Kategori: Türkiye

  • Birçok ilde ormanlara giriş yasaklandı

    Birçok ilde ormanlara giriş yasaklandı

    Yangınların önüne geçmek için valiliklerce birçok ilde ormanlık alana giriş yasağı getirildi. Türkiye genelinde İstanbul, Bursa, Balıkesir, Kocaeli,  İzmir, Aydın ve Gaziantep gibi büyükşehirler dahil birçok ilde ormanlara giriş yasaklandı.

    İSTANBUL VALİSİ ORMANLARA GİRİŞLERİN YASAKLANDIĞINI AÇIKLADI

    İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, yaptığı açıklamada, “30 Temmuz-31 Ağustos tarihleri arasında ormanlara girmek, orman çevresinde ve içinde mola vermek, orman alanlarında piknik yapmak yasaklanmıştır” dedi.

    GAZİANTEP’TE ORMANLIK ALANLARA GİRİŞLER YASAKLANDI

    Gaziantep valisi Davut Gül de sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla ormanların giriş ve çıkışlara kapatıldığını açıkladı. Herkesi kurallara uymaya davet eden Vali Gül, “Hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyir etmesi ve diğer sebeplerden dolayı Gaziantep genelinde ormanlara giriş çıkışlar 15.08.2021 tarihine kadar valilik tarafından yasaklanmıştır” dedi.

    YASAKLI İLLER ARASINA BURSA’DA EKLENDİ

    Türkiye’nin güneyindeki orman yangınlarının ardından birçok ilde ormanlara girişler belirli tarihlerde yasaklandı. Bursa’da da 1 ay boyunca ormanlık alanda, mola vermek, piknik yapmak vb. aktiviteler yapılmayacak. Kurallara uymayanlara ceza kesilecek.

    PİKNİK ALANLARINDA 19.00 İLE 07.00 ARASI MANGAL YASAK

    Buna göre Bursa merkez ve ilçelerinde 1 Ağustos – 1 Eylül arasında yerleşik köy halkı hariç ormanlara gezi amaçlı giriş çıkışlar yasaklanırken, orman içi yollarda ATV, UTV, motosiklet gibi araçlarla sportif amaçlı her türlü faaliyet ve çadırlı-çadırsız kamp yapmalarına müsaade edilmeyecek. Ayrıca Bursa merkez ve ilçelerinde yine 1 ay süreyle bütün piknik ve mesire alanlarında 19.00’dan sabah 07.00’ye kadar mangal, semaver ve ateş yakılamayacak.

    ULUDAĞ’DA ORMANA GİRMEK YASAK

    Uludağ Milli Park sahası içindeki mangal yakmaya izin verilen piknik alanlarında da 19.00 ile sabah 07.00 arası mangal yakılması yasaklandı. Ayrıca, Çobankaya-Bakacak arasında yol boyunca araç park etmek, kamp yapmak ve ormana girmek 1 ay boyunca tamamen yasaklandı.

    KURALLARA UYMAYANLARA CEZA

    Piknik ve kampların yanı sıra, Bursa il sınırları içinde anız yakılması, kırsal alanlarda ot, çöp, tarla atığı, bağ, bahçe atıkları ve dal parçaları gibi şeylerin kontrollü yakılması da yasaklandı. Yasaklara uymayanlar hakkında da 6831 sayılı Orman Kanunu, 2872 sayılı Çevre Kanunu, 5271 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu gereği işlem yapılacak.
    Ayrıca Yalova’da da ormanlara girmek ve piknik yapmak 1 ay boyunca yasaklandı.

    ÇANAKKALE’DE BİR AYLIK YASAK

    Bir diğer açıklama da Çanakkale Valiliği’nce yapıldı. Yazılı açıklamada yangınların önüne geçilmesi için il genelinde ormana giriş yasağı getirildi.

    Bu yasak 31 Temmuz-30 Ağustos 2021 tarihleri süresince geçerli olacak.

    YASAKLANAN DİĞER İLLER

    Balıkesir, İzmir ve Aydın’da ormanlarla ve milli parklara girişler valilik kararıyla yasaklandı.

    Balıkesir Valiliği’nde yapılan açıklamada, mesire yerleri ve tabiat parklarının dışında ormanlık alanlara giriş çıkışlar yasaklandı. Aynı durum İzmir’de de geçerli. Aydın’da da Dilek Yarımadası ve Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’na girişler yasaklandı.

    HATAY’DA ORMANLARA GİRİŞ YASAKLANDI

    Hatay Valiliği’nce orman yangınları ile mücadele kapsamında ormanlık alanlara girişlerin yasakladığı duyuruldu.

    Valilik tarafından yapılan yazılı açıklamada; resmi makamlarca belirlenen, mangal, semaver, ateş yakılabilecek mesire yerleri ile tabiat parkları dışında ormanlara giriş- çıkışların 31 Ekim’e kadar yasaklandığı kaydedildi. Ormanlık alanlara yakın yerlerdeki düğün ve benzeri organizasyonlarda, orman yangınına neden olabilecek havai fişek, dilek balonu gibi yanıcı madde kullanılmasına izin verilmemesi yönünde de karar alınırken, uymayanlar hakkında adli ve idari işlem yapılacağı vurgulandı.

    BATMAN’DA ORMANLARA GİRİŞ YASAKLANDI

    Batman Valiliği, piknik ve mesire yerleri dışında ormanlara girişlerin ikinci emre kadar yasaklandığını duyurdu.

    Türkiye’nin birçok bölgesinde orman yangınları sürerken, Batman Valiliği’nce kentte olası orman yangınlarına karşı tedbirler alındı. Valilikten yapılan yazılı açıklamada, “Batman ilinde oluşan meteoroloji şartları dikkate alınarak ormana giriş çıkışları kontrol altına alma ihtiyacı doğmuştur. Piknik ve mesire yerleri dışında ormana giriş çıkışlar ikinci bir emre kadar yasaklanmıştır. Orman Genel Müdürlüğü programlı çalışmalarının aksatılmaması için ormanlık sahalarda çalışan iş sahipleri kontrollü şekilde giriş çıkış yapacaktır. İş sahipleri en yakın Orman İşletme Şefliğine bilgi verecektir. Bu karar il ve ilçelerde belediyelerce köylerde ise ilçe müftülüklerince halka duyurulacaktır. Bu tedbir ve yasaklara uymayanlar hakkında 6831 Sayılı Orman Kanunu, 2872 Sayılı Çevre Kanunu, 5271 Sayılı Türk Ceza Kanunu, 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu gereği işlem yapılmasına karar verilmiştir” denildi.

    DENİZLİ’DE ORMANLARA GİRİŞ 3 AY YASAKLANDI

    Denizli’de olası yangınlara karşı il genelindeki ormanlık alanlara girişler 3 ay boyunca yasaklanarak önlem alındı.

    Denizli Valiliği’nden yapılan yazılı açıklamada, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden alınan hava tahmini raporlarında sıcaklık değerlerinin artacağı, ilerleyen günlerde oluşabilecek olağanüstü hava halleri nedeniyle, mevsimsel veya insani faktörlere dayalı olarak orman yangınlarının artabileceğinin değerlendirildiği belirtildi. Açıklamada, meydana gelebilecek yangınlara karşı 31 Temmuz’dan, 31 Ekim 2021 tarihine kadar il genelindeki ormanlık alanlara girişlerin yasaklandığı ifadelerine yer verildi.

    Açıklamada ayrıca, ormanlık alanlar ile buraların yakınında izin verilen yerlerde önceden belirlenerek ilan edilen kamp yerleri hariç, 31 Ekim tarihlerine kadar mangal, semaver, ateş yakılmasına saat 20.00’den sonra müsaade edilmeyeceği belirtildi.

    Acıpayam Belediye Başkanı Hulusi Şevkan da orman yangınlarıyla mücadele kapsamında, ilçedeki kanyona giriş çıkışların yasaklandığını duyurdu.

    NİĞDE’DE ORMANLARA GİRİŞLER YASAKLANDI

    Niğde’de, bazı ilçe ve köylerde ormanlık alanlara girişler yasaklandı. Niğde Orman Yangınları ile Mücadele Komisyonu, Vali Vekili Cemil Kılınç başkanlığında toplandı. Toplantı sonrası alınan kararlar, valilik tarafından açıklandı. Açıklamada, bazı ilçe ve köylerde ormanlık alanlara girişlerin yasaklandığı belirtilerek, şunlar kaydedildi:

    “Orman idaresince gerçekleştirilen faaliyetlerde görev alanlar, izin almak koşulu ile orman alanlarında hayvan otlatanlar, ilgili kurumların izni dahilinde faaliyette bulunanlar ve orman içi ve bitişiğinde tarımsal faaliyette bulunlar hariç olmak üzere; merkez Dündarlı Kasabası, Ulukışla ilçesi Horoz, Çiftehan, Alihoca, Maden (Karagöl Turizm Bölgesi hariç), Kılan, Darboğaz, Yeniyıldız ve Emirler Köyleri ile Çamardı ilçesi Elekgölü (Aladağlar Milli Parkı Bölgesi hariç) ve Yelatan köyleri sınırlarında bulunan ormanlık alanlara giriş çıkışlar 31.07.2021-15.09.2021 tarihleri arasında yasaklanmıştır. Orman içi ve bitişiğinde görülen duman ve yangınlar ile sabotaj ihtimaline karşı ormana giriş yapan yabancı ve şüpheli kişilerin tespiti halinde 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbar yapılması için yangına hassas bölgelerdeki muhtarlıklar ve camilerde yapılacak anonslar vasıtası ile vatandaşlar bilgilendirilecektir.”

  • Kırmızı bültenle aranan terörist yakalandı

    Kırmızı bültenle aranan terörist yakalandı

    Kırmızı bültenle aranan, Avrupa’ya kaçış hazırlığındaki PKK/KCK üyesi “Piro Karker” kod adlı Cimşit Demir, MİT’in operasyonuyla Irak’ın kuzeyinde yakalanıp Türkiye’ye getirildi.

    IRAK’ın Kandil bölgesinde PKK/KCK bünyesinde sözde bölük komutanı olarak faaliyet yürüten ve kırmızı bültenle aranan terörist Cimşit Demir, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) operasyonuyla yakalanıp, Türkiye’ye getirildi.

    Güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre; MİT, Irak’ın Kandil bölgesinde sözde PKK/KCK bünyesinde sözde bölük komutanı olarak faaliyet yürüten ve Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan ‘Piro Karker’ kod adlı Cimşit Demir’i takibe aldı. Terörist Demir’in, Irak’tan Avrupa alanına geçiş yapacağını belirlendi. Terörist, yürütülen çalışma sonucu yakalanarak Türkiye’ye getirildi.

    PKK’lı Demir’in, 2009’da Ağrı’dan örgüte katıldığı, bir süre Tendürek Dağı kırsalında faaliyet yürüttükten sonra İran üzerinden Irak kuzeyine geçtiği, örgütün Hakurk, Gare ve Kandil alanlarında faaliyet yürüttüğü belirlendi. 2014’te Irak’ın kuzeyinden Suriye’ye geçerek 1 yıl PYD/YPG saflarında faaliyet gösterdiği tespit edilen Demir’in, son olarak Kandil alanında PKK/KCK bünyesinde sözde bölük komutanı olarak görev yaptığı belirlendi.

  • Altın fiyatları güne yükselişle başladı

    Altın fiyatları güne yükselişle başladı

    29 Temmuz Perşembe günü altın fiyatlarında genel olarak bir yükseliş hakim. Altının Gram fiyatı güne hafif bir düşüşle başlamasının ardından şu an itibariyle 499 liradan işlem görüyor. Çeyrek altın ise dün günü 809 ile kapatırken, bu sabah itibariyle kapanış seviyesinin yüzde 0,45 üzerinde 815 TL ile güne başladı. Dün sınırlı da olsa Ons altın ve dolar kurundaki yükselişe paralel olarak, Gram altın da değer kazandı. İşte 29 Temmuz anlık altın fiyatları…


    29 Temmuz altın fiyatları, birçok kişi tarafından düzenli olarak merak ediliyor. Gram altın fiyatı bugün güne hafif bir düşüşle başlamasının ardından ilerleyen saatlerde değer kazandı. Aynı dakikalarda çeyrek altın 819 TL’den, Cumhuriyet Altını ise 3 bin 335 TL’den alıcı buluyor. Altının ons fiyatı ise bir önceki kapanış seviyesinin yüzde 0,44 üzerinde 1.814 dolardan işlem görüyor. Peki, 29 Temmuz altın fiyatları ne kadar oldu?

    Analistler, dün açıklanan ABD Merkez Bankası (FED) faiz kararı öncesinde altının ons fiyatında alış ağırlıklı bir seyrin hakim olduğunu, Fed’den varlık alımının azaltılmasına ilişkin yapılacak sözle yönlendirmelerin oynaklığı artırabileceğini bildirmişti.

    Teknik açıdan altının ons fiyatında 1.810 ve 1.830 doların direnç konumunda olduğunu kaydeden analistler, olası düşüşlerde 1.780 dolar desteğinin takip edileceğini ifade etti.

    Altın Fiyatları

    Gram Altın ne kadar?

    Güne 496,90 ile başlayan Gram Altın, bugün itibarıyla %0,56 artışla 499,44’dan işlem görüyor. Dün Gram Altın, günü 497,26 seviyesinde kapattı.

    Çeyrek Altın ne kadar?

    Güne 815,23 ile başlayan Çeyrek Altın, bugün itibarıyla %0,57 artışla 819,41’dan işlem görüyor. Dün Çeyrek Altın, günü 809,50 seviyesinde kapattı.

    Yarım Altın ne kadar?

    Güne 1.630,45 ile başlayan Yarım Altın, bugün itibarıyla %0,51 artışla 1.637,83’dan işlem görüyor. Dün Yarım Altın, günü 1.618,81 seviyesinde kapattı.

    Tam Altın ne kadar?

    Güne 3.228,02 ile başlayan Tam Altın, bugün itibarıyla %0,56 artışla 3.244,44’dan işlem görüyor. Dün Tam Altın, günü 3.228,84 seviyesinde kapattı.

    Cumhuriyet Altını ne kadar?

    Güne 3.320,02 ile başlayan Cumhuriyet Altını, bugün itibarıyla %0,55 artışla 3.336,59’dan işlem görüyor. Dün Cumhuriyet Altını, günü 3.331,00 seviyesinde kapattı.

    Ata Altın ne kadar?

    Güne 3.320,02 ile başlayan Ata Altın, bugün itibarıyla %0,53 artışla 3.335,70’dan işlem görüyor. Dün Ata Altın, günü 3.348,28 seviyesinde kapattı.

    Ziynet Altın ne kadar?

    Ziynet Altın bugün itibariyle alış fiyatı 3.166,46 TL, satış fiyatı 3.228,84 TL.

  • Merkez Bankası enflasyon tahminini açıkladı

    Merkez Bankası enflasyon tahminini açıkladı

    Merkez Bankası, 2021 yıl sonu için yüzde 12,2 olan enflasyon tahminini yüzde 14,1 olarak yukarı yönlü güncelledi.

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, “Enflasyon Raporu 2021-III”ün tanıtımı amacıyla bir sunum gerçekleştiriyor.

    Kavcıoğlu’nun konuşmasından satır başları;

    “Küresel ekonomi aşılama faaliyetlerinin yanı sıra para ve maliye politikalarının etkisiyle devam ediyor.

    Emtia fiyatlarındaki artış ile enflasyon artıyor.

    Öncü göstergeler iktisadi faaliyetin yılın ikinci çeyreğinde gücünü koruduğunu gosteriyor.

    Salgın tedbirlerinin kaldırılması iktisadi faaliyeti destekliyor.

    İkinci çeyrekte büyüme oldukça yüksek bir oranda seyredecek.

    İstihdamdaki artış hizmetler sektöründe daha belirgin olmak üzere devam edecek.

    Cari işlemler dengesi ikinci çeyrekten itibaren iyileşmeye başladı.

    İhracattaki güçlü artış eğiliminin yanı sıra turizm faaliyetlerinin canlandırılmasıyla yılın geri kalanında cari işlemler hesabının fazla vermesini bekliyoruz.

    Sıkı para politikası duruşu, oynaklıklara karşı tampon işlevi görüyor.

    ENFLASYON TAHMİNİ YÜZDE 14,1 OLARAK YUKARI YÖNLÜ GÜNCELLENDİ

    Enflasyonun 2021 sonunda yüzde 14,1 olarak gerçekleşeceği öngörülmektedir.

    Enflasyon yılın son çeyreğinde belirgin şekilde düşecek.

    Politika duruşu enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar sürecek.

    Enflasyon son çeyrekte yavaşlama eğilimine girecek.

    Politika duruşu enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar devam edecek.”

    KISA VADELİ DIŞ BORÇ İSTATİSTİKLERİNDE REVİZYON

    “Kısa vadeli dış borç istatistiklerinde revizyon yapacağız. Brüt dış borç uluslararası yatırım pozisyonu ödemeler dengesi revizyon kapsamında en önemli geliştirme vadeli ihracat alacak ve borçların firmalardan doğrudan raporlama yoluyla derlenmesi olacak.

    Reel sektörün dış finansman ihtiyacına yönelik değerlendirmeye katkı sağlayacak. Sonuçları 19 Ağustos’ta kısa vadeli dış borç istatistikleriyle birlikte paylaşacağız.”

    Merkez Bankası, 2022 yıl sonu için yüzde 7,5 olan enflasyon tahmini yüzde 7,8 olarak revize etti, 2023 enflasyon tahmini ise yüzde 5 olarak korudu.

    Bir önceki Enflasyon Raporu’nda, enflasyonun 2021 sonunda orta noktası yüzde 12,2 olmak üzere, yüzde 10 ile yüzde 14,4 aralığında gerçekleşeceği öngörülmüştü.

  • ByLock’un lisans sahibi tutuklandı

    ByLock’un lisans sahibi tutuklandı

    Terör örgütü FETÖ’nün haberleşme programı ByLock’un kurucusu David Keynes’in (Alpaslan Demir) Haziran ayında Türkiye’ye gelerek teslim olduğu ve tutuklandığı ortaya çıktı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Keynes hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı. İddianamede Keynes hakkında ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçundan 15 yıla kadar hapis isteniyor.

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında ByLock’un lisans sahibi David Keynes hakkında 17 Aralık 2020’de yakalama emri çıkartılmıştı. FETÖ’nün şifreli haberleşme programı ByLock’un lisans sahibi David Keynes’in 9 Haziran’da İstanbul’a gelerek teslim olduğu ve sevk edildiği hakimlikçe tutuklandığı ortaya çıktı. Peki, David Keynes kimdir? ByLock’un lisans sahibi David Keynes hakkında bilinenler…

    David Keynes, yüksek lisans eğitimi için ABD’ye gittikten sonra vatandaşlık alıp ismini değiştiren bir Türk. Amerikan pasaportundaki adı, David Keynes. Verdiği bilgilere göre 1973’te Türkiye’de dünyaya gelen David Keynes, babasının 13 yaşında Türk vatandaşlığına geçtiğini ifade ediyor. Annesi ise Giresunlu. Keynes, çocukluğunun geçtiği Ankara’da, lise yıllarında Gülen cemaatine bağlı FEM Dershanesi’ne gitmiş

    Bu sırada Işık Evi’nde kalmış. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okuduktan sonra 2001’de yüksek lisans eğitimi için ABD’ye gitmiş.

    Aynı okulda üniversite öğrencisi olan (gerçek adını gizlediği) ‘Tilki’ lakaplı Türk arkadaşıyla tanışmış. ‘Tilki’ ile 2003-2004 yılları arasında Oregon eyaletine bağlı Portland şehrinde aynı evde kalmış.

  • 3. dozda tartışmayı bitirecek çalışma

    3. dozda tartışmayı bitirecek çalışma

    Ankara Şehir Hastanesi’nde Turkovac-Coronovac 3’üncü doz klinik çalışmasını yürüten ekipten Doç. Dr. Orhan Küçükşahin, “Tüm dünyanın merakla beklediği ‘3’üncü- 4’üncü doz aşı gerekecek mi?’ sorusunun cevabını bu çalışma kısmi olarak verecek. Şu anda Türkiye’de 3’üncü doz aşılama, belli yaş gruplarında belli kesimlerde açıldı. Buradaki amaç, daha genç bireylerde 3’üncü doz aşılamanın da etkinliğini değerlendirmek. Ne kadar çabuk bunun cevabını verebilirsek önümüzdeki günlerde en azından 3’üncü doz aşılarla ilgili tartışmalı kısımların önüne geçmiş oluruz” dedi.

    Sağlık Bakanlığı, Kayseri Erciyes Üniversitesi’nce geliştirilen ve Faz-3 çalışmaları devam eden yerli Covid-19 aşısı Turkovac ile Çinli Sinovac firması tarafından geliştirilen Coronovac üzerinde 3’üncü doz klinik çalışması başlattı. Ankara Şehir Hastanesi’nde gerçekleştirilen çalışma ile 2 aşının 3’üncü doz etkinlik düzeyleri karşılaştırılacak ve tüm dünyada tartışılan 3’üncü doz-4’üncü doz gerekliliği bilimsel verilerle ortaya koyulacak. Çalışmaya 2 doz Sinovac aşısı yapılıp, 2’nci dozun üzerinden 90 gün geçen 18-59 yaş arası 220 gönüllü alınıyor.

    ‘3’ÜNCÜ DOZ ETKİNLİĞİNİ DEĞERLENDİRME ARAŞTIRMASI’

    Çalışmayı yürüten ekipte yer alan Doç. Dr. Orhan Küçükşahin, 1 haftadır süren çalışmaya ilişkin DHA’ya açıklama yaptı. Küçükşahin, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı desteğinde çalışmayı yürüttüklerini belirterek, “Tüm dünyanın merakla beklediği özellikle ‘3’üncü doz- 4’üncü doz aşı gerekecek mi?’ sorusunun cevabını kısmi olarak verecek bu çalışma. Aynı zamanda Turkovac ile Sinovac aşısını birbiriyle hem kıyaslama hem de 3’üncü doz etkinliğini değerlendirme araştırması yapmaktayız. 18-59 yaş arası sağlıklı gönüllüler katılabilir. Çok ağır hastalığı olmayan, gebe olmayan ve Covid geçirmeyen vatandaşlarımızı 3’üncü doz aşı çalışmasına bekliyoruz” dedi.

    ‘CİDDİ YAN ETKİYLE KARIŞLAŞILMADI’

    Turkovac ve Sinovac’ın benzer yapıda aşılar olduğunu vurgulayan Küçükşahin, “Şu anda Türkiye’de 3’üncü doz aşılama, belli yaş gruplarında belli kesimlerde açıldı. Buradaki amaç, daha genç bireylerde 3’üncü doz aşılamanın da etkinliğini değerlendirmek. Biz yaklaşık 1 haftadır aktif olarak gönüllü kabul ediyoruz ve hızlı bir şekilde çalışmamız devam ediyor. Uygun sayıya ulaştığımızda hızlı bir şekilde çalışmamızı sonlandırmayı düşünüyoruz. Şu anda herhangi bir yan etki görmedik. Biz Sinovac kullanırken ilk başta da ciddi bir yan etkiyle karşılaşmadık. Aynı şekilde Turkovac çalışma grubunda da ciddi bir yan etkiyle karşılaşılmadı” diye konuştu.

    ‘TARTIŞMALI KISIMLARIN ÖNÜNE GEÇMİŞ OLURUZ’

    Çalışmayı hızlıca bitirmeyi amaçladıklarını belirten Doç. Dr. Küçükşahin, “Biz ne kadar çabuk bunun cevabını verebilirsek önümüzdeki günlerde en azından 3’üncü doz aşılarla ilgili tartışmalı kısımların önüne geçmiş oluruz. Mutlaka aşılanmamız lazım çünkü aşılanmamış her birey virüsün yaygınlaşması ve mutasyona uğramasına neden olacaktır. Bu aşamada elimizdeki mevcut aşıların etkisiz hale gelmemesi çok önemli. Tüm toplumumuzun hızlı bir şekilde aşılanması gerekiyor” dedi.

  • Aşı zorunlu olmalı mı? Bilim Kurulu üyesinden net yanıt

    Aşı zorunlu olmalı mı? Bilim Kurulu üyesinden net yanıt

    Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, kendi merkezlerinde test pozitiflik oranının yüzde 10’a ulaştığını söyleyerek, böyle giderse sağlık sisteminin zorlanacağını söyledi. Aşıların ölüm ve ağır hastalıktan korumada son derece etkili olduğunu vurgulayan Yavuz, aşı zorunlu olmalı mı tartışmalarına net yanıt verdi:

    “Öğretmenler, sağlık çalışanı gibi belli meslek gruplarında kesinlikle zorunlu olmalı. Sosyal ortamlara girmek isteyenlere de ya aşı kartı, ya da son 48 saatte yapılmış negatif sonuçlu PCR testini gösterme şartı getirilmeli. Zaten restoran sahipleri de bunu istiyor. Bu artık bireysel tercih olamaz, toplumun her şeyi buna bağlı. Kapanmalar, büyük ekonomik kayıplar yaşadık, okulları açamadık. Eylül’de aynı noktaya geri dönebiliriz.”

    Günlük pozitif vaka sayısının 20 binlere dayandığı bu günlerde bayram sonrası etkinin henüz bu sayılara yansımadığı, çok hızlı yayılan Delta varyantı nedeniyle önümüzdeki günlerde bu sayının da katlanacağı konuşulurken, iki doz aşısını tamamlayanların oranı ise halen yüzde 50’ye dahi ulaşmadı. Böyle giderse Temmuz-Ağustos aylarının çok sıkıntılı geçebileceğini ve özellikle Delta varyantın hızının kesilebilmesi için iki doz aşılamanın ve kişisel korunmayı sürdürmenin daha da önem kazandığını söyleyen Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, Demirören Haber Ajansı’na önemli açıklamalarda bulundu. Hem İstanbul’da hem de ülke genelinde ciddi bir artış olduğunu belirten Prof. Dr. Yavuz, “Hem test pozitiflik oranında hem başvuru sayısında ciddi artış var. Bizim kendi merkezimizde test pozitiflik oranı yüzde 10’u buldu neredeyse. Çok yüksek bir oran bu. Herkesin, özellikle aşısız olanların, kalabalık ortamlara girmemesini, iki doz aşısı tamamlanana kadar özellikle kapalı ortamlarda bulunmamasını tavsiye ediyorum” dedi.

    “İKİ DOZ AŞIDA YÜZDE 25’İ BULAN ÜLKELERDE BİLE ÖLÜMLER AZALDI”

    En az yüzde 25 oranında iki doz aşılamayı tamamlamış olan ülkelerde ölüm oranlarının dramatik bir şekilde düştüğünü vurgulayan Prof. Dr. Yavuz, “Mesela Delta pikini bizden önce yaşayan İngiltere’de vaka sayıları 50 binleri buldu. Ama ölüm oranları gerçekten çok çok düşük. Türkiye’de çift doz aşılanma oranı eğer yüzde 50 olsaydı, daha rahat olabilirdik. Ama şu anda yüzde 25’lerdeyiz. O kadar rahat olamıyorum, yani sistem zorlanmaz, hastanelerde sıkıntı yaşamayız diyemiyorum maalesef. O nedenle Temmuz-Ağustos boyunca aşılanmanın yanı sıra bireysel önlemlerin de çok önemli olduğunu düşünüyorum. Delta’ya etki edebilmesi için herkesin iki doz aşısını olması gerekiyor. Aşılar çok çok etkili. En en önemlisi de ağır hastalığı ve ölümleri engellemekti ve yüzde 90’lara varan etkinliği var bu konuda aşıların” şeklinde konuştu.

    “SADECE İNGİLTERE’DE AŞILAR 30 BİN ÖLÜM, 8 MİLYON HASTANE YATIŞINI ÖNLEDİ”

    Sadece İngiltere’de aşılanma sayesinde 30 bin kişinin hayatının kurtulduğunu söyleyen Prof. Dr. Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aşılar 30 bin ölümü engellemiş durumda İngiltere’de. Bu inanılmaz bir rakam. Yine 8 milyon hastaneye yatışı engellemiş. Yani aşılar etkisiz diyebilmek için ya çok cahil olmak gerekiyor, ya da en iyi niyetle konuyu hiç bilmemek gerekiyor. Aşıların hepsi etkili. İngiltere’de mesela Şubat Mart’ta yaşanan pikte, günlük 1000’in üzerinde ölüm oluyordu, şu anda günde 50-60 ölüm oluyor en fazla, ki aynı vaka sayılarına rağmen. Bu tamamen aşılanmanın farkı. Yine İsrail’de, günlük vaka sayısı çok yükselmedi. İngiltere’den daha fazla aşılama yaptı İsrail. Günlük vaka sayıları 10 binlere çıkarken o kadar düşük nüfusuna rağmen; şu anda 2 bin civarı bu sayı ve hastalananlar da genellikle küçük yaş grubu. Yine ölüm oranları da çok düşük, 1 kişi falan ölüyor şu anda İsrail’de.”

    “AŞI KARTI YA DA NEGATİF PCR ZORUNLULUĞU OLMALI”

    Elimizde etkili aşılar olduğu halde iki doz aşılanma oranlarında istediğimiz noktaya ulaşamadığımızı söyleyen Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, aşı zorunlu olmalı mı tartışmalarına da kesin bir dille yanıt verdi. Prof. Dr. Yavuz şunları söyledi: “Herkesin aşılı olmasını istiyoruz, gerçekten bunu ikna ederek yapmak en güzeli. Ama şu anda acil bir durum var. Delta çok bulaşıcı ve elimizde aşı da var. Bu nedenle hızla bizim aslında aşılanmayı artırmamız gerekiyor. Belli meslek gruplarında aşının zorunlu olması gerektiğini düşünüyorum ben. Öğretmenler, sağlık çalışanları gibi… Bunlarda kesinlikle zorunlu olması lazım. Sosyal ortamlarda bulunmak isteyenler için ise diyelim ki toplantı yapacak, kongre yapacak, konser yapacak ya da restoranlara girecek, ki Türkiye’de zaten restoran sahipleri de bunu istiyor, ya aşı kartını ya da son 48 saatte yapılmış negatif sonuçlu PCR testini gösterme zorunluluğu olacak. Ancak bu şekilde toplu ortamlara girebilmeliler. Şu aşamada biz bu önlemleri almazsak yine Eylül geldiği zaman okulu nasıl açacağız diye kara kara düşünüyor olacağız. Bireysel özgürlük olarak düşünülemez artık bu. Çünkü toplumun her şeyi buna bağlı. Belli yerlerin kapatılması gerekiyor, çok büyük ekonomik kayıplar oldu, okulları açamıyoruz.”

    “OKULLARDA HIZLI TESTLERLE SÜREKLİ TARAMA YAPILMALI”

    Ne olursa olsun bu yıl artık eğitimin kesin olarak devam etmesi gerektiğini vurgulayan Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yavuz, bunun için gereken şartları da şöyle sıraladı: “Bir, hızla aşı olması lazım toplumun. Diğeri de okullarda hızlı testlerle sürekli olarak tarama yapmak gerekli. Ayrıca altyapı olanaklarının düzeltilmesi gerekiyor. Yani havalandırma olanakları kötü olan okullarda bunun düzeltilmesi gerekiyor. Bu üçünü aynı anda yapmazsak, eğitimi başlatalım diye tutturursak da devam ettirmemiz mümkün değil. Bunu da şu anda, tam yaz aylarındayken, şimdiden yapmamız gerekiyor bu hazırlıkları.”

    “ÜÇÜNCÜ DOZ İHTİYACI ANTİKORLARIN DÜŞÜŞ SÜRESİYLE İLGİLİ”

    Kovid aşılarında şu an için nötralizan antikor titresi yani virüsle savaşan antikor miktarının koruyuculuğu belirlediğinin bilindiğini anlatan Prof. Dr. Yavuz, bu antikor düzeyinin zamanla düşmesi ya da bazı kişilerde baştan düşük olması nedeniyle aşıda ek dozların konuşulduğunu anlatarak “Ne kadar iyi bir nötralizan antikor titreniz varsa o kadar güzel korunuyorsunuz. Yüzde yüz doğru olmamakla birlikte, şu andaki verilerle bunu görüyoruz. Fakat antikor titreleri, belli kişilerde düşük olabiliyor, örneğin çok ileri yaş olanlarda. Zaman geçtikçe de düşüyor, bunu da biliyoruz. mRNA aşılarında başta çok yüksek olduğu için, biraz daha uzun sürüyor bu düşüş. (CoronaVac gibi inaktif aşılarda ise titreler baştan biraz daha az olduğu için, daha kısa sürede düşüş yaşanabiliyor.) Bu nedenlerle ek dozların gerekebileceği ortaya çıktı aslında. Ama ne zaman yapmamız gerekiyor, bu sıkıntılı şu an. mRNA aşılarının koruyuculuğunun 9-12 ay gibi sürdüğü düşünülüyor. İsrail’deki veriler de bunu gösteriyor. Zira iki doz aşısının üzerinden 6 ay geçmemişlerde ya da gençlerde çok daha iyi bir yanıt gözlenirken, yaşlılarda ve aşının üstünden 6 ay geçmiş kişilerde antikorlarda düşme görüyorsunuz. Bağışıklık sisteminde sıkıntı olanlarda biraz daha erken, belki 9 ay gibi gerekebilir. Çalışmalar yapılıyor şu anda üçüncü dozlarla ilgili sonuçları da göreceğiz. Ama tahminim mRNA aşılarında, normal insanlarda 9-12 ay gibi olacak üçüncü doz. Yaşlılarda vb ise daha erken gerekebilir.” dedi.

    “SİNOVAC’TA İSTEYEN ÜÇÜNCÜ DOZUNU DA SİNOVAC İLE YAPTIRABİLİR”

    Türkiye’de ilk uygulanan aşı olan Sinovac ile ilgili Çin’de yaklaşık 500 kişi ile yapılan üçüncü doz çalışmalarının sonuçlarına da değinen Prof. Dr. Serap şimşek Yavuz, sözlerini şöyle noktaladı: “Bizim ilk uygulamaya başladığımız Sinovac’ın Coronavac aşısı, inaktif virüs aşısı biliyorsunuz. Bu aşı da hastaneye yatış ve ölümleri azaltmada çok etkili oldu. Mesela sağlık çalışanlarında her ay onlarca kayıp yaşıyorduk. Gerçekten dramatik bir düşüş yaşandı, birkaç kişi kaybettik aşıdan sonra, tam aşılı olmayan kişilerdi onlar da. CoronaVac’taki sıkıntı şuydu, daha kısa dönemde ek dozlara ihtiyaç duyulacağını düşünüyorduk. Çünkü başlangıçtaki antikor seviyesi çok yüksek olmayınca, daha kısa sürede ek dozlara ihtiyacı oluyor. Bu konuda yapılan bir çalışmada da 6 aydan sonra yine inaktif aşı ile yapılan ek dozların, antikor seviyesini oldukça yükselttiği, ilk iki doz aşılamadan sonra çıkan antikor seviyesinden daha yüksek düzeye çıktığı gösterildi. Dolayısıyla üçüncü doz olarak CoronaVac tercih edenler olabilir, bunun da antikor seviyesini artıracağını görmüş olduk bu çalışmayla.”

  • Araştırma: Çin aşısının 3.dozu ne kadar etkili?

    Araştırma: Çin aşısının 3.dozu ne kadar etkili?

    Türkiye’de kullanılan Sinovac aşısının üçüncü dozu ile ilgili yeni bir araştırma yayımlandı. Çin’de yapılan araştırmada, ikinci dozdan yaklaşık altı ay sonra üçüncü doz Sinovac’ın aşısını olan kişilerin 28 gün içerisinde antikor seviyelerinin 3 ila 5 kat arttığı ortaya çıktı.

    Koronavirüsün ortaya çıkan varyantlarının ardından güçlendirici üçüncü doz uygulamaları başlarken Çinli şirket Sinovac tarafından geliştirilen CoronaVac aşısının üçüncü dozu ile ilgili araştırma yayımlandı.

    Çin’de yapılan çalışmada, Sinovac’ın aşısından iki doz olan kişilerin antikor seviyelerinin yaklaşık altı ay sonra düştüğü aktarılırken, üçüncü doz aşının ardından antikor seviyesinin yükseldiği belirtildi.

    540 KİŞİ İNCELENDİ

    İki doz aşı olmuş 540 kişiye üçüncü doz aşı ve plasebo verilerek gerçekleştirilen çalışmada, ikinci dozdan yaklaşık altı ay sonra üçüncü doz Sinovac aşısı olan katılımcıların, 28 gün sonra antikor seviyelerinde yaklaşık 3-5 kat artış görüldüğü aktarıldı.

    18-59 yaşları arasındaki sağlıklı yetişkinlerden alınan kan örnekleri üzerine yapılan çalışmada, iki doz aşı olan kişilerin İki hafta sonra yüzde 16,9, dört hafta sonra ise yüzde 35,2 düzeyinde antikora sahip olduğunun tespit edildiği bildirildi.

    Araştırmada, bir aşının hastalığı önleyebilmesi için antikor düzeylerinin eşiği henüz tam olarak çözülemediği için, antikorlardaki düşüşün aşının etkinliğini nasıl etkileyeceğinin belirsiz olduğunun altı çizildi.

    Araştırmacılar, çalışmada antikorların daha bulaşıcı varyantlara karşı etkisinin test edilmediğini ve üçüncü doz aşıdan sonra antikor süresini değerlendirmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu sözlerine ekledi.

  • 22 milyon neden aşı olmuyor?

    22 milyon neden aşı olmuyor?

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın henüz ilk doz aşısını olmamış 22 milyonu aşkın kişi olduğunu söylemesinin ardından akıllara, “Bu kişiler neden aşı olmak istemiyor” sorusu geldi. 3’ü Bilim Kurulu üyesi 4 profesör bu soruyu yanıtladı… İşte aşı karşıtlarının kullandığı en yaygın 10 bahane…

    Pandemiyle mücadelede en büyük zorluk aşı karşıtlığı. Bu durum aşılama hızının düşmesine ve dolayısıyla salgının daha da uzamasına neden oluyor. Türkiye’de hala 22.2 milyon kişi aşısını olmadı.

    Hürriyet gazetesinden Meltem Özgenç, bilim insanları Prof. Dr. Sema Kultufan Turan, Prof. Dr. Necmettin Ünal, Prof. Dr. Levent Akın ve Prof. Dr. Tevfik Özlü’ye 22 milyon insanın neden aşı olmadığını sordu.

    “AŞI KARŞITLARINA İNANIYORLAR”

    Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sema Kultufan Turan: Ülkede aşı karşıtı olan pek çok insan var. Bilimsel bir dayanakları yok ama konuşup toplumu sıkıntıya sokuyor ve şüpheye düşürüyorlar. Aşı ile korunmanın çok önemli olduğunu yoğun bakım ihtiyacının azalmasından anlayabiliyoruz. Ancak kişisel önlemleri bırakırsak, bu pandemi sürecinden kurtulmamız mümkün olmayacak.

    “RANT İÇİN KAFA KARIŞTIRIYORLAR”

    Ankara Üniversitesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Necmettin Ünal: Bu konuyu iki ayrı başlıkta incelemek lazım. Aşı karşıtlığının propagandasını yapanlar ve aşı karşıtı olmayan ama bunlardan etkilenip kafası karışıp kararsız olanlar. Aşı karşıtı olanlar ‘Covid-19 diye bir hastalık yok’ diyorlar. ‘RNA virüsüne karşı aşı olamaz’ tezini savunuyorlar. Aşının etkisiz olduğunu söylüyorlar. ‘Aşının çok fazla komplikasyonu var’ diyorlar. Bu insanların sayısı az ama bu az sayıdaki kişiler içinde maalesef doktorlar da var.

    İlk önce burayı çözümlememiz gerekiyor. Bu 100-150 kadar kişi niye aşı karşıtı kampanyalar yapıyorlar? 23 milyon bunlardan niye etkileniyor? Bu işi çözmek istiyorsak öncelikle gayrı bilimsel, gayrı kanuni, gayrı ahlaki halk sağlığına zarar verenlerin, bundan ne çıkarları olduğunu net olarak ortaya koymak lazım. Çoğu rant, popülaritesini arttırmak, müşteri profilini genişletmek ya da ilaç dışı maddelerin pazarlanmasını yapmak için aşı karşıtlığı yapıyor. Bunlar kendi rantları için halkın kafasını karıştırıyorlar.,

    “KOMPLO TEORİLERİ CAZİP GELİYOR”

    Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Levent Akın: Bu kişiler komplo teorilerinin etkisi altında kalıyorlar. Yok aşı kısırlık yapıyor, çip takıyorlar, yabancı ajanlar devrede, aşı olanların beyninde hasar oluyor, kalp hastalığına neden oluyor gibi say say bitmeyen bilimsellikten uzak tevatürlere inanmak istiyorlar. Bu hastalıkla mücadele etmenin en önemli yolu aşı olmak. Sıkıntılı günlere dönmemek için maske, mesafe, hijyen ve aşı kurallarını uygulamalıyız. Uygulamalıyız ki virüs bulaşacak yer bulamasın ve kaybolsun. Ancak vaka sayıları hızla artıyor. Bu da tedbirlerin yeterince uygulanmadığını gösteriyor. Kurban bayramının etkisini de henüz görmedik.

    “‘GENCİM, COVID’İ YENERİM’ DİYEN VAR”

    Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü: Aşı olmak istemeyenleri iki kategoride ele almak lazım. Bunların bir kısmı aşı karşıtlığı denilen bir kategori. Burada bir güvensizlik söz konusu. Aşı ile zarar görebileceklerini düşünüyorlar. Kanıta, bilgiye dayanmaksızın komplo teorilerine dayanıyorlar. Bu bizde çok fazla değil.

    Türkiye’de diğer aşılara bakacak olursak aşılanma oranı çok yüksek. COVID-19 aşısının düşük oranda olmasının nedeni tereddütlerin olması. Örneğin hangi aşıyı olsam, Türk aşısı çıkınca onu mu olsam, alerjim var dokunur mu, gibi sorular var insanların kafasında. Bu da bazı kişilerin aşıya mesafeli olmasına neden oluyor. Bu tereddütlerin artık ortadan kalkması lazım. Çünkü dünya nüfusunun yüzde 30’u aşılanmış durumda.

    Burada yapılması gereken bilgilendirme ve aşının etkinliği ile ilgili verilerin paylaşılması. Bir başka grup da kendilerini güvende hissedenler. ‘Ben topluma karışmıyorum, bana bir şey olmaz ya da gencim hasta olsam da yenebilirim’ diye düşünenler var. İhmalkar olanlar da bulunuyor. Aşı olmak istiyor ama fırsat bulup bir türlü aşılamaya gitmeyenler var. İkinci doz aşısını olmayanların bu kişilerden oluştuğunu düşünüyorum. Eğitim ve sosyal durum da etkili tabii ki. Hala dünyanın düz olduğuna inanan bir kesim var sonuçta. Her bir kategoriye yaklaşım farklı olmalı.

    İŞTE EN YAYGIN 10 BAHANE

    • COVID-19’a inanmıyorlar.
    • Aşının etkisiz olduğunu düşünüyorlar.
    • Yan etkilerden korkuyorlar.
    • Aşıyla çip takıldığını düşünüyorlar.
    • Aşının kısırlık yaptığına inanıyorlar.
    • Yabancı ajanların devrede olduğunu söyleyen var.
    • Türk aşısını bekliyorlar.
    • Alerji yapabilir diye korkuyorlar.
    • İhmalkar olanlar var.
    • “Bana bir şey olmaz” diyorlar.
  • Aşı yaptırmayanların sayısını açıkladı

    Aşı yaptırmayanların sayısını açıkladı

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, dün toplam 1 milyon 367 bin 872 doz aşı uygulandığını, ilk doz aşısını henüz yaptırmayanların sayısının 22 milyon 344 bin 407’ye indiğini açıkladı.

    Sağlık Bakanı Koca, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, aşılama çalışmalarına ilişkin bilgi verdi.

    AŞI OLMAYANLARIN SON SAYISI AÇIKLANDI

    Bakan Koca, “Aşıda 26 Temmuz: Toplam 1 milyon 367 bin 872 doz aşı uygulandı. İlk doz aşısını yaptıranların sayısı 244 bin 868. İkinci doz aşısını yaptıranların sayısı 910 bin 136. Üçüncü doz aşısını yaptıranların sayısı 212 bin 868. İlk doz aşısını henüz yaptırmayanların sayısı 22 milyon 344 bin 407’e indi” dedi.

    22 MİLYON KİŞİ NEDEN AŞI OLMUYOR?

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın henüz ilk doz aşısını olmamış 22 milyonu aşkın kişi olduğunu söylemesinin ardından akıllara, “Bu kişiler neden aşı olmak istemiyor” sorusu geldi. 3’ü Bilim Kurulu üyesi 4 profesör bu soruyu yanıtladı… İşte aşı karşıtlarının kullandığı en yaygın 10 bahane…

    Pandemiyle mücadelede en büyük zorluk aşı karşıtlığı. Bu durum aşılama hızının düşmesine ve dolayısıyla salgının daha da uzamasına neden oluyor. Türkiye’de hala 22.2 milyon kişi aşısını olmadı.

    Hürriyet gazetesinden Meltem Özgenç, bilim insanları Prof. Dr. Sema Kultufan Turan, Prof. Dr. Necmettin Ünal, Prof. Dr. Levent Akın ve Prof. Dr. Tevfik Özlü’ye 22 milyon insanın neden aşı olmadığını sordu.

    “AŞI KARŞITLARINA İNANIYORLAR”

    Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sema Kultufan Turan: Ülkede aşı karşıtı olan pek çok insan var. Bilimsel bir dayanakları yok ama konuşup toplumu sıkıntıya sokuyor ve şüpheye düşürüyorlar. Aşı ile korunmanın çok önemli olduğunu yoğun bakım ihtiyacının azalmasından anlayabiliyoruz. Ancak kişisel önlemleri bırakırsak, bu pandemi sürecinden kurtulmamız mümkün olmayacak.

    “RANT İÇİN KAFA KARIŞTIRIYORLAR”

    Ankara Üniversitesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Necmettin Ünal: Bu konuyu iki ayrı başlıkta incelemek lazım. Aşı karşıtlığının propagandasını yapanlar ve aşı karşıtı olmayan ama bunlardan etkilenip kafası karışıp kararsız olanlar. Aşı karşıtı olanlar ‘Covid-19 diye bir hastalık yok’ diyorlar. ‘RNA virüsüne karşı aşı olamaz’ tezini savunuyorlar. Aşının etkisiz olduğunu söylüyorlar. ‘Aşının çok fazla komplikasyonu var’ diyorlar. Bu insanların sayısı az ama bu az sayıdaki kişiler içinde maalesef doktorlar da var.

    İlk önce burayı çözümlememiz gerekiyor. Bu 100-150 kadar kişi niye aşı karşıtı kampanyalar yapıyorlar? 23 milyon bunlardan niye etkileniyor? Bu işi çözmek istiyorsak öncelikle gayrı bilimsel, gayrı kanuni, gayrı ahlaki halk sağlığına zarar verenlerin, bundan ne çıkarları olduğunu net olarak ortaya koymak lazım. Çoğu rant, popülaritesini arttırmak, müşteri profilini genişletmek ya da ilaç dışı maddelerin pazarlanmasını yapmak için aşı karşıtlığı yapıyor. Bunlar kendi rantları için halkın kafasını karıştırıyorlar.,

    “KOMPLO TEORİLERİ CAZİP GELİYOR”

    Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Levent Akın: Bu kişiler komplo teorilerinin etkisi altında kalıyorlar. Yok aşı kısırlık yapıyor, çip takıyorlar, yabancı ajanlar devrede, aşı olanların beyninde hasar oluyor, kalp hastalığına neden oluyor gibi say say bitmeyen bilimsellikten uzak tevatürlere inanmak istiyorlar. Bu hastalıkla mücadele etmenin en önemli yolu aşı olmak. Sıkıntılı günlere dönmemek için maske, mesafe, hijyen ve aşı kurallarını uygulamalıyız. Uygulamalıyız ki virüs bulaşacak yer bulamasın ve kaybolsun. Ancak vaka sayıları hızla artıyor. Bu da tedbirlerin yeterince uygulanmadığını gösteriyor. Kurban bayramının etkisini de henüz görmedik.

    “‘GENCİM, COVID’İ YENERİM’ DİYEN VAR”

    Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü: Aşı olmak istemeyenleri iki kategoride ele almak lazım. Bunların bir kısmı aşı karşıtlığı denilen bir kategori. Burada bir güvensizlik söz konusu. Aşı ile zarar görebileceklerini düşünüyorlar. Kanıta, bilgiye dayanmaksızın komplo teorilerine dayanıyorlar. Bu bizde çok fazla değil.

    Türkiye’de diğer aşılara bakacak olursak aşılanma oranı çok yüksek. COVID-19 aşısının düşük oranda olmasının nedeni tereddütlerin olması. Örneğin hangi aşıyı olsam, Türk aşısı çıkınca onu mu olsam, alerjim var dokunur mu, gibi sorular var insanların kafasında. Bu da bazı kişilerin aşıya mesafeli olmasına neden oluyor. Bu tereddütlerin artık ortadan kalkması lazım. Çünkü dünya nüfusunun yüzde 30’u aşılanmış durumda.

    Burada yapılması gereken bilgilendirme ve aşının etkinliği ile ilgili verilerin paylaşılması. Bir başka grup da kendilerini güvende hissedenler. ‘Ben topluma karışmıyorum, bana bir şey olmaz ya da gencim hasta olsam da yenebilirim’ diye düşünenler var. İhmalkar olanlar da bulunuyor. Aşı olmak istiyor ama fırsat bulup bir türlü aşılamaya gitmeyenler var. İkinci doz aşısını olmayanların bu kişilerden oluştuğunu düşünüyorum. Eğitim ve sosyal durum da etkili tabii ki. Hala dünyanın düz olduğuna inanan bir kesim var sonuçta. Her bir kategoriye yaklaşım farklı olmalı.

    İŞTE EN YAYGIN 10 BAHANE

    • COVID-19’a inanmıyorlar.
    • Aşının etkisiz olduğunu düşünüyorlar.
    •  Yan etkilerden korkuyorlar.
    • Aşıyla çip takıldığını düşünüyorlar.
    • Aşının kısırlık yaptığına inanıyorlar.
    • Yabancı ajanların devrede olduğunu söyleyen var.
    • Türk aşısını bekliyorlar.
    • Alerji yapabilir diye korkuyorlar.
    • İhmalkar olanlar var.
    • “Bana bir şey olmaz” diyorlar.