Kategori: Siyaset

  • Şehit-gazi yakınları ve gaziler kamuya atanacak

    Şehit-gazi yakınları ve gaziler kamuya atanacak

    Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Gaziler Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde gazilerle bir araya geldi. Burada basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Bakan Göktaş, şehitlere rahmet dilerken, şehit yakınları, gazi ve gazi yakınlarına şükranlarda bulundu. Bakan Göktaş, şu ifadelere yer verdi:
    “Onlara minnet duyduğumuzu, vatanımızın onlara ne kadar şükran duysa az olduğunu millet olarak ne kadar teşekkür etsek az olduğunu ifade ettik. Onların her daim yanındayız bakanlık olarak. Şehit ve gazi yakınları bakanlığımızda, genel müdürlük kapsamında temsil ediliyor. Diğer yandan şehit yakını, gazi ve gazi yakınlarımıza tanıdığımız bazı haklar var. Bu hakların genişletilmesine yönelik bazı çalışmalarımıza da devam ediyoruz. Bu çalışmalarımızı da inşallah önümüzdeki süreçte tamamlayacağız, kamuoyuyla paylaşacağız.”

    “729 şehit yakını, gazi ve gazi yakınımızı kamuya atayacağımızı duyurmak istiyoruz”

    Şehit yakını, gazi ve gazi yakınları için kamuda atama gerçekleştireceklerini ifade eden Bakan Göktaş, “Şehit yakını, gazi ve gazi yakınlarımıza yönelik sunduğumuz bir hak da biliyorsunuz kamuda atama. Bugüne kadar 50 bine yakın şehit yakını ve gazi yakınını kamuda atadık. 18 Eylül’de 729 şehit yakını, gazi ve gazi yakınımızı kamuya atayacağımızı duyurmak istiyoruz. İnşallah bu atama hayırlara vesile olur. Bütün şehitlerimize, gazilerimize, şehit yakınlarımıza, gazilerimize inşallah hayırlara vesile olacağına inanıyorum. Ben bir kez daha vatanı için canını feda eden, istikbalimiz için mücadele veren bütün gazilerimize, şehitlerimize öncelikle Allah’tan rahmet diliyorum. Gazilerimize tekrardan geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum. Onlara minnet borçluyuz gerçekten” dedi.

  • “Narin’i katledenlerin en ağır cezaya çarptırılması hepimizin temennisi”

    “Narin’i katledenlerin en ağır cezaya çarptırılması hepimizin temennisi”

    Bir dizi ziyaret ve açılış törenleri nedeniyle Denizli’de bulunan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Denizli Valiliği ziyareti sırasında Türkiye gündeminde yer alan Narin Güran cinayeti ve Batı Şeria’da İsrail askerlerince öldürülen Ayşenur Ezgi Eygi hakkında açıklamalarda bulundu. Narin Güran cinayetinin tüm ülkeyi etkilediğini ifade eden Bakan Tunç, Narin Güran’ın canlı bedenine ulaşmak için devletin tüm imkanları ile seferber edildiğini ancak canlı ulaşılamadığını belirtti. Adli soruşturmanın Narin’in kaybolduğu andan itibaren başlatıldığını ve çok sayıda gözaltılar olduğunu, ifadeler alındığını söyleyen Bakan Tunç, aynı zamanda aramalar yapılarak deliller toplandığını kaydetti. Narin Güren cinayetinin soruşturmasında gelinen noktada 10 tutuklu ve 4 kişi hakkında ise adli kontrol kararı verildiğini ifade eden Adalet Bakanı Tunç, Narin’in cansız bedeninden 91 doku örneği alındığını ve bu örneklerin İstanbul ve Diyarbakır Adli Tıp Kurumlarında olduğunu belirtti. Yapılan incelemelerin zaman alacağını dile getiren Bakan Tunç, “İncelemeler neticesinde birtakım veriler ortaya çıkacak. İfadeler alındı tabii, bu ifadeleri savcılarımız değerlendirecekler. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığımız bu konunun üzerinde hassasiyetle, titizlikle incelemelerini devam ediyor. Titizlikle biz de takip ediyoruz” dedi.

    “Narin kızımızı katledenlerin en ağır cezayı almasını temenni ediyoruz”
    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da Narin Güran olayının başından beri üstün gayret gösterilmesini istediğini belirten Bakan Tunç, tüm Türkiye’nin Narin Güran’ı öldürenlerin bir an önce bulunması ve yargı önünde hesap vermesi beklentisi içerisinde olduğunu söyledi. Sosyal medya ve televizyon ekranlarında Narin Güran cinayetine ilişkin yapılan değerlendirmeler hakkında konuşan Bakan Tunç, “Şu anda adli soruşturma devam ediyor. Adli Tıp incelemeleri de devam ediyor. Burada delillerin tek tek titizlikle değerlendirilmesi ve incelenmesi gerekecek. İfadelerden yola çıkarak bir takım değerlendirmeler yapacak savcılarımız ama şunu özellikle istirham ediyoruz, soruşturma gizli ama tabii ifade tutanakları avukatlara verildiyse bunlar basında ve kamuoyunda televizyon ekranlarında değerlendirildiğini görüyoruz. Maalesef bazı değerlendirmeleri özellikle soruşturmanın selameti açısından sakıncalı olabileceğini de paylaşmak istiyorum. Burada soruşturmanın gizliliğini etkin bir soruşturma yapılabilmesi adli gerçeğin ortaya çıkarılması ve Narin kızımıza katledenlerin yargı önüne çıkarılıp kanunumuzdaki en ağır ceza ile çarptırılması hepimizin temennisi. Özellikle basın kuruluşlarımıza bunu ifade etmek istiyorum. İnşallah bir an önce bu soruşturma etkin hızlı bir şekilde tamamlanır ve Narin kızımızı katledenler, kıyanlar bulunur tespit edilir. Yargımız, Adli Tıp Kurumumuz ortaya çıkan deliller elde edilen araçlardan kimyasal veriler tüm bunların hepsini değerlendirilmesi yapıldıktan sonra burada gerçek ortaya çıkacak. Narin’e kıyanlar elbette ki cezasını alacaklar. Biz Narin evladımızın katillerini bulmak için yargımıza her türlü desteği vermenin gayreti içerisindeyiz. Narin evladımızı kıyanlar en ağır cezayı çarpıtılacaklardır. Ülke olarak millet olarak bizim büyük bir beklentimiz bu tür yüreğimizi yakan bizi derin bir acıyı boğan bu tür kötü hadiselerin bir daha olmaması içinde temenni ediyoruz. Milletçe duyarlı olmamız gerektiğini ifade etmek istiyorum” şeklinde konuştu.

    “Acil olarak bu katillerin uluslararası yakalama kararını çıkartacağız”
    Batı Şeria’da İsrail askerleri tarafından öldürülen Ayşenur Ezgi Eygi hakkını savunacaklarını ifade eden Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ayşenur Ezgi’nin insan hakları savunucusu ve Türkiye vatandaşı olduğunu söyledi. Ayşenur Ezgi’nin öldürülmesine ilişkin ellerinde deliller olduğunu kaydeden Bakan Tunç, Türkiye olarak Ayşenur Ezgi’nin hakkını savunmak için takiplerini sürdüreceklerini belirtti. Dışişleri Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı ve Adalet Bakanlığı olarak koordinasyon sağladıklarını dile getiren Bakan Tunç, “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız bu konuda soruşturma başlattı. İç hukuktan kaynaklanan bir yetkimiz var. Vatandaşımız yabancı bir ülke sınırları içerisinde yabancı bir şahıs tarafından şehit edildi. Bu sebeple buradan bizim vatandaşımızın hakkını korumamız ve suçu işleyenlerin cezalandırılmasıyla ilgili gerekli soruşturmaları başlatmamız gerekiyordu ve başlattık. Uluslararası anlamda da yakalama kararları çıkartacağız. İç hukuk noktasındaki takiplerimizi de sürdürürken diğer yandan ulusal anlamda hukuk anlamında da Ayşenur’un hakkını savunmaya devam edeceğiz. Uluslararası adalet divanında devam eden davaya Ayşenur’un dosyasını da ibraz edeceğiz. Türkiye olarak oraya da katılmaya başvurmuştuk. Uluslararası ceza mahkemesinde devam eden soruşturmaya da Ayşenur’un dosyasını intikal ettireceğiz. Aynı zamanda insan hakları konseyine de başvurarak burada da Ayşenur’un katledilişinin hakkında rapor düzenleyip uluslararası mahkemelerde delil olarak kabul edilmesini takip edeceğiz. Ama biz hemen acil olarak bu katillerin uluslararası yakalama kararını çıkartacağız. Ayşenur’un takipçisiyiz. Yarın Ayşenur’un cenaze töreni var. Cenazesi İstanbul’a getirildi. Oradan İzmir’e gönderilecek şuan otopsi işlemleri yapılıyor. Otopsi akşama doğru bitecek. Deliler bizim muhafaza edeceğimiz, soruşturmada kullanacağımız deliler. Yarın da Didim’de gerçekleştirilecek olan cenaze töreninden sonra Ayşenur’u ebediyete uğurlayacağız” diye konuştu.

  • “Ayşenur Ezgi Eygi’nin haklarını savunacağız”

    “Ayşenur Ezgi Eygi’nin haklarını savunacağız”

    Bir dizi ziyaret kapsamında kente gelen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AK Parti Denizli İl Başkanlığı’nda düzenlenen AK Parti Türkiye Buluşmaları toplantısına katıldı. 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini hatırlatan Bakan Tunç, “2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimleri geldiğinde vesayetçi anlayış devreye girdi. ‘Cumhurbaşkanını meclise seçtirmeyiz’ dediler. Anayasa değişti mi? Hayır. Eskiden meclis seçiyordu. Mecliste Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldığında geçerli bir seçim olmasına rağmen dönemin YÖK Başkanı ‘Bu seçim geçersizdir’ diyebildi. YÖK Başkanı TBMM’de yapılan bir seçim için geçersizdir diyebiliyordu. O günlerden bugüne gelindi. Bugün duayen denilen gazeteciler, köşe yazılarında ahkam kesen gazeteciler, sosyal medyada kanalları olan yaşlı başlı, kelli felli gazeteciler o gün Genelkurmay Başkanının karşısına geçip ‘Meclisteki yapılan seçim ile ilgili karşı çıkmayacak mısınız’ dediler. O da ‘Evet, karşı çıkıyoruz’ dedi. Maalesef böyle dönemlerden geldik. Mecliste yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri iptal edildi. Referandumda bu kez Türkiye’nin ana muhalefeti bu kez halk da seçemez dedi. Böyle bir ortamlardan geçtik biz” dedi.

    “Darbecilerin yanında saf tutan, milletin hakkını hukukunu savunmayan bir yargı vardı”

    Türkiye’nin yakın tarihinden hatırlatmalar yapan Bakan Tunç, AK Parti’nin 2008 yılında laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu gerekçesiyle dava açıldığını ve 1 oy ile partisinin kapatılmaktan kurtulduğunu söyledi. 2012 yılında yaşanan MİT krizine de değinen Bakan Yılmaz Tunç, Türkiye ekonomisinin en parlak dönemi olarak gösterilen 2013 yılında Gezi Olayları ile Türkiye’de sokak darbesi yapılmaya çalışıldığını söyledi. Vesayetçi anlayışın başarılı olamadığı bu girişimlerin ardından önce emniyet yargı darbesi ardından ise 2016 yılında FETÖ’nün darbe girişimiyle hükümeti düşürebilmeyi amaçladıklarını ifade eden Bakan Tunç, “2016 yılına geldiğimiz zaman 15 Temmuz’da AK Parti iktidarını sona erdirmek ve Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidardan düşürmek için dışarıdan destekli eli kanlı FETÖ teröristleri 15 Temmuz gecesi tankları milletimizin üzerine sürdü. Cumhurbaşkanımız ‘Haydi milletim meydanlara ülkemize sahip çıkıyoruz’ dediğinde milletimiz meydana koştu. Yargı mensuplarımız adliyelere koştu ve o kahraman savcılarımız hemen o teröristler hakkında yakalama kararları çıkarttılar. Şimdi onların yargılamaları birçoğu bitti ve hapiste cezalarını çekiyorlar. Bu ülkede geçmişte de darbeler oldu. Bu ülkede 27 Mayıs Darbesi’ne bu ülkenin yargısı karşı gelmediler ve darbecilerin yanında durdu. Milletin hakkını savunacaklarına darbecilere savundular. Böyle bir yargı vardı. 12 Eylül’e geldiğimiz zaman bir sağdan bir soldan idam kararları veren bir yargı vardı. Darbecilerin yanında saf tutan milletin hakkını hukukunu savunmayan bir yargı vardı. Sonrasında 28 Şubat’ta da aynı şekilde darbecilere destek veren bir yargı vardı. Bu bizim yargı tarihinin üzülerek söylüyoruz kara lekeleridir ama 15 Temmuz’a geldiğimizde Türk yargısının halka nasıl savunduğunu, nasıl milli iradenin yanında olduğunu hep beraber gördük” şeklinde konuştu.

    “Darbe anayasadan kurtulma mücadelesini hep beraber vereceğiz”

    Türkiye’nin darbe anayasasından kurtulması gerektiğini vurgulayan Bakan Tunç, “İnşallah Türkiye Yüzyılı’nın başında darbe anayasadan kurtulma mücadelesini hep beraber vereceğiz. 184 kez değişikliğe uğrayan anayasanın maddeler arasındaki bütünlüğü bozulduğunu görüyoruz. Burada anayasamızın gerçekleştirmiş olduğumuz gerek 2010 gerek 2017’de değişikliklerinde özellikle demokratik hukuk devletlerinde standardını daha da güçlendiren, yüksek standartlı bir demokrasi ülkemize kavuşturan değişikleri de muhafaza ederek, bir toplum sözleşmesi yaparak Türkiye Yüzyılı’na başlamamız lazım. Anayasamızda hak arama yollarını artıran çok önemli düzenlemeler yaptık. Bunları uygulamamız lazım. Kamu denetçiliği kurumunu geliştirmemiz lazım. Vatandaşlarımızın idare ile ilgili bir sorunu olduğunda mahkemeye gitmeden kamu denetçisine giderek sorunu çözebilmesi imkanını biz getirdik. Kişisel verilerin korunması, özel hayatın korunması bunlar önemli insan hakları. Bu ülkede bir daha darbe olmasın yargımız, hukukumuz, milli irademizin yanında olsun, hukuk devletinin yanında olsun diye önemli yapısal reformlar yaptık. Anayasa Mahkemesinin yapısı, HSK’nın yapısı, askeri şuranın yapısı. Yeni anayasa için bir sebep bile yeterli. Darbecilerin yazdırdığı bir anayasa ile demokratik hukuk devletinde yolumuza devam etmemiz lazım” ifadelerini kullandı.

    “Ekonomi yönetimimiz enflasyonu tekrardan tek haneli rakamlara düşürecek”

    6 Şubat depremleri ve çevre ülkelerde yaşanan olumsuzlukların Türkiye için ekonomik etkileri olduğunu belirten Adalet Bakanı Tunç, “Ülkemiz 6 Şubat’ta büyük bir deprem yaşadı. Şimdi hızlı bir şekilde şehirleri yeniden inşa etme gayretindeyiz. Bir taraftan yukarımızda Rusya ile Ukrayna savaşı ekonomik anlamda en çok bizi etkiledi. Hemen aşağıda Gazze savaşı bir taraftan Suriye’nin kuzeyinde terör devleti kurma çabaları onu önlemek için çabamız devam ediyor. Öncesinde pandemi ile geçen kapalı kaldık. Tüm bunlar üst üste geldi. Bu etkenlerle ekonomimiz olumsuz etkilendi bunu kabul etmemiz lazım. Son 5 yıl özellikle ülkemizin dışındaki gelişmelerle de ekonomimizi etkileyen olumsuzluklarla karşılaştık. Enflasyon çift haneli rakamlara çıktı. Ekonomi yönetimimiz tekrardan tek haneli rakamlara düşürecek. Halkımızın alım gücünü yine yükselterek, emeklimizin, işçimizin, memurumuzun enflasyona ezdirmeden yolumuza devam edeceğiz” diye konuştu.

    “Ayşenur Ezgi Eygi’nin hakkını koruyacağız”

    Dünyadaki adaleti ve hakkı savunmaya devam edeceklerini ifade eden Bakan Tunç, 7 Ekim’den günümüze kadar Gazze’de bir soykırım yaşandığını hatırlattı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde bu soykırımın sonlanması için diplomatik çalışmalara ve insani yardımları sürdürdüklerini ifade eden Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, uluslararası sistemin oradaki zulmü durdurmaya yetmediğini söyledi. İşgal altındaki Batı Şeria’da İsrail askerlerince öldürülen Türk vatandaşı Ayşenur Ezgi Eygi’nin hakkını koruyacaklarını ifade eden Bakan Tunç, “Ayşenur Ezgi Eygi kardeşimiz İsrailli terörist askerlerce şehit edildi. Onun hakkını hukukunu koruyacağız. Hemen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız iç hukuktan kaynaklana n soruşturma yetkisini kullandı ve soruşturma başlattı. Elimizde deliller, görüntüler var. O saldırganların kendi ülkemizde de yargılanması ve uluslararası alanda yakalanması için soruşturmamızı başlattık. Uluslararası hukukta da Ayşenur’un hakkını savunacağız. Uluslararası Ceza Mahkemesine, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyine ve Uluslararası Adalet Divanına Ayşenur Ezgi Eygi kardeşimizin dosyasını tüm delilleriyle beraber ibraz edeceğiz ve sonuna kadar onun haklarını savunacağız. Bir kez daha ailesine, milletimize başsağlığı diliyorum. Yarın inşallah onun cenaze merasiminde olacağız, dualar edeceğiz ve ailesine başsağlığı dileyeceğiz. Temennimiz bir an önce orada akan kanın durdurulması. Türkiye olarak da Uluslararası Adalet Divanına katılma dilekçemizi verdik. Uluslararası Ceza Mahkemesinde de sivil toplum kuruluşlarımız, o teröristlerin, Netanyahu başta olmak üzere bunların yargılanmasıyla ilgili çalışmaları biz Türkiye olarak sonuna kadar takip edeceğiz” dedi.

  • “İşçi çıkaran belediyelere ciddi para cezaları kestik”

    “İşçi çıkaran belediyelere ciddi para cezaları kestik”

    Sabah saatlerinde Van’a gelen Bakan Vedat Işıkhan, ilk olarak valiliğe geçti. Burada bir araya geldiği Vali Ozan Balcı’dan Van Projeleri hakkında bilgi alan Bakan Işıkhan, daha sonra AK Parti Van İl Başkanlığına geçerek ‘Türkiye Buluşmaları’ programına katıldı. Burada konuşan Bakan Işıkhan, “Bizleri samimiyetle, misafirperverlikle karşılayan, toplantımıza iştirak eden tüm hemşehrilerimize ve teşkilat mensuplarımıza teşekkür ediyorum. Bugün teşkilat başkanlığımız tarafından 81 ilde başlatılan, Türkiye Buluşmaları ile şehirlerimizde yediden yetmişe tüm vatandaşlarımızla bir araya gelmeyi planladığımız bu buluşmamıza Vanlı hemşehrilerimizle bismillah diyoruz. Yapacağımız istişarelerin ülkemiz ve milletimiz için şimdiden hayırlara vesile olmasını diliyorum. Hamdolsun, şehre ayak bastığımız andan itibaren Van’ın samimiyetini, muhabbetini derinden hissettik. Van, bir medeniyetler havzası olması sebebiyle, kadim kültürü, tarihi, coğrafyası ve doğasıyla hem bölgemizin hem de ülkemizin yükselen bir değeri haline gelmiştir” dedi.

    “Devletimiz, bugüne kadar yapılan 167 milyar lirayı aşan yatırımla Anadolu’nun sınır kapısı konumunda olan şehrimizin değerine değer katmıştır” diyen Bakan Işıkhan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Sadece Van’a yönelik çalışma hayatı yatırımlarımız dahi 4 milyar lirayı aşmış durumda. Maalesef Van, 2011 yılında yaşadığımız büyük deprem felaketiyle yerle bir olmuş, hem büyük can kayıpları hem de maddi kayıplar yaşamıştık. Ancak hükümet olarak tüm imkanlarımızı seferber ederek çok kısa bir zamanda şehri adeta yeniden inşa ettik, ayağa kaldırdık. Aynı şekilde bu güzel şehri terör belasından temizleyen yine AK Parti oldu. Tehditle, şiddetle, yapılan her eseri yakıp, yıkıp, yok ederek şehirlerimizi yaşanmaz hale getirenlere rağmen Van’ın içindeki cevherden hiçbir zaman umut kesmedik. Kadim yurdumuzun her kilometrekaresi için cansiperane bir mücadele verdik. İnşallah bundan sonra Van’ı daha da geliştirmeye, büyütmeye devam edeceğiz. Terörle destekçiliğiyle, sosyal medya ve algı belediyeciliğiyle günü kurtarmaya çalışanlar karşısında, biz devlet olarak bu şehri; kan dökmeyi, kaosu ve halk düşmanlığını kendine siyasi ilke edinmiş terör odaklarının merhametine terk etmeyeceğiz. Peki bunu nasıl yapacağız? AK Parti’nin büyük şehirlerden en ücra beldelere, köylere varıncaya kadar, ülkemizin her bir köşesine hizmet ulaştırma azmiyle; kimliği, görüşü ne olursa olsun ülkemizin her bir ferdini baş tacı yapan millet sevdamızla yapacağız. 23 yıldır vatan millet sevdamıza liderlik eden Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sıklıkla dile getirdiği o güzel ifadeyle; ‘aşkla çalışan yorulmaz’ diyeceğiz ve kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Bizleri bugün burada bir araya getiren de işte bu azim ve sevdadır.”

    AK Parti’nin hiçbir zaman seçimden seçime sahaya çıkan ve milleti hatırlayan bir parti olmadığını da belirten Işıkhan, “Bunu en iyi aziz milletimizin kendisi bilir. Bunu en iyi Vanlı hemşerilerim bilir. Daha da önemlisi AK Parti bir millet hareketidir, milletin ta kendisidir. Partimiz kurulduğu günden bu yana sokaklardadır, halkımızın içindedir. AK Parti değişimi, sokaklardan sahalardan başlatmış bir partidir. AK Parti milletimizle her an istişare içerisinde olan, alacağı her hayati kararda, atacağı her mühim adımda doğrudan halka danışan bir yönetim anlayışını benimsemiş bir partidir. 23 yıldır bu anlayışla yol yürümüş, bu anlayışla hareket etmiştir. Merhum Üstad Sezai Karakoç’un ifade ettiği gibi; ‘Biz koşu bittikten sonra da koşan atlarız.’ İşte bu anlayışla AK Parti hiçbir zaman ‘tamam artık bitti’ diyerek köşesine çekilen bir parti olmamıştır. AK Parti aynı zamanda, 81 il; 922 ilçenin tamamında; yaşlısıyla, genciyle, çalışanıyla, işvereniyle, esnafıyla, çiftçisiyle yediden yetmişe her bir vatandaşıyla sürekli temas halinde olan Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşudur. Aziz milletimizin bizlere verdiği bu sorumluluğu, tarihin bizlere emanet ettiği bu bayrağı, partimize ve kadim devlet geleneğimize yakışır şekilde yerine getirmeye, dalgalandırmaya devam edeceğiz. Milletimiz bizi bu göreve layık gördüğü sürece de büyük ve güçlü Türkiye hedeflerimizden taviz vermeyeceğiz” diye konuştu.

    Mart ayında yapılan yerel seçim maratonunu tamamladıklarını ve seçimi gündemlerinden çıkardıklarını ifade eden Bakan Işıkhan, “Demokratik süreçlerin bir gereği olarak, çeşitli belediyelerde yeni yönetimler göreve geldi. Fakat bu görev değişimlerinde maalesef, demokrasinin ruhuna aykırı, adaletin terazisini sarsan uygulamalara şahit olduk. Seçimlerden sonra Cumhurbaşkanımız da ifade etti; ben de açıkça uyardım. Belediye işçilerinin ekmeğiyle oynamayın dedim. Ama maalesef bazı belediyelerde, binlerce işçinin, emekçinin, ekmeğiyle oynandı. Belediye yönetimlerinin kadrolaşma adına binlerce işçiyi haksız yere işten çıkardığı bir tabloyla karşılaştık. Bizim için her işçi, her emekçi, alın teri döken her insan kutsaldır. Kimsenin; çalışanların emeğini, ekmeğini heba etmeye, umutlarını kırmaya hakkı yoktur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak, bu süreçte durumu yakından takip ettik, etmeye devam ediyoruz. Belediyelerin aldığı keyfi kararlar karşısında harekete geçerek kapsamlı bir teftiş başlattık. Teftişler sonucunda gördük ki işten çıkarılan binlerce işçi, haksız bir şekilde mağdur edilmiştir. Bu nedenle ilgili belediyelere ciddi para cezaları kestik ve işçilerin haklarını korumak adına gereken tüm adımları attık. Bu karanlık tablonun yaşandığı belediyelerden ikisi de maalesef Van’da; Van Büyükşehir Belediyesi ve İpekyolu Belediyesi. Bizim anlayışımız şu; emek ve alın teri siyasetin malzemesi olamaz. Biz, işçinin hakkını korumak, adaleti tesis etmek ve herkesin ekmeğine sahip çıkmakla mükellefiz. Gerek Van’da; gerek diğer illerde yaşanan bu işçi kıyımını asla görmezden gelmedik, gelmeyeceğiz. Haksızlığa uğrayan işçilerimizin hakkını sonuna kadar savunacağız. Ayrıca, işçilere bu hukuksuzluğu yapan belediyelerin neredeyse tamamı; sözde ‘emekçinin yanında’ olduğunu söyleyen; emek üzerinden siyaset yapan partiler. Bunların hangi partiler olduğunu anladınız. Bu partilerin ‘emekten yana’ olduklarını iddia etmeleri ne kadar yalansa, işçilerin haklarını hiçe saymaları da o kadar acı vericidir. Halkın güvenini suistimal eden bu anlayışın, gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koyduk. Ama kimse merak etmesin, biz devlet olarak her zaman mağdurların yanındayız. Hukuk çerçevesinde bu haksızlıkların peşini bırakmayacağız. Gereğini yapacağız, nitekim yapıyoruz da” ifadelerini kullandı.

    Sendikal baskı, toplu işten çıkarma, ayrımcılık gibi konularda incelemelerini tamamladığımız 16 belediyeye 25 milyon 700 bin lira idari para cezası adımını attık” diyen Bakan Işıkhan, şöyle konuştu:

    “Bunun yanında, işçilere ödenmeyen 118 milyon liralık işçi alacağının 49 milyon lirasının ödenmesini sağladık. Kalan 69 milyon liranın da işçilere ödenmesi için idari yönden adımları attık. Bunu da ödeteceğiz. Ayrıca, konusu suç teşkil eden eylemler için de bakanlık olarak cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunduk. Hukuken emekçilerimizin yanında, takipçisi de olacağız. Nitekim en son bildiğiniz gibi Van’da haksız yere işten atıldığı için 21 işçimiz mahkeme yoluyla işlerine iade edildi. Diğer vatandaşlarımızın da bu hukuki süreçte yanlarındayız. Bunlar gibi teftişlerimizin devam ettiği belediyeler var. Oralarda da eğer bir hak gaspı tespit edersek gerekeni yapacağız. Bu konuda son söz olarak şunu söylüyorum. İşçilere, emekçilere bu zulmü reva görenler; bir daha ağızlarına ‘emek’ ve ‘emekçi’ lafını almasınlar. ‘Biz emek dostu partileriz’ demesinler.”

    81 ilde ‘Türkiye Buluşmaları’ programı düzenlediklerini de söyleyen Bakan Işıkhan, “Milletvekillerimizle, MKYK üyelerimizle, il ve ilçe başkanlarımızla birlikte Vanlı hemşehrilerimizi ziyaret edip hasbihal edeceğiz. Şehrimizin ihtiyaçlarını, talep ve sorunlarını bir bir tespit edeceğiz. Sorunların çözümünü yine Vanlı hemşehrilerimizle birlikte arayacağız. Biliyorsunuz Türkiye Yüzyılı vizyonumuza giden, her günü çok kıymetli bir zaman diliminden geçiyoruz. Hem içeride hem de dışarıda siyasi ve ekonomik istikrarı sağlamak, büyüme evresinde olan ülkemiz için hayati bir önem taşıyor. Öncelikle içeride kalkınma hamlelerimizi başarıya ulaştırmak, sonrasında ise küresel ölçekte Türkiye’yi hak ettiği seviyeye çıkarmak hepimizin ortak arzusudur. Hedeflerimiz büyük, yolumuz uzun. Ancak azmimiz ve geleceğe dair umutlarımız da bir o kadar büyük. Son 23 yılda Türkiye’yi, mahallelerimizden başlayarak büyüttük, bugünlere getirdik. İnşallah bugünden sonra da yine mahallelerimize kadar ulaşarak sorunumuz varsa çözmenin gayreti içerisinde olacağız. Bu anlamda bakanlık olarak özellikle; istihdamın arttırılması, nitelikli işgücü ve sosyal güvenlik konuları öncelikli gündem maddelerimiz arasında yer almaya devam edecek. Van başta olmak üzere Türkiye Yüzyılı’nın öncü şehirleri için elimizden gelen her türlü imkanla çalışmaya devam edeceğiz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak gerek merkez teşkilatımızda ve gerekse il müdürlüklerimizde kapılarımızın sizlere daima açık olduğunu bilmenizi isterim” şeklinde konuştu.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, AYM’deki yemin törenine katıldı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, AYM’deki yemin törenine katıldı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, AYM üyeliğine seçilen Metin Kıratlı’nın Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonu’nda gerçekleşen yemin törenine katıldı.

     

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Kırım mesajı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Kırım mesajı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “4’üncü Kırım Platformu Liderler Zirvesi”ne video mesaj gönderdi.

    Kırım’ın ilhakı yaşanan acıları daha da derinleştirdi

    Katılımcılara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ve saygıdeğer devlet ve hükümet başkanları, değerli Kırım Tatar Türkü soydaşlarımız. Sizleri en kalbi duygularımla, saygıyla selamlıyorum. Kırım Platformu’nun 4’üncü Liderler Zirvesi’nde sizlere video mesaj yolu ulaşmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Başta Sayın Zelenskiy ve Kırım Tatarları’nın milli lideri Sayın Mustafa Kırımoğlu olmak üzere bu müstesna zirvenin düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bu seneki zirve, Kırım Tatar halkının sürgününün 80’inci yıl dönümüne denk geliyor. Ana vatanlarından zorla çıkarılan Kırım Tatar Türkü soydaşlarımızın maruz kaldıkları trajedinin acısı 80 yıldır dinmemiş, yaraları kapanmamıştır” dedi.

    Türkiye’nin ilk günden beri karşı çıktığı ve tanımadığı Kırım’ın ilhakının yaşanan acıları daha da derinleştirdiğini belirten Erdoğan, “Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve bağımsızlığına verdiğimiz destek bakidir. Kırım’ın Ukrayna’ya iadesi uluslararası hukukun bir gereğidir. Kırım’ın yerli halklarından olan Kırım Tatar Türkü soydaşlarımızın güvenliğinin ve esenliğinin temini de dış politikamızın öncelikleri arasında yer alıyor. Ukrayna hükümetinin Kırım Tatar Türklerinin haklarının güçlendirilmesi için öncülük ettiği hukuki düzenlemelerden duyduğu memnuniyeti bir kez daha ifade etmek istiyorum. Önümüzdeki dönemde Kırım Tatar Türklerinin haklarının pekiştirilmesi yönünde ilave adımların atılmaya devam edeceğine inanıyorum” değerlendirmesinde bulundu.

    “Savaşın sona erdirilmesi samimi temennimiz”

    Kırım Tatar Türklerinin kendi ana vatanlarında hür olarak güvenli ve huzurlu bir hayat sürdürme hakkına sahip olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kırım Tatar Milli Meclisi Başkan Yardımcısı Neriman Celal’in yaklaşık 3 yıllık esaretin ardından Haziran ayında serbest bırakılması mutluluk vericidir. Hasan ve Aziz Ahmedov kardeşler dahil tüm Kırım Tatar soydaşlarımızın bir an evvel özgürlüklerine kavuşmalarını bekliyoruz. Savaşın, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığı temelinde adil ve kalıcı bir barışla sona erdirilmesi samimi temennimizdir. Platform bünyesinde yürüttüğümüz çalışmaların Kırım’da, Ukrayna’da ve bölgemizde barışın sağlanmasına yönelik uluslararası çabalara katkı sağlamasını temenni ediyorum. Sürgün edilişlerinin 80’inci yıl dönümünde ebediyete irtihal eden Kırım Tatar Türkü soydaşlarımızın aziz hatıralarını bir kez daha hürmetle yâd ediyorum” ifadelerini kullandı.

  • “Gazze’nin, Filistin’in Narinleri, Ayşeleri, Fatmaları onun şefkatini, merhametini bekliyor”

    “Gazze’nin, Filistin’in Narinleri, Ayşeleri, Fatmaları onun şefkatini, merhametini bekliyor”

    Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, ‘Mevlid-i Nebi Haftası ile Camiler ve Din Görevlileri Haftası’ tanıtım programına katıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda düzenlenen programda konuşan Erbaş, Hz. Peygamber’in doğumundan önce dünyanın her yerinde zulümler yaşandığına dikkati çekerek, “İnsanlık onun alemlere rahmet olarak gönderilişinden doğacak merhameti bekliyordu. Garipler onu bekliyordu, mazlumlar onu bekliyordu. Toprağa diri diri gömülmemek için kız çocukları onu bekliyordu. Tıpkı bugünkü gibi Narinler onun insanlığa getirdiği merhameti, şefkati bekliyor. Gazze’nin, Filistin’in Narinleri, Ayşeleri, Fatmaları onun şefkatini, merhametini bekliyor. İmdat çığlıklarıyla yeri göğü inletiyorlar ama heyhat dünya kör ve sağır, insanlık kör ve sağır, vicdanlar ölü, kalpler paslı” diye konuştu.

    Bu yıl, Mevlid-i Nebi Haftası ile Camiler ve Din Görevlileri Haftası temasının ‘Peygamberimiz ve Şahsiyet İnşası’ olarak belirlendiğini kaydeden Erbaş, “Bu tema vesilesiyle Peygamber Efendimizin güzel ahlakını, mümtaz şahsiyetini yeniden tefekkür edeceğiz. Onun, cahiliyenin girdabında kaybolan insanlardan tarihin en güzide neslini nasıl yetiştirdiğine daha yakından bakacağız” dedi.

    “İnsanlık, vicdanını kaybetme noktasına gelmiştir”

    18’inci yüzyıldan bu yana Batı merkezli değişimi savunanların insanlığı büyük bir kaosa ve bunalıma mahkum ettiğini vurgulayan Erbaş, “Dünyevileşme hırsıyla merhameti unutan insanlık, vicdanını kaybetme noktasına gelmiştir. Bu süreçte Yaradan’ı ve O’nun yeryüzüne teklifini hayatın dışında tutmanın bedeli ise değerler sisteminin çöküşü olmuştur. İşte bugün insanlığı kapıldığı bu türbülanstan çıkarmanın yegane yolu, kaybedilen değerleri, vahyin rehberliğinde yeniden ihya ve inşa etmektir” ifadelerini kullandı.

    Erbaş, Başkanlık olarak Mevlid-i Nebi Haftası ile Camiler ve Din Görevlileri Haftası boyunca yurt içinde ve dışında çeşitli etkinlikler gerçekleştireceklerini dile getirdi.

  • Ortak Türk Alfabesi kabul edildi

    Ortak Türk Alfabesi kabul edildi

    Türkiye’yi Türk Dil Kurumunun temsil ettiği toplantıda 1991 yılında bilim insanları tarafından önerilen Latin tabanlı Ortak Türk Alfabesi projesi kapsamlı bir biçimde ele alındı. Yürütülen ayrıntılı çalışmalarda proje kapsamında geliştirilmesi gereken hususular belirlendi. Özverili çalışmalar neticesinde 34 harften oluşan Ortak Türk Alfabesi önerisi üzerinde uzlaşı sağlandı. Ortaya konan alfabedeki her harfin Türk dillerinde bulunan farklı fonemleri temsil etmesi kararlaştırıldı. Toplantıda Türk halkları arasında karşılıklı anlayış ve iş birliğini teşvik eden, dil mirasını koruyan tarihi nitelikteki Ortak Türk Alfabesi kararının uygulanması ve desteklenmesi için ilgili kurumlara çağrı yapıldı.

  • Devlet Bahçeli’nin hayatı kitap oluyor

    Devlet Bahçeli’nin hayatı kitap oluyor

    MHP, X hesabından yaptığı videolu paylaşımda Devlet Bahçeli’nin hayatının kitap olacağını açıkladı. Paylaşımda Bahçeli’nin “Dünya başıma yıkılsa, aç kalıp muhtaç düşsem yine namerde el açmam, yine de bu davadan dönmem. Bu emanete leke sürdürmem” sözleri eşliğinde kitabın tanıtımı yapıldı.

  • Bakan Tekin: “Müfredatta ötekileştirici unsurlar ayıklandı”

    Bakan Tekin: “Müfredatta ötekileştirici unsurlar ayıklandı”

    AK Parti İnsan Hakları Başkanlığınca 9-17 Eylül tarihleri arasında planlanan program çerçevesinde Kocaeli Diriliş Kampı Tesisleri’nde gerçekleştirilen “İnsan Hakları Eğitim Kampı”nda gençlerle bir araya gelen Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, insan hakları konusunda sohbet etti, tecrübelerini paylaştı.

    Siyaset bilimi ve kamu yönetimi üzerine yaptığı akademik çalışmalara değinen Bakan Tekin, Osmanlı’dan günümüze demokrasi ve insan hakları konusunda yapılan değerlendirmeleri aktardı.
    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde demokrasi ve insan hakları konusunda yapılan dönüşümleri aktaran Bakan Tekin, Türkiye’deki vesayet odaklarıyla antidemokratik yapılara karşı yapılan mücadelelerden söz ederek, özellikle dershanelerin kapatılma süreciyle birlikte FETÖ’ye karşı verilen mücadeleyi anlattı.

    “Olumlu tepkiler aldık”

    Yeni eğitim öğretim yılının ilk dersinde “Çanakkale’den Gazze’ye Bağımsızlık Ruhu ve Vatan Sevgisi” temasıyla hazırlanan açılış dersinin hatırlatılması üzerine Bakan Tekin, “Dünyanın neresinde olursa olsun zulüm kimden gelirse gelsin karşı durmak ve mazlum da kim olursa olsun yanında olmamızı gerektiren bir inancın mensuplarıyız. Bizler, bağımsızlığına canı pahasına sahip çıkan bir millet olarak dünyanın her yerinde adaletin ve hukukun tesis edilmesi için çaba gösteriyoruz. Yıllardır Filistinli kardeşlerimize yönelik bir zulüm var, on binlerce masum insan ülkelerini savunurken yaşamını yitirdiler. İşte kendi bağımsızlık mücadelemizi çocuklarımıza bir kez daha vermek için dünyanın neresinde olursa olsun adaletsizliğe ve hukuksuzluğa karşı insanlığın sesi olabilecek bir nesil yetiştirebilmek için okullarımızda Çanakkale, Gazze, vatan ve bağımsızlık temalı ilk ders etkinliği planladık ve çok olumlu tepkiler aldık” dedi.

    Bakan Tekin, bir soru üzerine adalet, hikmet, merhamet, iyilik ve doğruluk gibi değerlerin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli öğretim programlarına yerleştirildiğini vurgulayarak, “Bütün ideolojilerin üstünde milli, bilince sahip şahsiyetlerden oluşan bir toplum oluşturabilmek adına milleti ve insanlık için iyi, doğru, faydalı ve güzel olanı yapmayı ideal edinmiş bir nesil inşa etmeyi hedefliyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

    İnsan hak ve hürriyetleri bağlamında müfredatta ötekileştirici, dışlayıcı ve ayrıştırıcı tüm unsurların ayıklandığını kaydeden Bakan Tekin, ders kitaplarının bu doğrultuda inanç gruplarına saygıyı esas alan bir anlayışla yazıldığını söyledi.
    Bakan Tekin son olarak; gençlere, başarıya ulaşmak için doğru bildikleri ve karar aldıkları bir konuda yılgınlık göstermeden sabır ve sebatla bu kararlılıklarını sürdürmeleri tavsiyesinde bulundu.

    Programa AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İnsan Hakları Başkanı Hasan Basri Yalçın da katıldı.