Kategori: Türkiye

  • AB’den Türkiye için aşı sertifikası kararı

    AB’den Türkiye için aşı sertifikası kararı

    Avrupa Birliği (AB), aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 3 ülkenin yeni tip koronavirüs (Covid-19) aşı sertifikalarının tanınmasına karar verdi. Karar yarından itibaren geçerli olacak.

    Avrupa Birliği Komisyonu, Türkiye, Kuzey Makedonya ve Ukrayna’nın uyguladığı Covid-19 aşı sertifikalarına “denklik” verilmesi kararı alındığını açıkladı.

    Açıklamada, kararın 20 Ağustos (yarın) itibarıyla geçerli olacağına işaret edilerek, 3 ülkenin AB aşı sertifikası sistemine bağlanacağı, verdikleri aşı sertifikalarının “AB Dijital COVID Sertifikası” ile aynı koşulları taşıyacağı ve AB ülkelerinde de kabul edileceği bildirildi.

    Söz konusu 3 ülkenin AB’nin verdiği aşı sertifikasını tanıyacağı belirtilen açıklamada, uygulama ile karşılıklı biçimde güvenli seyahat gerçekleştirilmesinin kolaylaşacağı kaydedildi.

  • Meteoroloji’den korkutan haritalar

    Meteoroloji’den korkutan haritalar

    Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün temmuz ayına ilişkin meteorolojik kuraklık durumunu gösteren haritalarında, özellikle güney ve iç kesimler başta olmak üzere ülkenin yarısından fazlası için ‘olağanüstü kurak’ ve ‘şiddetli kurak’ tehlikesine işaret edildi.

    Meteoroloji Genel Müdürlüğü, temmuz ayı sıcaklık ve yağış değerlendirmesi raporlarının ardından, bu kez de temmuz ayı ve son bir yıllık döneme ait kuraklık durumunu gösteren haritaları yayınladı. Standart Yağış İndeksi (SPI- Standardized Precipitation Index) ve Normalin Yüzdesi Metodu (PNI – Percent of Normal Index) şeklinde iki farklı metotla hazırlanan meteorolojik kuraklık haritalarında, geçen aylarda olduğu gibi ‘olağanüstü kurak’ ve ‘şiddetli kurak’ olan bölgelerin yoğunluğu dikkat çekiyor.

    TEMMUZ ŞİDDETLİ KURAK GEÇTİ

    Normalin Yüzdesi Metodunda, 2021 Temmuz ayı Meteorolojik Kuraklık Durumu’na göre, 1 aylık (Temmuz 2021) haritada, Türkiye’nin yarısından fazlası ‘şiddetli kurak’ olarak görülüyor. Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu’da, Adana’nın bir kısmı hariç tamamı ‘şiddetli kurak’, Doğu’da Malatya, Tunceli, Bingöl, Muş, Bitlis bölgeleri yine aynı şekilde ‘şiddetli kurak’ olarak gösteriliyor.

    Ege’de Muğla, Denizli ve Afyonkarahisar’ın bir kısmı hariç tüm bölgede ‘şiddetli kurak’ tehlikesi var. Marmara’da Trakya’nın neredeyse tamamı, Balıkesir ile İç Anadolu’da ise Konya, Karaman, Kırıkkale, Yozgat, Sivas’ın bazı kesimleri harici ve Karadeniz’de Kastamonu’nun güneyiyle Samsun’da bir bölge ‘şiddetli kurak’ olarak temmuz ayını yaşadı.

    Son üç aylık ve bir yıllık verilere göre ise Ege’nin kıyı kesimlerinden Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun tamamıyla İç Anadolu’nun bazı bölgeleri yine şiddetli kurak, orta şiddette kurak ve hafif kurak olarak gösterildi. Bu bölgelerin çevresi de diğer şiddetlerdeki kuraklığı yaşadı. Marmara, Karadeniz, Ege’nin kuzeyi ve İç Anadolu’nun büyük kesimi ise normal veya çeşitli düzeylerde nemli geçti.

    OLAĞANÜSTÜ KURAKLIK YAŞANIYOR

    İkinci metot olan Standart Yağış İndeksi’ne (SPI) göre ise temmuz ayı sonu itibari ile son üç aylık meteorolojik kuraklık verilerinin yer aldığı haritada, ‘olağanüstü kurak’, ‘çok şiddetli kurak’ ve ‘şiddetli kurak’ alanlar büyük dikkat çekiyor. Muğla ve Antalya’nın doğu kıyıları, Hatay ve kuzeyi, Şırnak ve Hakkari arasındaki bölge, Trabzon’da küçük bir kesim ile Doğu Anadolu’da Erzurum, Tunceli, Bingöl ve Muş ‘olağanüstü kuraklık’ yaşayan bölgeler oldu. Son 6 aylık ve 1 yıllık SPI haritalarında ise meteorolojik kuraklık şiddeti ülke genelinde Marmara haricindeki tüm bölgelerde daha da artıyor.

    HİDROLOJİK VE TARIMSAL KURAKLIK

    Türkiye Tabiatını Koruma Derneği bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, Türkiye’de özellikle son iki yıldır olağanüstü, şiddetli boyutlarda yaşanan meteorolojik kuraklığın sebebi olarak göller ve derelerin kuruması ve sularının azalmasını gösterdi. Meteorolojik kuraklığın hem hidrolojik hem de tarımsal kuraklığı doğrudan etkilediğini ve aşırı oranda artırdığını açıklayan Dr. Kesici, “Bu üç kuraklık birbirine bağlı. Örneğin meteorolojik kuraklık olunca doğal göller, göletler ve nehirlerde suya artan taleple birlikte sularımız aşırı kullanımla azalmaktadır. Hidrolojik kuraklık göller, göletler ve derelerde suların azalmasına, ülkemizde yaşanmakta olan tarımsal kuraklığa neden olmaktadır. Yer altı ve yer üstü su kaynaklarımızı besleyen dere ve nehirlerin önüne gölet yapılmasından vazgeçilmelidir. Bu ısrar doğal göllerimiz, ana su kaynaklarımızın kurumasına neden olmaktadır” dedi.

    SUYUN DÖNGÜSÜ İLKESİ

    Meteorolojik kuraklığın tarımsal üretimde hem verim hem de kalite kaybına neden olacağı uyarısında da bulunan Dr. Kesici, su kaynaklarımızın yüzde 80’inin kullanıldığı vahşi tarımsal sulamadan ise mutlaka vazgeçilmesi gerektiğini söyledi. Dr. Kesici, “Bilinçli tarım yapılarak bu kaynakların kurumasına engel olunursa, bu bölgelerde nemin artması, yağışın da artmasına neden olacaktır. Bu ilke çok basit bir suyun döngüsü veya suyun çevrimi ilkesidir. Birçok ülkede yer altı, yer üstü doğal su kaynaklarının kirletilmemesi, bilinçli kullanımı sonucu meteorolojik kuraklık önlenebilir. Ülkemizde de bütün dünyada olduğu gibi meteorolojik kuraklığa neden olan koşullardan bir tanesi de sera gazı oluşumu, küresel ısınma” diye konuştu.

  • Öğretmen ataması takviminde değişiklik

    Öğretmen ataması takviminde değişiklik

    20 bin sözleşmeli öğretmen için atama tarihleri yaklaşıyor. Sözlü sınav sonuçlarının açıklanması ile birlikte adaylar tercihler için kritik tarihleri bekliyor. Milli Eğitim Bakanlığından son dakika açıklaması geldi. 2021 Mart Sözleşmeli Öğretmenliğe Başvuru ve Atama Duyurusuna ekli Ek-4 Takvim’de değişiklik yapılmıştır. İşte öğretmen atamalarında yeni tarihler.

    Sözleşmeli öğretmenlik atama tercihleri ne zaman yapılacak? 20 bin öğretmen alımına ilişkin atama takvimi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanmıştı. Peki, tercihler ne zaman alınacak?

    ÖĞRETMEN ATAMA TERCİHLERİ NE ZAMAN ALINACAK?

    Atama tercihler 29 Ağustos – 2 Eylül tarihleri arasında yapılacak. Sonuçlar ise 3 Eylül 2021’de belli olacak.

    SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİK ATAMA TAKVİMİ

    • Sözlü sınavların yapılması: 17 Mayıs – 13 Haziran
    • Karantina nedeniyle sözlü sınava katılamayanların başvuruları: 17 Mayıs – 25 Haziran
    • Sözlü sınav sonuçlarının ilanı: 8 Temmuz 2021
    • İtirazların alınması: 12-16 Temmuz 2021
    • Atama tercihlerinin alınması: 29 Ağustos – 2 Eylül 2021
    • Atama sonuçlarının açıklanması: 3 Eylül 2021
  • Bayram ziyaretine gitmemek kusur sayıldı! Yargıtay o kararı bozdu

    Bayram ziyaretine gitmemek kusur sayıldı! Yargıtay o kararı bozdu

    Kocasının akrabalarına bayram ziyaretine gitmediği için boşanma davasında kusurlu sayılan kadına müjdeli haber Yargıtay’dan geldi.

    Bir süredir geçimsizlik yaşayan çift boşanmak için Aile Mahkemesi’ne başvurdu. Davacı koca, eşinin bayramlarda akrabalarının yanına ziyarete gitmediğini öne sürdü. Mahkeme, davanın kabulüne hükmederken, bayramlaşmaya gitmeyen kadını kusurlu buldu. Davalı kadın kararı temyiz edince devreye Yargıtay 2. Hukuk Dairesi girdi.

    Kararda şöyle denildi: “Dava dilekçesinde; davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerinin gösterilmesi gereklidir. Mahkeme, davacı tarafından usulüne uygun şekilde dayanılmayan vakıaları kendiliğinden inceleyemez. Dava sebebi ve dayanağı vakıalar açık ve somut şekilde ispata ve karşı tarafın savunmasına elverişli olarak ortaya konmalıdır.

    Mahkemece, davacı erkek tarafından usulüne uygun şekilde ileri sürülmeyen ‘davalı kadının, erkeğin bazı akrabaları ile görüşmeyi, bayramda ziyaret etmeyi istememe’ vakıası esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı kadının bundan başka boşanmayı gerektiren kusurlu bir davranışı da ispatlanamamıştır. Gerçekleşen duruma göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir. Mahkeme kararının bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiştir.”

  • Jigolo olmak isterken dolandırıldı

    Jigolo olmak isterken dolandırıldı

    İstanbul Esenyurt’ta bir kişi, jigolo olmak için yüksek kazanç vadeden bir  siteye oldu ve 77 bin lira dolandırıldı.

    Esenyurt’ta yaşayan 50 yaşındaki Y.A., iddiaya göre yüksek kazanç vadeden bir internet sitesine jigolo olmak için üye oldu. Y.A., kaydolduğu internet sitesi üzerinden iletişimde olduğu kişilerin talimatı üzerine banka hesaplarına farklı tarihlerde toplam 77 bin lira yatırdı.

    Siteye 250 lira karşılığında üye olduğunu söyleyen Y.A.”2 bin lira ile 4 bin lira arası para kazanacağımı söylediler. Daha sonra 2 bin lira para yattı. Türkiye’de jigolo siteleri yasak olduğu için manken ajansı üzerinden devam edeceğimizi ve evraklarımı tamamlamam gerektiğini söylediler. Daha sonra ben 20 bin lira para ödedim” dedi.

    “BU PARAYI HER TÜRLÜ ALIRIZ”

    Yanlış yaptığının farkında olduğunu söyleyen Y.A. yaşadıklarını şöyle anlattı:

    “Sonra beni avukat aradı kendisinin arabulucu olduğunu ve bu firmanın beni mahkemeye verdiğini söyleyerek 5 bin liraya bu işi halledeceğini söyledi. Firma yetkilileri ise ‘Biz 13 senelik kurumsal firmayız sizden her türlü bu parayı alırız’ dediler.”

    “KORKUP ŞİKAYETÇİ OLMADI”

    Karakola gittiğinde telefon numaralarının kayıtlı olmadığını gördüğünü söyleyen Y.A., Türkiye genelinde jigolo siteleri yasak olduğu için başının belaya gireceğinden korktuğunu ve şikayetçi olmadığını da sözlerine ekledi.

  • Soylu yapılan bağışların miktarını açıkladı

    Soylu yapılan bağışların miktarını açıkladı

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 425 bin 256 kişinin Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) koordinasyonunda yangın ve sel bölgelerine 131 milyon TL destekte bulunduğunu açıkladı.

    İçişleri Bakanı Soylu, Twitter’daki hesabından yaptığı açıklamada, “425 bin 256 vatandaşımız ‘Ben de varım’ diyerek AFAD koordinasyonunda (17 Ağustos 8.00 itibariye) yangın ve sel bölgelerine destek için 1866’ya SMS gönderdi. Toplam destek miktarı 3’üncü gününde taahhütlerle birlikte 131 milyon 49 bin 316 TL oldu. Milletimizin yüce gönlüne müteşekkiriz” dedi.

  • ÖTV indirimi sıfır otomobil piyasasını hareketlendirecek

    ÖTV indirimi sıfır otomobil piyasasını hareketlendirecek

    Otomobillerin Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) matrahında yapılan değişikliğin ardından belli araçlarda gerçekleşecek yüzde 16’lık indirim kararının ardından gözler sıfır ve ikinci el otomobil fiyatlarına çevrildi. Sıfır ve ikinci el otomobillerde düşüşe geçecek fiyatların, piyasayı hareketlendireceğini ancak sıfır otomobil satışında daha çok hareketlilik yaşanacağını kaydeden Garaj Avrasya Yöneticisi Halit Yallagöz, konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

    Otomobillerin Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) matrahlarında yapılan değişiklik Resmi Gazete’de yayımlandı. Kararda elektrikli otomobillerin ÖTV diliminde de değişiklik yapılırken, matraha bağlı olarak maksimum yüzde 16’lık bir indirim belirlendi. Birçok otomobil ÖTV alt dilimine dahil olurken, fiyatlarda 50-60 bin lira arasında düşüşler gerçekleşti. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Garaj Avrasya Yöneticisi Halit Yallagöz, sıfır otomobil satışlarında artış yaşanacağını kaydetti.

    SIFIR OTOMOBİL SATIŞINDA HAREKETLİLİK YAŞANACAK

    ÖTV indiriminin ardından piyasada hareketlilik yaşanacağını söyleyen Yallagöz, “Piyasada, sıfır araçların satışında hareketlilik görülecektir. İkinci el araçlarda ise bu durum biraz zamana yayılacaktır. B ve C segmentlerinde bazı araçlarla ilgili ÖTV indirimi gerçekleşti. Matraha bağlı olarak, maksimum yüzde 16 olarak belirlenen bir indirim söz konusu. Bu da bazı arabalarda 50-60 binlik bir indirime tekabül ediyor. ÖTV indirimi halkımız için iyi oldu. Aslında kullanıcıların daha rahat edebilmesi için daha büyük indirimleri de bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

    İKİNCİ EL ARAÇLARDA DÜŞÜŞ

    Yallagöz, “Sıfır araçlarda talebe karşılık stok adetlerinde eğer bir karşılanma söz konusu olursa, herkes arabasına kavuşacaktır. İkinci ele geldiğimizde, ister istemez yüzde 10’luk bir düşüş öngörüyorum. İlerleyen dönemlerde fiyatların oturmasıyla bu talep karşılanacak gibi görüyorum. Sıfır araçların adedi bittikten sonra, ikinci el araçlar yerini bulacaktır. Ama bu dönemde ikinci el araçlarda düşüş olacak” diye konuştu.

    BAYİDE SIFIR ARAÇ BULAMAZSANIZ DIŞARIDAN TEMİN EDEBİLİRSİNİZ

    Yallagöz, 0 kilometre araçların plaka takıldığında ikinci el olmasına ilişkin,“Her araç, üzerine plaka takıldıktan sonra aslen ikinci ele düşer. Bunun da satışıyla ilgili bir kaybınız yok. Çünkü eğer sıfır araç bayide yoksa elinizdeki araca plaka takılması, araç kullanılmamış ise bu aracın ikinci el olduğu anlamına gelmiyor. Bayide sıfır araç bulamazsanız dışarıdan sıfır araç temin edebilmek için ilanlardan, eş dosttan, bayi kanalıyla bu araçları bulmak için çaba sarf edersiniz. Bunun karşılığında da bulduğunuz aracı beklemektense, plakalandırılmış sıfır araç almayı tercih edebilirsiniz” dedi.

  • Son 60 yılın en düşüğü

    Son 60 yılın en düşüğü

    Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün temmuz ayı yağış raporuna göre, Türkiye genelinde yağışlarda, 19 mm ortalama ile normaline göre yüzde 16, geçen yıla göre yüzde 35 artış yaşandı. Bazı bölgelerde iki katından fazla artan yağışlar, bazı bölgelerde ise yüzde 80’den fazla düştü. 235 mm ile Rize en çok, 1 mm ile Şırnak, Hatay ve Siirt en az yağış alan kentler oldu. Türkiye geneli 10 aylık su/tarım yılı yağışlarının ise son 60 yılın en düşük seviyesinde olduğu açıklandı.

    Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün, son 50 yılın en sıcak temmuz ayının yaşandığını gösteren sıcaklık raporunun ardından, temmuz ayı yağış raporu da yayımlandı. 2021 Yılı Temmuz Ayı Alansal Yağış Raporu’na göre, Türkiye geneli temmuz ayı yağışları normaline göre artış gösterdi. Temmuz ayı yağışı 19 mm, normali (1981-2010) 16.4 mm ve 2020 yılı temmuz ayı yağışı 14.1 mm olarak açıklandı. Yağışlarda normaline göre yüzde 16, geçen yıl temmuz ayı yağışlarına göre yüzde 35 artış gerçekleşti.

    YÜZDE 80’DEN FAZLA AZALDI

    Bölge geneli yağışlarda ise Marmara, Ege, Akdeniz ve İç Anadolu bölgeleri normallerinin altında yağış aldı. Yağışlar Batı Trakya, İzmir, Balıkesir, Kuşadası, Marmaris, Kemer, Silifke, Anamur, Ankara’nın güneyi, Nevşehir, Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa çevreleri ile Van Gölü’nün batı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin doğu kesimlerinde normallerine göre yüzde 80’den fazla azalma gösterdi.

    EN ÇOK RİZE, EN AZ ŞIRNAK, HATAY VE SİİRT’E YAĞDI

    Çanakkale, Sakarya, Düzce, Tunceli çevreleri ile Doğu Karadeniz, normalinin iki katından fazla yağış aldı. Temmuz ayı il geneli yağışlarda en fazla yağış 235 mm ile Rize’de, en az yağış 1 mm ile Şırnak, Hatay ve Siirt’te kaydedildi. Normaline göre en fazla azalma yüzde 89 ile Hatay ve yüzde 88 ile Edirne’de gerçekleşti.

    BAZI BÖLGELERDE SADECE BİR GÜN YAĞDI

    Yağışlı gün sayılarının Ege, Batı Trakya, Akdeniz Bölgesi sahil kesimi, İç Anadolu’nun iç kesimleri ile Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yer yer 1 güne kadar düştüğü, Kars ve Ardahan çevrelerinde ise 20 günün üzerine çıktığı gözlendi.

    MARMARA’DA ARTIŞ YÜZDE 100’Ü AŞTI

    Marmara’da temmuz ayı yağışı 20.6 mm ölçülürken, 23.3 mm normaline göre yüzde 12 azaldı, 4.8 mm 2020 yılı temmuz ayına göre yüzde 100’den fazla artış gösterdi. Ege’de temmuz ayı yağışı 7.7 mm ölçülürken, 11.1 mm normaline göre yüzde 31 azaldı, 6.6 mm 2020 yılı temmuz ayına göre yüzde 17 arttı. Akdeniz’de temmuz ayı yağışı 5.8 mm olurken, 8.7 mm normaline göre yüzde 33 azaldı, 2.3 mm 2020 yılı temmuz ayına göre yüzde 100’den fazla arttı. İç Anadolu’da temmuz ayı yağışı 7.5 mm ölçüldü. 12.4 mm normaline göre yüzde 40 azaldı, 5.7 mm 2020 yılı temmuz ayına göre yüzde 32 yükseldi. Karadeniz’de temmuz ayı yağışı 61.8 mm olurken, 37.4 mm normaline ve 37.4 mm 2020 yılı temmuz ayına göre yüzde 65 arttı. Doğu Anadolu’da temmuz ayı yağışı 17.1 mm ölçüldü. 15.7 mm normaline göre yüzde 9 arttı, 23.1 mm 2020 yılı temmuz ayına göre yüzde 26 azaldı. Güneydoğu Anadolu’da temmuz ayı yağışı 2.3 mm olurken, 1.2 normaline göre yüzde 92 arttı, 2.6 mm 2020 yılı temmuz ayına göre yüzde 12 azaldı.

    SON 60 YILIN EN DÜŞÜK SEVİYESİ

    Temmuz sonu itibarıyla 2020-2021 Su Yılı 10 Aylık Alansal Kümülatif Yağış Raporu’na bakıldığında ise, 1 Ekim 2020-31 Temmuz 2021 dönemini kapsayan 2021 su/tarım yılı yağışları, normali ve geçen yıl aynı dönem yağışlarının altında gerçekleşti. Türkiye geneli 10 aylık su/tarım yılı yağışlarının son 60 yılın en düşük seviyesinde olduğu açıklandı.

    NORMALİNE GÖRE YÜZDE 22 AZALDI

    Kümülatif yağışlar 415.2 mm olarak gerçekleşirken, normali (1981-2010) 538.4 mm ve 2020 su/tarım yılı aynı dönem yağışı ise 531.1 mm oldu. Yağışlar normaline göre yüzde 23, 2020 su/tarım yılı yağışlarına göre yüzde 22 azaldı.

    EN FAZLA AZALMA GÜNEYDOĞU’DA

    Bölge geneli yağışları ise Marmara haricinde tüm bölgelerde normalleri ve geçen yıl yağışlarının altında seyretti. En fazla azalma yüzde 39 ile Güneydoğu’da. Kümülatif yağışlar İzmir, Kuzey Ege, Trakya’nın kuzeyi, Batı Karadeniz ve Giresun civarlarında normallerinin biraz üzerinde, diğer tüm bölgelerde altında kaldı. Şanlıurfa’nın doğusu ve Mardin’in batı kesimlerinde azalma oranı yüzde 60’ın üzerine çıktı.

    10 AYDA EN ÇOK RİZE, EN AZ IĞDIR’A YAĞDI

    10 aylık periyotta il geneli yağışlarda en yüksek yağış 1250 mm ile Rize’de, en düşük yağış 234 mm ile Iğdır’da, normallerine göre en fazla azalma ise yüzde 54 ile Mardin’de gerçekleşti. 2021 su/tarım yılının 10 aylık periyodunda en çok yağışlı gün, İstanbul, Batı ve Doğu Karadeniz ile Bilecik, Samsun çevrelerinde 125-150 gün aralığında gerçekleşti. Bölgesel olarak ise Marmara haricindeki tüm bölgelerde su/tarım yılı yağışı azaldı.

  • Yargıtay’dan emsal boşanma kararı

    Yargıtay’dan emsal boşanma kararı

    Evliliğin sona ermesinde eşlerin ailelerinin evliliğe müdahalesinin etkili olduğuna dair emsâl bir Yargıtay kararı çıktı. Yüksek mahkeme, ailesinin evliliğe aşırı müdahalesini engelleyemeyen tarafın boşanma davasında ağır kusurlu olduğuna ve tazminat ödemesi gerektiğine hükmetti.

    Ailelerin çocuklarına karşı son derece düşkün ve korumacı olması yuvaları dağıtıyor. Ailelerin evliliklerine müdahalesi sebebiyle şiddetli geçimsizlik yaşayan genç çift, soluğu 1. Aile Mahkemesi’nde aldı.

    Mahkeme, davacı-karşı davalı erkeğin ailesi ve eşi arasındaki dengeyi kuramadığı ve eşine koruyucu davranmadığına, buna karşılık davalı-karşı davacı kadının da kıskanç tavırları olduğu, eşine başkaları yanında sinirli ve agresif davrandığı ve hakaret ettiğine dikkat çekti.

    Kadının ağır, erkeğin daha az kusurlu olduğu belirtilerek, kadının davası reddedildi. Erkeğin davası kabul edilerek, tarafların boşanmalarına karar verildi. Karar davalı-karşı davacı kadın tarafından temyiz edildi.

    Ailesinin müdahalesine sessiz kalan tazminat ödeyecek

    Dava dosyasını yeniden değerlendiren Yargıtay 2. Hukuk Dâiresi emsâl bir karara imza attı.

    Kararda;

    “Mahkemece davalı-karşı davacı kadının ‘Eşine ailesi yanında küçük düşürücü sözler söylemesi’ vakıası kusur olarak yüklenemez. Davacı-karşı davalı erkeğe ilk kararla yüklenen ‘Ailesinin evliliğe aşırı müdahalesi vâkıası da’ kesinleştiği için, kusur olmaktan çıkarılamayacaktır. Gerçekleşen bu duruma göre davacı-karşı davalı erkek davalı-karşı davacı kadına göre daha fazla kusurlu olup mahkemece yapılan kusur belirlemesi doğru olmadığından bozmayı gerektirmiştir. Boşanmaya neden olan olaylarda davacı-karşı davalı erkek ağır kusurlu olup, bu kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Kadın, boşanma sonucu eşin maddi desteğinden yoksun kalacaktır. Türk Medeni Kanunu’nun 174/1-2. maddesi şartları kadın yararına oluşmuştur. Bu durumda tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusurun ağırlığı, hakkaniyet kuralları gözetilerek davalı-karşı davacı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. Mahkeme hükmünün bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”

  • Beklenen Marmara depreminin büyüklüğüyle ilgili Kandilli’den açıklama

    Beklenen Marmara depreminin büyüklüğüyle ilgili Kandilli’den açıklama

    Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, “Olası Marmara Depremi’nin 7’nin üzerinde olması bekleniyor. Burada önemli olan depreme ne kadar hazır olduğumuz ” dedi.

    17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi’nin 22. yıl dönümünde Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, özel açıklamalar yaptı.

    “TÜRKİYE’Yİ 476 FARKLI SENSÖRLE 7 GÜN 24 SAAT TAKİP EDEBİLİYORUZ”

    0.2 büyüklüğündeki depremleri bile tespit edebildiklerini söyleyen Prof. Dr. Haluk Özener, “1999 depremi sırasında bizim sadece 30 tane deprem izleme istasyonumuz vardı. Dolayısıyla depremi belli bir büyüklüğe kadar tespit edebiliyorduk. 1999 depremi sonrası gerçekleşen projelerle bugün Türkiye’yi 476 farklı sensörle 7 gün 24 saat takip edebiliyoruz. Aynı zamanda Marmara bölgesinin deniz tabanına yerleştirmiş olduğumuz sismik istasyonlarla 0.2 büyüklüğündeki depremleri dahi tespit edebiliyoruz. Aynı zamanda GPS gözlem istasyonlarımız var. O istasyonlarla yer kabuğundaki hareketleri milimetre hassasiyetinde tespit ederek, hangi faylarda ne kadar enerji biriktiğini ve ne büyüklüğünde depremler olabileceğini ön görebiliyoruz” dedi.

    Depremin ne zaman gerçekleşeceğini söyleme şanslarının olmadığını belirten Prof. Dr. Haluk Özener, “Vatandaşların bizlerden beklentisi depremin nerede ve ne zaman olacağı yönünde oluyor. Ancak biz sadece biriken enerji kapsamında hangi bölgelerde ne büyüklükte deprem olabileceğini söyleyebiliyoruz. Zaman verme şansımız yok. Böyle bir teknoloji dünyanın hiçbir yerinde yok” diye konuştu.

    “ERZİNCAN YEDİSU SEGMENTİ VE DOĞU ANADOLU’DA BAZI BÖLGELER DEPREM TEHLİKESİ ALTINDA”

    Prof. Dr. Haluk Özener, sözlerine şu şekilde devam etti:

    “Diri fay haritasına baktığımızda Türkiye’de 550 civarında aktif fay bulunuyor. Bunlar tespit edilebilen faylar, bir de tespit edilemeyen faylar var. Dolasıyla Türkiye’nin birçok yeri deprem tehlikesi altında. Yani Türkiye’nin herhangi bir yerinde deprem olması sürpriz değil. Ancak kuzey Anadolu fayının 1939 Erzincan depreminden sonra depremlerin batıya doğru bir göçü var. Bu göçün Marmara Denizi’ne kadar geldiği tespit ediliyor. Bir de 1912 Şarköy Mürefte Depremi var. Dolayısıyla aradaki boşluğu bir Marmara Denizi boyunca yaklaşık 130 kilometrelik bir alanda sismik boşluk olarak değerlendirebiliyoruz. Erzincan Yedisu segmenti ve Doğu Anadolu’da bulunan belli bölgeleri uzun süredir deprem üretmiyor. Bu bölgelerin deprem tehlikesi altında diyebiliriz.”

    “TÜRKİYE’NİN DEPREME YÜZDE YÜZ HAZIR OLAN BİR ÜLKE OLDUĞUNU SANMIYORUM”

    Türkiye’de 7’nin üzerinde deprem üretebilecek fayların bulunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Haluk Özener, “Olası Marmara Depremi’nin 7’nin üzerinde olması bekleniyor. Burada önemli olan depreme ne kadar hazır olduğumuz. Bu noktada hem vatandaşa hem de karar vericilere önemli yollar düşüyor. Türkiye’nin depreme yüzde yüz hazır olan bir ülke olduğunu sanmıyorum. Ancak deprem olduğunda dünyanın en gelişmiş ülkesi de olsa can ve mal kayıpları olabiliyor. Aynı zamanda vatandaşlarımızda bilinç olarak bir eksiklik var. Çünkü kaderci bir milletiz. Hep ‘Allah korusun’ deriz ama Allah’ta insana bir akıl vermiş. Allah’ın vermiş olduğu bu aklı da kullanmamız lazım” ifadelerini kullandı.

    “DEPREMİN HAVA OLAYLARIYLA BİR ALASI YOK”

    Depremle ilgili doğru bilinen yanlışları sıralayan Prof. Dr. Haluk Özener, “Depremler genelde doğa olaylarına bağlanıyor. ‘Hava deprem havası, güneş tutulması ya da ay tutulması oldu deprem olacak’ gibi söyleyenler doğru değil. Yani doğa olayı oldu diye deprem olmuyor. Zaten depremler kendi kendine oluyor. Bir de ‘küçük küçük depremler olduğunda fay hatları rahatlıyor’ deniliyor. Bu durum teorik olarak doğru, ancak pratikte bu durum mümkün değil. Çünkü her depremin arasında 32 kat enerji farkı var” dedi.

    “HER YIL 25 BİN DEPREM KAYDI ALIYORUZ”

    Prof. Dr. Haluk Özener, “Merkezimiz tarafından Türkiye ve yakın çevresinde olan deprem sayılarına baktığımız zaman günde 80 ila 100 tane deprem oluşuyor. 2017 senesinde deprem sayılarında bir artış söz konusu. 2017 yılında toplam 36 bin deprem olmuştu. Her yıl biz deprem izleme sistemimizin genişlemesiyle 25 bin deprem kaydı yapıyoruz. Bu da çok ciddi bir sayı. 2021 yılının ilk 6 ayında ise bu sayı 16 bin civarında. Bu yılın sonuna kadar bu sayının 25- 30 bin civarlarına yaklaşacağını ön görüyoruz” diye konuştu.

    “BİRÇOK ÜLKEYE TSUNAMİ SERVİS SAĞLAYICISI OLARAK ACİL DURUM MESAJI GÖNDERİYORUZ”

    Tsunami alanında yaptıkları çalışmaları da anlatan Prof. Dr. Haluk Özener, “Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü 1968 yılında kuruldu. 1894 Büyük İstanbul Depreminin ardından 2. Abdülhamid’in İtalya’dan getirttiği cihazlarla deprem gözlemleri yapmaya başladık. Dünya üzerindeki sayılı deprem merkezlerinden biriyiz. Amerika’dan önce bu işe başladık. Yani 127 yıldır biz bu depremleri gözlemliyoruz. 2012 yılında tsunami konusunda da çalışmalara başladık. 2017 yılında tsunami alanında akredite olduk. Akredite olmak demek, sadece Türkiye için değil, Ege Akdeniz, Karadeniz ve bağlantılı denizlerde tsunami servis sağlayıcısı olmak demek. Denizlerde olan beş buçuk büyüklüğündeki bir depremden sonra biz AFAD’a ve bize abone olan bütün ülkelere acil durum mesajı gönderiyoruz. Bu mesaj için 25 deniz seviyesi gözlem istasyonundan veri alıyoruz” ifadelerini kullandı.