Kategori: Türkiye

  • Bilim Kurulu üyesi: Bu kez dalga değil tsunami geliyor

    Bilim Kurulu üyesi: Bu kez dalga değil tsunami geliyor

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, tüm dünyada panik yaratan ve kapanmaları yeniden gündeme getiren Omicron varyantının bu kez yeni bir dalga değil, tsunamiye yol açacağını söyledi. Prof. Dr. Yavuz, özellikle yılbaşı nedeniyle kalabalık ortamlara girmekten kesinlikle uzak durulmasını, imkanı olan sektörlerde uzaktan çalışmaya yeniden dönülmesi gerektiğini, aşılamaların da halen hayati önem taşıdığını vurguladı.

    Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, tüm dünyayı hızla etkisi altına alan ve yeni yıl arifesinde ABD ve Avrupa’da kapanmaları yeniden gündeme getiren Omicron varyantı hakkında değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Yavuz, pandemi başladığından beri hep yeni dalgalardan bahsedildiğini ama bu kez ciddi bir tsunami ile karşı karşıya olunduğunu söyledi.

    Yavuz, Güney Afrika’dan gelen veriler hastalığın hafif seyirli olduğunu gösterse de vakaların çoğunluğunu gençlerin oluşturması ve Güney Afrika’da toplumda hastalığı geçirme oranının yüzde 75’leri bulması nedeniyle Omicron’un hafif hastalığa neden olduğuna dair kesin bir kanıya ulaşmak için henüz çok erken olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Yavuz, İngiltere ve Norveç’ten gelen bilgilere göre hastalık seyrinin daha çok Delta varyantına benzediği yönünde olduğunu, ancak Omicron’un bulaşma hızının Delta’yı katladığı göz önüne alındığında, vaka sayılarının sağlık sistemlerini zorlayabilecek düzeylere ulaşma riski bulunduğunu belirtti.

    “AMERİKA’DA BİR AY İÇİNDE NEREDEYSE BASKIN HALE GELDİ”

    Prof. Dr. Yavuz, “Güney Afrika’da Kasım sonuna doğru ortaya çıktıktan sonra, bir ay içinde inanılmaz hızlı çoğalarak, yaklaşık her 2 günde bir, enfeksiyon sayısı ikiye katlanarak, şu anda tüm enfeksiyonların yüzde yüze yakınına neden oluyor Omicron. Orada tanımlandıktan kısa süre içinde de hemen hemen dünyanın bütün ülkelerine yayıldı aynı hızla. Ne yazık ki diğer ülkelerde de baskın hale gelmeye başladı. Dün mesela Amerika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi CDC genomik surveyansı açıkladılar, yüzde 73. (Yani yeni Kovid enfeksiyonlarının yüzde 73’ü Omicron’a bağlı ortaya çıkıyor.) Çok kötü olduğunu duyuyorduk ama ben de beklemiyordum bu kadarını açıkçası. Daha 1 ay geçmeden ABD’de de neredeyse baskın hale gelmiş durumda.” dedi.

    “AVRUPA VERİLERİ GÜNEY AFRİKA’DAKİ GİBİ GÖRÜNMÜYOR”

    Güney Afrika’da hastalığın hafif seyirli gözlenmesinin rehavete yol açmaması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Yavuz, “Halkın hemen hemen yüzde 75’i hastalığı geçirmiş durumda. Acaba ona mı bağlı, yoksa orada daha genç bir nüfus var, ona mı bağlı; henüz bu sorunun cevabı ortaya çıkmadı. Ama Avrupa deneyimine bakıyoruz, örneğin İngiltere’de şu an hızla çoğalıyor. Norveç’te yine vakaların neredeyse yüzde 25’i Omicron. Orada aynı tablo görülmedi açıkçası. Daha çok Delta gibi ilerliyor hastalığın seyri. Bu hızla çoğalan bir virüsün o kadar çok fazla sayıda insanı hastalandırabilir ki hem hastane kapasitelerini aşma, hem de ölümleri artırma riski çok yüksek. Bu nedenle öncekileri hep dalga olarak görüyorduk ama şu andaki gerçekten tsunami gidiyor. Çok hızlı yayılıyor ve çok sayıda insanı çok kolay bir şekilde enfekte edebiliyor. Hem vaka sayısını hem de ölüm sayılarının artırabileceğine yönelik veriler var. Bu çok kaygı yaratıyor bizde gerçekten” şeklinde konuştu.

    “LİSEYE GİDEN KENDİ KIZIMA DA AŞI YAPTIRDIM”

    Omicron açısından alınması gereken önlemlere de değinen Prof. Dr. Yavuz, bunun başında yine aşılamanın geldiğini söyledi. Prof. Dr. Yavuz, “Bizim en büyük sıkıntımız bu hastalıkta, ölüm. Şu anda aşılama sağlandığında, ek dozlar da yapıldığında, yine ölüm ve ağır hastalıktan korunabilmek büyük oranda mümkün oluyor. Yapılan çalışmalarda aşılanmanın, üç doz mRNA aşısından sonra hala yüzde 75 ağır hastalık ve ölümden koruduğu gösterildi. Türkiye’de aşılanma oranımız hala yüzde 60’larda. Bunu artırmamız şart. Çocuk grubunda da aşılanmaya geçilmesi gerekiyor. 5-11 yaş grubuna kullanılan aşının Türkiye’ye de gelmesi ve aşı hakkı tanınması gerekiyor. Yine genç yaş grubunda, 12 yaş üstünde aşılama çok yavaş gidiyor. Benim kızım da lise öğrencisi ve aşı hakkı tanımlandığı anda yaptırdım. Üçüncü doz hakkı geldiğinde, onu da yaptıracağım.” diye konuştu.

    “BİLMEDİĞİNİZ KİŞİLERLE BİR ARAYA GELMEYİN”

    Dünyada çeşitli ülkelerde kapanma kararlarının alınmaya başlandığını ama Türkiye için böyle bir durumun şu an söz konusu olmadığının defalarca dile getirildiğini söyleyen Prof. Dr. Yavuz, “En azından kalabalıkların azaltılması yoluna gidilebilir. Maske kullanımı çok kritik hale geliyor. Uygun ve düzgün maske kullanmak gerekiyor. Özellikle riskli gruplarda tarama testlerinin, erkenden yakalayarak izole edebilmek için yapılması lazım. Hapishaneler, okullar gibi yerlerde düzenli tarama testleri yapılmalı. Mümkünse uygun sektörlerde uzaktan çalışma sistemine bu dönemde geri dönülmesi etkili olabilir. Ama en önemlisi özellikle yılbaşı kutlamaları sırasında kesinlikle çok kalabalıklara girilmemeli. Bunalmış olmak akılsızca davranışlar yapmamıza gerekçe olmamalı. Daha küçük gruplarla, örneğin tam aşılı olduğunu bildiğiniz üç beş kişi ile belki bir araya gelinebilir. Ama tanımadığınız, bilmediğiniz, aşı olup olmadığından bihaber olduğunuz kalabalık gruplarla, hele ki kapalı, kalabalık ortamlarda kesinlikle bir araya gelinmemesi lazım.” şeklinde konuştu.

    “PANKORONAVİRÜS AŞILARINDAN UMUTLUYUM”

    Koronavirüslerin hepsine karşı etkili olabilecek pankoronavirüs aşısı ile ilgili çalışmalardan da bahseden Prof. Dr. Yavuz, bu çalışmalardan ümitli olduğunu ve bu aşılar çıkarsa artık mutasyon kaygısı kalmadan tüm koronavirüs türlerine karşı korunma sağlanabileceğini söyleyerek sözlerini şöyle noktaladı:

    “Bir solunum yolu virüsünün aşı bağışıklığından kaçması, bizim açımızdan çok şaşırtıcı bir şey değil. Bunu gripten de zaten biliyoruz. Burada önemli olan, genomik sürveyansın yapılması ve (baskın olan suşa göre) aşının ne zaman değişmesi gerektiğine karar verilmesi. Örneğin grip aşılarında, aşı etkinliği yüzde 50’nin altına düştüğünde, o anda baskın olan suşa karşı yeni aşı çalışması yapılır. Şu anda halen üç doz mRNA aşıları ile yüzde 75’e varan oranlarda korunabiliyoruz. Bu, grip aşılarının etkinliğinden daha yüksek. Şu anda virüsün aşılardan kaçabilmesi, Spike proteininin belli bölgelerinin üzerindeki mutasyonlar nedeniyle oluyor. (Virüs Spike’ı kullanarak insan hücresine geçebiliyor yani bulaşıyor.) Ama Spike proteininde mutasyondan korunmuş bölgeler de var. Onlar bulunarak da yeni aşı çalışmaları yürüyor. Ama Sars-Cov 2’nin sadece Spike proteini değil, 29 tane farklı proteini var. Virüsün replikasyonu dediğimiz yani RNA’sının çoğalmasını (dolayısıyla virüsün kendini çoğaltmasını) sağlayan birtakım enzimleri var. Ona karşı gelişen T hücre yanıtının (bağışıklığın hafıza hücresi), aslında bütün koronavirüslere, yani nezle yapanlar da dahil, MERS, SARS, bütün koronavirüslere karşı çok etkili bir T hücre yanıtı sağladığı gösterildi. Sadece Spike değil, virüsün toplamdaki 29 proteininin her birine karşı da çalışmalar yapılıyor. İşte bunların hepsini hedefleyebilecek, yani virüsün aşılardan kaçışını önleyebilecek pankoronavirüs aşıları bunlar. Bu çalışmalardan ümitliyiz Böylece mutasyon sıkıntısıyla başa çıkılmış olunacak. Aslında gripte de bu çalışmalar yapılıyor. Ben ümitliyim bu çalışmalardan, pankoronavirüs aşısı da mutlaka bulunacaktır.”

  • Sahte içki kabusu: 1 hafta içinde 29 ölüm

    Sahte içki kabusu: 1 hafta içinde 29 ölüm

    Sahte içki kabusu sürüyor. Bir hafta içinde Türkiye’nin sekiz kentinde 29 kişi alkol zehirlenmesinden can verdi. Tedavi gören çok sayıda kişinin hayati tehlikesi bulunuyor.

    10 Aralık’tan bugüne kadar İstanbul, Yalova, Mersin, Gaziantep, Erzincan, Antalya, Kahramanmaraş ve Sivas’ta 29 kişi sahte içki yüzünden öldü.

    Polis ekipleri yaşanan ölümler sonrası kaçak metil alkol üreten depolara ve sahte içki satan tekel bayilerine operasyon düzenledi.

    16 ARALIK: ANTALYA’DA 4 CAN KAYBI

    Antalya: Manavgat ilçesinde sahte içkiden zehirlenen A.H.K., G.Ö., M.Y. ve A.Ç. hayatını kaybetti. E.Ö., E.T., H.S.’nin ise tedavileri sürüyor. İş yerinde sahte içki sattığı belirlenen M.O. çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine kondu.

    15 ARALIK: iSTANBUL’DA 7 CAN KAYBI

    İstanbul: Esenyurt’ta sahte içkiden zehirlenen Türkmenistan uyruklu Jobborkul Rakhmonov kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Aynı mahallede yaşadıkları öğrenilen 2 kişinin yoğun bakımdaki tedavileri sürüyor. 30 yaşındaki Rakhmonov’un sahte içkiyi aldığı adreslere yapılan baskında 3 kişi gözaltına alındı. Rakhmonov dışında Esenyurt’ta 3’ü yabancı uyruklu 6 kişinin daha sahte içkiden öldüğü açıklandı.

    MERSİN’DE 1 CAN KAYBI

    Mersin: Mut ilçesinde, sahte içkiden zehirlenen Ali Eser evinde ölü bulundu. Eser’le birlikte aynı sahte içkiden içen M.A. ve M.S.’nin hastanedeki tedavisi sürüyor.

    GAZİANTEP’TE 4 CAN KAYBI

    Gaziantep: Nizip ilçesinde 10 sahte içki zehirlenmesi nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Erol Cengiz, Özgür Türkmen, Mustafa Pak ve Yunus Yurtseven tedavi gördükleri çeşitli hastanelerde yaşamlarını yitirdi. 6 kişinin tedavileri ise devam ediyor.

    14 ARALIK: ERZİNCAN’DA 1 CAN KAYBI

    Erzincan: Metil alkol zehirlenmesi şüphesiyle hastaneye kaldırılan dört kişiden Halil Başer (72) yaşamını yitirdi. İçtikleri sahte içki yüzünden alkol komasına giren A.G., Y.A. ve K.B.‘nin tedavileri sürüyor.

    13 ARALIK: İSTANBUL’DA 1 CAN KAYBI

    İstanbul: Avcılar’da bir tekel bayisinden 80 TL’ye 50 cl’lik sahte içki alan İbrahim Kaşıkçı gece saatlerinde evinde fenalaştı. Kızının 112’yi aramasıyla hastaneye kaldırılan 52 yaşındaki Kaşıkçı hayatını kaybetti. Tekel bayisinde yapılan aramada 200 şişe sahte içki gele geçirildi, dükkanın sahibi suçunu itiraf ederek, sahte içkileri aldığı kişinin ismin verdi.

    YALOVA’DA 1 CAN KAYBI

    Yalova: Çınarcık ilçesinde metil alkolden yaptıkları içkiyi içen Ekrem T. (56) iş yerinde ve yakın arkadaşı Mehmet Y. (66) ise evinde ölü bulundu. Yakınları, iki arkadaşın uzun süredir kendileri için içki ürettiklerini söyledi.

    12 ARALIK: ANTALYA’DA 1 CAN KAYBI

    Antalya: Kepez ilçesinde oto tamirciliği yapan Abidin Uçurum iş yerinde fenalaştı. Gözlerinin görmediğini söyleyen Uçurum, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.

    11 ARALIK: KAHRAMANMARAŞTA 4 CAN KAYBI

    Kahramanmaraş: İçki içtikten sonra rahatsızlanan 7 kişi hastanelere başvurdu. Şahin Büyüksakallı (55), Abdullah Çam (62), Ali Kalaycı (71) ve Aytekin Karagenç (65) yaşamını yitirdi. İl Emniyet Müdürü Salim Cebeloğlu, zehirlenen kişilerin internet üzerinden etil alkol siparişi verdiklerini tespit ettiklerini söyledi.

    İSTANBUL’DA 1 CAN KAYBI

    İstanbul: Fatih’te arkadaşlarıyla birlikte doğum günü partisi veren İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencisi Kemal Ahmedenov evinde ölü olarak bulundu. 32 yaşındaki Türkmenistan uyruklu Ahmedenov’un ölüm nedeninin sahte içki olduğu ortaya çıktı.

    10 ARALIK: SİVAS’TA 4 CAN KAYBI

    Sivas: Zara ilçesinde sahte içkiden zehirlenen Şakir Deliktaş (62), Bülent Ekici (62), M.K. ve Güler Kılıç hayatını kaybetti. 6 kişinin tedavisi sürerken; metil alkol kullanılarak sahte rakı yaptıkları iddia edilen 2 kişi gözaltına alındı.

  • Kasım ayı enflasyon rakamları açıklandı

    Kasım ayı enflasyon rakamları açıklandı

    Türkiye İstatistik Kurumu kasım ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. Enflasyon kasımda yüzde 3,51 artarken yıllık bazda yüzde 21,31 oldu. Bu rakamlarla enflasyon 3 yılın zirvesine çıktı.

    Kasım ayı enflasyon rakamları açıklandı.

    TÜİK’ten yapılan açıklamada kasım ayında enflasyonun (TÜFE) aylık bazda yüzde 3,51 artış kaydettiği duyuruldu. Böylece yıllık enflasyon 21,31 seviyesine ulaştı.

    TÜFE’de (2003=100) 2021 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre %3,51, bir önceki yılın Aralık ayına göre %19,82, bir önceki yılın aynı ayına göre %21,31 ve on iki aylık ortalamalara göre %17,71 artış gerçekleşti.

    Yıllık TÜFE’ye göre 7 ana grup daha düşük, 5 ana grup daha yüksek değişim gösterdi

    Yıllık en düşük artış %5,77 ile haberleşme ana grubunda gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı ayına göre artışın düşük olduğu diğer ana gruplar sırasıyla %7,91 ile alkollü içecekler ve tütün, %8,33 ile giyim ve ayakkabı ve %13,96 ile eğlence ve kültür oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, %28,90 ile lokanta ve oteller, %27,11 ile gıda ve alkolsüz içecekler, %25,14 ile ev eşyası oldu.

    Aylık TÜFE’ye göre 8 ana grup daha düşük, 4 ana grup daha yüksek değişim gösterdi

    Ana harcama grupları itibarıyla 2021 yılı Kasım ayında en az artış gösteren ana gruplar %0,03 ile alkollü içecekler ve tütün, %0,08 ile eğitim ve %0,58 ile haberleşme oldu. Buna karşılık, 2021 yılı Kasım ayında artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, %6,31 ile ulaştırma, %5,36 ile çeşitli mal ve hizmetler, %4,10 ile lokanta ve oteller oldu.

    Kasım 2021’de, endekste kapsanan 415 maddeden, 34 maddenin ortalama fiyatında düşüş gerçekleşirken, 36 maddenin ortalama fiyatında değişim olmadı. 345 maddenin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşti.

    Özel kapsamlı TÜFE göstergesi (B) yıllık %19,75, aylık %3,22 arttı

    İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE’de 2021 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre %3,22, bir önceki yılın Aralık ayına göre %18,43, bir önceki yılın aynı ayına göre %19,75 ve on iki aylık ortalamalara göre %17,76 artış gerçekleşti.

    Beklentiler

    Piyasa beklentileri enflasyonun aylık yüzde 3 artışla yıllık yüzde 20,71’e yükseleceği yönündeydi. Enflasyon ekim ayında aylık yüzde 2,39, yıllık yüzde 19,89 olarak açıklanmıştı.

  • Bakan Koca’dan başhekimlere nöbet talimatı

    Bakan Koca’dan başhekimlere nöbet talimatı

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 81 ildeki Eğitim Araştırma Hastaneleri ile Üniversite Hastanelerinin başhekimlerine, asistan hekimlerin nöbetlerinin mevzuata göre düzenlenmesi konusunda mektup gönderdi.

    Bakan Koca, “Uzun ve yıpratıcı olan çalışma sürelerini azaltmakta, nöbet düzenlemelerini yasal mevzuatımıza uygun ve insani koşullara kavuşturmakta tam bir irade ortaya koymalıyız. Bu konuda sizinle yakın, titiz bir diyalog içinde olacağız. Asistan hekimlerin nöbetlerinin mevzuata göre düzenlenmesi konusundaki kararlılığımızın en iyi örneklerinden birini sizin vereceğinize inanıyorum. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.” dedi.

  • Ekmeğe zam gelecek mi? Genelge gönderildi

    Ekmeğe zam gelecek mi? Genelge gönderildi

    Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı, “Fırıncı esnafımızın nefes alabilmesi, ayakta durabilmesi için ve tüketici olan halkımızı da göz önüne alarak ülke genelinde 10 lira olan ekmeğin kilogram fiyatının 12 liranın üzerinde olmaması için odalarımıza genelge gönderdik. İstanbul’da 230 gram ekmek için arkadaşlarımızın 2,5 lira talepleri var. Bu da yüzde 19 artışı meydana getiriyor. 10 lira 86 kuruşa denk geliyor, yani 12 liranın altında. Ankara’da 200 gram ekmek 2 lira 25 kuruş olduğunda bu da 11 lira 25 kuruşa denk geliyor” dedi.

    Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı, iller bazında uygulanacak ekmek fiyatları ile bakanlıklar nezdinde yapılan çalışmalar hakkında basın toplantısı düzenledi. Balcı, gerek dünyada gerek Türkiye’de gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle fırıncı esnafın olumsuz etkilendiğini belirtti. Balcı, “Türkiye genelinde 2017 yılında 250 gram ekmeğin 1,25 lira olduğunu düşünecek olursak kilosu 5 lira oluyor. 2017 yılından bugüne kadar ekmekteki fiyat artışının yüzde 100 olarak gerçekleştiğini görmekteyiz, yani makul bir fiyat artışı. Biz fiyat artışını gerçekleştirirken halkımızın alım gücünü her zaman göz önünde bulundurduğumuz gerçektir. Bu zaman zarfında gerek işletme girdilerimiz gerekse un fiyatlarındaki artışa bakacak olursak 2017 yılında unun 1 çuvalının 66 lira olduğunu görüyoruz. 2021 yılında un fiyatı 220-240 lira arasında. Bu da unda yaklaşık yüzde 270 bir fiyat artışının meydana geldiğini gösteriyor. Yani 5 yılda Türkiye genelinde ekmeğin kilo fiyatı yüzde 100 artarken un fiyatının yüzde 270 arttığını görmekteyiz. Mayaya baktığımızda 2017 yılında 1 koli maya 40 lirayken 2021 yılında bugün 110 lira. Yani mayadaki fiyat artışı da yüzde 300” dedi.

    ‘EKMEĞİN KİLO FİYATI 12 LİRANIN ÜSTÜNDE OLMAYACAK’

    Balcı, 2017-2021 verilerine bakıldığında ekmekteki artışın bugüne kadar halkı mağdur etmeyecek bir artış olduğunu kaydederek, “4 ay içinde un fiyatlarının 135 liradan 220 liraya çıktığını baz aldığımızda undaki artışın yüzde 65 olduğu gerçeği ortaya çıkmakta. Fırıncı esnafımızın nefes alabilmesi, ayakta durabilmesi için ve tüketici olan halkımızı da göz önüne alarak ülke genelinde 10 lira olan ekmeğin kilogram fiyatının 12 liranın üzerinde olmaması için odalarımıza genelge gönderdik. Bizim temennimiz un fiyatlarının belki bir noktada durması gerekiyor. Bakanlık bunun üzerinde çalışmalarını yapıyor. Unda bir fiyat durulmasına gidilecek olursa, ekmek konusunda bizim ön gördüğümüz bu fiyatın uzun süreli olacağını düşünüyoruz. 12 lirayı azami geçmemesi konusunda genelge gönderdik. Bu demek değildir ki; tüm Türkiye’de ekmeğin kilo fiyatı 12 olacak. O ildeki odalarımız maliyet hesaplarını yaparak ilgili kurumlara müracaat ederek fiyat alacaklar. İstanbul’da 230 gram ekmek için 2,5 lira talepleri var arkadaşlarımızın. Bu da yüzde 19 artış meydana getiriyor, 10 lira 86 kuruşa denk geliyor, yani 12 liranın altında. Ankara’da 200 gram ekmek 2 lira 25 kuruş olduğunda bu da 11 lira 25 kuruşa denk geliyor” diye konuştu.

    ‘BU, EKMEK ÜZERİNDEN SİYASET YAPMAKTIR’

    Balcı, İstanbul Halk Ekmek’in uygun fiyatlı ekmek satmasına ilişkin, “‘Fiyat artışına gitmeyeceğiz’ diyorlar. Ekmek üzerinden siyaset yapmak değil de nedir. Dar gelirli vatandaşa maksadımız destek sağlamaksa suya yapabildiğiniz kadar zam yapacaksınız, ulaşıma yüzde 55 zam yapacaksınız ‘ekmeğe zam yapmayacağız, girdiler arttı’ ifadesi çelişiyor. Bu, ekmek üzerinden siyaset yapmaktır. Bana göre yerel yönetimlerin bu yanlış tutumlarından vazgeçmeleri gerekir. Dar gelirli vatandaşı düşünüyorlarsa esnafı da mağdur etmeden yol izlemeliler. ‘Ben ekmeğe zam yapmayacağım’ derken, o ekmeğin kalitesi ile fırıncımızın ürettiği ekmeğin kalitesinin aynı olmasını söylemek mümkün değil” ifadesini kullandı.

  • Zincir marketlere kesilen cezanın nedeni belli oldu

    Zincir marketlere kesilen cezanın nedeni belli oldu

    Rekabet Kurumu (RK) Başkanı Birol Küle, Rekabet Kurulu tarafından zincir marketlere kesilen 2,7 milyar liralık rekor cezanın fahiş fiyat artışından değil, kartelleşme suçundan verildiğini belirtti. Küle incelemenin 2018’e dayandığını aktardı. Başkan Küle, tedarikçiler için ayrı bir soruşturmanın yürütüldüğünü ifade etti.

    Rekabet Kurumu (RK) Başkanı Birol Küle, Rekabet Kurulu tarafından zincir marketlere kesilen 2,7 milyar liralık rekor cezanın ardından yaşanan tartışmalara ilişkin değerlendirmede bulundu.

    Soruşturma sürecine ilişkin bilgi veren Küle, 5 perakende zincirine ve 1 tedarik şirketine idari para cezası verilmesiyle sonuçlanan soruşturma sürecinin yaklaşık 19 ay önce, 31 Mart 2020’de Kurul tarafından alınan ön araştırma kararıyla başladığını söyledi. Ön araştırma raporunun 7 Mayıs 2020’de Rekabet Kurulunda görüşülmesi sonucu 30 teşebbüs hakkında soruşturma kararı verildiğini ifade eden Küle, yaklaşık bir yılda hazırlanan soruşturma raporunun 31 Mart 2021’de uzmanlar tarafından hazırlanıp tamamlandığını bildirdi.

    Küle, “Yani aslında karardan tam 7 ay önce, bugün karara konu olan ihlal tespitlerinin yer aldığı rapor taraflarla paylaşılmıştır. Konu bugünün konusu değildir. 2018 yılına kadar geriye giden delil niteliğindeki yazışmalar ele geçirilmiştir. Bildiğiniz üzere nihai karar 28 Ekim’de alınmıştır. Soruşturma sürecinde iddia konusu eylemlerle ilgili olarak taraflardan üç yazılı, bir sözlü olmak üzere toplam 4 savunma alınmıştır. Kanunun öngördüğü usulü süreçlerin tamamlanması sonucu alınan nihai karar, yaklaşık 19 aylık bir zaman dilimini kapsayan inceleme sonucunda verilmiştir.” diye konuştu.

    Kamuoyunda sürekli fahiş fiyat konusunun gündemde olduğuna dikkati çeken Küle, şu bilgileri verdi:

    “Bu konuya açıklık getirmekte fayda var. Rekabet Kurumu tarafından yapılan tespitlere göre, ihlal konusu davranışlar nedeniyle fiyatların tüketici aleyhine yükseltildiği görülmekle birlikte, bu fiyatların ‘fahiş’ olup olmadığına dair bir değerlendirme, vurgu ya da fiyatların seviyesine bağlanmış herhangi bir sonuç bulunmamaktadır. Soruşturmada rekabet hukukunda fahiş ya da aşırı fiyat olarak geçen bir ihlal türü incelenmemiştir. Nitekim bu ihlal türü kanunumuzda 6’ncı maddesindeki hakim durumun kötüye kullanılması kapsamında bir ihlaldir. Oysa mevcut soruşturma, kanunun 4’üncü maddesi çerçevesinde yürütülmüştür. Soruşturma sürecinde, fahiş fiyat ya da fiyatların seviyesi değil, bu fiyatların rakipler arasında doğrudan veya dolaylı temaslar yoluyla sağlanan koordinasyon/eşgüdüm sonucunda belirlenip belirlenmediği araştırılmıştır.”

    “PİYASA ORGANİZE EDİLDİ

    Küle, marketlerin fahiş fiyat sebebiyle haksız olarak cezalandırıldıklarına ilişkin iddialarına da yanıt vererek, şunları kaydetti:

    “5 perakendeci teşebbüs arasında doğrudan veya ortak tedarikçiler aracılığıyla dolaylı temaslar yoluyla, satış fiyatlarının ve fiyat artışlarının koordinasyonunun sağlandığı, elde edilen belgelerde ‘piyasanın organize edildiği’, ‘artırılan fiyatların rakiplerle eş zamanlı raflara yansıtılacağı’ yönünde ve benzer nitelikte pek çok ifade bulunduğu, zincir marketlerin fiyat hareketlerinin de bu bulguları büyük ölçüde teyit ettiği görülmüştür.

    Ayrıca yine doğrudan veya ortak tedarikçiler aracılığıyla geleceğe dönük fiyatlar, fiyat artış tarihleri, dönemsel kampanyalar ve indirimler gibi rekabete ilişkin hassas bilgilerin paylaşıldığı, fiyat indirimine giden veya pazar genelinde fiyatların arttığı dönemde henüz fiyat artışı yapmayan zincir marketlerin fiyatlarına tedarikçiler aracılığıyla müdahale edilerek söz konusu zincir marketlerin fiyatlarının tüketiciler aleyhine yükseltilmesinin sağlandığı, nitekim bu durumun genellikle ‘bozuk fiyatların düzelttirilmesi’ şeklinde belgelere yansıdığı tespit ediliyor. Tabii ki buradaki bozuk fiyat ifadesinden düşük fiyatların kastedildiğini açıklamama sanırım gerek yok.”

    Soruşturma tarafı bir tedarikçi teşebbüsün ise kendi ürünleri bakımından zincir marketler arasında satış fiyatlarına ve fiyat artışlarına yönelik gerçekleşen koordinasyonun sağlanmasında ve sürdürülmesinde rol oynadığı ve perakendecilerin geleceğe dönük satış fiyatları ve fiyat artış tarihleri gibi rekabete hassas bilgilerin paylaşımına aracılık ettiğinin belirlendiğini vurgulayan Küle, “Bu ihlal türü rekabet hukukunda kartel olarak bilinen, rakipler arasında fiyatların veya miktarların tespiti, müşterilerin ya da bölgelerin paylaşılması, ihalelerde danışıklı hareket edilmesi gibi konularda gerçekleşen rekabeti kısıtlayıcı anlaşma veya uyumlu eylemleri kapsamaktadır. Soruşturma kapsamında ise fiyatların tespit edilmesi hususu, fiyat artış oranları veya tutarlarının ya da fiyat değişikliği tarihlerinin koordinasyonu gibi davranışları içermektedir.” değerlendirmesinde bulundu.

    “KARTEL ANAYASA’YA GÖRE SUÇTUR”

    Öncelikle bazı kesimlerin, kendilerinin “kartel” olarak nitelediği bu davranışları “Piyasanın olmazsa olmazı”, hatta “Düşük fiyatların garantisi olduğunu” savunmalarını gülümseyerek izlediklerini belirten Küle, Anayasa’nın “Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır, piyasalarda fiili veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler.” maddesini anımsattı.

    Küle, Anayasa’da devletin fiili veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önleyeceğinin açıkça hükme bağlandığına dikkati çekerek, “Her şeyden önce kartel Anayasamıza göre suçtur.” dedi.

    Bu durumun Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’a göre de hukuka aykırı ve yasak olduğuna dikkati çeken Küle, kanunun amacının da mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları, piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek olduğunu dile getirdi. Küle, kanunun Kurula da bu ihlallere son verilmesi için gerekli tedbirleri alıp, bundan sorumlu olanlara idari para cezaları uygulama görevini verdiğini söyledi.

    “TEDARİKÇİLERE İLİŞKİN AYRI SORUŞTURMA YÜRÜYOR”

    Soruşturma kapsamında sadece tek bir tedarikçiye ceza kesilmesi ve ceza miktarlarının yüksekliğine ilişkin yorumları da değerlendiren Küle, şunları kaydetti:

    “Soruşturmamız 30 teşebbüs hakkında yürütüldü ve karara bağlandı. Bu teşebbüsler arasında sadece 5 market ve 1 tedarikçi firma hakkında somut deliller elde ettik. Diğer teşebbüsler hakkında somut deliller elde edilemediği için ceza uygulanmadı ama bu kapsamda iki konuya açıklık getirmekte fayda var.

    Marketlere verilen cezada geçen belgeler sadece bir tedarikçiye yönelik belgeler değildi. An itibarıyla yine benzer bir ihlal türüne yönelik bir eylem içinde bulunduğu şüphesiyle 14 tedarikçi teşebbüsün taraf olduğu 26 Nisan 2021’de alınan kararla başlatılan soruşturma Kurumumuzca halihazırda yürütülmektedir. Soruşturma raporunun hazırlanma süreci devam etmektedir.”

    Ceza miktarı konusuna da değinen Küle, şunları söyledi:

    “Cezalarımızı gerçekleşen cirolar üzerinden bu yönetmeliğe göre belirliyoruz. Kartel ağır bir ihlaldir ve ceza oranları yüzde 2 ila yüzde 4 arasında belirlenir. İhlalin süresi bir yıldan fazla ise bu oran yarım kat, 5 yıldan fazla ise bir kat artırılır. İhlal konusu faaliyetlerin ciro içindeki payının çok düşük olması da indirim sebebidir. Her şey usulüne uygun şekilde yapılmıştır. Yakın tarihte aynı pazarda, aynı türde ihlalin tespit edildiği diğer bazı rekabet otoriteleri tarafından yüzde 3’ten yüzde 7’ye kadar para cezası uygulanmıştır.”

  • Bir otomobil kaç asgari maaş ile alınabiliyor?

    Bir otomobil kaç asgari maaş ile alınabiliyor?

    Son günlerde asgari ücrete gelecek olan zammın ne kadar olacağı merak ediliyor. Öte yandan bir otomobil fiyatının, yıllara göre kaç asgari ücrete denk geldiğine bakılarak, otomobillerin fiyat artışını görmek mümkün. 2003 yılında bir otomobilin fiyatı asgari ücretin 105 katına denk gelirken, 2016 yılında 41 katı oldu. 2021 yılında ise bu rakam 104 kat olarak tekrar 2003 yılındaki orana geri dönmüş oldu.

    Döviz kurunun sürekli artması, çip krizi, ÖTV düzenlemeleri ve koronavirüsün getirdiği birçok olumsuz etken otomotiv fiyatlarının hızla değişmesine neden oluyor. Asgari ücrete ne kadar zam yapılacağı merak edilirken, yıllara göre sıfır otomobil fiyatlarının kaç asgari ücret ettiği incelendiğinde, fiyat artışı göze çarpıyor.

    2003 SEVİYESİNE GERİ DÖNÜLDÜ

    Habertürk’te yer alan habere göre, 2003 yılında bir otomobilin fiyatı asgari ücretin 105 katına denk gelirken, 2016 yılında 41 katı oldu.

    2021 yılında ise bu rakam 104 kat olarak tekrar 2003 yılındaki orana geri dönmüş oldu. Buna göre asgari ücret ve otomobil fiyatları arasındaki denge geri dönmüş oldu.

    MAKASIN EN AZ OLDUĞU YIL SATIŞLAR REKOR KIRDI

    Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) verilerine göre 2003 yılında toplam pazar büyüklüğü 370 bin adede yakınken, 2004 yılında pazar 700 bin adetlere yaklaşmıştı.

    2008 küresel finansal kriz döneminde ise otomotiv pazarının büyüklüğü 500 bin adedin altına inmiş, sonrasında ise pazar yükselişini sürdürmüştü.

    Asgari ücret ve otomobil fiyatları karşılaştırıldığında makasın en düşük olduğu yıl olan 2016’da en fazla satış yapıldı. Verilere göre bu yıllarda, Türkiye otomotiv pazarı tarihinin en yüksek büyüklüğüne ulaşarak 1 milyon adet sınırına dayanmıştı.

    Yukarıdaki tabloya göre bu tarihten sonra pazar düşüşe geçerek, 2020 yılında koronavirüsün olumsuz etkilerine rağmen 770 bin adeti geçti.

    2021’in ilk 9 ayında ise toplam pazar 558 bin adet seviyesinde gerçekleşti.

    Sonuç olarak, her ne kadar asgari ücret otomobil fiyatları karşısında 2003 seviyesine gerilemiş olsa bile, otomotiv pazarının büyüklüğü yılın ilk 9 ayında 2003’ün tamamını geçmiş durumda.

  • 76 ilde ‘Sinyal’ operasyonu

    76 ilde ‘Sinyal’ operasyonu

    İçişleri Bakanlığı koordinesinde 76 ilde kaçak cep telefonu operasyonu düzenlendi. 88 şüphelinin yakalanması için çalışmalar sürüyor.

    İçişleri Bakanlığı, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Başkanlığı koordinasyonunda cep telefonu kaçakçılarına yönelik 76 ilde “Sinyal” adı verilen eş zamanlı operasyonun başlatıldığını bildirdi.

    Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı ve BTK’nın ortak yürüttüğü çalışmalar kapsamında, bazı kişi ve grupların yurtdışından temin ettikleri cep telefonlarını yasadışı yollarla ülkeye getirerek haksız kazanç elde ettiği, devleti vergi kaybına uğrattıkları ve vatandaşların mağdur olmasına neden oldukları belirlendi.

    Bakanlıktan yapılan açıklamada, ülkeye sokulan kaçak cep telefonlarını usulsüz yöntemlerle kaydederek piyasaya süren İstanbul merkezli bir gruba yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talimatları doğrultusunda, haklarında gözaltı kararı verilen 88 şüphelinin yakalanması amacıyla KOM Daire Başkanlığı koordinesinde 36 ilde operasyon düzenlendiği kaydedildi.

    238 ADRESTE ARAMA

    Operasyon kapsamında 54 ilde 387 şüphelinin de ifadesine başvurulacağı belirtilen açıklamada, kaçak cep telefonlarını piyasaya sürebileceği değerlendiren riskli iş yerlerine yönelik 40 ildeki 238 adreste de arama yapıldığı ifade edildi.

    88 ŞÜPHELİ ARANIYOR

    Açıklamada, “Sinyal” adı verilen operasyonda toplam 76 ildeki 341 adreste arama yapıldığı ve 88 şüphelinin gözaltına alınması amacıyla çalışmaların sürdüğü bildirildi.

    GİZLİ DEPODAN DAĞITIM

    Haklarında gözaltı kararı verilen şüphelilerin, “zula” diye tabir edilen gizli bölmeler içerisinde gümrüğe beyan etmeden ülkeye soktukları kaçak cep telefonlarını gizli depolarda topladıklarının, daha sonra bu telefonların kuryeler vasıtasıyla kaçak cep telefonu satan iş yerlerine dağıtıldığının tespit edildiği kaydedildi.

    IMEI KLONLAMA

    Şüphelilerin kaçak cep telefonlarına, kayıtlı eski model cep telefonlarının IMEI bilgilerini klonlayarak kullanıma hazır hale getirerek piyasaya sürdüklerine, bu cep telefonlarının sonraki tarihlerde vatandaşları mağdur ettiğine dikkat çekildi.

    Açıklamada, mağduriyet yaşanmaması adına vatandaşların e-Devlet hesaplarını sık sık kontrol ederek bilgileri dışında cep telefonu kaydına rastlamaları halinde durumu yetkililere bildirmesi uyarısında bulunuldu.

  • Okullar kapanabilir iddiasına Bakan Koca’dan açıklama

    Okullar kapanabilir iddiasına Bakan Koca’dan açıklama

    Sağlık Bakanı Koca, “Okulların kapanması ihtimalinden söz eden bir habere rastladım. Haber yanlıştır. Bilim Kurulumuzun böyle bir gündemi yok” dedi.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, ‘okullar kapanabilir’ iddiasına ilişkin açıklama yaptı.

    Bakan Koca, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada şunları söyledi:

    “Okulların kapanması ihtimalinden söz eden bir habere rastladım. Haber yanlıştır. Bilim Kurulumuzun böyle bir gündemi yok. Kurul üyesi bir arkadaşımızın aşının önemini vurgularken seçtiği ifade yanlış anlaşılmış. Öğrencilerimize başarı dolu haftalar diliyoruz.”

    https://twitter.com/drfahrettinkoca/status/1455060409157931010

    BİLİM KURULU ÜYESİ ŞENER NE DEMİŞTİ?

    Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, “Günlük 60 bin, 70 bin vaka sayılarına sıçrama olması durumunda okulların kapanması gündeme gelebilir” demişti.

  • İhtiyaç sahiplerine kış desteği yapılacak

    İhtiyaç sahiplerine kış desteği yapılacak

    Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, kış günlerinde ihtiyaç sahibi vatandaşlara 2,5 milyar lira yakacak ve elektrik yardımı yapılacağını duyurdu.

    Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, kış mevsimi boyunca ihtiyaç sahibi vatandaşların Yakacak ve Elektrik giderlerine Destek olmak için toplamda 2,5 milyar TL yardım vereceklerini açıkladı.

    Bakan Yanık, ihtiyaç sahibi vatandaşlar için desteklerin düzenli bir şekilde sürdüğünü bildirerek, özellikle kış mevsimi boyunca ihtiyaç sahibi vatandaşlara yönelik desteklere ayrı özen gösterdiklerini kaydetti.

    1,6 MİLYAR TL DEĞERİNDE YAKACAK YARDIMI

    Bakan Yanık, yakacak yardımı ile ihtiyaç sahibi vatandaşlar için Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’ndan kömür tahsis ederek dağıtımını gerçekleştirdiklerini belirtti.

    Önümüzdeki kış mevsiminde yakacak ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla çalışmalarını sürdürdüklerini ifade eden Bakan Yanık, toplam değeri 1,6 milyar TL’ye ulaşan kömür dağıtacaklarını bildirdi.

    Kış ayları boyunca yapılacak yakacak dağıtım işlemlerinin maliyetinin 40 milyon TL olduğunu kaydeden Bakan Yanık, “Tüm Türkiye’de bulunan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarımız aracılığıyla hızlı ve etkin bir şekilde ihtiyaç sahiplerimize bu dağıtımı gerçekleştireceğiz.” dedi.

    ELEKTRİK TÜKETİM DESTEĞİ 6 MİLYAR TL’YE ULAŞTI

    Elektrik Tüketim Desteği’nde ise 2019’dan bugüne kadar yapılan yardımın 6 milyar TL’ye ulaştığına dikkat çeken Bakan Yanık, “İhtiyaç sahibi vatandaşlarımızın elektrik faturalarına destek oluyoruz. Kasım dahil önümüzdeki 4 ayda bu kapsamda yaklaşık 920 milyon TL elektrik tüketim desteği vereceğiz.” dedi.

    Kış mevsimi boyunca ihtiyaç sahibi vatandaşlara desteklerinin süreceğinin altını çizen Bakan Yanık, “Önümüzdeki kış günlerinde yakacak ve elektrik yardımları kapsamında ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza 2,5 milyar TL destek vereceğiz” açıklamasında bulundu.

    Bakan Yanık, yakacak ve elektrik yardımından faydalanmak isteyen ihtiyaç sahiplerine şu bilgileri verdi:

    “İhtiyaç sahibi vatandaşlarımız, yakacak yardımına e-Devlet üzerinden başvurabilecek. Diğer yandan Elektrik Tüketim Desteği’ni ise düzenli sosyal yardım programlarından faydalanan ailelerimize hali hazırda veriyoruz. Herhangi bir kuruma başvuru yapmalarına gerek yok. Sadece kimlik kartları ve elektrik faturaları ile PTT şubelerine gitmeleri yeterli olacak” dedi.