Kategori: Teknoloji

  • Çukur’un oyuncuları ve mekanları Zula’ya taşındı

    Üç sezondur Türk izleyicinin sevgisini kazanan ve dünyada farklı coğrafyalarda pek çok ülkede beğeniyle izlenen Ay Yapım imzalı Çukur dizisi ile InGame Group tarafından geliştirilen MMOFPS oyunu Zula, bir ilke imza attı. İki büyük firmanın iş birliğiyle hayata geçirilen proje kapsamında, bugünden itibaren Çukur Haritası Zula’da yer alacak. 1 Kasım’dan itibaren ise dizinin iki sevilen karakteri Cumali Koçovalı ve Azer Kurtuluş’un oyuna dahil edilmesiyle, Türkiye ve yurt dışındaki milyonlarca Zula oyuncusu, Çukur heyecanını Zula içinde yaşayabilecek.

    ZULA 26 MİLYON OYUNCUYA ULAŞTI

    Oyun ve dizi sektörünü bu kapsamda birleştiren projenin ayrıntıları, Nonstop Zula Espor Merkezi’nde InGame Group Kurucu Ortağı Burak Gözalan, Ay Yapım CEO’su Kerem Çatay, Çukur dizisi oyuncuları Necip Memili ve Cihangir Ceyhan’ın katıldığı basın toplantısında açıklandı.

    Toplantıda projeye ilişkin bilgi veren InGame Group Kurucu Ortağı Burak Gözalan, Türkiye’nin dünya çapındaki oyuncu şirketi olma hedefiyle 7 yıl önce yola çıktıklarını belirterek, “InGame Group, Türk mühendislerce tasarlanan yerli oyun Zula ile bugün Türkiye’de ve dünyada 26 milyon oyuncu sayısına ulaştı. Türkiye’nin yanı sıra 3 farklı kıtada, 10 bölgede, 11 farklı dilde oynanan oyunlar üretiyor” dedi.

    “ÇITAYI YÜKSEĞE KOYMAYI SEVİYORUZ”

    Bir sürü konuda proje geliştirdiklerini ifade eden Gözalan, “Önemli olan gerçekten başarılı olacağına inandığımız ve iyi hissettiğimiz bir partner bulmaktı. Çok başarılı bir yapımın oyununu yapmak veya çok başarılı bir oyunun dizisini çekmek de yapabileceğimiz bir şey. Ama sanırım biz karşılıklı olarak çıtayı yukarı koymayı seviyoruz ve farklı bir yoldan gidelim istedik. Yaşayan ve evrilen bir içerik projesine beraber imza attık. İnşallah sonuçlarını da hep beraber göreceğiz. Daha nasıl büyüyeceğimizi, sektöre nasıl öncü olabileceğimizi göreceğiz. Çünkü bu gerçekten bir ilk. Ay Yapım gibi yerli ve başarılı bir firmayla böyle bir iş birliğine imza attığımız için çok gururluyuz tabi ki” diye konuştu.

    “ÇUKUR, EVİMİZE DAHİL OLDU”

    Çukur’u, oyunda misafir ettiklerini de sözlerine ekleyen Gözalan, “Biz ev sahibi olarak gereken yatırımı yaptık. Önemli olan yatırımın karşılığını sadece maddi olarak değil, manevi olarak da alabilmek. Biz bugüne kadar bunu başarmış bir grubuz. Burada bir misafirlik var. Oyunun içinde mevcut olan bir alana biz Çukur’u davet ettik ve evimize dahil oldu. Önemli olan burada tüketilecek olan içeriğin, hayata geçtiği günkü gibi kalmayacak olması. Yani hayalimiz ve amacımız bu” dedi.

    Ay Yapım CEO’su Kerem Çatay ise “Show Tv ve Ay Yapım’ın içeriği olan Çukur, Zula’ya misafir oldu. Bir gün gelir, sıfırdan bir dizi projesi planlarken beraber mesai yaparız. O dizinin aynı anda oyunu da çıkar. Ama şunu öğrendik ki oyun kolay yapılmıyor” diye ekledi.

    “İLERİDE BU PROJE İÇİN ‘İYİ BİR ÖRNEK OLDU’ DEMEK İSTERİZ”

    Üçüncü sezonuna başlayan Çukur dizisinin hala izleyicileri tarafından beğenildiğini belirten Çatay şöyle konuştu:

    “Bu tip iş birlikleri için avantajlı bir yapım. Bizim her zaman aklımızda bu projeye benzer bir şey yapmak vardı. Dünyada örneklerini görüyoruz, biz niye yapmıyoruz, diye soruyorduk. Türkiye’de son yıllarda hem espor hem de oyun sektörünün artışını görüyoruz. Bir sürü başarılı örnekler çıktı. Dünyada da bir karşılığı oluyor ve rekabet edebiliyorlar. Çukur’un bu kadar izleniyor olması tabi ki Zula için mantıklı hale geldi. Umuyoruz ki, yıllar sonra ‘İlk olarak yapmıştık, iyi bir örnek oldu’ diyeceğimiz bir hikaye olur. İnşallah buradan bir yol açılır, bizim dışımızda bir sürü dizi de yapar, bir sürü oyunlar da olur. Çünkü bunlar hep pozitif rekabet haline geliyor. Özellikle bizim sektörde, Türk dizileri sayesinde şirketler arasındaki oluşan bu rekabet, sektörü pozitif yönde etkiledi. Dünyada Türk dizilerinin varlığı, beraber hareket edilerek oldu.”

    HERKES KENDİ ÇUKUR MACERASINI YAŞAYACAK

    Çukur’un sevilen karakterlerinden Cumali Koçovalı’yı canlandıran Necip Memili, “Bu projenin parçası olmak, dizideki canlandırdığım karakterin bir oyun karakterine dönüşmesiyle bir ilke imza atmak gerçekten heyecan verici. Hayranlarımız artık diziyi izlemekle kalmayıp, Zula içinde kendi Çukur maceralarını da yaşayabilecekler” dedi.

    Çukur’a geçtiğimiz sezon giren ve kısa sürede sevilen karakterlerinden biri haline gelen Azer Kurtuluş’u canlandıran Cihangir Ceyhan ise “Küçüklüğümde atari salonlarında çok vakit geçirdim. Yani ben de bir oyuncuyum. Bu nedenle bir oyun karakterine hayat vermek ve Zula oyuncularının oyun deneyiminin bir parçası olmak bana müthiş geliyor. Dizideki heyecan oyunda da devam edecek, dizinin hem Türkiye’deki hem de yurt dışındaki takipçileri Zula ile Çukur heyecanını her an yaşayabilecekler” diye konuştu.

  • The Walking Dead karakterleri PUBG Mobile’a geliyor

    Tencent GamesAMC‘nin The Walking Dead dizisi ile PUBG MOBILE arasında yapılacak yeni işbirliğinin detaylarını duyurdu.

    1 Ekim itibariyle başlayacak ve 2020’nin ilk aylarına kadar sürecek özel etkinlikte oyuncular, dizinin en bilinen kahramanları ya da kötü karakterlerine bürünerek savaş alanını düşmanlarına dar edebilecekler.

    Sınırlı sayıda sunulacak oyun içi itemlar arasında yeni karakter görünümleri, silahlar ve bir de araç bulunuyor:

    Daryl Dixon görünümü
    Rick Grimes görünümü
    Negan görünümü
    Michonne görünümü
    Daryl’in Motosikleti
    Michonne’un Katanası
    Negan’ın sopası ‘Lucille’

    Bu yeni görünümlerin yanı sıra işbirliği kapsamında özel etkinlikler de gerçekleştirilecek. The Walking Dead Keşif Oyunu‘nda görevleri tamamlayıp ekipmanları toplayarak puan kazanan oyuncular kalıcı Daryl Dixon Motosikleti gibi ödüller kazanma fırsatına sahip olacak.

    30 Eylül pazartesi itibariyle ise oyun içi The Walking Dead Çekilişi gerçekleştirilecek. PUBG MOBILE‘a girip oyun içi görevlere katılan Türkiye’den oyuncular telefon ve UC kazanma şansı yakalayacak. Ayrıca yeni etkinlikler ve karakterler de yolda, önümüzdeki dönemde oyuna eklenmeye devam edecek.

  • WİFİ 6’nın Özellikleri Neler? Farkları Nedir? Ne Değişecek?

    TP-Link Teknik Destek Mühendisi Eren Yatır, Uluslararası Elektrik & Elektronik Mühendisleri Enstitüsü (IEEE)’nin belirlediği standartlarla teknoloji üreticilerinin ürün geliştirdiğini belirterek, kablosuz ağ (WiFi) alanında IEEE 802.11 ile başlayan standartların günümüzde 802 11ax’e kadar geldiğini söylüyor. Yeni dönemde, Wi-Fi teknolojisini barındıran ürünlerde “a, b, g, n, ac” gibi çoğu kullanıcı için bir anlam ifade etmeyen isimler yerine, bağlantı kalitesinin sayılarla değerlendirileceğini açıklayan Yatır, “11ac yerine Wi-Fi 5, ax yerine ise Wi-Fi 6 şeklinde isimlendirme olacak. Böylece daha önce tüketicilerin akılda tutmaya zorlandığı tanımlar yerine daha kolay ve anlaşılır bir isimlendirmeye geçildi” diyor.

    Wi-Fi 6 Neler Sağlayacak?

    Wi-Fi 6’nın en yeni WiFi standardı olduğunu belirten Yatır, hem ağa bağlanan notebook gibi cihazlarda hem de ağ ürünlerinde WiFi 6 teknolojili modellerin görülmeye başlandığını bildiriyor. TP-Link’in de WiFi 6 destekli modellerini duyurduğunu ve yıl sonuna doğru bu ürünleri Türkiye’de de satışa sunmayı hedeflediklerini açıklayan Yatır, WiFi 6’nın en önemli avantajının hız olduğunu; bir önceki standarda göre bağlantı hızı ve erişim kapasitesini dört kat artıracağını vurguluyor. Ayrıca gecikme süresini de yüzde 60 gibi yüksek bir oranda azaltacağını bildiren Yatır, “ Wi-Fi 6, ultra yüksek bant genişliği, ultra yoğun erişim ve ultra düşük gecikme gerektiren senaryoları kolayca yönetecek. Örneğin kullanıcılar ultra HD video konferans görüşmeleri yapabilecekler. 4K video konferans görüşmesinde her kullanıcı 40 mbit/s bant genişliğine ihtiyaç duyar. Wi-Fi 6 ağın genel bant genişliğini artırıyor ve her kullanıcıya ultra HD video deneyimi sağlıyor” diyor. Özellikle ‘Nesnelerin İnterneti-IoT’ kavramı ile hayatımıza daha fazla akıllı cihazın girmesi sonucunda WiFi ağına bağlı cihaz sayısının da arttığını ve daha fazla anlık veri akışı olduğunu söyleyen Yatır, “IoT, üretim sektöründe robotların daha fazla kullanımı, sanal gerçeklik gibi gelişmeleri göz önüne alırsak, artık çok daha yüksek hızda WiFi bağlantısı ve de aynı anda çok sayıda cihaza bu yüksek hızın sunulması önemli hale geliyor. Wi-Fi 6, donma, kopma vb gecikmeleri 10 ms’lere indiriyor. Bu da neredeyse kesintisiz bir bağlantı anlamına geliyor” diyor.

    Altyapı, En Önemli Sorun

    “Her zaman söylediğimiz bir gerçek var istediğiniz kadar iyi yazılım yapın, cihazları haberleştirin, eğer güçlü, hızlı, kesintisiz ağı kuramazsanız beklediğiniz sonuçları elde edemezsiniz” diyen Yatır, Wi-Fi 6’nın tüm bunları sağlayacağını ifade ediyor. Ancak, sadece ağ cihazının WiFi 6 destekli olmasının yetersiz olduğunun altını çizen Yatır, “Wi-Fi 6 destekleyen cihaz yoksa bu bahsettiğimiz hızlara ulaşılamayacak. Şu aşamada ülkemizdeki kablosuz bağlanan cihazların çok büyük kısma hala 2.4 GHz yayınını görebilen cihazlar. 802.11 ac, yani WiFi 5 destekli cihazların yaygınlaştırılması için çalışıyoruz”
    diyor. Göz ardı edilen en önemli konunun ise altyapı olduğunu vurgulayan Yatır, “Wi-Fi 6 teknolojili ağ ürünleri kullanıyorsunuz ve ağa bağlanan cihazlarınızda Wi-Fi 6’yı destekliyor diyelim. Ama internete çıkış hızınız eğer 8 / 16 / 24 Mbps’lerdeyse yine yüksek performans almanız mümkün değil. İnternet altyapısının da bu hızları destekler olması gerekiyor. Türkiye’de hala 6 milyondan fazla ADSL kullanan, yani 8/16/24 Mbps hızları ile internet kullanan kullanıcı var. Temel olarak hem bağlantı sağlayacağınız cihaz hem de internet altyapınızın bu teknolojilere uygun olması gerekiyor” diyor.

    TP-Link, Wi-Fi 6 destekli birden fazla ürün geliştirmiş durumda. Başta yönlendiriciler (router) olmak üzere Mesh teknolojili Deco ev WiFi sistemleri ve menzil artırıcılarda da WiFi 6 teknolojili modeller bulunuyor.

  • Bulut servislerinin barındıran sunucuların yurt içinde olması neden avantajlı?

    Sunucu sayısı ve kapasite her zaman istikrarlı ve yüksek performans anlamına gelmese de özellikle faaliyet gösterdiği ülkenin dışındaki sunucuları kullanan kişi veya kurumlar sıklıkla bağlantı ve yönetim problemleri yaşayabiliyorlar. Sunucuların yurt dışında olması elbette ki her zaman kötü veya zayıf servis anlamına gelmiyor. Bununla birlikte özellikle yoğun trafik yaşanan bulut e-posta gibi servislerin barındırıldığı sunucuların yurt içinde olmasının bazı tartışılmaz avantajları mevcut.

    Hız

    Sunucu ne kadar gelişmiş, barındırıcı şirket ne kadar profesyonel olursa olsun eğer binlerce kilometre uzaktaki bir ülkede konumlanmışsa, zaman zaman erişimde yavaşlamalar olması kaçınılmazdır. Örneğin web sitelerini yabancı sunucularda barındıran kurum ve kişilerin sık sık yavaş yüklenme hızından şikâyet ettiğini duymuşsunuzdur. Denizaltı kablolarından oluşan dev internet aktarım ağı üzerinde sunucunuzun bulunduğu nokta size ne kadar uzak ve hat ne kadar duraklıysa iki nokta arasında veri transferi hızında ve istikrarında düşüş ihtimali de o denli fazla olur. Yeni ziyaretçi kazanıp elde tutmanın son derece zor olduğu günümüzde özellikle gelirini web sitesi üzerinden kazanan şirketlerin barındırma tercihlerini, sunucularını yurt içinde tutan deneyimli ve referanslı servis sağlayıcılardan yana kullanması sürecin sağlıklı yürümesi için çok daha avantajlı olacaktır.

    Maliyet

    Gerek web sitesi gerekse bulut tabanlı servislerin barındırılma maliyetleri oldukça düştü. Rekabetin yoğun olduğu bu alanda müşterilerin en tanınmış ve ucuz görünen barındırma servislerini tercih etmesi anlaşılır bir durumdur. Bununla birlikte bağlantı hızında yavaşlama, servis kesintisi ve diğer teknik arızalar sırasında sunucuları işleten ekibe hızlı bir şekilde ulaşabilmek, sorunu kendi dilinizde anlatabilmek ve çözüm için hızlı geri dönüş almanın maliyeti sanıldığı kadar yüksek değildir. Unutmamak lazım ki kesintili ve yavaş servis veren bir web sitesinden kaçan müşterinin yarattığı maliyet çok daha fazla olur.

    Milli güvenlik

    Son yıllarda yerli bilişim ve teknoloji konusunda duyarlılık artarken başta kamu kuruluşları, vakıf şirketleri, belediyeler, hastaneler ve bankalar olmak üzere hassas verilerin birikip işlendiği kuruluşlarda yerli servis sağlayıcılara geçiş oldukça hız kazanmaya başladı. İster bulut e-posta ister daha kapsamlı SaaS uygulamaları olsun, Türkiye’deki kuruluşların kullandığı tüm internet servisleri vasıtasıyla yaratılan veriler hem milli hem de ticari olması açısından önem taşır. Bunların yasal veya ticari nedenlerle korunması veya raporlanması gerektiğinde, kendi sunucularını işleten ve Türkçe konuşan bir servis sağlayıcıdan destek, yasal rapor ve kayıtları temin etmek çok daha kolay olacaktır.

  • Dolandırıcılar kimlik avı saldırıları için YouTube ünlülerini taklit ediyor

    YouTube bir yıldan fazla süre önce, kanalların ve içerik üreticilerin videolardan para kazanabilmesi için gereken şartları sıkılaştırdı (mevcut şartlar Şubat 2018’da yürürlüğe girdi). Günümüzde, reklam destekli kanalların birçok kritere uyması gerekiyor. Bunlar arasında en az 1000 aboneye sahip olmak ve son 12 ay içinde toplam 4000 saat izlenmek gibi şartlar bulunuyor. YouTuber’lar bu nedenle hesaplarının detaylı inceleneceğine dair bildirimleri çok ciddiye alıyor. Dolandırıcılar da bunu kendi lehlerine kullanmak için gerçek gibi görünen e-postalar hazırlıyor. Bunun yanı sıra binden fazla aboneye sahip YouTube hesaplarını ele geçirmeye yönelik bir eğilim oluştu.

    Böyle bir içerik üreticiye, YouTube’dan para kazanma talebinin değerlendirileceğini belirten sahte bir mesaj gönderiliyor ve istenen verileri doldurup göndermesi söyleniyor. Dolandırıcıların istedikleri bilgiler arasında kanalın URL’si ve parolası da yer alıyor. Hesapta iki faktörlü kimlik doğrulama yönteminin kullanılması bu duruma karşı iyi bir çözüm olabiliyor. Bu tür teşebbüslere maruz kalan YouTuber’lar, bu sahte bildirimlerin kanallarına bağlı olan e-posta adresine değil de herkese açık olarak kullandıkları e-posta adresine geldiğini (eğer farklılarsa) söylüyor.

    Saldırganlar istedikleri verileri aldıktan sonra, kanalın takipçilerini dolandırmak için hesabı ele geçirmeye çalışıyor. YouTuber’ın adına sahte bir reklam kampanyası düzenleyerek ücretsiz ürün dağıtacaklarını, değerli ödüllerin verileceği yarışmalar düzenleyeceklerini veya buna benzer şeyler yapacaklarını duyuruyorlar. Takipçileri dolandırmak için önlerinde sınırsız fırsat bulunuyor.

    Kaspersky, YouTuber’lara ve YouTube kullanıcılarına sosyal medyadaki faaliyetlerini güvene alabilmeleri için şunları öneriyor:

    YouTube’un bir e-posta ile size asla hesabınızın parolasını sormayacağını aklınızdan çıkarmayın.

    Bir e-postaya yanıt verirken, özellikle de kimin gönderdiğinden emin değilseniz, her şeyi ayrıntılı bir şekilde inceleyin.

    Hesabınızda iki faktörlü kimlik doğrulama özelliğini kullanın. Google, YouTube da dahil olmak üzere tüm uygulamalarında bu seçeneği sunuyor. İki faktörlü kimlik doğrulamayı nasıl kullanacağınızı öğrenmek için buraya tıklayın.

    Tüm arkadaşlık taleplerini ve doğrudan mesajları dikkatle inceleyin. Gönderenin kim olduğunu doğrulayın. Gönderen kişinin kanalında resmi bir durum belirtiliyorsa kanalın içindekileri ayrıntılı bir şekilde okuyun.

    YouTube platformundan gelen bir mesajda yer alan bağlantılarla eriştiğiniz sitelere kendi hassas bilgilerinizi girmeyin.

    Tıkladığınız bağlantılar kimlik avı veya diğer zararlı web sayfalarına götürmeye çalıştığında sizi uyaran bir antivirüs çözümü kullanın.

  • Intel ESL Türkiye Şampiyonası’nın kazananları belli oldu

    Çekişmeli karşılaşmalar ve binlerce oyuncunun katıldığı etkinliğin son günü İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’in katılımıyla açıldı. Intel ve ESL’in iş birliğiyle hayat bulan organizasyonda Monster Notebook, Mercedes ile Teknosa’nın sponsor olduğu Intel ESL Türkiye Şampiyonası’nda ilk gün oynanan Dota 2 Final karşılaşmasında Regnant Esports, rakibi Kamikaze’yi 3-0’la geçerek kupayı kaldırdı.

    İkinci gün ise ilk kez gerçekleşen ve Türkiye’nin en fenomen olmuş yayıncı ve esporcu isimlerinin yer aldığı şov maçı ve ardından oynanan Taktik Savaşları Karşılaşması Kasım “Holythoth” Polat’ın birinciliğiyle sona erdi.

    CS:GO’DA ŞAMPİYON SANGAL ESPORTS

    Rekabetin üst düzeyde olduğu ve seyircilerin heyecanla izlediği CS:GO yarışmasının finalinde Arena Bulls’u 2-1 mağlup eden Sangal Esports şampiyonluk ipini göğüsledi.

    İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer sahneye şampiyona kupasıyla çıkarken, salonu dolduran iki binin üzerindeki izleyiciye ve ekranlarının başındaki tüm esporseverlere, “Bu bir oyun değil, bu bir elektronik spor. İnsanlık bu hikayeyi yeniden keşfedecek” dedi. Soyer, gelecekte ESL ile daha büyük etkinliklere ev sahipliği yapmak istediklerini ekleyerek emeği geçen tüm sponsor ve kurumlara teşekkür etti.

    Esporculara kupayı Intel Türkiye Perakende Satış Direktörü Koray Yıldız ve Pazarlama Müdürü Pınar Dülgerler takdim ederken, finalin en değerli oyuncusu seçilen, Doğukan “qRaxs” Balaban’a ödülünü Monster Notebook’un kurucusu ve CEO’su İlhan Yılmaz, hediye çekini de Teknosa adına Tedarik Zinciri Genel Müdür Yardımcısı Doğa Oran verdi.

    ALANDA 17 BİN ZİYARETÇİYİ AĞIRLADI

    Oyun dünyasından, Pintipanda, Zeon, Levo, Miafitz, Eastergamers, Pqueen gibi otuza yakın fenomen ve esporcu ismin hayranlarıyla buluştuğu festivalde, katılımcılar ödüllü yarışmalar, VR deneyimi, ödüllü fiziksel aktiviteler, ralli simülasyonları, PC deneyim alanı, Cosplayer gösterileri gibi farklı aktiviteler katılımcılardan yoğun ilgi gördü. Hem internet hem televizyondan canlı olarak verilen INTEL ESL Şampiyona’sını dört gün boyunca milyonlarca oyunsever takip etti. Alanda ise 17 bin ziyaretçi bir yandan maçları seyrederken bir yandan fuar alanında INTEL, Monster Notebook, Teknosa ve diğer oyun standlarında keyifli vakit geçirdi.

  • Instagram, diyet ve estetik cerrahi gönderilerini kısıtlayacak

    Dünyanın en popüler sosyal medya uygulamalarından Instagram, yalnızca bireysel kullanıcıların değil, markaların da en çok kullandığı platformların başında geliyor. Ancak Instagram’da paylaşılan bazı gönderiler, özellikle genç kullanıcıları oldukça fazla etkileyebiliyor.

    Eğer sıklıkla Instagram kullanıyorsanız, ‘mucizevi’ olduğu söylenen kilo verme ilaçları ve ‘kesin sonuç’ sunduğunu ifade eden estetik operasyon reklamlarıyla sıkça karşılaşmışsınızdır.

    INSTAGRAM, DİYET VE ESTETİK GÖNDERİLERİNİ KISITLAYACAK

    Instagram, özellikle diyet içecekleri ve takviyeleri gibi ürünleri tanıtan ve bazı estetik cerrahi ürünlerini kullanmaya teşvik eden pazarlama hesaplarını kısıtlama kararı aldı. Bu gibi gönderilerin, bazı genç kullanıcıların üzerinde olumsuz etki yaratabileceğini düşünen şirket, bu haftadan itibaren, söz konusu gönderileri kısıtlama yoluna gidecek.

    Instagram’ın Kamu Politikası Müdürü Emma Collins, ”Mucize sloganı adı altında paylaşılan bu tür ürünler, toplum üzerinde olumsuz bir etkiye neden oluyor. Bundan böyle bu tür gönderiler hakkında daha fazla kısıtlama yapacağız ve özellikle 18 yaşın altındaki Instagram kullanıcılarının, bu tür gönderileri görmemesini sağlayacağız.” ifadelerini kullandı.

  • Öğrencilerin yetenek keşfini yapay zeka yapacak

    Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 hedefleri doğrultusunda eğitimde dijitalleşme öncelikli konular arasında yer alıyor. Eğitimde yapay zeka sürecinin başlatılmasıyla okullardaki dersler, seminerler ve atölye kurulumları hız kazandı. Bu yıl eğitimde yapay zekanın önemine dair farkındalık oluşturulması için tüm okullarda öğretmen, öğrenci ve velilere seminerler verilmeye başlanacak.

    YAPAY ZEKA ÖĞRETMENLERİN KİŞİSEL ASİSTANI OLACAK
    Yapay zeka teknolojileri eğitimde öğrencilerin kişisel öğrenme süreçlerinin iyileştirilmesi, öğretmenlerin öğrencileri ölçme ve değerlendirmenin yanı sıra öğrenci takibinin yapılmasında etkin rol alacak. Ayrıca öğretmenler, öğrencilerin yeteneklerine, ilgi alanlarına ve öğrenme süreçleri üzerinde daha da hakim olacak. Door Teknoloji’nin yaptığı araştırmaya göre; yapay zeka teknolojilerinin öğrenciler üzerindeki etkilerinin yanı sıra, öğretmenlerin iş yükünün büyük bölümünü hafiflettiği, yüzde 68 oranında yardımcı olduğu ve öğrenci takibine yüzde 93 etki ettiği belirlendi. Yapılan düzenlemelerle birlikte yapay zekanın öğretmenlerin kişisel asistanı konumuna erişmesi bekleniyor.

    YAPAY ZEKA MÜFREDATA GİRİYOR
    Yapay zeka konusunda eğitimlerin yakın zamanda müfredata gireceğini ifade eden Door Teknoloji’nin kurucularından Murat Kara, “Yapay zeka artık okullarda ders olarak da okutulmaya başlanacak. Mesleklerin değişimiyle birlikte yapay zeka, bölüm tercihlerini etkileyecek. Lise öğrencileri üniversite tercihlerini ve meslek seçimini bu değişimi göz önünde bulundurarak yapacak. Aynı şekilde öğretmenlerin beceri ve yetkinlikleri de değişecek. Yapay zeka yönetimini bilmek ve derslere uygulamak öğretmenlerde aranacak yeni özellikler olacak. Öğretmenin sınav hazırlama ve sonucu okuma, ders konusu belirleme alanlarında sınıf geneline ya da sınıftaki her öğrenciye özel işlem yapmasını yapay zeka ile mümkün olacak” dedi.

    “YAPAY ZEKA, EĞİTİM ÖĞRETİMİ DAHA VERİMLİ HALE GETİRECEK”
    Gelişmiş ülkelerde eğitim alanında hali hazırda yapay zekanın kullanıldığını belirten Murat Kara, “Eğitim alanına yatırımları artıran Çin gibi büyük ülkeler, eğitimin daha verimli olması için birçok yenilikçi metot üzerine çalışıyor ve yapay zeka teknolojilerinin meyvelerini topluyor. Biz de eğitimi verimli hale getirecek yapay zeka teknolojilerinden faydalanabiliriz. Yapay zeka öğrencinin ders dinlemesini, ilgisini, mutlu olup olmadığını, hangi konuları daha çabuk öğrenip hangisinde öğrenme zorluğu çektiğini belirleyip, kişisel ders programı oluşturuyor. Öğretmen ise kendi gözlemlerini yapay zekadan sağlanan bilgilerle birleştirerek daha verimli dersler gerçekleştirebiliyor” ifadelerini kullandı.

  • Sosyal Medya Paylaşımları Yüzünden İşinizden Olabilir Misiniz?

    Teknolojik gelişmeler hayatın her alanında olduğu gibi iş yaşamında ve şirketlerin stratejilerinde de köklü değişikliklere yol açtı. İşveren ve çalışanlar arasındaki ilişkiler de yaşanan bu değişimle şekillenmeye devam ediyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi, bu yıl dördüncü kez düzenlediği “İş Hukukunda Yeni Yaklaşımlar Sempozyumu” ile bu değişimi gözler önüne serdi. Etkinliğin açılış konuşmasını İstanbul Bilgi Üniversitesi Vekil Rektörü Prof. Dr. Kübra Doğan Yenisey yaptı.

    İşçi bulma ve seçme süreçlerinde sosyal medya etkisi

    Sempozyumda söz alan İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Gizem Sarıbay Öztürk, iş başvurusu yapan adayların artık sosyal medya hesapları üzerinden araştırıldıklarına dikkat çekti. Sosyal medya hesaplarının işe alındıktan sonra da takip edildiğinin altını çizen Dr. Öztürk paylaşımların istenerek yapıldığını ve buna elektronik teşhircilik de denildiğini belirtti. Öztürk; “Amerika’da yapılan araştırmalara göre çalışanlar LinkedIn hesaplarında daha ihtiyatlı davranıyorlar. Türkiye’de de durum farklı değil. Tüm bu bireysel davranışlar işverenler tarafından takip ediliyor” dedi. Farklı ülkelerde sosyal medya paylaşımları nedeniyle işine son verilen kişilerin davalarından örnekleri katılımcılarla paylaşan Öztürk aynı şekilde iş için değerlendirme sürecindeyken, atılan bir tweet yüzünden geri çekilen iş tekliflerinin de mevcut olduğunu söyledi. Dr. Öztürk, “Çalışanlar kendilerini zor durumda bırakacak paylaşımlardan kaçınmalı ama ifade özgürlüklerini de gözetmeli. İşveren kontrolü ise özel hayatın ihlaline girmemeli. Ne yazık ki karşılaştırmalı hukuka baktığımız zaman kişisel verilerin korunması kanununda işçiye yönelik özel hükümler, iş kanununda da ifade özgürlüğüne yönelik maddeler yok. Konu kaygan bir zeminde” dedi.

    Teknoloji kişilik haklarını sınıyor

    Her şeyin çok hızlı geliştiği iş yaşamında çalışanlarda aranan en büyük özelliklerden biri ulaşılabilirlik. Esnek çalışma saatleri yüzünden iş ve özel hayat dengesini kurmada zorlanan çalışanlar, akıllı telefonlar aracılığıyla 7/24 ulaşılabilir hale geldi. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Sevil Doğan, mevcut durumun özel yaşama müdahale noktasına vardığını belirtti. Dr. Öğr. Üyesi Doğan; “Türkiye’de çalışanların yüzde 33’ü uzun sürelerde (haftalık 48 saat ve üstü) çalışıyor. Bu konuda OECD ülkeleri arasında son sıradayız. Buna bir de izinlerde, tatillerde ve iş aralarında ulaşılma da eklenince iş ve dinlenme arasındaki sınır bulanıklaşıyor” dedi. İşçinin ulaşılamama hakkına ilişkin ülkelerdeki yasal düzenlemeleri ele alan Doğan; “İlk kez Fransa’da işçinin ulaşılamama hakkı pozitif biçimde düzenlenmiştir. İtalya’da da benzer bir durum söz konusudur. Almanya’da ise yasal bir düzenleme olmamasına rağmen şirket politikalarıyla bir koruma mekanizması geliştirilmiş durumda. Volkswagen, IBM gibi global ölçekteki bazı markalar iş saatleri dışında serverlarını kapatarak önlem alıyorlar. Türk hukuku bakımından baktığımızda da işçinin dinlenme süreleri içinde ulaşılamama hakkının olduğunu söylemek mümkün ancak işlerliği maalesef tartışılır durumda. Çalışma sürelerine ilişkin düzenlemelerde reformlara ihtiyaç var” dedi.

    Yeni çalışma düzeni ve işçi tanımı

    Sempozyumda söz alan isimlerden Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi İlke Gürsel, şirketlerde yaşanan fesihlerin geçerli olabilmesi için hukuksal bir karşılığı olması gerektiğini belirterek, “İşletmelerin karar alma özgürlüğünü de göz önüne alacak şekilde denetimler yapılmalı” dedi.

    Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Sedef Koç Tangün ise gelecekte robotların da devreye girmesiyle daha da farklı bir çalışma ağının oluşacağına dikkat çekerek, “İngiltere’de yapılan araştırmaya göre düzenli olarak evden çalışanların sayısı 2005’de 1 milyon 280 bin kişiyken 2015’te 1 milyon 521 bin kişiye çıktı. Geleneksel modelden farklı bir iş görme edimi oluşuyor. Elbette bütün koşullarda iş ve sosyal güvenlik hukuku var olmaya devam edecek” dedi. Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ar. Gör. Hazal Tolu da Airbnb, Letgo, Armut, Getir, Scotty gibi mobil uygulamaların iş kavramını farklılaştırdığını belirttiği konuşmasında, “İşçilerin yerini makineler almasa bile işçi kavramı değişti ve bu konuda hukuksal düzenlemelerin yapılması olmazsa olmaz bir hal aldı” ifadelerini kullandı.

    Sempozyumda İstanbul Bilgi Üniversitesi Vekil Rektörü Prof. Dr. Kübra Doğan Yenisey, İstanbul Teknik Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Gülsevil Alpagut, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. Murat Engin ve İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden Prof. Dr. Mahmut Kabakcı da oturum başkanı olarak yer aldı.

  • Teknofest’te Bursa Bilim ve Teknoloji Merkezi Çalışmalarına Yoğun İlgi

    Kurum, kuruluş ve firmaların “milli teknoloji hamlelerinin” görücüye çıktığı festivale Bursa Bilim ve Teknoloji Merkezi (BTM) öğrencilerin bilimsel yeteneklerini geliştiren atölye çalışmaları ve kendi ürettiği yerli ve millî deney düzenekleri ile festivale renk kattı. Bursa BTM standını ziyaret edenler, deney düzeneklerini tecrübe etmenin haricinde merkezin organizasyonları ve faaliyetleri hakkında bilgi aldı. TÜBİTAK alanında bulunan BTM’nin standında yer alan Türkiye’nin ilk uzay ve havacılık temalı girişimi, Gökmen Uzay Havacılık ve Eğitim Merkezi (GUHEM)’in maketi de ilgi odağı oldu. Bursa Büyükşehir Belediyesi, TÜBİTAK ve BTSO işbirliğinde yapımı devam eden merkez, ziyaretçilerden tam not aldı. BTM standında ayrıca ONS Makine’nin havacılık ve savunma sanayinde kullanılmak üzere ürettiği insansı robotları da ziyaretçilerinden yoğun ilgi gördü.

    BTM Türkiye’ye rol model 
    Gençlerin kendi teknoloji projelerini geliştirmesi ve üretmelerinin hedeflendiği TEKNOFEST’in ülkenin bilim ve teknoloji alanında gelişmesi adına önemli bir misyou yerine getirdiğini ifade eden Bursa Bilim ve Teknoloji Merkezi Genel Koordinatörü Fehim Ferik, ülkelerin güçlü olmasının yolunun bilim ve teknolojiden geçtiğini söyledi. BTM Exhibit markasıyla tamamen yerli ve milli sermaye ile ürettikleri deney düzeneklerine gösterilen ilginin kendilerini mutlu ettiğini ifade eden Ferik, “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yerli ve millî üretim modeli doğrultusunda milli teknolojiyi hedefliyor, yerli deney düzenekleri ve sergilerimizle kent ekonomimize katkıda bulunuyoruz. Bu şuur ile hareket ediyor, Bursa Bilim ve Teknoloji Merkezimizin Türkiye’ye rol model olması için gayretli çalışmalarımızı sürdürüyoruz” diye konuştu.