Bursa’nın en verimli topraklarının bulunduğu, özellikle lezzeti tüm dünya tarafından bilinen ve tarımsal ihracatta önemli bir yeri bulunan deveci armudu, şeftali, ayva gibi Bursa’ya özgü meyvelerin yetiştirildiği Kestel ve Gürsu’daki tarım üreticileri, vatandaşlar ve muhtarlar, sanayi ve evsel atıkları dünya standartlarındaki tesislerinde arıttıktan sonra doğaya bırakan Yeşil Çevre Arıtma Tesisi Kooperatifi’nin çalışmalarını takdir ediyor.
Türkiye’de özellikle meyve üretiminde lider konumda bulunan, ürettiklerinin önemli bir kısmını ihraç eden Adaköy, Hasanköy ve Cambazlarköy muhtarları, Yeşil Çevre sayesinde bölgeden geçen derelerin neredeyse 30 yıl öncesi gibi temiz aktığını söylediler. Adaköy Muhtarı Veysel Sarıbal, Yeşil Çevre’nin kurulmasından önce bölgedeki dere ve kanalların, fabrika ve evsel atıklar nedeniyle çok kirli olduğunu, çevreye kötü koku yaydığını söyledi. Yeşil Çevre Arıtma Tesisi’nin devreye girmesinin ardından dere ve kanalların 30 yıl önceki temizliğine kavuştuğunu dile getiren Sarıbal, “Yeşil Çevre’den ve tüm ekibinden Allah razı olsun. Eskiden bu dere ve kanallardan akan sular nedeniyle kötü bir koku vardı. Bataklık haline dönüşmüştü buralar. Hatta kötü şartlara en iyi uyum sağlayan kaplumbağalardır. O kadar kötüydü ki kaplumbağalar bile yaşayamaz olmuştu buralarda. Ama şu anda dere ve göletlerde balık tutanlar bile var” dedi.
Doğa yeniden renklendi
Hasanköy Mahalle Muhtarı Ertuğrul Türe de Yeşil Çevre Arıtma Tesisi’nin devreye girmesinin ardından tarlalarının arasından geçen dere ve kanallardaki suyun berrak akmaya başladığını, sağında ve solunda çiçekler açtığını, sazlık oluştuğunu söyledi. “Artık dere ve göletlerden kurbağa sesleri geliyor, üzerinde kuşlar uçuşuyor” diyen Türe, nadir de olsa zaman zaman bazı fabrikaların kirli suları dereye bıraktığını ancak Yeşil Çevre yönetiminin ve BUSKİ’nin bu duruma da hemen müdahale ettiğini aktardı.
Canlı popülasyonu arttı
Canbazlarköy Mahalle Muhtarı Hasan Efe ise büyüklerinin, “30-40 yıl önce biz bu derelerde yüzüyorduk” diye hikayeler anlattığını ancak daha sonraki süreçte fabrikaları kurulması, sanayi tesislerinin atıklarını kontrolsüz bir şekilde dereye bırakmasıyla bu derelerin bırakın yüzülecek, yanından dahi geçilemeyecek hale geldiğini aktardı. “Dereler ve kanallar, balık yaşamaz, yanına yaklaşılamaz hale gelmişti” diyen Efe, Yeşil Çevre’nin kurulmasıyla fabrika ve evsel atık sularının arıtılıp temiz hale getirilerek bırakılmasıyla derelerde ve kanallarda canlı popülasyonunun yeniden ortaya çıkmaya başladığını vurguladı.
“Tüm sanayi kuruluşları bu kente karşı sorumlu”
Gürsu Muhtarlar Derneği Başkanı Bahattin Göleç de artık Yeşil Çevre ile bölgenin bütünleştiğini, ayrılmaz bir hale geldiğini söyledi. Tarım üreticilerinin yakın bölgede sanayi tesislerinin, fabrikaların ve organize sanayi bölgelerinin bulunmasını istemeyeceğinin altını çizen Göleç, şunları söyledi: “Aslında ilk başta biz çiftçiler olarak bölgeye bir arıtma tesisinin kurulmasına ‘Bunun kokusu olur sineği olur’ diyerek istemiyorduk, karşı çıktık. Sonra şu anda konum itibariyle Yeşil Çevre’nin başındaki yetkili müdürümüz sağ olsun muhtarla sürekli irtibat halinde. Biz Yeşil Çevre’den de yönetiminden de çok memnunuz. En çok da doğaya katkısından dolayı müteşekkiriz. Bölgedeki tüm firmaların Yeşil Çevre Arıtma Tesisi’ni en verimli şekilde kullanmaları ve Bursa’mızdaki tüm sanayi kuruluşlarının böyle örnek arıtma tesislerini hayata geçirmeleri bu kente karşı en önemli sorumluluklarıdır”
“Yeni yatırımlarla hizmete devam”
Bölge sanayicilerinin özverili destekleri ile Türkiye’de model haline gelen Yeşil Çevre Arıtma Tesisi İşletme Kooperatifi olarak yeni yatırımlarla kente değer katmaya devam ettiklerini belirten Genel Müdür Mehmet Aydın, “Bursa Valimiz Sayın Yakup Canbolat ve BTSO Başkanı Sayın İbrahim Burkay liderliğinde Büyükşehir ve ilçe belediyelerimizle birlikte sürdürebilir üretim anlayışı ve daha temiz bir çevre için çalışmalarımıza koordineli bir şekilde devam ediyoruz. Tüm bu süreçlerde bize büyük destek veren Gürsu ve Kestel ilçelerimize bağlı tüm muhtarlarımıza da özellikle teşekkürlerimizi sunuyorum” açıklamasını yaptı.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin “Üç hilalin tek başına iktidarı artık bir zorunluluktur, ihtiyaçtır ve geleceğin lider ülke idealinin gerçekleşmesi buna bağlıdır” ifadelerini tekrar gündeme taşıdı. Yalçın’ın paylaşımları, ‘Cumhur İttifakı’nda çatlak’ yorumlarını da beraberinde getirdi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, resmi Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda, Devlet Bahçeli’nin açıklamalarına yer verdi. Bahçeli’nin açıklamalarındaki ‘tek başına iktidar’ mesajı ise dikkat çekti.
Yalçın, Bahçeli’nin “Kararsızlığın, inançsızlığın, gecikmenin ve tembelliğin başarısızlığı hazırlayan unsurlar olduğu şüphesizdir. Üç Hilal’in tek başına iktidarı artık bir zorunluluktur, ihtiyaçtır ve geleceğin lider ülke idealinin gerçekleşmesi buna bağlıdır” sözlerini aktardı.
MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’ın da aynı dakikalarda “Bozkurt duruşu olmalı insanın, hain pusuları bertaraf eden, Bozkurt bakışı olmalı insanın, yurduna göz dikenin gözünü oyan, Bozkurt Lideri olmalı insanın, ergenekondan çıkarıp vatan kuran, vatan kurtaran!” şeklinde paylaşımlar yaptığı görüldü. Öte yandan MHP Genel Başkan Özel Kalem Müdürü Murat Çeliker de aynı mesajı verdi.
Bahçeli’den ortalığı ayağa kaldıran tweet ile ilgili açıklama
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhur İttifakı’nda çatlak yönünde yorumlanan MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın tweeti ile ilgili açıklamalarda bulundu. Bahçeli açıklamasında CHP’ye yüklendi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Twitter üzerinden bir açıklama paylaştı. Bahçeli açıklamasında CHP’ye yüklenirken; “Cumhur İttifakı her zorluğa, her zorbalığa inançla karşı çıkacak, karşı duracaktır.” ifadelerini kullandı.
Cumhur ittifakı her zorluğa inançla karşı çıkacaktır
Türkiye geleceğin büyük ve güçlü ülkesidir. Yeni bir dünyanın kapılarını açacak anahtarlardan birisi de Türkiye Cumhuriyeti’nin elindedir. Türksüz dünya öksüz, Türksüz medeniyet ölümdür. Cumhur İttifakı her zorluğa, her zorbalığa inançla karşı çıkacak, karşı duracaktır. Ekonomik kriz-sosyal çalkantı-siyasal bunalım-darbe mekaniği Türk milletinin ve Cumhur İttifakı’nın kutlu varlığıyla altüst edilmiş, oyun bozulmuştur. Kemal Kılıçdaroğlu ve yönetimi çuvallamış, kaybetmiştir. Çıkarcıların karşısında imanla çarpan kalpler ittifak halindedir.
DEVLET BAHÇELİ’NİN AÇIKLAMALARININ TAMAMI
Türkiye ne zaman ileri atılsa, ne zaman parlayıp öne çıksa muhakkak surette iç ihanet cephesi ile dış işgal cephesi el ele verip pusuya yatıyor, akabinde de saldırıya geçiyor. Bunlar ne vicdan dinliyor, ne insanlık biliyor. Aynı yemlikten beslenip, aynı yıkımı hedefliyorlar.
Elbette ormanda ağaçların arasında Lodos eserken sinek vızıltısı duyulmaz. Ama sesi duyulmayıp küçük de olsa sineğin mide bulandırdığı aşikar bir gerçektir. Ne tuhaf ki, Sancho Panzo’nun Donkişot’la şüphe ve belirsizlik üzerine kurduğu bağlılığın kırıntısı bunlarda yoktur.
Bu CHP yönetimi ki, Türkiye’yi tuzağa çekip kafese koymak isteyenlere göz yumar. Samimiyetsiz olduklarından yüzlerine demokrasi boyası sürerler, kafalarına özgürlük hunisi geçirirler, siyasetlerine zincir vurdururlar, sonra da darbeyi çağrıştıran şifreli mesaj verirler.
KOVİD-19 salgınından medet uman, virüsten iktidar çıkarmayı hesaplayan yoz, fos ve fason bir zihniyet Türkiye düşmanlarına gözcülük, sözcülük ve siyasi muhbirlik yapacak düzeyde kökünden ve özünden kopmuştur. CHP budur, çeperine tutunup çevresine doluşanlar da aynıdır.
Akıntıya karşı kürek çekmenin macera tutkusuyla bir ilgisi yoktur. Olsa olsa akıl körlüğüyle, zeka fukaralığıyla, ahmaklık fundalığına dönüşmüş hayat ve siyaset anlayışıyla ilişkisi vardır. Artık bu CHP bayatlamış, bayağılaşmış, küflenmiş, basbayağı kokmaya başlamıştır.
Türkiye bir felaketin kuşatmasını yarmak için adeta çırpınıyor. Milli dayanışma hayranlık uyandırıyor. Virüse karşı yüksek bir mücadele sergileniyor. CHP ise ekonomik tetikçilere, demokrasi düşmanlarına, küresel tefecilere, vatansız fesat yuvalarına kucak açıp gel gel yapıyor.
Hem ülkemizin, hem de tüm dünyanın akut meselesi makroekonomik göstergelerin iyileşmesi değil, insan ve toplum sağlığını güvenceye almakla birlikte gıda ve hayat güvenliğini sağlamaktır. KOVİD-19 yeni bir dünyanın kilitlerini açmış, yeni bir kavrayışın temellerini atmıştır.
KOVİD-19 salgını insanlığa önceliklerini ve ihtiyaçlar hiyerarşisini ikazla hatırlatmıştır. Katma değer üretimi insan sağlığı olduğu müddetçe bir anlam taşıyacaktır. Üretim, tüketim, tasarruf, istihdam, büyüme, kalkınma, zenginleşme insan var olduğu sürece değerli olacaktır.
İnsansız ekonomi, yani piyasa fetişizmi; ahlakı, kültürü, maneviyatı, tarih ve toplum dokusunu muhtevasına almayan bir ekonomik sistemin ana yakıtıdır. Tek gayesi kar ve fayda maksimizasyonudur. Varsın insan olmasın, varsın insan sağlığına aldırış edilmesin. Mantık budur.
Fabrikaların çarkları insansız nasıl dönecektir? İnsanlık solunum cihazına bağlandıktan sonra Merkez Bankası’nın rezerv miktarının ne önemi olacaktır? Enflasyon buraya çıkmış, bütçe açığı şuraya varmış, işsizlik şu kadar olmuş demenin bugünkü nazik dönemde manası nedir?
Özne insan değil midir? İnsan özel ve eşref-i mahlukat değil midir? O halde CHP’nin salgına ve nice saldırılara karşı direnen Türkiye ekonomisiyle ilgili felaket tellallığına soyunması utanmazlık sayılmayacak mıdır? İşbirlikçiliğe bakınız, Türkiye batsa havalara uçacaklar!
Türkiye ekonomisi yakın zamanda dört şiddetli operasyona maruz kaldı. Ağustos 2018, Mart 2019, Ekim 2019 ve 6 Mayıs 2020. Hafıza kayıtlarımızda mahfuzdur:2000 ve 2001 krizlerinde hangi ayak oyunları,hangi karanlık senaryolar devreye alındıysa şimdilerde benzerleri uygulanmaktadır
Cenab-ı Allah Kuran’da buyuruyor: “Sakın cahillerden olmayın.” Cahilsindir, okur öğrenirsin. Paran yoktur, çalışır kazanırsın. Aşın ve işin yoktur, Allah nasip eder bulursun. Ya hıyanete ne demek lazımdır? Ya küresel ekonomik çetelere gülücükler dağıtanlar nasıl yorumlanacaktır?
CHP’ye bakarsak iflas bayrağı çoktan çekilmiştir. Aynısını bazı Alman vakıfları, bir kısım derecelendirme şirketleri, hatta kalemini bazuka gibi kullanan köhne yazar-çizer takımı da söylemiyor mu? Bu kadar mı Türkiye’ye öfkelisiniz? Bu kadar mı mensubiyetiniz ölü gibi?
IMF heyetiyle otel lobilerinde kulis yapanlar Türkiye ekonomisine atıp tutuyorlar. Çok başarılı bulduğumuz Sayın Berat Albayrak’a verip veriştiriyorlar! İnsan da biraz edep olur, biraz erdem olur, Kemal Derviş’in yardakçıları, devşirilmiş ucubeler Türk milletini kandıramazlar.
Hep aynı terane! Hep aynı masal! Kasamız boşalmış; başka, IMF’ye gidilecekmiş; Ekonomi çok kötü yönetiliyormuş! Türkiye’ye siyaset vasıtasıyla hizmetin ilk halkası öncelikle insan olmaktır. Bir insanın damatlığıyla siyaset üretenler artık çürümüştür, sersefil hale gelmişlerdir.
Türkiye fırtınaya karşı bütün imkan ve iradesiyle direniyor. Karanlıkta ilerleyen gemide olay çıkarmak, ilk fırsatta da filikalara atlayıp kaçmak için hazırlık yapan odaklar hiç boş durmuyor. Bu gemi batarsa hepimiz suyun dibini boylarız. Fareler gidebilir, ama biz gitmeyeceğiz.
Pülümür’de dağa yazılan “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünden rahatsızlık duyanlar, Türk milletinin utanç vesikalarıdır. Bunlara kulak versek; zalimlere, hainlere, teröristlere, ekonomik şantajcılara, emperyalist oyunlara boyun bükmek, ne yapalım kaderimiz buymuş demek kaçınılmazdır.
Türkiye geleceğin büyük ve güçlü ülkesidir. Yeni bir dünyanın kapılarını açacak anahtarlardan birisi de Türkiye Cumhuriyeti’nin elindedir. Türksüz dünya öksüz, Türksüz medeniyet ölümdür. Cumhur İttifakı her zorluğa, her zorbalığa inançla karşı çıkacak, karşı duracaktır.
Ülkemizi kurulan masalardan uzak tutmayı hedefleyenler, iştahlı şekilde vahşet menülerine almak için sıradadır. Türkiye’yi kötüleyenlerle, Londra merkezli ekonomik saldırganlar işbirliği halindedir. Hiç kimse çöküşü heves etmesin, çünkü kursaklarında kalacaktır.
Ekonomik kriz-sosyal çalkantı-siyasal bunalım-darbe mekaniği Türk milletinin ve Cumhur İttifakı’nın kutlu varlığıyla altüst edilmiş, oyun bozulmuştur. Kemal Kılıçdaroğlu ve yönetimi çuvallamış, kaybetmiştir. Çıkarcıların karşısında imanla çarpan kalpler ittifak halindedir.
Son olarak, yarın kutlayacağımız Anneler Günü münasebetiyle, bütün annelerimizi tebrik ediyor, saygılarımı sunuyorum. Anne şefkatin yüzüdür, fedakârlığın yurdudur, sevginin yuvasıdır. Annelerimizi gözümüzden bile sakınalım, onlara hürmet ve sadakati eksik etmeyelim.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Amerikan Şirketler Derneği Yönetim Kurulu ile dijital ortamda bir araya gelerek, salgının oluşturduğu risk ve fırsatları değerlendirdiklerini açıkladı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Amerikan Şirketler Derneği Yönetim Kurulu ile dijital ortamda bir araya gelerek salgının oluşturduğu risk ve fırsatları değerlendirdik. Küresel üretim merkezleri yeniden konumlanırken ülkemizin doğrudan dış yatırımlar için sunduğu avantajları bir kez daha teyit ettik” ifadelerine yer verdi.
Türkiye’nin koronavirüs salgını sürecinde ülkede yürütülen çalışmaları ve ekonomik anlamda izlenen gelişmeleri değerlendiren Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Önder Aksakal, salgının azalma sürecine girmesi ardından gelen normalleşme sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Serbest piyasada 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı 393.60 lira oldu.
İstanbul Kapalıçarşı’da 393.40 liradan alınan 24 Ayar Külçe Altın (Gr.) 393.60 liradan, 2 bin 592 liradan alınan Cumhuriyet Ata Lira 2 bin 613 liradan, 359 liradan alınan 22 Ayar Bilezik (Gr.) 363 liradan, 2 bin 534 liradan alınan Lira (Tam) Ziynet 2 bin 554 liradan, bin 266 liradan alınan Yarım Ziynet bin 276 liradan ve 633 liradan alınan Çeyrek Ziynet 638 liradan satıyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, salgından çıkış sürecinde ‘yeni normal’in tesis ve temini için hükümetin görevini yerine getirdiğini söyledi. Bahçeli, “Hiç kimse sorumsuz ve duyarsız hareket etmemelidir. ‘Bana bir şey olmaz’ diyenler kendilerini düşünmüyorlarsa temas ettiği insanları düşünmek, dikkate almak mecburiyetindedir. Virüs her an her insanımıza bulaşabilecektir. Kontrollü hayat bundan sonra yegane çözümdür” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Kovid-19 salgınına karşı Türkiye’nin bütün imkan ve irade ile direndiğini, insan ve toplum sağlığının muhafazası ve müdafaası amacıyla her türlü tedbirin zamanında, eşgüdüm ve eşzamanlı şekilde devreye sokulduğunu kaydetti. Bahçeli, Türkiye’nin büyük bir musibetle mücadele ettiğine vurgu yaparak, “Başarısız olmamızı isteyenler var. Vaka ve vefat sayısının artmasını içten içe dileyenler var. Ülkemizin salgına mağlup olmasını ümit ve özlemle bekleyen kifayetsiz muhterisler oldukça faal ve fazla. Ancak kötümser niyetlerin eninde sonunda kaybetmesi de mukadder. Kovid-19 salgınına karşı en büyük mukavemet ve muvaffakiyetimiz alınan tedbirlere milletimizin uyması ve muhtemel risklere karşı uyanık durmasıdır. Vatandaşlarımız fazilet ve feraset sahibidir. Ona buna kulak asmaz, onun bunun kışkırtmasına, kumpasına aldanmaz. İnanıyorum ki, fertlerinin birbiriyle ilgili kaygı taşımadığı, birbirinin hakkını ve hukukunu teslim ve telif etmediği toplum veya milletlerin ayakta kalma şansı yoktur. ‘Ben’ değil, ‘biz’ dedikten, hassas ve sorumlu hareket ettikten sonra felaketlerin taarruzunu bozguna uğratırız” dedi.
‘KONTROLLÜ HAYAT YEGANE ÇÖZÜMDÜR’
Bahçeli, Türkiye’nin salgının arkasında değil önünde olduğuna işaret ederek, “Yeni normalin tesis ve temini maksadıyla hükümet canla, başla, samimiyetle, özveriyle, titizlikle görevini yerine getirmektedir. En küçük ihmal veya ihlal, Allah muhafaza tekrar başa dönmemize, ağır bedellere neden olabilecektir. Bilim Kurulu’nun tavsiyeleri, Sağlık Bakanlığı’nın tembih ve tedbirleri herkes için bağlayıcıdır. Hiç kimse sorumsuz ve duyarsız hareket etmemelidir. ‘Bana bir şey olmaz’ diyenler kendilerini düşünmüyorlarsa temas ettiği insanları düşünmek, dikkate almak mecburiyetindedir. Verilmiş emekleri heba edemeyiz. Bunca çaba ve çalışmayı silip atamayız. ‘Bunaldım’, ‘bıktım’, ‘sıkıldım’, ‘yoruldum’ bahaneleriyle kendimizi sokaklara bırakıp toplum sağlığını riske atamayız. Virüs her an her insanımıza bulaşabilecektir. Kontrollü hayat bundan sonra yegane çözümdür” ifadelerini kullandı.
‘MASKE TAKMAK, SOSYAL MESAFE ELZEMDİR’
Bahçeli, Sağlık Bakanlığının gece gündüz çalıştığını, sağlık çalışanlarının fedakarca, adanmış ve anıtlaşmış şekilde salgına engel olmaya gayret ettiklerini vurgulayarak, “Kazanımlarımız boşa çıkarsa, ‘aman sende’ denirse, Türkiye vahim bir uçuruma savrulacaktır. Alınan tedbirleri yok saymak, rehavete kapılmak hepimizi acıklı sonuçlara mahkûm edecektir. Maske takmak şarttır, sosyal mesafe elzemdir. ‘Nasılsa her şey düzeliyor, salgın bitiyor’ acemiliği ve aceleciliğiyle davranış sergilemek felakete altın yaldızlı davetiye uzatmaktan farksızdır. Bilhassa yazılı ve görsel medya yanlış algılara, yalan haberlere, yanıltıcı görüşlere yer ve fırsat vermemelidir. En güçlü olduğumuz an, bir bakıma en zayıf olduğumuz andır. Salgının kökünü kazıyıp hasretini çektiğimiz günlere ulaşabilmek için zamana ihtiyacımız vardır. Virüsün tehlikelerini hesap etmeden, bulaşıcılık özelliğini ciddiye almadan toplumsal hayatın içine telaşla karışmak, çağrı ve uyarılara yüz çevirmek, bilinsin ki, büyük bir vebaldir. ‘Bana bir şey olmaz’ diyenlere de, dilemeyiz ama, her an bir şey olması kaçınılmazdır” değerlendirmesinde bulundu.
‘TÜRKİYE BU BADİREDEN KURTULACAKTIR’
Bahçeli, evde kalmanın, solunum cihazına bağlı olarak hastanede yatmaktan çok daha iyi olduğuna dikkat çekerek, “Türk milleti nice saldırı ve suikastları göğüsledi, görünmez düşmanının salgınını da Allah’ın izniyle bertaraf edecektir. Bunun için bu zamana kadar ki şuurlu duruşunu korumalıdır. Salgından siyasi rant elde etmenin peşinde koşan defolu siyasetçilere itibar hezeyan ve hüsran verici akıbetlere kapı aralayacaktır. Hastalıktan fayda uman, Türkiye’nin çöküşü ve toplumsal infiali için alavere dalavere içinde olanlar sadece avuçlarını yalayacaklardır. Türkiye Kovid-19 badiresinden kurtulacaktır. Yeter ki bir olalım, birlikte refleks gösterelim, hep beraber aynı safta toplanalım. Tedbir-temkin-tedaviyle başarıya ulaşmamız mutlaktır” ifadelerine yer verdi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun ile parti genel merkezinde çay üreticilerinin sorunlarını içeren bir basın açıklaması yaptı.
CHP Merkez Yönetim Kurulu Toplantısı’nda alınan karar üzerine çay üretiminin yüzde 70’inin yapıldığı Rize’ye gittiklerini belirten Sarıbal, Esnaf Kefalet ve Kredi Kooperatifi, Muhtarlar Derneği, Ziraat Odası, Ticaret ve Sanayi Odasının yönetimi ile görüştüklerini ve bir fabrikayı gezdiklerini anlattı.
Sarıbal, dünyada en çok çay tüketen ülkenin Türkiye olduğunu vurgulayarak, “Kişi başına 3,5 kilo kuru çay tüketiyoruz. Bizim için bir alışkanlık ve geleneksel yapıya dönüştü. Çay 83 milyon için çok önemli içecek.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin geçen yıl çay üretiminde dünyada 5. sırada olduğuna işaret eden Sarıbal, “Ama Endonezya geldi bizi geçti ve 6. sırada düştük. Rize, Trabzon, Artvin, Giresun, Ordu olmak üzere 5 ilimizde yılda ortalama 1,5 milyon ton yaş çay üretiliyor.” diye konuştu.
Sarıbal, son birkaç yıldır 18-19 bin ton çay ithalatının yapıldığını dile getirdi.
Koronavirüsün çay hasadına etkileri
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgının çay üretimine etkilerini de aktaran Sarıbal, çay hasadında koordinasyonsuzluk yaşandığını savundu.
Çay hasadı için başka illerde olanlara 30 Nisan’a kadar illerine gelmesi için izin verildiğini anımsatan Sarıbal, 22 Mart’ta bu kararın koronavirüs salgını nedeniyle iptal edildiği söyledi.
Sarıbal, o tarihe kadar gelenlerin geldiğini ancak tüm üreticilerin gelemediğinin altını çizerek, “Ziraat odasının üretici belgesi verdiği çiftçiler gelmeli hemen. Şansımız şu, iklim soğuk gittiği için çay hasadı 10-12 gecikecek. Bunu fırsat edinebiliriz.” dedi.
Bu yıl Gürcistan’dan gelecek 20-30 bin çay hasatçısının koronavirüs salgını nedeniyle gelmeyeceğini belirten Sarıbal, bununla ilgili bir kısım ihtiyacın yakın illerden karşılanacağını belirtti.
Sarıbal, çay hasatçısının sağlanması için Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (Çaykur) ile Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünün (İŞKUR) bu süreçte iş birliği yapması gerektiğini ifade etti.
Gürcistan’dan gelenlerin ürünün fabrikalara taşınmasında da aktif rol oynadığına dikkati çeken Sarıbal, bunun da şu anda önemli bir sorun olduğunu dile getirdi.
Çayı taşıyan kamyoncuların da çok ciddi sorunları olduğunu vurgulayan Sarıbal, “Bütün yıl 90-100 günlük çalıştıkları ile yaşıyorlar. Korona sürecinde bir değişiklik bekliyorlar. Mazot desteği ve 100 gün değil de 150-160 gün çalışmak istiyorlar.” diye konuştu.
“Çay taban fiyatı prim dahil 4,5 lira olmalı”
Orhan Sarıbal, bu süreçte çay bahçelerinde budama, gübrelemenin yapılamadığını hatırlatarak, “Bunlar yapılamamış verim düşüklüğünü öngörebiliriz. İşçi maliyetleri çok yüksek olacak. Asıl konu uygulanacak olan taban fiyatı ve prim desteği. Ortalama prim dahil 4,5 lira/1 kilogram yaş çay fiyat talebi var.” ifadesini kullandı.
Kota, kontenjan ve randevu sisteminin bu sene tamamen kaldırılmasını talep eden Sarıbal, hasat sürecinin uzatılmasının önemine değindi. Sarıbal, fire oranının da kaldırılmasını istedi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında video konferansla yapılan AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası, parti genel merkezinde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çelik, öncelikli gündemlerinin koronavirüs ile mücadele olduğunu belirterek, bu konuyu karşılaştırmalı bir şekilde değerlendirdiklerini söyledi. Çelik, “Hem Türkiye içerisindeki çalışmalar hem de dünyadaki gelişmeleri takip ediyoruz. Bu konu hakkında çok yönlü çalışmalarımız var. Tedbirlere ne kadar uyarsak, normalleşme o kadar azami derece mümkün olacak. Bu adımlar sonucunda rehavete kapılmamız lazım” dedi.
‘ONLARA ‘DEMOKRASİYİ FELÇ ETME ÖRGÜTÜ’ DİYORUM’
Çelik, Türk siyasi tarihinde mutlaka kayıtlara geçmesi gereken bir tartışma yaşadıklarını ve yaklaşık 10 gündür bu tartışmanın devam ettiğini bildirdi. Yazar Ragıp Zarakolu’nun bugünkü ‘Makus kaderden kaçış yok’ başlıklı yazısını anımsatan Çelik, “İnternet sitesindeki bir yazar, bugün Cumhurbaşkanımızı, merhum Cumhurbaşkanımız Menderes’in akıbeti ile tehdit ettiği bir yazının çıkmasına kadar varan bir süreç yaşadık. Türkiye’de belli odaklar, onlara ben ‘demokrasiyi felç etme örgütü’ diyorum. Onlar çeşitli şekilde hatta bazen baro açıklamasıyla kendilerini gösterirler. Bunlar, bildikleri yola başvurarak yine bir rejim tartışması açmaya çalışıyorlar. Seçilmiş Cumhurbaşkanlığı makamına ‘saray rejimi’ demeye başladılar. Bu bizim bildiğimiz ve mücadele ettiğimiz bir yöntemdir. Türkiye’deki demokrasi mücadelesinin önündeki en büyük engellerden bir tanesidir. Bir iktidarı seçimle göndermek istemek her muhalefetin hakkıdır. Fakat ‘seçimle veya başka yolla gidecek’ demek bunun Türkiye tarihindeki anlamı bellidir. Bu millete karşı silah çekmenin referansıdır” diye konuştu.
‘CUMHURİYETİMİZİ GASP EDEMEYECEK’
Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir gazeteciye verdiği beyanda, ‘darbeden bahsedilmesini doğru bulmuyorum’ dediğini belirterek, şunları kaydetti:
“Biz de aylardır bunu söylüyoruz. Biz asıl cunta çağrılarıyla cumhuriyetimizin ve demokrasimizin kazanımlarının örtbas edilmesine direniyoruz. Cunta çağrılarının arkasında her zaman için ‘Yassıada rejimi’ vardır. Türk siyasi tarihinde temel kotlardan bir tanesidir bu. Kim rejim tartışması açıyorsa onun zihninin arka planında, ‘Yassıada rejimini’ yeniden hayata geçirme stratejisi vardır. Bu her zaman böyle olmuştur. En son tekrar Yassıada’yı hatırlatarak, Cumhurbaşkanımızın akıbetinin, Menderes’in akıbeti gibi olacağına dair yazıları internet sitelerinde yayımlamaya başladılar. Bu milli iradeye yönelik bir suikast girişimidir. Bunu başlatanlar içerisindeki siyasiler, hep bir parti içerisinde. Bunun sorgulanması lazım. O parti içerisindeki demokrat arkadaşlarımızın buna tepki vermesi lazım. Herkes önce kendi evini temizlemelidir. Bu ülkede Yassıada rejimi bir daha asla hayata geçmeyecektir. Yassıada rejimi, demokrasimizi ve cumhuriyetimizi gasp edemeyecektir.”
‘SURİYE’DEKİ TABLOYU ASLA GÖZÜMÜZDEN KAÇIRMIYORUZ’
Çelik ayrıca, Libya’daki gelişmeleri yakından takip ettiklerini söyleyerek, “Libya’da milli menfaatlerimize uygun gelişmelerde giderek mesafe kat edildiğini görüyoruz. Aynı şekilde bütün bu mücadele sırasında Doğu Akdeniz’de Yunanlıların yapmaya çalıştığı kışkırtmalar ya da bir takım oldubittilere karşı hem siyasi olarak gerekli girişimleri yapıyoruz, hem de kahraman silahlı kuvvetlerimiz gereken kararlı duruşlarını sergiliyorlar. Suriye’deki tabloyu asla gözümüzden kaçırmıyoruz. Oradan sınırımdaki terör unsurlarının temizlenmiş olması ve bu terör unsurlarının belli bir derinliye itilmiş olması milli güvenliğimiz açısından son derece kalıcı olması gereken bir kazanımdır.” ifadelerini kullandı.
‘T3 VAKFINA YAPILAN SALDIRILAR DİKKAT ÇEKİCİ’
AK Partili Çelik, Türkiye’de hastalıklı bir zihniyetin adeta koronavirüsle ilgili konularda ‘başarısız olalım’ diye her gün yalan yanlış rakamlar ifade ettiğini, bunların içerisinde bilim adamı ve bir takım siyasi kimlikli kişilerin olmasının üzüntü verici olduğunu kaydetti. Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı’na (T3 Vakfı) yapılan saldırılar dikkat çekici olduğunu kaydeden Çelik, “Tamamen yalan üzerine, yine aynı odaklar tarafından, yine cunta çağrısı yapanlar tarafından ortaya konuşan yaklaşımlar. Özellikle İHA’lar ve SİHA’ların terörle mücadelede oyun değiştirici olması, Türkiye’nin terörle mücadelede kapasitesini artırmış olmasının çok derin bir rahatsızlık yarattığını görüyoruz. Dolayısıyla biz milli teknoloji hamlesini yüzde yüz destekliyoruz” dedi.
‘ONLAR İÇİN OLUMSUZ KARAR ALMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL’
Bir gazetecinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, koronavirüs sürecine ilişkin Normalleşme Planı kapsamında atılacak adımları hatırlatması üzerine Çelik, “İlk alınan tedbirler uygulandıktan sonra, normalleşme sürecinin devam ettiği, vakaların sayısının düştüğü görülüğünde yeni bir takım kolaylaştırmalar gündeme gelecektir” diye konuştu.
Çelik, “YKS sınavının tarihi öne çekildi. Buna yönelik tepki oluştu, bunları nasıl karşılarsınız?” sorusuna ise, şöyle yanıt verdi:
“Normalleşme tedbirleri başladığında buna bağlı olarak sınavların düzenlenmesi de gayet normal. Bu çerçevede öğrencilerimizin hazırlığını kolaylaştırmak için barajda indirim yapıldı, sınavın süresi artırıldı, müfredattan belli alanlarda öğrenci kardeşlerimizin muaf olması sağlandı. Genç kardeşlerimiz de biliyor ki Türkiye’nin geleceğine yaptığımız bütün hazırlıklar onlar içindir. Dolayısıyla bizim onlar için herhangi bir olumsuz karar almamız mümkün değildir. Bütün aldığımız kararlar memleketin geleceği içindir. Sınav tarihinin geriye çekilmesi normalleşme takvimin bir parçasıdır.”
MİLLİ Savunma Bakanı Hulusi Akar, Kanada Milli Savunma Bakanı Harjit Sajjan ile telefonda görüştü.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Kanada Milli Savunma Bakanı Sajjan’ın görüşmede 29 Nisan 2020’de İyon Denizi’nde düşen Kanada helikopterinin arama kurtarma faaliyetlerine Türkiye’nin verdiği destek ve katkı nedeniyle teşekkür ettiği belirtildi. Açıklamada ayrıca, ikili ilişkiler ve koronavirüs salgını ile mücadele kapsamında da görüş alışverişinde bulunulduğu kaydedildi.
İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, HDP’den istifa ettiğini açıkladı.
Şık, istifa açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Eş başkanlarımızı tenzih ederek, parti yönetiminde bulunan hakim bir anlayışın HDP’nin gücü, anlamı ve değerleri hilafına demokratik teamüllerden uzak tutumlarında ısrarları nedeniyle HDP’den istifa ettim.
“1 Nisan günü, ilgililerine iletmiş olduğum istifa kararım, bugün (4 Mayıs 2020) itibariyle resmiyet kazanmıştır. Kararım bireysel bir politik tutumun yansıması olup herhangi bir komplo teorisine itibar edilmemesi temennimdir. Yolumuz açık önümüz barış olsun.”