Kategori: Teknoloji

  • Half-Life Alyx’den Sonra Devam Oyunları Gelebilir

    Uzun yıllardır yeni Half-Life oyunu bekleyenler için geçtiğimiz hafta sürpriz bir tanıtım yapan Valve, Half-Life: Alyx duyurmuştu. Etkileyici grafikler ve senaryoya sahip olan yeni oyun bununla birlikte herkesi tatmin etmedi.

    Dönüm noktası olabilir

    Bir süre önce Valve Index adındaki sanal gerçeklik kaskını tanıtan Valve’nin bu konsepti agresif bir biçimde pazarlayacağı Half-Life: Alyx ile anlaşıldı zira oyun sadece VR gözlükleri ve performans odaklı bilgisayar sistemleri ile oynanabiliyor.

    Valve yöneticisi David Speyrer yaptığı açıklamada serinin devam etmesini istediklerini ve Half-Life: Alyx oyununa gelecek tepkiler sonrasında stratejilerinin şekilleneceğini belirtti. Serinin bundan sonra sadece sanal gerçeklik konseptine mi özgü olacağı sorusuna ise cevap vermekten kaçındı.

    Half-Life: Alyx aslında firmanın uzun soluklu ve sanal gerçeklik odaklı stratejisinin ilk ayağı gibi görünüyor. Eğer oyun yüksek satış rakamlarına ulaşırsa Valve uzun bir süre sanal gerçeklik konseptine sıkı sıkıya bağlı kalabilir. Elbette bu hareketlilik diğer oyun yapımcılarına da bir ışık yapabilir. Yani asıl sanal gerçeklik oyunları devriminin kıyısında olabiliriz.

  • Perte Çıkan Tesla Aracı Ortada Kaldı! Ne Hurdalık Kabul Ediyor Ne Geri Dönüşüm

    Geçtiğimiz Ekim ayında Avusturya’nın Tirol kentinde kontrolden çıkan bir Tesla Model S ağaca çarptı. Elektrikli otomobil ciddi şekilde hasar gördü ve alev alarak kullanılamaz hale geldi. Aracın çekildiği yetkili Tesla servisi otomobil için “onarılamaz” raporu verdi ancak araç sahibi pert olan otomobilin enkazından bir türlü kurtulamıyor.
    Çünkü Avusturya’da hiç kimse elektrik motoru ve lityum-iyon bataryaya sahip otomobillerin nasıl uygun şekilde imha edileceğini veya geri dönüşüme sokulacağını bilmiyor. Daha doğrusu bu konuda henüz bir mevzuat düzenlenmiş değil. Araç sahibi, Avusturya’da bu tür elektrikli araçları kabul eden tek bir atık geri dönüşüm tesisi olduğunu ancak onun da henüz çalışma ruhsatı alamadığını söylüyor.

    Elektrikli araç hurdalığa atılamıyor

    Yasalara göre elektrikli bir aracı çöp sahasına götürmek veya Avrupa Birliği kapsamındaki bir hurda-metal toplama noktasına çekmek yasak. Ancak henüz bu tip otomobillerin geri dönüşümü için herhangi bir yasal yol da yok. Kazalı Tesla’nın batarya paketindeki hasar nedeniyle başka bir ülkeye nakledilmesi hem tehlikeli hem de yasak.

    Tesla uzmanları pert olan Model S’in bataryasının kesinlikle sökülmeye çalışılmaması gerktiğini söylüyorlar. Sonuç olarak kazalı araç bir buçuk aydır oto tamirhanesinin arka bahçesinde yatıyor. Durumdan haberdar edilen Tesla ise bataryayı güvenli bir şekilde çıkarmanın bir yolunu bulması için Avusturya’ya iki mühendis gönderdi. Ancak yetkililer şimdiye kadar başarılı olmuş değiller.

  • Wikipedia’dan Sosyal Medya Platformu: WT.Social

    Wikipedia’nın kurucu ortağı Jimmy Wales, üyelerin bağışlarıyla ayakta duracak yeni bir sosyal medya platformu kurdu: WT:Social.

    Wales, platformun şimdiden 160 binden fazla kullanıcısı olduğunu söyledi.

    Facebook’a rakip görülen yeni platform ‘kullanıcı verilerini satmayacağını ve reklamlar yerine kullanıcıların bağışlarıyla ayakta kalmaya çalışacağını’ söyledi.

    Platforma üye olmak isteyenler önce bekleme listesine alınacak ve kendilerinden başka kullanıcıları davet etmeleri istenecek. Veyahut, kullanıcı olmak isteyenler ücretli üyelik seçeneğini tercih edebilecek.

    We:Social, ‘haber odaklı’ bir platform olduğunu ve üyelerin ‘yanıltıcı’ başlıkları değiştirebileceklerini ifade etti.

  • Elektrikli Otomobil Yarışlarında Mobil ve Porsche İş Birliği

    Küresel madeni yağ üreticisi Mobil, Alman lüks spor otomobil üreticisi Porsche ile olan ticari faaliyetlerini ve teknik ortaklığını daha da genişletmek üzere önemli bir adım attı. Bu kapsamda Mobil, Formula E yarışlarının 2019/2020 sezonunda Porsche elektrikli araçlara yüksek performanslı Mobil EV markalı elektrikli güç aktarma sistemleri yağ ve sıvılarını tedarik etmeye başladı.Böylelikle Mobil, Suudi Arabistan’da start alan yeni Formula E sezonuyla birlikte elektrikli araçlar yarışları dünyasında da ilk kez yerini almış oldu. Yeni teknik ortaklık; Mobil’in Porsche motorsporları faaliyetlerindeki etkinliğini daha da artıracak.

    Mobil’in Porsche ile birlikte Formula E’ye adım atmış olmalarının, başarılı iş ilişkilerinin sürmesinin yanında yarışta kazanan bir ortaklığa dönüşmesini de ifade ettiğini vurgulayan Madeni Yağ Satışlarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Russ Green, “Porsche, elektrikli araç teknolojisiyle yarışlarda rekabet ederken aynı zamanda teknolojisini sergiliyor. Biz ise eşzamanlı olarak yeni Porsche Formula E ekibinin dünyadaki yarış başarısına katkı sağlamak için kusursuz Mobil ürünleri sunuyoruz. Motorsporları, yüksek performanslı yağlar ve sıvılar geliştirmeye devam etmek için son derece etkili bir ortam sunuyor” dedi.

    Porsche Motorsport Başkan Yardımcısı Fritz Enzinger ise “Mobil, 20 yıldan daha uzun bir süredir Porsche’ye teknik destek sağlıyor. Başka hiçbir yağ tedarikçisi, Porsche markasının performans felsefesini Mobil kadar anlayamaz. Kendileri ticari faaliyetlerimizde her zaman yanımızda olan değerli bir ortak olmakla birlikte, Sebring’den Le Mans’a kadar uzanan zaferlerle ve şampiyonluklarla dolu yolculukta önemli bir takım arkadaşı da oldu ve Formula E ekibimize çok önemli katkılar sağladılar” şeklinde konuştu.

  • ‘Eczanem Nerede’ Uygulaması Hizmete Girdi!

    Türk Eczacıları Birliği Başkanı Erdoğan ÇolakTEB Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında uygulama hakkında bilgi verdi.

    Türkiye’nin her yerinde kesintisiz sağlık ve ilaç hizmeti veren bir mesleğin mensupları olduklarını ifade eden Çolak, “Halka en yakın sağlık danışmanıyız. Türk Eczacıları Birliği olarak halk sağlığını her şeyin üzerinde tutuyoruz. Yanlış bilgiyle, yanlış yönlendirmelerle her daim mücadele ediyoruz. ‘Eczanem Nerede‘ uygulaması işte bu anlayışın bir çıktısıdır.” diye konuştu.

    Çolak, ülke genelinde 26 bin 416 eczaneden nöbet ve adres bilgisi alan uygulamanın güvenilir ve doğru kaynak mantığıyla çalıştığını, veriler anlık güncellendiği için vatandaşların yanlış adreslerde vakit kaybetmeyeceklerini anlattı.

    Kişinin bulunduğu konuma en yakın eczaneleri, nöbetçi eczaneleri, iletişim numaralarını ve yol tarifi bilgisini veren mobil uygulama, internetten ücretsiz indirilebiliyor.

  • Bakan Varank: “En Az 500 Bin Yazılımcı Sayısına Ulaşmayı Hedefliyoruz”

    Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Türkiye’deki mobil uygulama pazarı için yapılan tahminler 1,5 milyar dolarlık bir hacme işaret ediyor. Mobil uygulamaları indirme ve kullanmada dünyanın 8’inci ülkesiyiz” dedi.

    Dijital pazarlama profesyonelleri, mobil uygulama dünyası ve teknoloji meraklılarını bir araya getiren mobil uygulama fuarı Mobilefest, kapılarını ziyaretçilerine açtı. 24 Kasım tarihine kadar devam edecek fuarın açılışına Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank katıldı. Bakan Varank, sektör ile ilgili rakamlar verirken, yapılan çalışmalara değindi. Bakan Varank, açılış öncesi fuar alanındaki stantları gezerek bilgiler aldı.

    “Mobil uygulamaları indirme ve kullanmada dünyanın 8’inci ülkesiyiz”
    Pazarın hızla büyüdüğüne dikkat çeken Bakan Mustafa Varank, ”2014 yılında dünyada mobil uygulamalardan elde edilen gelir 94 milyar dolardı. Beş senede piyasa beş kat büyüdü. Bu sene pazar hacmi 460 milyar dolara ulaştı. 2023’teyse 1 trilyon dolarlık büyüklüğü yakalaması beklenen bir sektörden bahsediyoruz. Peki Türkiye’de durum ne? Yapılan tahminler 1,5 milyar dolarlık bir hacme işaret ediyor. Mobil uygulamaları indirme ve kullanmada dünyanın 8’inci ülkesiyiz. 2016’da 40 milyon olan mobil internet kullanıcı sayısı, bu senenin ilk yarısında 61 milyona ulaştı. Türk milleti bu işlere çok meraklı. Fakat kullandığımız uygulamaların sadece yüzde 14’ü yerli. Bu durum; hem yurt içindeki firmalarımız hem de bağımsız geliştiricilerimiz için büyük fırsatlar sunuyor. Aslında Türkiye, heyecanlı ve sürprizlerle dolu bir yolculuğun daha çok başında diyebiliriz” şeklinde konuştu.

    “Herkes kodlama ve programlama öğrenebilir”
    Kodlamanın önemine değinen Bakan Varank, “Mobil uygulama marketlerinde 2008 yılında 500’den az uygulama varken, bugün 2 milyonun üzerinde farklı uygulama var. Biz istiyoruz ki ülkemizdeki herkes bu işlere daha çok kafa yorsun Türkiye’nin gittikçe büyüyen bu pazarda, vazgeçilmez bir aktör olmasının önünde hiçbir engel yok. Girişimcilerimiz, yazılımcılarımız, hatta bu işi amatörce yapanlar dahi dijital dünyanın eğilimlerini yönlendirebilir. Bu iş için ileri seviye bir eğitime, büyük diplomalara da ihtiyaç yok. Herkes kodlama ve programlama öğrenebilir” dedi.

    “En az 500 bin yazılımcı sayısına ulaşmayı hedefliyoruz”
    Sektöre verdikleri desteklere değinen Bakan Varank, “Hem girişimcilik desteklerimizle, hem de yazılım sektörüne yönelik programlarımızla sizlerin yanındayız. KOSGEB ve TÜBİTAK’ın sunduğu desteklere ek olarak, AR-GE merkezlerine ve teknoparklardaki firmalara bir takım ayrıcalıklar tanıyoruz. 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejimizde de yazılım konusunu önceliklendirdik. Bu alandaki yetenek havuzumuzu genişletip, en az 500 bin yazılımcı sayısına ulaşmayı hedefliyoruz. Yazılım geliştirmenin maliyeti, bu işin getirisiyle karşılaştırdığınızda neredeyse devede kulak kalıyor” diye konuştu.

    “Açık Kaynak Kod Platformunu kurduk”
    Bakan Varank sözlerine şöyle devam etti: “Kritik öneme sahip bu alanda kabiliyetlerimizi daha da geliştirmek için son dönemde vizyoner politikaları hayata geçirdik. Bunlardan birisi Açık Kaynak Kod Platformunun kurulması. Bu Platformla; yazılım maliyetlerini azaltmayı, yazılımcı sayımızı artırmayı ve açık kaynak alanında çalışan girişim sayısını artırmayı hedefliyoruz. İlk olarak kamunun mevcut ve yeni alımlarında, açık kaynak yazılımlara geçişi için yol haritası Cumhurbaşkanlığı Dijital Ofisi ile beraber belirleyeceğiz. Açık kaynak yazılım ekosisteminin, kamu ve özel sektör tarafından desteklenmesini sağlayacağız. Bu amaçla; hızla hayata geçirilebilir, yaygınlaştırılabilir ve yenilikçi bir yazılım eğitimi modelini de hazırlıyoruz. Yakında kamuoyuyla inşallah paylaşacağız.”

    “81 ilimizde 100 Deneyap Teknoloji Atölyesi kuracağız”
    Yazılımcı olmayı itibarlı bir kariyer haline getirmek istediklerini belirten Bakan Varank, “Bunun için bir seferberlik başlatacak ve genç yeteneklerimize yeni imkânlar sunacağız.Deneyap Teknoloji atölyeleri bu amaçla uygulamaya başladığımız öncü projelerimizden bir tanesi. Çocuklarımızı şimdiden geleceğe hazırlıyoruz. Bu atölyelerde ortaokul ve lise seviyesindeki üstün yetenekli öğrencilere, 3 yıllık kapsamlı teknoloji eğitimleri sunuyoruz. Elektronik programlamadan, robotik kodlamaya, siber güvenlikten yapay zekâya farklı teknoloji başlıklarında atölye eğitimleri ve proje çalışmalarıyla geleceğin teknoloji yıldızlarını yetiştiriyoruz. Bu sene 12 ilimizde eğitimleri başlattık. Önümüzdeki dönemde 12 ilimiz tekrar devreye girmiş olacak ve 81 ilimizde 100 Deneyap Teknoloji Atölyesi kuracağız. 5 yıllık süreçte yaklaşık 50 bin öğrencimiz bu nitelikli teknoloji eğitiminden yararlanacak” açıklamasında bulundu.

    Girişimciler ve yatırımcılar çağrı
    Girişimciler ve yatırımcılar çağrıda bulunan Bakan Varank, “Buradan hem girişimcilere hem de yatırımcılara bir çağrıda bulunmak istiyorum. Gelin 2020 yılında, mobil uygulama yatırımlarına altın çağını yaşatalım. Ülkemizde birbirinden yetenekli yazılımcılarımız var.Onların yetenekleriyle, gözü kara yatırımcılarımızın birlikteliğinden muazzam işler ortaya çıkabilir” dedi.

  • Fotoğraflarını Paylaştığınız İçin Çocuğunuz Size Dava Açabilir

    Anne ve babalar sosyal medya platformlarında çocuklarının fotoğraflarını çok sık paylaşıyor. Ancak uzmanlar, anne ve babaların çocuklarının fotoğraflarını bu tür sayfalarda paylaşmasından yana değil. Hukuki açıdan çocuğun kişilik hakkı ihlali olarak görülen bu durum, çocuk istismarcıları tarafından da yakından takip edilebiliyor. İstanbul Kent Üniversitesi’nden akademisyen Avukat Murat Can Pehlivanoğlu, anne ve babalara sosyal medyada yapması ve yapmaması gerekenlere anlattı.

    ANNE VE BABALARIN DİKKATLİ OLMASI ŞART

    Sosyal medya hesapları ile kullanıcılar arasındaki ilişkinin bir sözleşmeyle korunduğunu belirten Murat Can Pehlivanoğlu, “Popüler bir fotoğraf paylaşım sitesinin kullanım koşulları sekmesine tıkladığınızda 13 yaşın altındaki çocuklara hesap açmadıklarını görüyorsunuz. Aynı kullanım koşulları “aile olarak siz hesap açarsanız biz bunu tam anlamıyla denetleyemiyoruz” diyor. Fakat çocuğunuzu rencide edecek çıplak fotoğraflar olursa ‘biz bunu kaldırırız’ gibi bir topluluk kuralı belirtiliyor. Bununla birlikte bugün anne ve babaların çocuklarına sosyal medya hesabı açtıklarını görüyoruz.  Çocuğun haklarını sosyal medya platformları değil ebeveynler korumak zorunda. Bu yüzden paylaşımlarında dikkatli olmaları gerekiyor” diye konuştu.

    “KİŞİLİK HAKLARI ZEDELENİYOR”

    Sosyal medya hesaplarında video, fotoğraf paylaşımı yapıldığını anlatan Pehlivanoğlu, “Çocuğun doğum tarihi, ismi gibi tüm kişisel bilgileri buralarda yer alabiliyor. Kişisel Verilerin Korunması yönünde bir mevzuatımız var. Bu kapsamda belki çocuk kişisel bilgileri açıklamak istemeyecek fakat sosyal medya platformunda bu bilgiler artık kamuya açık hale getiriliyor. Çocuğun ileride rahatsızlık duyacağı ihtimali göz ardı edilerek bunlar aile tarafından paylaşılıyor. Ailelerin öncelikle dikkatli olmaları gerekiyor. İkinci olarak çocuğun fotoğrafları belki onun ileride rahatsızlık duyacağı fotoğraflar olabilir. Çocuğun kişilik hakları zedelenmiş olur” ifadelerini kullandı.

    “ÇOCUĞUN KORUNMASI İÇİN YASAYA BAŞVURULABİLİR”

    Çocuğu koruma kanununa dikkat çeken Avukat Murat Can Pehlivanoğlu, “Kanun kapsamında değerlendirdiğimizde çocukların kendi gelişimlerinin sağlanacağı şekilde ebeveynlik yapmak gerekiyor. Çocuk sosyal medyaya konacak fotoğrafın paylaşılıp paylaşılmamasının ne anlama geldiğini düşünebilecek durumdaysa artık onu paylaşıp paylaşmama konusunda çocuğun düşüncesi alınmalı. Çocuk istemiyorsa o fotoğraf paylaşılmamalı. Bu noktada ebeveynler kendi velayet haklarını kötüye kullanırlarsa burada hukukun devreye girmesi gerekiyor. Çocuk koruma kanunun kapsamında çocuğun korunmasına yönelik destekleyici tedbirlerin alınması için yasal mercilere başvurma hakkı da gündeme gelebilir” dedi.

    ÇOCUK TACİZCİLERİNE DİKKAT

    Bu durumun çocuk tacizcilerine de zemin hazırladığını söyleyen Murat Can Pehlivanoğlu, “Bir çocuğun görüntüsünü paylaştığınızda çocuk tacizcileri o çocuğun varlığından haberdar oluyor. Bu gittiği okul olsun, çocuğun yaşadığı çevre olsun, çocuğun nerede bulunduğu yönünde onlara bilgi veriyor. Bu fotoğraflar çocuğun güvenliği konusunda da risk yaratabilir” uyarısında bulundu.

    AİLE ÇOCUĞUN HESABINI DENETLEMELİ

    Çocuğun sosyal medya hesabının aile tarafından denetlenmesi gerektiğini anlatan Pehlivanoğlu, “Çocuk, kendisi sosyal medya hesabı açıyorsa ailelerin paylaşımların onu nasıl etkileyeceğini anlatması gerekiyor. Özellikle internette paylaşılan fotoğraflar sosyal medya kullanıcılarıyla platform arasındaki hukuki ilişkiye dayalıdır. Çocukların paylaştıkları fotoğrafın yıllarca internette kalacağını bilmesi gerekiyor. Aile çocuğun paylaşımlarını, beğenilerini ve arkadaşlarını da denetlemeli” ifadelerini kullandı.

    İSTENMEYEN FOTOĞRAF KİŞİLİK HAKKI İHLALİDİR

    Kişinin istemediği fotoğrafların paylaşılmasının kişilik hakkı ihlali olduğunu belirten Pehlivanoğlu, “Bu nedenle zamanında aileniz size danışmadan fotoğraflarınızı paylaştıysa siz 18 yaşına girdiğiniz anda bu fotoğrafları yayınlayanlara karşı dava açma hakkınız var. Ailenin o fotoğrafları kullanarak elde ettikleri gelirleri de onlardan isteme hakkınız olacak. Aile bu karelerden menfaat sağladıysa o menfaate ortak olmak söz konusu olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

    AİLELER NE DİYOR?

    Bazı anne ve babaları sosyal medyaya daha kontrollü yaklaşırken bazıları ise benim için bir sorun yok dedi. 11 yaşında bir oğlu olduğunu ve birlikte çekindikleri fotoğrafları sosyal medya hesabında paylaştığını anlatan Uğur Yüce, “Çocuğumun fotoğraflarını sosyal medya hesabımda paylaşıyorum. Bunun riskli olduğunun farkındayım biraz kendimizi kontrol etmeye çalışıyorum. Bu nedenle hesabımız sadece tanıdığımız kişilere, arkadaşlarımıza açık” dedi.

    Çocuğuyla ilgili paylaşım yapmadığını belirten Meltem Koçboğa ise, “Çocuğumun fotoğraflarını kesinlikle sosyal medyada paylaşmıyorum. Bunun sakıncalı olduğunu ve yabancı kişilerin fotoğrafları kötü amaçlarla kullanabileceğini düşünüyorum. Kendi fotoğraflarımı da paylaşmıyorum. Çocuğumu hiç paylaşmıyorum” diye konuştu.

    7,5 aylık bir bebeği olduğunu ve onun fotoğraflarını keyifle paylaştığını belirten anne Ezgi Ece Şen de, “Çocuğumun her halini insanların görmesini istiyorum. Bence bu güzel bir şey. Güvenlik açısından da bazı önlemler alıyorum. Hesabımı gizli tutuyorum ve sadece tanıdığım kişiler fotoğraflarımı görebiliyor” ifadelerini kullandı.

  • Uzman Veri Güvenliğini Tehdit Eden Yazılımlara Karşı Uyardı

    Alanya HEP Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Emre Güngör; yapay zeka ile çalışan bazı uygulamaların, kişisel veri güvenliğini ciddi bir şekilde tehdit ettiğine dikkat çekti. “Yapay zeka teknolojileri günümüzde her alanda kendini göstermektedir. Özellikle yapay sinir ağlarının daha pratik ve çok yönlü kullanılabilmesi sayesinde, ilgi duyan herkesin uygulama geliştirebildiği, Ar-Ge yapan şirketlerin kendi ihtiyaçlarına göre çözüm üretebildiği bir dönemi yaşıyoruz” diyen Güngör, güvenilir olmayan yerlerden yüklenen uygulamaların veri güvenliğini tehdit ettiğine dikkat çekti. Özellikle otonom araçlar, insansız hava araçları, görüntü işleme ve tıp alanlarında bu gelişmelerin yapay zeka teknolojileri sayesinde daha da hızlandığını söyleyen Güngör, “Yapay zeka sadece bahsettiğimiz alanlarla da sınırlı kalmıyor. Araçların yaya veya engelleri algılayarak daha güvenli bir şekilde yol alabilmesi, tıp sektöründe bazı hastalıklarda yüksek doğruluk sağlayan teşhis yöntemleri gibi pek çok hizmetin gelişmesine olanak tanıyor. Şu anda internette gezinirken veya bir video içeriği izlerken, bizlere sunulan diğer içerikler, aslında bu verilerin işlenmesinin bir sonucudur. Bu sayede izlediğimiz video içeriğine benzer ya da ilgili başka içeriklere de erişmiş oluyoruz. Reklamlar da benzer şekilde genellikle insanların istek ve ihtiyaçlarına, erişilen web sitelerinin içeriğine göre şekillenmektedir. Bu nedenle çığır açan teknolojileri kimin ne için kullandığı önemli bir etken. Bu teknoloji şirketlerinin desteklenmesi kadar denetlenmesi de önemli” diye konuştu.

    “Geleceği yine insanlar belirleyecek”
    Gelecekte makinelerin insanoğluna karşı mücadele edeceği yönündeki endişelerin yersiz olduğuna vurgu yapan Güngör, “Bir yapay zeka teknolojisi geliştirilirken özellikle yapay sinir ağları teknolojisinde, kendi kendine öğrenen sistemlere siz ne veri verirseniz sistem o şekilde şekillenmektedir. Günümüzde insan sağlığı, huzur ve üretkenliği artıran teknolojilerle birlikte aynı teknoloji askeri, ekonomik ve sosyal alanlarda da kullanılmaktadır. Kullanım alanı çok geniş olan bu teknolojinin en önemli noktası ise bu değerli aracı ne amaçla kullandığımız, yani insanların yapay zeka teknolojileriyle olan geleceğini yine biz kendi attığımız adımlarla belirliyoruz. Bugün şarjı bittiğinde kendini prize takan akıllı süpürgemizin yarın ne yapacağına yine bizler belirleyeceğiz” dedi.

    “Korsan yazılım indirmeyin”
    Güngör, bilgisayar ve akıllı telefonlara yüklenen uygulamalar ile ilgili de uyarılarda bulundu. Özellikle ücretli satılan uygulamaların ücretsiz dağıtıldığı internet sitelerinde virüs ve böcek yazılımların kol gezdiğini aktaran Güngör, “Pek çok kişi, ücretli satılan uygulamaları korsan indirmeyi tercih ediyor. Bu durum birçok güvenlik tehdidini de beraberinde getiriyor. Kişiler korsan yazılım indiriyor ama indirdikleri o uygulamaya hangi müdahalenin yapıldığını bilmiyor. Dolayısıyla ücretsiz kullandığınızı düşündüğünüz korsan bir yazılım sizi çok ciddi maddi kayıplara sürükleyebilir. Kredi kartı ve özel bilgileriniz, korsan yazılım dağıtıcılarının eline geçebilir. Benzeri durum cep telefonlarındaki aplikasyonlarla ilgili de geçerli. Güvenilir olmayan internet sitelerinden ya da uygulama mağazalarından indirdiğiniz korsan bir yazılım, kişilerin veri güvenliğini ciddi ölçüde tehdit eder. Kişisel bilgileriniz, veri hırsızlarının eline geçebilir. Korsan bir yazılım kullanmak yerine, alternatif açık kaynaklı uygulamalar kullanılmalıdır” ifadelerini kullandı.

  • Kişisel Verilere Erişen Yazılımlar Savcılığa Bildirilecek

    Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yer alan kurul kararında, ihbarlar sonucunda; hukuk büroları ile finans, gayrimenkul danışmanlık ve sigorta sektörlerinde faaliyet gösteren bazı kişi ve kuruluşların muhtelif yollarla elde edilen veriler üzerinden vatandaşların kimlik ve iletişim bilgileri gibi kişisel verilerinin sorgulanmasına imkan tanıyan yazılım, program ve uygulamaları kullandığının tespit edildiği belirtildi.

    Kurul, bu mahiyetteki yazılım, program ve uygulamaları kullandığı tespit edilenler hakkında Türk Ceza Kanunu kapsamında gerekli adli işlemlerin tesisi için konunun ilgili başsavcılıkları bildirileceğini açıkladı.

    Kurul kararına göre, bu kişiler hakkında, Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun görev alanına giren yönüyle de Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 18’inci maddesi hükmü çerçevesinde idari işlem yapılacak.

  • Kamudaki Veriler Vatandaşa Açık Hale Getirilecek

    Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofis Başkanı Dr. Ali Taha Koç, “Dijital Dönüşüm Ofisi olarak topladığımız bütün kamudaki dataları veri.gov.tr adında halkımıza açacağız. Artık bu verilerin herkes tarafından toplanması ve herkesin yapay zeka uygulamalarını geliştirmesini istiyoruz.” dedi.

    Koç, İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen 19. Bilişim Zirvesi’nde, veri, yapay zeka ve milli verinin önemine ilişkin bir sunum yaptı.

    Dünyada veriyi toplama, işleme, koruma ve paylaşma konusunun önemli bir gündem maddesi haline geldiğini ifade eden Koç, “Dünyada her yıl toplanan veri 41 zetabyte data üretiliyor, yani 41 trilyon gigabyte büyüklüğünde. Türkiye’de yılda üretilen data 500 exabyte, yani 500 milyar gigabyte büyüklüğünde. Peki bunların veriden değere dönüşmesi için ne yapmalıyız? Milli ve yerli bir bakış açısıyla yaklaşarak ilerlemeliyiz. Nasıl ki ülkemizin her karış toprağı canımız pahasına değerliyse aynı şekilde her byte verimize de aynı şekilde önem vermeli ve özen göstermeliyiz.” diye konuştu.

    “TOPLUMSAL YAŞAMA ÖNEM VEREN BİR YAPAY ZEKA HAYAL EDİYORUZ”

    Ali Taha Koç, Türkiye’de veriyi korumak ve katma değer kazandırmak için önemli çalışmalar yürütüldüğünü aktararak, şunları kaydetti:

    “Verimizi korumak ve işlemek için Kamu Ulusal Veri Sözlüğü’nü oluşturuyoruz. Artık kamu kurumları birbirleriyle konuşurken aynı dili konuşsun istiyoruz. Veriyi standart bir sözlükle üretsin istiyoruz. Burada şöyle bir şey olacak; verinin sahibi belli olacak ve aynı zamanda mükerrerlik arz eden veriyi de yok etmiş olacağız. Çıktılarını nerede kullanacağız? Nasıl hiçbir canlı susuz yaşayamazsa yapay zeka da verisiz yaşayamaz. Ulusal Veri Sözlüğü’nün çıktıları yapay zeka algoritmalarımızın can suyu olacaktır.

    Dijital Dönüşüm Ofisi olarak Ulusal Yapay Zeka Stratejimizi yazmaya başladık. Bu sene sonunda inşallah bitireceğiz. İnsan odaklı bir yapay zeka süreci amaçlıyoruz. Etik, hukuk ve toplumsal yaşama önem veren bir yapay zeka hayal ediyoruz.”

    “KAMUDA PEK ÇOK ALANDA GÖZLE GÖRÜLÜR ÇALIŞMALAR YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

    Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofis Başkanı Koç, yapay zeka üzerine önemli çalışmalar yaptıklarını ifade ederek, yapay zeka teknolojisinin bir çocuk gibi sürekli eğitime ihtiyaç duyduğunu söyledi.

    Türkiye’de vatandaşların veriye kolayca ulaşabilmek için önemli bir hazırlık içinde olduğunu vurgulayan Koç, şöyle konuştu:

    “Dijital Dönüşüm Ofisi olarak topladığımız bütün kamudaki dataları veri.gov.tr adında halkımıza açacağız. Artık bu verilerin herkes tarafından toplanması ve herkesin yapay zeka uygulamalarını geliştirmesini istiyoruz. Bizim amacımız, verinin sadece toplanması değil, doğru etiketlenmesi… Bu konuda mottomuz çok açık; veriniz kömür olsa bile doğru etiketlendiği zaman elmasa dönüşebilir. Gazi Üniversitesi’yle bir çalışma yaptık. 34 bin tane MR datası alarak bunları işledik. Kural tabanlı değil de deep learning (derin öğrenme) temelli teknolojiyi kullandık. 34 bin MR verisini etiketledik. Yapay zeka uygulamamız sağlıklı MR verisi üretmeyi başardı. Biz bunu nasıl kullandık? Aradaki farka baktık. Arada çok büyük fark yoksa burada ‘tümör vardır’ veya ‘yoktur’ dedik. Tarımda, kamuda pek çok alanda gözle görülür, bu işin nasıl olacağını anlatan çalışmalar yapmaya devam edeceğiz.”

    “BUGÜN SAVAŞLAR TEK TIKLA EN ÇOK KULLANDIĞIMIZ CİHAZLAR ÜZERİNDEN DEVAM EDİYOR”

    Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan da karar vericilerin yapay zeka konusunda strateji belirlerken, bulut teknolojileri, artırılmış gerçeklik ve robot teknolojileri gibi tüm pencerelerde incelemeler yapması gerektiğini söyledi.

    Günümüzde veriyi tutmanın ancak veriyi işlemekle anlam kazandığını ifade eden Sayan, devreye aldıkları Büyük Veri Laboratuvarı’nın büyük veri ve yapay zeka alanında çalıştığını söyledi.

    Sayan, “Önümüzdeki yıllarda yapay zekanın yer aldığı küresel pazarda ülkemizin söz sahibi olabilmesi için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Siber güvenliği önemsemeliyiz. Bildiğiniz gibi artık tanklarla tüfeklerle savaş miktarı azaldı. Bugün savaşlar tek tıkla en çok kullandığımız cihazlar üzerinden devam ediyor. Burada ‘ben tehlikenin menzilinde değilim’ gibi bir rahatlığa ermek mümkün değil. Bu saldırıların menzili ve kapsamını önceden tespit etmek çok zor.” ifadelerini kullandı.

    “TÜRKİYE PAZARININ 2022’DE 477 MİLYON DOLARA ULAŞMASI BEKLENİYOR”

    Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu Üyesi Hakan Yurdakul ise yapılan araştırmalara göre, büyük veri pazarının 2024’te 83 milyar dolara ulaşacağını, bu büyümenin küresel gayri safi milli hasıladan daha hızlı omasının beklendiğini kaydetti.

    Büyük verinin en fazla yazılım segmentinin büyüyeceğini, yazılımın 2024’e kadar yüzde 324 büyüyeceğini aktaran Yurdakul, büyük verinin önümüzdeki 2-3 yılda Türkiye’de de trendleri belirleyeceğini, büyük veriyle ilgili ilk 3 sektörün telekomünikasyon, bankacılık ve kamu olacağını vurguladı.

    Yurdakul, “Büyük veri konusunda Türkiye pazarının 2022’de 477 milyon dolara ulaşması bekleniyormuş. Peki biz buradan nasıl bir fayda sağlayacağız, nasıl para kazanacağız? Tabii, veri daha nesnel bir şey. Veriyi veri olsun diye tutmuyoruz, ondan bilgi elde ediyoruz ve bilgi çok değerlidir. Bu noktada düşünme biçimimizi yeniden gözden geçirmeliyiz.” diye konuştu.

    Verilerini sağlıklı bir şekilde katma değere dönüştüren ekonomilerin sürdürülebilir kalkınma sağladığını vurgulayan Yurdakul, tüm paydaşların bilgiyi ele alış biçimini yeniden gözden geçirmesinde fayda bulunduğunu söyledi.

    Etkinlikte, bilgi yayıcı Serdar Kuzuloğlu da büyük veri ve insan davranışları üzerine konuşma yaptı.