Kategori: Türkiye

  • Gözler Merkez Bankası’nın faiz kararında

    Gözler Merkez Bankası’nın faiz kararında

    Merkez Bankası kritik kararını bugün açıklayacak. Para Politikası Kurulu Faiz kararını saat 14:00’te duyuracak. Analistler faiz oranlarında değişiklik beklemiyor.

    TCMB son faiz kararında “Fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları liralaşma stratejisi çerçevesinde kararlılıkla kullanmaya devam edecektir” değerlendirmesinde bulundu.

    Ekonomistlerin yıl sonu politika faiz oranı beklentilerinin medyanı da yüzde 14 oldu.

  • Paşinyan’dan Türkiye ile müzakere açıklaması

    Paşinyan’dan Türkiye ile müzakere açıklaması

    Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Ermenistan parlamentosunda 2021 yılı faaliyetleri konusunda Ermeni milletvekillerine hitap etti.

    Ermenistan’ın dış politikada atılım içinde olduğundan bahseden Paşinyan, “2021 yılında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile 4 kez, Gürcistan Başbakanı İrakli Garibaşvili ile 4, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ile 3, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile 2 kez, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis, Litvanya Başbakanı Ingrida Shimonite ile görüşmeler gerçekleştirdim. Putin, Macron ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel aracılığı ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı ile 3 kez görüştüm” ifadelerini kullandı. Paşinyan, “Tüm bu temasların kilit ve ana amacı tektir. Bu yeni durumda, dünyanın ne düşündüğünü ve istediğini daha iyi anlamak, aynı zamanda düşündüklerimizi ve her şeyi küresel trendlere daha uygun hale getirmek, dengeli dış politika, dengeleyici bir dış politika izlemek. Bu anlamda bölgesel politikamızı önemli buluyorum” dedi.

    “Türkiye ile sürecin hızlandırılması için her şeyi yapmalıyız”

    Türkiye ve Azerbaycan ilişkilerine de değinen Paşinyan, “İran ve Gürcistan ile geleneksel olarak aktif olan ilişkilerimizi yoğunlaştırmaya çalışıyoruz, aynı zamanda Azerbaycan ve Türkiye ile de görüşmelere başlıyoruz. Tabii ki burada bir yanılsamamız yok. Gerçek bir diyalog olma hedefiyle müzakerelerinin devam etmesi gerekliliği Ermenistan Cumhuriyeti’nin devlet yararına olduğu aşikardır” ifadelerini kullandı. Türkiye ile yürütülen müzakere sürecine yönelik Paşinyan, “Uluslararası ortaklarımızla yaptığımız görüşmelerde müzakere sürecinin hızlı sonuç vermeyebileceğini görüyoruz. Ancak süreç hızlı sonuç vermezse durabilir. Bunun olmaması için her şeyi yapmalıyız. Toplum bu süreci güçlü bir şekilde desteklemektedir” ifadelerini kullandı.

    Dağlık Karabağ’da Azerbaycan ile yaşanan savaşın önlenip önlenemeyeceği ile ilgili sorulara değinen Paşinyan, “Bugün diyorlar ki, savaşı önleyebilir miydiniz? Savaşı önleyebilirdik, bunun sonucunda da aynı duruma tabii ki zayiat vermeden sahip olacaktık” dedi.

  • Türk vatandaşlığına başvuru şartında değişiklik

    Türk vatandaşlığına başvuru şartında değişiklik

    Türk vatandaşlığına başvuruda şartlar değişiyor.

    Vatandaşlık başvurusunda alınacak gayrimenkulün değeri yükseltilecek.

    Dün yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine toplantısında alınan karara göre; 250 bin dolar olan başvuru şartı 400 bin dolara yükseltilecek.

    Düzenleme Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından yürürlüğe girecek.

    2018 yılının Eylül ayında alınan bir kararla vatandaşlık için ev alınımda öngörülen bedel 1 milyon dolardan 250 bin dolara indirilmişti.

  • Karamollaoğlu: Adayın açıklanmasına daha zaman var

    Karamollaoğlu: Adayın açıklanmasına daha zaman var

    SP lideri Karamollaoğlu, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Karamollaoğlu, seçimlere 1 yıldan fazla zaman olduğunu ancak buna rağmen adaylık tartışması yaşandığını belirterek, “Neden bu tartışma var? Problemlerin zirveye çıktığı bu dönemde dikkatleri başka bir tarafa çekebilmek için, gerçeklerin üstünü örtebilmek için. Başka hiçbir sebep yok. Türkiye çok seçim geçirdi ama bugünkü gibi sadece adaylar üzerinde durulan bir seçime hiç rastlamadık. Onun için biz diyoruz ki adayın isminin açıklanmasına daha zaman var” diye konuştu.

    ‘DERDİMİZ BOZULAN DÜZENİ DEĞİŞTİRMEK’

    Cumhurbaşkanı adayının kriterlerini de açıklayan Karamollaoğlu, “Biz kutuplaştırıcı değil kucaklayıcı bir aday istiyoruz. Ayrıştırıcı değil birleştirici, ötekileştirici değil uzlaştırıcı bir aday istiyoruz. Kuvveti değil hakkı ve adaleti üstün tutan bir adayın peşindeyiz. Menfaati değil hizmeti esas alan, kapısını herkese açık tutan, kesinlikle partizanlık yapmayan bir aday istiyoruz. ‘Ben ne istersem yaparım’ demeyen, istişareye her zaman önem veren bir aday istiyoruz. Devletin hazinesine yetim malına sahip çıkar gibi sahip çıkacak, çalmayacak, çaldırmayacak bir aday istiyoruz. Biz biliyoruz ki ülkemiz ancak bu kriterlere sahip çıkan kişiler tarafından bugün içine sürüklendiği problemlerden kurtulabilir. Herkes normalleşmeden bahsediyor. Eğer bu kriterlere riayet eden bir yönetim iş başına gelirse emin olun ülke, tahminimizden daha kısa bir zamanda normalleşir. Bizim derdimiz prensip olarak şahısları değiştirmek değil, bizim derdimiz bozulan düzeni değiştirmek. Yoksa sistem aynen devam ettikten sonra ‘Ahmet gitmiş, Mehmet gelmiş, A partisi gitmiş, B partisi gelmiş’ hiçbir mana ifade etmez” dedi.

  • Akşener’den faiz ve enflasyon mesajı

    Akşener’den faiz ve enflasyon mesajı

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Meral Akşener, şubat ayında enflasyonun düşeceğinin söylendiğini; ancak bunun gerçekleşmediğini belirterek mart ayında, son 20 yılın zirvesini görerek yıllık enflasyonun yüzde 61,14’e çıktığını söyledi.

    Akşener, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin enflasyonun aralık ayında düşeceğine yönelik açıklamasını anımsatarak “Biliyorsunuz bu arkadaşlar, bu sıralar, vatandaşa tavsiye vermeyi, bir alışkanlık haline getirdiler. Tabii Nebati Bakan da, patronunun gerisinde kalacak değil ya; o da fırsatını yakalamışken, vatandaşa çok önemli bir tavsiyede bulundu. Ne dedi? Sabredin. Gerçekten ibretlik. Yani, Nebati Bakan aslında diyor ki; ‘Derin bir yoksullukla mı mücadele ediyorsun? O zaman sabredeceksin. Mübarek ramazan gününde, artan gıda fiyatları karşısında eziliyor musun? O zaman sabredeceksin. Aldığın asgari ücret, açlık sınırının altına mı düştü? O zaman sabredeceksin.’ Milletimizi el birliğiyle, içine soktukları ekonomik krize karşı, geliştirdikleri dahiyane çözüm; sabretmek” diye konuştu.

    ‘KİMSE SABRETMEK ZORUNDA BIRAKILMAYACAK’

    Akşener, Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu olmadığını söyleyerek şöyle konuştu:

    “Er ya da geç, o sandık milletimizin önüne gelecek. Ve sandık geldiğinde, milletimiz ‘İYİ Parti’ diyecek. Ve İYİ Parti iktidarında, kimse sabretmek zorunda bırakılmayacak. Hesabını kitabını yaptık. Biz geleceğiz ve enflasyon canavarını da, faiz belasını da, en geç 12 ay içerisinde çözeceğiz. Hiç merak etmeyin. Büyükşehirlerde kiralar uçtu, gitti. Orta ve alt gelir seviyelerinde, 2 bin liradan aşağı kira kalmadı. Mahkemeler, kiracı ve mal sahibi davalarından geçilmiyor. Öğrenciler, memurlar, işçiler, barınacak ev bulamıyorlar. Kiraların artışı, ev sahiplerini, kiracılarını evlerinden çıkartmaya itiyor. İnsanlarımız, panik içinde, barınma sorunlarını çözmeye çalışıyorlar. Şimdi biz böyle söyleyince, ‘Konut satışları rekor yaptı.’ diye zırvalayacak troller olacak. Evet, konut satışı devam ediyor. Ama nasıl devam ediyor? Vatandaşlık garantili, konut satışlarıyla devam ediyor. Müteahhit zengin etme garantili, projelerle devam ediyor. Milletimiz için, bırakın ev satın almak, artık kiralamak bile, neredeyse imkansız bir hale geliyor.”

    ‘ELEKTRİK ZAMLARINI GERİ ALIN’

    Meral Akşener, iktidara elektrik zamlarını geri almaları konusunda çağrıda bulunarak şöyle konuştu:

    “Buradan iktidara bir çağrıda bulunmak istiyorum; elektrik zamlarını geri alın. Hem de, ivedilikle geri alın. Nisan ayındayız. Sıcaklar artmaya başladı. Birçok bölgemizde, tarım ürünleri, ilk defa bu ay, sulanmaya başlayacak. Çiftçilerimiz, tarlalarına su verirken, elektrik zamlarıyla yüzleşecekler. Yalnızca bu yıl, tarımsal sulamada kullanılan elektriğe, yüzde 100’ün üzerinde zam geldi. Koca bir kış, Türk milletini, soğuğa ve karanlığa mahkum eden elektrik zamları, bu sefer de, sofralarımızın bereketini kaçıracak. Elektrik dağıtım hizmeti özelleştirilirken, milletimizin, alın terinden sağlanan karlar karşılığında, altyapı yatırımı yapılacağı sözü verilmişti. Ama Isparta örneği bize, bu yatırımların yetersiz kaldığını gösterdi. Bizim anlayışımıza göre; ucuz enerji, ailelerimizin rızkıdır. Sanayicimize, çiftçimize, ucuz enerji sağlamak, devletin, en temel görevlerinden biri olmalıdır. Ucuz enerji, üretimi sürdürmenin ve istihdamı arttırmanın ön koşuludur.”

    ‘BİZLERE BIRAKILAN TÜRKİYE’Yİ BİZ SİZLERE BIRAKAMADIK’

    Meral Akşener gençlere seslenerek; “Sevgili gençler; Bizlere bırakılan Türkiye’yi, biz sizlere bırakamadık. Cumhuriyetimizin bizlere sunduğu fırsat eşitliğini, biz sizlere sunamadık. Atatürk’ün Türkiye vizyonunu, sizlere yaşatamadık. Bu konuda, sadece iktidar değil, bizler de sorumluyuz. Kendinizi güvende hissetmediğinizi, huzursuz ve endişeli olduğunuzu biliyoruz. Kendinizi özgür hissetmediğinizi, mutsuz olduğunuzu, genç gibi yaşayamadığınızı biliyoruz. Adaletsizlikten çok yorulduğunuzu, taciz davasının da, orman yangınının da peşine düşmek zorunda bırakıldığınızı biliyoruz. Liyakatsizlikten çok sıkıldığınızı, milletçe yaşadığımız bu kara komediye karşı, mücadele ettiğinizi biliyoruz. Hiç merak etmeyin bu mücadelede, yalnız değilsiniz. Sizleri anlayacak, dinleyecek ve taleplerinizi duyuracağız. Bu mücadelede, kimsesiz değilsiniz. Yaşadığınız sorunlara çözümler bulacak, sizi kimsesiz bırakmayacağız. Ve şunu asla unutmayın ki; üzerimize düşen ne varsa yapacak ve bu kutlu mücadeleyi, mutlaka kazanacağız. Güneşli günlerin keyfini, hep birlikte süreceğiz” ifadelerini kullandı.

  • e-Devlet verileri sızdırıldı iddiasına yalanlama

    e-Devlet verileri sızdırıldı iddiasına yalanlama

    Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nden, yapılan yazılı açıklamada, “Emniyet teşkilatımız Siber ve İstihbarat birimlerince 3 ay önce yapılan operasyonların değerlendirilmesinde; bu tür paylaşımların bir oltalama ve dolandırıcılık yöntemi olduğu, aynı konuların yeniden gündeme getirilerek devlet büyüklerimize ait fotoğraf ve kişisel bilgilerin görüntü düzenleyici programlar vasıtasıyla çipli kimlik kartına yerleştirilip paylaşılmak suretiyle bir sızıntı olduğu görüntüsü verilmeye çalışıldığı görülmektedir” denildi.

    ‘SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULACAKTIR’

    İçişleri Bakanlığı’nca vatandaşları paniğe sevk eden asılsız haberleri yayanlar hakkında suç duyurusunda bulunulacağı aktarılan açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:

    “Merkezi Nufüs İdaresi Sistemi (MERNİS) intranet (kapalı devre) çalışan, internet ortamına kapalı bir sistemdir. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nce yürütülmekte olan MERNİS’in de içinde bulunduğu tüm sistemler için her yıl sürekli ve düzenli olarak bağımsız farklı firmalara sızma testi yaptırılmaktadır. Yapılan testler sonucunda NVİGM’nin güvenlik sistemlerinin çok iyi olduğu raporlanmış, ayrıca verilerin sızdırılmasına yönelik herhangi bir zafiyetin olmadığı tespit edilmiştir. Ayrıca NVİGM veri tabanlarında fotoğraflı çipli kimlik kartı görselleri de yer almamaktadır. Devletin kurumlarına karşı güveni zedelemeye yönelik ve vatandaşlarımızı paniğe sevk eden bu tür asılsız haberleri yayan kişi ve kişiler hakkında Bakanlığımız Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından suç duyurusunda bulunulacaktır.”

  • Türkiye’ye aşı sertifikası zorunluluğunu kaldırdı

    Türkiye’ye aşı sertifikası zorunluluğunu kaldırdı

    Bulgaristan, koronavirüs salgını sürecinde Türkiye’nin de aralarında bulunduğu birçok ülkeden ülkelerine girişte AB onaylı aşı sertifikası ibrazı zorunluluğu getirmişti. Koronavirüste son dönemde vakaların düşmesi ve aşılamanın ardından, Bulgaristan Sağlık Bakanlığı yeni aldığı kararla bu zorunluluğu 13 Nisan itibariyle kaldıracağını duyurdu. Konuyla ilgili haberi Türkiye Cumhuriyeti Sofya Büyükelçiliği de sosyal medya hesabından paylaştı.

    ‘AŞI SERTİFİKASI ZORUNLULUĞU KALDIRILDI’

    Büyükelçiliğin konu ile ilgili paylaşımında, Türkiye’den Bulgaristan’a seyahatlerde Kovid- 19 aşı sertifikası, test veya hastalığın geçirildiğine dair bir belgenin ibraz zorunluluğunun olmayacağı ifade edildi. Paylaşımda, “Bulgaristan Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada aralarında ülkemizin de bulunduğu 10 ülkeden (Kuzey Makedonya, Romanya, Sırbistan, Macaristan, Polonya, Çekya, Slovakya, İsrail ve Mısır) Bulgaristan’a yapılacak seyahatlerde 13 Nisan 2022 tarihi itibariyle AB Dijital Covid Sertifikası veya benzeri bir belge talep edilmeyeceği ifade edilmektedir. 13 Nisan 2022 tarihinden sonra ülkemizden Bulgaristan’a yönelik seyahatlerde Covid-19 aşı sertifikası, test veya hastalığın geçirildiğine dair bir belgenin ibraz zorunluluğu bulunmamaktadır” denildi.

  • Kabine sonrası açıklama: Fiyatlardaki balon sönecek

    Kabine sonrası açıklama: Fiyatlardaki balon sönecek

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Kabine Toplantısı’na başkanlık etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantının ardından açıklamalarda bulundu. Son yıllarda ramazan aylarının sıkıntılı gündemler eşliğinde buruk geçirildiğini aktaran Erdoğan, dünyanın bir süredir salgınların ve savaşların yol açtığı olağanüstü dönemler yaşadığını, herkesin hayatını etkileyen ekonomik, sosyal, siyasi krizler sebebiyle ortaya çıkan belirsizliklerin giderek arttığını söyledi.

    ‘KÜRESEL KRİZİ FIRSATA DÖNÜŞTÜRECEK ADIMLARI ATIYORUZ’

    Yakın coğrafyadaki tüm gelişmeleri takip ettiklerini belirten Erdoğan, “Yaşadığı ülkenin ve mensubu olduğu milletin felaketini siyasi çıkara tahvil etmeye çalışanları, ihtiraslarıyla baş başa bırakıyoruz. Türkiye’nin bu zorlu dönemi aşarak bir an önce hedeflerine ulaşması için ülkenin tüm gücünü, imkanlarını ve potansiyelini, harekete geçirmenin gayreti içindeyiz. Hamdolsun salgın sürecinde bunu başardık. Şimdi de Ukrayna- Rusya savaşı ile yeni boyutlar kazanarak devam eden küresel krizi fırsata dönüştürecek adımları da atıyoruz. Bugün Türkiye, savaşın her iki tarafıyla da yakın ilişkilerini sürdürebilen, tarafları karşılıklı bir araya getirerek sorunun çözümü yolunda somut ilerlemeler sağlanmasını temin edebilen yegane ülkedir” ifadelerini kullandı.

    Siyasi ve diplomatik alandaki kazanımları, Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirme hedefinin itici gücü haline dönüştürmek için çalıştıklarını belirten Erdoğan, “Elbette, küresel düzeyde yaşanan sıkıntıların bize de yansımaları oluyor önce ekonomimizin çökertmek için döviz kuru ve faiz tartışmaları üzerinden başlatılan saldırıların, ardından da salgın döneminin yol açtığı küresel krizin ülkemize etkileri hala sürüyor. Enerji ve gıda fiyatları başta olmak üzere küresel ekonomik dengeleri bir kez daha kökünden sarsan Rusya- Ukrayna krizinin sonuçlarını da derinden hissediyoruz. Tabii burada şu gerçeğin unutulmaması gerekiyor. Petrol, doğal gaz ve kimi madenler gibi ülkemizin küresel piyasalardan tedarik ettiği ürünlerin fiyatlarının döviz cinsinden katlanarak artmasını, bizim tek başımıza önleyebilmemiz mümkün değildir. Aynı şekilde, gıda sektörünün kullandığı hammaddelerin fiyatlarındaki artışlar da ithalatımıza da ihracatımıza da olan etkileri sebebiyle bizi yakından ilgilendiriyor” dedi.

    ‘EN PAHALI MAL, ULAŞILMAYAN MAL’

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevsim şartlarının sebze ve meyve fiyatlarının yükselmesindeki etkisinin de göz ardı edilemeyeceğini aktararak, “Esasen Türkiye’nin sorunu, kendi vatandaşlarının ihtiyacı olan buğdayı, unu, yağı, eti, sütü, sebzeyi, meyveyi üretmek değildir. Allah’a şükür, kendi insanımızı asla temel gıda maddelerinden mahrum bırakmayacak üretim kapasitesine ve gerçekleşmesine sahibiz ama küresel sisteme entegre, açık bir ekonomide sadece sizin kendi kendinize yeterli olmanızla iş bitmiyor. Çünkü siz elinizdeki ürünlerin, bir kısmını dışarıya satarken tüketim veya ihracat amacıyla da dışarıdan ürün alıyorsunuz. Küresel düzeyde ürün arzındaki denge bozulduğunda, fiyatlar her yerde fahiş bir şekilde yükseliyor. İşte bugün Amerika’da açıklanan son 40 yılın en yüksek enflasyon rakamları, sorunun ulaştığı sınır tanımaz boyutları göstermektedir. Teknolojik ürünler ve enerji yanında insanlarımızın günlük hayatını yakından ilgilendiren, yağdan şekere, undan ete pek çok konuda böyle bir durum ortaya çıkmıştır. Bizim bu süreçteki önceliğimiz, en pahalı malın, olmayan mal olduğu gerçeğinden hareketle, vatandaşlarımızın temel ihtiyaç maddelerine kesintisiz ve en uygun şartlarda erişimini sağlamaktır” diye konuştu.

    ‘FİYATLARDAKİ BALONUN SÖNECEĞİNİ ÜMİT EDİYORUZ’

    Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Tamahkarlık yaparak, insanların temel maddelerinin fiyatlarını yükselten açgözlü bir kesim de vardır. Kimi zaman yalan haberlerle panik oluşturarak, kimin zaman ellerindeki ürünleri piyasaya vermeyip stoklayarak, hatta imha ederek, kimi zaman aralarında anlaşıp fiyatları artırarak haksız kazanç peşinde koşanları takibe aldık. Kamunun denetim ve yaptırım yetkilerini kullanarak serbest piyasa sistemi içinde bu tamahkarlarla mücadele ediyoruz. Ancak sorun çoğu defa hukuki değil, ahlaki olduğu için maalesef arzu ettiğimiz neticeleri almakta güçlük çekiyoruz. Karşımızda zorlu bir tablo olduğu gerçeğinin farkındayız. Meseleye, üreticilerden tüketicilere, çalışanlardan işverenlere, her kesimi gözeten kazanımlarını korumaya, kayıplarını telafi etmeye yönelik bir anlayışla yaklaşıyoruz. Belirsizliğin yol açtığı tereddütler ortadan kalktıkça hem içeride hem de dışarıda ürün arzının yeniden dengeye oturacağını, tedarik kanallarının işlemeye başlayacağını, fiyatlardaki balonun söneceğini ümit ediyoruz. Bu düzelme yaşanana kadar vatandaşlarımıza her türlü desteği sağlamayı sürdüreceğiz. Gelir artışına yönelik tedbirler yanında, gereksiz paniklerin önüne geçecek, piyasayı sakinleştirecek, tamahkarları dizginleyecek düzenlemelere hız vereceğiz. Sabırla, dirayetle, daha çok çalışarak, daha sıkı mücadele ederek, bu dönemi de inşallah geride bırakacak, ülkemizin mutlaka 2023 hedeflerine ulaşmasını sağlayacağız.”

    ‘DEMİR YOLU YATIRIMLARIMIZ ARTIK ÖN PLANA ÇIKMIŞTIR’

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının bir bölümünü 2053 Ulaştırma ve Lojistik Ana Planı’na ayırdı. Ulaştırma ve Lojistik Ana Planı’nı veriye dayalı, ortak aklı önemseyen, topluma kulak veren bir anlayışla hazırladıklarına değinen Erdoğan, “Öncelikle güncel sosyo- demografik arazi kullanımı, ulaştırma sistemleri, alt yapı ve turizm verilerine göre bir ihtiyaç analizi yaptık. Yük ve yolcu taşımacılığında emisyon salınımını azaltma hedefli çevreci ve akıllı ulaşım sistemlerinin öne çıktığı senaryolar geliştirdik. Sürdürülebilir senaryoda demir yolu yatırımlarımız artık ön plana çıkmıştır. Esasen yıllarca kaderine terk edilmiş demir yollarımızı zaten önemli ölçüde yeniden canlandırmıştık. Mevcutların tamamını yenilediğimiz demir yolu hat uzunluğumuzu 10 bin 959 kilometreden 13 bin 22 kilometreye çıkardık, hedefimiz bu rakamı 2053’te 28 bin 590 kilometreye taşımaktır. Bunun için ulaştırma ve lojistik ana planında demir yollarına özel bir yer verdik. Demir yollarının yolcu taşımacılığındaki payını yüzde 1’den Avrupa ortalamasının da üzeri olan yüzde 6,2’ye çıkartmakta kararlıyız. Bu da halen 19,5 milyon olan demir yolu yolcu sayımızın 2035 yılında 145 milyona, 2053’te ise 270 milyona ulaşması demektir” ifadelerini kaydetti.

    Erdoğan, hızlı tren hatlarının yaygınlaştırılarak 2053 yılına kadar bu sistemle birbirine bağlı il sayısının 8’den 52’ye çıkarılacağını açıkladı. Son 20 yılda bölünmüş yol ağını 6 bin 100 kilometreden 28 bin 650 kilometreye, oto yol ağını 1714 kilometreden 3 bin 633 kilometreye çıkardıklarını aktaran Erdoğan, 2053’e gelindiğinde bölünmüş yol ağını 38 bin kilometreye, oto yol ağını ise 8 bin 325 kilometreye yükselteceklerini aktardı.

    ‘BAYRAMDAN HEMEN SONRA RİZE- ARTVİN HAVALİMANI’NIN AÇILIŞINI YAPACAĞIZ’

    Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Limanlar hem taşımacılık modlarının entegre edilmesi hem de uluslararası ulaşım koridorlarını özellikle birbirine bağlamak bakımından giderek daha da önem kazanmaktadır. Önümüzdeki yıl limanlarımızdan 255 milyon tona yakın yük taşıması yapılacağı öngörülürken bu rakamın, 2053 yılı için yaklaşık 421 milyon ton olması planlanmaktadır. Bu amaçla halen 217 olan liman tesisi sayımız 2053 yılında 255’e çıkartılacaktır. Kanal İstanbul Projesi ise İstanbul Boğazı’nda yaşanan gemi trafiğinin azaltılması ve ülkemizin jeopolitik konumundan kaynaklı gücünün artırılması bakımından kritik ehemmiyete sahiptir. Hava ulaşımında ülkemiz Avrupa, Asya’nın batısı ve Afrika için yolcu ve yük trafiği açısından önemli bir merkezdir. Türkiye hızla büyüyen ekonomisini ve turizmini destekleyen 56 havalimanına sahiptir. Önümüzdeki yıllarda bu sayı 61’e yükselecek. İnşallah hemen bayramın ertesinde Rize- Artvin Havalimanı’nın da açılışını yapıyoruz. Ülkemizin 2053’e kadar olan ihtiyacını karşılayacak seviyeye inşallah kavuşacağız. Halen yıllık 210 milyon olan havayolu yolcusu sayısı 2053 yılında 344 milyona çıkacaktır. Haberleşme alanında ileri teknolojiyle yolumuza devam ederken, ülkemizin dört bir yanını fiber ağlarla öreceğiz. Hedefimiz, 2053 yılında mobil geniş bant abone yoğunluğunu yüzde 100’e ulaştırmak, 5G teknolojisinin de nüfusun yüzde 100’ünü kapsamasını sağlamaktır. Genişleyen uydu filomuz ve uluslararası iş birliklerimiz sayesinde inşallah bu alanda küresel ölçekte hizmet verebilen dünyanın lider ülkelerinden biri haline geleceğiz. Netice itibariyle 5’er yıllık planlamalarla 2053 yılına kadar demiryolu, karayolu, denizyolu, havayolu ve haberleşme için 198 milyar dolar yeni yatırım yapacağız. Sektörün milli gelirimize katkısı 2053 yılına kadar 1 trilyon doları geçerek yatırım bedelinin 5 katından fazlasını ülkemize kazandıracaktır.”

    ‘İŞE ALACAKLARI HER İŞÇİNİN 3 VEYA 6 AY BOYUNCA TÜM ÜCRETLERİNİ KARŞILAYACAĞIZ’

    Üretim ve tedarik zincirlerindeki aksaklıklar sebebiyle yaşanan küresel krizlerin, ülke içinde de kimi sıkıntılara yol açtığını aktaran Erdoğan, şunları söyledi:

    “Dengesiz fiyat artışları, özellikle de dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın refah seviyelerinin geçici olarak bir parça gerilemesine sebebiyet verebilir. Ama emin olun arkasından gelecek güzel günler, bu sıkıntıların hepsine değecektir. Altını bir kez daha çizerek ifade etmek istiyorum. Bizim için aslolan her bir insanımızın çalışacak iş, evine götürecek ekmek, başını sokacak yuva bulabilmesidir. Bunun için fiyatlardaki istisnai sıçramanın yol açtığı belirsizliği, bir an önce ortadan kaldırarak yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme üzerine kurulu ekonomi programımıza çok daha fazlasıyla odaklanacağız. Fabrikaların tam kapasite çalıştığı, yolları mal taşıyan kamyonların, TIR’ların doldurduğu, gümrük kapılarında sıraların oluştuğu Türkiye gerçeğini kimse gözlerden kaçıramaz. Nitekim şubat ayı itibariyle, yıllık sanayi üretim endeksi, yüzde 13,3 oranında artarak üretim temelli büyümenin sürdüğünü göstermektedir. Bu tablonun değerini sanayici, nakliyeci, ihracatçı bilir. İşgücü istatistikleri şubat ayıda da 30 milyonun üzerinde seyreden istihdamın artmaya, işsizliğin azaltmaya devam ettiğine işaret etmektedir. İstihdamı sürekli artırmamızın kıymetini de ancak yıllarca çalışacak iş bulamadığı için çoluğunun çocuğunun karşısında boynu büyük kalanlar bilir. Şimdi istihdamla ilgili yeni bir projeyi daha hayata geçirmeye başladık. İşbaşı Eğitim Programı kapsamında mevcut çalışanlarının üzerine ilave istihdam taahhüt eden firmaların işe alacakları her işçinin 3 veya 6 ay boyunca tüm ücretleri ile Sosyal Destek primlerini Çalışma Bakanlığımız karşılayacak. Böylece bu kapsamda işe giren her bireye bir veya 2 yıllık istihdam garantisi oluşturmuş olacağız. İşverenlerimizi istihdam garantili yeni İşbaşı Eğitim Programımızdan istifade etmeye çağırıyorum. Diğer yandan, vatandaşlarımızla kamunun arasındaki mülkiyet çekişmelerine son vermek için başlattığımız 2B arazilerinin satışı ile ilgili başvuru ve ödeme süresini de şartları dikkate alarak 31 Aralık tarihine kadar uzatma kararı aldık. Aynı şekilde tarım amaçlı kullanılmak üzere çiftçilerimize ecri misil bedelinin yarısına 10 yıl süreyle kiralama imkanı getirdiğimiz hazine taşınmazlarında da başvuru süresini kaldırıyoruz. 2020 yılı başından itibaren 3 yıl süreyle hazine taşınmazını kullanan çiftçilerimize, başka şart aramadan bu araziyi kiralama imkanı getiriyoruz. Süresi bitenler, araziyi yeniden kiralayabilecek. 10 yıllık süreyi dolduranlar da satın alabilecektir. Hazine arazileri üzerindeki tarımsal üretimin devamlılığını sağlamayı amaçlayan bu düzenlemenin çiftçilerimize hayırlı olmasını diliyorum.”

    ‘KURULU GÜÇ BAKIMINDAN AVRUPA’DA 6, DÜNYADA 14’ÜNCÜ SIRAYA ÇIKTIK’

    Enerji alanındaki çalışmalara değinen Erdoğan, “Milletimizle, kurulu enerji gücünde 100 bin megavat sınırımızı geçtiğimizin müjdesini de artık herhalde paylaşmak hakkımızdır diye düşünüyorum. Böylece kurulu güç bakımından Avrupa’da 6’ncı, dünyada 14’üncü sıraya çıkmış olduk. Ülkemizi bu seviyeye getirmek için son 20 yılda 95 milyar dolarlık yatırım yaptık. Nereye, enerjiye. Biz geldiğimizde hidroelektrik dışında neredeyse hiç olmayan yenilenebilir kaynaklar konusunda da toplam kurulu gücümüzün yüzde 54’üne ulaşarak adeta bir devrim gerçekleştirdik. Milletimize gururla sunduğumuz bir diğer önemli hizmetimiz de Karadeniz’de keşfettiğimiz ve inşallah önümüzdeki yıl kullanıma sunacağımız doğal gaz çalışmasıdır. Geçtiğimiz hafta Yavuz sondaj gemimizi gerekli ekipman ve sistemleri kuyulara yerleştirmek üzere Karadeniz’deki Türkali- 2 kuyusuna gönderdik. İnşallah yeni aldığımız sondaj gemimizin de filomuza katılmasıyla bu çalışmaları daha da hızlandıracağız” değerlendirmesini yaptı.

    ‘FİYATLARDAKİ YÜKSELİŞİN BELİNİ DE AYNI ŞEKİLDE YİNE BİZ KIRACAĞIZ’

    Enerjiden gıdaya her alanda sorunların çözümünün ötesinde, geleceğin ihtiyaçlarını karşılayacak projeleri hayata geçirmek için gece gündüz mücadele ettiklerini belirten Erdoğan, “Felaket tellallığının bu ülkenin hiçbir meselesinin çözümüne faydası yoktur. Bugüne kadar ülkemizin her meselesini nasıl hal yoluna koyduysak, inşallah bugünkü sıkıntıları da yine biz çözeceğiz. Terör örgütlerinin başını nasıl ezdiysek, fiyatlardaki yükselişin belini de aynı şekilde yine biz kıracağız. Demokrasi ve milli iradenin üstünlüğünü nasıl kökleştirdiysek ekonomimizi de aynı şekilde biz güçlendireceğiz. Kuru nasıl kontrol altına aldıysak inşallah enflasyonun da üstesinden yine biz geleceğiz. Milletimiz bu vatan topraklarında bin yıldır nice imtihanlardan geçti, nice mücadeleler verdi, nice badireler atlattı, nice zaferler kazandı. Allah’ın izniyle bu imtihanı başarıyla atlatacağımıza inanıyorum” açıklamasında bulundu.

  • Asgari ücret ve memur maaşı zammı için flaş talep

    Asgari ücret ve memur maaşı zammı için flaş talep

    Asgari ücrete ikinci zam yapılıp yapılmayacağı konusu hala belirsizliğini korurken Memur-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı Ali Yalçın konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Milyonlarca kişinin gözü kulağı asgari ücrete gelmesi beklenen ikinci zam haberlerinde… Yüksek enflasyon karşısında zor günler geçiren çalışanlar asgari ücrete yapılması gündemde olan yeni zam ihtimali ile ilgili son dakika gelişmelerini yakından takip ediyor.

    Ara zam tartışmaları ile ilgili Habertürk’ün sorularını yanıtlayan Ali Yalçın, ücret ve maaş alanların yüksek enflasyona karşı korunabilmesi için geçmişte olduğu gibi eşel – mobil sisteminin uygulanmasını önerdi. Enflasyonun geçmişte bu kadar yüksek olmadığını, şimdi yüksek enflasyon yaşandığını belirten Yalçın, şöyle konuştu:

    “Bu tür enflasyon dönemlerinde zammı ve enflasyon farkını almak için 6 ay beklenmemeli. Aylık ya da en geç 3 aylık dilimler halinde enflasyon farkları ödenmeli. Ayda bir olmasa da 3 ayda bir fark ödenmeli. Aksi halde ücret maaşla çalışanların alım gücü düşüyor, hatta kayboluyor. Bordro mahkûmları ve dar gelirliler yüksek enflasyonda ezilir. Alım gücü düşer. Gelir dağılımı bozulur.”

    Ali Yalçın, önceden maaşlara zam yapıldıktan sonra enflasyon farkının üçüncü, dördüncü, hatta altıncı ayda ortaya çıktığını, şimdi ise ilk aydan itibaren enflasyon farkı meydana geldiğini söyledi.

    YALÇIN: HERKESE 3600 EK GÖSTERGE OLMAZ

    Ali Yalçın 3600 ek gösterge ile ilgili sorularımızı da yanıtladı. Yalçın, 3600 ek gösterge verilmesi öngörülen öğretmen, polis, hemşire ve din görevlilerinin kamu çalışanlarının yaklaşık yüzde 80’ini oluşturduğunu, diğer kamu çalışanlarının dışarıda bırakılmasının doğru olmayacağını savundu.

    Ancak, 3600 ek göstergenin herkese verilemeyeceğini belirten Yalçın, ek göstergenin kademeli olarak artırılması gerektiğini söyledi. Yalçın, tek başına ek göstergenin artırılmasının da bir anlam ifade etmeyeceğini, tazminat yansıtma oranının da artırılması gerektiğini ifade etti. Ali Yalçın, 3600 ek gösterge ve yeni tazminat yansıtma oranı ile öğretmenlerin emekli aylığında 1300 TL dolayında artış olacağını kaydetti.

    Mayıs ayında bir toplantı daha yapacaklarını belirten Yalçın, hizmet kollarının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile ayrı ayrı görüşerek kendi alanlarıyla ilgili görüş ve önerilerini anlattıklarını söyledi.

  • Türkiye AB’ye girmeli mi?

    Türkiye AB’ye girmeli mi?

    Uzun bir geçmişi olan Türkiye-AB ilişkileri, başından itibaren inişli çıkışlı bir seyir izlemesine ve zaman zaman yaşanan sorunlara rağmen tarafların bu ilişkiyi sürdürme konusundaki iradesi ve temasları her alanda devam ediyor. Türkiye’nin AB üyeliği önemini ve gerekliliğini korumayı sürdürürken, Türk halkının da bu konu hakkındaki görüşleri farklılık göstermeye devam ediyor. Araştırma şirketi Areda Survey’in gerçekleştirdiği “Türkiye açısından Avrupa Birliği (AB) Değerlendirmesi” anketi de Türkiye ve AB arasındaki ilişkileri ve Türk toplumundaki dikkat çeken AB algısını gözler önüne serdi.

    Areda’nın katılımcılara yönelttiği, “Sizce Türkiye AB’ye girmeli midir?” sorusuna karşılık, Türk halkının yüzde 51’inden Türkiye’nin AB’ye üyeliği konusunda destek gelmedi. Yüzde 48,6’lık oranla girmeliyiz cevabını verenler içerisinde, kadınlar, 25-34 yaş arası kişiler ve lisans mezunlarının çoğunluğu dikkat çekti. Buna bağlı olarak, AB’ye girmeliyiz diyenlerin ilk tercih nedeni ekonomik kalkınma olurken, AB’ye girmemeliyiz diyenlerin ise bağımsızlığı kaybetme kaygısı yaşadıkları tespit edildi.

    AB’YE ÜYE OLMAK İSTEMEYENLER, TÜRKİYE’NİN BAĞIMSIZLIĞININ TEHLİKEYE GİRECEĞİNİ DÜŞÜNÜYOR

    Türkiye AB’ye girmelidir diyenlerin yüzde 36,7’si, bu konuya ilişkin ekonomik istikrarın artacağını ve sürdürülebilir büyümenin sağlanacağını gerekçe gösterirken, sağlık, güvenlik ve eğitim gibi alanlarda standartların iyileşeceğini düşünenlerin oranı ise yüzde 10,7 olarak seyretti. Türkiye’nin AB’ye girmemesi gerektiğini savunanların yüzde 24,5’i Türkiye’nin egemenlik bağımsızlığının zarar göreceğinden endişeli olduğunu öne sürerken, yüzde 15,5’lik kısım ise AB’nin dağılacağını düşündüğünü ifade etti.

    “MERKEZ ÜLKE TÜRKİYE”

    “Türkiye’nin konumu ile ilgili hangi ifade size en uygundur?” sorusuna cevap verenlerin yarıdan fazlası Türkiye’nin merkez ülke olduğunu düşünürken, her dört kişiden birinin Türkiye’yi Avrupa ülkesi olarak gördüğü belirlendi. Bu da Türkiye’nin son yıllarda uyguladığı bağlantısız ve çok yönlü dış politikanın topluma yansıdığını gösterdi. Dış politikanın merkez ülke anlayışıyla yürütülmesi gerektiğini savunanların oranı da yüzde 62 düzeyinde seyretti. Ankete göre, katılımcıların yüzde 50,7’si Türkiye’nin Avrupa ülkesi olduğunu söylerken, yüzde 49,3’ü ise Türkiye’yi bir Avrupa ülkesi olarak görmediğini ifade etti.

    YÜZDE 66’SI “TÜRKİYE HİÇBİR ZAMAN AB’YE ÜYE OLMACAK” DİYOR

    Araştırmaya katılanların yüzde 66’sı Türkiye’nin hiçbir zaman AB’ye üye olamayacağını düşündüğünü belirtti. Bu fikri savunanların başında 18-24 yaş aralığı, lise mezunları ve erkekler gelirken, yüzde 20,6’lık dilim uzun vadede, yüzde 14’lük dilim ise kısa vadede üyeliğin gerçekleşeceğine inandığını belirtti.

    ŞANGAY ALTERNATİF DEĞİL

    Katılımcılara yöneltilen, “Türkiye, AB’ye alternatif olarak Şangay Beşlisine üye olmalı mıdır?” sorusuna karşılık, kamuoyunda zaman zaman tartışılan ve AB’ye alternatif olarak Şangay’a dahil olma fikrinin toplumsal karşılığı bulunmadığı ortaya çıktı. Katılımcıların yüzde 61,1’lik kısmının olumsuz yanıt verdiği soruda, her on kişiden altısı, Şangay Birliğine karşı çıktığını ifade etti. Ayrıca, katılımcıların yüzde 90’lık oranla büyük bir çoğunluğu, AB’nin Türkiye konusunda adil yaklaşım sergilediğini düşünmediğini belirtirken, yüzde 10’luk kısım ise olumlu karşıladı.

    Türkiye genelinde 2 bin kişinin katıldığı ve 21-24 Mart tarihleri arasında yapılan araştırma, kantitatif araştırma yöntemlerinden ‘Profil Bazlı Dijital Panel Araştırması’ CAWI ile gerçekleştirildi.