Kategori: Türkiye

  • 20 terörist etkisiz hale getirildi

    20 terörist etkisiz hale getirildi

    Barış Pınarı bölgesine sızma girişiminde bulunan 20 PKK/YPG’li terörist etkisiz hale getirildi.

    Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada;

    “Kahraman Komandolarımız, Barış Pınarı bölgesine sızmaya çalışan PKK/YPG’li teröristleri etkisiz hale getirmeye devam ediyor. Bölgeye saldırı amacıyla güneyden sızma girişiminde bulunan 20 PKK/YPG’li terörist daha Komandolarımızın başarılı müdahalesiyle etkisiz hale getirildi.” ifadelerine yer verildi.
    https://twitter.com/tcsavunma/status/1343465481085313025
  • Aşıyı bulan bilim insanı Uğur Şahin’den Türkiye açıklaması

    Aşıyı bulan bilim insanı Uğur Şahin’den Türkiye açıklaması

    Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşısını geliştiren, Alman biyoteknoloji firması BioNTech’in kurucu ortağı Prof. Dr. Uğur Şahin, Türkiye ile yapılan aşı anlaşmasının kendileri için büyük bir mutluluk olduğunu belirtti.

    Uğur Şahin, yaptığı açıklamada, Türkiye ile yapılan aşı anlaşmasına ilişkin, “Bu anlaşma çok mutlu ediyor bizi. Türkiye doğduğumuz ülke, anavatanımız. Kalbimizin olduğu yer. Türkiye’deki insanlara yardım edebilecek olmak bizim için büyük mutluluk.” dedi.

    Şahin sözleşmenin detaylarına iliştin, ilk etapta bu yıl sonuna kadar 550 bin dozun Türkiye’ye gönderileceğini vurgulayarak, “Yıl sonu bu dozlar Türkiye’ye gidecek. İlk olarak lojistik konusuna hazırlanmamız lazım. Aşının nasıl yan etkisi olacak, mesela alerji, bu olduğunda nasıl davranılacak, bunların tümünün bilgilendirilmesi gerekiyor. Sağlık personelinin buna hazır olmasını, aşının güvenli bir şekilde verilmesini istiyoruz. Belki birkaç gün gecikme olabilir. 30 milyon aşıyı 2021 sonuna kadar göndermeyi düşünüyoruz. Mart sonuna kadar 4,5 milyon aşı dozu planladık aşılar dünyanın her yerine lazım. Adil bir şekilde dozları yetiştirmek istiyoruz. 2021 sonuna kadar Allah’ın izniyle başarabilirsek, 30 milyonu Türkiye’ye yetiştirebiliriz.” ifadelerini kullandı.

    30 milyonun dışında ellerinde imkan olması ve Sağlık Bakanlığı’nın talep etmesi halinde daha fazla doz göndermek istediklerini anlatan Şahin, “Gelecek yıl için Pfizer şirketiyle beraber 1 milyardan fazla doz üretmek istiyoruz. 80’den fazla ülkeye bu dozları dağıtmamız gerekiyor. Elimizde olduktan sonra Türkiye istediğinde vermek isteriz.” diye konuştu.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya teşekkür

    Türkiye ile yapılan aşı anlaşması nedeniyle sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya da teşekkür eden Uğur Şahin, “Anlaşmalar her zaman için kolay değil, kompleks bir değişiklik gerektirebiliyor. Sorumluluk, kim taşıyacak, sınırlı mı sınırsız mı diye bu problemler vardı. Sayın Fahrettin Koca ile son günlerde 6 kez telefonla görüştük, beraber çözüm bulduk, o da sağ olsun yardımcı oldu. Sonunda anlaşmayı imzalayabildik. Bu bizim için mühim bir olay.” ifadesini kullandı.

    Sözleşmede yer alan sınırlı sorumluluk maddesine de açıklık getiren Uğur Şahin, şunları kaydetti:

    “Tüm anlaşmaları aynı hukuki standartlara göre yapıyoruz Avrupa, ABD ve Japonya’da her yerde aynı standartlar. Sınırlı sorumluluk şirketimizin ne kadar bu masraflara katılacağı konusundaydı. Prensip olarak sözleşme yapma konusunda aynı yöntemlerimiz var. Bu belirli şartlar altında sadece kısmı mali sorumluluk alabiliyoruz. Bu, örneğin dava açıldığında firmanın iflasa gitmemesini güvence altına almakla ilgili. Çünkü meblağ çok yüksek ve bunu taşıyamayız. Bundan dolayı bir limit koymamız gerekiyor. Aksi takdirde olmaz. Bir şey yaptığınızda insanların büyük davalar açma imkanı var. Siz de biliyorsunuz başka firmalar hakkında ‘böyle veya şöyle oldu’ diye iddialar atılıyor. Bu böyle olduğunda firma olarak çaresiz kalıyorsunuz. Çünkü milyarlık davalar açılabiliyor. Bu da hayatımızı zorlaştırıyor. Vatandaş için de güvenli bir aşı ürettik. Bu, dava açılması konusunda bizim güvende olduğumuz anlamına gelmiyor. Bunun için de belirli sınırlar lazım şirketi korumak için.”

    Aşının en önemli yan etkisi alerji

    Uğur Şahin ürettikleri aşının şu ana kadar 1,5 milyon kişiye yapıldığını, bu aşılarda yan etki olarak baş ağrısı, kol ağrısı, biraz yorgunluk ve bazen ateş görüldüğünü ancak bunların bir iki gün içinde gittiğini anlattı.

    Şahin, “Aşının yan etkisi olarak nadir olarak alerji olabilir. Alerji ilk 30 dakikada olabiliyor. O yüzden aşı yapıldıktan sonra 30 dakika sağlık personelinin yanında bulunması gerekiyor. En mühim yan etkisi bu olabilir. 50 bin kişide bir olabilir.” dedi.

    Bu kışın her ülke ve herkes için zor geçeceğini belirten Şahin, şöyle devam etti:

    “Bizim aşılarımız kış zamanında enfeksiyonları azaltacak durumda değil. İnsanların disiplinli olması lazım. Kendilerini korumaları lazım. Başkalarını korumaları lazım. Şimdi bizim aşımız ihtiyar insanlara ve sağlık personeline gidecek. Onları koruyabiliriz. Gelecek yaz enfeksiyon rakamları düşecek. Çünkü yazın bu korona enfeksiyonu azalıyor. Mühim olan bizim aşıyla ve başka aşılarla, Türkiye’de de aşı üretiliyor ve Çin’den aşı gelecek, bütün şirketlerle beraber olarak yeterince aşı dozu Türkiye’ye hazır edebileceğiz. İnsanların yüzde 70’ine aşı yapmamız gerekiyor. Bunu başarırsak, gelecek kış gelmeden önce, o zaman normal bir hayata dönebiliriz. Mühim olan şimdi disiplinli kalmak.”

    Çin’den gelen aşıyı değerlendiren Şahin, “Şimdi Çin’den gelen aşı da etkili olduğunu gösteriyor. Galiba yüzde 85, yüzde 86 etkisi var. Bu güzel ve etkili bir aşı sayılır. Çin aşısı veya BioNTech aşısı veya başka devletin aşısı diye hiç sakınca olmasın. Çinliler de bu aşıyı uzun bir şekilde deneylerden ve klinik testlerden geçirdi. Mühim olan yeterince sayıda aşı Türkiye’de olması lazım. Şimdiye kadar gördüğüm bütün aşılar iyi etki gösteriyor ve yardım edebilir.” diye konuştu.

    “Türkiye’ye yatırım yapmak istiyoruz”

    Şahin, Türkiye’ye yatırım yapmak istediğini ifade ederek, “Biz Türkiye’ye ilk defa ürünlerimizi getiriyoruz. Türkiye’de hem araştırma yapmak istiyoruz. TÜBİTAK ile görüşmelerimiz var. Birkaç üniversitede profesörlerle çalışmaya başladık. Türkiye’de de BioNTech şirketinin bir yerini açmak istiyoruz. Mühim olan bu enfeksiyon aşılarından başka kanser çalışmalarını da Türkiye’de yapmak istiyoruz. Allah izin verirse gelecek yaz Türkiye’de de kanser bölümünde klinik çalışmalarına başlarız. Planlarımız var. Bunları inşallah başarabiliriz. Şimdi 2021 yılında normal bir duruma geldikten sonra hakikaten Türkiye’de değişik yerlerde BioNTech şirketinin ofislerini açmak ve AR-GE yapmak istiyoruz. Türk üniversiteleri ve şirketleriyle beraber çalışmak istiyoruz. İlk senede belki bir iki üç proje olabilir ve başarılı olursak projeleri fazlalaştırabiliriz.” dedi.

    Aşının fakir ülkelere de ulaştırılmasını istediklerinin altını çizen Şahin, aşıya herkesin ihtiyaç duyduğunu ifade etti.

    Şahin, “Biz bu projeye başladığımızda bütün ülkelere aşıyı yollama niyetimiz vardı. Onun için de iki şirketle iş birliğine başladık. Pfizer’ın dünyada her yere aşıyı götürebilecek ve dağıtabilecek kapasitesi var. Ayrıca Fosun şirketiyle iş birliği yaptık Çin’e de aşımızı götürmek için. Bizim niyetimiz hakikaten nerde aşı gerekiyorsa aşıyı götürmek.” diye konuştu.

    Almanya’da yarın aşılamaya başlanacağının hatırlatılması üzerin de Şahin, “Özel bir şekilde mutlu ediyor. İlk defa çalıştığımız, büyüdüğümüz yere, bilim yaptığımız yere aşı verilecek.” ifadesini kullandı.

    Şahin, gelecek yılın sonun kadar 1,3 milyar aşı dozu dağıtmayı hedeflediklerini vurgulayarak, bu dozun dünya için yeterli olmadığını belirtti.

    Kapasiteyi artırma konusunda planlar yaptıklarını anlatan Şahin, “Bu kolay bir konu değil. Aşı kompleks bir şekilde yapılıyor. Yine başka şirketlerle iş birliğine başlayacağız. Kapasiteyi nasıl yükseltebiliriz diye planlarımızı uygulayabilirsek ocak veya şubat ayında bildirebiliriz. Ben yükseltebileceğimize inanıyorum. Daha elimizde garantili bir plan yok.” değerlendirmesinde bulundu.

     “Gelecek yaz başarımızı beraber kutlamak istiyoruz”

    Gelecek yılın yaz aylarına kadar yoğun çalışmaları sürdüreceklerini dile getiren Şahin, “Yeterince aşı dozu insanlara yetiştirme konusunda mesuliyetimiz var. Biz yaza kadar rahat edemeyeceğiz. Yazın dünya nefes almaya başlarsa biz de nefes almaya başlayacağız. O zamana kadar çalışacağız. Çalışmayı seven bir insanım. Çalışmak beni yormuyor. Başarılı olduğumuz zaman mutluluk ve enerji geliyor. Onun için yorgun değilim.” ifadesini kullandı.

    Türkiye’ye Kovid-19’dan korunma konusunda disiplinli ve sabırlı olma çağrısında bulunan Şahin, “Başkalarını, sevdiklerimizi tehlikeye atmamamız gerekiyor. Yardım geliyor. Yaza kadar yetişecek. Sabırlı olalım. İnşallah gelecek yazın sonunda hepimizin normal hayata dönme ihtimali var. İnşallah gelecek yaz bu başarımızı beraber kutlarız.” dedi.

    Şahin, boynunda taşıdığı kolyenin bir nazar boncuğu olduğunu belirterek, “Biz Türkler nazara inanırız. Annem nazara inanıyordu ve her zaman bu nazar boncuğunu takıyordu ve öyle kaldı. İnşallah yardım eder.” dedi.

    Şahin, şu sıralarda işlerin yoğunluğundan dolayı şirketten uzak durmak istemediğini, ancak nisan veya mayıs ayında Türkiye’ye gidebileceğini kaydetti.

  • Cumhurbaşkanı’ndan 2021 yılı için reform mesajı

    Cumhurbaşkanı’ndan 2021 yılı için reform mesajı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Vahdettin Köşkü’nden canlı bağlantı ile Ankara Gölbaşı Şehir Geçişi Açılış Töreni’nde önemli açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Proje ve icraatlarımıza ara vermeden devam ediyoruz. Çıtayı sürekli yükselterek sürdürüyoruz. 2021 yılı söz verdiğimiz gibi demokratik ve ekonomik reformlar yılı olacaktır” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ankara Gölbaşı Şehir Geçişi Açılış Töreni’nde “Ne geçmişlerinde ne de bugünlerinde ülkenin hayrına yaptıkları hiçbir başarıları olmayanları milletimiz gayet iyi tanıyor. Kendi içlerinde taciz, tecavüz ve hırsızlıkları görmezden gelenlerin ipliklerini pazara çıkarmakta kararlıyız. Bu kokuşmuşluğun milletimizden kaçırılmasına müsaade etmeyeceğiz” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan “Geçtiğimiz 18 yılda ülkemize kazandırdığımız eserlerin ve hizmetlerin anlamını salgın döneminde daha iyi görüyoruz. Türkiye bu tarihi dönüşüme altyapı bakımından gelişmiş, siyasi olarak güçlü, ekonomi olarak hazırlıklı olduğu bir dönemde yakalanmıştır” açıklamasında bulundu.

    Erdoğan “Proje ve icraatlarımıza ara vermeden devam ediyoruz. Çıtayı sürekli yükselterek sürdürüyoruz. 2021 yılı söz verdiğimiz gibi demokratik ve ekonomik reformlar yılı olacaktır” sözlerini söyledi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:

    Şehir geçişi bölümünün uzunluğu 967 metreyi bulan bu yatırımının hayata geçirilmesinde emeği geçenleri tebrik ediyorum.

    Çevresi gecekondularla kuşatılmış, temel altyapı ihtiyaçlarının eksik bu şehre gerçek başkent görünümü kazandırmak için çok çalıştık. Geçmiş AK Parti belediye başkanlarının emeğini bir kenara koymak mümkün değil. Tarımdan sanayiye kadar geniş bir alanda üretim merkezi vasfına sahip Ankara’yı kara, demir ve havayollarıyla tarihi önemde yatırımlar gerçekleştirdik. Ankara-Niğde Otoyolu bunlardan biridir. Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, Ankara-Sivas, Ankara-İzmir bu yatırımlardan bazılarıdır.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ankara Gölbaşı Şehir Geçişi Açılış Töreni’nde “Ne geçmişlerinde ne de bugünlerinde ülkenin hayrına yaptıkları hiçbir başarıları olmayanları milletimiz gayet iyi tanıyor. Kendi içlerinde taciz, tecavüz ve hırsızlıkları görmezden gelenlerin ipliklerini pazara çıkarmakta kararlıyız. Bu kokuşmuşluğun milletimizden kaçırılmasına müsaade etmeyeceğiz” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan “Geçtiğimiz 18 yılda ülkemize kazandırdığımız eserlerin ve hizmetlerin anlamını salgın döneminde daha iyi görüyoruz. Türkiye bu tarihi dönüşüme altyapı bakımından gelişmiş, siyasi olarak güçlü, ekonomi olarak hazırlıklı olduğu bir dönemde yakalanmıştır” açıklamasında bulundu.

    Erdoğan “Proje ve icraatlarımıza ara vermeden devam ediyoruz. Çıtayı sürekli yükselterek sürdürüyoruz. 2021 yılı söz verdiğimiz gibi demokratik ve ekonomik reformlar yılı olacaktır” sözlerini söyledi.

    Şehir geçişi bölümünün uzunluğu 967 metreyi bulan bu yatırımının hayata geçirilmesinde emeği geçenleri tebrik ediyorum.

    Çevresi gecekondularla kuşatılmış, temel altyapı ihtiyaçlarının eksik bu şehre gerçek başkent görünümü kazandırmak için çok çalıştık. Geçmiş AK Parti belediye başkanlarının emeğini bir kenara koymak mümkün değil. Tarımdan sanayiye kadar geniş bir alanda üretim merkezi vasfına sahip Ankara’yı kara, demir ve havayollarıyla tarihi önemde yatırımlar gerçekleştirdik. Ankara-Niğde Otoyolu bunlardan biridir. Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, Ankara-Sivas, Ankara-İzmir bu yatırımlardan bazılarıdır.

    ESENBOĞA’YI SIFIRDAN YAPMIŞCASINA YENİLEDİK

    Esenboğa’yı sıfırdan yapmışcasına yeniledik. Ankara’dan hangi istikamete doğru giderseniz gidin, bölünmüş yollarıyla yeşillendirilmiş çevresiyle hızlı ve konforlu seyahat imkanı sunduk.

    Çok sayıda yol ve metro projesini şehrimize kazandırdık. Bu projelere karşı nasıl direnişler sergilendiğini daha dün gibi hatırlıyoruz. Halkçılık adına halk düşmanlığı, insan hakları adına sapkınlık peşinde koşanlara rağmen Ankara’yı geliştirdik güzelleştirdik.

    İPLİKLERİNİ PAZARA ÇIKARACAĞIZ

    Buna rağmen kimi eksikler ve yanlışlar yok mudur? Elbette vardır. Ne geçmişlerinde ne de bugünlerinde ülkenin hayrına yaptıkları hiçbir başarıları olmayanları milletimiz gayet iyi tanıyor. Kendi içlerinde taciz, tecavüz ve hırsızlıkları görmezden gelenlerin ipliklerini pazara çıkarmakta kararlıyız. Bu kokuşmuşluğun milletimizden kaçırılmasına müsaade etmeyeceğiz.

    En büyük şerefin en büyük payenin en büyük siyasetin milletimize eser kazandırma hizmet etme ülkemizin itibarını yükseltmek için gece gündüz çalışmayı sürdüreceğiz.

    BİRİLERİ “BUNCA YATIRIMA NE GEREK VAR” DİYORDU

    Biz Türkiye’yi eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye projelerle donatırken birileri çıkıp “Bunca yatırıma ne gerek var” diyordu. İstanbul’daki yeni havalimanımızı inşa ederken zeminden kuş göç güzergahına ilişkin yalanlarla ortalığı bulandırmaya başlıyorlardı. YSS inşaatını engellemek için atmadıkları takla kalmamıştı. Bir mahkeme kararını yanlış yorumlayıp “Bu proje 4 kuleden ibarettir” diyenlerin zil takıp oynadığını unutmadık.

    Yolların tünellerin viyadüklerin ne işe yaradığını öğrenmek isteyenler gitsinler kamyonculara sorsunlar. Kamyoncu lokantasına girsin, bu yollar geçmişte nasıldı şimdi nasıl diye sorup öğrensinler. Hastanelerin ne işe yaradığını gitsinler oradaki hasta yakınlarına, sağlık çalışanlarına sorsunlar.

    Şimdi geçirdiğimiz kurak dönemleri bu barajlardaki sularla geride bırakıyoruz. Bu barajların ne işe yaradığını evinde musluğunu açtığında su akan vatandaşa, tarlasını sulayan çiftçimize sorsunlar.

    KARADENİZ’DE BULUNAN DOĞAL GAZA SEVİNEMEYECEK SEFİL ZİHNİYET

    Karadeniz’de bulduğumuz doğal gaza sevinemeyecek kadar bir sefil zihniyetten söz ediyoruz.

    İki yıl sonra altın madenimizi çıkarttığımızı görecekler. Ülkemizin büyüklüğünden insanımızın azminden habersiz bu anlayışa rağmen Türkiye 2023 hedefine ulaşacaktır.

    MİLLETİMİZLE HER ENGELİ AŞTIK

    Geçtiğimiz 18 yılda ülkemize kazandırdığımız eserlerin ve hizmetlerin anlamını salgın döneminde daha iyi görüyoruz. Türkiye bu tarihi dönüşüme altyapı bakımından gelişmiş, siyasi olarak güçlü, ekonomi olarak hazırlıklı olduğu bir dönemde yakalanmıştır.

    Milletimizle birlikte her engeli aştık. Her zorluğun üstesinden geldik, her sınamadan alnımızın akıyla çıktık. Ok yaydan çıkmıştır, hedefine doğru ilerlemektedir.

    Biz tüm hesaplarımızı, yatırımlarımızı, projelerimizi buna göre yapıyoruz.

    Bizimle birlikte yol yürümek isteyen herkese gönlümüz açıktır.

    HERKESLE SAYGI GÖSTERİLMESİ ŞARTIYLA HAREKET ETMEYE HAZIRIZ

    Biz herkesle egemenliğimize, haklarımıza, potansiyelimize saygı gösterilmesi şartıyla birlikte hareket etmeye hazırız. Türkiye gerçeğini siyasi ve ekonomik olarak kabul ettirdiğimize inanıyorum.

    Bundan sonra işimiz daha kolay olacaktır. Önümüzde katetmemiz gereken çok mesafe vardır. Proje ve icraatlarımıza ara vermeden devam ediyoruz. Çıtayı sürekli yükselterek sürdürüyoruz. 2021 yılı söz verdiğimiz gibi demokratik ve ekonomik reformlar yılı olacaktır.

    “FAİZ, KUR, ENFLASYON ŞER GÜÇ KIRACAĞIZ”

    Ekonomide maruz kaldığımız saldırıları en kısa sürede geride bırakmayı ümit ediyoruz. Yapısal reformları hızlandırarak faiz, kur, enflasyon şer üçgenini kırarak üretim ve istihdam temelli bir sistem kurmaya hazırız.

    Hedeflerimize ulaşabilmemiz neyi nasıl ne şekilde yapmamız gerekiyorsa onu yapacağız.

  • Asgari ücrette karar tarihi belli oldu

    Asgari ücrette karar tarihi belli oldu

    Yeni asgari ücretin açıklanacağı tarih belli oldu. Bakan Selçuk, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun son toplantısını pazartesi günü yapacağını açıkladı.

    2021 yılında geçerli olacak asgari ücret için son toplantı tarihi belli oldu.

    Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun son toplantısının 28 Aralık Pazartesi günü yapılacağını duyurdu.

    TÜİK’TEN ÜCRET HESAPLAMASI: 2 BİN 792 LİRA

    Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun üçüncü toplantısında TÜİK rakamları komisyonu sundu. TÜİK, bekar bir işçinin asgari geçim tutarının ağır işlerde çalışanlar için 2 bin 792 lira 10 kuruş, orta nitelikteki işlerde çalışanlar için 2 bin 507 lira 70 kuruş, hafif işlerde çalışanlar için 2 bin 339 lira 10 kuruş olarak hesaplandığını paylaştı.

    TÜRK-İŞ, HAK-İŞ VE DİSK’TEN ORTAK AÇIKLAMA

    Türk-İş, Hak-İş ve DİSK, yeni yılda geçerli olacak asgari ücretin insan onuruna yaraşır geçinmeyi sağlayacak bir seviyede olması gerektiğini vurguladı.

    Açıklamada, “Üç işçi konfederasyonu olarak 4 Aralık 2020’de ortaklaştığımız ‘insan onuruna yaraşır bir asgari ücret’ belirlenmesi talebinin arkasında durmaktayız. Çalışanların kabul edeceği, işçilerin mutlu olacağı bir asgari ücret ancak bu şekilde mümkün olacaktır” ifadeleri kullanıldı.

    ASGARİ ÜCRET NET 2 BİN 324 LİRA

    Asgari ücret, halen bekar bir işçi için aylık brüt 2 bin 943 lira, vergiler ve kesintiler düştüğünde net 2 bin 324 lira 71 kuruş olarak uygulanıyor. Apartman görevlileri için ise normal işçilerden farklı olarak gelir ve damga vergileri kesilmediği için net 2 bin 501 lira 55 kuruş olarak hesaplanıyor.

    Asgari ücretin işverene toplam maliyeti, bir işçi için 3 bin 458 lira. Bunun 2 bin 943 lirasını brüt asgari ücret, 456 lira 17 kuruşunu sosyal güvenlik primi, 58 lira 86 kuruşunu işveren işsizlik sigorta fonu oluşturuyor.

    Yıllar bazında net asgari ücret rakamları ise şöyle:

    • 2019 ASGARİ ÜCRET: 2 bin 20 TL
    • 2018 ASGARİ ÜCRET: 1603 TL
    • 2017 ASGARİ ÜCRET: 1404 TL
    • 2016 ASGARİ ÜCRET: 1300 TL
    • 2015 ASGARİ ÜCRET: 1 Ocak-949TL, 1 Temmuz-1000 TL
    • 2014 ASGARİ ÜCRET: 1 Ocak-846 TL, 1 Temmuz-891 TL
    • 2013 ASGARİ ÜCRET: 1 Ocak-773 TL, 1 Temmuz-803 TL
  • Türk-İş, Hak-İş ve DİSK’ten ortak asgari ücret açıklaması

    Türk-İş, Hak-İş ve DİSK’ten ortak asgari ücret açıklaması

    Türk-İş, Hak-İş ve DİSK, yeni yılda geçerli olacak asgari ücretin insan onuruna yaraşır geçinmeyi sağlayacak bir seviyede olması gerektiğini vurguladı. Açıklamada, “Üç işçi konfederasyonu olarak 4 Aralık 2020’de ortaklaştığımız ‘insan onuruna yaraşır bir asgari ücret’ belirlenmesi talebinin arkasında durmaktayız. Çalışanların kabul edeceği, işçilerin mutlu olacağı bir asgari ücret ancak bu şekilde mümkün olacaktır” ifadeleri kullanıldı.

    Yeni yılda geçerli olacak asgari ücretin belirlenmesi sürecini dirsek teması halinde yürüten Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan ve DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu dün Türk-İş’in ev sahipliğinde bir araya geldi.

    Üç genel başkan, toplantıda görüşmelerde gelinen aşamayı değerlendirirken, talep ve görüşlerini de konuştu.

    Toplantının ardından Atalay, Arslan ve Çerkezoğlu imzasıyla ortak yazılı açıklama yapıldı.

    “ASGARİ ÜCRET KESİNTİSİZ İŞÇİNİN ELİNE GEÇMELİ”

    Açıklamada, işçilere aileleriyle yeterli yaşam şartlarını sağlayacak seviyede bir ücretin her zamankinden daha önemli hale geldiği belirtilerek, şu ifadeler kullanıldı:

    “Üçlü yapıda çalışmalarını sürdüren Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), asgari ücret düzeyinin belirlenmesinde işçilerin ve ailelerinin ihtiyaçlarının dikkate alınması gereğini önemle belirtmektedir. Asgari ücret işçilerin aileleriyle birlikte geçimini sağlayacak ücrettir. Tüm aile bireylerinin hakkı vardır. Pazarlık konusu edilmemelidir. Asgari Ücret Tespit Komisyonunca görev verilen Türkiye İstatistik Kurumunca bekar bir işçi için hesaplanan yaşama maliyeti kasım ayı itibarıyla net 2 bin 792 liradır. Açıklanan bu tutarda aile unsuru yoktur, dikkate alınmamıştır. Bu ayın gerçekleşecek fiyat artışı ile asgari ücretin geçerli olacağı 2021 yılı muhtemel fiyat artışları da bulunmamaktadır. Bütün bu unsurları kapsayacak bir asgari ücretin, tüm bir yıl boyunca kesintiler nedeniyle azalma olmadan işçinin eline geçmesi sağlanmalıdır.”

    “HÜKÜMET VE İŞVEREN TEKLİFLERİNİ KAMUOYUYLA PAYLAŞMALI”

    Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda hükümetin tutumunun belirleyici olduğuna dikkat çekilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

    “Geçmiş kimi yıllarda olduğu gibi Hükümet tercihini, iktisaden dar ve sabit gelirli kesimler için kullanmalıdır. İnsan onuruna yaraşır bir geçimi sağlayacak bir asgari ücretin yürürlüğe girmesi için tüm imkanlarını seferber etmelidir. İşçi temsilcileri ‘insan onuruna yakışır’ bir düzeyde asgari ücret belirlenebilmesi için komisyon çalışmaları sırasında temel alınması gereken ilkeleri belirlemiş ve kamuoyu ile paylaşmıştır. Üç işçi konfederasyonu olarak 4 Aralık 2020’de ortaklaştığımız ‘insan onuruna yaraşır bir asgari ücret’ belirlenmesi talebinin arkasında durmaktayız. Çalışanların kabul edeceği, işçilerin mutlu olacağı bir asgari ücret ancak bu şekilde mümkün olacaktır. Hükümet ve işveren, asgari ücretle ilgili tekliflerini kamuoyuyla paylaşmalıdır.”

  • O ürünlere taksit sayısı azaltıldı

    O ürünlere taksit sayısı azaltıldı

    Ticaret Bakanlığı, televizyon, beyaz eşya, mobilya ve kuyum satışlarında taksit sayılarını düşürdü.

    Bakanlık tarafından hazırlanan Perakende Ticarette Uygulanacak İlke ve Kurallar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

    Buna göre, perakende işletmelerce tüketicilere yönelik gerçekleştirilen taksitli satışlar yeniden düzenlendi.

    Video, kamera ve ses sistemi gibi elektronik eşya satışları ile fiyatı 3 bin 500 liranın üstünde olan televizyon satışlarında taksit süresi 6 aydan 4 aya çekildi. Tablet bilgisayar satışları için süre 6 ay olarak devam edecek.

    Buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve elektrikli ev aletleri gibi elektrikli eşya satışları ve mobilya satışlarında daha önce 18 olan taksit sayısı sınırı 12’yi geçemeyecek.

    Hava yolları, seyahat acenteleri ve konaklama ile ilgili yurt içine ilişkin harcamalarda taksit sayısı 18 olarak uygulanmaya devam edecek.

    Perakende işletmelerce basılı ve külçe halinde olmayan kuyum satışlarında taksitlendirme süresi daha önce 8 ayı geçemezken, bu süre 6 aya çekildi.

    Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) da 18 Aralık’ta söz konusu harcamalara ilişkin kredi kartı taksitlendirme sürelerinin düşürüldüğünü duyurmuştu.

  • Midye sevenlere kötü haber!

    Midye sevenlere kötü haber!

    Denizlerdeki kirlilik seviyesinin artması, deniz ürünlerinde de ağır metal riskini çoğalttı. Özellikle dipte yaşayan kılıç, ton ve köpek balığı yüksek miktarda cıva içerdiği için tehlike saçıyor. Birçok nörolojik hastalığı beraberinde getiren cıva için uzmanlar uyarılarda bulunurken, 2007 yılında cıva zehirlenmesi geçiren yemek eleştirmeni Vedat Milor da yaşadıklarını anlattı.

    Omega-3 ve proteinden zengin, sofraları süsleyen deniz ürünlerinden bazıları vücuda verdiği yararın yanında zarar da veriyor. Denizlerdeki kirliliğin artması, ürünlerinde de ağır metal oluşumunu tetikliyor. Parkinson, Alzheimer, beyin ve omurilik tümörleri gibi birçok nörolojik hastalığı beraberinde getiren ağır metal cıvanın en fazla dip balıkları ve midye, istiridye gibi kabuklu ürünlerde görüldüğünü söyleyen Dr. Öğretim Üyesi Murat Doğan, “İstavrit, hamsi gibi daha küçük balıklarda problem çok az. Bizim günlük olarak 0, 05 miligram civarından fazla cıva aldığımız takdirde vücudumuzda karaciğerimizde, böbreklerimizde, beynimizde birikmeye neden oluyor” dedi. 2007 yılında cıva zehirlenmesi geçiren Vedat Milor ise yaşadıklarını anlatarak, “Midye yemek, pil yemek gibidir. Kuruntu yapmayın ancak kendinizde yavaşlık, dengesizlik, karıncalanma hissediyorsanız o zaman doktora görünüp ağır metal testi yaptırın” ifadelerini kullandı.

    “DENİZDEKİ 1 BİRİM CIVA, BALIKTA 100 BİRİM OLARAK BİRİKİYOR”

    Cıvanın inorganik bir madde olup deniz içindeki bakteriler ve mikroorganizmalar tarafından metil hale geldiğine dikkat çeken Dr. Öğretim Üyesi Murat Doğan, “Asıl zehirli olan metil cıva. Balıklarda, diğer kabuklu canlılarda olan metil cıvadır. Denizde 1 birim cıva varsa 100 birime yakın cıva balıkta birikebiliyor” dedi.

    “BÜYÜK BALIKLAR VE MİDYEYE DİKKAT”

    Cıvadan uzun yaşayan büyük balıkların daha fazla etkilendiğini dile getiren Doğan, “Kılıç balığı 20 yıl, ton balığı da 5 yıla kadar yaşayabiliyor. Bunlarda biyokonsantrasyon dediğimiz bir sistem var. Balığın vücudunda bu cıva birikiyor. Dip balıklarında tehlike daha fazla ama yüzey balıkları ve hamsi, istavrit gibi küçük balıklarda tehlike daha az. Haftada 1 kere büyük balık tükettiğinizde problem yaşamayabilirsiniz. Yapmamız gereken haftada en fazla 1-2 kez balık tüketmektir. Biz kabuklu canlıları sindirim sistemiyle birlikte tükettiğimiz için onların iç organlarında cıva birikmesi daha fazla olabiliyor. İstiridye ve midye buna örnek verilebilir ama yengeçte çok fazla yok” diye konuştu.

    “NÖROLOJİK HASTALIKLARI TETİKLİYOR”

    Günlük olarak 0,05 miligramdan fazla cıva alındığında hastalıkların belirti vereceğini ifade eden İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Murat Doğan, sözlerine şöyle devam etti:

    “Fazla tüketildiğinde, karaciğerimizde, böbreklerimizde, beynimizde birikmeye neden oluyor. Daha sonrasında bunun toksik etkilerini görmeye başlıyoruz. Sinir sisteminde problemler çıkmaya başlıyor. Böbrek ve karaciğerde hasarlara neden oluyor. Bunu engellemek adına yapılması gereken daha küçük balıklara yönelmektir. Hamile ve emziren kadınların da çok dikkat etmesi lazım. 3-6 yaş arasındaki çocuklarda da nörolojik problemlere neden olabiliyor”

    VEDAT MİLOR: ‘MİDYE YİYECEĞİNİZE PİL KEMİRİN’

    Tenis oynarken kendinde yavaşlama, ayaklarında karıncalanma ve dengesizlik hissettiğini belirten yemek eleştirmeni Vedat Milor, 2007 yılında cıva zehirlenmesi yaşadı.

    Ellerinin titremesinin cıva zehirlenmesinden kaynaklandığını tahmin ettiğini dile getiren Milor, yaşadığı süreci şu sözlerle anlattı:

    “Zamanında iyi tenis oynardım ama birden koşarken yalpalamaya başladım. Bir yavaşlık ve dengesizlik söz konusuydu. Ayak parmaklarımda garip hisler belirmeye başladı. Durup dururken acıyordu, katılaşıyordu, kaşınıyordu ve karıncalanıyordu. Kendi doktorum önce şeker hastalığından şüphelendi, onun testi yapıldı ama bir şey çıkmadı. Nörologa göründüm ve ağır metal testi yaptırdım. Cıva ve arsenik çıktı. Cıva denizden, arsenik ise pestisitlerden, meyve ve sebzelerden gelir. Cıva özellikle bağışıklık sistemini etkiliyor ve belli bir eşiği geçince beyni de etkiliyor. Napolyon’un cıva zehirlenmesinden öldüğü söylenir. Özellikle midyede çok oluyor. Bir Türk doktoru ‘midye yiyeceğine, pil kemir daha iyi’ demişti. Bunu bilmiyordum. Vücuttan tamamen çıkmıyor, kalıcı hasarları olabiliyor. Bir süre deniz ürünü hiç yemedim. Hastalığım tam normale inmedi ama kabul edilebilir seviyelerde kaldı. Yurt dışında tarım bakanlıkları hangi deniz ürünlerinde ne kadar cıva olduğunu açıklıyor. Küçük balıklarda yok. Balıklar cıvadan zehirlenince kaskatı kesiliyor, onları avlamak daha kolay oluyor. Biz de onları yiyoruz. Kuruntu yapmayın ancak kendinizde yavaşlık, dengesizlik, karıncalanma hissediyorsanız o zaman doktora görünüp ağır metal testi yaptırmakta fayda var”

    VATANDAŞ CIVA RİSKİNDEN HABERDAR; KÜÇÜK BALIK TERCİH EDİYOR

    İçinde ağır metal riski olduğunu bildiği halde haftada 1-2 kez balık tükettiğini söyleyen Muhtesar Sander, “Balıkları seçerek tüketiyoruz. Balık alırken üst deniz balığı olmasına dikkat ediyorum. Balığı da mevsimine göre tüketiyoruz” dedi. Balığı bazen 2 defa bazen de hiç tüketmediğini belirten Aydın Cinbat ise, “Bazı balıklarda cıva olduğunu biliyorum ama balık tüketiyorum. Denizdeki balıkta bunun az olacağını hatta olmayacağını düşünüyorum. Hamsi, istavrit ve çinekop tüketiyorum. Küçük balıklar genelde daha lezzetli ve sağlıklı oluyor” ifadelerini kullandı. En çok hamsi sevdiğini söyleyen Sebile Özgün ise, “Haftada 2 kere balık tüketiyorum. En çok hamsiyi seviyorum. Balığı alırken taze olmasına dikkat ediyoruz ve yeşilliklerle tüketmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

  • İstanbul depreminin büyüklüğünü açıkladı

    İstanbul depreminin büyüklüğünü açıkladı

    Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Marmara’da her 30 yılda bir yaklaşık 6.2 büyüklüğünde deprem olduğunu belirterek, “Yine Marmara’da her 104 yılda bir 6.3 ile 6.7 arasında bir deprem olur. Marmara’da yaklaşık 7.2’den daha büyük olan depremler ise yaklaşık 570 yılda bir olur. Genel olarak 4 bin yıllık deprem geçmişine baktığımız zaman İstanbul’un olağan büyük deprem büyüklüğü aşağı yukarı 6.4’tür” dedi.

    Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, son günlerde İstanbul’da meydana gelebilecek olası depremlere ilişkin yapılan açıklamalarla ilgili değerlendirmelerde bulundu. İstanbul depreminin tarihinin olmadığını söyleyen Ercan, “İstanbul’da deprem uyarıları 1999 yılından beri ‘3 gün içinde olur’, 3 gün içinde olmayınca ‘3 ay içinde olacak’, 3 ay içinde olmayınca ‘1 yıl içinde olacak’, 1 yıl içinde olmayınca ‘3 yıl içinde olacak’, daha sonra ’10 yıl içinde olacak’. Ve en son gelen ‘4 yıl içinde olacak’, ‘2018’de mutlaka olur’ diye 2020 yılına kadar geldik. Depremden 21 yıl geçti. Beklenen deprem olmadı bir türlü. Şimdi de yok 2024’te olacak, yok her an olabilir, yok 2029’da olabilir gibi yine bilimsel tabana dayanmayan kestirimler yapılıyor. Bu kestirimleri yapanların hiçbiri de jeofizik mühendisi değil. Çünkü deprem kestirimlerini jeofizik mühendisleri yapar. Ve bunlar basında yer alıyor. Bu büyük bir talihsizlik aslında. Çünkü insanlara bir korku pompalanıyor ki bunun bilimsel tabanı yok” dedi.

    ‘İSTANBUL DEPREMİNİN BÜYÜKLÜĞÜ 6.4’

    Prof. Dr. Ercan, İstanbul’da meydana gelecek olası bir depremin büyüklüğünün 6.4 olacağını ifade ederek, şunları söyledi:

    “Genel olarak 4 bin yıllık deprem geçmişine baktığımız zaman İstanbul’un olağan büyük depreminin büyüklüğü aşağı yukarı 6.4’tür. Bunu Kuzey Marmara olarak değerlendirmek ya da tam Marmara olarak değerlendirmek gerekiyor. Çünkü Marmara’nın neresinde deprem olursa olsun, 100 kilometre yarıçaplı bir alanda yıkıcı bir etkisi oluyor. Sözün gelişi Gölcük’te 7.5 büyüklüğünde bir deprem oldu, bu depremin Gölcük’teki yıkım gücü 11’di. Ama Avcılar’daki yıkım gücü yaklaşık 9 oldu ve yapıları yıktı. Avcılar’ın Gölcük’ten uzaklığı 100 kilometreydi. Gölcük’te bir deprem oldu, oradan yaklaşık 120 kilometre ileride Adapazarı’nda öldürücü etkisi oldu. Oysaki deprem orada olmadı. Son İzmir depreminde olduğu gibi deprem Sisam’da oldu 7 büyüklüğünde, geldi 78 kilometre ilerideki İzmir’deki Bayraklı’yı yıktı. Demek ki depremin ille de sizin olduğunuz yerde olması gerekmiyor, evinizin yıkılması ya da tehlike altında olması için. Dolayısıyla Marmara bölgesinde size en az 100 kilometre ileride olacak bir deprem sizin depreminizdir. Dolayısıyla büyük İstanbul depremi, büyük Tekirdağ depremi diye konuşulan depremler aynı zaman Kocaeli’nin, aynı zamanda Yalova’nın, aynı zamanda Bursa’nın, Mudanya’nın, Gemlik’in, Bandırma’nın, Balıkesir’in, Çanakkale’nin, Tekirdağ’ın depremleridir. Bunu böyle algılamak gerekiyor. Yani beklenti sadece İstanbul ve Tekirdağ için değil, tüm Marmara çevresi için bir yıkım beklentisi olması gerekiyor. Bunun önemli tarafı ne? Türkiye’de hiçbir yer Marmara’nın çevresinde bulunduğu kadar yoğun bir nüfusa sahip değil. Ayrıca İstanbul’da yaklaşık kilometrekare başına 2 bin 568 kişi düşüyor. Marmara ortalamasına baktığımız zaman kilometrekareye yaklaşık bin 500 kişi düşüyor. Türkiye ortalamasına baktığımız zaman 86 kişi. Demek ki birim alanda oturan insan sayısı, birim alanda bulunan konut sayısı Marmara’da çok yoğun. En yoğun olduğu yer de İstanbul. İzmit’in bulunduğu kesim, yani birim alandaki yoğunluklar. Birim alanda yoğunluk ne kadar çoksa yıkım da o denli fazla olacaktır.”

    ‘7.2’DEN BÜYÜK DEPREMLER 570 YILDA BİR OLUR’

    Marmara’da her 30 yılda bir yaklaşık 6.2 büyüklüğünde depremin olduğunu söyleyen Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, “Yine Marmara’da her 104 yılda bir 6.3 ile 6.7 arasında bir deprem olur. Marmara’da yaklaşık 7.2’den daha büyük olan depremler ise yaklaşık 570 yılda bir olur. Dolayısıyla bizim Gölcük’te görmüş olduğumuz 7.5 büyüklüğündeki bir depremin yeniden Marmara’da yineleme olasılığı yok denecek kadar azdır. O nedenle Marmara’da 7.6’lık bir deprem bekleniyor demenin 4 bin yıllık Marmara’nın deprem davranışıyla herhangi bir ilintisi yoktur. Kaldı ki eğer Marmara’da 7’den daha büyük bir deprem olsaydı bugünkü Eminönü yarımadasında ne Ayasofya ayakta kalırdı, ne Kızkulesi ayakta kalırdı, ne Bozdağan Valens Kemeri ayakta kalırdı, ne Süleymaniye Camisi, ne Fatih Camisi, ne Beyazıt Camisi, ne Sultanahmet Camisi, eski eserlerin hiçbiri ayakta kalmazdı. Oysaki bunların hepsi ayakta, İstanbul surları dahil. Bunlar depremlerin tanıklarıdır. Demek ki İstanbul’un bulunduğu kesimde çok büyük depremler olmamıştır. Neden olmamıştır İstanbul’un içinde? Çünkü orada yaklaşık 2 kilometre kalınlığında bir magma yaklaşımı vardır. Tam İstanbul Boğazı’nın bulunduğu yerde ve Suriçi’nin bulunduğu kesimde yer kabuğunun kırılma direnci 6 milyar cigatondan daha büyüktür. İşte o nedenle 99 depreminde bir taraftan Gölcük’ten başlayıp Kaynaşlı’ya doğru giden kırık diğer taraftan ise Gölcük’ten başlayıp Karamürsel üzerinden Yalova, oradan Çınarcık, oradan Esenköy’e kadar gitmiştir. Bir dal da çıkmıştır oradan. Tıpkı balkı kılçığı gibi. Bir tanesi Çınarcık çukurunun kuzeyinden yaklaşık Sivriada’ya kadar kırmıştır, bir dal da yine bu ana koldan çıkarak Tuzla üzerinden Pendik, Kartal, oradan Maltepe, oradan Bostanlı’ya kadar kırmıştır. Adalar tam bunun ikisinin arasında kalmıştır. Eğer devam etseydi bu kırılma, bir taraftan Fenerbahçe burnundan kasrın içine girecekti, tam Sarayburnu’na bulunduğu kesimden, bir taraftan da tam Küçükçekmece’nin önünden bir dönerek Avcılar önünden Büyükçekmece’ye doğru doğu-batı doğrultusunda kırılacaktı. Gidememesinin ana nedeni tam İstanbul’un önünde yer kabuğunun kırılmaya karşı direncinin çok büyük olması. O nedenle devam edemedi, orada kaldı” diye konuştu.

    ‘MARMARA ŞU AN ÇOK YORGUN’

    Marmara Bölgesi’nin şu anda çok yorgun olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ercan, “Marmara şu anda çok yorgun. Burayı kırabilmesi için yeniden bir gerginlik biriktirmesi gerekiyor. O gerginlik biriktirmesi doğudan her yıl gelen gerginliğin birikme hızına bağlı olarak değişiyor. Burada Ercan algoritması dediğim bir algoritmaya baktığım zaman bu gerginliğin birikebilmesi için, yani 6 milyar cigatona ulaşıp gelişip bu kabuğu kırabilmesi için en az 2045 yılına kadar beklemek gerekiyor. Eğer düzgün bir dağılım olursa. Eğer bu gerginlik birikmesi yeterli değilse 2075 yılına kadar deprem gecikebilir. 21 yıldır birileri her an deprem olabilir diyor ama 21 yıldır da ben ‘hayır her an deprem olamaz, olması için yeterli bir güç toplanmamıştır’ diyorum. Zaman beni doğruladı hep. Zaman birçok kimseyi yanılttı. Belki arkadaşlarımızın buradan demek istediği deprem uyarısı yapmak. Ama yanlış deprem uyarısı yapmak ülkenin ekonomisini sarsar, o ülkeye yatırım gelmez. O ülkedeki yerli yatırımcılar da yatırımlarını Romanya gibi, Bulgaristan gibi, Ukrayna gibi, Rusya gibi farklı yerlere kaydırırlar. Yani ülke ekonomisi etkilenir. Ülkenin aynı zamanda turizmi de etkilenir” dedi.

    ‘EKONOMİYE DARBE VURMAMAK GEREKİYOR’

    Prof. Dr. Ercan, Sisam’da 7 büyüklüğünde deprem meydana geldiğini hatırlatarak, “Sisam’da 7 büyüklüğünde bir deprem oldu Yunanlılar, Yunanistan’da deprem oldu demediler. Ama hemen biz sahip çıktık, deprem bizde olmamasına karşın İzmir depremi dedik bu depreme. Oysa İzmir’de deprem olmamıştı. Yani biraz konuşurken birinin ölçeğini iyi ayarlamak, toplumu sinir hastası yapmamak ve ekonomiye darbe vurmamak gerekiyor. Deprem bilimcilerinin daha ölçülü konuşması gerekiyor. Deprem konusu televizyonlara, gazetelere konu olacak bir konu değil. Çünkü deprem konusundaki değişiklikler en az 10 yıl ile 100- 200 yıl arasında olur. Ama Türkiye’de deprem haberleri veya deprem kestirimleri bilimsel tabanlara dayanmayan biz buna hissikablelvuku diyoruz. Türkçesi içime öyle doğdu öyle konuşuyorum. Çünkü konuşulan da yanlış, anlatılan hiçbir şeyin sorumluluğu yok. Türkiye’de bir kişinin deprem kestirmesi yapabilmesi için mutlaka ve mutlaka jeofizik mühendisi olup deprem bilimi dersini de almış olması gerekiyor. Büyük deprem geliyor diyenlerin hiçbiri jeofizik mühendisi değil maalesef” dedi.

    ‘İSTANBUL’U HAZIRLAMAK GEREKİYOR’

    Türkiye’de son 21 yılda depremle ilgili çok şeyler yapıldığını ifade eden Ercan, “Neler yapmak gerekiyor? İstanbul’u hazırlamak gerekiyor. Şimdi İstanbul hazırlamak için büyük deprem geliyor demeye gerek yok. 21 yılda çok şeyler yapıldı. Sadece İstanbul değil Türkiye’nin birçok kentinde çok şeyler yapıldı. Her 5 yapıdan biri yerden gelen sorunla yıkılır, her 5 yapıdan biri, 4 tanesi ise kötü yapılaşmalar nedeniyle yıkılıyor. Sadece yapıdan karot alarak veya sadece yapı için güçlendirme önlemleri yaparak o yapı depremden korunamaz. Hem yerin hem yapının güçlendirilmesi gerekiyor. İstanbul’da 1 milyon 800 bin tane yapı vardır. İstanbul birçok Avrupa kentinden daha büyüktür. O nedenle böyle sihirli değneği böyle pat diye koyarak İstanbul’daki yapıları birden güçlendirme olasılığı ne yazık ki yoktur. Yavaş yavaş bu işin kentsel dönüşümü anlamı içinde inşaat, jeofizik mühendisleri, mimar, şehir planlamacıları bunlar bir araya gelip hem yer konusunda hem de nitelikli yapı konusunda sağlıklı, güvenli atılımlar yapmak gerekiyor” diye konuştu.

  • “Türkiye tarımsal hasılada Avrupa’da lider”

    “Türkiye tarımsal hasılada Avrupa’da lider”

    Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, pandemi sürecinde tarım sektörünün yüzde 5,3 büyüyerek ülke ekonomisine önemli katkı sağlamaya devam ettiğini belirtti. Bakan Pakdemirli, “Tarımsal hasılada Türkiye, Avrupa’da lider. Dünyada ise ilk on arasındadır” dedi.

    Tarım ve Orman Bakanı Bakan Pakdemirli, ‘Türkiye İnovasyon Haftası’ etkinliği kapsamında ‘İnovaLİG 2019 Şampiyonları Ödül Töreni’ne katıldı. Artık, tüm sektörlerde sıçrama yapılması ve fark yaratılması gerektiğini belirten Bakan Pakdemirli, Türkiye’nin bunu yapacak potansiyele sahip olduğunu kaydetti. Bakan Pakdemirli, “Önceliğimiz bilgi ve inovasyondur. Atadan kalma geleneksel yöntemleri bir kenara bırakmalı, bilgi ve teknolojiye dayalı üretime geçmeliyiz. Türkiye bunu yapacak potansiyele, yetenekli ve genç insan kaynağına sahip bir ülkedir” dedi.

    ‘TARIMSAL HASILADA AVRUPA’DA LİDERİZ’

    Son 18 yılda tarımda güçlü bir altyapı oluşturulduğunun altını çizen Bakan Pakdemirli, son 2,5 yılda ise bu altyapının gelecek vizyonu ile daha da güçlendiğini belirtti. Bakan Pakdemirli, “Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte tarım, 2,5 yıldır tüm çeyreklerde büyüme gösteriyor. Pandemiye rağmen 2020 yılı ilk 3 çeyrek ortalamasında tarım sektörü yüzde 5,3 büyüyerek, ekonomimize önemli katkı sağladı. Türkiye, tarımsal hasılada Avrupa’da lider, dünyada ilk on arasındadır. Tabi büyüme ve hasılayı daha da yukarıya taşımak, verimliliği ve kişi başına faydayı artırmakla mümkün. Bunu da ancak bilgi ve inovasyonla yapabiliriz” diye konuştu.

    ‘TÜRKİYE TARIM VE GIDA ÜRÜNLERİNDE NET İHRACATÇI’

    Türkiye’nin tarım ve gıda ürünlerinde net ihracatçı bir ülke olduğunu vurgulayan Bakan Pakdemirli, “2019 yılında 18 milyar dolar ihracat yaptık ve 5,3 milyar dolar dış ticaret fazlası verdik. Bu yılın ilk 10 ayında ihracatımız, pandemiye rağmen geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5 artış gösterdi. Bu yıl Çin’e süt ürünleri ile kanatlı et ve et ürünleri ihracatı başladı. Bu haberler elbette güzel. Ama bu güzellikleri daha da artırmak zorundayız. Yeni pazarlar bulmalı, tarım ve gıda ürünlerimizi dünya sofralarıyla buluşturmalıyız” ifadesini kullandı.

    ‘1,9 TRİLYON DOLARLIK TARIMSAL TİCARET HACMİNE SAHİP BİR BÖLGEDEYİZ’

    Tarımsal üretimin her yıl arttığını ve daha fazla üretecek potansiyele de sahip olduklarını belirten Bakan Pakdemirli, “Sadece ülkemizin değil; coğrafyamızdaki ürünleri de dünyaya pazarlamalıyız. Bunun için verilecek en güzel örnek Hollanda. Hollanda’nın tarımsal hasılası 15-16 milyar dolar civarında. Ama tarım ve gıda ihracatı 100 milyar dolar. ‘Bunu nasıl yapıyor?’ 70 milyar dolar civarında tarım ve gıda ürünü ithal ediyor, işliyor, içine bilgi ve inovasyon katıyor, yüksek fiyata dünyaya pazarlıyor. İşte, bizde böyle yapmalı, üretime daha fazla bilgi ve inovasyon katmalıyız. Hava, kara ve deniz yollarının kesişim noktasındayız. 1,9 trilyon dolarlık tarımsal ticaret hacmine sahip bir bölgede yer alıyoruz. 4 saatlik bir uçuş mesafesi ile dünya nüfusunun yüzde 40’ına ulaşma imkânımız var. Kısacası, üretmek ve pazarlamak için başka ülkelerin imrendiği bir konuma sahibiz. Bunu da en iyi şekilde değerlendirmek zorundayız” dedi.

    Tarımda bilgi, teknoloji ve inovasyon çalışmalarıyla hem üretimde artış hem de üreticiye önemli kolaylıklar sağladıklarına vurgu yapan Bakan Pakdemirli, “Bunlardan birisi benim de büyük önem verdiğim, ülkemizin İlk yerli ve milli elektrikli traktörüdür. Prototipini ürettik ve 20 adet için seri üretime geçtik. İnşallah sayısını artıracağız” ifadesini kullandı.

  • THY’den Londra’ya tahliye seferleri başladı

    THY’den Londra’ya tahliye seferleri başladı

    İngiltere ve Danimarka’da koronavirüsün mutasyona uğraması ve hızla yayılması nedeniyle seferlerini durduran Türk Hava Yolları (THY) tahliye uçuşlarına başladı. İlk sefer bugün İstanbul Havalimanı’ndan Londra’ya gerçekleşti.

    Mutasyona uğramış koronavirüs nedeniyle bulaş hızının artmasından dolayı, Türkiye’ye İngiltere, Danimarka, ve Güney Afrika’dan yapılan tarifeli uçuşlar askıya almıştı. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM), Türkiye’den başta İngiltere’nin başkenti Londra olmak üzere Danimarka ve Güney Afrika’ya karşılıklı tahliye uçuşlarını başlatılacağını açıklamıştı. Alınan karar kapsamında Türkiye’den İngiltere’ye gitmek isteyen yolcular öğle saatlerinde İstanbul Havalimanı’na geldi. Yolcular bilet ve bagaj işlemlerinin ardından THY uçağıyla Londra’ya gittiler.

    THY’DEN YOLCULARA UYARI

    Tahliye seferleriyle ilgili olarak Türk Hava Yolları resmi internet sitesinden yapılan duyuruda, “Birleşik Krallık /Danimarka çıkışlı ve Türkiye aktarmalı olarak başka ülkelere uçacak yolcularımızın dikkatine. Birleşik Krallık/Danimarka çıkışlı ve Türkiye aktarmalı başka ülkelere uçuş yapacak yolcularımız, varış ülkesi kurallarına göre uçuşa kabul edilecektir. Aktarma yapacak yolcularımız, havalimanında bulunan aktarma alanından çıkmadıkları sürece PCR testi gerekliliği bulunmamaktadır. Varış noktasındaki PCR testi koşul ve kurallarında ülkelerarası farklılıklar yaşanabileceği için, önceden tedbir almanızı öneririz” denildi.