Kategori: Siyaset

  • 3 bakan Narin’in kabrini ziyaret edecek

    3 bakan Narin’in kabrini ziyaret edecek

    Danıştay Eğitim Tesisinde kadın gazilerle kahvaltı etkinliğinde buluşan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, kahvaltı öncesinde konuştu. Göktaş, yaptığı konuşmada kadın gazilerin göstermiş olduğu cesaretin halka ilham ve güç verdiğini dile getirdi. Diyarbakır’da katledilen Narin ile ilgili de konuşan Bakan Göktaş, Narin’in davasına Bakanlık olarak müdahil olacaklarını, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile Narin’in mezarını ziyaret edeceklerini söyledi.

    “Güçlü olan kadın, gelecek nesillerin güçlü bireylerden oluşmasının da yolunu açmaktadır”

    Kadınların kamusal ve toplumsal hayat içinde görünür olmasının ve temsil edilmesinin demokrasi adına vazgeçilmez bir ilke olduğunu ifade eden Göktaş, “Kadının toplumsal statüsünün iyileştirilmesi, sadece kadınların değil tüm toplumun yararınadır. Çünkü toplumsal yaşamda güçlü olan kadın, gelecek nesillerin güçlü bireylerden oluşmasının da yolunu açmaktadır. Çünkü kadınların gücü, ülkemizin gücüne güç katmaktadır” diye konuştu.

    “Adalet Bakanımız ve İçişleri Bakanımız ile Diyarbakır’da yavrumuzun kabrini ziyaret edeceğiz”

    Çocukların iyilik halinin her zaman öncelikli gelmesi gerektiğini söyleyen Göktaş, bu durumun aksine neden olanların cezasını hem hukuki hem de vicdani olarak ödemek zorunda olduklarını belirtti. Narin’i hayattan kopartan kişi ya da kişilerin en ağır cezayı alması için elinden geleni yapacağını vurgulayan Bakan Göktaş, “Kaybolduğu haberi alınır alınmaz devletimizin tüm kurumları arama çalışmalarını başlatsa da ne yazık ki, Narin’in acı haberini aldık. Bakanlık olarak, sahada, tüm ekiplerimizle sürecin en başından itibaren psikososyal destek hizmeti sağladık. Bakan yardımcımız, Narin kızımızın cenaze törenine iştirak etti. Bugün de Adalet Bakanımız ve İçişleri Bakanımız ile Diyarbakır’da yavrumuzun kabrini ziyaret edeceğiz. Tüm detaylarıyla süreç aydınlatılana ve sorumlu herkesin hesap vermesini sağlayana kadar da kadar sürecin bizzat takipçisi olacağız. Bu elim olayın, siyasi bir malzeme haline getirilmesine asla ve asla izin vermeyeceğiz. Narin bu milletin, hepimizin evladıdır. Bu anlamda Narin için adaletin tecelli etmesi hepimizin boynunun borcudur. Bu vesileyle Narin kızımız için bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Başımız sağ olsun” ifadelerini kullandı.

  • 12 Eylül mağdurları yaşadıklarını anlattı

    12 Eylül mağdurları yaşadıklarını anlattı

    12 Eylül 1980 ihtilalinin mağdurlarından Kürşat Kemal Timuroğlu ve Mehmet Biçer Mamak Askeri Cezaevi’nde kurulan C5 adlı işkence odalarında ve darbe sonrasında hapishanede yaşadıkları işkence ve kötü muameleleri İhlas Haber Ajansı’na anlattı. Darbe öncesinde ilk cezaevine girdiğinde 16 yaşında olduğunu ifade eden Timuroğlu, “İskenderun’da lisedeyken adam yaralama, otobüs kaçırma olayları nedeniyle mahkemelik oldum. Yargılandım ve Ankara’ya nakil oldum. Okuma hakkımız elimizden alındı. Sonrasında milliyetçilik duygularıyla Ülkücü camia içinde Ankara Bahçelievler yönetiminde görev yaptım. O bölgelerde görev yaptım. Bu görev sırasında muhtelif olaylardan sonra aranmaya başladım. Kısa dönem firardım. Sonra yakalandık ve işkence gördük. İşkence sırasında hastanelik oldum. Hastaneden sonra Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 3 Numaralı Askeri Mahkeme’de yargılandım. Bir dönem muharebe okulunda, Bir dönem Kolordu C blokta yattım. Sonra tahliye oldum” dedi.

    “Her gece 150 kere coplanıyorduk”

    Darbe sonrası cezaevinde tacizlere ve şiddete maruz kaldıklarını söyleyen Timuroğlu, “Mamak Askeri Cezaevi’nde eğitim görüyorduk. Her gün dayak vardı. Her gece 150 kere coplanıyorduk. Sağcı-solcu karışık dayak yiyorduk. Sürekli sabahtan akşama kadar eğitim yapılıyordu. Eğitimlerde marşlar söyleniyordu. Tacizlere maruz kalıyorduk. Askerin müdahaleleri oluyordu. Şınav çekmemizi istiyorlardı. Çekemeyince copla vuruyorlardı. C5’te sorgulandım. C5’te işkence gördüm” dedi.
    MHP Davası’nın sanıklarından biri olarak yargılandığını belirten Biçer ise, “Ülkü Ocakları’nın kongresinde yönetime girdim. Muhsin Yazıcıoğlu başkanımızdı. O yıllarda beraber mücadele ettik. 12 Eylül’den önce aranmam vardı. Ankara’da görevliyken bazı ilçelerin sorumluluğunu yaptım. Semtin birinde bir silahlı yaralanma olayı oluyor. Bir arkadaşımız yakalanıyor. Yakalanan arkadaşım ifadesinde ‘silahı Mehmet Biçer’den aldım’ diyor. Polis, bulunduğum kaldığım yurdu bastı. Tesadüfen orada değildim ve yakalanmadım. Ankara’dan bir müddet uzaklaştım. Sonra 12 Eylül süreci oldu. Teşkilatlardaki görevlerimden dolayı aranmaya devam ettim. 12 Eylül’den 4 ay sonra yakalandım. MHP Davası’nın sanıkları olarak yargılandım” diye konuştu.
    Mamak Askeri Cezaevi’nde çok ciddi işkenceler gördüğünü söyleyen Biçer cezaevinde 4.5 yıl yattığını dile getirdi.

    “Zeki Kaman ve Dürüst Oktay’dan oluşan 50 kişilik tim oluşturdular”

    Yakalandıktan sonra C5 adlı işkence odasında yaşadıklarını anlatan Biçer, “Cezaevine girmeden yakalandığımda çok ciddi işkenceler gördüm. C5 denen bir birim oluşturdular. Yakalandığımda emniyete götürüyorlar diye düşündüm. Zeki Kaman ve Dürüst Oktay’dan oluşan 50 kişilik tim oluşturdular. Yakalandığımda küçük erkek kardeşim vardı. İskenderun’dan Ankara’ya gelmişti. Bizim gözlerimizi bağladılar. Kardeşimle beni, minibüsün arka koltukla bagajın arasına koydular. Sonra minibüs hareket etti. Yarım saat sonra bir yerde durduk. Bizi arabadan indirdiler. Arkadan biri ‘Mehmet Biçer, artık yolun sonuna geldin. Ya Ali’nin yerini söylüyorsun ya da söylemiyorsun. Söylemezsen kardeşinle seni burada öldüreceğiz’ dedi. Sonra gözümüzü açtılar. Dağın başında ıssız karlı bir yerdeyiz. Ben tanımadığımı söyledim. Ölümü göze aldım. Meğerse bize işkence yaptıkları yer C5 olan yerin yanındaymışız” dedi.

    “Parmaklarımızdan ve cinsel organımızdan elektrik verdiler”

    ‘Elektrik işkencesi bitsin de falakaya yatırsınlar’ diye dua ettiğini dile getiren Biçer, “Gözlerim bağlı şekilde beni tezgaha yatırdılar. Kollarımı kalasa bağladılar. Tabi öncesinde beni soydular. Parmaklarımızdan ve cinsel organımızdan elektrik verdiler. Biz acıdan bağırdıkça dişlerimize de elektrik verdiler. Beynimizde şimşekler çakıyordu. Acıdan bayılıyoruz bizi dinlendirip tekrar aynı şeyleri yapıyorlar. Ayrıca falakaya yatırıyorlar. Elektrik vermeleri bitsin de falakaya yatırsınlar diye dua ederdim” diye konuştu.

  • Dışişleri Bakanı Fidan, Ürdün Dışişleri Bakanı Safadi ile bir araya geldi

    Dışişleri Bakanı Fidan, Ürdün Dışişleri Bakanı Safadi ile bir araya geldi

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Arap Ligi 162. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı’na katılmak üzere geldiği Mısır’da diplomasi trafiğini sürdürüyor. Fidan, başkent Kahire’de Ürdün Başbakan Yardımcısı, Dışişleri ve Yurtdışında Yaşayan Ürdünlüler Bakanı Ayman Safadi ile bir araya geldi.

    Fidan, Kahire temasları çerçevesinde bugün Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan ve Tunus Dışişleri, Göç ve Yurtdışında Yaşayan Tunuslular Bakanı Muhammed Ali Nefti ile görüşmüştü. Fidan ayrıca, Arap Ligi Dışişleri Bakanları Konseyi’ne katılarak konuşma yapmıştı.

  • Dışişleri Bakanı Fidan, Suudi mevkidaşı Faysal bin Ferhan ile görüştü

    Dışişleri Bakanı Fidan, Suudi mevkidaşı Faysal bin Ferhan ile görüştü

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Arap Ligi 162. Dışişleri Bakanları Konseyi’ne katılmak üzere geldiği Mısır’da Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan ile bir araya geldi. Arap Ligi 162. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı’na katılmak üzere geldiği Mısır’da temaslarını sürdürüyor. Fidan, başkent Kahire’de Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan ile görüştü.

  • Erdoğan: “Özgür Özel’in millete özür borcu var”

    Erdoğan: “Özgür Özel’in millete özür borcu var”

    Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkezinde düzenlenen AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında konuştu.

    Erdoğan, 81 vilayet, 922 ilçe her birinde, beldelerden en ücra köylere kadar vatan topraklarının her karışında AK Parti sancağını gururla dalgalandıran tüm dava arkadaşlarıyla iftihar ettiğini söyledi. Erdoğan, yapacakları istişarelerin ülke, millet ve şehirler için hayırlara vesile olmasını temenni etti. AK Partinin 23’üncü yaşını 14 Ağustos’ta muhteşem coşkuyla kutladıklarını hatırlatan Erdoğan, Öncelikle ‘kökü mazide gözü atide’ bir dava hareketi olan AK Parti’nin bayrağını, şanla, şerefle taşımış ve taşıyan her bir yol arkadaşıma bugün bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Ahirete irtihal etmiş tüm kardeşlerimizi rahmetle, minnetle yad ediyorum. Millete hizmet mücadelesinin emektarlarını hiçbir zaman unutmayacak, partimize ve ülkemize katkılarını daima şükranla hatırlayacağız.

    Bundan 23 sene önce hangi heyecanla yola revan olduysak, bugün de aynı sevdayla aziz milletimize hizmet ediyoruz. Hiçbir ayrım yapmadan 85 milyonun hizmetkarıyız. Kimseyi ötekileştirmeden her bir vatandaşımızı samimiyetle kucaklıyoruz. Tam 23 yıldır ‘ayrımız-gayrımız yok; biz beraberiz, kardeşiz’ diyoruz. 23 yıl boyunca nelerle karşılaştığımızı, nelerle uğraştığımızı sizler çok çok iyi biliyorsunuz. Bugüne kadar nice operasyonların, vesayet teşebbüslerinin hedefi olduk. Terör eylemlerinden darbeye, sokak olaylarından medya kampanyalarına kadar nice badirelerle karşılaştık. Partimizin içine nifak tohumları ekilmek istendi. Bizi çalıştırmamak, bizi yavaşlatmak için önümüze nice engeller konuldu. İçeriden, dışarıdan, ulusal ve uluslararası basından, kendini ülkenin sahibi gören elitlerden, yıllardır milletin kaynakları üzerinden büyüyen belli sermaye çevrelerinden, istihbarat örgütlerinden nice saldırılar geldi. Milletimizi birbirine düşürmek, sokaklarımızı karıştırmak, böylece vesayete uygun ortam hazırlamak için her yolu denediler, her oyuna başvurdular” diye konuştu.

    “Bir avuç seçkinin, kendini halktan üstün gören bir avuç kibir abidesinin millete efendilik taslamasına izin vermedik.”

    23 yıl içindeki tüm bu saldırılara göğsümüzü siper ettiklerini; içeriden veya dışarıdan gelen tüm bu saldırıları püskürttüklerini; milletin yardımıyla kurulan tuzakları sahiplerinin başlarına geçirdiklerini vurgulayan Erdoğan, “Bir avuç seçkinin, kendini halktan üstün gören bir avuç kibir abidesinin millete efendilik taslamasına izin vermedik. Sıkıntılarla karşılaştık, ama en zor günlerimizde dahi yeise, ümitsizliğe, karamsarlığa kapılmadık.

    ‘İman varsa imkân da vardır’ dedik. Her zaman ‘Allah bize yeter, millet bize yeter’ dedik. Sırtımızı önce Hakk’a, sonra halka dayadık ve hak bildiğimiz yolda bugüne kadar alnımız ak başımız dik bir şekilde yürüdük.

    Üstadın o veciz ifadesiyle ‘Akrebin kıskacında yoğrularak’ bugünlere geldik” ifadelerini kullandı.

    “Ekonomide, ihracatta, sağlıkta, ulaşımda, savunma sanayiinde ve diğer alanlarda ülkemizi 23 sene öncesiyle kıyas dahi edilemeyecek seviyelere biz taşıdık. “

    23 yılda Türkiye’ye tarihinin en büyük kalkınma ve demokrasi atılımlarını yaşatan AK Partidir, AK kadrolar olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Ekonomide, ihracatta, sağlıkta, ulaşımda, savunma sanayiinde ve diğer alanlarda ülkemizi 23 sene öncesiyle kıyas dahi edilemeyecek seviyelere biz taşıdık. 81 ilimizin tamamında eserlerimiz var. Her ilçemizde milletimizin ‘Allah yapandan razı olsun’ dediği nice yatırımlarımız var. Her köyde, her mahallede, 783 bin kilometrekarelik vatan toprağının her karışında insanımızın hayatına dokunan sayısız hizmetlerimiz var. Ne diyor şair; ‘Bu sevda mayası birliğimizin bu sevda kaynağı dirliğimizin ay yıldız altında milletimizin Türkiye’si yurdu, sılası vardır. Hak bildiği yoldan dönmez bu sevda bayraktır göklerden inmez bu sevda kıyamete kadar dinmez bu sevda gönülden gönüle dolası vardır’ Evet, 23 yıllık bu sevda sizin, bizim, hepimizin sevdasıdır. Bu sevda, 85 milyonu kucaklayan engin bir sevdadır. Bu sevda, büyük ve güçlü Türkiye sevdasıdır. Bu sevda, Türkiye Yüzyılını inşa etme sevdasıdır. Rabbime, bizleri bu sevdaya meftun eylediği için sonsuz hamd ediyorum. Daha nice seneler boyunca kutlu bir emanet gibi bu sevdayı yüreğimizde taşımaya devam edeceğiz. AK Parti olarak, Cumhur İttifakı olarak, tam bir kenetlenme içinde, tam bir dayanışma içinde aydınlık yarınlara beraber yürüyeceğiz. Sizlerin şahsında tüm arkadaşlarıma, teşkilatımın her bir mensubuna, bu sevdaya gönül verdikleri için en kalbi teşekkürlerimi sunuyorum” şeklinde konuştu.
    Erdoğan, bu ülkeyle, bu milletle kader ortaklığı yapmış ‘Türkiye sevdalısı’ bir kadro olduklarını vurguladı.

    “Çıkıp göğüslerini gere gere ‘işte bizim eserimiz’ diye millete gösterebilecekleri tek bir hizmetleri yok.”

    23 yıldır olduğu gibi bugün de ülkeye hizmet etmenin, eser üretmenin, milletin yükünü hafifletmenin derdinde olduklarını ifade eden Erdoğan, “Vatandaşımızın çektiği hiçbir sıkıntıya gözlerimizi kapatmıyoruz. İşçimizin, emeklimizin, çiftçimizin hayat pahalılığı sebebiyle karşılaştığı zorlukların tamamının farkındayız. Milletin derdi, bizim derdimizdir. Milletimizin sıkıntısı, bizim sıkıntımızdır. Milletimizin her şikayetinin, her serzenişinin başımızın üstünde yeri vardır. Muhalefetin içler acısı durumunu sizler de görüyorsunuz. Yönettikleri şehirlerde çevre yağması almış başını gidiyor İzmir Körfezinde kirlilik sebebiyle balıklar nefes alamıyor Kayırmacılık skandallarına her gün bir yenisi ekleniyor İş bilmezlikleri artık kendi tabanlarının bile sabrını taşırıyor. Ama bunlar ‘daha ortada fol yok, yumurta yokken’ koltuk kavgası veriyor. Çıkıp göğüslerini gere gere ‘işte bizim eserimiz’ diye millete gösterebilecekleri tek bir hizmetleri yok. Liyakat, dürüstlük, tutarlılık, halka verdikleri sözün arkasında durma gibi erdemler, siyasi lügatlerinde zaten yer almıyor. Peki bunun yerine ne var? Kavga var, didişme var, ayak oyunu var; mebzul miktarda kumpas var. Kendi çıkarları, kendi siyasi kariyerleri dışında hiçbir şey düşünmüyorlar, hiçbir şeyle de ilgilenmiyorlar” ifadelerine yer verdi.

    Muhalefete tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü:

    “‘Değiştik’ dediler, ‘normalleştik’ dediler, ‘eski alışkanlıklarımızı terk ettik’ dediler, ‘helalleştik’ dediler; ama millete ve 28 milyonun iradesine hakaret eden bir şahsı 30 Ağustos’ta İzmir’de onur konuğu olarak baş köşeye oturttular. Gazi Mustafa Kemal’in kurucusu olduğu partiyi; ‘cumhura hakaret edenleri himaye partisine’ dönüştürdüler. Ya, insanda biraz mahcubiyet duygusu olur. İnsanda biraz millete ve milletin iradesine saygı olur. İnsanda biraz hakaret ile düşünceyi ayıracak kadar feraset olur. Hem geçmişte olduğu gibi hakareti taltif edeceksiniz; hem de değişimden bahsedeceksiniz. Kimse kusura bakmasın ama bunun adı mürailiktir, tutarsızlıktır; Tek Parti CHP’si kodlarına geri dönmektir. Şunu çok net söylemek isterim: Bunu ne bize, ne de millete yutturabilirsiniz. Millet ne dediğinize değil, ne yaptığınıza bakar. Milletimiz iradesine dil uzatanı da, hakareti himaye edeni de affetmez. Sadece partimize, sadece Cumhur İttifakına oy verenleri değil, milletin ezici çoğunluğunu rencide eden o fotoğraf, Türk siyasetine yakışmamıştır. O fotoğraf, Türk demokrasisine hiç ama hiç yakışmamıştır. O fotoğraf, siyaset kurumunun itibarına gölge düşürmüştür. Bu gölgenin bir an önce kaldırılması, bu lekenin süratle temizlenmesi gerektiği kanaatindeyiz. CHP Lideri Özel’in millete bir ‘özür borcu’ olduğuna inanıyoruz” dedi.

    “Muhalefet başta olmak üzere tüm siyasi partilerden sağduyuyu önceleyen tavır bekliyoruz”

    Türkiye’nin tam ortasında yer aldığı coğrafya ciddi krizlerden geçtiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kuzeyimizdeki savaş iki buçuk yılını geride bıraktı. Doğumuzda gerilimli atmosfer halen sürüyor. Güneyimiz zaten sıcak çatışmalarla boğuşuyor. İsrail ile İran arasındaki tansiyon giderek yükseliyor. İsrail’in işgal ve istila politikası pervasızca devam ediyor. Böylesine sorunlu bir tablo içerisinde istikrarını koruyan; birlik ve beraberliğini muhafaza eden; ekonomide, turizmde, savunma sanayinde, dış politikada, ticarette, güvenlikte atılım halinde olan yegâne ülke Türkiye’dir. Açık söylüyorum; bunu bozmaya, bunu dinamitlemeye, bunu riske atmaya kimsenin hakkı yoktur. ‘İç cephemizin’ güçlü tutulması noktasında hepimize, tüm siyasi aktörlere görevler düşmektedir. Sorumlu siyaset anlayışına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Muhalefet başta olmak üzere tüm siyasi partilerden sağduyuyu önceleyen tavır bekliyoruz” açıklamalarında bulundu.

    “Muhalefet neyle uğraşırsa uğraşsın; bizim gündemimizde enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmek var”

    Türkiye’nin ve milletin öncelikleri ortada olduğuna Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu tehditler orta olduğunu söyleyen Erdoğan, “Milletimizin, 14-28 Mayıs seçimlerinde yüzde 52,18 oy oranıyla verdiği kesin karar ortadadır. Türkiye’nin gerçek gündemi dışında ortaya atılan her konuya biz ‘havanda su dövmek’ olarak bakıyor ve nazarı dikkate almıyoruz. Muhalefet neyle uğraşırsa uğraşsın; bizim gündemimizde enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmek var. Bizim gündemimizde hayat pahalılığını sona erdirmek var. Bizim gündemimizde üretimi, istihdamı, ihracatı artırmak var. Bizim gündemimizde bölücü terör örgütüne ölümcül darbeyi indirmek var. Bizim gündemimizde bölgemizdeki yangından ülkemizi korumak var; Gazze’de 11 aydır süren katliamı durdurmak var, kuzeyimizdeki savaşa adil bir çözüm bulmak var. Bizim gündemimizde millete meydanlarda verdiğimiz sözleri tutmak var. Bizim gündemimizde sadece eser var, hizmet var, deprem bölgesinin ayağa kaldırılması var, dış politikada manevra alanımızı olabildiğince genişletmek var. Biz iş üretecek, milletimize hizmet edeceğiz, ülkemize vizyon ve hedef göstereceğiz. Bize saldıranları ise milletimizin değerlendirmesine havale edeceğiz. Sizlerden de illerinizde bu yüksek hassasiyetle çalışmanızı bekliyorum” şeklinde konuştu.

    “Milletimiz bizden neyi bekliyorsa, onu yapacağız”

    31 Mart seçimleri sonrasında bir taraftan iç muhasebesi yapıyor, diğer taraftan da milletin sandıkta verdiği mesajların gereğini yerine getirdiklerini bildiren Erdoğan, “AK Parti milletin umudu olma vasfını güçlendirerek devam ettiriyor. Muhalefetin kendi kendine şişirdiği balon sönmekte, Türk siyasetinde taşlar tekrar yerli yerine oturmaktadır. Bu ivmenin hızlanarak devam edeceği inancındayız. Partimizin geçen haftaki Merkez Karar ve Yönetim Kurulu toplantısında aldığımız kararla Kongre maratonumuzu resmen başlattık. Delege seçimlerimizi tamamladıktan sonra inşallah 12 Ekim’de belde ve ilçe kongrelerimize “bismillah” diyeceğiz. Tabii bunun öncesinde Türkiye Buluşmaları’yla tüm Türkiye’yi ilçe ilçe, mahalle mahalle tarayacağız. Milletimizin farklı kesimleriyle bir araya gelecek, milletimizi dinleyecek, vatandaşlarımızla gönül köprülerimizi tekrar güçlendireceğiz.

    Bakınız biz; 23 yıllık siyasi mücadelemizde milletimizle daima ruberu iletişim kurduk, samimi olduk, milletimize karşı dürüst, şeffaf davrandık. Milletimizin çizdiği istikametten, gösterdiği hedeflerden asla sapmadık. Bu süreçte de aynısı olacak. İlk etapta Türkiye Buluşmalarında, ardından Kongre sürecimizde yine milletin kapısını çalacağız.

    Milletimiz bizden neyi bekliyorsa, onu yapacağız. Milletin hassas terazisinde kendimizi bu vesileyle tekrar tartacak, kendimizi gözden geçirecek, eksiklerimizi gidereceğiz; yenilenmiş, güçlenmiş, kuvvet toplamış bir şekilde yola devam edeceğiz. Teşkilat Başkanlığımız kongre takvimimizi belirledi. Hazırlanan bu takvim çerçevesinde süreci yöneteceğiz. Tüm arkadaşlarımızın şunu bilmesini isterim: 8’inci Olağan Kongre maratonumuzu yeni bir şahlanışın, yeni bir dirilişin, Türkiye’nin gelecek asrına mührümüzü vuracağımız yeni bir atılımın vesilesi haline dönüştürmek arzusundayız. Kongremiz sadece partimizin değil, ülkemizin önünde de yeni bir yol açacak, Türkiye Yüzyılının kilometre taşlarından biri olacaktır. Şu hakikatin hepimiz bilincindeyiz: AK Parti sıradan bir parti değildir. AK Parti, Türk siyasetinin merkezini temsil eden en büyük harekettir. İktidar partisi olarak ülkemizi yönetme görevimiz yanında; sosyal değişimleri doğru okuma ve yönlendirme misyonumuz da vardır. Siyasette merkezi temsil etmek, olduğu yerde kalmak anlamına gelmez. Bunun adı statükoculuktur.

    Önemli olan sabitelerinizi koruyarak, toplumdaki değişime göre konumunuzu ayarlama kabiliyeti göstermektir. Bize düşen, partimize düşen, siyasette üstlendiğimiz zorlu misyona düşen asıl vazife işte budur.

    Toplumu referans alan, topluma güvenen, özgüvenli bir yaklaşımla değişimin dinamiklerini yönetmemiz gerekiyor. Türkiye’nin en dinamik, yeniliğe en açık kadrosu olarak bunu başaracağımızdan hiçbir şüphe duymuyorum. Birikimiyle, tecrübesiyle, vizyonuyla, hepsinden öte millete ve memlekete olan bitmeyen sevdasıyla AK Parti, bu ülkenin geleceğidir” diye konuştu.
    İl Başkanlarına seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü:

    “Karamsarlık zerk etmek isteyen fitne tüccarlarına lütfen kulak asmayın. Kendini dev aynasında gören muhterislerin moralinizi bozmasına izin vermeyin. Bu ülkeye en kıymetli senelerini kaybettirmiş boş tartışmaların, ucuz polemiklerin peşine kesinlikle takılmayın. Muhalefetin, özellikle bölücü örgütün siyasi uzantılarının tahrik diline, kutuplaştırıcı diline, milletin sinir uçlarıyla oynayan provakatif diline lütfen pirim vermeyin. Bunların tamamı bizi oyalamak için kurulmuş tuzaklardır. Biz kendimiz olduğumuz sürece, Allah’ın izniyle kimse bizim yükselişimizi engellemez. Unutmayın, bizi bugünlere getiren başkalarının yanlışları, hataları değil, kendi doğrularımızdır. Biz doğru olursak; siyasette doğru işler, doğru hamleler yaparsak, zaten eğri hak ettiği yerde olacaktır. Hangi görevde olursak olalım hepimiz, işimizi en iyi, en başarılı şekilde ifa etmekle mükellefiz. Bunun için daha fazla insana ulaşacağız. Daha fazla hanenin kapısını çalacağız. Milletimizle daha fazla beraber olacak, hemhâl olacak, hemdert olacağız. Gerek milletimizle gerekse kendi aramızda muhabbeti, dayanışmayı, kardeşlik iklimini muhafaza edeceğiz. Sizlerden dik durmanızı, vakar, sabır, soğukkanlılığınızı her şart altında mutlaka korumanızı; bununla birlikte heyecanınızı kaybetmemenizi özellikle istirham ediyorum. Şunu lütfen aklımızdan çıkarmayalım: Biz 85 milyonun emanetini taşıyoruz. Biz, gözünü ülkemize çevirmiş milyonların sorumluluğunu taşıyoruz. İnanın, boşa geçirecek tek bir dakikamız dahi yok İnanın, sahte gündemlerle heba edecek vaktimiz yok Teşkilat olarak bizi çok yoğun bir mesai bekliyor. AK kadrolar olarak çalışmamız, daha çok çalışmamız, daha çok koşmamız gerekiyor. El ele vererek hep birlikte bu ağır mesuliyetin altından kalkacağımıza inanıyorum” dedi.

  • Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu toplantısında konuştu

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu toplantısında konuştu

    Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu (BMYK), Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığında toplandı. Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu toplantısında konuşan Yılmaz, devlet kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının, ailelerin, eğitim kurumları ve sağlık sektörü gibi birçok paydaşın iş birliğinin ortak bir güç oluşturduğunu kaydetti.

    Bu yaklaşımın, yalnızca bireyleri iyileştirme çabasını değil, toplumsal dokuyu da güçlendiren, dayanışma temelli bir mücadele modeli ortaya koyacağını belirten Yılmaz, “Her paydaşın bu sürece farklı bir perspektiften katkı sunması, hem önleyici hem de tedavi edici adımların daha etkili olmasını sağlar. Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulumuz işte bu anlayışla işlev göstermektedir. Uyuşturucu, tütün, alkol gibi madde bağımlılıkları ile sanal bağımlılık ve kumar gibi davranışsal bağımlılıklarla mücadele, son derece önem verdiğimiz ve üst seviyede takip ettiğimiz konuların başında geliyor” dedi.

    Her bir kurumun sorumluluk alanına giren hedefleri ve iyileştirmeleri Eylem Planları çerçevesinde takip edip gerçekleştirdiklerini ifade eden Yılmaz, “Bu toplantıda bugüne kadar atılan adımların yanı sıra 2024-2028 Bağımlılıkla Mücadele Eylem Planı’nı gündemimize alacağız. Zararlı alışkanlıklarla karşı izlediğimiz temel stratejileri, eylem planlarının uygulama sonuçlarını ve mücadelede geldiğimiz noktayı değerlendireceğiz” diye konuştu.

    Bir önceki Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu toplantısında alınan kararlar doğrultusunda kurumlarca pek çok alanda ilerleme sağlanıp somut adımlar atıldığını söyleyen Yılmaz, “Bir önceki toplantımızdan bugüne atılan bazı somut adımları özetlemek isterim. Öncelikle uyuşturucu kullanımını azaltmanın en etkili yollarından biri, uyuşturucu arzının önlemesidir. Bu kapsamda, arzla mücadele eden kurumların organizasyon ve personel yapısı güçlendirilerek, bilgi ve kapasiteleri artırılmıştır. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü bünyelerinde, Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlıkları kurulmuştur” ifadelerini kullandı.

    Ticaret Bakanlığının, bünyesinde gümrük kapıları ile diğer gümrüklü alanların modernizasyonunun amaçlandığını, gerek bu alanda görevli insan kaynağı gerekse araç, teknik cihaz ve yönetim kapasitesinin önemli ölçüde güçlendirildiğini bildiren Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, “Sayıca artan denetim personelinin yanı sıra dedektör köpeklerin artışı, gelişmiş x-ray tarama sistemleri ve yapay zekâ destekli cihazların kullanımı da uyuşturucu arzının önüne geçilmesinde etkili olmaktadır. Ayrıca, yerli ve milli MİLTAR tarama sistemleriyle gümrük kontrollerinde yasak maddelere geçit vermemeye kararlıyız. İçişleri Bakanlığımızın uyuşturucu kaçakçılığı başta olmak üzere yasa dışı ekim ve narko-terörle kararlı mücadelesi devam etmektedir. Geride bıraktığımız son bir yılda da kolluk kuvvetlerimiz, çok sayıda uyuşturucu çetesini çökertmiştir. Bunun yanı sıra sokak bazlı mücadeleyi daha da güçlendirmek için ‘Uyuma’ gibi mobil uygulamalar ve ihbar hatlarıyla uyuşturucuyla ilgili ihbarlar kolaylaştırılmıştır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız tarafından Yeşilay Rehabilitasyon ve Yeşilay Danışmanlık Merkezleri için 130 bin metrekare yüzölçümlü yer tahsisi yapılmıştır” diye konuştu.

    Uyuşturucu kullanımı ve satışı riskine karşı 130 binden fazla metruk binanın yüzde 88’inin yıkım ve restorasyon gibi tedbirlerle kontrol altına alındığını söyleyen Yılmaz, “Adalet Bakanlığımız tarafından 2023 yılında uyuşturucu ve uyarıcı madde suçlarına ilişkin konularda önemli düzenlemeler yapılıp yürürlüğe konmuştur. Uyuşturucu madde kullananlar hakkında uygulanacak tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri sürecinin daha etkin işletilebilmesi sağlanmıştır. Bu sayede hem suçlunun ıslahı hem de toplumun güvenliğinin sağlanması yönünde önemli adımlar atılmıştır. Sağlık Bakanlığı’nın ALO 171 Sigara Bırakma Danışma Hattı ve ülke genelindeki 565 sigara bırakma poliklinikleri sigarayı bırakmak isteyen vatandaşlarımıza ücretsiz bir şekilde destek sunmaktadır. Bunların yanı sıra pasif maruziyetin önlenmesi adına sıkı denetimler de yine Bakanlığımız tarafından yürütülmektedir. Ayrıca, bağımlılıkla mücadele eden vatandaşlarımıza hizmet veren tedavi merkezlerinin donanım ve kalitesi artırılmaktadır” açıklamasını yaptı.

    Milli Eğitim Bakanlığının, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde “Bağımlılıktan kaçınmak ve bağımlılıkla mücadele etmek” konusuna özellikle eğildiğini dile getiren Yılmaz, “Modelde yalnızca öğrencilerin değil, veli ve öğretmenlerin de bağımlılıklara karşı farkındalıklarını arttırmak için çeşitli programlar bulunmaktadır. Gençlik ve Spor Bakanlığımız, gençlerin madde kullanımına yönelik tutumlarının değerlendirilmesine ilişkin kapsamlı bir saha araştırmasını tamamlamış bulunmaktadır. Bu araştırma önümüzdeki dönemler için bulguya dayalı politika ve strateji geliştirilebilmesi adına oldukça önemlidir. Bakanlığımızın halihazırda konu hakkında farkındalık ve bilgilendirme faaliyetleri devam etmekte, çeşitli kurslar ve sportif faaliyetler düzenlemektedir. Tarım ve Orman Bakanlığımız, hem tütün mamullerinin test ve analizini yapmakta hem bu ürünlerin satışına ilişkin yasal mevzuata uyulup uyulmadığını sıkı bir şekilde denetlemektedir Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız, koruyucu ve önleyici faaliyetlerin hayati önemini göz önünde bulundurarak, yurt çapında bilgilendirme yapmaya farkındalık oluşturmaya devam etmektedir” diye konuştu.

    RTÜK’ün televizyon ve radyolarda bağımlılıkla mücadeleye ve bağımlılıkla mücadeleye ilişkin bilgilendirici ve eğitici kamu spotlarının yayınlanmasını sağlamanın yanı sıra alkol, tütün, uyuşturucu ve kumarı özendirici yayın yapan medya kuruluşlarına da cezai müeyyideler uyguladığını belirten Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, “Her kurumun kendi uzmanlık alanında yürüttüğü çalışmalar, birbirini destekleyerek daha güçlü bir etki meydana getirmektedir. Bugün yapacağımız toplantıda önümüzdeki dönemde yapılacak çalışmaları, toplantımızın devamında, 2024-2028 yılları için hazırlanmış Tütün, Uyuşturucu ve Davranışsal Bağımlılıklar ile Mücadele Eylem Planlarını detaylı bir şekilde ele alıp karara bağlayacağız” dedi.

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Bağımlılıkla mücadelede kamu-özel iş birliğinin önemine değinerek, “Gençlik ve Spor Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu’nun alt faaliyet sayıları önceki eylem planına göre artış göstermiş olacaktır. Kurumlarımızın eş güdümüyle danışmanlık merkezi ve özel poliklinik sayısının artmasını destekleyeceğiz. Kumar, internet, akıllı telefon ve oyun bağımlılığına karşı Okulda Bağımlılığa Müdahale Programı (OBM) ilk kez uygulanmaya başlayacağız. Tüm bağımlılık türlerine karşı nesillerimizi koruyucu politikalarla destekleyecek tedaviye erişim imkanlarını da artıracağız. Bağımlılıkla mücadelede, koruyucu ve önleyici yaklaşım, bağımlılığı başlamadan durdururken, tedavi edici yaklaşım; bağımlılıkta kaybolanlara yeni bir şans sunar. İki stratejinin bir arada yürütülmesi, bağımlılıkla mücadelede en güçlü aracımızdır. Koruyucu ve önleyici yaklaşımı çok değerli görüyoruz. Bağımlılık risklerini, risk altında olan kişi ve ortamları sistemli bir şekilde belirlemek, bağımlılığı başlamadan engellemek temel amacımızdır. Zararlı maddelerin ve alışkanlıkların yayılmasını engellemekte önceliğimiz, sosyal medya kampanyaları, toplumsal projeler ve yasal düzenlemeler ile bağımlılıkları başlamadan durdurmaktır. Bağımlılığın başladığı durumlarda ise bağımlılık döngüsünü kıracak şekilde tıbbi müdahaleler, psikolojik destek ve rehabilitasyon süreçlerini desteklemeye devam edeceğiz. Bu kapsamda bugün Sağlık Bakanlığımız tarafından yürütülecek tütün ile mücadeleye yönelik iletişim kampanyasını değerlendireceğiz. Bağımlılıkla mücadele kapsamında tüm mevzuatın gözden geçirilmesi ve üniversitelerle iş birliği halinde bağımlılıkla mücadelede akademik katkıların artırılması yine gündemimizde yer alacak. Biz politikalarımızı daha bilimsel, veriye dayalı, araştırmaya dayalı, dünyadaki tüm uygulamaları da dikkatle takip eden bir zeminde uygulamak ve şekillendirmek istiyoruz” değerlendirmesini yaptı.

    Toplantıya; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu ve Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel, Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu Başkanvekili Serkan Topaloğlu, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Yeşilay Genel Başkanı Mehmet Dinç, Yükseköğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı Ebubekir Şahin, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Ömer Abdullah Karagözoğlu, Türkiye İstatistik Kurumu Başkanı Erhan Çetinkaya, Kişisel Verileri Koruma Kurumu Başkanı Faruk Bilir, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanı Hasan Kaymak ile Adalet Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığından üst düzey yetkililer katıldı.

  • Narin cinayetinde adalet çağrısı

    Narin cinayetinde adalet çağrısı

    Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında dün Beştepe’de toplandı. 3 buçuk saatlik toplantının ardından İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, gazetecilerin sorularını cevapladı. Diyarbakır’da öldürüldükten 19 gün sonra cesedi bulunan 8 yaşındaki Narin Güran cinayetiyle ilgili soruları yanıtlayan Yerlikaya, “Şuanda bu konuda 4 savcı kollukla beraber bu işi yürüyor. Soruşturmasını yürütüyoruz. Hep beraber ne olacağını göreceğiz. Savcılara verilen ifadeler doğrultusunda neler ortaya çıkarsa süreç devam eder. Detayı Adalet Bakanımız paylaşır. Tamamen onun görev alanı” dedi.

    “85 milyon bu olaydan son derece üzüntü duyuyor”

    “Olayın neden olduğuna dair kuvvetli bir şüphe var mı” sorusuna Bakan Yerlikaya, “Çok hızlı bir şekilde bu olayın aydınlatılacağını düşünüyorum. 85 milyon bu olaydan son derece üzüntü duyuyor. Herkesin istediği bir an önce bu olayın aydınlığa kavuşması ve adaletin tecelli etmesi. Sayın Cumhurbaşkanımız da Narin kızımızı öldüren kimse mahkemelerde yargılanıp hak ettiği cezaları almasının takipçisi olacağını söyledi” cevabını verdi.

    “Başımız sağ olsun dedim”

    Narin’in ölüm haberini duyurduğu paylaşımında aileye başsağlığı dilememesiyle ilgili yöneltilen soruya Bakan Yerlikaya, “Narin kızımızın cansız bedeninin bulunduğunu kamuoyu ile paylaştım. Allahtan rahmet diledim. Mekanı cennet olsun istedim. Başımız sağ olsun dedim. Oldukça açık yani daha fazla bir şey demeye gerek yok. Yani herkesin okuduğu zaman anladığı, hissettiği bir durum. Tekrar anlatmaya gerek var mı” diye yanıtladı.

    “Son sözü artık hakimler söyleyecek”

    Soruşturmanın artık adliye kanadında olduğunda değinen Yerlikaya, “İnşallah bir daha insanlığımızdan utanacağımız tablo ile karşı karşıya gelmeyiz. Burada basın da çok önemli bir görev üstlendi. Görevini yaptı. Son sözü artık hakimler, savcılar söyleyecek. Ben her zaman göreve geldiğimden beri biliyorsunuz şunu söylüyorum. Biz tespit edilen suçu aydınlatıp suçluyu götürüp adalete teslim ediyoruz. Benim görevim bu. İçişleri Bakanlığının görevi, suçu önlemek ama önleyemiyorsa suç işlendiyse yakalayıp adalete teslim etmek. Gelinen noktada artık konu tamamen adliyenin” dedi.

  • Narin soruşturmasında gizlilik kararı sürüyor

    Narin soruşturmasında gizlilik kararı sürüyor

    Altun, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, İletişim Başkanlığının konuyla ilgili tüm kurumlarla koordinasyon içinde dezenformasyonla mücadele sürecini yürüttüğünü belirtti.
    Narin Güran cinayeti soruşturmasında gizlilik kararının devam ettiğini bildiren Altun, “Dün kılınan cenaze namazı ile ebediyete uğurladığımız masum kızımız Narin’in katledilişi ile alakalı soruşturmada alınan gizlilik kararı halen geçerlidir. Geleneksel ve dijital medya mecralarında soruşturmanın gizliliğine ve salahiyetine zarar verecek dezenformasyon içeren bilgilerin yayıldığı, kamuoyunun hassasiyetlerinin belli çevrelerce kullanılarak konu üzerinden siyasi ve ideolojik rant devşirilmeye çalışıldığı müşahede edilmektedir. Narin kızımızın canına kastedenlerin adalet önünde hesap vermesi ve hak ettikleri en ağır cezayı alması için Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan konuyu yakından takip etmekte, yetkili kurum ve kişiler görevlerini titizlikle sürdürmektedir” ifadelerini kullandı.

    “Sadece yetkili kurum ve kişilerce yapılan açıklama ve bilgilendirmelere itibar edilmesini rica ediyoruz”

    İletişim Başkanlığının da konuyla ilgili tüm kurumlarla koordinasyon içinde dezenformasyonla mücadele sürecini yürüttüğünü kaydeden Altun, “Unutulmamalıdır ki dezenformasyon içeren bilginin yayılmasını engellemek her birimizin görevidir ve soruşturmanın gidişatı için büyük önem arz etmektedir. Bu kapsamda, vicdanlarımızı yaralayan bu elim hadise ile ilgili sadece yetkili kurum ve kişilerce yapılan açıklama ve bilgilendirmelere itibar edilmesini her bir vatandaşımızdan önemle rica ediyoruz” dedi.

  • Bakan Göktaş’tan Narin açıklaması

    Bakan Göktaş’tan Narin açıklaması

    Bakan Göktaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilen Kabine Toplantısı sonrasında gazetecilerin sorularını cevapladı.

    Diyarbakır’da cansız bedeni bulunan Narin Güran’ın öldürülmesine yönelik soru üzerine Göktaş, küçük kızın acısının herkesi derinden yaraladığını, tarifsiz bir acı yaşandığını belirtti. Narin’in kaybolduğu haberi alınır alınmaz devletin tüm kurumlarıyla seferber olduğunu ifade eden Göktaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bizzat konunun takipçisi olduğunu hatırlattı.

    Bakanlık olarak olaydan etkilenen çocuklar için sürecin en başından itibaren psikososyal destek hizmeti sağladıklarını vurgulayan Göktaş, “Evlatlarımızın fiziksel ve psikolojik iyilik hallerini sağlamak, onların güvenli bir şekilde büyümelerini sağlamak en hassas olduğumuz konudur. Onları güvenli yarınlara taşıma, sevgi ve şefkatle büyümeleri için ne gerekiyorsa yapma sorumluluğu toplum olarak hepimizin temel insanlık görevidir. Bu anlamda göz bebeğimiz masum yavrularımızın maruz kaldığı her türlü kötülüğün, her zaman karşısındayız” diye konuştu.
    Bir çocuğa zarar vermeyi sadece hukuki değil aynı zamanda ahlaki ve toplumsal bir suç olarak tanımlayan Göktaş, bunu “kabul edilemez” olarak nitelendirdi.

    Konuyla ilgili adli soruşturmanın devam ettiğine dikkati çeken Göktaş, “Amacımız tekrar bu tür acıların yaşanmaması. Bakanlık olarak davaya müdahil olacağız. Hukuki süreci sonuna kadar takip edip Narin’i hayattan koparan kişi veya kişilerin en ağır cezayı almaları için elimizden ne geliyorsa yapacağız. Bunun yanı sıra olayın yaşandığı mahallede psikososyal destek çalışmalarını da sürdürüyoruz” ifadesini kullandı.

    Türkiye Aile Destek Programı

    Bir gazetecinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla bu yılın sonuna kadar uzatılan Türkiye Aile Destek Programı’na ilişkin sorusu üzerine Göktaş, kimseyi geride bırakmayan bir sosyal hizmet anlayışıyla ihtiyaç sahiplerine yönelik sosyal yardımları sürdürdüklerini belirtti.

    Düzenli sosyal yardımlardan yararlanan hanelerin yanı sıra herhangi bir dezavantajı olmaması nedeniyle düzenli sosyal yardım alamayan haneleri de yalnızca gelir kriteri üzerinden Türkiye Aile Destek Programı’na dahil ettiklerini hatırlatan Bakan Göktaş, “Bu doğrultuda Türkiye Aile Destek Programı’nda bu ayki ödemeyle birlikte bugüne kadar hanelere toplam 95,9 milyar TL destek sağladık” dedi.

    Türkiye Aile Destek Programı kapsamında hanelere her ay düzenli destek sağladıklarını kaydeden Göktaş, “İhtiyaç sahibi hanelerimize yönelik hayata geçirdiğimiz desteğimizle onların yanında olmayı sürdürüyoruz. Türkiye Aile Destek Programı ödemelerini bugün itibarıyla hesaplara yatırıyoruz. Bu doğrultuda Aile Desteği Bileşeni kapsamında 2,9 milyar TL, Çocuk Desteği Bileşeni kapsamında 900 milyon TL olmak üzere toplamda 3,8 milyar TL ödeme yapacağız” diye konuştu.

  • “CHP asla demokrasiden ödün vermedi”

    “CHP asla demokrasiden ödün vermedi”

    Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, CHP Genel Merkezi’nde oluşturulan Bellek Sergisi’nin açılışını gerçekleştirdi. Özel, “Bugün CHP’de çok gecikmiş, çok yerinde bir çalışmanın başlangıcını yapmak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. Sayın genel başkanlarımızın haklı uyarıları ile buraya ‘müze’ demiyoruz. Çünkü müze geride kalmış, tarihte kalmış eser ve yapıların muhafaza edildiği yerdir. Oysaki Cumhuriyet Halk Partisi canlı bir organizma ve her gün yenilenen, gençleşen, güçlenen bir yapı. Bunun için buraya ‘Bellek Sergisi’ adını vermeyi sayın genel başkanlarımızın takdirleriyle uygun gördük” ifadelerini kullandı. Özel, şunları kaydetti:

    “ÜZERİNE FAZLA TİTREMEKTEN GECİKTİ VE BUGÜNE KADAR KALDI”

    “Burasının bugün bizim tarafımızdan açılıyor olması bir emeğin yok sayılması anlamına asla gelmemeli. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, önceki Genel Başkanımızın, benim de şahitlik ettiğim Merkez Yönetim Kurulu toplantılarında bu eksikliği dile getirmesi, o dönemde Genel Başkan Yardımcımız olan Sayın Gamze Akkuş İlgezdi’nin bu işi, bir görevin üzerinde önemli bir sorumluluk ve belki de belli yılların en önemli, en yoğun uğraşı olarak kendini bu işe adeta vakfetmesi sonucunda bugünlere kadar geldi. Buranın açılışı üzerinde fazla titizlenmekten gecikti ve bugüne kadar kaldı. Bugünkü dönemde benzer görevde olan Sayın Burhanettin Bulut’un emekleri var. Sayın Umut Akdoğan’ın emekleri var. Ama onlara serginin açılışında birer konuşma teklif ettiğimizde ilk başta, kendileri dediler ki, “Gamze Hanımın emeklerine saygısızlık olur. O yüzden biz böyle bir konuşma yapmayalım.” Gamze Hanımı davet ettik, sağ olsun. İstanbul milletvekilimiz, buraya geldiler, bugünkü açılışı hep birlikte yapıyoruz. Onların emeklerinin, gayretlerinin üzerine bugünkü arkadaşlarımızın çalışmalarıyla bu Bellek Sergimiz bugünkü halini aldı.”

    “BELLEĞİNİN SAĞLAM OLMASI GEREKİR”

    “Güçlü ve gelecek vaat eden yapıların, kurumsallaşmış yapılar olması gerekir. Kurumsallığın bir kez bugün güçlü bir yönetim mimarisi olması, kuvvetli repütasyonlarının, ilişkilerinin olması, yurtdışı ilişkilerinin yerinde olması, sağlam köklerine atfen belleğinin de sağlam olması gerekir. Bu eksiklik, Cumhuriyet Halk Partisi gibi kurulduğu günden sonra bir Kurtuluş Savaşı yaşamış, kurucularının tamamına yakınının İstiklal Savaşı madalyaları ve çeşitli madalyalar aldığı, kurucu kadrolarının cumhurbaşkanlıkları, başbakanlıklar, genelkurmay başkanlıkları görevleri yaptığı, ardından bir hem Meclis kurmuş, hem Cumhuriyet kurmuş, Sonra bu kurduğu Cumhuriyetin iktisadi kalkınması için arkamdaki duvarda gördüğünüz, bankalardan madenlere, basma fabrikalarından lastik fabrikalarına, şeker fabrikalarından rafinerilere kadar bu ülkenin bugünlere taşınmasında ve hatta son yıllarda vara yoğa çarçur edilerek elden çıkarıla çıkarıla bitmemesine rağmen bu ülkenin en önemli varlıklarını oluşturmuş, siyasi yönden bütün yetkiler bir kişinin elindeyken, aslında kimse onun mutlak hakimiyetini tartışmazken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e sorulduğunda, ‘Tamam, savaşı kazandınız. Bundan sonra ne yapacaksınız, sarayda devam mı, İngiliz tipi krallık mı, ABD tipi başkanlık mı?’ dendiğinde, ‘Biz bir Meclis kurduk, millet onları seçer, Meclis ne görev verirse o görevi yaparız’ deyip, tek adam yetkilerinden bir demokratik Millet Meclisine, o Millet Meclisinin yetkilerini bırakın aşındırmayı, üstüne almayı, tartıştırmamaya; kendisine teklif edilen Başkumandanlık yetkisini bile kendi uhdesine üç aylığına kabul edip, üç ayda bir Meclis’in onayını aramaya ve bu büyük vizyonu bütün mücadele arkadaşlarına kabul ettirmeye yönelik bir liderlik göstermiş birisinden bahsediyoruz. Erken vedasından sonra bayrağı teslim alan İsmet İnönü’nün bu kez hem devrimleri sürdüren ama bir yandan da İkinci Cihan Harbi geldiğinde ülkeyi bir savaşa, bir felakete sürüklemek yerine her türlü riski alan ama en sonunda da o savaşa girmeyerek Türkiye Cumhuriyetini ayakta tutan güçlü liderliğine, ondan önceki dönemde Lozan ile bütün dünyaya Türkiye’nin tapu senedini kabul ettirmesine ve ardından 14 Mayıs 1950 günü bir seçim kaybedip de, ‘Bu şüphesiz benim en büyük yenilgim ama demokrasimizin en büyük zaferidir’ deyip, Demokrat Parti’ye yaverini yollayıp, ‘Paşa devir teslime hazırdır’ diyerek, Türkiye’yi gerçek demokrasiye geçirmesine şahitlik yapmış bir partide siyaset yapıyoruz.”

    “DÜNYADAKİ RÜZGARLARI DOĞRU OKUDU”

    “O paşa seçildiği gün Cumhurbaşkanıyken partisiyle fiilen bağını koparmış, kendisine bir vekil tayin etmiş, aynı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün örgüt, teşkilat işlerini kendisine vaktiyle bıraktığı gibi örgütle ilgili yetkilerini vekiline bırakmış birinden bahsediyoruz. Demokrat Parti’nin, 1946 seçimlerinin adil yapıldığından memnuniyetsizliğini dile getirmesi üzerine, Demokrat Parti’nin ve partisinin genel başkanlarını, birinin Başbakanını birinin genel başkanını çağırıp, konuşup, ardından 12 Temmuz beyannamesini radyodan okutarak hakim denetiminde seçim -ki bugüne kadarki kuvvetli seçim yasamızın temeli olan bu önemli adımdan bahsediyoruz. Ardından darbelerden, darbelerden sonra yeniden ayağa kalkmalardan, 1970’lerde dünyadaki rüzgarları doğru okuyup, partiyi doğru konumlandırıp, Ak Günlere Beyannamesiyle 1970’lerde umut olmuş Karaoğlan’dan, onun iki yerel, iki genel seçimde partisini birinci parti çıkarmasından, 1980’de kapatılan partinin genel başkanlarının, kurucularının, MYK üyelerinin hapis yatmasından ama o hapiste her gün tıraş olmalarından 9 Eylül’de kravat takıp takım elbise giyip hapishanede partinin kuruluş yıldönümünü kutlayacak bir kurumsal kültürden bahsediyoruz.”

    “VAKUR TAVIR”

    “Cumhuriyet Halk Partisi’nin tek birleştiği parti olan Sosyaldemokrat Halkçı Parti’yle birleşme protokolünden ve yeni, güçlü Cumhuriyet Halk Partisi’nden, o Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1 Mart tezkeresinde Türkiye’ye 1 milyon Amerikan askeri gelmesine kapalı bir oturumda müthiş bir mücadele ile çoğunluğu AK Parti’de olan grubun 98’ini ikna edip o tezkereyi reddetmesinden bahsediyoruz. Daha sonra Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun 432 kilometre Adalet Yürüyüşünde yol yürümesinden, Artvin’de PKK kurşunuyla şehit verdiği konvoyunda dimdik o araçtan çıkıp da başını bir santim eğmeden dik duruşundan, bir şehit cenazesinde linç edilmeye çalışıldığı günkü vakur tavrından bahsediyoruz.”

    “CHP’NİN TARİH BOYUNCA KULLANDIĞI SEÇİM AFİŞLERİ DE MÜZEDE”

    “İşte bu kapıdan girdikten sonra Kemal Bey’in Adalet Yürüyüşündeki fotoğraflarını, kullandığı bazı özel malzemeleri de yine Sayın rahmetli Cezmi Kartay’ın, Necdet Calp’in resimlerini, anılarını, imzalarını da Sayın Karayalçın’ı da Sayın Altan Öymen’i de Sayın Hikmet Çetin’i de Bülent Ecevit’in sigarasını da çay bardağını da İsmet Paşa’nın dürbününü de Almanca satranç defterini de satranç dergisini de, Cumhuriyet Halk Partisi’nin birinci Genel Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu partinin Genel Başkanı olarak Osmanlıca kaleme aldırdığı bugün Greco kriterlerini aşan Grup İç Nizamnamesini de partinin ilk nizamnamesini de hep birlikte göreceksiniz. Burada Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihi boyunca kullandığı seçim afişlerini; arzu ederseniz bütün seçim müziklerini dinleyeceksiniz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin o gün yasaların elverdiği oranda dağıttığı promosyonları, yaptığı kampanyaları göreceksiniz. Tarihin kritik kavşaklarında; 1972’de üç fidanın idamındaki gözyaşlarını, 1960 darbesinden sonra İsmet Paşa’nın idamlara mani olmak için gösterdiği insanüstü gayreti ve piyasada dolaşan dünya kadar saçma sapan, yalan uydurma ifadelerin karşısında bu partinin o günden bugüne 12 genel başkanıyla, asla ve asla ne darbeye meyil ettiğini, ne darbeciye yol verdiğini, ne demokrasiden ödün verdiğini, ne ‘Kurşun sıkılacak’ deyince otobüsün üstüne çıkmaktan kaçmadığını, aksine otobüsün üstüne çıktığını, suikastları atlattığını ama yılmadığını, hiçbir genel başkanın bir santim eğilmediğini, bir adım geri atmadığını, bir kelime eksik konuşmadığını göreceksiniz. Ve bu partinin bütün tarihiyle bugünkü hem yönetiminin, yöneticilerinin, önceki genel başkanlarının ve tüm üyelerinin nasıl barışık olduğunu kendi yüreğinizde hissedeceksiniz. Bu tip yapılar bugün sabitlenen, zamana ‘dur’ diyen yapılar değil aksine tarih önünde mıknatıs etkisi yapan yapılardır.”

    “BİR İLK ADIM MEKANI”

    “Böyle bir yer varsa, bu duyulursa, bilinirse, hiçbirimizin bilmediği, görmediği -ki yıllarca Gamze Hanım bunu yaşadı, bizler yaşadık. ‘Parti bir müze açıyormuş’ diye duymuşlar. Bir bellek sergisi açıyor. Partinin müzesinde dursun diye neler neler geldi, daha gelmeye devam edecek. Bu mekan kısıtlılıklarına rağmen iyi tasarlanmış, iyi kullanılmış, şu an için tatminkar ama bir ilk adım mekanıdır. Hedefimiz Cumhuriyet Halk Partisi’nin birinci Genel Merkezinin ki şu an tadilata muhtaç şekilde, çok ortaklı bir tapu senedine sahiptir. O tapuyu tekleştirmek ve o binayı edinmek için Çankaya Belediye Başkanımız Hüseyin Can Güner çeşitli çalışmalar içindedir, bizlerin görevlendirmesiyle. O binaya geçtiğimizde bambaşka bir tarihi mekanda, bambaşka bir bellek sergisi olacak. Ama o güne kadar, belki o güne kavuşana kadar burayı gitgide güçlendirmek ve artık mekanın yetmediği yerde başka mekan arayışlarına girişmek mümkün olacaktır. Ama gecikmiş ilk bir adımdır, çok emek verilmiş bir adımdır. Ben ilk günden bugüne kadar hem burada bir rozetten, kumaş rozete kadar, bir nizamnameden atılmış bir imzaya, 1970 kurultayında alınmış bir sigara paketine, 77’de dağıtılmış promosyon kibrite kadar bunları buraya ulaştıran bütün partililerimize çok teşekkür ediyorum. Biraz önce de söylediğim gibi Gamze Hanım’a, geçmişteki ekibine, Burhanettin Bulut’a, bugünkü ekibe, Umut Akdoğan’a ve katkı sağlayan tüm emekçilerimize yürekten teşekkür ediyorum. Partimizle gurur duyuyoruz, gurur duymaya devam edeceğiz. Şimdi her bir adımında partinizle ve bu partinin üyesi olduğunuz için kendinizle bir kez daha gurur duyacağınız bu güzel mekanın açılışına tensip buyurmaları durumunda sayın genel başkanlarımızı davet ediyorum.”