akdeniz Çengeli olarak anılan bölgedeki tüm rakiplerimiz, turizme yönelik kapsamlı finansman paketleri açıkladılar. Bizde ise ‘Türk Ekonomisi’nin sigortası, gözbebeğimiz’ dediğimiz turizm, salgın sürecinde müteahhitlerin gördüğü kadar bile destek göremedi. Turizm sektörünün acilen nefes alması gerekiyor. Sektörde 4 bin işletme, 1 milyon yatak kapasitesi var. İhtiyaç duyan turizmciye, yatak başına 5 bin lira, bir yılı faizsiz olmak üzere, 3 yıllık işletme kredisi sağlayın. Kamu ve turizm sektörünün yükü ortaklaşa paylaşacağı bir kampanya başlatın. Salgın süresince büyük özveriyle çalışan, başta sağlık, güvenlik ve eğitim personelinin, turizm tesislerinden haftalık 250 liradan yararlanmasını sağlayın.” diye konuştu.

    Meral Akşener, Dünya Turizm Örgütü’ne göre, 2030 yılında 1,6 milyar turistin dünyayı gezeceğini, sektörden elde edilen gelirin 2 trilyon doları aşacağını söyledi. Akşener, Türkiye’nin her geçen gün büyüyen bu pastadan payını alabilmesi için değişen koşullara uygun şekilde bir sektörel dönüşüm gerçekleştirmek zorunda olduğunu belirtti.

    Akşener, Türkiye’de yaşanan sorunların kaynağının “2 yıldır ülkenin başına bela olan Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi” olduğunu ileri sürdü.

    İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin ikinci yılını değerlendirdiği konuşmasında bu sistemin yürümediğini farkettiğini dile getirdi.

    Devletin deneme-yanılmayla yönetilmeyeceğine işaret eden Akşener, “Her ne kadar ballandıra ballandıra anlatsa da Sayın Erdoğan’ın sistemi ‘değişmez’ görmediğini söylemesi, olumlu bir adımdır. İşlerin yürümediğinin farkında olmak, gelecek için olumlu bir işarettir. Bu vesileyle Sayın Erdoğan’a bir çağrıda bulunmak istiyorum, sorunun farkına varmak çözmenin yarısıdır. Türkiye’nin bu sarmaldan çıkışı, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemdir. İtiraf edemesen de bunu sen de biliyorsun. Gel, muhalefetle el ele ver, ülkemizi içine soktuğunuz bu sistem krizinden birlikte çıkaralım. Milletimizi içine soktuğunuz bu zor durumdan kurtaralım.” değerlendirmesinde bulundu.

    Partili cumhurbaşkanlığı sisteminin hiç bir araştırma yapılmadan uygulamaya sokulduğunu öne süren Akşener, ilk günden beri bu sistemin yürümeyeceği yönünde uyarılar yaptıklarını söyledi.

    Meral Akşener, araştırma şirketlerinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ilişkin araştırmalar yaptığını ve bu araştırmalarda halkın en az yüzde 54’ünün güçlendirilmiş ve iyileştirilmiş parlamenter sistemden yana olduğunun ortaya çıktığını savundu.

    Akşener, konuşmasının sonunda merhum Aşık Mahzuni Şerif’in oğlu Emrah Mahzuni’ye İYİ Parti rozeti de taktı.

  • MHP Lideri Bahçeli’den Atatürk açıklaması

    MHP Lideri Bahçeli’den Atatürk açıklaması

    MHP Genel Başkanı Bahçeli, ”Atatürk’e, bu topraklarda lanet okuyacak bir hayasız ve hamiyetsiz henüz anasından doğmamıştır. Atatürk’e hakaret ve hıyanet vatan hainliğidir” dedi.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ”Atatürk’e, bu topraklarda lanet okuyacak bir hayasız ve hamiyetsiz henüz anasından doğmamıştır.
    Atatürk’e hakaret ve hıyanet vatan hainliğidir” açıklamasında bulundu.

    Bahçeli sözlerine şunları da ekledi:

    ”Atatürk’e lanet okunduğu yalanıyla imal ve inşa edilen kutuplaşma zalim bir bölücülüktür, Türkiye’yi uçuruma çekmenin zehirli hazırlığıdır. Hilafet tartışmalarını böylesi nazik bir ortamda kızıştıranlar ise Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük bir bühtan içindedir”

  • Kılıçdaroğlu 6’ncı kez Genel Başkan seçildi

    Kılıçdaroğlu 6’ncı kez Genel Başkan seçildi

    CHP’nin, salgın nedeniyle ertelenen 37. Olağan Kurultayı bugün başladı. Daha önce adaylıklarını açıklanan Aytuğ Atıcı, Tolga Yarman ve İlhan Cihaner yeterli imzayı toplayamayınca Kemal Kılıçdaroğlu tek aday olarak gösterildi.  Kılıçdaroğlu, 1251 oyla 6. kez Genel Başkan seçildi. Kurultay’ın Divan Başkanlığına ise Özlem Çerçioğlu seçildi. CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Kurultay’da alınan her kararın yankısı büyük olacak” dedi.

    CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu tek aday olarak katıldığı Kurultay’da bin 251 oy alarak 6. kez Genel Başkan seçildi. Kullanılan bin 318 oyun 67’si ise geçersiz sayıldı.

    Kılıçdaroğlu’nun rakipleri Aytuğ Atıcı, Tolga Yarman ve İlhan Cihaner aday olabilmek için gereken imzayı toplayamamıştı.

    CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasında şu ifadeleri kullandı;

    Kurultay’da alınan her kararın yankısı büyük olacak. Hiçbir CHP’linin umutsızlığa kapılma hakkı yok. İkinci yüzyıla çağrı beyanamesini sunuyoruz. 31 Mart’ta ötesine geçtiğimiz duvarı yıkacağız. TBMM’nin yetkileri kısıtlandı, demokrasi yara aldı. Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı tehlike altında.

  • CHP Kurultayı’nda oy verme işlemi başladı

    CHP Kurultayı’nda oy verme işlemi başladı

    CHP’nin 37. Olağan Kurultayı’nda genel başkanlık için oy verme işlemine geçildi.

    Bilkent Odeon’da devam eden kurultayda sonuç bildirgesi üzerine yapılan konuşmalar tamamlandı.

    Konuşmaların ardından Divan Başkanı Özlem Çerçioğlu, genel başkanlık seçimi için görevi ilçe seçim kuruluna devrettiklerini açıkladı.

    Kurulun görevi devralmasının ardından 17.15’te oy verme işlemine geçildi.

    Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun tek aday olduğu kurultayda 1356 delege 44 sandıkta oy kullanacak.

    Kovid-19 nedeniyle yığılmaların önüne geçmek amacıyla 132 kabin oluşturuldu.

    İlçe Seçim Kurulu görevlileri delegeleri sosyal mesafe kurallarına uymaları konusunda uyardı.

  • Erdoğan İtalya Başbakanı ile telefonda görüştü

    Erdoğan İtalya Başbakanı ile telefonda görüştü

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İtalya Başbakanı Giuseppe Conte ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

    Görüşmede, Libya başta olmak üzere bölgesel gelişmeler ele alındı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Conte, Libya’da siyasi çözüm için diyalogu sürdürme konusunda mutabık kaldığı bildirildi.

  • Kılıçdaroğlu CHP’nin genel başkanlığı tek aday gösterildi

    Kılıçdaroğlu CHP’nin genel başkanlığı tek aday gösterildi

    CHP’nin 37. Olağan Kurultayı’nda Kemal Kılıçdaroğlu, diğer adayların yeterli imzayı toplayamaması nedeniyle genel başkanlığa tek aday olarak gösterildi.

    CHP’nin 37’nci Olağan Kurultayı, Bilkent Odeon Gösteri ve Kültür Merkezi’nde başladı. Kılıçdaroğlu’na karşı Parti Meclisi Üyesi İlhan Cihaner, eski milletvekili Aytuğ Atıcı, CHP onursal üyesi Tolga Yarman’ın aday adaylığını açıkladığı kurultayda, koronovirüs salgınına karşı önlemler alındı. Pandemi nedeniyle seyircisiz yapılan kurultay için partililer ateşleri ölçülerek içeriye alındı, maske ve dezenfektan dağıtıldı. Sosyal mesafenin korunması için zemine, ‘Sağlığınız için 1,5 metre sosyal mesafeyi koruyun’ yazılı stickerlar yapıştırıldı. Delegeler ve diğer partililer, 4 bin koltuğun bulunduğu alana sosyal mesafe kuralına uygun oturdu. Oy verme  işlemlerinde, yığılmaları önlemek amacıyla 44 sandık ve 132 kabin kuruldu. Kurultayın yapıldığı alana ‘İş, emek, ezilen, kadın, çocuk, genç, doğa, demokrasi, barış, özgürlük, umut, halk için iktidar’ yazılı ayrı ayrı pankartlar asıldı. Kurultay için özel olarak söz ve müziği Ali Altay’a ait olan ‘İktidarın Yolu Kılıçdaroğlu’ şarkısı rap tarzında hazırlandı.

    İMAMOĞLU: SORGULAYACAĞIMIZ BİR ŞEY YOK

    İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ve eski genel başkanlar da kurultaya katıldı. İmamoğlu, alana girişte basın mensuplarına yaptığı açıklamada, kurultayda genel başkanlık için yarış yaşanıp yaşanmayacağına ilişkin soru üzerine, “Bizim genel başkanımız çok tarihi bir misyon üstlendi. Özellikle son yerel seçimler. Dolayısıyla bizim genel başkanımızla ilgili zerre kadar sorgulayacağımız bir şey yok. Sadece etrafını iyi bir yönetimle toparlamamız gerekiyor. CHP sadece kendisine oy veren ya da partimize oy veren insanlar için bir umut kurultayı yapmıyor, bence, şu an muhalefeti temsil eden hangi ruh varsa onu temsil edecek bir kurultay yapacak. Dolayısıyla sorumluluğunun çemberi çok büyük. Bugün bu salona giren ve oy kullanan bütün delegelerimizin bence bu anlayışla hareket etmesi lazım, bu anlayışla oyunu kullanması lazım. Bildiğimiz kurultaylardan çok farklı” ifadelerini kullandı.

    ‘Hedef iktidar’ sloganı ile yapılan kurultay, çoğunluğun sağlanması ardından çalışmalarına başladı. Kılıçdaroğlu’nun kurultayı açması ardından Divan Başkanlığı’na Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu seçildi.

    ‘DÜNYANIN GÖZÜ VE KULAĞININ OLDUĞU KURULTAY’

    Ardından Kılıçdaoğlu, kurultayın açılış konuşmasını yaptı. Kılıçdaroğlu, CHP’nin 37’nci kurultayının TBMM’nin açılışının 100’üncü yılında yapılan tarihi bir kurultay olduğuna dikkat çekerek, “Bu kurultay bizi Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100’üncü yılına 2023’e taşıyacak olan kurultaydır. 2023’te cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırma, azim ve kararlılığını göstereceğimiz kurultaydır. Bu kurultayın 10 binlerin katıldığı bir ortamda yapılmasını arzu ederdik. Ama Codiv-19 süreci izin vermedi. Yürekten inanıyorum 10 binler, 100 binlerin gözü kulağı aklı ve yüreği buradadır. Onlar şu anda bizi izliyorlar. Bu kurultay sadece vatandaşlarımızın değil, Orta Doğu’dan Avrupa’ya, Afrika’ya, Rusya’ya, Uzak Asya’ya kadar tüm dünyanın gözü ve kulağının olduğu kurultaydır. Çünkü bu kurultay sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik buhrandan nasıl çıkacağımızı anlatacağımız kurultaydır. İnanıyorum bu çıkış yolu tüm dünyaya örnek olacaktır. 100 yıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk nasıl ki milli kurtuluş savaşını verirken bütün ülkelere örnek olduysa, bizim de böyle bir süreci hayata geçirerek dünyaya örnek olmamız gerekiyor. Bu kurultay alçak gönüllü bir uygarlığın inşasına çağrı kurultayıdır” dedi

    ‘O DUVARI ŞİMDİ YIKACAĞIZ’

    Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin cumhuriyet tarihinin en ağır buhranını yaşadığını, bunların ekonomi ve yönetim buhranı olduğunu savunarak, “Hiçbir vatanseverin umutsuzluğa kapılma hakkı yoktur. Hiçbir CHP’linin umutsuzluğa katılma hakkı da yetkisi de yoktur. Biz birlikte; inançla, kararlılıkla, azimle Türkiye’yi bu krizden, buhrandan çekip çıkaracağız. Adalet yürüyüşünün kimse unutmasın. Son günü Maltepe’de ‘bu bir son değil yeni bir başlangıçtır’ demiştim. ‘Önümüzdeki duvarı yıkacağız’ demiştim. 31 Mart yerel seçimlerinde duvarın arkasına geçtik. O duvarı şimdi dostlarımızla birlikte ve milletimizin ferasetiyle parça parça yıkacağız” diye konuştu.

    Kılıçdaroğlu, Meclis’in kuruluşunun birinci yüzyılını bitirdiklerini, ikinci yüzyıla bir çağrı beyannamesi hazırlamak zorunda olduklarını belirterek, Türkiye’nin önünde 5 temel sorunun demokrasi, ekonomi, dış politika, eğitim ve toplumsal barış olduğunu savundu.

    ‘DOSTLARIMIZLA BİRLİKTE İKTİDAR OLACAĞIZ’

    Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin iktidar olacağını ifade ederek, “Önümüzdeki ilk seçimlerle birlikte dostlarımızla birlikte iktidar olacağız. Hiçbir zaman hiçbir yerde hiç kimseye kibirle ve öfkeyle bakmayacağız. Bize oy versin vermesin, o sorunu çözmek bizlerin, hepimizin boynunun borcu. ‘Hangi partiye oy verdin’ değil, ‘hangi derdin var’ diyeceğiz. Yeni bir siyaset anlayışını, ahlaklı bir siyaset anlayışını, vatandaşını hor gören değil, kucaklayan bir siyaset anlayışını getireceğiz” ifadelerini kullandı.

    ‘İKİNCİ YÜZYILA ÇAĞRI BEYANNAMESİ’

    Kemal Kılıçdaroğlu, 2023’te cumhuriyetin kuruluşunun yüzüncü yılını bitirip ikinci yüzyıla geçileceğini hatırlatarak, ikinci yüzyıl için hazırladıkları çağrı beyannamesini şöyle açıkladı:

    “Birinci ilke, yasa tasarı ve teklifleri TBMM komisyonlarında görüşülürken ilgili meslek kuruluşları, STK görüşleri zorunlu olarak alınacak. Türkiye’nin toplumsal barışı ve huzuru sağlanacaktır. Liyakat sistemi hakim kılınacaktır. Seçim yasası değişecek. Siyasi ahlak yasası çıkarılacak. Kamu ihale kanunu yeniden düzenlenecek. Sayıştay gerçek işlevine kavuşturulacaktır. Güçlü bir stratejik planlama teşkilatı kurulacaktır. Eğitim sistemi yeniden yapılandırılacak. Gelecek nesiller için ekosistem hakkı korunacaktır. Aile Destekleri Sigortası uygulamaya konacaktır. Yeni bir merkez-yerel dengesi kurulacaktır. Orta Doğu barış ve işbirliği teşkilatı kurulacaktır.”

    CİHANER’DEN DELEGELERE MESAJ

    Kurultay sırasında aday adayları İlhan Cihaner, Aytuğ Atıcı ve Tolga Yarman, aday olabilmek için gerekli olan 68 delegenin imzasını toplamaya çalıştı. İmza toplamakta sıkıntı yaşayan aday adaylarından Cihaner, delegelere mesaj gönderdi. Cihaner mesajında, “Değerli CHP’liler, çok ilginç dakikalardan geçiyoruz. Delege iradesine yönelik böyle bir baskı tarihimizde yok. Cesaretle sözünüze, imzanıza sahip çıkın. Parti içi demokrasiyi yaratamazsak, ilke ve demokrasiyi yaratamayız. İlke ve demokrasiye sahip çıkın. Cesaret, cesaret, cesaret” ifadelerini kullandı. Kurultay devam ediyor.

    CİHANER: BU CİDDİYETLE NASIL İKTİDARA GİDECEĞİZ

    Kılıçdaroğlu’na karşı aday adayı olan PM üyesi İlhan Cihaner, kurultaydaki konuşmasında sert eleştirilerde bulundu. Cihaner, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve parti yöneticilerinin  kurultay salonundan ayrılmasının ardından delegelerin de salondan çıktığını belirterek bu duruma tepki gösterdi. İlhan Cihaner, salondan ayrılmanın ciddiyetsiz bir durum olduğunu savunarak, “Selfie çekerek gittiler, sözde kurultayda memleket meseleleri tartışılacak ve buradan bir karar çıkacak ve biz geleceğimizi kurmak için toplanacağız. Neredeler? Bu ciddiyetle nasıl iktidara gideceğiz biz? Bana ‘marjinal’ diyorlar. 300 delege yokken ‘kabul edenler’, ‘etmeyenler’ denilerek CHP’nin divan başkanına küfür edilerek bir kurultay bitirdik biz. Bu mu marjinallik? Bizim çabalamamız mı marjinallik? İl kongrelerinde tek aday gördüm. Nasıl demokrasi şöleni oluyor bu? Hiç mi utanmadılar? Ankara Kongresi’nde divan başkanlığını yapan, partimizin eski genel başkanımız hiç mi utanmadı? İstanbul kongresi sizi utandırmadı mı? İzmir, Adana, Mersin kongresi? Böyle olan delegeyle biz demokrasiyi mi kuracağız?” dedi.

    ‘AK PARTİ’NİN HANGİ POLİTİKASINA ENGEL OLABİLDİK’

    İlhan Cihaner, genel başkan Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı 13 maddelik ikinci yüzyıla çağrı beyannamesini eleştirerek, “Genel başkan saydığı maddeler içerisinde, ‘ekonomiyi yeni oluşacak demokrasi ittifakıyla düzelteceğiz’ dedi. Şu andaki ekonomiyi batıran Ali Babacan ile mi yapacağız bunu arkadaşlar? Bir başlık da dış politikaydı. Stratejik derinliğin sorumlusu kim? Davutoğlu, yeni ittifak ortağımız. Babacan, yeni ittifak ortağımız. Genel başkan 13 madde saydı. Peki biz bunu nasıl gerçekleştireceğiz? Anayasa Mahkemesi’ne giderek, tweet atarak, Meclis’te kapak yaparak, hangi politikasına engel olabildik AK Parti’nin? Beni asıl öfkelendiren şu oldu; ben sızlanmam, yakınmam, ben mücadele ederim. Tek başına kalsam bile mücadele ederim. Bu imza toplamasında beni en çok rahatsız eden, sizlerin üzerinizdeki baskı. Burada vereceğiniz kararla bu gidişatın daha derinleşmesine mi karar vereceksiniz, yoksa sahiden potansiyelimizi kullanarak iktidara mı karar vereceksiniz?” ifadesini kullandı.

    ‘İMZA VERENLER İŞİYLE TEHDİT EDİLDİ’

    İlhan Cihaner, kurultay öncesinde yeterli imzayı topladığını savunarak, “Hepinizden imza alındı. 100’ün üzerinde imzayla son iki güne girdik. Ve birçok arkadaşımız bizim ofise gelirken yoldan çevrildi. O arkadaşlarımızın aşıyla işiyle tehdit edildiğini gördük. O genel başkan yardımcılarını da biliyorum. Hepsinden hesap soracağız. Bir yoldaşını nasıl işiyle, aşıyla tehdit edersin sen? Bu alçaklıktır. Şu an genel başkan 80 imzayla önerilecek. Sizin imzalarınız ne oldu arkadaşlar? Türkiye tarihinde ilk kez bir il, kurultayda temsilsiz kalıyor. Niye Mardin’e temsilci yapılmadı? Tek bir şeye ihtiyacımız var; cesaret. Burada da azıcık cesaret gösterirseniz gerçekten iktidarı elde edecek bir dinamizmi yakalayabiliriz. Aksi takdirde AYM kapılarında olmuş bitmiş işlerin mücadelesini veren merkez sağa oturmuş bir yapıya dönecektir. Bir köşe yazarı dedi ki; CHP PM’sinde belirlenecek üyeler Ali Babacan ile uyumlu çalışmaya göre belirlenecek. Onun için orada da çok çok dikkatli olun lütfen. Parti yağmacı bir çizgiye getirilmek isteniyor. Çıkışımız soldadır, sosyal demokrasidedir” diye konuştu.

    KILIÇDAROĞLU TEK ADAY

    Öte yandan genel başkan aday adayı olan İlhan Cihaner, Aytuğ Atıcı ve Tolga Yarman, yeterli imzayı toplayamadı. CHP’nin 37’nci Olağan Kurultayı’nda genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu tek aday kaldı.