Kategori: Siyaset

  • Erdoğan: 82 Anayasası’nın miadı artık dolmuştur

    Erdoğan: 82 Anayasası’nın miadı artık dolmuştur

    TBMM’de 28. Dönem 3. Yasama Yılı başladı.

    Yeni yasama yılının ilk TBMM Genel Kurulu Toplantısı’na Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katıldı.

    Erdoğan, Meclis’e gelişinde TBMM Başkanvekili Celal Adan tarafından resmi törenle karşılandı.

    TBMM Başkanı Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı Onur Kıtası’nı selamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Şeref Kapısı önünde karşıladı.

    Genel Kurul’da milletvekillerine hitap eden Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

    “TBMM’nin 28. Dönem 3. Yasama Yılı’nın milletvekillerimizle birlikte ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisimizin ilk başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Kurtuluş Savaşımızın tüm gazi ve şehitlerini bugün bir kez daha saygıyla yadediyorum. Yeni yasama yılının uyum, uzlaşma, karşılıklı anlayış içinde hepiniz için özellikle aziz milletimiz için hayırlı ve bereketli yıl olmasını niyaz ediyorum. Bu yüksek şuurla milletimize hizmet edecek siyasi partilere, milletvekili arkadaşlarımıza yeni yasama yılında başarı dileklerimi iletiyorum. Bölge ülkeleriyle kıyaslandığında parlamento tecrübemiz oldukça erken başlamıştır.

    “82 ANAYASASI’NIN MİADI ARTIK DOLMUŞTUR”

    82 Anayasası’nın miadı artık dolmuştur. Yeni anayasa ile ilgili olarak biz kendi hazırlıklarımızı çok titiz bir şekilde yapıyoruz. Bu diğer fikirlere kapalı olduğumuz anlamına gelmiyor. Her yapıcı teklifi değerlendiririz. Yeni anayasa devlet ile milleti buluşturan niteliklere haiz olmalıdır. Yeni anayasa kutuplaştırıcı değil birleştirici olmalı. Hukuk, düzen devletimizin ve milletimizin temel dayanağıdır. Anayasayı milletin temsilcisi bu Meclis ile yapacağız.

    “HİÇ KİMSE MAHKEMELERİMİZİ BASKI ALTINA ALMAYA KALKIŞMAMALIDIR”

    Hiç kimse mahkemelerimizi baskı altına almaya kalkışmamalıdır. Mahkemelerimin tehdit edilmesine müsaade etmemeliyiz.

    EKONOMİ MESAJLARI

    14-28 Mayıs seçimleri sonrasında uygulamaya başladığımız istikrar ve reform programımız meyvelerini veriyor.

    “CARİ AÇIĞI SÜRDÜRÜLEBİLİR DÜZEYE ÇEKTİK”

    Merkez Bankası’nın rezervleri 156 milyar doları aştı. Türkiye’nin artık rezerv meselesi yoktur. Cari açığı sürdürülebilir düzeye çektik. Cari açık temmuzda 20 milyar doların altına indi. 2023’te ihracatımız 256 milyar dolarla rekor kırdı.

    “MİLLİ GELİRİMİZ 1 TRİLYON 119 MİLYAR DOLARA ULAŞTI”

    Milli gelirimiz 1 trilyon 119 milyar dolara ulaştı. Milli gelirde psikolojik eşiği aşmayı başardık.

    “ENFLASYONDA KALICI DÜŞÜŞ TRENDİNE GİRMİŞ BULUNUYORUZ”

    Enflasyonda kalıcı düşüş trendine girmiş bulunuyoruz. Önümüzdeki aylarda enflasyondaki düşüş devam edecek. Milletmiz bu düşüşü mutfağında çarşıda pazarda daha fazla hissedecektir. Bizim bir tane gündemimiz var o da vatandaşımızın refahını kalıcı biçimde artırmaktır.

    “TÜRKİYE’YE KAYBETTİREREK SİYASET YAPILMAZ”

    Türkiye’ye kaybettirerek siyaset yapılmaz millete faydalı olunmaz.

    “İSRAİL BÖLGE ÜLKELERİNİ KENDİ ATEŞİNE ÇEKMEK İÇİN HER TÜRLÜ PROVOKASYONU DENİYOR”

    İsrail’in Filistin’de Gazze’de yürüttüğü terör ve soykırım bugünlerde Lübnan’a uzandı. İşgal güçleri Lübnan topraklarına karadan girdiğini duyurdu. İsrail Lübnan’a terör saldırıları yaparken bölge ülkelerini kendi ateşine çekmek için her türlü provokasyonu deniyor. Bütün bölgeyi ateşe atmayı amaçlayan Gazze’de 42 bin insanı katleden şimdi de Lübnan’da katliama başlayan İsrail dünyadan yeterli tepkiyi almamaktadır. Gazze büyük bir imha kampına dönüşmüştür.

    “İSRAİL ER YA DA GEÇ DURDURULACAK”

    Ne yaparsa yapsın İsrail er ya da geç durdurulacak. Kendini dev aynasında gören Hitler nasıl durdurulduysa Netanyahu da aynı şekilde durdurulacak.

    TBMM BAŞKANI KURTULMUŞ: İSRAİL’İN HEDEFİNDEKİ ÜLKELERDEN BİRİ DE TÜRKİYE

    TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ise “İsrail iyice şirazeden çıktı. İsrail’in hedefindeki ülkelerden biri de Türkiye. Filistin davası artık bütün bölge halklarının ortak davası haline gelmiştir. TBMM olarak bu saldırganlığa karşı her alanda mücadele etmeye kararlıyız. Demokrat, katılımcı, kuşatıcı, özgürlükçü ve güçler ayrımını esas alan yeni bir anayasa ile Türkiye’ye nefes aldırmak mümkün olacaktır.” diye konuştu.

     

     

    NTV

  • Mecliste mesai başlıyor

    Mecliste mesai başlıyor

    Bugün, Meclis’in 28. Dönem 3. Yasama Yılı başlıyor.

    AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, yasama yılı öncesi değerlendirmelerde bulundu.

    ÖĞRETMEN MESLEĞİ KANUNU TEKLİFİ

    Yeni yasama yılında Genel Kurulda ilk olarak Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin görüşmelerini tamamlayacaklarını anlatan Güler, daha sonra komisyon görüşmeleri tamamlanan tüketicilerin korunmasına yönelik kanun teklifi ile 9. Yargı Paketi’nin TBMM Genel Kurulu’nun gündemine geleceğini söyledi.

    Rusya-Ukrayna savaşı ve İsrail’in Gazze ve Lübnan’a yönelik saldırılarının devam ettiğini vurgulayan Güler, “Ülkemizin siber güvenliği, bilişim sistemine yönelik altyapı güvenliği noktasında Milli Güvenlik Kuruluna sunulan rapor kapsamında bazı arkadaşlarımızı görevlendirdik.” ifadelerini kullandı.

    Bu konuya yönelik bir çalışma yapıldığından bahseden Güler, “Bunun için bir yasa teklifi gerekiyor. Bununla ilgili ülkemizin bilişim sistemlerinin altyapısının, güvenliğinin sağlanması, veri güvenliği, kişisel veriler ve diğer kamu kurumlarının verilerinin korunması noktasında, aynı zamanda da uzay, uydu sistemlerinin korunması noktasında bir teşkilat yapılanmasına ihtiyaç olacak.” dedi.

    Bu konuda başkanlık düzeyinde kurumsal bir yapılanmaya yönelik çalışmaların sürdüğünü ifade eden Güler, bunun da ilerleyen günlerde Meclis gündemine geleceğini söyledi.

    İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KARBON SALIMINA İLİŞKİN ÇALIŞMA

    İklim değişikliği ve karbon salınımı başlığı altında birçok çalışma yapıldığını anlatan Güler, “İklim Değişikliği Başkanlığımız ile bir çalışmamız var. Önümüzdeki dönemlerde bu kapsamdaki çalışmayı gündemimize alacağız.” dedi.

    Avrupa Birliği ülkelerinin bu konuda yayınladığı raporlara ve gündemlerine aldıkları tarihsel süreçlere dikkati çeken Güler, hazırlık süreci içinde bunun hem vergisel boyutu hem de uyum süreci açısından bir kanuni düzenlemeye ihtiyaç olduğunu kaydetti.

    Güler, “Bunun takibini yapacak, koordinasyonunu sağlayacak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız, Ticaret Bakanlığımız, Hazine ve Maliye Bakanlığımız bünyesinde bu sürecin işletilmesi gerekiyor.” diye konuştu.

    REKABET KANUNU’NDA DEĞİŞİKLİK

    Rekabet Kanunu ile ilgili de bir çalışmalarının olduğunu açıklayan Güler, “Günümüzün koşullarına uygun olarak, internet üzerinden servis hizmeti sunan bir ortam oluşturulmuş durumda. Burada da diğer paydaşlarla özellikle Ticaret Bakanlığı ve Rekabet Kurumu Başkanlığı ile bu hizmeti sunan büyük şirketlerin piyasa hakimiyetinin rekabet şartlarını ihlal edip etmediğini, kötüye kullanıp kullanmadığını hem izleme hem denetimi kapsamında bir çalışma sürdürüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu konuyu da gündemimize alacağız.” bilgisini verdi.

    İçişleri Bakanlığı ile belli bir aşamaya getirdikleri bir çalışmanın da bulunduğuna işaret eden Güler, “Ruhsatsız silahlar konusunda da bazı önemli silah parçalarının cezalandırılması hususunda bir değerlendirme yapıyoruz. Önümüzdeki dönemde bu kanun da gündemimize gelecek.” diye konuştu.

    Güler, İnsan Hakları Eylem Planı’nda yer alan bazı başlıklarla ilgili 10 ve 11’inci yargı paketlerinin de gelecek dönemde gündeme alınacağını söyledi.

    Güler, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu tekliflerinin ekim ayının sonuna doğru Meclis Başkanlığına sunulacağını belirterek, kasım ayı içerisinde Plan ve Bütçe Komisyonunda başlayacak görüşmelerin, aralık ayında Genel Kurulda devam edeceğini belirtti.

    İLAVE VERGİ İDDİALARI

    Amaçlarının, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi almak olduğunu ifade eden Güler, “Aynı zamanda kayıt dışılıkla mücadeleyi etkin hale getirerek Orta Vadeli Program’a uygun bir çalışmayı ortaya koymak.” dedi.

    Yeni vergi kalemlerinin oluşturulacağına yönelik haberleri yalanlayan Güler, “Böyle bir durum söz konusu değil. Tek amacımız Orta Vadeli Program’a sadık kalarak, uyumlu bir şekilde yapısal anlamda ihtiyaç duyulacak her alanda kanuni düzenlemeleri Hazine ve Maliye Bakanlığımızın bürokrasisiyle çalışarak, bu sürece olumlu manada katkı sağlamak.” ifadelerini kullandı.

    2024 İLE 2025’TE EMEKLİ OLACAKLARA BAĞLANACAK AYLIKLARDAKİ FARK

    AK Parti Grup Başkanı Güler, 2025 yılında emekli olanlara, 2024 yılında emekli olanlara göre daha az aylık bağlanacağına yönelik değerlendirmelere ilişkin ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın çalışmalarına devam ettiğini söyledi.

    “2024 ile 2025 arasında enflasyondan kaynaklı nasıl bir etki ortaya çıkabilir, bunun bir rapor haline getirilmesi lazım.” diye konuşan Güler, “Ona yönelik olarak da hakkaniyetli, orta bir çözüm ortaya konabilir. Ama şu anda bunun sayısal bir veri olarak nelere tekabül ettiğine dair bir veri yok. Bunlar ortaya çıktıktan sonraki aşamada Bakanlık bürokrasisiyle de görüşerek belli bir noktaya ulaşabiliriz.” dedi.

    Otomatik Katılım Sistemi’nin (OKS) işverenlerin de katkısı ile ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşeceği tamamlayıcı emeklilik sistemi kurulmasına ilişkin Güler, “Önemli bir çalışma olarak değerlendirilmesi lazım. Emeklilik sistemimize uyum açısından bu konuda biraz daha çalışmamız gerekiyor.” diye konuştu. Güler, uygulamaya yönelik olarak uluslararası ölçekler ortaya çıkmasının ardından yılbaşından sonra bu konuyu gündemlerine alabileceklerini söyledi.

    “EMEKLİLİK SİSTEMİNDE GÜÇLÜ BİR REFORMA İHTİYAÇ VAR”

    “Emeklilik sistemine yönelik daha dengeli, aylık bağlama oranlarından tutun da prim miktarına, prim süresine, emeklilik yaşına kadar daha sürdürülebilir bir sistemi inşa etmemiz lazım.” ifadesinin kullanan Güler, daha sadeleştirilmiş, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının da kendi disiplini açısından sürdürülebilir mahiyette, hem gelir açısından hem de giderleri karşılama açısından güçlü bir reforma ihtiyaç olduğunu kaydetti.

    Bu konuda merkezi bütçe desteğinin her geçen yıl arttığına işaret eden Güler, “Önümüzdeki dönemlerde artış göstermeye devam edecek. Çünkü sisteme EYT kapsamındaki kanunla beraber yeni emekliler dahil olacak.” diye konuştu.

    Halihazırda 16 milyon 150 bin civarında emekli, 27 milyon civarında kayıtlı prim ödeyen çalışan bulunduğunu altını çizen Güler, bu dengenin çok daha iyi hale getirilmesi gerektiğini vurguladı.

    Bazı gelişmiş ülkelerde emekli çalışan oranının, bir emekliye 2,5-3,5 çalışan civarında olduğunu anlatan Güler, Türkiye’de bazı illerde emekli sayısının çalışan sayısından daha fazla olduğunu belirtti.

    Gelişmiş ülkelerin bu konuda aldığı tedbirler ve uygulamalardan da yararlanarak bir orta yolda yürümekte fayda olduğunu kaydeden Güler, “Her kesimin katkısını alarak bu konuyu ciddi bir istişare etmemiz lazım. Daha adil, daha kalıcı, dengeli, sürdürülebilir mahiyette bir emeklilik sistemini, ekonomimize daha büyük bir yük getirmeden makul bir çözümü ortaya koymamız lazım.” ifadelerini kullandı.

    Güler, bugünden alınacak tedbirlerle, ileride yaşanacak daha büyük sorunları önlemiş olacaklarını söyledi.

    YASA DIŞI BAHİS SORUŞTURMALARI

    Yasa dışı bahis sitelerine ilişkin kanunda açık bir düzenleme olmadığına yönelik eleştirileri değerlendiren Güler, “Farklı veri sağlayıcıları kullanılmak suretiyle yurt dışı merkezli geliştirilen bazı suçlar da var. Bu konularda Cumhuriyet başsavcılıklarımızın yürüttüğü ciddi soruşturmalar var. Bunların ciddi müeyyideleri de var. Ama bunun tespiti ve belirlenebilmesi kolay bir iş değil.” dedi.

    Yasa dışı bahis organizasyonların farklı IP numaraları kullanmak ve farklı yerlere yönlendirmek suretiyle bu suçu işlediğini ve bunun da tespitinin kolay olmadığını anlatan Güler, “Sanki açık bir suç işleniyor da onun cezası verilmiyormuş gibi tarif ediliyor. Böyle bir şey yok. Bunun tespitinin zorluğuyla ilgili bir sorun var.” diye konuştu.

    Birçok ülkeyi bu konuda üs olarak kullanan yasa dışı yapılar ve örgütler olduğunu belirten Güler, tespit edildiğinde gereğinin yapıldığını kaydetti.

    YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI

    Sivil, demokratik, çoğulcu bir anayasayı Türk milletine hediye etmeleri gerektiğini ifade eden Güler, buna siyasi parti gruplarının katkı sağlamasının önemli olduğunu söyledi.

    Toplumun tüm kesimine bu anlamda bir sorumluluk ve görev düştüğünü belirten Güler, Değişik zamanlarda siyasi partilere ziyaretler yapmak suretiyle, en azından usul ve yöntem açısından bir düşünceyi ortaya koyarsak, inşallah sonraki aşamalarda da toplumun her kesimiyle müzakere ederek, sivil, demokratik, katılımcı, çoğulcu bir anayasa metnini milletimize armağan ederiz.” değerlendirmesinde bulundu.

     

    NTV

  • “Tatar toplumu Türkiye ve Finlandiya ilişkisinde önemli bir aktör olarak öne çıkmaktadır”

    “Tatar toplumu Türkiye ve Finlandiya ilişkisinde önemli bir aktör olarak öne çıkmaktadır”

    Türkiye ile Finlandiya diplomatik ilişkilerinin 100. yılında Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından yayımlanan “Finlandiya Tatarları” kitabının tanıtım programı ve sergi açılışı Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un katılımıyla gerçekleştirildi.

    YTB’nin Ankara’daki binasında gerçekleşen programda konuşan Bakan Ersoy, “Cumhurbaşkanı’nın Türkiye ve Finlandiya arasında 1924’te imzalanan dostluk antlaşmasının 100. yılında gerçekleştirdikleri ziyaretin ülkelerimiz arasındaki dostane ilişkilere güçlü bir katkı sunmasını temenni ediyorum” ifadesini kullandı.

    “Türkiye, güçlü ve zengin bir kültürel birikimin sahibi”

    Anadolu coğrafyasının tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını ifade eden Bakan Ersoy, “Türkiye, güçlü ve zengin bir kültürel birikimin sahibi ve temsilcisi durumundadır. Cumhuriyetimiz bu topraklardaki bin yıllık varlığımızın tescili ve devletler zincirinin son halkasıdır. Balkanlardan Kafkasya’ya Ortadoğu’dan Afrika’ya kadar uzanan kültür ve medeniyet ufkumuz asırlık bir süreçte müşterek bir kültürü paylaştığımız soydaş ve akraba topluluklarımızı ihtiva ediyor” diye konuştu.

    YTB’yi işaret eden Ersoy, “Yurtdışı Türkler ve Akrabalar Topluluğu Başkanlığımız tam da bu noktada çok önemli bir rol üstleniyor. Başkanlığımız kardeş topluluklar ile ülkemizin ekonomik, sosyal, kültürel ve akademik bağlarını güçlendirirken gönül coğrafyamıza önemli katkılar sunuyor” şeklinde konuştu.

    “Tatar toplumu Türkiye ve Finlandiya ilişkisinde önemli bir aktör olarak öne çıkmaktadır”

    Ersoy, “Finlandiya’daki 13 bin 500 nüfuslu Türk diasporası ve 130 bin nüfusa yakın Müslüman toplum ile birlikte Tatar toplumu da Türkiye ve Finlandiya ilişkisinde önemli bir aktör olarak öne çıkmaktadır” ifadelerini kullandı.

    Program YTB Başkanı Abdullah Eren’in Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb’a hediye takdim etmesinin ardından sona erdi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan TBMM’de

    Cumhurbaşkanı Erdoğan TBMM’de

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’nin 28. Dönem 3. Yasama Yılı açılışına katılmak üzere TBMM’ye geldi. Erdoğan’ı TBMM Başkanvekili Celal Adan karşıladı. Erdoğan, TBMM’ye gelişinde Muhafız Alayı bandosunu selamladı.

  • “İddiaların aynen şahsın gibi çürüktür”

    “İddiaların aynen şahsın gibi çürüktür”

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM’nin 28’inci Dönem 3’üncü Yasama Yılı’nın ilk grup toplantısında konuştu. Türk milletinin büyük ve güçlü bir aile olduğunu ifade eden Bahçeli, “Birbiri ardına tuzaklanmış kör labirentlerden sıyrılabilmek, siyasi, stratejik, diplomatik ve ekonomik mahiyetli çok cepheli mücadeleden başarıyla çıkabilmek için öncelikle özümüze dönmemiz, öz değerlerimizle kenetlenmemiz, milli birlik ve kardeşliğimizi özgüvenle sahiplenmemiz ikamesi ve ihmali olamayacak netlikte ve nitelikte bir zorunluluktur” diye konuştu.

    “İnsanlığın içine sıkıştığı zora ve silaha dayalı şiddet mengenesini gevşetme çabaları şimdiye kadar sonuçsuz kalmıştır”

    Güncellenmiş barbarlık, güçlenmiş vahşet, yeni dünya düzeni adıyla formüle edilen küresel sömürgeciliğin yalnızca Türk-İslam alemine değil, beşeriyetin tamamına pusu kurduğunu söyleyen Bahçeli, “Bu pusuda zalimler insanlık vicdanını doğrudan hedef almışlardır. Olmaz denilen ne varsa olmaya başlamıştır. Zulüm taarruza geçmiş, insani, ekonomik, sosyal ve ahlaki zayiat tahammül sınırlarından taşmıştır. Küresel arenada emperyalist azgınlığın yapı taşlarını döşediği korku imparatorluğu seri cinayetlerinde devamlı el ve çıta yükseltmektedir. Sabrın limitleri dolmuş, akıl ve sağduyunun güvertesini sular basmıştır. İnsanlığın içine sıkıştığı zora ve silaha dayalı şiddet mengenesini gevşetme çabaları şimdiye kadar sonuçsuz kalmıştır” dedi.
    İnsani krizlerin bir volkan ağzı gibi patlamakta olduğunu kaydeden Bahçeli, “Dünya bir yanda kendi yörüngesinde diğer yanda güneşin yörüngesinde dönerken, maalesef adalet, ahlak, anlayış, ortak anlam ve amaç yörüngesinden şiddetle kaymış, bu kayış dehşet verici hadiselerin sökün etmesine kapı aralamıştır. Beşeriyet temiz bir vizyona, adil ve cesur politikalara, yeni bir hikâyeye, yeni baştan adaletli, insaflı ve istikrarlı bir düzene aç ve muhtaçtır. Daha doğrusu, müşterek hayatın gayesine matuf berrak, haktanır, eşitlikçi, hukuki çerçevesi belirgin ve caydırıcı kurallarla ihata edilmiş ahlaklı bir düzenin tesis ve temini şarttır. Yerküreyi A’dan Z’ye huzursuzluğa ve umutsuzluğa sevk eden mevcut statükonun tamiri ve tadili değil, köklü tasfiyesi gerekmektedir. Çünkü maddi ve teknolojik gelişmeler beklenenin aksine, beşeriyeti ahlaki, psikolojik ve ruhsal iflasın eşiğine taşımış ve esasen mahvetmiştir” diye konuştu.

    “Sosyal medya suikastlarına boyun eğecek bir fıtrat bizde hiç yoktur”

    Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ilkeleri ve kuruluş iradesi üzerinde tahribat ve oynamalara heves edilmemesi gerektiğini vurgulayan Bahçeli, “Paylaşamayacağımız bir şey yoktur. Sahte ve sanal gündemlere kaptırılacak yakamız yoktur. Küresel projelere boyun eğecek, tamam diyecek, saklanıp sinecek korkak bir meşrep bizde yoktur. Sosyal medya suikastlarına boyun eğecek bir fıtrat bizde hiç yoktur. Ne söylemişsek arkasındayız. Neyi diyorsak sözümüz olsun, yapacağız. Türkiye’mize sahip çıkacağız. Cumhur İttifakı’nı yaşatacağız” ifadelerini kullandı.

    “Savaş çıkacağı kadar çıkmıştır”

    Gazze’nin 360 gündür vurulduğunu dile getiren Bahçeli, “İmdat ve yardım çağrılarını duyacak Türkiye ve birkaç ülke dışında, müessir bir irade ne görülmüş, ne de ortaya çıkmıştır. Vahşetin kol gezdiği Orta Doğu’da insanlık can çekişirken, eşzamanlı olarak küresel vicdan da felçli ve fecaat verici sessizliğe gömülmüştür. İsrail Gazze ve Batı Şeria’da sistematik zorbalıklarına her gün bir yenisini ilave ederken, diğer yanda ve aynı zamanda Lübnan’a, Yemen’e ve Suriye’ye bomba yağdırmaktadır. Bölgesel savaşın çıkıp çıkmayacağını, savaşın yaygınlaşıp yaygınlaşmayacağını tartışıp havanda su dövenlere sormak gerekir ki, akıl heybelerinde bulunan savaşın olması ve yaşanması için daha neyin olması beklenmektedir? Savaş çıkacağı kadar çıkmıştır” dedi.

    “İsrail, geri planda Türk ve İslam düşmanı küresel güçler Orta Doğu’ya ve yakın coğrafyalara darbe üstüne darbe indirmektedir”

    Hizbullah lideri Nasrallah’ın öldürülmesi hakkında konuşan Bahçeli, “Geçtiğimiz haftanın Cuma günü, Hizbullah lideri Nasrallah’ın Beyrut’ta katli, ardından yine Hizbullah’ın ilk halkasını oluşturan diğer yöneticilerine karşı nokta operasyonlar başkaca bir yorum ve değerlendirme yapmamıza engeldir. Savaşın bir konsept dahilinde ve stratejik olarak yaygınlaştırılmasının sadece Orta Doğu’yla sınırlı kalacağını düşünenler yanılmakta ve yanlış hesap içindedir. ABD’nin Kasım ayındaki başkanlık seçimlerine varıncaya kadar devam edegelen sürek avı etki alanını ve şiddet enerjisini genişleterek neredeyse vatanımızın sınırlarına dayanacaktır. Kaldı ki, İsrail’in sabotaj ve saldırılarının aynı zamanda Türkiye’ye verilmiş bir mesaj olduğunu inkar etmek bize kalırsa söz konusu değildir. İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin, Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’nin, Hizbullah lideri Nasrallah’ın sırayla ölümleri içi içe geçen, birbiriyle bağ ve bağlantılı olan vahim olaylardan bazılarıdır. Görünürde tetikçi İsrail, geri planda Türk ve İslam düşmanı küresel güçler Orta Doğu’ya ve yakın coğrafyalara darbe üstüne darbe indirmektedir” dedi.

    “Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantılarının boykotu gündeme alınmalıdır”

    Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi yapısının yeni baştan ve derhal reform edilmesi gerektiğinin altını çizen Bahçeli, “Bu reform ihtiyacının gecikmesi çok ciddi ve sancılı gelişmelere sebep olacaktır. İsrail saldırıları karşısında üç maymunu oynayanların, soykırıma seyirci kalanların ne diyeceği, ne yapacağı, neyi önereceği önemsiz bir ayrıntıdır ve hükmünü kaybetmiştir. Geldiğimiz bu aşamada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin fonksiyonel yapısı değişmeli, aksi halde Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantılarının boykotu gündeme alınmalıdır. Aynı zamanda, ülkelerin eşit katılım ve oy hakkını ihtiva eden alternatif dünya birliği konusunda çalışmalar hızlanmalı ve dünya beş ülkenin ağzına bakmaktan kurtulmalıdır. Birleşmiş Milletler Genel Kurul Kürsüsüne elinde haritalarla çıkıp asıl ve potansiyel hedeflerini açık eden Netenyahu ve temsil ettiği terör devleti karşısında İslam ülkeleri de Allah için sesini yükseltmelidir” açıklamasında bulundu.

    Türkiye ile Suriye’nin iş birliği ve uzlaşma zemininde daha fazla oyalanmadan buluşması ve İsrail ve destekçilerinin yaygın tehdidine karşı milli güvenlik unsurlarının tetikte ve teyakkuzda olması gerektiğini söyleyen Bahçeli, Türkiye içinde yuvalanmış, hücre hücre örgütlenmiş yabancı istihbarat uzantılarının deşifre edilmesi gerektiğini ifade etti.
    Sivil ve demokratik bir anayasayı Türkiye’ye ve Türk milletine kazandırmanın yeni yüzyılın en büyük demokratik başarısı olacağını dile getiren Bahçeli, 12 Eylül darbe döneminin kalın iz ve tortularını taşıyan mevcut anayasayla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin doğası ve sistemsel mimarisinin çeliştiğini belirtti.
    Yeni yasama yılında Meclis’in gündeminde yer alan kanun teklifleri hakkında konuşan Bahçeli, Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifi ile dokuzuncu yargı paketinin kısa süre içinde yasalaşacağına inandığını söyledi.

    “Özgür Özel sana diyorum, iddiaların aynen şahsın gibi çürüktür”

    Sinan Ateş Davası ve CHP lideri Özgür Özel hakkında konuşan Bahçeli, “Kendi ittifaklarına iyiler, bizim ittifakımıza da kötüler diyen provokatör CHP Genel Başkanı’nın mahkeme kapılarında bir avuç MHP düşmanıyla esip gürlemesi, batık gemiler gibi siyasi ahlaksızlığın meçhul sahillerine düşe kalka sürüklenmesi tek kelimeyle yüzsüzlüktür. Ne kadar Türkiye karşıtı, layüsel, laçka, lekeli ve icazetli sima varsa, hepsi bir olmuş, görülen bir cinayet davası münasebetiyle Milliyetçi Hareket Partisi’ni ve dava arkadaşlarımızı şerefsizce suçlamaya kalkışmışlardır. Eski veya yeni fark etmez, bazı partilerin genel başkanları, kifayetsiz muhabirler, ekranları fitne fesat yayan bir kısım karanlık televizyon kanalları ayak üstü mahkeme kurmuşlar, bilirkişi, hakim ve savcı rolüne soyunarak partimizi, dava arkadaşlarımızı namertliğe dahi taş çıkartan bir iştahla yargılamaya tevessül etmişlerdir. Milliyetçi Hareket Partisi Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve ikincisi dün başlayan malum davanın duruşmalarını dikkatle takip etmektedir. Çok söze gerek yoktur. Aslında buna değecek hiç kimse yoktur. Ben az söyleyeyim, muhatapları çok anlasın, bizim için yeterlidir. Özgür Özel sana diyorum, iddiaların aynen şahsın gibi çürüktür, bastığın yaş tahta, bindiğin patlak lastikli dolmuş, tutsağı olduğun tezvirat cambazlığı seni hiçbir yere götürmeyecektir” dedi.

  • Dışişleri’nden Hartum Büyükelçiliği saldırısına kınama

    Dışişleri’nden Hartum Büyükelçiliği saldırısına kınama

    Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, şunlar kaydedildi:

    “Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Hartum Büyükelçiliği konutuna yapılan saldırıyı, uluslararası hukuk ve diplomatik normların açık bir ihlali olarak değerlendirmekte ve kınamaktadır. Türkiye, tüm tarafları uluslararası hukuka saygı göstermeye çağırmakta ve diplomatik misyonların dokunulmazlığının, Viyana Diplomatik İlişkiler Sözleşmesi uyarınca korunmasının önemini vurgulamaktadır. Türkiye, Sudan’da ateşkes sağlanması ve kalıcı barışın tesis edilmesi yönündeki çabalarına kararlılıkla devam edecektir.”

  • Bahçeli: “Başka Türkiye yok”

    Bahçeli: “Başka Türkiye yok”

    Bugün, Meclis’in 28. Dönem 3. Yasama Yılı başladı.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni yasama yılının ilk grup toplantısında konuştu.

    Bahçeli, sözlerine birlik ve beraberlik mesajı vererek başlarken “Türk milleti büyük ve güçlü bir ailedir. Birbirimize sarılmak zorundayız. En emin, en merhametli sığınağımızdır. Değişim kisvesi altında, kaynak ve kök değerlerinden kopmak bize göre değildir.” ifadelerini kullandı.

    Bahçeli, yeni yasama döneminde Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi ile 9. Yargı Paketi’nin kısa sürede yasalacağına inandığını belirtip MHP’nin ve Cumhur İttifakı, millete verdiği sözleri tutacağına dikkat çekti.

    Bahçeli, “İttifakımız Türkiye’nin parlak geleceğinin müjdesidir. İttifakımız, ekonomik ve siyasi istikrarın güvencesidir.” dedi.

    İsrail’in Lübnan saldırılarına da sert tepki gösteren MHP lideri, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) fonksiyonel yapısının değişmesi gerektiğini dile getirip “BM Genel Kurul toplantılarının boykotu gündeme alınmalıdır.” ifadelerini kullandı.

    Bahçeli, eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetine ilişkin de açıklamalarda bulunup “MHP’ye organize Pensilvanya operasyonu çekenlere MHP ve ülkü ocaklarını çiğnetmem.” dedi.

    “BAŞARILAR DİLİYORUM”

    Bahçeli’nin açıklamaları şöyle:

    TBMM’nin 28. dönem 3. yasama yılını hem ilk grup toplantısını yapacağız hem de 15 itibarıyla Genel Kurul’un gerçekleşmesi ile yasama çalışmalarına başlayacağız. 3 yasama yılının siyasi partilere, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Vekillerimize başarılar diliyorum.

    Başa gelen çekilir anlayışını reddeden Türk milleti varlık ve onur mücadelesinin delinmez çatısını şaşmaz iradesiyle övmüş ve adına TBMM demiştir.

    “SİYASET MİLLETE HİZMET İÇİNDİR”

    Siyasette kaçınılmaz yenilgi ve zaferler yoktur. Siyaset, bugünü es geçmeyen, geçmişe yüz çevirmeyen sorumluluk kültürü, mutabakat kümesidir. 28. dönem TBMM’de görev alan her vekilin bu tarihe bağlı olması, vatan ve var oluş borcudur. Bu borç istiklal ve istikbal ödevidir. Geleceğin koordinatlarını dosdoğru çizmek ancak ileri görüşlü, irade ve sezgi gücü yüksek toplum ve milletlerin harcıdır. Siyaset millete hizmet içindir.

    Kardeşçe yaşamak, erdemli bir hayatın izinden yürümek milli ve manevi hükümler kapsamında yol haritamızı belirlemek varken birbimizi hırpalayıp şeytanlaştırmak şerden çöpten meseleler etrafında savaş boyaları süremenin bedeli ve vebali gaflet ve delalettir. Başka Türkiye yoktur. Türk milleti büyük ve güçlü bir ailedir. Birbirimize sarılmak zorundayız. En emin, en merhametli sığınağımızdır. Değişim kisvesi altında, kaynak ve kök değerlerinden kopmak bize göre değildir. Ateşin ortasından kıvılcım saymak hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Artık bir kader ve karar anında bulunuyoruz.

    Ülkemizi pençesine alan tehlikeli akıntının önünü almak lazım. Adalet ve hakkaniyetin sözünü eden çok olsa da sadık kalan çok sayıda azdır. İnsan hak ve hukuku ayaklar altındadır. Kardeşçe yaşamak varken birbirimizi hırpalayıp şeytanlaşarak yaşam gaflettir. Yol yakınken herkes elini husumet tetiğinden çekmeli. Başka Türkiye yoktur. Başka bir bölgede sığıntı gibi gezeceğim bir yer yoktur. Türk milletinin her ferdi birbirine sıkı sıkı bağlamakla mükelleftir. Sadece cami ve düğün alaylarında değil, hayatın her alanında direniş göstermeliyiz. Türk milleti büyük ve güçlü bir ailedir.

    “EL VE ÇITA YÜKSELTMEKTEDİR”

    Çağın gerisinde kalmak, gönül köprülerini yıkmak herkesi uyarıyorum ki tarihin harabelerine karışmakla eş anlamlıdır. Güçlenmiş vahşet, küresel sömürgecilik sadece Türk İslam alemine değil beşeriyetin tamamına pusu kurmuştur. Bu pusuda valimler insanlık vicdanını doğrudan hedef almıştır. Küresel arenada emperyalist azgınlığın yapı taşlarını döşediği korku imparatorluğu seri cinayetlerin devamlığı el ve çıta yükseltmektedir. İnsani krizler adeta volkan gibi patlamaktadır.

    “CUMHUR İTTİFAKI’NI YAŞATACAĞIZ”

    Dağıtılmak istenen birliğimiz ve dirliğimizdir. Buna göz yumamayız. Hedef aklınan milli birlik ve varlığımızdır. Tüm dünya duysun ki ölümüz şehit, dirimiz yiğit, karşımızdaki müfrit, direncimiz ve dirayetimiz müthiştir.

    Şansınız denemek isteyen varsa buyursun gelsin. İç cephemizi hedef alanlar iyi duysun. Cumhur İttifakı’nı yaşatacağız. Bizde sosyal medya suikastlerine boyun eğecek fıtrat yoktur. Cumhur ittifakına sahip çıkacağız. Birliğimiz ve beraberliğimiz devam edecek.

    İSRAİL ORDUSU’NUN LÜBNAN SALDIRILARI

    Gazze’de imdat ve yardım çığlıklarını duyan Türkiye dışında duyan son derece azdır. Bölgesel savaşın çıkıp çıkmayacağını beklemek nedir? Savaş çıkacağı kadar çıkmıştır. İsrail’in kontrolden çıkan haydut devlet örneğinin sürümüdür.

    ABD takviyeli İsrail terör devleti orta Doğu’nun tamamına musallat olmuş, suikastlarını otomatiğe bağlamıştır. Nasrallah’ın katli ve diğer operasyonlar başka yorum yapmamıza engeldir. Savaşın sadece ortadoğu ile sınırlı kalacağını düşünenler yanılmaktadır. Sürek avı etki alanını genişleterek neredeyse vatanımızın sınırlarına dayanacaktır. İsrail’in sabotajlarının Türkiye’ye mesaj olduğunu inkar etmek söz konusu değildir. Haniye’nin Nasrallah’ın sonra ile ölümleri birbirleri ile bağlantılı vahim olaylardan bazılarıdır. Küresel güçler Ortadoğu’ya darbe indirmektedir.

    BMGK’YE TEPKİ

    Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin fonksiyonel yapısı değişmeli, aksi halde BM Genel Kurul toplantılarının boykotu gündeme alınmalıdır.

    BM’nin acilen devreye girip müdahale etmesini bırakın bu takati bile yok.

    ABD BM temsilcisinin dediği veto yetkimizi çıkarlarımızı gözetmek için kullanıyoruz demişti. Bu ifadeler dayatmadır. Kuvvet kimse ise sözün sahibi odur demektir. Diğer toplumların çıkarı ne olacaktır.

    BMGK yapısı reforme edilmelidir. Aynı zamanda ülkelerin eşit katılım ve oy hakkının alternatif dünya birliği konusunda çalışmlar hızlanmalı ve dünya 5 ülkenin ağzına bakmaktan kurtulmalıdır.

    BM’de haritalarla çıkıp haritalarda Netanyahu’nun terör devleti kurma çabasına isimlerin başlarında Emir, Sultan olanların sessizliği neden susmaktadır. Ne zaman birlik meşalesi yakılacaktır. Sivil ve masum insanlar ölürken rahat uyku uyumak haram değil midir? Dünya 5 ülkenin ağzına bakmaktan kurtulmalı. İslam ülkeleri nereye gizlenmiştir? İslam ülkeleri de sesini yükseltmelidir.

    “CUMHUR İTTİFAKI TÜRKİYE’NİN GÜVENCESİDİR”

    Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi ile 9. Yargı Paketi’nin kısa sürede yasalacağına inanıyorum. MHP ve Cumhur İttifakı, milletimize verdiği sözleri tutucaktır. İttifakımız Türkiye’nin parlak geleceğinin müjdesidir. İttifakımız, ekonomik ve siyasi istikrarın güvencesidir.

    SİNAN ATEŞ DAVASI

    Ne kadar Türkiye karşıtı varsa bir olmuş görülen bir cinayet davası ile MHP’yi şerefsizce suçlamaya kalkmıştır. Bazı parti genel başkanları, kifayetsiz muhabirler ayak üstü mahkeme kurup savcı ve hakim rolüne soyunup arkadaşlarımızı yargılamaya girişmiştir. Önce aynaya bakacaklar, şeref ve haysiyetleri el verdiği ölçüde konuşacaklar. Malum davanın duruşmalarını dikkatle takip etmekteyiz. Bizim için yeterlidir. MHP’ye organize Pensilvanya operasyonu çekenlere MHP ve ülkü ocaklarını çiğnetmem. Alayını birden heyecanla beklerim. Özgür Özel, iddialıların şahsın gibi çürüktür.

    Herkes haddini bilsin, hudut ihlalinden kaçınsın. Kapımızın önünde baykuş öttürmeyiz, akbabaların da katlarını yolarız. MHP’yi sorgulayamazsınız.

  • Erdoğan: En büyük tepkiyi İslam ülkeleri vermeli

    Erdoğan: En büyük tepkiyi İslam ülkeleri vermeli

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı sonrası Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Millete Sesleniş konuşmasını gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine toplantısında ekonomiden güvenliğe, dış politikadan ticarete pek çok konuyu istişare ettiklerini belirterek, ”Kabine toplantımıza katkı veren tüm bakanlarımıza ve bürokratlarımıza teşekkür ediyor, aldığımız kararların ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bölgemizde her gün bir yenisi patlak veren krizlere rağmen Türkiye’nin refahı, huzuru, güvenliği için koşturmaya devam ediyoruz. Yine açılışlar, toplantılar ve ziyaretlerle dolu bir üç haftayı daha geride bıraktık. 13 Eylül tarihinde mensubu ve mezunu olmaktan her zaman iftihar ettiğim Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi’nin açılışını gerçekleştirdik” dedi.

    Marmara Denizi’ne hâkim 2,5 hektarlık arazi üzerinde toplam 12 milyar liralık yatırımla hayata geçirilen külliyenin üniversite ve tüm öğrencilere hayırlı olmasını temenni eden Erdoğan, ”Bir buçuk asra yaklaşan tarihinde Türkiye’ye büyük hizmetlerde bulunmuş nice insan yetiştiren Marmara Üniversitemize böyle bir eseri kazandırmak şahsım için ayrı bir bahtiyarlık kaynağıydı. Bugün bir kez daha üzerimde hakkı olan hocalarımı şükranla yad ediyor, vefat edenlere Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlıklı ömürler niyaz ediyorum. Yine bu vesileyle yeni akademik yılda tüm hocalarımıza ve üniversite öğrencilerimize üstün başarılar diliyorum” diye konuştu.

    “Ayrılıkçı gündemlerin körüklenmesinin gerisinde hangi niyetlerin olduğu bellidir”

    Bosna-Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Denis Beçiroviç’in Türkiye’ye yaptığı çalışma ziyaretinin oldukça verimli geçtiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren üst aklın, son aylarda Balkanlar’da da toplumsal fay hatlarını kaşıdığını görüyoruz. Ayrılıkçı gündemlerin körüklenmesinin gerisinde hangi niyetlerin olduğu bellidir. Türkiye olarak biz Balkanlar’da, özellikle de Bosna-Hersek’te barıştan, huzurdan ve istikrarın korunmasından yanayız. Bu konudaki hassasiyetimizi, Demokratik Eylem Partisi Genel Başkanı Bakir İzetbegoviç’e de geçtiğimiz günlerde İstanbul’da ifade ettim. İnşallah bundan sonra da Bosna-Hersek’in yanında olmayı sürdüreceğiz. Bu sene ‘Peygamberimiz ve Şahsiyet İnşası’ temasıyla idrak edilen Mevlid-i Nebi Haftası’nda Diyanet camiamızla bir araya geldik. Rabbim, bizlere son nefesimize kadar Rasulullah Efendimizin izinden yürümeyi, onun örnek hayatı ve ahlakıyla şahsiyetimizi şekillendirmeyi nasip eylesin diyorum. Ülkemizde ve dünyanın farklı köşelerinde irşat faaliyetlerinde bulunan, Din-i Mübin’i İslam’ın yayılması ve yaşanması için mücadele eden, ‘iman kalesinin muhafızları’ olarak gördüğümüz tüm hocalarımıza şükranlarımı sunuyor; kendilerine Mevla’dan muvaffakiyetler diliyorum” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, son yıllarda bilhassa 15 Temmuz gecesi sergiledikleri yürekli duruş akabinde Diyanet teşkilatına yönelik sinsi bir kampanya yürütüldüğünü belirterek, ”28 Şubat döneminden gayet iyi hatırladığımız faşizan manşetlerin tekrar atılmaya başlanması da bu linç kampanyasının bir parçasıdır. Ellerine geçirdikleri her fırsatta manşetleriyle darbecilere selam çakanlar; bakıyorsunuz bugün de 28 Şubat zihniyetini ‘başörtülü, çarşaflı, sakallı, cüppeli’ diyerek yeniden hortlatmaya çalışıyor. Yıllarca millete yaşam tarzı dayatanlar, şimdi farklı yaşam tarzlarının hayatın bütün alanlarında görünür olmasından rahatsızlık duyuyor, milletimizin bazı kesimlerini adeta ‘öcü’ gibi göstermeye kalkıyor. Şunun bilinmesini isterim: Bu devlet, hiçbir ayrım yapmadan tüm kurumlarıyla milletindir. Devletin sahibi; hangi inanca, kökene, siyasi görüşe mensup olursa olsun, 85 milyonun tamamıdır” diye konuştu.

    İnsanların kılık kıyafetinden dolayı devletin belli kurumlarına giremediği dönemlerin artık sona erdiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”İnsanımızın başörtüsünden, saçından, sakalından, çarşafından dolayı ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü günler, artık mazide kalmıştır. İnsanımızın takunyalı, tarikatçı, cemaatçi, inançlı-inançsız diye ayrımcılığa uğradığı günler, artık geride kalmıştır. Sırf başındaki örtüsünden dolayı annelerin çocuklarını lojmanlarda ziyaret edemediği, yemin törenine dahi katılamadığı o kötü günler, artık tamamen geride kalmıştır. Biz kez daha açıkça ifade ediyorum. Bu makamlarda olduğumuz müddetçe Allah’ın izniyle hiç kimse o kara günleri bir daha geri getiremeyecektir. Bedel ödeyerek milletimize kazandırdığımız hak ve hürriyetlerin vesayet heveslileri tarafından gasp edilmesine kesinlikle izin vermeyeceğiz. Demokrasiyi hazmetmekte sorunu onlarla da mücadelemizi hukuk zemininde sonuna kadar devam ettireceğiz” açıklamasını yaptı.

    “23 yıldır ‘güven veren ve erişilebilir adalet’ hedefimizden asla kopmadık”

    Adalet hizmetlerinde Türkiye’yi hak ettiği yere getirmek için yoğun gayret sarf ettiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”23 yıldır ‘güven veren ve erişilebilir adalet’ hedefimizden asla kopmadık. 2002 yılında 9 bin civarında olan hakim-savcı sayımız, 15 Temmuz’da yaşadığımız ihanete rağmen yaklaşık üç kat artışla bugün 25 bini geçti. Nicelikle beraber niteliğin de artırılmasına öncelik veriyoruz. İlk kez bu sene uygulamaya geçirdiğimiz ‘yardımcılık’ müessesesiyle hâkim ve savcı adaylarımızın usta-çırak ilişkisi içinde mesleğe daha donanımlı bir şekilde hazırlanmasını amaçlıyoruz. Yeni modelle Akademi’deki eğitimlerine başlayan bin 76 hakim ve savcı yardımcımızı tekrar tebrik ediyor, hepsine başarılar diliyorum. Bağımsız, tarafsız, adil ve etkili bir yargı sisteminin kökleşmesi için bundan sonra da çalışmayı sürdüreceğiz” diye konuştu.

    İnfaz sistemiyle ilgili zaman zaman medyaya da yansıyan bazı tartışmaları yakından takip ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Vicdanları rahatlatacak, toplumda devlete olan güveni güçlendirecek, özellikle de “cezasızlık” algısının önüne geçecek adımları, Meclisimizle işbirliği içinde mutlaka mutlaka atacağız. 18 Eylül’de başarı ödüllerini takdim ettiğimiz, ülkemizi yurt dışında gururla temsil eden müteahhitlerimizi buradan bir kez daha kutluyorum. Firma sayısı itibarıyla Çin’den sonra ikinci sırada olduğumuz bu sektörde, inşallah gelirlerimizi de hak ettiği seviyelere getireceğiz” şeklinde konuştu.

    “85 milyonun emniyeti, huzuru, ülkemizin birlik ve beraberliği için fedakârca çalışan güvenlik kuvvetlerimizle gurur duyuyoruz” diyen Erdoğan, ”Jandarma ve Emniyet Teşkilatımızın emrine verdiğimiz 7 bin 204 yeni aracın özellikle asayiş ve trafik hizmetlerinde kendilerine çok ciddi kolaylık sağlayacağına inanıyorum. Her zaman söylüyorum: Bizim polisimiz, jandarmamız, askerimiz vatandaşımıza karşı müşfik; ama suç işleyenlere, suçta kibirlenenlere karşı daima tavizsiz olmalıdır. Vazifesini hakka, hukuka, ahlaka uygun şekilde icra eden tüm güvenlik görevlilerimizin Türkiye Cumhurbaşkanı olarak her zaman yanındayım. Bu vesileyle geçtiğimiz günlerde kalleşçe şehit edilen Polis Memurumuz Şeyda Yılmaz’ın şahsında tüm şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Yeni araçlarımızın emniyet ve jandarma ekiplerimize tekrar hayırlı-uğurlu olmasını temenni ediyorum” dedi.

    Liglerin başlamasıyla birlikte Süper Lig futbol kulüplerinin bir kısmını ve Türkiye Futbol Federasyonu yönetimini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kabul ettiklerini belirten Erdoğan, ”Bu sene tüm liglerimizde rekabet, centilmenlik ve fair play seviyesi yüksek bir futbol şöleni izlemeyi arzu ediyoruz. Bu konuda tüm futbol kulüplerimizden, tüm yönetici ve sporcularımızdan azami hassasiyet bekliyorum. Dün, 37’nci Erkekler Cumhurbaşkanlığı Kupası’yla açılışını yaptığımız Basketbol Gelişim Merkezimizin de Türk basketboluna ve gençlerimize hayırlı olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.

    Birleşmiş Milletler’in 79’uncu Genel Kuruluna iştirak etmek üzere gittikleri New York’ta 4 gün boyunca oldukça verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini aktaran Erdoğan, ”Düşünce kuruluşlarından Türk-Amerikan toplumu temsilcileriyle, uluslararası yatırımcılardan devlet ve hükümet başkanlarına kadar çok çeşitli kesimlerle bir araya geldik. Bu kapsamda İran, Sırbistan, Ukrayna, Maldivler ve Gine Bişau cumhurbaşkanları, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı, Kuveyt Veliaht Prensi, Arnavutluk, Pakistan, Irak, Lübnan, İtalya, Almanya, Hollanda, Yunanistan ve Ermenistan başbakanları, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı ile verimli istişarelerimiz oldu” açıklamasını yaptı.

    2021 yılında hizmete açılan Birleşmiş Milletlerin tam karşısındaki Türkevi binasının bu yıl da görüşmelere ev sahipliği yaptığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Birleşmiş Miletlerle birlikte Türkevi’miz de küresel diplomasinin nabzının attığı merkezlerden biri haline geldi. New York’u her ziyaretimizde görenleri kendine hayran bırakan böyle bir eseri ülkemize kazandırmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Ana muhalefet partisinin devrik eski genel başkanının Türkevi’nden niçin bu kadar rahatsız olduğunu da açıkçası anlayamıyoruz. Türkevi binamız, tıpkı şu an çatısı altında olduğumuz Cumhurbaşkanlığı Külliyemiz gibi 85 milyonundur, 85 milyonun iftihar vesilesidir. Kapısı da, milletin evi gibi Türk milletinin her bir ferdine açıktır. Bunda ayıplanacak, eleştirilecek bir durum da göremiyoruz. Türkiye’nin başarılarına sevinmek yerine bundan gocunanları bugün bir kez daha milletimizin vicdanına havale ediyoruz“ açıklamasını yaptı.

    24 Eylül Salı günü Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna hitap ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Hitabımda İsrail’in Gazze halkına uyguladığı soykırım başta olmak üzere bölgemizdeki çatışmalara ve zulümlere özellikle dikkat çektim. Küresel barış ve güvenliğin ‘5 ayrıcalıklı’ ülkenin keyfine bırakılmaması gerektiğini ‘Dünya 5’ten büyüktür’ şiarımızla tekrar ifade ettim. Yine konuşmamızda Türkiye’nin dış politika vizyonuna dair kapsamlı bir ufuk turu yaptık. Tüm görüşmelerimde yaklaşan kış mevsimi öncesinde insanlık olarak Filistin halkına yönelik yardımlarımızı artırmamız gerektiğini dile getirdim. Gerek Genel Kurul salonunda, gerekse daha sonraki görüşmelerimizde aldığımız tepkiler son derece olumluydu. Verdiğimiz mesajlarla bir kez daha insanlığın ortak vicdanına tercüman olduğumuzu gördük. Türkiye bugün özgürlük için, adalet için, hak ve hakkaniyet için mücadele eden tüm mazlumların küresel platformdaki sesi haline gelmiştir. Bundan ülkemiz ve milletimiz adına onur duyuyoruz” dedi.

    New York ziyaretleri sırasında İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarını daha da artırdığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Son iki haftada İsrail’in saldırılarında aralarında çok sayıda çocuğun da olduğu bini aşkın Lübnanlı hayatını kaybetti. İsrail saldırılarında vefat eden tüm kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyor, Lübnan halkına tekrar taziyelerimi iletiyorum. Lübnan Başbakanı Mikati’yle görüşmemizde Türkiye’nin güçlü desteğinin yanlarında olduğunu çok net biçimde söyledim. İlk etapta acil ilaç ve tıbbi malzeme yardımımızı bölgeye süratle gönderdik. 30 ton insani yardım malzemesi çarşamba günü Beyrut’a ulaştı. Güvenlik şartları elverdiği ölçüde yardımlarımızı devam ettireceğiz. Tabii İsrail’in sivil-asker ayrımı gözetmeden sürdürdüğü saldırılara bağlı olarak, Lübnanlı kardeşlerimizin ihtiyaçları da katlanarak artıyor. Şimdiden yüzbinlerce sivil yerlerinden edildi. Milletimizin yüz akı olan sivil toplum kuruluşlarımız, zor koşullara rağmen sahadalar; insani yardım noktasında ellerinden geleni yapıyorlar. Biz de İsrail’in saldırılarını durdurması için diplomatik temaslarımıza hız verdik. Dışişleri Bakanımız, MİT Başkanımız ve diğer yetkililerimiz bu noktada muhataplarıyla yoğun temas halinde” diye konuştu.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası toplumun İsrail’in tüm bölgeyi ateşe atan bu haydutluğuna daha fazla sessiz kalamayacağını belirterek, ”Şayet Güvenlik Konseyi gerekli iradeyi göstermezse, Genel Kurul’un 1950 tarihli Barış İçin Birlik kararında olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisi süratle devreye alınmalıdır” dedi.

    Bu süreçte aslolanın İslam dünyasının tavrı olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Gazze, Batı Şeria ve Lübnan’da yaşanan zulme en büyük tepkiyi İslam ülkeleri vermelidir. Müslümanlar olarak zulmü engelleme ve mazluma el uzatma noktasında, bizim tüm dünyaya liderlik yapmamız gerekiyor. Kardeşlerimize önce biz sahip çıkmazsak, başkalarının destek olmasını zaten bekleyemeyiz. Ancak bu konuda ilk günden beri maalesef ciddi bir zafiyet yaşanıyor. İsrail hükümetini Hamas’ın kabul ettiğini açıkladığı ateşkese zorlayacak ekonomik, ticari ve diplomatik adımlar atılmıyor. Bu atalet karşısında üzüntü duyduğumuzu özellikle söylemek isterim. Oysa bugün Merhum Cahit Zarifoğlu’nun o veciz ifadesiyle “Filistin her mümin kulun önündeki bir sınav kağıdıdır. Bugün Filistin ve Lübnan’a sahip çıkmak, insanlığa sahip çıkmak; barışa, farklı inançların bir arada yaşama kültürüne sahip çıkmak demektir” dedi.
    Bugün İsrail’in katliam politikalarıyla nesiller boyu devam edecek husumet tohumları serpmekte olduğunu, ona destek verenlerin de bu suça ortak olduğunu kaydeden Erdoğan şunları söyledi:
    “İsrail, dozunu artırdığı devlet terörüyle sadece uluslararası hukuka olan inancı değil, kendisine destek veren ülkelerin itibarını da yok etmektedir. Gözünü kan ve nefret bürümüş bir avuç radikal siyonist, bölgemizi ve tüm dünyayı ateşe atmaktadır. Açık söylüyorum, biz bu zulme, bu barbarlığa asla rıza göstermeyiz. Siyonist lobinin şahsımızı hedef alan hadsizliklerine de boyun eğmeyiz. Ne pahasına olursa olsun bugüne kadar hakkı haykırmaktan çekinmedik, hiçbir zaman da çekinmeyeceğiz. İslam alemini ve dünyanın vicdan sahibi tüm ülkelerini bu modern barbarlığa karşı birleşmeye davet ediyorum. İsrail’e karşı ‘insanlık ittifakının’ kurulmadığı her gün, bilinmelidir ki tehlike daha da büyüyecektir. İsrail’in uyguladığı mezalimin yol açtığı sorunlar, eninde sonunda herkesin kapısını çalacak. Tıpkı DEAŞ gibi, tıpkı YPG saflarında kan döken yabancı teröristler gibi İsrail’in saldırılarının etkileri katliamı tribünden seyredenlere de ulaşacak. Türkiye olarak insanlığın aynı yanlışa tekrar düşmesini istemiyoruz. Müslüman, Musevi, Hristiyan demeden bölgemizdeki herkesin huzuru için uluslararası toplumu ve İslam alemini harekete geçmeye çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.

    Kabine Toplantısı’nda İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ve Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın sunumlarını dinlediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Göç yönetimiyle ilgili yürütülen çalışmaları kapsamlı bir şekilde ele aldık. Düzensiz göçü kaynağında engellemeye dönük çabalarımız sürüyor. Ülkemizdeki sığınmacıların güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşlerine dair eylem planımızı, tüm paydaşlarla istişare içinde oluşturuyoruz. Her zaman söylediğimiz gibi; bu ülkeye bir daha Boraltan Köprüsü utancını yaşatmadan, kardeşlik hukukumuza halel getirmeden, ülkemizin ticari ve ekonomik çıkarlarına zarar vermeden bu hassas süreci çok boyutlu bir şekilde yönetiyoruz. Yeni düzensiz göç akınlarına karşı tedbirlerimizi de sınır ötesinde alıyoruz. 12’nci Kalkınma Planımızla uyumlu olarak hazırlanan Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejimizi yakında kamuoyumuzla paylaşacağız. Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz ve Konya Ovası’na özel olarak odaklanacağız. Bu bölgelerimizde sulama yatırımlarını tamamlamayı, akıllı tarım uygulamalarına hızla geçmeyi, kırsal ekonomileri çeşitlendirmeyi ve turizm gelirlerini artırmayı hedefliyoruz” açıklamasını yaptı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Özel sektörümüz için ‘Yerel Kalkınma Hamlesi’ teşvik programını da önümüzdeki haftalarda ilan edeceğiz. Bugün ayrıca ülkemizin ticari hayatını zehirleyen fırsatçılık sorununa karşı aldığımız tedbirleri masaya yatırdık. Vatandaşın rızkına göz dikenlere göz açtırmamakta kararlıyız. Fahiş fiyat artışı yapanlar ile etiket oyunlarıyla milletimizi kandırmaya çalışanlara karşı denetimlerimizi daha da sıkılaştıracağız. Pek çok sektörde tamahkarlıktan kaynaklı fiyat köpüğünün yavaş yavaş ortadan kalktığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu daha da hızlanacaktır” değerlendirmesini yaptı.

  • TBMM Başkanı Kurtulmuş:

    TBMM Başkanı Kurtulmuş:

    Kurtulmuş, 28’nci Dönem 2. Yasama yılını değerlendirdi. Kurtulmuş, 28. Yasama döneminde iki bin 442 kanun teklifi verildiğini hatırlatarak, “Halihazırda Genel Kurul gündeminde 76, komisyonlarda ise 2 bin 153 kanun teklifi bulunmaktadır. Yine bu yasama dönemi içerisinde 4 kanun teklifi, Cumhurbaşkanı tarafından TBMM’ye sunulmuştur. 28’nci Yasama Dönemi’nde, toplam 73 kanun kabul edilmiş, 54 TBMM Başkanlığı kararı alınmıştır. 28’nci Yasama Döneminde, Genel kurul ve komisyonlarda 468 birleşim gerçekleştirilmiş. Toplam bin 512 saat 49 dakika toplantı yapılmış ve bu çerçevede 55 bin 459 sayfa tutanak tutulmuştur” ifadelerini kullandı.

    Kurtulmuş, Genel Kurul yaralayıcı sözlerin ve kavga görüntülerinin çıkmasından ötürü rahatsızlığını ifade ederek, “Bu anlamda bu görüntülerin TBMM’ye, Türkiye siyasetine yakışmadığının bir kere daha altını çizmek isterim. Bütün milletvekili arkadaşlarımızı, bu konuda daha hassas davranmaya davet ediyorum. Ayrıca hemen dönemin başında; parti gruplarına yapacağım ziyaretlerde de dile getireceğim konulardan birisi de budur” diye konuştu.

    Kurtulmuş Anayasa konusunda şöyle konuştu:

    “Yeni bir Anayasa TBMM’nin ödevlerinden biridir. Sivil, demokrat, katılımcı, güçler ayrılığı prensibini bütünüyle benimsemiş, Türkiye’nin gerçeklerine uygun ve milletimizin ihtiyaçlarını karşılayacak bir Anayasa çalışmasının yapılması zorunludur. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz yasama yılında, bu konuyla ilgili olarak bütün siyasi partilerle temaslarımızı sürdürdük. O günkü şartlar içerisinde kategorik olarak hiçbir siyasi parti, kapıyı kapatmadı. Zaten görüşmelerine başlamadan evvel parlamentoda grubu bulunan ya da temsil edilen bütün siyasi partilerin, parti metinlerini inceledik. Hepsinde ya, ‘Yeni anayasa’ tabiri ya da, ‘Anayasanın köklü bir değişiklik yapılması talebi yer alıyor. Dolayısıyla parlamentoda bulunan siyasi partilerimizin tamamı anayasa konusunda; ya parti programlarında ya seçim beyannamelerinde bu zorunluluğu dile getirmiş vaziyettedir. Dolayısıyla bundan sonra da, bu zemini gerçekten demokratik üslup içerisinde tartışmaya açık tutulması ve bu müzakerelerin gerçekleştirilmesi için üzerime düşen sorumluluğu yerine getirmeye gayret edeceğim.”

    Kurtulmuş, Anayasa’nın içeriğine ilişkin görüş beyan edilmediğini hatırlatarak, “Sadece yönteme ilişkin ve tüm partilerin katıldığı, katılımcı ve bütün Türkiye’yi kapsayan, kuşatıcı bir anayasanın yapılması gerektiğinin üzerinde durduk. Bu çerçevede ilk 4 madde konusunda, parlamentomuzda temsil edilen partilerimizin hemen hemen tamamına yakınının herhangi bir iddiasının, teklifinin ya da bir sorununun olmadığını görüyoruz. Bundan dolayı ilk 4 madde hakkında yapılacak herhangi bir tartışmanın, sadece lüzumsuz gerilimlere ve zaman kaybına neden olacağını ifade etmek isterim. Dolayısıyla, Anayasa tartışmalarının şeffaf bir zemin içerisinde yapılması herhalde en hayati hususlardan birisidir. Ayrıca Parlamentoda grubu bulunan ve temsilcileri bulunan partilerin görüşlerinin alınması ve bu sürecin açık bir şekilde yürütülmesinin yanında üniversitelerin, hukuk camiasının, sivil toplum kuruluşlarının görüşü olan bütün kesimlerin, ‘Biz de bu konudaki teklife sahibiz’ diyen bütün kesimlerin görüşlerinin alınacağı, süre biraz uzun olabilir ancak bu tartışmaları olgunlaştırılacağı bir dönemin yürütülmesini TBMM Başkanlığı olarak kendi yükümüz sayıyoruz” şeklinde konuştu.

    Rusya ziyaretinde Türkiye’nin BRICS başvurusunun da gündeme geldiğini söyleyen Kurtulmuş, “Türkiye’nin de böyle bir platformun içerisinde olmasına müspet baktıklarını gördük. Ancak tabii BRICS, dünyada şu anda var olan ve yıllardır devam eden oluşumlar gibi, netleşmiş, kesinleşmiş bir oluşum olmadığı aşikardır. Henüz bir platform şeklindedir, öyle görmek lazım. Gelişme potansiyeli olan, ekonomileri ve nüfusları itibariyle dünyanın önemli bölgelerinde bulunan güç merkezleri özelliğine kavuşmak üzere olan bazı ülkeleri temsil ediyor. Bunun nasıl gelişeceğini ve ilerleyeceğini biz de zaman içerisinde göreceğiz. Ama Türkiye’nin çok taraflı diplomasinin bir gereği olarak, bugün bile aynı anda birden fazla yerle ilişkisini sürdürebilen bir ülkedir. Türkiye’nin bütün bu ilişkileri sürdürürken tekrar söylüyorum; Türkiye, ne doğunun ne batının ne kuzeyin ne güneyin paraleline ya da peykine düşecek bir ülke değildir”

    İsrail’in Lübnan’a gerçekleştirdiği saldırıda hayatını kaybeden Nasrallah ile ilgili sosyal medya paylaşımına ilişkin olarak Kurtulmuş, “Bu açıklamayı kendi inisiyatifim dahilinde yaptım. Şunu söyleyeyim; İsrail’in bu tavrı karşısında herkesin şunu görmesi lazım. İsrail bu Filistinlidir, Arap’tır, Acem’dir, Türk’tür, Sünni’dir, Şii’dir. Hatta ve hatta bu Hristiyan’dır, Dürzi’dir diye ayırt etmiyor. İsrail bu bölge halklarının tamamına karşı bir savaş yürütüyor. Keşke bu meczup tavrı bıraksalar, bundan memnun oluruz. Ama herkese karşı ve bir devlet adabı içerisinde, devlet anlayışı içerisinde davranmıyor. Terör örgütü gibi davranıyor” şeklinde konuştu.

    Can Atalay konusunda Kurtulmuş, “Hukuken meselenin bundan sonraki kısmı hukuki süreçlerle ilgilidir. Sonuç almak bakımından Meclis’in bu aşamada yapabileceği bir şey yoktur” ifadelerini kullandı.