Kategori: Siyaset

  • “Üreticilere 2 milyar 900 milyon TL’lik destek ödemesi bugün başlıyor”

    “Üreticilere 2 milyar 900 milyon TL’lik destek ödemesi bugün başlıyor”

    Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Türkiye buluşmaları çerçevesinde bir dizi ziyarette bulunmak üzere Gaziantep’e geldi. Gaziantep’teki ilk ziyaretini uluslararası standartlarda donatılan ve Avrupa Birliği tarafından onay alan Lara Hayvancılık tesisine gerçekleştiren Bakan Yumaklı, üreticilere destek mesajı vererek, “Buzağı desteği ve bitkisel ürün sigortası desteği başta olmak üzere çeşitli kalemlerde 2 milyar 900 milyon TL’lik destek ödemesini bugün üreticilerimizin hesaplarına aktarıyoruz” dedi.

    “Şubat ayında 5 yıllık bir hayvancılık yol haritası açıkladık”

    Şubat ayında 5 yıllık hayvancılık yol haritası açıkladıklarını, kadın ve genç girişimcilere pozitif ayrımcılık yaptıklarını belirten Tarım ve Orman Bakan İbrahim Yumaklı, “Şu anda içinde bulunduğumuz 10 bin başlık, ari bir çiftlik ve Avrupa Birliği onaylı bir çiftlikteyiz. 2012 yılında kurulmuş olan bu çiftlik hem örneklik olması açısından hem de tüberküloz ve brüseloz hastalıkları açısından da ari olması açısından son derece önemli bir çiftlik. Tarımsal üretimin en önemli ayaklarından birisi hayvansal üretim. Dolayısıyla üretim planlaması konusunda hayvansal üretimi de 1 Ocak 2024 itibariyle devreye almış durumdayız. Şubat ayında 5 yıllık bir hayvancılık yol haritası açıkladık, Bu yol haritamızın içerisinde 3 yıllık bir perspektifte bütün üreticilerimizin, girişimcilerimizin önünü görebilecekleri, hangi destekleri alabileceklerini bilecekleri bir sistemi açıklamış olduk. Özellikle ilk kez olmak üzere gençlere ve kadın girişimcilerimize pozitif ayrımcılık yaptık. Bütün bunların tamamının üzerine özellikle hayvan hastalıklarıyla mücadele açısından, verimliliğin artırılması ve kalitenin artırılması açısından ariliğe ayrı bir parantez açtık. Dolayısıyla şu anda içinde bulunduğumuz bu işletmede bu anlamda ülkemizin yüz aklarından bir tanesi örneklik olması bakımından belki de pek çok işletmenin bundan sonraki dönemde kendilerine hedef edineceği bir pozisyonda üretimine devam ediyor” şeklinde konuştu.

    “2 milyar 900 milyonluk bir destek ödemesi bugün başlıyor”

    Katıldığı programda Gaziantep’in üretimde son derece önemli bir il olduğunu ve diğer üreticilere örnek olduğunu söyleyen Bakan Yumaklı, üreticilere destek müjdesi vererek çeşitli alanlarda 2 milyar 900 milyon TL’lik destek ödemeleri yapılacağını vurguladı. Bakan Yumaklı, “Bizim için hakikaten son derece önemli. Elbette bundan sonraki dönemde de hem ülkemizdeki hayvansal üretim miktarını artırmak hem de kalitesini artırmak bütün bunları yaparken de hayvan hastalıklarıyla mücadele edebilmek açısından ağrı iyiliğin önemini tekrar belirtmek istiyorum. Elbette bütün bunları yaparken dünden bugüne ve bugünden sonrasına iki farklı metoloji olduğunu belirttik. Bütün bunların hepsinin de üretim planlaması kapsamında açıklamalarını yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Ancak bugün itibariyle desteklerimiz, vermiş olduğumuz desteklerimiz devam ediyor. Bugün itibariyle 2 milyar 900 milyonluk bir destek ödemesi, buzağı desteklemeleri ve diğer desteklemeler başka olmak üzere üreticilerimizin hesabına yatmış olacak. Gaziantep bu üretim için hakikaten son derece önemli bir ilimiz. Buradan da üreticilerimize duyurmuş olalım. Bugün itibariyle 2 milyar 900 milyon liralık destek ödemeleri üreticilerimizin hesaplarına yatmış olacak. Ben bu vesileyle hem Gaziantep şehrini hem girişimcimizi canı gönülden tebrik ediyorum. Kendilerinin bu örnek uygulamalarını ülkemizdeki diğer girişimcilere, diğer üreticilere bir hedef olarak konmasını özellikle diliyorum” şeklinde konuştu.
    Hayvanların aşılama işleminin 17 Eylül’den itibaren 1 ay süreceğini aktaran Bakan Yumaklı, üreticilerin işlemlerini yaptırmalarını istedi. Bakan Yumaklı, “Hayvan hastalıklarıyla mücadeleyi çok önemsediğimizi tekraren altına çizeyim. Dolayısıyla 17 Eylül’de başlayan şap aşılamasının bir ay süreceğini ve bunda da Türkiye’deki bütün üreticilerimizin hayvanlarını aşılamakla alakalı bu süreç içerisinde işlemlerini yaptırmalarını özellikle kendilerinden istirham ediyorum” diye konuştu.

  • “1 yıldır bütün insanlığın gözü önünde paramparça edilen Gazze olmuştur”

    “1 yıldır bütün insanlığın gözü önünde paramparça edilen Gazze olmuştur”

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan, ‘AK Parti Bilecik Türkiye Buluşmaları’ programı kapsamında il başkanlığı binasında partililerle bir araya geldi. Bakan Işıkhan, Osmanlı çınarının filizlendiği bu topraklarda olmaktan mutluluk duyduğunu söyleyerek, “Bugün, Şeyh Edebali’nin, Ertuğrul Gazi’nin, Osman Gazi’nin, Hayme Ana’nın bizlere emaneti Bilecik’te, siz değerli dava arkadaşlarımla bir arada olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Burası yedi yüz yıl önce toprağa dikilip, bütün dünyaya kök saldığımız, üç kıta yedi iklime barışı, selameti ve birlik ruhunu taşıdığımız yer. Türkiye Yüzyılı da inanıyorum ki yine bu topraklarda gelişecektir” dedi.

    “Yaklaşık 1 yıldır bütün insanlığın gözü önünde paramparça edilen Gazze olmuştur”

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan, konuşmasının devamında, “Cumhurbaşkanımız, Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti’nin 23 yıldır mücadelesini verdiği dava da işte bu mirasa sahip çıkma davasıdır. Biz bu motivasyonla çeyrek asra yaklaşan bir zaman dilimine; sayısız eser, gönlünü kazandığımız milyonlarca insan ve kapsamı sınırlarımızı aşan büyük bir gelecek vizyonu sığdırdık. Yerel yönetimlerden dış politikaya; sağlık politikalarından uzay teknolojisine kadar her alanda attığımız adımı ülkemizin ve milletimizin geleceğini düşünerek attık. Biz bu topraklardan dünyaya adaletle hükmettik. Bugün de ‘Daha adil bir dünya mümkün’ anlayışıyla küresel adaletin yeniden tesisine katkıda bulunacak ve buna öncülük edecek adımlar atacağımıza inanıyoruz. Son yüzyılda, art arda yaşanan birçok savaş, katliam ve soykırım; mevcut adalet, özgürlük ve insan hakları söylemlerinin hepsinin birer masaldan ibaret olduğunu, her bir kavramın kendi içerisinde acımasız bir çifte standart taşıdığını bütün dünyaya kanıtlamıştır. Bu gerçeğin son çarpıcı kanıtı ise yaklaşık 1 yıldır bütün insanlığın gözü önünde paramparça edilen Gazze olmuştur. Biliyorsunuz geçtiğimiz gün; Sayın Cumhurbaşkanımız Birleşmiş Milletler Genel Kurulu vesilesiyle tüm dünyaya seslendi. Mevcut sistemin, çözüm değil sorun üretmeye, masumların yaşam hakkını değil zalimlerin döktüğü kanı savunmaya yaradığını bir kez daha ifade etmiştir. Bugün hamdolsun bunu cesaretle, kararlılıkla ve istikrarla savunan, ifade edebilen güçlü bir liderimiz var. Türkiye olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde özgürce zalime zalim, mazluma mazlum diyebiliyoruz. Biz bu özgüveni son 22 yılda içeride ve dışarıda büyük mücadeleler vererek kazandık” dedi.

    “Yerli ve milli teknoloji hamlesiyle tam bağımsız Türkiye seferberliğini başlattık”

    Bakan Işıkhan, ekonomi ve çalışma hayatı başta olmak üzere hemen her alanda zincirlerimizi kırmanın, büyümenin ve gelişmenin mücadelesini verdik, vermeye de devam ettiklerini söyleyerek, “Yerli ve milli teknoloji hamlesiyle tam bağımsız Türkiye seferberliğini başlattık. İşte bu sebeple daha güçlü olmalıyız. Hem yerel hizmetler de hem de genel hizmetlerde devlet – millet birliğini daha da kuvvetlendirecek her türlü çabayı göstermeliyiz. Bugün teşkilat başkanlığımız tarafından başlatılan, ‘Türkiye Buluşmaları’ adıyla tüm vatandaşlarımızla bir araya geldiğimiz; kardeşlik buluşmalarımız, inanıyorum ki bu kararlılığımızı bir kez daha vurgulama vesilesi olacaktır. Bu buluşmalar aynı zamanda, ülkemizin geleceği için, yediden yetmişe her bir vatandaşımızın geleceği için; neyi, nasıl daha iyi hale getirebiliriz sorularına çözüm odaklı cevaplar arayacağımız önemli bir fırsat olacaktır” dedi.

    “Bilecik biliyoruz diriliş şehridir, varoluş şehridir, bundan sonra yükseliş şehir olacak”

    Bakan Işıkhan, açıklamasının devamında, “Aziz milletimizin bizlere verdiği bu sorumluluğu; devir aldığımız bayrağı en iyi noktaya taşıyana kadar da yerine getirmeye devam edeceğiz. Çünkü bizim bu millete sözümüz var. Son 23 yılda Türkiye’yi, mahallelerimizden başlayarak büyüttük, geliştirdik, bugünlere getirdik. İnşallah bugünden sonra da yine mahallelerimize kadar ulaşarak ne kadar sorunumuz varsa çözmenin gayreti içerisinde olacağız. Bilecik’in çalışma hayatını daha da geliştirmeye devam edeceğiz. Öncelikle içeride ekonomik ve sosyal kalkınma hamlelerimizi başarıya ulaştırmak, sonrasında ise küresel ölçekte Türkiye’yi hak ettiği seviyeye çıkarmak hepimizin ortak arzusudur. Bu noktada her birimize düşen önemli görevler var. Bakanlık olarak özellikle; istihdamın arttırılması, nitelikli işgücü ve sosyal güvenlik konuları öncelikli gündem maddelerimiz arasında yer almaya devam edecek. Bu konuda sizlerden destek istiyorum. Bilecik’te istihdama girmeyen kimse kalmasın. Özellikle işgücümüzü artırmak için; kadınların, gençlerin ve engellilerin özetle; 7’den 70’e kadar tüm vatandaşlarımızın üretime, katma değer üretmek için mahallelerden başlayarak Bilecik’te bir istihdam seferberliği başlatalım. Ben istihdamdan sorumlu bir kardeşiniz olarak her daim yanınızda olacağım. Çalışmak, üretmek, kalkınmak ve katma değer oluşturmak isteyen siz kardeşlerime güveniyorum. Bu topraklardan çıktığımız bu yolculuk Türkiye Yüzyılını inşa edene kadar sürecektir inşallah. Biliyoruz ki bu şehir; diriliş şehridir, varoluş şehridir ve bugünden sonra da yükseliş şehri olacaktır. Bizim, bu millete Cumhurbaşkanımız, genel başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye’yi kalkındırma ve geliştirme sözümüz var. Bu yüzden gece gündüz demeden tüm vatandaşlarımızın refahını artıracak projelere ve politikalara ihtiyacımız var. Birlikte çalışacağız ve inşallah Türkiye Yüzyılını birlikte inşa edeceğiz. Allah bizleri çıktığımız bu kutlu davada utandırmasın” dedi.

  • Gençlik ve Spor Bakanı Bak’tan eski milli futbolcu Serhat Akın’a geçmiş olsun mesajı

    Gençlik ve Spor Bakanı Bak’tan eski milli futbolcu Serhat Akın’a geçmiş olsun mesajı

    Fenerbahçe’nin ve Milli Takım’ın eski futbolcusu, yorumcu Serhat Akın, Beykoz’da katıldığı program çıkışı kimliği belirsiz kişi ya da kişilerin silahlı saldırısına uğramıştı. Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla Serhat Akına geçmiş olsun dileklerini iletti. Bakan Bak yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi:
    “Eski millî futbolcumuz Serhat Akın’a yapılan saldırıyı şiddetle kınıyorum. Serhat Akın’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyor; en kısa zamanda sağlığına kavuşmasını temenni ediyorum.”

  • Bakanlıktan Roman vatandaşlara çalıştaylı çözüm

    Bakanlıktan Roman vatandaşlara çalıştaylı çözüm

    Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, gelecek hafta Türkiye’de ilk kez Roman vatandaşlar için çalıştay düzenleyecek. Çalıştay, Roman vatandaşların toplumla entegrasyonunu destekleyecek yeni politika ve uygulamaların şekillendirilmesi için önemli bir platform olacak.

    Roman vatandaşların sorunlarına çözüm aranacak

    Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, İhlas Haber Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada çalıştayın, Roman vatandaşların eğitim, istihdam, sağlık, barınma ve sosyal yardımlar gibi temel ihtiyaçlarına yönelik çözüm önerilerinin tartışılacağı bir buluşma olacağını belirterek, “Çalıştayda, kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenler bir araya gelerek Roman toplumu için ortak çözüm stratejileri geliştirecek” dedi.
    Roman vatandaşların toplumsal hayata daha etkin katılımı ve sosyal hizmetlere erişimini artırmak için uzun yıllardır çalıştıklarını belirten Bakan Göktaş, “Bu çalıştayla yeni politika önerileri geliştirerek daha kapsayıcı adımlar atmayı hedefliyoruz” diye konuştu.

    Yerelleşme ve katılımcı politikalar

    Yeni Roman Strateji Belgesi kapsamında hayata geçirilecek politikalar, yerelleşme vurgusuyla daha etkili bir şekilde uygulanacak. Çalıştayda, yerel yönetimlerin de katılımıyla Roman vatandaşların yaşadığı bölgelerde yapılacak projeler ele alınacak ve il düzeyinde faaliyetlerin planlanması tartışılacak.

    İl Çalışma Grupları ve Sosyal Konut Projeleri

    Roman vatandaşlara yönelik İl Çalışma Grupları da çalıştayın önemli gündem maddelerinden biri olacak. Bu gruplar, Roman vatandaşların yoğun yaşadığı 25 ilde faaliyet göstererek sorunları yerelden çözmeye odaklanacak. Ayrıca sosyal konut projeleri de masaya yatırılacak; bugüne kadar tamamlanan 6 bin 603 konutun ardından, yeni dönemde yapılacak sosyal konut projesi çalıştayda değerlendirilecek.

    İlk kez düzenlenecek Roman Çalıştayı, Roman vatandaşların toplumsal refahını artırmaya yönelik yeni stratejiler ve çözümler geliştirmek amacıyla önemli bir buluşma noktası olacak. Sosyal, ekonomik ve kültürel sorunlara yönelik somut adımların atılacağı çalıştayda iş birliği ve çözüm odaklı yeni politikalar da şekillenecek.

  • Yargı Reformu Strateji Belgesi tamamlanıyor

    Yargı Reformu Strateji Belgesi tamamlanıyor

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “http://yargireformu.adalet.gov.tr” üzerinden yargı mensupları, avukatlar, akademisyenler, bilim insanları ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri başta olmak üzere toplumun geniş kesimlerinin önerilerinin alındığını ifade etti. Bu doğrultuda vatandaşlardan gelen 45 bin görüşün tek tek incelendiğini belirten Tunç, “Büyük bir emeğin ürünü olan Türkiye Yüzyılı’nın Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin tamamlanmasında son aşamaya geldik” dedi.

    Tunç, Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni, hukukun üstünlüğünü esas alan, gecikmeyen, öngörülebilir adalet sistemi vizyonuyla hazırladıklarını belirterek, şunları kaydetti:

    “Toplumumuzda adalet duygusunu daha da güçlendirecek Yargı Reformu Strateji Belgemizde, adaletin gecikmeksizin tecellisine destek olacak, kamu vicdanında rahatsızlık oluşturan olumsuz durumların önüne geçecek, ceza adalet sisteminin etkinliğini daha da artıracak, hukuk ve idari yargılama süreçlerini sadeleştirecek somut adımları ortaya koyacağız. Belgemizde yer alan hedef ve faaliyetleri birer birer hayata geçirmek için gece gündüz demeden kesintisiz bir şekilde çalışacağız.”

  • “İsrail’in BM çatısı altında yer alabilmesi utanç vesilesidir”

    “İsrail’in BM çatısı altında yer alabilmesi utanç vesilesidir”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu’na katılmak üzere geldiği Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) bulunan Türkevi’nde gazetecilere açıklamalarda bulundu ve soruları cevapladı. Erdoğan, Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu’na katılmak üzere bulundukları New York ziyaretini tamamlamak üzere olduklarını, öğleden sonra gerçekleştirecekleri ikili kabullerle ziyaretlerini başarıyla hitama erdirmiş olacaklarını belirtti.

    Erdoğan, geçen cumartesi gününden bu yana oldukça yoğun bir programları olduğunu, Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna hitabın yanında birçok temas gerçekleştirdiklerini, muhtelif etkinliklere iştirak ettiklerini ifade etti. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu görüşmeleri öncesinde 22 Eylül günü düşünce kuruluşu temsilcileriyle bir araya geldiklerini hatırlatan Erdoğan, “Aynı günün akşamında Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi’nin (TASC) geleneksel akşam yemeğine iştirak ettik. Türk-Amerikan toplumunun ülkemizin çıkarlarını savunma noktasında yürüttüğü faaliyetleri takdirle takip ediyoruz. TAİK’in düzenlediği 15. Türkiye Yatırım Konferansı’nda Amerikan iş çevreleriyle istişarelerde bulunduk. Amerikalı girişimcilere ülkemizin sunduğu yatırım fırsatlarını anlattım. Türkiye ekonomisinin önümüzdeki dönemine dair yol haritasını kendileriyle paylaştık. Amerika son iki senedir en fazla ihracat yaptığımız ikinci, en fazla ithalat yaptığımız beşinci ülke oldu. İkili ticaret hacmimiz geçtiğimiz yıl 30 milyar doları aştı. Toplam 100 milyar dolarlık ticaret hedefimize iyi bir planlamayla ulaşabileceğimize inanıyoruz” diye konuştu.

    Bu yılki Genel Kurul görüşmelerinin ‘hiç kimseyi geride bırakmamak’ temasıyla yapıldığını aktaran Erdoğan, “Dün gerçekleştirilen açılış oturumunda Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna hitap ederek, insanlığı güvenli ve müreffeh bir geleceğe kavuşturmak için atılması gereken adımlara değindim. Küresel barış ve güvenliğin korunması açısından önem taşıyan temel meselelere dair görüşlerimizi paylaştım. Gazze özelinde mevcut uluslararası sistemin ve kurumların asli görevlerini yerine getirme noktasında sınıfta kaldıklarını bir kez daha açıkça ifade ettim. İnsanlığın mazlumların sesine kulak veren çok daha adil bir dünyada yaşaması mümkün” dedi.

    New York’ta bulundukları sürede ayrıca çok sayıda ikili görüşme de gerçekleştirdiklerini bildiren Erdoğan, “Bu çerçevede İran, Sırbistan ve Ukrayna, Maldivler cumhurbaşkanları, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı, Kuveyt Veliaht Prensi, Arnavutluk, Pakistan, Irak, Lübnan, Almanya, Hollanda, Yunanistan ve Ermenistan başbakanları, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile bir araya geldik. Görüşmelerimizde ikili iş birliği konularımız ile bölgemizdeki krizleri detaylıca ele aldık. Gazze’de kötüleşen insani krizin üzerinde özellikle durdum. Yaklaşan kış mevsimi öncesinde Filistin’e yönelik yardımları mutlaka artırmamız gerektiğini, bunun için iş birliği içinde çalışmamız, İsrail üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmamız gerektiğini tüm görüşmelerimde muhataplarıma ifade ettim” ifadelerini kullandı.

    İsrail’in aylardır uyardıkları şekilde Gazze’deki ateşi tüm bölgeye yaymak için her yola başvurduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Lübnan’a yönelik saldırılar bunun en son örneği oldu. Son bir haftada 600’ün üzerinde Lübnanlı katledildi. Dünya sessiz kaldıkça ve Batılı ülkeler İsrail yönetimine silah desteği verdikçe bu katliamlar maalesef devam edecek. Görüşmelerimizde bu tehlikeye dikkat çektik. Son derece yoğun ve verimli bir diplomasi trafiğiyle 79. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nu değerlendirmeye çalıştık. Yaptığımız görüşme ve temasların başta ülkemiz ve milletimiz olmak üzere, tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum” diye konuştu.

    “Filistin’de soykırım yapmış bir suçlunun Birleşmiş Milletler çatısı altında yer alabilmesi gerçekten bir utanç vesilesidir”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “7 Ekim’in yıl dönümüne çok az bir zaman kalmışken, Filistin’de 41 bin insanın ölümü ortadayken, Birleşmiş Milletler nezdinde İsrail’i engelleyecek somut bir adımın atılamamış olmasını, liderler düzeyinde ortak bir itirazın yükselmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? İsrail Uluslararası Adalet Divanı’nda yargılanırken Netanyahu buraya geliyor. Genel Kurula katılması, konuşma yapması bekleniyor. Bu çelişkiye yorumunuz ne olur?” sorusuna şu cevabı verdi:

    “Filistin’de soykırım yapmış bir suçlunun Birleşmiş Milletler çatısı altında yer alabilmesi gerçekten bir utanç vesilesidir. Bu, vahşice katledilen bebeklerin, çocukların, annelerin, babaların, Birleşmiş Milletler görevlilerinin, gazetecilerin ve daha nicelerinin hatıralarına ihanettir. Dün, bizim Birleşmiş Milletler Genel Kurulu konuşmamızın akabinde İsrail delegasyonunun tavırlarına dikkat ettiyseniz çok garip bir tavır içindeydiler. Çünkü kendilerini savunacak halleri yok. Duruşları zaten bunu gösteriyor. Bu nedenle biz herkesi tarihin doğru tarafında durmaya çağırdık ve çağırıyoruz. Mazlumla zalimi, katille maktulü ayıramayan ve her birine hak ettiği muameleyi yapamayan bir düzen çürümeye yüz tutmuş demektir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ya o katile hak ettiği gibi davranır ya da bu utanç verici durum Birleşmiş Milletler tarihine bir kara leke olarak geçer. Maalesef olacak olan da budur. İsrail, Birleşmiş Milletler kararlarına zerre saygısı olmayan, Birleşmiş Milletler’in ilkelerini defalarca çiğnemiş bir devlettir. Böyle bir devlete gereken dersi yazılı ve görsel materyallerle vermek, inanıyorum ki en önemli görevdir.”

    “Birleşmiş Milletler, savaşları önleme misyonunu yerine getiremeyen, kimseye söz dinletemeyen, kendi görevlilerini dahi koruyamayan ve onları öldüren İsrail’den hesap soramayan bir pozisyondadır”

    “Birleşmiş Milletler 79 yıllık tarihinde ilk defa kendi geleceğini masaya yatırıyor. Bu, bir anlamda Birleşmiş Milletler’in dünya düzeninde bir karşılığının olmadığının artık resmen kabul edildiği anlamına geliyor. Siz ise 2005 yılındaki ilk hitabınızda, Birleşmiş Milletler’in reform yapması, yapısını değiştirmesi gerektiğini vurgulamıştınız. Aradan geçen 20 yılda Birleşmiş Milletler’in dünyanın adaletini ve barışını tesis edemediği bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Gelinen bu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da benzer bir eleştiride buluşmuştu geçtiğimiz günlerde. Gelecek tartışılıyor. Gelecek çoktan geçmiş olabilir mi?” şeklindeki soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan şu yanıtı verdi:

    “Birleşmiş Milletler, savaşları önleme misyonunu yerine getiremeyen, kimseye söz dinletemeyen, kendi görevlilerini dahi koruyamayan ve onları öldüren İsrail’den hesap soramayan bir pozisyondadır. Nitekim dün Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Gueterres ile yaptığımız görüşmede bana kayıp rakamını verince gerçekten çok şaşırdım. Ciddi sayıda Birleşmiş Milletler görevlisi şu anda İsrail’in katliamlarına kurban gitti. Birleşmiş Milletler, güçlünün haklı olduğu bir düzene bekçilik yapan bir yapıya dönüşmüş ve işlevselliğini yitirmiş durumdadır. Mevcut düzende Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin dokunulmaz beş üyesi istediğini acımasızca yapabiliyor. Zaten geçici üyelerin herhangi bir fonksiyonu yok. Konseye geçici üye olarak alınan devletler orada idare ediliyorlar. Peki bu daimi üyeler nerelerden? Asya, Avrupa, Amerika. Dini noktada da dünyada Müslüman ülkelerin sayısı belli, ama Müslüman ülkelerden hiçbiri daimi üyeler arasında yer almıyor. Şimdi Afrika daimi üyelik istiyor. Peki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Afrikalıya yer var mı, yok. Japonya üyelik istiyor mu, istiyor. Peki yer var mı, yok. Avrupa’dan Almanya istiyor. Almanya’ya da yer yok. Türkiye olarak biz de istiyoruz. Bize de yer yok. Niye? Türkiye olarak biz, Almanya, Japonya burada istediğini alamayan ülkeler konumunda. Biz haklı talebimize devam edeceğiz. Sayın Guterres de yaptığımız görüşmede bize hak verdi ama bu hakkı teslim etmek gibi bir güçleri, bir imkanları da yok.”

    “Er ya da geç günümüzün Hitleri Netanyahu da bu gerçekle yüz yüze gelecek”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birleşmiş Milletler hitabınızda da ifade ettiniz, İsrail, Gazze’den sonra Lübnan’a da saldırmaya başladı. Bunu, İsrail’in aslında savaşı bölgeye yaymaya çalıştığına bir delalet olarak değerlendirdiniz. Bir de İran’ın İsrail’e vermek istediği cevap hakkının mahfuz olduğuna dair yaklaşımı var. Bunu da katarak olası bölgesel bir savaş durumunda Türkiye’nin pozisyonu, durduğu yer nasıl olur? Nasıl bir aksiyon alır ya da almaz?” sorusu üzerine şunları kaydetti:

    “Her şeyden önce burada çok ciddi bir travma yaşanıyor. Bu travmada acıyı çeken maalesef Lübnan halkı. Bugün Lübnan’ın güneyinin tahliyesini izledim. Çok acımasız bir tablo var. Herkes at arabalarında ve çoluk çocuk bölgeyi boşaltıyorlar. Hakikaten canımız yanıyor. Bu kadar acımasız, bu kadar korkunç bir tabloyla bölgemiz karşı karşıya. 6 milyon nüfusu olan Lübnan’dan söz ediyoruz. Bu insanlar nereye, nasıl kaçacaklar? Oralarda nasıl yaşam sürdürecekler? Bunlar aç, açıkta, giyim kuşam yok araçlarında. Battaniyeleri, neleri buldularsa onları, yanlarına alıp bölgeyi terk ediyorlar. Bu Lübnan, rahmetli Refik Hariri’nin döneminde bir başka Lübnan’dı. Çok daha zengindi, güçlüydü. Ama şu anda artık o Lübnan kalmadı. Şimdi Lübnan’ın yeniden kendine gelmesi için onlara imkanlar sağlayacağız, bu durumu yeniden nasıl aslına dönüştüreceğiz onu düşüneceğiz? Temennimiz odur ki Lübnan bir an önce bu travmayı atlatsın. Bugünkü televizyon yayınlarında izlediğim kadarıyla Lübnan’ın durumu çok kötü. Rabbim yar ve yardımcıları olsun. Diğer taraftan İsrail bir rüya görüyor. O rüyasını gerçekleştirmek için bölgemizdeki halkların yaşamlarını kabusa çevirmeyi de göze almış gibi görünüyor. Zamanında Hitler de bir rüya görmüştü ve o da çeşitli milletlere mensup halklara kabus yaşatmıştı. Neticede gördüklerinin bir rüya olduğunu net bir şekilde anladı. Er ya da geç günümüzün Hitleri Netanyahu da bu gerçekle yüz yüze gelecek. Herkesin bir planı var ama biz inanıyoruz ki Allah’ın da bir hesabı var.”

    “Biz hem Ukrayna hem Rusya tarafıyla görüşebiliyor olmamızı barışa giden yolda bir avantaj olarak görüyoruz”

    “Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’i kabul etmiştiniz. Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın daha önce olası bir barış konferansında aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkelerle istişareler yapıldığını söylediğini biliyoruz. Ukrayna barış konferansı ile ilgili konu gündeme geldi mi? Eğer böyle bir durum olursa, olası bir barış konferansı Türkiye’de mi yapılacak?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:

    “Biz bu konferansın içinde yer almaya hazır olduğumuzu söyledik. Bu konuda yine aynı şekilde gerek Dışişleri Bakanı Hakan Fidan gerek istihbarat teşkilatımız onlarla irtibat halinde olacaklar. Temennimiz odur ki bölgeye bu barışı getirebilme noktasında Türkiye olarak biz bu işin bir yerinde yer alırız. Biz Ukrayna-Rusya savaşında adil bir barışı belki de en çok arzulayan ülkeyiz. Elimizi taşın altına koymaktan çekinmedik ve barış için çabalıyoruz. Bu savaşın diplomasi ve diyalog yoluyla sona ermesi mümkündür. Yeter ki sorunları bu yolla çözebileceğimize hem savaşan taraflar hem diğer aktörler inansın. Şu anda maalesef buna yakın değiliz. Biz hem Ukrayna hem Rusya tarafıyla görüşebiliyor olmamızı barışa giden yolda bir avantaj olarak görüyoruz. Bu zorlu yolu yürüyebilir ve hedefe ulaşabilirsek, insanlığa büyük hizmet etmiş olacağız. Taraflar kışkırtmaları, silahlanma yarışını, insanların değil silahların konuştuğu bir düzeni terk etmeden barış umudu somut bir biçimde doğmayacak. Fakat biz yılmadan o umudu aramayı sürdüreceğiz. Gayretleri artıracak ve daha çok çalışacağız.”

    “Türkiye, NATO içerisinde yükümlülüklerinin de sorumluluklarının da farkında olan ve bunları eksiksiz yerine getiren güvenilir bir müttefiktir”

    “Görevden ayrılan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg veda konuşmasında ‘Güneyde Türkiye olmadan Avrupa Kıtası’nın güvenliği öngörülemez, imkansız’ diye bir açıklama yaptı. Bu açıklamayı nasıl değerlendirdiniz? Avrupa Türkiye’nin yeterince kıymetini biliyor mu? Oranın bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan şu şekilde cevap verdi:

    “Ben Sayın Stoltenberg’e hakikaten görevi boyunca Türkiye’yle olan münasebetlerini en ideal şekilde sürdüren bir genel sekreter olarak bakıyorum. NATO Genel Sekreterliği boyunca bunu başarıyla sürdürdü. Türkiye’yle münasebetlerinde de hiçbir zaman olumsuz bir çizgi çizmedi. Sayın Rutte ile bakalım bu durum nasıl devam edecek? Yeni Genel Sekreter Mark Rutte ile de Hollanda Başbakanlığı süresi içerisindeki dostluğumuz iyiydi. İnşallah NATO Genel Sekreterliği’nde de bu dayanışmayı, bu birlikteliği yine devam ettiririz. Kurucu değerlerinden uzaklaşan ve onlara sahip çıkamayan uluslararası kuruluşlar ve ittifaklar yozlaşır. Bu temel arızayı gideremezlerse artık ana görevlerini dahi yapamaz hale gelirler. NATO eğer ‘hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için’ ilkesini ‘hepimiz bazılarımız için, bazılarımız hepimiz için’ gibi bir forma dönüştürme tehlikesi ile yüz yüze gelirse o yozlaşma başlar. Bunun için tedbirler almak ve vakit geçirmeden uygulamak gerekir. Hele konu güvenlik gibi hayati bir husus ise ilkelerden milim sapma olmamalıdır. Türkiye, NATO içerisinde yükümlülüklerinin de sorumluluklarının da farkında olan ve bunları eksiksiz yerine getiren güvenilir bir müttefiktir. Türkiye’nin NATO için ne kadar kıymetli olduğunu Avrupa’nın bildiği ancak zaman zaman bunu göz ardı ettiğini görüyoruz.”

    “Türkiye-ABD arasındaki ilişkileri de buna göre tekrar teraziye koyacağız, adımlarımızı da ona göre atacağız”

    “Kasım ayında malum Amerika Birleşik Devletleri seçime gidiyor. Türkiye-Amerika arasındaki ilişkilerde malum sorunlar bulunuyor. Özellikle terör örgütüne verdiği destek aralıksız sürüyor. Bu noktada başkanlar değişiyor ama bu müttefikliğe yakışmayacak tavırlar değişmiyor bir şekilde. Seçim sonu beklentiniz nedir? Yani Donald Trump veya Kamala Harris, yeni başkanla beraber nasıl bir değişim oluşabilir. Böyle bir değişim olur mu? Örneğin F-35 programına yeniden dönüş olabilir mi?” sorusu üzerine Erdoğan şu ifadeleri kullandı:

    “Temennim odur ki gelen gideni aratmasın. Çünkü Amerika’da F-35 konusunu bizler yalnız Sayın Donald Trump döneminde yaşamadık, sonrasında da devam etti. Hepsi de bize bu hayal kırıklığını yaşattı. Cumhuriyetçiler de yaşattı, Demokratlar da. Şimdi yeni süreçte bunun sürüp sürmeyeceğini göreceğiz. 1 milyar 450 milyon dolar alacağımız var. Bu öyle böyle bir rakam değil. Şimdi bu alacağımızı tahsil etme noktasında da adımlarımızı atmaya devam edeceğiz. Bütün bunlarla beraber kasım seçiminin neticesi ne getirecek ne götürecek? Bunu da görmemiz lazım. Bizler bu işin sonucunda temennim odur ki Türkiye-ABD arasındaki ilişkileri de buna göre tekrar teraziye koyacağız. Adımlarımızı da ona göre atacağız. Umarız netice hayırlı olur.”

    “Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme süreci de bu barış sürecinin olumlu neticelenmesi ile müspet istikamette etkilenecektir”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’la bir görüşmeniz oldu. Paşinyan bugüne kadar verdiği mesajlarda hem Türkiye ile hem Azerbaycan ile ilişkileri daha ileri bir seviyeye çıkarma noktasında arzulu olduğunu ifade ediyor. Dünkü görüşmenizde özellikle Zengezur Koridoru’nu dikkate alarak Türkiye-Ermenistan ilişkileri ve Türkiye-Azerbaycan ilişkileriyle daha ileri bir noktaya geçirebilecek kararlar alınabilir mi?” sorusuna şu yanıtı verdi:

    “Sayın Paşinyan’ın yaklaşımına baktığımız zaman olumsuz bir havada görünmüyor. Türkiye olarak bizden Ermenistan-Azerbaycan arasındaki barış anlaşmasını, huzur içinde komşular olarak yaşamalarını bir an önce sağlamamızı istiyorlar. Biz de zaten bunun peşindeyiz, bunun gayreti içerisindeyiz. Temennim odur ki Azerbaycan-Ermenistan arasındaki bu gelişmeleri inşallah peyderpey halledelim, çözelim ve Azerbaycan-Ermenistan arasındaki bu sıkıntıları aşmak suretiyle artık yola revan olalım. Çünkü her iki taraf aslında barıştan yana. Şu anda Azerbaycan böyle bir beklentinin, gayretin içerisinde. Ermenistan’da da bunu gördük. Bizler oluşacak huzur ve barış ikliminin herkes için en iyisi olacağını düşünüyoruz. Ermenistan ile Azerbaycan barışı iki ülke için de yeni fırsatlar ve kazançların kapısını aralayacaktır. Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme süreci de bu barış sürecinin olumlu neticelenmesi ile müspet istikamette etkilenecektir.”

    “Bize ‘BRICS’e ya da başka bir yapıya girmeyin’ diyenlere baktığınızda yıllardır parçası olmak için çalıştığımız Avrupa Birliği’nin kapısında bizi yıllarca bekletenlerle aynı kişiler”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son süreçte Türkiye’nin BRICS gibi Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği gibi farklı alternatif küresel ortaklıklar içine girmek noktasına gayretlerini arttırdığını görüyoruz. Dışişleri Bakanımızın da bu yönde gezileri, açıklamaları oldu. Sizin de önümüzdeki ay BRICS zirvesine katılmanız söz konusu sanıyorum. Bu anlamda yabancı basında bazı eleştiriler okuduk, NATO üyesi olan Türkiye’nin BRICS üyesi olmasına dair eleştiriler okuduk. Bu anlamda BRICS’e üye olmak noktasında olumlu ya da olumsuz gördüğünüz öngörüleriniz nelerdir?” sorusuna şu şekilde cevap verdi:

    “Her şeyden önce bizim BRICS ve ASEAN’da yer almamız, buralarda görünmemiz, inanıyorum ki bölgelerin aritmetiğini de değiştirecek. Çok daha farklı bir yapının inşasına vesile olacak. Orta Asya, Rusya, Baltık bölgesi ya da Uzak Doğu ile ilişkilerimiz kadar Kıta Avrupası ve Amerika ile de bağlarımızın bulunduğunu bir kenara koyamayız. Aynı şekilde Arap coğrafyası ve Körfez ülkeleriyle köklü bir geçmişimiz bulunurken, Afrika ile de yakın ilişkilerimiz mevcut. Netice itibarıyla bulunduğumuz coğrafya ve binlerce yıllık geçmişimiz bizi böylesine çeşitli bir ortaklık mimarisi oluşturmak için teşvik ediyor. Biz bir NATO ülkesiyiz diye Türk dünyası ve İslam dünyası ile bağlantımızı kopartamayız. BRICS ve ASEAN bizim için özellikle ekonomik iş birliklerimizi geliştirmek için fırsatlar barındıran yapılar. Bu yapıların içinde yer almak NATO’dan vazgeçmek anlamına da gelmiyor. Bu ittifak ve iş birliklerinin özellikle birbirinin alternatifi olduğunu düşünmüyoruz. Bugünün dünyasında bazı uluslararası gerilimler olsa da soğuk savaş dönemi çok geride kaldı. Bize ‘BRICS’e ya da başka bir yapıya girmeyin’ diyenlere baktığınızda yıllardır parçası olmak için çalıştığımız Avrupa Birliği’nin kapısında bizi yıllarca bekletenlerle aynı kişiler. Biz bunlara bakarak asla geleceğimizi belirleyemeyiz.”

    “Bizim anayasanın ilk 4 maddesiyle herhangi bir sorunumuz söz konusu değil, anayasanın satırları arasında dolaşan darbeci zihniyetle bizim problemimiz var”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeni anayasanın zorunluluk olduğunu her fırsatta ifade ediyorsunuz. İlk 4 maddenin de Cumhur İttifakı’nın kırmızı çizgisi olduğunu söylediniz. Ancak muhalefetin çeşitli gerekçelerle sürece katılmama gibi bir direnci var. Muhalefetin bu ısrarlı uzlaşma arayışınızda samimi davranacağını düşünüyor musunuz?” sorusuna ise şu şekilde cevap verdi:

    “Muhalefetin bir defa başta bu ilk 4 madde olmak üzere bu konularda zaten herhangi bir ciddiyeti söz konusu değil. Onlar bunu sadece söylerler. Ama bu noktada iktidar ne söyler ne düşünür, böyle bir düşünceleri yok. Biz Cumhur İttifakı olarak bu konuda durduğumuz yerdeyiz, kararlıyız ve aynı kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Türkiye’yi geleceğe, çağın gereklerine uygun, sivil, kapsayıcı, özgürlükçü yeni bir anayasa ortaya koymadan hazırlayamayız. Hiç de çekinmemeliyiz. Bakın dünya hızla değişiyor. 45-50 yıl öncesinin bakış açısıyla, üstelik darbeciler tarafından kaleme alınmış, yamalı bohçaya dönmüş bir anayasa ile bu değişime ayak uydurmak mümkün değil. Bizim çok diri, yeni bir anayasa ile geleceğe yürümemiz lazım. Konuyu ilk 4 maddeye sıkıştırmadan, ‘Biz nasıl bir anayasa yapmalıyız?’ sorusuna odaklanmalıyız. Bizim anayasanın ilk 4 maddesiyle herhangi bir sorunumuz söz konusu değil. Bütün bunlarla beraber anayasanın satırları arasında dolaşan darbeci zihniyetle bizim problemimiz var. Ülkemizin gençlerinin geleceğini inşa edecek, onları dünya ile rekabete hazırlayacak vizyoner bir anayasaya bizim ihtiyacımız var. Biz bunu yapacağız. Zaten Cumhur İttifakı olarak Milliyetçi Hareket Partisi hazırlıklarını yaptı. Biz aynı şekilde hazırlıklarımızı yaptık. Bu hazırlıkları birbiriyle bütünleştirerek yolumuza inşallah devam edeceğiz. Güçlü bir anayasayı inşallah oluşturacağımıza inanıyorum.”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “30 Ağustos’ta yaptığınız konuşmada iç cepheye vurgu yaptınız ve dediniz ki ‘Ekonomik zorluklar, günlük siyasetteki tartışmalar bize kalıcı zarar veremez. Ancak iç cephemizde bir gedik açılırsa bu son derece maliyetli olur ve hepimiz kaybederiz’ dediniz. İç cepheyle ilgili milletimize mesajınız ne olacaktır?” sorusu üzerine şu ifadeleri kullandı:

    “İç cephe bizi biz yapan değerlerdir. Biz aynı şeye sevinme, bunun yanında aynı şeye üzülme, aynı şiirde duygulanma, aynı marşta göğsümüzün kabarabilmesi halini hep birlikte yaşamalıyız. Bütün bunlarla beraber iç cephe hedeflerimiz, bizim kızıl elmamızdır. 30 Ağustos konuşmamda ağırlıklı olarak bunun üzerinde durdum. Bizi o hedeflerden vazgeçirmeye, bizi yılgınlığa düşürmeye, bizi usandırıp umutsuzluk girdabına sürüklemeye çalışanlar, işte o iç cepheyi hedef alıyor. Biz o iç cepheyi çökerttirmeyiz. Orada çok kararlıyız. Bütün bunlarla beraber şunu bir defa demeliyiz. Zorluk mu var, aşarız. Sorun mu var, çözeriz. Sıkıntı mı var, birlikte üstesinden geliriz. Düştük mü, birbirimize tutunur yeniden kalkarız. Renklerimiz, şeklimiz farklı olabilir ama bir araya gelir en eşsiz motifi oluştururuz. İşte iç cephemizi çökertmeyi amaçlayanların odaklandığı yer bu ruh. Bu ruhu paramparça etmeye çalışıyorlar. Bir daha birbirimize tutunmayalım. Kendi kapsüllerimizde herkesten ayrı köşelerde ömür tüketip, yok olalım istiyorlar. Biz bunlara bu fırsatı da kesinlikle vermeyeceğiz. Kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.”

    “Ekonomide artık zor dönemleri geride bırakıyoruz”

    “Türkiye’nin Haziran 2023’ten bu yana uyguladığı ekonomi programı içeride ve dışarıda yakından takip ediliyor. Programın uluslararası alandaki takibinin önemli geri dönüşlerinin başında da elbette bu kredi derecelendirme kuruluşlarının not artışları geliyor. Son olarak geçen açıkladığı not artışının ardından 1 Kasım’da Standart and Poors’dan da bir not artışının gelebileceğine dair mesajlar var. Dolayısıyla ekonomi programının performansı, seyri konusundaki görüşlerinizi merak ediyorum” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan şu ifadeleri kullandı:

    “Ekonomide artık zor dönemleri geride bırakıyoruz. Uyguladığımız programın başarısını artık bizden çok uluslararası kuruluşlar ortaya koyuyor. Bizim şu an odaklandığımız konu, milletimizi zorlayan enflasyon meselesidir. Enflasyonu dizginlemeye başladık ve kalıcı dezenflasyon sürecini başlattık. Enflasyonda anlık değil, ayakları yere sağlam basan bir gerileme görüyoruz ve bu hızlanarak devam edecek. Vatandaşımız enflasyondaki bu gerilemeyi hissetmeye başladı ve önümüzdeki dönemde daha hızlı bir şekilde bunu görecekler. Fırsatçılarla mücadelemizi de kararlı bir şekilde sürdüreceğiz. Onlara göz açtırmayacağız. Hedeflerimizi tutturduk ve yolumuza disiplinli bir şekilde devam ediyoruz. Üstelik bunları çevremizdeki karışıklıklara ve istikrarsızlık kaynaklarına rağmen başardık. Yola da bu şekilde devam ediyoruz.”

    “Milli Savunma Üniversitesi, gerek Kara Kuvvetleri Komutanlığı, gerekse Milli Savunma Bakanımız, müşterek çalışmalarını sürdürüyorlar ve bu işin içerisindekiler kimlerse bunların hak ettikleri cezayı almasını temin edeceğiz”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Benim sorum AK Parti’ye ilişkin olacak. Kongre sürecini başlattınız ve çok güçlü bir değişim sinyali veriyorsunuz. Neyi ve neleri değiştirmeyi düşünüyorsunuz? Bir de 15 Temmuz’dan sonra sivil-asker ilişkileri özellikle de silahlı kuvvetlerin demokratik dönüşümü konusunda çok önemli adımlar attınız ama belli ki bir ikinci kademe reform bir ihtiyaçta Ankara’daki son kılıç çatma hadisesinden sonra ortada duruyor gibi. Bu noktada da birtakım tedbirler alacak mısınız?” sorusuna ise şu şekilde cevap verdi:

    “Biz Türkiye’ye 23 yıldır yeniyi anlatıyor ve yeniyi sunuyoruz. O yeninin içinde bizi biz yapan değerlerimiz en taze biçimde yer alıyor. Hazreti Mevlana’nın dediği gibi pergelimizin bir bacağı işte o değerlerde sabit, diğer bacağımız alemi dolaşıyor. Biz, milletin mesajını en doğru biçimde okuduk, o mesajın gereğini yerine getirmek için değişim diyoruz. Sözünü ettiğimiz değişim bir yeniden doğuş hamlesidir. Yunus’un dediği gibi ‘Her dem yeniden doğarız. Bizden kim usanası?’ Biz şimdi bunun gereğini yerine getiriyoruz. Kılıç meselesine gelince bu mesele birkaç kendini bilmezin ne yazık ki ortaya koyduğu bir karmaşaydı. Şu anda gerek Milli Savunma Üniversitesi, gerek Kara Kuvvetleri Komutanlığı, gerekse Milli Savunma Bakanımız, müşterek çalışmalarını sürdürüyorlar ve bu işin içerisindekiler kimlerse bunların hak ettikleri cezayı almasını temin edeceğiz. Burası kendini bilmezlerin at oynattığı bir meydan değil. Biz bu kendini bilmezlerin at oynattığı meydana ülkemizi kesinlikle bırakamayız. Buna göre de adımımızı atacağız. Savunma Bakanımız ve Savunma Üniversitemizin başındaki hocamızla bir araya geldik, görüşmelerimizi yaptık ve inşallah en kısa zamanda bu işi neticeye ulaştıracağız.”

  • Bakan Fidan, BM Arabuluculuk Toplantısı’na katıldı

    Bakan Fidan, BM Arabuluculuk Toplantısı’na katıldı

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ABD’de temaslarını sürdürüyor. Fidan, New York’taki Türkevi’nde düzenlenen Türkiye ve Finlandiya’nın eşbaşkanlığını yaptığı BM Arabuluculuk Dostlar Grubu’nun 14. Bakanlar Toplantısı’na katıldı. Fidan, toplantıda katılımcılara hitap etti.

  • TBMM Başkanı Kurtulmuş’tan açıklamalar

    TBMM Başkanı Kurtulmuş’tan açıklamalar

    TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Rusya’nın resmi haber ajansı TASS’a röportaj verdi. TBMM Başkanı Kurtulmuş, Türkiye ve Rusya’nın iki komşu ve dost ülke olduğunu vurgulayarak halklar açısından da kuvvetli bir dostluk ve komşuluk bağı bulunduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in iki ülke arasında bir dostluk köprüsü kurduklarını ve her alanda ortak birtakım hedefleri gerçekleştirmek için düğmeye bastıklarını anlatan Kurtulmuş, “Örneğin, iki ülke arasında 100 milyar dolar ikili ticaret hacmine ulaşılması, enerji alanındaki ortak projelerin gerçekleştirilmesi, kültür ve turizm alanındaki faaliyetlerin yoğunlaştırılması gibi birçok alanda kazan kazan prensibi çerçevesinde komşuluk, iyi niyet, dostluk ve stratejik iş birliği çerçevesinde adımlar atılıyor. Ümit ederim ki bizim bu ziyaretimiz de iki ülke arasındaki bu ilişkileri kuvvetlendiren bir çalışma ziyareti olur” diye konuştu.

    “TBMM devlet kuran bir parlamentodur”

    Türkiye’deki parlamento yapısına ilişkin soru üzerine TBMM Başkanı Kurtulmuş, “TBMM’nin temel özelliklerinden birisi, henüz Cumhuriyet kurulmadan evvel parlamentonun var olmasıdır. Birçok ülkede parlamento devlet tarafından kurulurken, TBMM, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurtuluş mücadelesini vermiş, ondan sonra da devleti kurmuştur. Yani Büyük Millet Meclisi devlet kuran bir parlamentodur, en temel özelliklerinden birisi budur” dedi. Türkiye’de çok partili parlamenter demokrasiye geçişin 1950 seçimleriyle gerçekleştiğini hatırlatan Kurtulmuş, 1950’den bugüne yaklaşık 74 yıllık süre içerisinde de Türkiye demokrasisinin birçok saldırıya karşı çok sağlam bir şekilde dayanabildiğini söyledi. Türkiye’nin bu sürede 5 askeri darbe gördüğünü, bunlardan sonuncusunun da 2016 yılının 15 Temmuz’unda FETÖ’cü hainler tarafından gerçekleştirilen darbe teşebbüsü olduğunu belirten Kurtulmuş, “Bunların hepsinde millet milli iradeden yana olmuş, parlamentonun iradesini savunmuştur ve her seferinde darbeciler bekledikleri sonuçların tam tersini elde etmişlerdir. Dolayısıyla şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki Türk demokrasisi, Türkiye’deki Büyük Millet Meclisi dünyanın en dayanıklı parlamentosudur ve Türk demokrasisi de dünyanın bedeli en ağır ödenmiş demokrasilerinden birisidir” değerlendirmesinde bulundu.

    “Türkiye, yeni alternatif dış politika enstrümanlarını geliştirmek isteyen bir ülke”

    Kurtulmuş, BRICS’e katılmasının Türkiye’ye nasıl getirileri olacağına yönelik bir soruyu şu şekilde cevapladı:
    “Artık dünya çok kutupluluğun gerçekleşmeye başladığı yeni bir döneme girmiştir. Bunun henüz başlangıcındayız. Nasıl Berlin duvarının yıkılması Soğuk Savaş döneminin sonunu getirdiyse ABD’nin apar topar Afganistan’dan çekilmesiyle başlayan süreç de dünyada yeni bir dönemin kapılarını açtı. Bu yeni dönemin en belirgin özelliği çok kutupluluktur. Artık hiçbir ülkenin tek başına dünyayı domine etmesi, dünya sistemini yönetmesi mümkün değildir. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde bu çok kutupluluğun gerektirdiği çok sayıda yeni oluşuma şahit olacağız. Türkiye de hem jeostratejik konumu hem Doğu-Batı arasındaki köprü vazifesi gören konumuyla hem kültürel geçmişiyle ve geleceğe ait perspektifleriyle bölgesel bir aktör, hatta küresel sistemde etkili rol oynayan bir aktör olma sürecine girmiştir. Bunun için biz BRICS’i bundan sonraki çok kutuplu dünya sisteminin önemli oluşumlarından birisi olarak telakki ediyoruz. Türkiye’nin BRICS’e girmesi Türkiye’yi kısıtlamayacak, tam tersine Türkiye’nin elindeki dış politika imkanlarını fazlalaştıracaktır ve Türkiye’nin BRICS’le olan irtibatı dünya barışına da çok daha ciddi bir katkı sunacaktır.”
    TBMM Başkanı Kurtulmuş, Türkiye’nin eş zamanlı olarak birçok iş birliği projesinin içerisinde olduğuna dikkati çekti. Türkiye’nin yeni alternatif dış politika enstrümanlarını da geliştirmek istediğinin altını çizen Kurtulmuş, Türkiye’nin böyle bir oluşumun içerisinde olmasının çok kutuplu dünya sisteminde dünya barışının daha iyi sağlanabilmesine katkıda bulunacağını ifade etti.

    “Türkiye, küresel ölçekte barışın sağlanması için elinden geleni ortaya koyuyor”

    Türkiye’nin dünya barışı için neler yapabileceği sorulan Kurtulmuş, “Türkiye, bölgede barışın ve istikrarın sağlanması, dünyada da küresel ölçekte barışın sağlanması için elinden geleni ortaya koyuyor” dedi. Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilimde Türkiye’nin arabuluculuk rolünü hatırlatan Kurtulmuş, “Bildiğiniz gibi Dolmabahçe’de neredeyse anlaşmanın imzalanacağı noktaya gelinmişti, fakat bazı ülkeler Ukrayna’nın barış imzalamasını istemediği için Ukrayna barış masasından kalktı. Bu süre içerisinde Türkiye, Rusya’yla da Birleşmiş Milletlerle de iş birliği içerisinde, Tahıl Koridoru’nun açık tutulması için olağanüstü bir gayret sarf etti ve böylece özellikle Afrika’daki milyonlarca insanın açlık kriziyle karşı karşıya kalmamasını temin etmiş oldu. Ayrıca, esir takası konusunda da fevkalade ciddi bir şekilde gayret sarf etti” ifadelerini kullandı.
    Kurtulmuş, Gazze’de soykırım boyutlarını aşmış katliamlar karşısında Türkiye’nin tavrına işaret ederek Türkiye’nin ateşkesin sağlanması, Gazze halkına insani yardımların ve sağlık imkanlarının ulaştırılması için elinden gelen her türlü çabayı ortaya koyduğunu söyledi. Burada Rusya ve Türkiye hükümetlerinin ortak kanaatleri ve yaklaşımları olduğunu büyük bir memnuniyetle gördüğünü ifade eden Kurtulmuş, “Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanına başvurusuna Türkiye de müdahil olarak Netanyahu ve çetesinin işlediklerinin savaş suçu olarak kabul edilmesi için gayret sarf etti. Tabiri caizse 1 yıldır Sayın Cumhurbaşkanımız, bizler, bütün imkanlarımızla bütün uluslararası platformları Gazze ile ilgili bir barış diplomasisi platformuna çevirmek için gayret sarf ediyoruz” dedi. Türkiye’nin hem bölgedeki hem dünya siyasetindeki ana perspektifinin barış ve istikrar olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Barışın olmadığı yerde istikrar olmaz, istikrarın olmadığı yerde kalkınma olmaz, kalkınmanın olmadığı yerde halkların refah içerisinde yaşaması mümkün olmaz. Dolayısıyla öncelikli olarak barışın temin edilmesi için bu perspektife sahip olan bütün ülkelerle, bütün anlayışlarla iş birliği yapmaya hazır olduğumuzu bir kere daha Rusya’dan ifade etmiş olayım” diye konuştu.

    Akkuyu Nükleer Santrali

    Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) Projesi’nin Türkiye’nin ekonomisine ve enerji güvenliğine nasıl bir etkide bulunacağına yönelik soruyu cevaplayan Kurtulmuş, “Akkuyu Projesi kendi istikametinde olumlu bir şekilde ilerlemektedir. Bu sadece iki ülke arasında önemli bir iş birliği alanı değil, aynı zamanda Türkiye’nin enerji güvenliğine büyük katkıda bulunacak olan bir projedir. Maalesef bu süre içerisinde Rusya’ya uygulanan yaptırımlar dolayısıyla bazı Batılı şirketler Akkuyu’da gerekli olan, bize teslim etmeleri gereken malzemeleri, ihtiyacımız olan unsurları teslim etmedikleri için projede bir miktar gecikme olduğunu biliyoruz. Ümit ediyorum ki 2025 yılı içerisinde Akkuyu Nükleer Santrali’nin en azından ilk bölümü elektrik üretimine başlamış olacaktır” ifadelerini kullandı.

    “Geçtiğimiz yıl 6.3 milyon Rus, Türkiye’yi ziyaret etti”

    Türkiye’de tatil yapmak isteyen Rus vatandaşlarına önerileri sorulan Kurtulmuş, “Türkiye’yi ziyaret eden Rus turistlerinin bilmediği bir yer olduğunu zannetmiyorum” dedi. Kurtulmuş, kültür, sağlık, dağ, doğa, kış turizminin de Türkiye’nin çok zengin olduğu alanlar olduğunun altını çizdi. Kurtulmuş, 2023’te 6,3 milyon Rus vatandaşının Türkiye’yi ziyaret ettiğini hatırlattı.
    TBMM Başkanı Kurtulmuş, akademisyenliği bırakarak siyaset yapmanın kendisine nasıl bir katkısı olduğunun sorulması üzerine, “Ben hayatı akademisyenken başka bir hayat, siyasetçiyken başka bir hayat diye ayırmıyorum. Esasında ne olursak olalım, mesleğimiz ne olursa olsun ana hedefimiz, yaptığımız işi en iyi şekilde yapmak için gerekli donanımları kazanmak olmalıdır” dedi. “Milletimizin huzuru, refahı, bütün insanlığın iyiliği için neler yapabiliriz?” diyerek çalıştığını anlatan Kurtulmuş, hayatı boyunca hep aynı duyguyu taşıdığını ve bu istikametten hiç ayrılmadığını söyledi.

  • “Cumhuriyet tarihinin en büyük doğal gaz keşfini yaptık”

    “Cumhuriyet tarihinin en büyük doğal gaz keşfini yaptık”

    Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu çerçevesinde New York’ta temaslarını sürdüren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, İhlas Haber Ajansı’na (İHA) özel açıklamalarda bulundu. Bakan Bayraktar, Türkiye’nin enerji alanındaki vizyonunu ve geleceğe yönelik yatırımlarını detaylandırdı. Bakan Bayraktar, geçtiğimiz hafta Houston’da önemli bir enerji anlaşmasına imza attıklarını belirterek, “Türkiye için önemli bir anlaşmaya imza attık. Uzun dönemli bir sıvılaştırılmış doğal gaz anlaşmasına 10 yıl boyunca Türkiye’ye yaklaşık 1,6 milyar metrekare küp her yıl gaz getirecek bir anlaşmaya imzası atmıştık Houston’da. Daha sonra da Cumhurbaşkanımızla beraber tekrar buraya geldik. New York’ta şimdi Birleşmiş Milletler haftasında yine gerek ikili görüşmeler, gerek yatırım konferans kapsamında çalışmalarımızı yürütüyoruz” dedi.

    “Buradaki yatırımcılar Türkiye’nin istikrarlı gelişen bir piyasa olmasını çok önemsiyorlar”

    Türkiye’nin yenilenebilir enerjiye büyük önem verdiğini ifade eden Bayraktar, “Biz Türkiye olarak enerjide üç tane çok önemli konuyla ilgili çalışma yürütüyoruz ve bunlarla ilgili birçok yatırım fırsatı olduğunu açıkçası buradaki yatırımcılarla, finansal kuruluşlarla paylaştık. Bu alanlardan bir tanesi Türkiye’nin enerji piyasası büyüyen bir piyasa. Bizim talebimiz artıyor, nüfusumuz büyüyor, ekonomimiz büyüyor, ihracatımız, üretimimiz artıyor, şehirleşme artıyor. Dolayısıyla bütün bunların etkisiyle Türkiye’nin artan bir talebi var. Bu artan talep için de yatırım ihtiyacımız artarak devam ediyor. Yani özellikle buradaki yatırımcılar Türkiye’nin büyüyen bir piyasa olması, istikrarlı gelişen bir piyasa olmasını çok önemsiyorlar. Vurgulamak istediğim hususlardan bir tanesi bu. İkincisi, Türkiye’nin bu enerjideki dışa bağımlılığı bizim yerli ve yenilebilir kaynaklarımızı çok daha hızlı bir şekilde devreye almamızı gerektiriyor. Dünyada da büyüyen bir trend, artan bir yönelim, yenilenebilir enerjiye çok ciddi bir ilgi vardı. Birçok yatırımcıdan, uluslararası bankalardan, yatırım bankalarından, private equity firmalarından bütün bunlar Türkiye’deki önümüzdeki süreçte oluşabilecek yatırım fırsatlarına baktıklarını ifade ettiler. Biz de yenilenebilir enerjide her yıl 5 bin megavat yeni güneş ve rüzgar devreye almak istediğimiz ifade ediyoruz. Dolayısıyla bu bir önemli alan Amerika’daki yatırımcılar için. Bir diğer alanda Türkiye’nin önemli bir nükleer enerjiden elektrik üretme programı var. Biz 2050 yılında 20 bin megavat güce ulaşmak istiyoruz. Burada hem büyük ölçekli santralden hem de özellikle küçük modüler reaktörlerde de bir yatırım fırsatı var. Bunu da bu haftaki bütün görüşmelerimizle muhataplarımızla konuştuk. Orada da ciddi bir ilgi olduğunu ve önümüzdeki süreçte bu anlamda Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırımın artarak devam edeceğini enerji alanında söyleyebilirim” ifadelerini kullandı.

    “4 milyon üzerinde hanenin doğal gazını kendimiz karşılıyor olacağız”

    Bayraktar, Sakarya gaz sahasında Cumhuriyet tarihinin en büyük doğal gaz keşfinin yapıldığını hatırlatarak, “Biz yine 2016-2017’de başladığımız bu Türkiye’nin aramacılığında farklı bir modele biliyorsunuz geçmiştik ve kendi gemilerimizle, kendi mühendislerimizle, kendi jeologlarımızla bu aramaları yapacağız demiştik. Akdeniz’den sonra Karadeniz bize keşfin geldiği yer oldu. Sakarya gaz sahasında Cumhuriyet tarihinin en büyük doğal gaz keşfini yaptık. Şu anda oradan üretimimiz devam ediyor. Üretimimizi arttırarak devam ediyoruz. İlk etapta 10 milyon metreküplük üretime inşallah birkaç ay içerisinde çıkmış olacağız. Bu sayede de 4 milyon üzerinde hanenin doğal gazını kendimiz karşılıyor olacağız. Dolayısıyla dışarıdan bu ithalatı azaltmış oluyoruz. Yine geçtiğimiz hafta Türkiye’ye gelen Çanakkale’de şu anda aktivasyon çalışmaları devam eden yüzer üretim platformumuz geldi. Onunla da bir 10 milyon metreküp bir 4 milyon hane halkına da oradan işlediğimiz gazı vereceğiz, dolayısıyla Türkiye’nin yaklaşık 8-8,5 milyon hanesine doğal gazımızı kendimiz üretmiş olacağız inşallah 2026 yılına geldiğimizde. Ama daha çok ihtiyacımız var. Daha çok eve gaz götürüyoruz. Sanayimizin ihtiyacı var, ticarethanelerin ihtiyacı var” dedi.

    “Oruç Reis’i birkaç gün içerisinde Somali’ye uğurlayacağız”

    Bakan Bayraktar, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
    “Türkiye kendi kaynaklarını ararken, bulurken ve üretirken bu faaliyetleri yürütmesi lazım ama aynı zamanda farklı coğrafyalarda da arayışlarımız devam ediyor. Bugüne kadar işte Irak’ta, özellikle Azerbaycan’da, Hazar Denizi’ndeki varlıklara Türkiye’nin ortaklığı söz konusu BOTAŞ’ın, Türkiye Petrollerinin ama şimdi yeni bir faza geçiyoruz. Çok yakında inşallah Oruç Reis sismik gemimizi Somali’ye gönderiyoruz. Çünkü Somali’de 3 tane offshore sahasında lisans almış, ruhsat almış durumdayız ve aramacılığın ilk adımlarından bir tanesi sismik arama. Üç boyutlu sismik arama için kendi gemimiz Oruç Reis’i inşallah birkaç gün içerisinde Somali’ye uğurlayacağız. Bu ay, yani Ekim ayının sonuna doğru oraya varmış olur ve çalışmalarına orada başlayacak.”

    “Somut projelerle bu dış finansmanı Türkiye’ye geleceğine inanıyorum”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmayı “tarihi” olarak nitelendiren Bayraktar, “Cumhurbaşkanımızın burada hem Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma hakikaten bana göre çok tarihiydi. Benim kişisel olarak buna yani sizler de öyle buna şahitlik etmemiz gerçekten çok tarihiydi. Ama onun ötesinde birçok ikili görüşme oldu. Biraz önce ben Irak Başbakanı’yla olan görüşmeden Cumhurbaşkanımıza eşlik ettim ve oradan çıktım. Onun dışında yatırımcılarla, finansçılarla buradaki yaptığımız görüşmelerin hepsinde Türkiye’nin özellikle hem ekonomik programına, orta vadeli programına ve tekrar ekonomisinin reformlarla beraber yükselen trendinin bir ivmesini, hareketliliğini hissetmeye başladık. Bu çok önemli. Bunu onlara da hissettirmeye çalışıyoruz açıkçası. Burada da karşılık bulduğunu ve önümüzdeki dönemde inşallah çok somut projelerle bu dış finansmanı Türkiye’ye geleceğine ve ülkemizin bu anlamda ekonomisine de değer katacağına inanıyorum” açıklamasını yaptı.

    Bakan Bayraktar İHA ekibini ziyaret etti

    Bakan Bayraktar, BM Genel Kurul görüşmeleri için ABD’nin New York kentindeki Türkevi’nin tam karşısında görev alan İhlas Haber Ajansı ekibini ve dünyaya canlı yayın hizmeti sunan canlı yayın aracını ziyaret ederek İhlas Haber Ajansı Operasyon ve Uluslararası Pazarlama Koordinatörü Özgür Yorul’dan bilgi aldı. Ziyaret sırasında canlı yayın aracını inceleyen Bakan Bayraktar, İHA ekibine teşekkürlerini ileterek çalışmaları için tebrik etti.

  • Bakan Bolat Almanya’ya gidiyor

    Bakan Bolat Almanya’ya gidiyor

    Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Türkiye-Almanya Ekonomi ve Ticaret Ortak Komitesi (ETOK/ JETCO) 5. Dönem Toplantısı’na katılmak üzere Almanya’nın başkenti Berlin’e gidecek. Alman mevkidaşı ile bir araya gelecek olan Bakan Bolat’ın ziyaretinde, Alman ve Türk iş dünyasının temsilci kuruluşlarının oluşturduğu çalışma gruplarının ortaya koyduğu çıktılar değerlendirilecek. 27 Eylül tarihinde ardından Bakan Bolat ile Almanya Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck’in eş başkanlığında ETOK/ JETCO 5. Dönem Toplantısı gerçekleştirilecek. Toplantıda ETOK/JETCO protokolü ve Türk iş dünyasının kapasitesini artırmaya dönük bir işbirliği programını hayata geçirecek olan “Partnering with Germany” niyet beyanı imzalanacak.

    2023 yılında 50 milyar doları bulan ticaret hacmi ile Türkiye’nin dünyadaki en önemli ticaret ortaklarından olan Almanya ile ticari bağlarını daha da kuvvetlendirmek amacıyla gerçekleştirilecek resmi ziyarette karşılıklı yatırımlar, müteahhitlik, sanayi, turizm, üçüncü ülkelerde projeler, Avrupa Birliği, yeşil dönüşüm ve dijital ekonomi ve enerji gibi pek çok konuda işbirliklerinin geliştirilmesi hedefleniyor.