Kategori: Siyaset

  • Çoklu Baro düzenlemesi kabul edildi

    Çoklu Baro düzenlemesi kabul edildi

    Avukat sayısı 5 binden fazla olan illerde, asgari 2 bin avukatla baro kurulabilecek.

    TBMM Genel Kurulunda kabul edilen, AK Parti ve MHP milletvekillerinin imzasını taşıyan “Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Teklifi”ne göre, aynı ilde birden fazla baronun bulunması halinde avukat, o ilde bulunan herhangi bir baronun levhasına kaydolacak.

    Bir avukat, levhasında yazılı bulunduğu baro bölgesi dışında sürekli olarak avukatlık yapar veya disiplin cezası gerektiren bir eylemde bulunursa, bu tespiti yapan baronun yönetim kurulunca bu konuda düzenlenecek tutanak, işlem yapılmak üzere avukatın levhasında yazılı olduğu baroya gönderilecek.

    5 binden fazla avukat bulunan illerde asgari 2 bin avukatla bir baro kurulabilecek. Bu sayıların belirlenmesinde baro levhasına kayıtlı avukatlar ile levhaya kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın kamu kurum ve kuruluşlarıyla kamu iktisadi teşebbüslerinde (KİT) görev yapan avukatlar da esas alınacak.

    Kuruluş müracaatında, kuruluş talebini içeren dilekçe ile 2 bin avukatın imzasının ve bu avukatların belirlediği 4 kişilik kurucular kurulunun isimlerinin yer aldığı liste TBB’ye verilecek. Birlik, kuruluş işlemlerini yerine getirmek üzere kurucular kurulunu görevlendirecek.

    Kurucular kurulu en geç 6 ay içinde organ seçimlerini yapmak üzere kuruluş genel kurulunu toplayacak ve yeni baronun kuruluşunu tamamlayarak birliğe bildirecek. Yeni kurulan baro, seçimli ilk olağan genel kurulunu yapıncaya kadar birlikte temsil edilmeyecek.

    Avukat sayısının 2 binin altına düşmesi halinde TBB, barodan asgari avukat sayısının 6 ay içinde sağlanmasını yazılı olarak isteyecek. TBB, verilen süre içinde eksiklik giderilemezse baronun tüzel kişiliğine son verecek ve son verme kararı TBB’nin resmi internet sitesinde ilan edilecek.

    Tüzel kişiliği sona eren baronun tasfiyesi

    Tüzel kişiliği sona eren baroya kayıtlı avukatlar ve stajyerler ilan tarihinden itibaren 15 gün içinde o ilde bir baro varsa o baroya, birden fazla baro varsa diledikleri baroya kaydolacak ve bunların devam eden iş ve işlemleri kaydoldukları baro tarafından yürütülecek. Tüzel kişiliği sona eren baronun tasfiye işlemleri son yönetim kurulu tarafından birliğin denetim ve gözetiminde yapılacak ve kalan mal varlığı TBB’ye geçecek.

    Aynı ilde yeni bir baronun kurulması halinde TBB, tüzel kişilik kazanma tarihini esas almak ve 1’den başlamak suretiyle baroları o ilin adıyla numaralandıracak.

    Kanunla, tüm il barolarının genel kurullarının, baroların kuruluş tarihine bakılmaksızın, belirli bir düzen içinde ve aynı tarihlerde yapılması amaçlanıyor. Buna göre, tüm baro genel kurulları son rakamı çift olan yıllarda olmak şartıyla 2 yılda bir ekim ayının ilk haftası içinde yapılacak.

    Seçim döneminin bitmesinden önce ayrılan baro başkanının yerine baro yönetim kurulu tarafından, kendi üyeleri arasından, kalan süreyi tamamlamak üzere baro başkanı seçilecek.

    Her baro, baro başkanı dahil en az 4 delegeyle ve 5 bin üyesi olan barolar bakımından ayrıca her 5 bin üye için ilave bir delegeyle TBB Genel Kurulunda temsil edilecek.

    Adli yardım bürosu baroların eşit temsili esas alınarak oluşturulacak

    TBB Genel Kurulu baro seçimlerinin yapıldığı yılın aralık ayında, Ankara’da olağan toplantısını yapacak. TBB Yönetim Kurulu doğrudan veya en az 25 baronun yönetim kurullarının yazılı istemi üzerine, Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağıracak, ancak olağanüstü toplantıda seçim yapılamayacak.

    Birden fazla baronun bulunduğu illerde adli yardım bürosu, baroların eşit olarak temsili esas alınarak oluşturulacak. Büroda görevlendirme, o ildeki avukatlar arasında eşitlik gözetilerek yapılacak. Adli yardım bürosunun oluşturulmasına ve adli yardım hizmetinin yürütülmesine ilişkin usul ve esaslar TBB Yönetim Kurulunca hazırlanan ve Adalet Bakanlığınca onaylanan yönetmelikte gösterilecek.

    Aynı ilde birden fazla baronun bulunması halinde kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerinde görevli olan ancak baroya kaydını yaptırmak istemeyen avukat, durumu hakkında, o ildeki herhangi bir baroya bilgi verebilecek.

    Görev sürelerine bakılmaksızın tüm barolarda baro başkanlığı, yönetim, disiplin ve denetleme kurulu üyelikleri ile TBB delege seçimleri 2020 yılı Ekim ayının ilk haftasında; TBB Başkanlığı, yönetim, disiplin ve denetleme kurulu üyelikleri seçimleri ise 2020 yılı Aralık ayı içinde yapılacak.

    Birden fazla baro kurulan illerde koruma kurullarına temsilci, hal hakem heyetleri ile il ve ilçe tüketici hakem heyetlerine üye görevlendirilmesi, baroların eşit ve dönüşümlü temsili esas alınarak yapılacak. Bu görevlendirmelere ilişkin esaslar, TBB tarafından hazırlanan yönetmelikle belirlenecek.

    Bu arada, AK Parti İzmir Milletvekili Atilla Kaya, teklifin tümü üzerinde lehte yaptığı konuşmada, Avukatlık Kanunu’na göre Türkiye Barolar Birliğinin baroları temsil ettiğini, avukatları temsil etmediğini belirterek, “Biz, bu akşam İstanbul, Ankara ve İzmir barolarının Anadolu baroları üzerindeki vesayetine son veriyoruz.” dedi.

    İzmir Barosunun bir üyesi olduğunu dile getiren Kaya, “Baro, Diyanet İşleri Başkanlığımızın açıklamasından milli ve manevi değerlerimize saldırıyor. İstanbul, Ankara, İzmir barolarının bir şehidimizle ilgili bir açıklama yaptığını gördünüz mü? Göremezsiniz. İzmir Adliyesi, Fethi Sekin’in adliyesidir. Fethi Sekin, İzmir Adliyesindeki avukatları korumak için şehit oldu. Bugün geldiğimiz noktada İzmir Barosu, Fethi Sekin’i şehit eden teröristlerin yaptıkları eylemlere payanda olacak açıklamalar yapıyor. Biz, düzenlemeyle milli ve manevi değerlerimize karşı marjinal görüşlerini meslektaşlarına dayatan baroların da vesayetini ortadan kaldırıyoruz.” diye konuştu.

    Atilla Kaya, İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un avukatı Sezgin Tunç hakkında “Canan Kaftancıoğlu’na iddia üretilmesi avukatlık kanuna aykırı değildir” sözünden dolayı CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu’nun şikayetçi olması nedeniyle İstanbul Barosu tarafından disiplin soruşturması açıldığını da belirtti.

    CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, yerinden söz alarak, İzmir Barosunun internet sitesinde, hain terör saldırısında şehit edilen Fethi Sekin’in anıldığına ilişkin açıklamanın yer aldığını ifade etti.

    Kanun teklifinin kabul edilmesinin ardından Meclis Başkanvekili Celal Adan, birleşimi, saat 13.00’te toplanmak üzere kapattı.

  • MHP Lideri Bahçeli’den Ayasofya açıklaması

    MHP Lideri Bahçeli’den Ayasofya açıklaması

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “MHP, Danıştay 10. Dairesinin kararından ziyadesiyle memnun, mesut ve mutmaindir. Bugün tarihi bir gün olarak tezahür etmiştir.” ifadelerini kullandı.

    Bahçeli, Danıştay 10. Dairesinin Ayasofya Camisi ile ilgili verdiği karara ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, Ayasofya Camisi’nin Türk milletinin mukaddes bir emaneti, mazisi İstanbul’un fethine kadar dayanan kutlu bir mabedi olduğunu belirtti.

    “Fetih sembolümüz olmakla birlikte, 567 yıllık bir geçmişin itibar ve inanç onuru olan Ayasofya’nın 24 Kasım 1934’de müzeye dönüştürülmesini müteakip alev alan tartışmalar bugüne kadar uzanan bir seyir izlemiştir.” ifadelerini kullanan Bahçeli, Danıştay 10. Dairesinin muazzam bir karara imza atarak Ayasofya Camisi’ni müzeye dönüştüren Bakanlar Kurulu kararını iptal ettiğini anımsattı.

    Devlet Bahçeli, şunları kaydetti:

    “Bunun üzerine yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla Ayasofya Camisi, Diyanet İşleri Başkanlığına devredilmiş, böylelikle ibadete açılmasının önünde hiçbir mani hal ve engel kalmamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi, Danıştay 10. Dairesinin kararından ziyadesiyle memnun, mesut ve mutmaindir. Çünkü Ayasofya Camisi’nin ibadete açılması konusu uzun yıllardır tavizsiz arzumuzdur.”

    “Türk milletinin haklı beklentisi karşılık buldu”

    Müslüman Türk milletinin haklı ve meşru beklentisinin karşılık bulduğuna işaret eden Bahçeli, şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Ayasofya’nın kapıları hamdolsun ardına kadar açılarak tertemiz alınların secdeyle buluşması sağlanmıştır. Nitekim bugün tarihi bir gün olarak tezahür etmiştir. İnanç haklarımızı, egemenlik kazanımlarımızı tahrip ve taciz etmek maksadıyla kuyruğa giren ülkeler, odaklar ve husumetle beslenen çevreler kaybetmiştir. İrade milletin, karar hukukundur.”

    Bahçeli, Ayasofya’nın tekrar ibadete açılması sürecinde açık irade beyanıyla tarafını ve samimiyetini gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür etti.

    Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneğine ve Danıştay 10. Dairesinin hukuk insanlarına da yürekten teşekkür ettiğini ifade eden Bahçeli, “Ayasofya Camisi’nin Türk-İslam alemine hayırlı ve mübarek olmasını, bu tarihi mabedimizde yapılacak ibadetlerin, kılınacak namazların kabulünü CenabıAllah’tan niyaz ediyorum.” açıklamasında bulundu.

  • CHP’li Özel gündemi değerlendirdi, işsizlik rakamlarına değindi

    CHP’li Özel gündemi değerlendirdi, işsizlik rakamlarına değindi

    CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, dünyada, bir yargı bölgesinde birden çok baronun olduğu örnek bulunmadığını söyledi.

    Özel Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, çoklu baro sisteminin, dünyanın pek çok ülkesinde bulunduğu söyleminin doğru olmadığını savundu.

    Almanya ve ABD’de çoklu baro denilenlerin, avukat derneği olduğunu ifade eden Özel, bunların Türkiye’de de bulunduğunu dile getirdi. Özel, Almanya’da ve ABD’de baronun tek olduğunun altını çizerek, “Dünyada, bir yargı bölgesinde birden çok baronun olduğu örnek yok.” dedi.

    Barolara ilişkin kanun teklifinin, Genel Kuruldaki görüşmeleri sırasında baro başkanlarının Kuğulu Park’ta beklediklerini anımsatan Özel, şöyle devam etti:

    “Sürekli 4 milletvekilimiz oraya gidip onlara katkı sağlıyorlar. Bugün ben de ziyaret ettim. Gördüğüm tablo Türkiye ve Başkent için utanç tablosudur. Bu kadar utanmazlık, bu kadar kamu gücünü orantısız, haksız uygulama, Türkiye tarihinde yok. Hadsiz Süleyman, haddini tekrar aşmıştır. Süleyman’ın aldığı karar nedeniyle iki santime indi sosyal mesafe. Bu karar alınmasa, baro başkanları sosyal mesafeye uyarak yürüyorlardı. Sayın Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bulaş riskini artırma dediğiniz şeyin ta kendisi Süleyman Soylu’dur. Buradaki temasın tamamından Soylu sorumludur. Mertçe ‘yürütmüyorum’ demek yerine, küçücük virüsün arkasına saklanıyor.”

    CHP’nin, barolara ilişkin teklife karşı mücadelesini sürdüreceğini belirten Özel, teklifin yasalaşmasıyla birlikte hiç vakit kaybetmeden yürütmeyi durdurma talebinde bulunacaklarını bildirdi. Özel, “Anayasa Mahkemesinin bu düzenlemeyi iptal etmesini ümit ediyoruz. Başka karar ne hukukla ne vicdanla bağdaşmaz.” diye konuştu.

    “Uzmanlık dışı görevlendirme”

    Hendek’te ikinci havi fişek faciasında üç askerin şehit olduğunu anımsatan Özel, bu mühimmatın taşınma kararının, “cinayet vasfında” olduğunu ifade etti.

    Özel, “Yerinde soğutma ve imha yapılması gerekirdi. İlla taşıma kararı aldıysanız uzaktan kumanda edilen bir araçla taşınması gerekirdi. Uzmanlık dışı görevlendirmeyle üç askerimizin canına kastettiler. Bilsinler ki biz bunun peşini bırakmayız. Milletimiz enkaz altında oradaki çalışan emekçilerin kurtulmasını beklerken, fabrika sahibinin itibarını kurtarmaya çalışanları hatırlayalım. Taziye olacaksa aileye, kaymakama, valiye, varsa sendikaya yapacaksın. Fabrika sahibine yapılırsa, bu, bir nolu şüpheliyi koruma ve kollamadır.” değerlendirmesini yaptı.

    Fabrikanın, üç ay önce denetlendiğinin söylendiğini aktaran Özel, “Madem denetlendi, niye bu fabrika yanardağ gibi patladı? Bu açıklama, iş güvenliği ve denetim mekanizmasının ne kadar eksik, aksak, işlevsiz, faciaları önlemede ne kadar etkisiz olduğunu gösteriyor.” dedi.

    İşsizlik rakamları

    TÜİK’in, bütün dünyada işsizlik rakamları artarken işsizliği sadece Türkiye’nin azalttığını iddia edecek kadar “gülünç duruma düştüğünü” öne süren Özel, geçen yıl nisanda yüzde 13 olan işsizliğin, bu yıl 12,8’e düştüğünün açıklandığını hatırlattı. Özel, “Geçen yıl çalışan sayısı nisanda 28 milyon 199, bu yıl nisanda 25,6 milyona düşmüş. Yani arada 2,5 milyondan fazla kişi artık çalışmıyor ama işsizlik rakamı da düşüyor. Türkiye’de geçen yıl iş gücü sayısı 32 milyon, bu yıl 29 milyon. 3 milyon kayıp var.” ifadelerini kullandı.

    Özel, geniş tabanlı gerçek işsizlik oranının yüzde 30,1’e dayandığını öne sürdü.

    Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun, baro başkanlarını Meclis’e davetiyle ilgili bir soru üzerine Özgür Özel, “Gözlerinin önünde öldürdükleri adaletin, defin törenine davet ediyor. Konuşmadıkları yerde ne işleri var baro başkanlarının.” diye konuştu.

  • KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’dan diyalog çağrısı

    KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’dan diyalog çağrısı

    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Doğu Akdeniz’deki enerji denkleminde Türkiye ve KKTC’yi dışlayarak bir yere varılamayacağını, diyalog ve uzlaşmanın olmamasının da gerginliklere yol açacağını yıllardır vurguladıklarını ifade etti.

    Akıncı, yaptığı yazılı açıklamasında, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi ve AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Josep Borrell’in Avrupa Parlamentosu’nda, Doğu Akdeniz’deki gerginliğe ve AB-Türkiye ilişkilerindeki tıkanıklığa ancak diyalogla çözüm üretilebileceği yönünde yaptığı konuşmayı çok yerinde ve zamanlı olarak değerlendirdi.

    “Doğu Akdeniz’deki enerji denkleminden Türkiye ve KKTC’yi dışlayarak bir yere varılamayacağını öteden beri seslendiriyoruz.” ifadesini kullanan Akıncı, diyalog ve uzlaşmanın olmadığı yerde tarafların kendi yollarında yürüyeceklerini, bunun da gerginliklere yol açacağını yıllardan beri vurguladıklarının altını çizdi.

    Akıncı, şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Diyalog ve uzlaşı amacını güttükleri için doğal gaz konusunda gerçekçi bir öneriyi, 13 Temmuz 2019’dan beri masada tutmaktayız. Sayın Borrell de artık bu konularda bilgili bir durumdadır. Kendisiyle yaptığımız yararlı telefon görüşmesi sonrasında Cumhurbaşkanlığı ekibi ile kendi ekibi arasında başlayan verimli diyalog sürmektedir.”

    “Her türlü iş birliğini yapmaya hazır olduğumuzu ifade etmek isterim”

    Gerginliklerden, zıtlaşmalardan ve herkesin zararına olacak çatışmalardan uzak durma yolunun, diyalog ve sorunları çözme iradesinin ortaya konmasıyla gerçekleşeceğine işaret eden Akıncı, Kıbrıs Türk tarafı olarak her vesileyle bunu ortaya koyduklarını vurguladı.

    Cumhurbaşkanı Akıncı, şunları kaydetti:

    “Sayın Borrell’in bölgenin önemli bir aktörü olan Türkiye’yi dışlama siyasetine karşı Türkiye’nin öneminin idrakini sergileyen kapsayıcı tavrının olumlu sonuç vermesini diliyorum. Gerek Doğu Akdeniz’deki doğal gaz ve gerekse Kıbrıs sorunu bağlamında Sayın Borrell ile BM zemininde ve AB gözetiminde her türlü iş birliğini yapmaya hazır olduğumuzu ifade etmek isterim.”

  • İyi Parti’li Dağ’dan Özeren’e tepki

    İyi Parti’li Dağ’dan Özeren’e tepki

    Türkiye Cumhuriyeti’nin son Başbakanı Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım hakkında, sosyal medya hesabından hakaret içerikli sözler paylaştığı için Bursa’da emniyet ekipleri tarafından gözaltına alınan İYİ Partili Levent Özeren’e bir tepki de AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Hamza Dağ’dan geldi. Sosyal medya hesabında Binali Yıldırım ve eşi Semiha Yıldırım’ın bir fotoğrafını paylaşan Hamza Dağ, “Kin ve nefretle, sistematik olarak kadının kıymetine gölge düşürmeye çalışanların çabaları beyhudedir” ifadesini kullandı.

    İYİ Partili Levent Özeren, sosyal medya hesabında, Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım için, “Sakın acile gitme, tedavi olmadan ölür görenler. ‘Etik değil’ diyene bak, böyle başa böyle tarak!” paylaşımında bulundu. Özeren’in yaptığı paylaşıma birçok kesimden sert tepki geldi. Özeren, bir süre sonra sosyal medyadan yaptığı paylaşımı sildi. Özeren’in bu paylaşımı sonrası Bursa Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri harekete geçti.

    Polis ekipleri, dün saat 22.30 sıralarında Özeren’i Bursa’nın merkez Osmangazi ilçesi Çırpan Mahallesi’ndeki evinde gözaltına aldı.

    AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Hamza Dağ, Twitter hesabından yaptığı paylaşımla İYİ Partili Levent Özeren’e tepki gösterdi. Binali Yıldırım ile eşi Semiha Yıldırım’ın çay içerken bir fotoğrafını paylaşan Hamza Dağ, paylaşımında şu ifadelere yer verdi:

    “Anadolu’da ‘Kadın’ diye yazılır; merhamet, şefkat ve sevgi diye okunur. Aile bir tabloysa, kadın hem ressamdır hem boya. Kin ve nefretle, sistematik olarak kadının kıymetine gölge düşürmeye çalışanların çabaları beyhudedir.

  • CHP Genel Başkan Yardımcısı’ndan eğitim değerlendirmesi

    CHP Genel Başkan Yardımcısı’ndan eğitim değerlendirmesi

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Kaya, “Sağlık Bakanlığı’nın, ‘Sınıf düzeni bir metre sosyal mesafe olacak şekilde yapılacak.’ açıklamasının uygulanma koşullarının olmadığını görüyoruz. Mevcut duruma göre bir metrekare sosyal mesafe şartını sadece imam hatip liseleri sağlıyor.” dedi.

    Kaya, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, yeni eğitim öğretim yılının 31 Ağustos’ta başlayacağını açıklayan Milli Eğitim Bakanlığı’ndan pandemi koşullarında bunun nasıl yapılacağına ilişkin bir açıklama gelmediğine dikkati çekti.

    Buna ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı’na yaptıkları çağrıya ve sordukları sorulara yanıtın Sağlık Bakanlığı’ndan geldiğini belirten Kaya, bakanlığın, “Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi”nde okullarda alınması gereken önlemlerin yer aldığını söyledi.

    Bu önlemlere göre okullardaki tüm sorumluluğun velilerin üzerine yüklenerek bir taahhütname imzalatıldığını iddia eden Kaya, alınan önlemlere değindi. Kaya, “Milli Eğitim Bakanlığının mevcut bütçesi ile açıklanan tedbirlerin nasıl karşılanacağı, ek bütçe verilip verilmeyeceği, öğretmen, okul ve derslik ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı konusunda bir açıklama yapılmadı.” diye konuştu.

    Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un da şu ana kadar “Ben bu bütçeyle tüm bu tedbirleri nasıl alacağım?” diye sormadığını belirten Kaya, konuya ilişkin Bakan Selçuk’un yanıtlaması istemiyle verdikleri soru önergesine şu ana kadar yanıt alamadıklarını dile getirdi.

    “Uygulama koşullarının olmadığını görüyoruz”

    Öğretmen, öğrenci, okul ve derslik sayısına değinen Kaya, şu ifadeleri kullandı:

    “Sağlık Bakanlığının açıkladığı tedbirler keşke uygulanabilse. Ancak öğretmen ve derslik kapasitemize baktığımızda Sağlık Bakanlığının açıkladığı ‘Okullarda içerde bulunacak kişi sayısı öğrenci ve öğretmenler de dahil 4 metrekareye bir kişi düşecek şekilde düzenlenecek. Sınıf düzeni 1 metre sosyal mesafe olacak şekilde yapılacak.’ açıklamasının uygulanma koşullarının olmadığını görüyoruz.

    Her öğrenci için 4 metrekare ayırdığımızda her dersliğin en az 26×4=104 metrekare olması gerekiyor. Türkiye’de bu koşulları sağlayan kaç dersliğimiz var? Sosyal mesafenin sağlanması için dersliklerde 15 öğrencinin ve en az 80 metrekare şartının sağlanması gerek. Mevcut duruma göre Sağlık Bakanlığı’nın ortaya koyduğu 1 metrekare sosyal mesafe şartını sadece imam hatip liseleri sağlıyor.”

    Kaya, tüm okulların ikili öğretime geçtiği varsayıldığında yüz binlerce öğretmene ihtiyaç duyulacağına işaret ederek, “Öğrenci sayısı 184 bin olan birleştirilmiş sınıflarda eğitime nasıl devam edilecek? Taşımalı eğitime devam eden 1 milyon 372 bin 211 öğrencinin eğitimine nasıl devam edilecek? İkili eğitim ve normal eğitim yapan okullarda eğitime nasıl devam edilecek? Kapalı olan 17 bin köy okulundan bu dönemde yararlanılacak mı?” sorularını yöneltti.

    Bu koşulları sağlamak için dersliklerdeki öğrenci sayısının yarı yarıya düşürülmesi halinde dahi en az 250 bin dersliğe ihtiyaç olacağının altını çizen Kaya, şöyle devam etti:

    “Tekli eğitimin verildiği okullarda ikili eğitime geçilse bile dersliklerde sosyal mesafe kurallarının uygulanmasına imkan yok. Bu durumda üçlü eğitime mi geçilecek? Eğitim bilimci olan Sayın Selçuk’a çağrımdır, sakın aklından geçirme. Yani ‘okullarda 3’lü eğitime giderim’ diye bir düşünce sakın ola aklından geçmesin.”

    CHP’nin önerileri

    Kaya, partinin konuya ilişkin önerilerine değinerek, şunları söyledi:

    “Resmi okullarımızın tamamına sadece pandemi kurallarının uygulanması ile görevlendirecek 54 bin 36 öğretmen ataması yapılmalıdır. Öğretmenlerimize pandemi konulu kısa süreli hizmet içi eğitim verilerek hemen göreve başlatılmalıdır. Okullarda ikili eğitime geçilmesi durumunda ve yeni dersliklerle eğitime başlanması halinde, acil öğretmen ihtiyacının en az 250 bine çıkacağını öngörebiliyoruz. Bu ihtiyaca göre öğretmen atamasının hızla yapılması gerek.”

    Okulların temizliği ve hijyenik ortamın sağlanabilmesi için yardımcı personel ihtiyacının karşılanması gerektiğinin altını çizen Kaya, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Bu nedenle acil olarak, Milli Eğitim Bakanlığı, saray hükümetinin kuşa çevirdiği bütçesinin artırılması için TBMM’ye talepte bulunmalıdır. Meslek liselerinin boş kalan sınıfları bu süreçte kullanılmalıdır. Özellikle de imam hatip liseleri ve ortaokullarında boş kalan derslikler olduğunu biliyoruz. Bu okulların dersliklerinin kullanılması yoluna gidilmelidir. Uygun kamu binaları derslik olarak kullanılmalıdır. Uygun kamu binaları bulunamıyorsa kiralama yoluna da gidilebilinir. Bu süreçte 17 bin köy okulu eğitim ve öğretime açılarak bu okullarda da eğitim yapılabilir. Bunlar yapılamayacaksa, öğrencilerin okullarından ve arkadaşlarından uzaklaştırmamak için okul bahçelerine prefabrik derslikler kurulması da alternatif çözümlerden biri olarak değerlendirilmelidir.”

    Prefabrik dersliğin maliyeti

    Yıldırım Kaya, 108 metrekarelik bir prefabrik dersliğin maliyetinin ortalama 57 bin lira olduğunu belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Ortalama toplam maliyeti ise 57.000 x 250.000= 14 milyar 250 milyon lira. ‘Bu para nereden karşılanacak’ diye sorulabilir. Dolar bazında garanti ödemesi yaptığınız beş yandaş müteahhitin her birine ’50 bin prefabrik yapacaksınız, bunların maliyetini de vergiden düşeceğim’ dersiniz. Ya seve seve bunu yapacaklar ya da garanti ödemelerini iptal edeceksin. Dolar bazından liraya çevireceksin. Bunu söylediğinizde zaten beleşten para kazandılar bunu rahatlıkla yaparlar. 16 makam uçağı var. 13’ünü sat, oradan gelecek parayla buraya ciddi anlamda katkı sunarsın. ‘Biz Bize Yeteriz’ kampanyasında toplanan parayı bunun için harcarsınız. Londra’daki bir avuç tefeciye, saat başı 2 milyon dolar faiz ödemekten vazgeçersin. Kısacası, israf ekonomisinden vazgeçilirse, okullarımızın bahçelerine prefabrik derslikler kurarak bu süreci daha güvenli atlatabiliriz.”

    Konuyla ilgili Bakan Selçuk’un açıklamalarını eleştiren Kaya, “Millet İttifakının belediyelerinin okulların dezenfekte edilmesi, öğrencilerin dezenfektan ve maske ihtiyacı konusunda her türlü desteği vermeye hazır olduğunu bir kez daha kamuoyuyla paylaşıyorum. Ekmek dağıtımımıza, yoksullara yardım götürmemize, maske dağıtımımıza engel oldunuz. Bu engellerinizi aşarak belediye başkanlarımız tarih yazdılar. Sayın Selçuk, bu konularda ihtiyaç duyarsan Millet İttifakı’nın belediye başkanları göreve hazırdır.” dedi.

    “Türkiye’nin dört bir yanına hemen yapılabilir”

    Kaya, bir gazetecinin, “Okulların fiziki koşulları, öğretmen, öğrenci ve personel mevcuduna göre açılması mümkün mü?” sorusuna, “Mevcut koşullar bunu sağlamaya elvermiyor. 250 bin prefabrik derslik okul bahçelerine konulabilir. Eğer Yeşilköy Atatürk Havalimanı’nın üzerine 30 günde bir gecekondu hastane koymayı yapıyorsanız öğrencilerimiz, çocuklarımız için de bu prefabrik derslikler Türkiyenin dört bir yanına hemen yapılabilir.” yanıtını verdi.

    Kaya, başka bir soru üzerine de, sınıflarda 1 metre sosyal mesafe kuralının 4 metrekare anlamına geldiğini belirterek, “1 metre önünüz, 1 metre arkanız, 1 metre sağınız, 1 metre solunuz oyduğunda 4 metrekare.” dedi.

    Sakarya’nın Hendek ilçesinde havai fişek fabrikasındaki patlayıcının imha edilmek üzere taşıyıcı kamyondan indirildiği sırada meydana gelen yeni patlamada 3 askerin şehit olduğunu kaydeden Kaya, “Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifa diliyorum. Bir an önce bu fabrikanın bu hale gelmesinden sorumlu olanların açığa çıkartılması gerekiyor. Dün CHP olarak parlamentoya verdiğimiz araştırma önergesi ne yazık ki AK Parti ve MHP tarafından reddedildi. Reddetmenin sonucu arkasından gelen 3 şehit, 6 yaralı şimdi vicdanlarınız rahat mı?” ifadelerini kullandı.

  • CHP’li Özkoç gündemi değerlendirdi

    CHP’li Özkoç gündemi değerlendirdi

    CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Sakarya’daki havai fişek fabrikasında yaşanan patlamanın ardından, bölgedeki patlayıcı maddenin bir kamu kuruluşuna ait kamyonla taşınıp imha edilmeye çalışıldığını ifade ederek, “Maalesef bugün bu kamyonlardan biri Taşkısığı’ndaki imha bölgesine girdikten sonra boşaltma anında patlamış ve 3 kişi hayatını kaybetmiş. Gerçekten çok üzgünüm.” dedi.

    Özkoç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu.

    Sakarya’da havai fişek fabrikasında meydana gelen patlama sonucu 7 kişinin hayatını kaybettiğini, çok sayıda kişinin de yaralandığını hatırlatan Özkoç, bugün yaşanan patlamaya ilişkin ise şunları kaydetti:

    “Yaklaşık 3-4 gündür İstanbul ve Ankara’dan gelen patlayıcı uzmanları bölgede çalışma yapıyormuş ve Sayın Cumhuriyet Başsavcımıza, bu bölgedeki patlayıcıların bir araya getirilip ya da uzaklaştırılıp imha edilmesi gerektiğini ifade etmişler. Bunun için de en uygun yerin Sakarya’da, Taşkısığı denilen bölgedeki taş ocaklarında imha edilmesinin doğru olacağını söylemişler. Yaklaşık üç günden beri buradaki patlayıcılar bir kamu kuruluşuna ait kamyonla bölgeye taşınıyor ve orada imha ediliyormuş. Maalesef bugün bu kamyonlardan biri Taşkısığı’ndaki imha bölgesine girdikten sonra boşaltma anında patlamış ve 3 kişi hayatını kaybetmiş. Gerçekten çok üzgünüm. Ne diyeceğimi bilemiyorum.”

    Kendisinin de bölgeye gideceğini bildiren Özkoç, “Şehitlerimize sahip çıkacağız ve gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra Ankara’ya döneceğiz.” dedi.

    Barolara ilişkin kanun teklifi

    AK Parti’nin büyük bir çöküş yaşadığını, moral bozukluğu içinde olduğunu, ülkeyi yönetemediğini, ekonominin çıkmazda bulunduğunu öne süren Özkoç, yazı yazdığı, ülkenin hukukunu koruduğu, gazetecilik yaptığı için onlarca kişinin cezaevine atıldığını iddia etti.

    TBMM gündemindeki düzenleme ile getirilmek istenen çoklu baro sisteminin kutuplaşmaya neden olacağını savunan Özkoç, şöyle konuştu:

    “Bu ülkede gerçekleri söylediği için milletvekilleri, doğruları söyledikleri için akademisyenler içeride. Allah’tan hiç mi korkunuz yok? Sadece içinizde biriktirdiğiniz öfkeyi ve kini, iktidarı bırakmak istemeyişinizin bir bedeli olarak Türkiye’yi bu kadar zarara uğratmak, barolarla ilgili kararları almak, güvenlik soruşturmasını çıkartmak, sosyal medyaya kelepçe geçirmek, ekranları karartmak, insanları zindana atmak, tutuklamak… Bu öfke, kin bitmeyecek mi?”

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin CHP’yi ismini anmak istemedikleri ve mücadele ettikleri örgütlerle yan yana getirmeye çalıştığını ifade eden Özkoç, bu sözlerin, CHP’den çok MHP tabanını üzdüğünü söyledi. Özkoç, MHP’nin bugün birlikte olduğu iktidarın, “milliyetçiliği ayaklar altına alan kişiler” olduğunu iddia ederek, CHP ile ilgili kaygı yaşamalarına gerek olmadığını dile getirdi.

    Bir gazetecinin, “baro başkanlarının, ilgili düzenleme TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye devam ettiği sürece Ankara Kuğulu Park’ta bir araya geleceğini” ifade ederek, değerlendirmesini sorması üzerine Özkoç, “Herhalde ağırlarına gidiyordur. Kendi ülkelerinde kendi Meclislerinin kapılarının önünde bekletilmek.” karşılığını verdi.

  • CHP’li Sarıbal: “Ormanlarımız paranın kurbanı oluyor”

    CHP’li Sarıbal: “Ormanlarımız paranın kurbanı oluyor”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, Gelibolu’daki orman yangınına ilişkin, “Ciğerimiz yanıyor. 450 hektar orman alanımız yandı. Bu çok büyük bir alan, ormanlar sadece yangınlarla değil, maden ve inşaat alanlarıyla da yanıyor. Ormanlarımız paranın kurbanı oluyor.” dedi.

    Sarıbal, partisinin Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’yla Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’de yeşil alanların ve ormanların her geçen gün azaldığını savundu.

    Gelibolu’da yaşanan orman yangınına işaret eden Sarıbal, “Ciğerimiz yanıyor. 450 hektar orman alanımız yandı. Bu çok büyük bir alan, ormanlar sadece yangınlarla değil, maden ve inşaat alanlarıyla da yanıyor. Ormanlarımız paranın kurbanı oluyor.” değerlendirmesinde bulundu.

    Ormanların iş adamlarına kiraya verildiğini bu yöntemle de yok edildiğini ileri süren Sarıbal, yangınlarda çok büyük alanların zarar gördüğünü belirtti.

    Ağaçların bilinçsizce kesildiğini kaydeden Sarıbal, “Önceden ormanlarımız Tarım ve Orman Bakanlığının kontrolünde kesiliyordu. Önce kesilecek ağaçlar belirlenip sonra orman köylü kooperatiflerince kesilmeye başlanıyordu. Burada çalışan köylüler de sigortalanıyordu. AKP iktidarı ise götürü yöntemi ile ağaç kestiği için istediği yerden istediği kadar ağaç kesiyorlar.” diye konuştu.

    Orman çiftçilerinin yüzde 70’inin sosyal güvenlik kapsamında olmadığını ifade eden Sarıbal, şunları kaydetti:

    “Ormanlarda 2019 yılında, orman köylüsü ve işçisi, 3 bin 400 iş kazası gerçekleşti. Bu kazalarda 486 ölüm, 2 binin üzerinde de yaralanma oldu. Bu iş kazalarından dolayı ölen veya yaralananların yüzde 80’inin iş güvenliği ve sigortası yok. Türkiye AB ülkeleri arasında orman kazalarında birinci sırada yer aldı. Bununla ilgili uluslararası raporlar yayınlandı.”

    CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu da iktidarın Saros Körfezindeki doğal gaz projesini uygulamaya soktuğunu, bu projenin orman alanları ile bölgenin doğal dengesini yok ettiğini savundu.

    Bölgenin fay hattı üzerinde olduğunu belirten Gaytancıoğlu, “Doğaya verdiği zararlar nedeniyle itiraz ettik. Bilim adamları bu projenin yanlış olduğunu söyledi. İktidar olumsuz ÇED raporuna rağmen, projeyi yapma kararı aldı.” dedi.

    Kararın sokağa çıkma kısıtlamalarının uygulandığı pandemi sürecinde alındığını belirten Gaytancıoğlu, bu durumu kınadı.

  • “Ayasofya’nın ibadete açılmasını ümit ediyoruz”

    “Ayasofya’nın ibadete açılmasını ümit ediyoruz”

    AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, Ayasofya’nın ibadete açılması tartışmalarıyla ilgili, “Yargıda devam eden süreç var. Temennimiz, yargının bu konuda müspet bir karar vereceği. Yani eski, bunun müze haline getirilmesini sağlayan Bakanlar Kurulu kararının uygun olmadığı şeklinde karar vereceği, bunun da otomatik sonucu olarak Ayasofya’nın ibadete açılacağını bekliyoruz, böyle ümit ediyoruz” dedi.

    AK Parti’li Numan Kurtulmuş, DHA’ya gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Kurtulmuş, Türkiye’nin koronavirüs pandemisine karşı ciddi mücadele verdiğini belirterek, “En sıkıntılı zamanımızda hem salgına karşı tedbirimizi alarak, bütün dünyadaki insanların Türkiye yardımına koşarak pandemiye karşı ciddi bir mücadele vermekte; ama aynı zamanda da Libya başta olmak üzere uluslararası alanda hakkını koruyacak adımlar atmakta. Türkiye tarihi karar vermiştir. İleride bunu çok daha iyi anlayacağız. Bölgenin tarihini yazanlar, Türk tarihini yazanlar Doğu Akdeniz’in tarihini yazanlar, Erdoğan hükümetinin almış olduğu bu kararın ne kadar önemli bir adım olduğunu görmüş olacaklardır” diye konuştu.

    ‘BAROLAR ZATEN SİYASALLAŞMIŞ VAZİYETTE’

    TBMM Adalet Komisyonu’ndan geçen, barolarla ilgili düzenlemeleri içeren kanun teklifine dair CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Bölücülük projesidir’ açıklamasına ilişkin Kurtulmuş, şöyle konuştu:

    “Kılıdaroğlu’nun açıklaması yersiz ve anlamsız bir açıklamadır. Baroda, tek baro olunca Türkiye’nin birliği, bütünlüğü korunuyor da Ankara’da 2 baro olunca Türkiye bölünüyor mu? Doğruları yansıtmayan bir çıkıştır. Kusura bakmasınlar, biraz tarihsel olarak geçmişe baktığınızda, Türkiye’de olağanüstü dönemlerin ortaya çıktığı her süreç içerisinde, bazı baroların nasıl Türkiye’nin bu olağanüstü döneme geçiş süreci içinde yer aldıkları, daha açık söyleyeyim darbelere nasıl destek verdikleri de Türkiye’nin hafızalarında kayıtlıdır. Biz şunu biliyoruz; Ankara Barosu’nun açıklaması karşısında, baroya kayıtlı avukat arkadaşlarım bu görüşlere asla katılmadıklarını ifade ettiler. Bu madem bir meslek için dayanışma kuruluşudur dolayısıyla burada bir yarışın önünü açalım. İstiyorlarsa avukatlar belli sayıda bir araya gelerek isterlerse kendi barolarını kurabilsinler. Kimse ‘barolar siyasallaştırılmıştır’ demesin. Tam tersi zaten barolar siyasallaşmış vaziyettedir. ‘Bölücülük yaparlar’ deniyor. Kusura bakmayın, bazı büyük baroların yönetiminin, insan hakları kılıfı altında bölücü terör örgütüne destek olduklarını bilmiyor muyuz? Biz kimseye ‘sen şu faaliyeti yapma’ diye engel getirmiyoruz. Söylendiği gibi bir bölücülük değil, insanların kendi görüşlerini ifade edebileceği yeni platform oluşturulma konusundaki önünün açılmasıdır.”

    ‘MUTLAKA BUNLARIN CEZALANDIRILMASI LAZIM’

    AK Parti’li Kurtulmuş, sosyal medya düzenlemesine ilişkin ise şunları söyledi:

    “Sosyal medyayı biz bir özgürlük alanı olarak görüyoruz. Bu bir imkandır, fırsattır, görüşlerini ifade etme açısından. Bu imkanın arkasına gizlenerek, birtakım sahte hesapların arkasına gizlenerek kimsenin haysiyet cellatlığına soyunmasına, kimsenin bir diğerine hakaret etmesine müsaade edemeyiz. Öyle bir şey olamaz. Mutlaka bunların cezalandırılması lazım. Hele hele temel konularda, hakaret konularında çok hassas olmalıyız. Hele kadınlara karşı hakaret konusunda hepimizin aynı noktada durmamız lazım. Kötü söz söyleyenlerin, hakaret edenlerin, sosyal medyayı kötülük alanı olarak kullananların mutlaka kısıtlanması lazım. Sosyal medya bu alandan temizlenirse sosyal medya gerçekten özgür, seçkin, görüşlerini ifade edebilen insanların zenginleştirdiği çok nezih bir platform haline gelir. Bazılarının haysiyetsiz, şerefsiz şekilde karşısındakilerin haysiyetine saldırması asla kabul edilemez. Bununla ilgili düzenleme yapılması lazım. Bu sadece Türkiye’nin sorunu da değil. Bazı FETÖ’cü hesapların bunu nasıl yaptığını biliyoruz. Adam Türkiye’de de değil, yurt dışında sahte hesap üzerinden iftirasını atıyor, karalama kampanyasını başlatıyor, bunu örgütlü bir şekilde yapıyor. Onlar düğmeye bastığında bunların network’leri harekete geçiyor. Böyle örgütlü çevreler var. Bunların üstüne gidilmesi, hesabının sorulması lazım. Doğru sözü olan, sosyal medyayı önemli bir mecra olarak kullanmaya devam etsin. Sosyal medya mecraları dediğimiz şeyler belli şirketler aslında, burada en büyük hassasiyeti bu şirketlerin göstermesi lazım. Bu şirketlerin kendileri tarafmış gibi davranarak ülkelerin iç işlerine burunlarını sokmaması gerekiyor.”

    ‘AYASOFYA ŞİMDİ AÇILSIN’

    Kurtulmuş, “15 Temmuz’da Ayasofya’nın ibadete açılması planlanıyor, bu gerçekleşir mi?” sorusu üzerine “15 Temmuz’u unutmayacağız, unutturmayacağız. FETÖ ile mücadelede sonuna kadar devam edeceğiz. Ayasofya inşallah daha önce açılır. Yargıda devam eden süreç var. Bana sorarsanız şimdi açılsın, 15 Temmuz’u neden bekliyoruz? Temennimiz, yargının bu konuda müspet bir karar vereceği. Yani eski, bunun müze haline getirilmesini sağlayan Bakanlar Kurulu kararının uygun olmadığı şeklinde karar vereceği, bunun de otomatik sonucu olarak Ayasofya’nın ibadete açılacağını bekliyoruz, böyle ümit ediyoruz. Bu Türkiye için önemli dönüm noktası, bundan da birileri rahatsızlık duyuyor. İçimizdeki Bizanslıların bu konuda rahatsızlık duymasını asla kabul edemeyiz. Bütün partilerden çok yoğun destek vardır. Milletimiz Ayasofya’nın ibadete açılmasını dört gözle bekliyor” dedi.

    ‘GEREKİRSE BU SÖZLEŞMEDEN ÇIKILIR’

    İstanbul Sözleşmesi’ne de değinen Kurtulmuş, “İstanbul Sözleşmesi yeni gündeme gelen bir şey değil. Farklı kesimlerden, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili olumsuz tepkiler vardır. Her gün halkın içinde olan birisiyim, gittiğimiz her yerde karşımıza çıkıyor. Biz buna karşı duyarsız kalamayız. Gerekirse bu konu hakkında adımlar atılır. Gerekirse nasıl girildiyse İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılır. Kamuoyunda yüzde 90, çok yüksek oranda destek ile farklı çevrelerden büyük destek geldi. İtiraz edenler de vardır. Türkiye öncü olan kadına karşı şiddetin önüne geçmektir. Gerekiyorsa oturur kadına karşı şiddeti ortadan kaldıracak ilave tedbirlerimizi alırız. Ama feminist bir dil ile yazılan ve bazı maddeler itibarıyla da maalesef bazı büyük olumsuzlukları bünyesine barındıran bu sözleşmeden çıkılır. Gerekli düzenlemeler parlamentoda yapılır” diye konuştu.

    ‘AK PARTİ’NİN OY KAYBI SÖZ KONUSU DEĞİL’

    Numan Kurtulmuş, kamuoyunu her zaman anketlerle takip etmeye gayret ettiklerini belirterek, “Bugün itibarıyla AK Parti en yakın siyasi rakibiyle arasında nerdeyse 2 katı mesafe olacak kadar açık ara birinci partidir. Milletin büyük bir desteği söz konusudur. Cumhur ittifakı da AK Parti ve MHP’nin toplam oyları da gerçekten geçen seçimde aldığımız oylar seviyesinde hatta üstünde görünüyor. AK Parti’nin oy kaybı söz konusu değildir. Biz buna rağmen bütün toplum kesimlerindeki farklı beklentileri takip ediyoruz ve biz kendi dersimize çalışıyoruz. Cumhur ittifakı olarak da ilkelerimiz bellidir. AK Parti ve MHP farklı partiler olmakla birlikte hangi konular üzerinde ittifak yaptı, ayan beyan ortadadır. Gizli kapaklı hiçbir görüşme söz konusu değildir. Teröre karşı mücadelede, Türkiye’nin emperyalizme karşı mücadelesinde, Türkiye’nin bölgesel sorunlarına karşı ortak mücadele vermede, temel milli meselelerde her iki partinin ortaklığı açık bir şekilde kamuoyu önünde devam etmektedir” dedi.

    ‘2021 BAHARINDA GENEL KONGREMİZİ YAPARIZ’

    AK Parti’li Kurtulmuş, ağustostan sonra ilçe kongrelerinin başlayacağını ve kasım- aralık aylarına kadar devam edeceğini, daha sonra ise il kongrelerini yapacaklarını söyledi. Kurtulmuş, “2021 baharında akışa göre genel kongremizi yaparız. Cumhurbaşkanımızın elini güçlendiren, cumhurbaşkanlığı sistemini güçlendiren temel unsur AK Parti’dir. AK Parti ne kadar güçlü ne kadar toplumsal mutabakatlarını kuvvetlendirmiş, toplumun içerisindeki temsil kabiliyeti ne kadar üst düzeye çıkarılmış olursa bu hem AK Parti’nin geleceği hem de Türkiye’nin sisteminin geleceği bakımından önemlidir. İl ve ilçe kongrelerimizde yenilenerek, partinin üstüne basarak yükselecek değil tam tersine bu davaya katkıda bulunacak, bu partiyi ve bu davayı sürükleyebilecek bilgiye, birikime, tecrübeye, ahlaka, fazilete sahip olan politik aktörlerle yolumuzu yürüyeceğiz. Bu cumhurbaşkanlığı sistemini çok daha güçlü ve verimli bir hale getirecek” diye konuştu.

    ‘ERKEN SEÇİM VE İTTİFAKLAR MESELESİ, GÜNDEMİ SAPTIRMA GAYRETİ’

    Kurtulmuş, seçim tartışmalarının gündemi saptırma çabalarının bir parçası olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

    “Seçim üzerinden bir polemik oluşturulmaya çalışılıyor. Sayın Kılıçdaroğlu verdiği bir demeçte; ‘Kurultayı yapacağız, bu kurultayımız iktidar kurultayı olacak’ diyor. İktidar kurultayını açıklarken de arkasından bir ittifaktan bahsediyor. CHP, İYİ Parti ve HDP arasında yapılmış olan bir ittifak zaten söz konusuydu. Öyle anlaşılıyor ki birtakım görüşmelerle başka partileri de katma gayreti içerisinde. Biz her türlü iktidarın Türkiye’de olmasının meşru olduğu kanaatindeyiz. Ama ittifakların açık, samimi ve şeffaf olmasını öneririm. AK Parti ile MHP arasındaki ittifakın çerçevesi bellidir, açıktır, şeffaftır. Burada bir ittifak kurulacaksa samimi Kemalist seçmenle HDP seçmeni arasındaki ittifakın hangi ilkeler etrafında oluşacağını açıklamaları gerekir. AK Parti’den ayrılıp başka parti kurmuş olan kişilere de ‘bu ittifakın parçası olabilirler’ mesajını gönderiyor. Herkes ittifak kurabilir; ama temel ilkelerini söylesinler. İlkeler milletin önünde belirlenir ve ittifaklar da birtakım pazarlıklar üzerinden ortaya çıkmaz. Erken seçim meselesi, ittifaklar meselesi gündemi saptırma gayretiyle ortaya çıkıyor. CHP’ye kongresinde başarılar diliyorum. ‘İlkeler’ dedikleri şeyleri de Erdoğan karşıtlığı üzerinden dile getirmelerinin politik olarak karşılığı olmadığını ifade etmek isterim. Bu ancak birbirine benzemezlerin ‘Bremen Mızıkacıları’ gibi bir araya gelerek ortaya koyduğu birtakım siyasi fikirler olur.”

    ‘BELEDİYELERİN ŞİKAYET ETME HAKKI YOK’

    İstanbul’da, İzmir’de belediyelerin, yardımların hükümet tarafından kasıtlı olarak engellendiğini dile getirdiğinin hatırlatılması üzerine AK Parti’li Kurtulmuş, koronavirüse karşı her imkanı seferber eden hükümetin samimi olarak bu süreç içinde hizmet etmek isteyen hiç kimseyi engellenmesinin söz konusu olmadığını dile getirdi. Kurtulmuş, “Belediyeler ildeki hıfzıssıhha kurulları içerisinde salgınla mücadele kurulunun doğal üyeleridir. Ne şekilde yardım yapmak istiyorlarsa buraya gelirler, destek olurlar, sürecin parçası olurlar. Belediye imkânları dolayısıyla bu sürecin öncüsü dahi olabilir. Ama maalesef böyle bir yol izlemediler ve bunun üzerinden bir polemik oluşturmaya çalışıyorlar. Biz bu süreci cansiperane bir şekilde geçirmeye gayret ediyoruz. Belediyelerin bu konuda şikayet etme hakları yoktur” diye konuştu.

  • İyi Parti Lideri Akşener partisinin grup toplantısında konuştu

    İyi Parti Lideri Akşener partisinin grup toplantısında konuştu

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, sosyal medya düzenlemesi tartışmalarına ilişkin, “Avrupa Birliği (AB) başta olmak üzere birçok gelişmiş ülke, vatandaşlarını korumak için bu tip adımlar atıyor. Biz de bu adımları atmalıyız. Ancak bunu yasaklarla değil, özgürlükleri sınırlayıp, insanlarımızı mağdur ederek değil, aklıselimle yapmaktan yanayız.” dedi.

    Akşener, partisinin Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmada, gündeme dair görüşlerini dile getirdi.

    Hendek’teki fişek fabrikasında meydana gelen patlamada hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet, yaralılara şifa dileyerek sözlerine başlayan Akşener, bu konuyu yakından takip edeceklerini söyledi.

    Irak’taki Türkmenlerin durumuna değinen Akşener, yeni kurulan Irak hükümetinde Türkmenlere bakanlık verildiğini ancak bunun yeterli olmadığını belirtti. Bu durumu olumlu bir gelişme olarak gördüklerinin altını çizen Akşener, “Ancak kardeşlerimizin bir hükümetten diğerine, farklı tavırlarla karşılaşması riski, maalesef hala devam ediyor. Bu riskin giderilmesi için Türkmen kardeşlerimizin statüsünün, anayasal bir güvenceye ve coğrafi bir tanıma kavuşturulması gerekiyor.” diye konuştu.

    “Madımak ile Başbağlar’ı ayıranlardan değiliz”

    Sivas ve Başbağlar olaylarının geçen hafta yıl dönümleri olduğunu anımsatan Akşener, “Sivas’ta yakılan da bizdik, Başbağlar’da vurulan da bizdik. O kara günlerde kurşunların adresi, alevlerin hedefi, tek tek canlarımız değil, bütün milletimizdi. Huzurumuzdu, birliğimizdi, beraberliğimizdi. Madımak, 27 yıldır sönmeyen bir ateştir. Madımak, 83 milyonun yüreğini yakan bir ateştir. Madımak, ‘insanım’ diyebilen herkesin yüreğini kavuran bir ateştir.” değerlendirmesinde bulundu.

    Akşener, 33 vatandaşın hayatını kaybettiği Madımak’tan 3 gün sonra, Başbağlar’da bir saldırının gerçekleştiğini ve orada da insanlığın sustuğunu belirtti.

    Terör örgütünün yaşananları fırsat olarak görüp, Başbağlar köyüne saldırdığını vurgulayan Akşener, “Vatan bilen, bayrak bilen insanlarımıza kurşun yağdırdı. Biz, Madımak ile Başbağlar’ı ayıranlardan değiliz. Biz, Madımak için adım atıp, Başbağlar’da sus pus olanlardan hiç değiliz. Biz, her iki acıyı da, kendi acımız bilenleriz. Biz, insanlık ateşe verilmesin, vicdanlara kurşun sıkılmasın diyenleriz. Allah, 27 yıl önce kaybettiğimiz vatandaşlarımıza rahmet eylesin. Allah, canları ateşe atanları, canlarımıza kurşun sıkanları kahretsin. Allah, milletimize bir daha böyle acılar yaşatmasın. Kaybettiğimiz vatandaşlarımızın ruhları şad, mekanları cennet olsun.” ifadelerini kullandı.

    “Yangın söndürme uçaklarına para yok”

    Gelibolu’daki orman yangınında 300 hektarlık alandaki ağaçların kül olduğunu anımsatan Akşener, “Açıklamalar yine aynı. Beceriksizlikte bir dünya markası olan Tarım Bakanı’ndan, yine göstermelik üzülmeler, yine numaradan bir ciddiyet hali, yine ‘olayı yakından takip ediyoruz’ havaları. Ama yine uçak yok, yine müdahale yetersiz. Geçen sene yaşanan yangınlardan, yine ders almak yok, yine planlama yok. Her şeye para var ama her sene çıkan orman yangınları için alınacak yangın söndürme uçaklarına para yok. Çünkü hala akıl yok, hala liyakat yok, hala en ufak sorumluluk bilinci yok. Allah ıslah etsin.” dedi.

    Sosyal medyaya ilişkin yasal düzenleme tartışmaları

    Akşener, sosyal medyaya ilişkin yasal düzenleme tartışmalarına işaret ederek, AK Parti’nin gündem değiştirmek için bu konuyu gündeme taşıdığını ileri sürdü.

    Sosyal medya platformları ve internet şirketleri için ülkenin kanunlarıyla uyumlu hukuki ve mali altyapının hazırlanmasına ve düzenlemeler getirilmesine karşı olmadıklarını belirten Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “AB başta olmak üzere birçok gelişmiş ülke, vatandaşlarını korumak için bu tip adımlar atıyor. Biz de bu adımları atmalıyız. Ancak bunu yasaklarla değil, özgürlükleri sınırlayıp, insanlarımızı mağdur ederek değil, aklıselimle yapmaktan yanayız. Gerekli yasaları çıkaralım, ahlaksızlara karşı caydırıcı önlemleri alalım, milletimizin hakkını, hukukunu güvence altına alalım. Ama ilk adımı şöyle atalım; Türkiye’de, internet üzerinden, sosyal medya ağlarında, insanların onurlarına, ailelerine her tür hakareti yapan, iktidarın maaşlı trol ekibini dağıtalım. İşe oradan başlayalım. Hükümet, samimiyet yerine hep art niyetle hareket ediyor. Hep bir gizli ajandaları var, olayları bahane edip, ‘fırsat bu fırsat’ diyorlar, kendi istediklerini Türkiye’ye dayatıyorlar. Mesela, barolardan rahatsızlar. Barolar bağımsız olmasın, kendi sözlerinden çıkmasın istiyorlar. Bu nedenle kafaya koymuşlar; körükledikleri toplumsal ayrışmaları barolara yansıtacak, yandaş baro konseptinin önünü açacak bir model getiriyorlar. Bir bakıyorsunuz; Ankara Barosu’nun haddi aşan açıklamasını bahane edip, tamamen yanlış bir uygulamanın yolunu yapıyorlar.

    Mesela; kadınlara gıcıklar. Türk kadını yükselmesin, hep geride kalsın, haddini bilsin istiyorlar. Kadın, hakkını, hukukunu koruyamasın istiyorlar. Bu nedenle kafaya koymuşlar; kırk yılda bir doğru yaptıkları bir iş olan, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilecekler. Bir bakıyorsunuz LGBT yürüyüşünü tartışmaya açıp, sanki konu oymuş gibi algı oluşturmaya kalkıyorlar. Mesela, interneti kontrol edemiyorlar. Gençlerin özgürce kendilerini ifade etmelerinden rahatsızlar. Bu nedenle kafaya koymuşlar. İnternete ve sosyal medyaya yasak getirecekler. Bir bakıyorsunuz düne kadar kendi trollerinin yaptığı iğrençlikleri görmezden gelmemişler gibi kendilerine yapılan alçakça bir saldırıyı bahane edip, ahlak üzerinden kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. Twitter ne yaptı? İsmi cismi, yeri yurdu belli olmayan, iktidarın maaşlı trollerinin hesaplarını kapattı. Film de ondan sonra koptu.”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a göre, Netflix, Twitter, Youtube’un suçlu olduğunu savunan Akşener, “Sayın Erdoğan, toplumdaki gerilimi bastırmak için sosyal medyayı kapatmak, Madımak’lar yaşanmasın diye, otelleri kapatmaya benzer.” ifadesini kullandı.

    “Ekonomi daha kötüye gitti”

    Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin uygulamaya geçilmesinin üzerinden geçen 2 yıl içinde ekonominin daha da kötüyü gittiğini ileri süren Meral Akşener, 2 yıl önce 1 dolar 4,60 lirayken, bugün 6,85 liradan işlem gördüğünü belirtti. Akşener, geçen 2 yılda ekonominin yüzde 6,5 küçüldüğünü, özel sektör yatırımlarının yüzde 16 azaldığını, kişi başı milli gelirin 9 bin doların altına düştüğünü söyledi.

    Akşener, memur, işçi ve emeklilerin de zor durumda olduğunu ileri sürerek, Tüm İşçi Emeklileri Derneği Genel Başkanı Satılmış Çalışkan’ı kürsüye çağırdı.

    Çalışkan, emeklilerin ülkenin ekonomisine çok büyük katkılar sağladığını ancak bu emeklerinin karşılığını almadığını dile getirdi. Emeklilerin aylıkları arasında uçurum olduğunu ifade eden Çalışkan, “Çalışanlarla yapılan ücret artırımı emeklilere de yansıtılmalı. Maaş artışları memur, işçi, Bağ-Kur ayrımı kaldırılarak yapılmalı. Emeklilik tek sisteme dönüştürülmelidir.” diye konuştu.

    Akşener, daha sonra Marmara EYT Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Federasyonu Genel Başkanı Gönül Boran Özüpak’ı kürsüye davet etti.

    “Emeklilikte yaşa takılanların” sorunlarına değinen Özüpak, “Hukuk normlarına aykırı bir şekilde geriye işletilerek 1999’da çıkarılan yasayla mağdur edildik. Z kuşağı denilen gençler kendilerini ifade edebiliyorlar. Bizler ise yok sayılan X kuşağıyız.” görüşünü savundu.

    Özüpak’tan sonra konuşmasını sürdüren Akşener, EYT konusunun parti meselesi olmadığını, Türkiye’yi yönetenlerin, bu derde çözüm bulması gerektiğini dile getirdi.

    Türkiye’deki asıl sorunun Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olduğunu öne süren İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, “Sayın Erdoğan ve ekibinin yanlışları, sadece bireysel hak ve özgürlüklerimizi kısıtlamakla kalmadı. Türkiye’ye olan güveni de yerle bir etti, Türkiye’nin kalkınmasını engelledi. Yatırımlar azaldı. Tüketim azaldı. İşsizlik arttı. Ülkenin kaynakları eridi. Menemen bile zengin yemeği oldu.” değerlendirmesinde bulundu.