Kategori: Siyaset

  • Soylu Lütfen her anne ve baba bu aplikasyonu telefonuna indirsin

    İçİşleri Bakanı Süleyman Soylu, uyuşturucuyla mücadeleyi 2019’da çok daha üst noktaya taşımanın önemini vurgulayarak, “Tedbir aldık, sonuç aldık ama uyuşturucu meselesi boş bırakmaya gelmez. Uyuşturucu konusunda her birimizin panik halinde olması lazım” açıklamasında bulundu.

    Dünyadaki uyuşturucu arzında büyük artış olduğuna işaret eden Soylu, uyuşturucunun coğrafi konumu itibarıyla Türkiye üzerinden doğu ve batı arasında transfer edildiğini anlattı. 2018 Avrupa Uyuşturucu Raporu’na göre Avrupa Birliği erken uyarı sistemine dahil sentetik uyuşturucu madde tipi sayısının 670 olduğunu belirten Soylu, bunların yüzde 70’inin son 5 yıl içinde listeye dahil edildiğini bildirdi.

    “HER ANNE VE BABA BU APLİKASYONU MUTLAKA İNDİRSİN”

    “’Uyuma’ isimli bir aplikasyon yaptık” “Vatandaşlarımızın uyuşturucu ile ilgili durumları kolaylıkla bildirebilmeleri için ‘Uyuma’ isimli bir aplikasyon yaptık” diyen Soylu, “Şu ana kadar 26 bin 178 kişi bu uygulamayı indirdi ve 2 bin 405 ihbar yapıldı. Henüz bu bir başlangıç ama sayı halen çok az. Lütfen her anne ve baba bu aplikasyonu mutlaka telefonlarına indirsin. Bildirdiği andan itibaren çok kısa süre içerisinde emniyet görevlilerimiz olay yerinde olmaktadır. Gördüğü şüpheli durumları mutlaka bu uygulama üzerinden bize bildirsin” açıklamasında bulundu.

    Bakan Soylu, “Narko-rehber” ve “Narko-tır” gibi projelerle önemli eğitim faaliyetleri yürüttüklerini de hatırlattı.

    “HER BİRİMİZİN PANİK HALİNDE OLMASI LAZIM”

    Uyuşturucu terörüyle karşı karşıya olunduğunu ve buna karşı topyekun mücadeleyi ortaya koyduklarını kaydeden Bakan Soylu, şöyle konuştu: “Uyuşturucu konusunda her birimizin panik halinde olması lazım. Narkolog Projesi ortaya koyduk. Son 6 ayda 7 bine yakın uyuşturucu kullanan insanla yüz yüze anket gerçekleştirdik. Maalesef uyuşturucunun kullanım alanları sıralamasında ilk sırayı yüzde 40,7 ile insanların kendi evleri alıyor. İkinci yer yüzde 24,6 ile metruk binalar.” Gençlere de uyarılarda bulunan Soylu, “En kıymetlimiz sizlersiniz. Onun için genç nüfusumuzu bizim bir avantajımız değil, bu melanetlerle karşı karşıya bırakıp dezavantajımız haline getirmeye sizler de fırsat vermeyin” şeklinde konuştu.

    Mute
    Loaded: 0%
    Progress: 0%
    Remaining Time-0:00

  • Bursa’daki tazminat yakan boş çikolata kutusu TBMM kürsüsünde

    Kayışoğlu, “Hukuk daireleri son dönemlerde hukuka göre, kanuna göre, hele hele vicdanlarına göre karar vermeyip, gelen dosyaları işçinin aleyhine neticelendiriyor. İşçiler, maalesef haklarını alamadan böyle basit şeylerle yüzüstü kalıyorlar” dedi.

    Emine Arık’ın boş çikolata kutusunu aldığı için 16 yıldır çalıştığı kurumdan tazminatsız işten çıkartılması, TBMM gündemine taşındı. CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu , TBMM TV’den de yayınlanan konuşmasında, “Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; tanıştırayım, bu Emine Arık. Milyonlarca emekçiden biri. Bursa’da yaşıyor. Emine Arık 59 yaşında. Bursa’da belediyenin bir kurumunun taşeron şirketinde çalışıyordu. 16 yıl boyunca bir temizlik görevlisi olarak sabah işine gitti, akşam evine döndü. Hiçbir sorun yaşamadı; ne bir ihtar aldı ne bir disipline sevk edilme olayı yaşandı, evine ekmek götürdü. Eşi hasta ve gördüğünüz gibi sobalı bir evde yaşıyor. Emine Arık’ın tek derdi ekmeğini kazanmak, geçimini sağlamak ve bu şekilde hayatını idame ettirmek” dedi.

    ’16 YILLIK EMEK BOŞA GİDİYOR’

    Kayışoğlu, “Avrupa’da yaşayan işçiler gibi emekli olayım, gezeyim, turist olayım yurt dışını gezeyim gibi bir hayali yok; bizim ülkemizdeki milyonlarca işçi gibi. Emine Arık bir gün temizlik yaparken çöplerin bulunduğu bir depoda boş bir çikolata kutusu görüp alıyor” dedikten sonra, şöyle devam etti:

    “Emine Arık sizin, bizim gibi her gün kendisine, ailesine kıyafetler alan bir ablamız değil, malum, dikiş yapıyor, eskilerini onarıyor ve boş çikolata kutusunu da dikiş kutusu olarak kullanmak üzere evine götürüyor ve hukuk tarihine, iş hukuku literatürüne, içtihat tarihine de ‘boş çikolata kutusu davası’yla adını yazdırıyor. Tazminatsız olarak, iş yerinin güvenini sarstığı gerekçesiyle işten çıkarılıyor. Yapılan yargılamalar sonunda  16 yıllık emek boşa gidiyor. İş davalarıyla ilgili, hukuk daireleri son dönemlerde işçiler aleyhine kararlar veriyor yani hukuka göre, kanuna göre, hele hele vicdanlarına göre karar vermeyip gelen dosyaları sermayenin lehine, işçinin aleyhine neticelendiriyorlar ve işçiler, emekçiler maalesef haklarını alamadan böyle basit şeylerle yüzüstü kalıyorlar.”

    ‘TAZMİNATIN ÖDENMESİ İÇİN ÇALIŞACAĞIM’

    Kayışoğlu, “Adalete herkesin ihtiyacı var ama emeğinin karşılığını almak için yıllarca mahkemelere gidip gelen işçilerin, emekçilerin  çok daha fazla ihtiyacı var diyorum” dedi.

    Emine Arık’ın durumuyla  ilgili AK Parti Bursa Millevtvekili Efkan Ala ile tazminatın ödenmesiyle ilgili konuştuklarını belirten Kayışoğlu, “Bir boş çikolata kutusu yüzünden 16 yıllık emeğin harcanmaması gerekir. Arık’a tazminatın ödenmesi için çalışacağım” dedi.

  • Abdullah Gül’ün doktoru için 15 yıl hapis isteniyor!

    Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada tutuklu sanık Caner ile avukatı hazır bulundu. Duruşmada Cumhuriyet savcısı, araştırılacak başkaca bir husus bulunmadığını dile getirerek esasa ilişkin mütalaası açıklayacağını belirtti.

    GÜLEN’İN TALİMATI!

    İddia makamı sanık Caner’in, lise yıllarından itibaren FETÖ yapılanmasında yer aldığının, üniversite döneminde örgüt toplantılarına katıldığının, örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock’u kullandığının ve FETÖ elebaşı Fetullah Gülen‘in talimatıyla 2014’te kapatılan Bank Asya’ya para yatırdığının tespit edildiğini dile getirdi.

    SAVCI, 15 YILA KADAR HAPSİNİ İSTEDİ

    Caner’in, “FETÖ’nün tepe yöneticileri ile yaygın ve yoğun iletişim kaydı”nın bulunduğunu beyan eden savcı, mevcut deliller kapsamında “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi.

    Savunması sorulan Caner, esasa ilişkin savunmasını hazırlaması için kendisine süre verilmesini ve bu aşamada tahliye edilerek yargılamasına tutuksuz olarak devam edilmesi talebinde bulundu.

    TUTUKLULUĞA DEVAM KARARI

    Müzakerenin ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, savunma için süre verilmesi talebinin kabulüne, sanık Caner’in tahliye talebinin ise reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verdi.

    Davanın görülmesine 5 Şubat 2019’da devam edilecek.

  • Emek Partisi 31 Mart Yerel Seçimleri’ne Katılamayacak

    Yüksek Seçim Kurulu, Emek Partisi’nin yerel seçimlere katılamayacağı yönünde verdiği karara yapılan itirazı reddetti. Konuya ilişkin Emek Partisi Genel Merkezi adına yazılı açıklama yapılarak karara tepki gösterildi; mücadelenin devam edeceği belirtildi. “YSK’nın kararı antidemokratik ve yasaya aykırıdır” başlığıyla yapılan açıklamada alınan karar sürecini şöyle ifade etti:

    “YSK YARGITAY’IN YASAYA AYKIRI KAYITLARINI KEYFİ YORUMLUYOR’

    “Partimizin hukuki durumunu incelemeye gerek bile duymayan YSK, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yasaya aykırı yorumlayarak tuttuğu kayıtlarını esas almıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yasayı keyfi biçimde yorumlayarak ‘bir ilçe veya ile yönetim kurulu atandığında orada 45 gün içinde kongre yapılmazsa örgüt kurulmuş olmaz’ kararı vermiştir. Oysa yasa hükmüne göre bir ilçe veya ile yönetim kurulu atandığında orada bir örgüt kurulmuş olacağı yönündedir. Eğer il ya da ilçe örgütü örgüt 45 gün içinde kongresini yapmamışsa münfesih olur. Bu durumda ya üst yönetim yeni yönetim atar ve örgüt yeniden kurulmuş olur ya da yeni yönetim atanmaz ve o il veya ilçede örgüt olmaz. Son 3-4 yıla kadar sistem buna göre işletilirken, son yıllarda kurulmuş il ve ilçe kuruluşlarımız yasaya aykırı bir uygulama ile örgütlenmiş kabul edilmemektedir.”

    ‘SİYASET YAPMA HAKKI ENGELLENİYOR’

    Antidemokratik Siyasi Partiler Yasasına da değinilen açıklamada, “Yargı bürokrasisinin keyfi yorumları sayesinde de içlerinde partimizin de dahil olduğu bazı siyasi partiler seçim dışı bırakılmış, siyaset yapma hakkına engel konulmuştur. Kaldı ki, demokratik işleyişin az çok yerleştiği bir rejimde siyasi partiler yasası gibi yasalar bulunmaz. Siyasi partilerin nasıl örgütleneceği ve çalışacağını kendi tüzükleri belirler. Partileri Başsavcılık değil kendi denetim organları denetler. Ne zaman kongre yapacaklarına kendileri karar verir. Tüzüklerinin uygulanmasında sorunlar çıktığında disiplin kurullarında, çözülemezse asliye hukuk mahkemelerinde sorun çözülür. YSK’nın yasaya aykırı gerekçelerle engellediği sadece partimizin yerel seçimlere katılması değildir. Böylece partimize oy verecek seçmenlerin hakları da ihlal edilmiştir. Üstelik, YSK ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı partimize uyguladığı kuralları örneğin iktidar partisine uygulamamaktadır” denildi.

  • Kılıçdaroğlu’nun Kaybettiği Tazminat Davalarını Ödemek İçin Fon Oluşturuldu

    CHP TBMM Grubu basına kapalı olarak, Grup Başkanvekili Engin Özkoç başkanlığında toplandı. Toplantıda, Kılıçdaroğlu hakkında açılan tazminat davaları gündeme geldi. CHP Grubunda, Kılıçdaroğlu’nun kaybettiği tazminatları ödemek üzere bir fon oluşturulması kararlaştırıldı.

    5’ER BİN LİRA YATIRACAKLAR

    Toplantıda, milletvekillerinin üç ayda bir aldığı maaşlarından 5’er bin liranın bu fona aktarılması oy birliğiyle kabul edildi.

    PARTİ ÜYELERİ DE FONA KATILMAK İSTİYOR

    Ayrıca, parti üyelerinden de bu tazminatları karşılamak üzere talep geldiği belirtildi. Parti yönetiminin, bu fona üyelerin de dahil edilebilmesi için bir çalışma başlatması benimsendi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan file ve bez torba mesajı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Yerel Yönetimler Sempozyumu”nda konuşuyor.

    Erdoğan’ın açıklamalarının satırbaşları şöyle:

    “Bu sempozyumun 31 Mart seçimleri öncesi gerçekleştiriliyor olmasını çok isabetli buluyorum. Bilimin ışığıyla aydınlanmamış yolların nereye çıktığını kestirmek çok zordur. Bu sempozyum geleceğe yakılmış bir ışıktır aslında.

    Türkiye son 5 yıllık dönemde tarihi hadiseleri üst üste yaşadı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçiş bunlardan birisidir. Osmanlı döneminde Meşrutiyetin ilanıyla başlayan Cumhuriyetin ilanıyla başlayan yönetim şekli arayışımız çok partili dönemde de sürdü. Koalisyon döneminin çok ağır maliyeti oldu. Her sorumluluk sahibi devlet ve fikir adamı yönetim sistemimizin değişmesi gerektiğini hep söylemiştir. 2011 yılından bu yana yönetim sistemimizin değişmesini hep ifade ettik.

    “14 YILLIK ENFLASYON ORTALAMASI YÜZDE 70,3”

    3 dönem hariç hepsi koalisyon. Son 30 yılda 14 yılının enflasyon ortalaması 70,3. Şu anda muhalefete bakıyoruz enflasyonun en yüksek olduğu dönem şu andaki iktidarın dönemidir. 1989 enflasyon 64,3. 1990 enflasyon 60,4. 1991 enflasyon 71,1 ANAP dönemi, DYP-SHP enflasyon 66. 1993 71,1 DYP-SHP. 1994 enflasyon 120,3 DYP-SHP. 1995 enflasyon 76,1 DYP-SHP. 1996 79,8 Refah-DYP, 1997 enflasyon 99,1 ANAP-DSP, 1998 enflasyon 69,7 ANAP-DSP, 1999 68,8, 2000 enflasyon 39, 2001 68,5 enflasyon, 2002 enflasyon 29,8. Bundan sonra hep tek başına bizim iktidarımız. Enflasyon ortalamamız 9,54.

    Ana muhalefet çıkıyor en yüksek enflasyon AK Parti iktidarı döneminde olmuştur diyor. Yalan üzerine siyaset, yalan üzerine yerel yönetim kurulu olduğu zaman çöp, çukurdan kurtulamazsınız. İstanbul’a belediye başkanı olduğum zaman CHP zihniyetinden almıştım.

    YENİ YÖNETİM SİSTEMİ

    Türkiye’nin yeni yönetim sistemine geçme kararı çok ağır bir dizi krizin ardından ortaya çıktı. Gezi ile sokaklar, 17/25 ile hükümeti, çukur eylemleri ile ülkemizin birliğini, 2015’te siyasi istikrarımızı, Suriye ve Irak kaynaklı tehditlere bu süreçte maruz kaldık. 15 Temmuz darbe girişimi bize derhal harekete geçmemiz gerektiğini gösterdi. MHP ile vardığımız uzlaşma ile bu değişimi tescil ettirdik. Kağıt üzerinde kalan güçler ayrılığını gerçek anlama kavuşturduk.

    Ülkemizin huzurundan ve istikrarından rahatsız olan çevreler de boş durmadı. Bu defa ekonomik saldırı ile karşı karşıya kaldık. Bu saldırıyı da kısa sürede bertaraf ettik. Ekonomimizi dengeye kavuşturarak hedeflerimize ulaşma kararlılığımızı gösterdik. Her kesime yönelik destek programlarını hayata geçirdik.

    Suriye başta olmak üzere ülkemize yönelik terör tehditlerini kaynağında yok etme politikamızı yürütüyoruz.

    Son 16 yılda ülkemizi getirdiğimiz seviye, yeni yönetim sistemimizin imkanları, saldırılara karşı daha etkin karşı koyabilmemizi sağladı. Bu süreçte her alanda olduğu gibi yerel yönetimler konusunda da yeni ufuklara, yeni araçlara ihtiyacımız olacaktır. Bu sempozyumun önemli bir dönüm noktası olacağına inanıyorum.

    “KENEVİR İÇİN ÇALIŞMALARA BAŞLIYOR”

    Son zamanlar bu plastik poşetler vb. birçok ürünlerle ilgili olarak bir savaş başlattık. Bunun 500 yıl-750-1000 yıl bunu toprak eritemiyor. Savaşımızı kararlı bir şekilde başlattık. Anacağım evde file dokurdu. File ile alışveriş yapar gelirdik. Bunun toprakla bir dostluğu var. O zamanlar bunlar kenevirden yapılırdı. Ülkemizde keneviri yok ettik. Kenevirden atlet, fanila dokunurdu. Çünkü teri emmesi çok farklı. Bize dost görünen düşmanlar ülkemden kenevir üretimini aldı. Biz keneviri ithal ediyoruz. Kenevire dayalı yapılması gereken şeyler varsa ithal ürünlerle yapılıyor. Gıda Tarım Bakanlığı bu konuda çalışmalara başlıyor.

    Birilerinin bu işi başlatması lazımdı. Şu anda biz de bunun çalışmasını yapıyoruz. Güzel olacak, şık olacak. Birileri de kalkar yine naylon poşetlerle piyasaya çıkabilir. 31 Mart yerel seçimlerinin çok büyük önemi var. Yapılamaz denmesin, biz çöp olayını İstanbul’da 1,5 yılda çözdük ve modern depolamaya geçtik.

    “BİNDİRİLMİŞ KITALARLA SEÇİM OLMAZ”

    Belediyeler tarafından verilen hizmetler, merkezi yönetimin tamamlayıcısı konumundadır. Yerleşim birimlerimizin ihtiyaçlarına göre şekillenebilmektedir. Ülkemizde demokrasinin gelişmesinde mahalli idarelerin tarihi fonksiyonudur. Demokrasimizin adeta laboratuvarı gibidir. Fakat, özellikle de burada şehircilik veya şehirler arası göçler, ilçeler, beldeler… Bizim beldede bizim amcaoğlunun, filancanın kazanması lazım. Ankara’dan, İstanbul’dan göç yapalım. Böyle bir şey olamaz. Bu işgalin farklı türüdür. Biz bunu İçişleri Bakanlığımızla yakın takibe alacağız. Bunun adı demokrasi değildir. Bindirilmiş kıtalarla seçim kazanalım, olmaz böyle bir şey. Böyle bir yanlış üzerine ne belediyecilik, ne demokrasiyi yakıştıramayız. Kararlılığımızı unutmadığımızı ifade etmek istiyorum.

    Küreselleşme denen olgu mahalli idarelerin önemini kaldırmamış, daha  da güçlendirmiştir. Belediyeler artık sadece yol, kanalizasyon, çöplerle uğraşan kurumlar olmaktan çıkıp, sosyal, kültürel projelerin yürütücüsü haline gelmiştir. Her şey belediyelerin görev alanına girmektedir. Yeni sistemin kurumsal yapılarını oluştururken, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde yerel yönetimler kurulu oluşturduk.  Belediyelerin sürekli daha ileriye gitmesi için üzerimize düşeni yapmayı sürdüreceğiz.

    DİKEY MİMARİ ELEŞTİRİSİ

    Şehir demek medeniyet demektir. Bazıları medeniyeti sadece fiziki yapı veya kültürel iklim olarak görür. Medeniyetin özünde inanç ve ahlak vardır. Denizlerimizin kenarlarında, orman alanlarında buraları betona çevirme gayreti içinde olanlar var. Bu kapitalizm nelere muktedir. Orman falan kesiyor, götürüyor. Dikey mimari yapayım, malı götüreyim. Biz medeni olmayı bileceği ki o beton yükselişlerde değil, toprağa  yakın olma anlayışında bulunacağız. Kimsenin gözyaşına bakmayacağız, yıkılacaksa yıkacağız. Biz böylesine köklü bir değişimin, merkezi ve mahalli idarelerin işbirliği ile olacağına inanıyoruz. Amacımız 82 milyon vatandaşımızı kucaklayacak bir çalışma ile ülkemizin her köşesinde değişimi gerçekleştirmektir.

    Türkiye ve Türk milleti olarak tarih boyunca hiçbir zaman zahmetsiz yollarda yürümedik. Her anımız tetikte geçti. Bugün de aynı durumdayız. Mimar Sinan’ın ömründe 780 projesi var. Aradan 100 yıllar geçti biz hala Mimar Sinan’ın camileriyle, medreseleriyle övünüyoruz. Aynı şeyi şimdi övünebiliyor muyuz? Yüzyıllar sonra bu tür eserleri görebilecek miyiz? Bizim bunu başarmamız lazım. Öyle eserler ortaya koyalım ki torunlarımızın torunları o eserleri görsün.

    FETÖ MESAJI: ARTIK SONUNUZ GELDİ

    İçeride ve dışarıda pek çok nifak odağına karşı geceli gündüzlü mücadelemizi sürdürüyoruz. Karşımıza cesaretle çıkan düşmandan korkmayız. Bizim için asıl düşman içimize sızdırılmış düşmanlardır. Son zamanlarda bunlardan en alçağı olan FETÖ’nün saldırısına maruz kaldık. Ülkemizi işgal etmek isteyenlere karşı kapıyı içeriden açmaya kalkmıştır. FETÖ’nün hamlelerini milletimizle birlikte durdurmayı başardık.

    17/25 Aralık’ta biz mücadele çağrısı yaptığımızda bu konuyu günlük siyasetlerine meze etmeye kalktılar. Bazılarına 15 Temmuz bile yetmedi. Bu çevreler aynı teraneleri gündeme getiriyor. Onlardan cesaret alan terör örgütü mensupları devlete meydan okuma cüretine kapılıyorlar. Örgüt mensupları davaları uzatmak, devlet görevlilerini yıldırmak için akılalmaz yöntemlere başvuruyorlar. Terör örgütleri için her seçim bir umut haline dönüştü. Partimin ve şahsımın ayağının tökezlemesini umut ediyorlar. Milletimiz bunları ciğerlerine kadar gördü. Ülkemiz içindeki ve dışındaki FETÖ’cülere sesleniyorum artık sonunuz geldi, artık atacak adımınız kalmadı. O FETÖ elebaşı da eninde sonunda gelecek. Hepsini adaletin karşısına çıkaracağız, topluyoruz. Bunların yaptığı iş mezarlıkta ıslık çalmaya benziyor. Korkunun ecele faydası yok. Yaptıkları ihanetin bedelini ömürleri boyunca ödeyecekler. 251 şehidimizin bedenini şahadet makamında izliyorsak da onlar da bizi izliyorsa biz onlarla beraberiz. milletimiz 31 Mart’ta arkasında FETÖ gölgesi bulunanlara gereken cevabı vereceğine inanıyorum.”

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü mesajı

    Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı.

    Kamuoyunun eksiksiz, tarafsız, doğru bilgilendirilmesi ve vatandaşların haber alma hakkının korunmasının, demokrasinin işlerliği açısından hayati öneme sahip olduğunu belirten Erdoğan, “Türk basını, ne yazık ki demokrasimizin kesintiye uğradığı, hak ve özgürlüklerin askıya alındığı vesayet dönemlerine çok ciddi baskılara ve mağduriyetlere uğramıştır. Son 16 yılda ülkemiz genelinde hayata geçirilen reformlar, Türk basınının zenginleşmesine, çeşitlenmesine, daha demokratik ve özgürlükçü bir yapıya kavuşmasına vesile olmuştur” değerlendirmesini yaptı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

    “Medyanın bağımsızlığını en iyi biçimde sağlama hususunda, hukuki düzenlemeler kadar, basın mensuplarının meslek ahlakına ve tarafsızlık ilkesine uymaları da önem taşımaktadır. Medyamızın, meslek ilkelerini ve milletimizin hassasiyetlerini dikkate alarak, doğru bilgilendirme görevini en güzel şekilde yapacağına ve demokrasimize katkıda bulunmaya devam edeceğine inanıyorum. Basın emekçilerinin Çalışan Gazeteciler Günü’nü tebrik ediyor, görevlerini yaparken vefat eden basın mensuplarına Allah’tan rahmet diliyor, bu vesileyle tüm basın çalışanlarını en kalbi duygularımla selamlıyorum.”

  • Yerel Seçim Günü Hangi Yasaklar Uygulanacak?

    Yerel seçimlerde oy verme günü saat 06.00’dan 24.00’e kadar alkollü içki satılamayacak, içkili ve umumi yerlerde alkollü içki verilmesi ve içilmesi yasak olacak, eğlence yerleri oy verme süresince kapalı kalacak, eğlence yeri niteliğindeki lokantalarda yalnızca yemek verilebilecek.

    Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) 31 Mart Pazar günü yapılacak Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde oy verme günü uygulayacağı seçim yasakları Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı.

    Buna göre, oy verme günü olan 31 Mart Pazar günü sabah saat 06.00’dan gece saat 24.00’e kadar, her ne suretle olursa olsun alkollü içki satılması, içkili yerlerde ve umumi mahallerde her çeşit alkollü içki verilmesi ve içilmesi yasak olacak.

    Oy verme süresince bütün kahvehane, kıraathane ve internet kafeler gibi bütün umumi eğlence yerleri kapalı olacak, eğlence yeri niteliğindeki lokantalarda yalnız yemek verilebilecek.Düğünler saat 18.00’den sonra yapılabilecek.

    Oy verme günü düğünler seçim yasaklarına ve belirtilen kurallara uyulmak şartıyla saat 18.00’den sonra yapılabilecek.

    Emniyet ve asayişi korumakla görevli olanlardan başka hiçbir kimse 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesinde belirtilen silahları köy, kasaba ve şehirlerde taşıyamayacak.

    Oy verme günü radyolar ve her türlü yayın organlarınca saat 18.00’e kadar seçim ve seçim sonuçlarıyla ilgili haber, tahmin ve yorum yapılamayacak.

    Radyolarda ve her türlü yayın organlarında 18.00-21.00 saatleri arasında ancak YSK tarafından seçim ile ilgili verilecek haber ve tebliğler yayımlanabilecek.

    Bütün yayınlar saat 21.00’den sonra serbest olacak ancak YSK tarafından gerek görülmesi halinde saat 21.00’den önce de yayınların serbest bırakılmasına karar verilebilecek.

  • AK Parti ve HDP’li vekiller arasında yumruklu kavga

    AK Parti ile HDP milletvekilleri arasında TBMM Şeref Holü’nde tartışma çıktı. AK Parti milletvekilleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı uğurlamak üzere beklerken, HDP milletvekilleri de Grup Toplantısı’ndan çıktılar.

    HDP Tunceli milletvekili Alican Önlü polislere ve milletvekillerine geçemediği için tepki gösterdi. Bunun üzerine AK parti milletvekilleri Önlü’ye tepki gösterdi. Bunun üzerine Şeref Holü’nde tartışma çıktı. Tartışma AK parti milletvekillerinin araya girmesiyle önlendi.

  • Eren Erdem Tutuklanarak Cezaevine Gönderildi

    Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 17-25 Aralık darbe girişiminde, yasa dışı ses kayıtlarını servis ettiği dönemin Karşı Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve eski CHP Milletvekili Eren Erdem ile gazetenin sahibi Turan Ababey’in de aralarında bulunduğu 12 sanığın yargılandığı davada tahliyesine karar verilen sanık Erdem hakkında, savcılığın itirazı üzerine tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılmıştı.

    Eren Erdem kararı veren 24 ağır ceza mahkemesine çıkarıldı. Verilen tutuklama kararı yüzüne okundu.