Kategori: Türkiye

  • Son tablo açıklandı! Ağır hasta sayısı 21 kişi arttı

    Son tablo açıklandı! Ağır hasta sayısı 21 kişi arttı

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Türkiye’nin güncel koronavirüs tablosunu paylaştı.

    Türkiye’de son 24 saatte 982 kişiye koronavirüs tanısı kondu. Hayatını kaybedenlerin sayısı 17 kişi artarak 5 bin 691’e yükseldi. Ağır hasta sayısı düne oranlar 21 kişi artarak 582’ye yükseldi.

    Bugün iyileşenlerin sayısı 996 kişi artarak 230 bin 873’e yükseldi. Hastalarda zatürre oranı yüzde 8,8 olarak açıklandı.

    Sağlık Bakanı Koca: “Son üç günde ağır hasta sayısı en çok artan şehirler: İstanbul, Ankara, Konya, Gaziantep, Diyarbakır. 27 şehirde ise son üç günde yeni ağır hastamız olmadı. Zatürreli hasta oranımızda düşüş, yeni tanı konan hasta sayımızda artış eğilimi var.”

  • Barış Pınarı Bölgesi’nde 3 terörist etkisiz hale getirildi

    Barış Pınarı Bölgesi’nde 3 terörist etkisiz hale getirildi

    MİLLİ Savunma Bakanlığı (MSB), Barış Pınarı bölgesine saldırı hazırlığındaki 3 PKK/YPG’li teröristin, düzenlenen operasyonlarla etkisiz hale getirildiğini açıkladı.

    Bakanlığın Twitter hesabından yapılan açıklamada, “Barış Pınarı bölgesine saldırı hazırlığındaki 3 PKK/YPG’li terörist kahraman komandolarımız tarafından düzenlenen başarılı operasyonlarla etkisiz hale getirildi. Bölgede barış ve huzurun devamı için her türlü tedbir alınmaya devam edilecek” denildi.

    https://twitter.com/tcsavunma/status/1288737887043948544

  • Türkiye’de ilk kez insan üzerinde aşı denenecek

    Türkiye’de ilk kez insan üzerinde aşı denenecek

    Türkiye’de ilk kez bir Kovid-19 aşı adayı, insanlarda denenmeye başlanacak. 10 yıl önce, başka bir proje için geliştirilen yapay akciğer modeli ile azot tankında dondurularak bekletilen akciğere özel bağışıklık hücrelerinin ‘uyandırılarak’, Kovid aşısı araştırmasında kullanılması, projede hızla yol kat edilmesini sağladı. Böylece, hem ilk sonuçları, hem de etkinliği açısından dünya devlerinin Kovid-19 aşısında elde ettiği başarıya Ankara’da da ulaşıldı. Her şey yolunda giderse yıl sonunda hazır olması hedeflenen yerli Kovid aşısı, burundan uygulanacak ve dünyada ilk kez bir aşının ek içeriğinin belirli bir süreliğine de olsa tedaviyi destekleyici özelliği de olacak.

    Sanayi Bakanlığı’nın, Kovid 19 salgınının Çin’de ortaya çıkmasının ardından Şubat ayı sonlarında Türkiye’de aşı geliştirmek için özel sektör ve üniversitelere çağrı yapması ve Sağlık Bakanlığı’nın da yönlendirmesiyle yerli koronavirüs aşısı geliştirmek üzere bir bilim ordusu kuran Nanografi A.Ş. ve aşı ekibi, 5 aydır büyük bir gizlilik içinde yürüttükleri aşı çalışmalarının detaylarını ilk kez Demirören Haber Ajansı (DHA) ile paylaştı. Kamu ve özel sektör desteği ile üç üniversiteden bilim insanlarının geliştirdiği aşının gönüllü insan denemeleri için gerekli başvuruları da yapıldı. ODTÜ, Ankara Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi gibi Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden kimya, genetik, biyokimya ve tıp alanlarında her biri önemli çalışmalara imza atmış akademisyenlerden oluşan 40 kişilik ekip, Kovid 19’a çare olacak aşıyı geliştirmek için gece gündüz çalıştı, hayvan ve bağışıklık hücresi deneylerini tamamladı. Çalışma sonuçlarını içeren dosyalar ve detaylı raporlarla etik kurul onayı için başvurusu yapılan aşı çalışmasında, maymun denemeleri ile eş zamanlı olarak insan denemeleri de yürütülecek.

    “10 YILDIR UYUYAN YAPAY AKCİĞER HÜCRELERİNİ UYANDIRDIK”

    Yerli Kovid aşısı ekibinde akciğere özgü insan bağışıklık hücreleri deneylerini yürüten Ankara Üniversitesi Tıp Fakütesi İç Hastalıkları Bölümü Fizyopatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuray Yazıhan, çalışmanın temellerinin ODTÜ Kimya Bölümü laboratuvarlarında atıldığını anlattı. Yazıhan, “Aşının ilk formülasyonu orada yapıldı ve onların dizaynı seçildi. Bağışıklık sistemi konusunda daha önce de çalışmalarım olduğu için belli malzemeler zaten elimizde vardı. Yaklaşık 10 yıl önce Almanya ile ortak yürüttüğümüz bir projemiz vardı. Bu proje kapsamında akciğer hücrelerinin hipoksik yani oksijensiz kalırsa, enfeksiyon geçirirse ya da astım gibi alerjik reaksiyonlarla karşılaşırsa nasıl tepki vereceğini çözebilmek için yapay bir akciğer modeli çalışmıştık. Alveol dediğimiz akciğerlerin nefes aldığı bölümleri, laboratuvar ortamında yapay olarak geliştirmiştik. Kovid aşısı için yola çıktığımızda, o modeller elimizde hazırdı” diye konuştu.

    Ayrıca akciğere özel makrofaj denilen vücuttaki yabancı maddelerin yok edilmesini sağlayan bağışıklık hücreleriyle de çalıştıktan sonra azot tankında dondurarak sakladıklarını anlatan Prof. Dr. Yazıhan, “Yaklaşık 10 yıldır uyuyan bu hücrelerimizi yeniden uyandırdık ve geliştirdiğimiz aşının akciğerdeki etkilerini hem yapay alveol modelimiz, hem de bu hücreler üzerinden anlamaya çalıştık. Bu da çalışmada çok hızlı yol almamızı sağladı. Hayvan çalışmaları ile beraber hücre çalışmalarını da gerçekleştirmiş olduk” dedi.

    “VİRÜSLE BULAŞTIĞI YERDE SAVAŞMAYA BAŞLAYACAĞIZ”

    Geliştirilen aşının dünyadaki örneklerden farklı olarak enjeksiyonla değil nazal yolla yani burundan verilecek şekilde dizayn edildiğini vurgulayan Prof. Dr. Yazıhan, “Nazal aşılar genellikle çok tercih edilmiyor. Ama bu virüsü düşündüğünüzde, enfeksiyonun ilk bulaşma yolu nazal sistem. Burada da mukoza dediğimiz bir yapı var. Aslında bağışıklığımız için de çok kritik mukoza yapısı. Hem bir bariyer görevi görüyor hem de hastalık için ortam oluşturuyor. Bizim yaptığımız çalışmayı dünyadaki benzerlerinden ayıran ve kritik olan kısmı, aşı formülasyonunu hangi maddeler içinde verdiğimiz ve nasıl uyguladığımızla ilgili. Çünkü aşıda en önemli nokta, doğru ve güçlü bir bağışıklık yanıt oluşturmanız ve aşı uyguladığınız kişiye bir zarar vermemeniz. Tüm bunların ince ayarlarını biz buradaki çalışmamızda yaptık. Akciğere özel makrofaj dediğimiz, insan bağışıklık hücreleriyle de çalıştık. Yani sadece hayvanda tek tip hücre ile değil, hem hayvan çalışmasını hem de insan bağışıklık hücreleri üzerindeki çalışmayı bir arada yürüttük ve bu nedenle de sonuca yaklaşmak açısından oldukça zaman kazandık” şeklinde konuştu.

    “DÜNYADAKİ AŞILARA GÖRE BİZİM AŞIMIZIN POTANSİYELİ DAHA YÜKSEK”

    Bağışıklığı uyaran aşı formülasyonlarının yanına ek maddeler olarak konulan adjuvanların da vücutta aşırı yanıt oluşturmadan bağışıklığı doğru yönlendirebilmesini sağladıklarının altını çizen Prof. Dr. Yazıhan, “Bu açıdan baktığımızda, insan denemelerinde de olumlu sonuçlar alabileceğimizi ve diğer aşılara nazaran bizim aşımızın potansiyelinin daha yüksek olabileceğini düşünüyorum. Sonuçların başarısı açısından şu anda gündemde de olan uluslararası aşı çalışmaları ile aynı noktadayız diyebilirim. Hatta nazal aşı olması itibariyle alternatifimiz yok. Nazal aşı zor bir aşı ama diğer yandan da hem uygulama alanı virüsle mücadele açısından çok uygun, hem de enjeksiyon gibi farklı uygulama yöntemlerine nazaran etkinliği daha yüksek. Deney hayvanlarımızdaki sonuçlarımız böyle. Sıçan çalışmalarını tamamlamış durumdayız. Herhangi bir yan etki de görmedik. Bu, çok önemli. Böyle olduğu için de artık maymun çalışmalarına başlayabiliyoruz. Klinik çalışmalara yani gönüllü insan denemelerine geçebilmemiz için etik kurulu başvurularımızı, dosyalarımızı, raporlarımızı ilgili yetkililere sunduk. Süreç olumlu devam ederse insan çalışmalarına hazırız” ifadelerini kullandı.

    HAYVAN DENEYLERİNDEKİ İLK SONUÇLAR

    Hayvan deneylerinde elde ettikleri sonuçlara göre, geliştirdikleri aşının yaklaşık bir yıl koruma sağladığı yönünde sonuçlar aldıklarını söyleyen Prof. Dr. Yazıhan, “Tabii ki sıçanların yaşam ömrü ile insanların yaşam ömrü çok farklı. Onların haftalık dönemine göre süreyi hesaplıyoruz. Mesela sıçanlarda gebelik süresi 3 hafta, insanda 9 ay. Yani onlarda yapacağınız 3 haftalık bir çalışma aslında bizim 9 ayımıza denk geliyor. Bu hayvanlara iki dozlu aşılama yaptığımızda, yaklaşık 2 ila 4 hafta etkisinin devam ettiğini gördük ki bu da bir yıllık bir süre demek kabaca. Bu da gayet iyi bir sonuç. Ama bu bir öngörü sonuçta. Asıl sonuçları insan çalışmaları yapıldığı zaman göreceğiz” dedi.

    “İLK KEZ BİR AŞININ TEDAVİYİ DESTEKLEYİCİ ÖZELLİĞİ DE OLACAK”

    Koronavirüste bağışıklık sisteminin virüsle savaşırken aşırı çalışması sonucu vücuda da zarar verebildiğine işaret eden Prof. Dr. Yazıhan, “Hücresel düzeyde lenfosit dediğimiz, daha uzun dönem kalıcı bağışıklık sağlayan hücrelerde azalmalar görüyoruz Kovid’de. Bunun önüne geçebilmek için immünmodülasyon denilen (bağışıklık sistemini düzenlemeye yönelik) bir sistemin doğru yönlendirilmesi önemli. Bizim şu an çalıştığımız aşının bu özelliği de olacak. Asıl amaç bağışıklık hücreleri içerisinde yer alan T hücrelerini aşı ile doğru yönlendirebilmek. Aksi taktirde bu T hücreleri, vücuda zarar veren bir sistem halini alabiliyor. Eğer siz bu T hücrelerini doğru yönlendirebilirseniz, hem hastalıkla savaşabiliyorsunuz hem de bu bağışıklık hücrelerinin bu savaşı daha sonra tekrar hatırlamasını sağlıyorsunuz ki aynı etkenle karşılaştığında ne yapacağını bilsin. Bu aşının etkinliğini biz hem doğal katil hücrelerinde, hem T hücrelerinde, hem de makrofajda denedik. Aslında aşılardan tedavi edici bir etki beklemeyiz normal şartlarda. Ama bu yönüyle bizim aşımızın çok uzun süreli olmasa da böyle bir etkisi de söz konusu olacak. O zaman aşının destekleyici içeriğini hastalığın erken dönemlerinde immünoterapi tedavilerine ek olarak kullanma imkanı da doğacak. Dünyadaki çalışmalara baktığımızda, denek hayvanları ve hücre kültürü sonuçlarımızın onlarla yarışabilecek düzeyde olduğunu ve en az onlar kadar etkili bir aşı geliştirdiğimizi görüyoruz” şeklinde konuştu.

    “AŞININ FORMÜLÜ BU LABORATUVARDAN ÇIKTI”

    ODTÜ Kimya Bölümü’nden Doç. Dr. Görkem Günbaş ise aslında başka bir araştırma için aldıkları fonla kurdukları laboratuvarda, Kovid aşısı çalışmalarına katkıda bulunmak için ekibiyle beraber yola çıktıklarını anlatarak “Biz burada daha çok aşının fikir bazında öncül çalışmalarını yaptık. Temel mantığımız, virüsün kendisi olmadan üzerinde olan bir yapıyı, enjeksiyonla değil nazal yolla vererek vücudu Kovid spesifik bir antikor üretmeye ikna edebilir miyiz şeklinde oldu. Bu ana fikirle geliştirdiğimiz ana formülasyonun çıkış noktası bu laboratuvar oldu” dedi.

    “HEM BAĞIŞIKLIĞI ARTIRIYOR HEM DE YAN ETKİSİ YOK”

    Doç. Dr. Günbaş’ın laboratuvarında biyokimya alt grubunun takım lideri olarak çalışan Moleküler Biyoloji Uzmanı Dr. Ahmet Çağlar Özketen ise Dünya Sağlık Örgütü’nün listesinde Kovid aşıları için 4 senaryonun önde olduğunu belirtti ve “Birincisi zayıflatılmış virüs aşıları, ikincisi mRNA bazlı aşılar, üçüncüsü ‘virus like particle’ dediğimiz virüs benzeri parçacıklar içeren aşılar ve dördüncüsü de ‘subunit vaxcine’ dediğimiz virüs elementlerinin yani virüsün belli protein veya DNA ya da RNA parçalarını içeren aşılar. Bizimkisi bu sonuncu gruba giriyor. Subunit aşılar genelde daha az yan etkili olması yönünden tercih ediliyor. Aşı formülümüzde, virüsün insandaki ACE 2 reseptörüne bağlanma bölgesini modifiye ederek çıkardığımız bir protein var. Buradaki ana hikaye, adjuvan formülasyonunuz yani aşıya eklediğiniz katkı maddeleri oluyor. Bir de biz nazal uygulamayı seçtiğimiz için, hem bağışıklığı artırıcı hem de istenmeyen yan etkileri ortadan kaldıran bir formül denedik. Bununla alakalı hayvan deneylerinde olumlu sonuçlar aldık. Herkes belirli ülkelerle anlaşma yapıp onların tesislerini kullanıp büyük dozajlarda ürün üretmeye çalışıyor. DSÖ’nün tahminine göre 2021 ortalarında aşı çıkacak ama belirli bir süre de sırf aşının ülkemize gelmesi için beklemek söz konusu olabilir. O yüzden maliyetli de olsa yerli aşı çalışmalarına geçmek çok önemli” şeklinde bilgi verdi.

    “YIL SONUNA HAZIR ETMEYİ HEDEFLİYORUZ”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın salgınla mücadelede bilimsel araştırmaların desteklenmesi için özel sektöre de çağrı yapması sonucu harekete geçen Ahlatcı Holding bünyesindeki Nanografi A.Ş.’nin, Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Ahlatcı’nın sınırsız desteği ile bu aşı çalışmasındaki başarıya ulaştığını anlatan şirketin Genel Müdürü Dr. Osman Coşkun, biyoteknoloji grubu ile DNA konusunda yaklaşık 3-4 yıldır başarılı olan bir çalışma yürüttüklerini ve aynı ekiple Kovid 19 aşı geliştirme konusunda neler yapılabileceğini görüştüklerini anlatarak “ODTÜ, Ankara Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi’nden bilim insanları ile akademik işbirliği yaptık. İhtiyacımız olan tüm ürünlerin, proteinlerin daha önceden elimizde hazır olması çok büyük avantaj oldu. Kovid aşısı olarak şu anda tüm küresel ilaç firmalarının geldiği noktaya ulaştık diyebiliriz. Bundan sonraki süreçte yapacağımız çalışmalarla inşallah yıl sonu itibariyle bu aşı çalışmasını tamamlamayı hedefliyoruz” dedi.

    PATENTLERLE KORUMA ALTINA ALINDI

    Dünya Sağlık Örgütü ve uluslararası otorite kuruluşların (FDA, EMA vb) tavsiye ettiği protokol ve uygulamalar ışığında gerçekleştirilen AR-GE çalışması sayesinde aşı kliniğe girerse referans kabul edilen protokolleri de sağladığı için üretim safhasından sonra ihracatının da kolayca gerçekleşmesi sağlanacak. Çalışma boyunca kullanılan özgün malzemelerin patent başvuruları ile koruma altına alındığını ve yakında uluslararası bilimsel dergilerde yayınlanmak üzere makalelerin de uzmanlar tarafından hazırlandığı çalışmaya dair bilgiler veren Dr. Coşkun, “Tamamen yerli ve milli olarak yürütülen bu çalışmada üretim aşamasında da hiçbir ithal bağımlılığımız olmayacak. Patentleri ile çalışmada kullanılan malzemeler ve proteinler ile tamamen bize ait olan bir aşı üreteceğiz” dedi.

    SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI İLE SAĞLIK BAKANLIĞI DESTEKLEDİ

    Firma olarak asıl ilgi alanlarının nanoteknoloji ve biyoteknoloji olduğuna dikkat çeken Dr. Coşkun, “Şubat ayında dünyada Kovid pandemi süreci başlayınca bizim bu konuda çalışma yapmamız için Sanayi ve Teknoloji Bakanımızın teşviki ve Sağlık Bakanımızın da desteğiyle girişimlerimize başladık. Bütün süreci, olabildiğince gizlilik içerisinde yürüttük. Bu yaptığımız çalışma, üniversite, özel sektör ve kamu işbirliğinin çok güzel bir örneği oldu. ODTÜ Teknokent’te bizim merkezimiz bulunuyor. ODTÜ akademisyenleri ile çalışma yaptık, genetik konusunda özellikle. Sonra da Ankara Üniversitesi’nden yine kıymetli hocalarımıza çalıştık ve Gazi Üniversitesi bunlar arasında yer aldı. Özel sektör olarak ise Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Ahmet Ahlatcı’nın bize sınırsız desteği oldu. ekibimizin ihtiyacı olan tüm ürünleri, dünyanın neresinde oluşa olsun en hızlı şekilde temin etme imkanı sağladı. Kamu olarak da özellikle TÜSEB (Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı) ve TİTCK (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu) Başkanlıkları bize çok güzel yol gösterdiler. Kısa zamanda bu noktaya gelmemizde vesile oldular” ifadelerini kullandı.

  • Bayramda hava nasıl olacak?

    Bayramda hava nasıl olacak?

    Kurban Bayramı’nda hava sıcaklıklarının mevsim normallerinde seyredeceğini söyleyen, Meteoroloji Uzmanı Güven Özdemir, “Bayramda hava açık ve güneşli olacak. Doğu ve Orta Karadeniz’de bayramın ikinci ve üçüncü günü yağış bekliyoruz” dedi.

    Kurban Bayramı’na sayılı günler kala hava durumuna ilişkin bilgi veren İstanbul Aydın Üniversitesi Anadolu BİL Meslek Yüksekokulu Müdür Yardımcısı ve Meteoroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Güven Özdemir, “Kurban Bayramı’nda yurdun genelinde hava açık ve güneşli olacak. Doğu ve Orta Karadeniz’de oluşan alçak basınç sisteminin etkisiyle bayramın ikinci ve üçüncü günü yağış bekliyoruz” diye konuştu.

    SICAKLIKLAR 30 DERECENİN ÜZERİNE OLACAK

    Sıcaklıkların gece 23, gündüz ise 30 derecenin üzerinde olacağını belirten Dr. Özdemir, “Bayramda bizi sıcak bir hava bekliyor. Ege ve İç Anadolu Bölgesi’ndeki hava sıcaklığı daha yüksek olacak. Akdeniz Bölgesi’nde de özellikle doğusunda geçişli yağış olabilir” ifadelerini kullandı.

    NEM SEVİYESİ YÜZDE 75

    Kuzeyden esen poyrazın etkili olacağını aktaran Dr. Özdemir, “Hava sıcaklıkları şu anda mevsim normallerinde seyrediyor. Nem seviyeleri de bölgelere göre değişiyor. Karadeniz gibi deniz bölgelerinde nem yüzde 70-75 civarında olacak. Kuvvetli rüzgarın olduğu bölgelerde nem seviyesi düşebilir. Kuzeyden gelen poyraz etkili olacak. Doğu Karadeniz’de Of, Rize, Artvin ile Erzurum taraflarında sel ve su baskınlarına karşı dikkatli olmak lazım ama yağışlar geçici, kalıcı olmayacak” dedi.

    GÜNEŞ ÇARPMALARI RİSKİNE KARŞI ÖNLEM ALIN

    Dışarı çıkarken şapka veya şemsiye kullanılmasını tavsiye eden Dr. Özdemir, “Güneşin tam tepede olduğu 11.30 ile 15.00 saatleri arasında dışarı çıkmamak lazım. Kurban kesimini de sabah saatlerinde veya öğleden sonra yapın. Hava sıcak olacak mümkün olduğu kadar bol su tüketin. Dışarı çıkarken şapka ve şemsiye kullanılmasını öneriyorum. Yaşlıların ve küçük çocukların özellikle günün en sıcak saatlerinde dışarı çıkmaması lazım. Zaten koronavirüs salgını devam ediyor bu kurallara uymak kendi sağlıkları için de önemlidir. Bayram sıcak geçecek o yüzden tedbir almak gerekiyor. Özellikle tatil bölgelerine gidenler güneş çarpmaları riskine karşı önlem alsın” diye konuştu.

  • Bayramda 163 bin polis ve jandarma görev yapacak

    Bayramda 163 bin polis ve jandarma görev yapacak

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Bütün bayram boyunca 12 bin 420 ekip, toplam 163 bin polis ve jandarmamız görev yapacaklar” dedi.

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kurban Bayramı dolayısıyla trafik yoğunluğunun oluştuğu Ankara- Samsun ve Ankara- Kayseri güzergahında incelemelerde bulundu. Bakan Soylu, helikopterle geldiği Kırıkkale’de Vali Yunus Sezer, Kırıkkale Belediye Başkanı Mehmet Saygılı ve protokol üyeleri tarafından karşılandı. Bakan Soylu, Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü önündeki kontrol noktasında durdurulan araç sürücüleri ve yolculara dikkatli olmaları konusunda uyarılarda bulundu.

    ‘163 BİN POLİS VE JANDARMAMIZ GÖREV YAPACAK’

    Bakan Soylu, Kırıkkale’de olduklarını anımsatarak, “Bugünkü rakamlardan biraz bahsetmek isterim. Bugün itibariyle trafik yoğunluğumuz salgın öncesi dönemden çok üstte. Şöyle bir örnek verebilirim; bugün trafikteki toplam araç hareketliliğindeki artış yüzde 31. Oysa otobüs seferlerindeki azalış yaklaşık yüzde 31, yolcu sayısındaki artış yüzde 55. Bu şu demektir, özellikle Kurban Bayramı’nda memleketine ve tatile gitmek isteyen insanlar özel araçlarıyla birlikte daha önce görmediğimiz büyük bir yoğunluk oluşturuyorlar ve özellikle toplu taşımada da hem salgın kuralları çerçevesinde hem de Kovid-19 nedeniyle toplu taşımayı tercih etmeyen vatandaşlarımızın özel araçlara yönelmesi sebebiyle çok ciddi bir trafik yoğunluğunda artış var. Şu anda bulunduğumuz Kırıkkale’deki kavşakta da örneğin Gerede kavşağında da bizim beklediğimizin çok üzerinde bir trafik yoğunluğu olduğunu bugün itibariyle söyleyebilirim. Daha yarın da var. Buna karşı çok önemli tedbirler aldığımızı ve günler öncesinden bu tedbirleri hayata geçirmek için gerek valilerimiz gerek emniyetimiz ve jandarmamız gerek belediyelerimiz ve yerel yönetimlerimiz hep birlikte önemli tedbirleri ortaya koyduğumuzu burada söylemek isterim. Bütün bayram boyunca 12 bin 420 ekip, toplam 163 bin polis ve jandarmamız görev yapacaklar” ifadelerini kullandı.

    ‘EMNİYET KEMERİNİN TAKILMASI ÖNEMLİ’

    Vatandaşlara uyarılarda bulunan Bakan Soylu, “Burada bu araç yoğunluğunu görünce hem vatandaşımıza hem sürücülerimize tek bir tavsiyem var. O da aman dikkat. Yani geçen bayramda Kovid-19 sebebiyle tüm İslam alemi bir mahzunluk yaşadı. Ailelerine, akrabalarına, memleketlerine, tatile gidemediler. Ama bu bayram sanki bu açığı kapatmak için her birimiz eğer kurallara riayet etmeden hareket edersek hem trafik hem de takdir edersiniz ki Kovid-19 yani salgın kurallarına burada tembihatlara riayet etmeden hareket edersek hem trafikte hem de bu salgının yayılmasında bir mahcubiyet duyarız. Bunun için vatandaşlarımızdan talebimiz aman dikkat. Yani elbette ki herkesin bayramı gönlünce yaşaması en doğal hakkı. Hepimizin en doğal hakkı. Ancak dikkat etmemiz gereken özellikle kurallarımız var. Yasal hız sınırına riayet etmemiz lazım, birinci kural bu. İkinci kural trafik kazasında emniyet kemerinin takılmasının dışında bizi kurtarabilecek başka tedbir dünyada icat edilmedi. Onun için emniyet kemeri önemli. Üçüncüsü ise cep telefonu ile konuşmamak gerekiyor. Dördüncüsü bir seyahat planımızın olması lazım. Seyahat planı evimizden hareket ettiğimiz andan itibaren başlar. Yine bir önemli nokta trafik sıkışıklığı olduğu alanların açığının trafiğin açık olduğu yerlerde gaza basarak hız yükselterek yapmamamız gereken bir tehlikeli meseledir. Yine bir önemli mesele özellikle altını çizerek belirtmek istiyorum. Özellikle bayramlarda trafik kazalarının en çok olduğu noktalar varışa yakın noktalardır. Bizim hep birlikte dikkat etmemiz lazım. Yine bir önemli nokta özellikle uzun yollarda uykusuz, alışkanlığımız olmadığı saatlerde araç kullanmamalıyız ve araç sürmemeliyiz” dedi.

    ‘2 SAATTE BİR 10 DAKİKA DİNLENMELİYİZ’

    Bakan Soylu, iki saatte bir 10 dakika muhakkak ki dinlenmek gerektiğini belirterek, “Bu uluslararası standartlar içerisinde bize vaat edilmiş bir tembihattır. İki saatte bir 10 dakika dinlenmeliyiz. Yine bu yıla özgü bir şey söylemek istiyorum. Yaklaşık 1- 1.5 aydır trafik kazalarında bir noktada artış görüyoruz. O da özellikle şerit değiştirmeler. Yani sürekli olarak sol şeridi takip edenler başka araçların özellikle yanlış şerit değiştirmelerine sebebiyet teşkil ediyorlar. Şeritlerde anılan hızla gitmeyenler yine yanlış ve tehlikeli sollamalarla karşı karşıya kalınmasına sebebiyet teşkil ediyorlar. En önemlisi de kamyonlar ve ağır vasıtalar, eğer kendilerine tahsis edilen şeritlerden gitmiyorlarsa o da maalesef başka ağır vasıtaların veya başka araçların hatalı sollamalarına sebebiyet teşkil edecek trafik kuralı ihlaline sebep oluyor. Bunlara her birimizin riayet etmesi lazım. Onun için yine aman dikkat diyoruz. Onun için ifadem şudur. Trafik kurallarına hep beraber riayet edelim. Çünkü bu bizi bir sonuca doğru getiriyor. 2015 yılından 2019 yılının sonuna kadar tüm dünyada trafik kazalarındaki ölümler artarken Türkiye’de gerek yol standartlarımızın yükselmesi gerek aynı zamanda araçlarımızın kalitelerinin yükselmesi aynı zamanda trafikte aldığımız tedbirler ile dört yılda 2 bin 57 kişiyi trafiğe az kurban verdik. Bu önemli bir rakam. 7 bin 530’dan 5 bin 473’e düştü. Daha fazla insanın trafik kazasında hayatını kaybetmesinin hep beraber kurallara riayet ederek engelledik. Uluslararası standartlarda ölümler 100 binde 9.6’dan 100 binde 6.5’e düştü. Bu da bizim açımızdan önemli. Bu yıl da yüzde 14 ölüm kaybının azlığı ile gidiyoruz. Yani burada önemli olan trafik kurallarına riayet etmektir. Trafik kurallarından bir tanesini daha unutmamamız gerekir” şeklinde konuştu.

    Bakan Soylu, konuşmasının son bölümünde ise “Bizim bundan sonra da denetimlerimiz tüm bayram boyunca devam edecek. Gidişlerde ve gelişlerde mümkün olduğunca devam edecek. Bizim vatandaşımızdan ve sürücülerimizden bu bayramda tek bir ricamız var. Aman dikkat kurallara uyalım ve şunu aklımızdan çıkarmayalım. Kovid-19 sebebiyle toplu taşımayı vatandaşımız az kullanıyor. Daha ziyade özel araçlarıyla memleketlerine ve tatile gidiyorlar. Bu da beklediğimizden daha fazla bir yoğunluk oluşturdu” dedi.

    Bakan Soylu ve beraberindekiler buradaki incelemelerinin ardından Yahşihan Belediyesi İtfaiye Müdürlüğünü ziyaret ederek ekiplerle hatıra fotoğrafı çektirdi.

  • Bakan Akar’dan Doğu Akdeniz mesajı

    Bakan Akar’dan Doğu Akdeniz mesajı

    Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Doğu Akdeniz’de hem KKTC’nin hakkı olan ruhsat sahalarında hem de Türkiye’nin kendi deniz yetki alanlarındaki kaynaklardan istifade etmek için gerekli araştırma incelemeleri yapmak, onlardan istifade etmek için çalışmaları sürdürmek bizim hakkımızdır ve bu hakkımızı da mutlaka kullanacağız, kullanıyoruz” dedi.

    Bakan Akar, beraberinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal ve Bakan Yardımcısı Alpaslan Kavaklıoğlu ile Gazi Orduevi’nde düzenlenen KKTC Silahlı Kuvvetleri Günü Resepsiyonu’na katıldı. İstiklal Marşı ve Mücahitler Marşı’nın okunmasının ardından KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı tanıtım filmi ekrandan sunuldu.

    ‘KIBRISLI KARDEŞLERİMİZİN HAKLARINI KORUMAK İÇİN NE LAZIMSA YAPMAYA HAZIRIZ’

    Resepsiyondaki konuşmasına “Bütün herkesin bilmesi gereken husus şu; Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak Kıbrıs meselesi bizim milli davamız” ifadeleriyle başlayan Akar, 1974’teki bakış açılarının, yaklaşımlarının hala aynı olduğunu belirtti. Bugün de aynı duygu ve düşüncelere sahip olduklarını dile getiren Bakan Akar, “Kıbrıs, Kıbrıslılar bizim kardeşimiz, orada Kıbrıslı kardeşlerimizin hak ve menfaatini korumak için ne lazımsa yapmaya hazırız” diye konuştu. Barış Harekatı ile sadece adadaki Türklere değil, tüm adaya barış, huzur ve güvenin geldiğini dile getiren Akar, şunları söyledi:

    “Biz barıştan yanayız, barışı muhafaza etmek için uğraşıyoruz. Fakat aynı zamanda orada yaşayan Kıbrıslı kardeşlerimizin de hak ve hukukunu korumakta kararlıyız, azimliyiz. Bunun için yapılması gereken ne varsa bugüne kadar yaptık, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Her zaman samimi olarak söylediğimiz gibi barıştan yanayız. Barış içinde, iyi komşuluk ilişkileri içinde hakça bölüşüm ve paylaşımla buradaki hayatın herkesin güven, huzur, refah içinde yaşamasından yanayız. Buna gayret gösteriyoruz. Fakat diğer taraftan da hiçbir oldubittiye izin vermeyeceğimizi, burada Türkiye’nin içinde olmayan çözümlerin de hiçbir zaman yaşama şansının olmadığını da belirtmek zorundayım.”

    ‘HAKKIMIZI MUTLAKA KULLANACAĞIZ’

    Deniz yetki alanlarının belirlenmesi, eşit egemen hakların korunması, kaynakların hakça ve adil şekilde paylaşılması konularının çok önemli olduğunu vurgulayan Akar, “Bu hususlar hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Hem Türkiye olarak kendi haklarımız hem de Kıbrıslı kardeşlerimizin haklarını bu manada, çerçevede koruyacağımızı, buna her zaman hazır olduğumuzu belirtmek istiyorum. Doğu Akdeniz’de hem KKTC’nin hakkı olan ruhsat sahalarında hem de Türkiye’nin kendi deniz yetki alanlarında oradaki kaynaklardan istifade etmek için gerekli araştırma incelemeleri yapmak, onlardan istifade etmek için çalışmaları sürdürmek bizim hakkımızdır ve bu hakkımızı da mutlaka kullanacağız, kullanıyoruz. Bundan da kimsenin şüphesi olmasın” ifadelerini kullandı. İyi komşuluk ilişkilerine bir kez daha vurgu yapan Akar, şöyle devam etti:

    “Bunların birlikte yapılması, kaynakların birlikte paylaşılması bu konudaki gerekli görüşmelere de hazır olduğumuza yönelik daha önce ilgili ve yetkili makamlar tarafından yapılan açıklamalara maalesef komşularımız tarafından gerekli olumu cevaplar verilmedi. Dolayısıyla biz kendi haklarımız doğrultusunda bütünüyle Türkiye ve KKTC olarak oradaki kardeşlerimizle birlikte uluslararası hukuka uygun şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Bunun dışında buradan binlerce kilometre uzaktan gelip burada bir takım konularda kurallar koymaya çalışanların sözlerini bizim hiçbir şekilde dinlememiz mümkün değil. Biz garantör ülkeyiz, garantör ülke olarak buradaki hak ve sorumluluklarımızın tamamen bilgisi ve bilincindeyiz, bunun gereğini de yaptık ve yapacağız. Bu konuda hiç kimse bize herhangi bir şekilde etki etmeye veya herhangi şekilde bizi engellemeye kalkmasın. Bu konuda kararlı olduğumuzu defalarca söyledik. Bunları da yerine getireceğiz. Yaptıklarımızın hepsi hukuki, uluslararası hukuka, deniz hukukuna uygun şekilde yapılmaktadır.”

    ‘YUNAN TARAFININ DA BU TOPLANTILARA KATILMASINI BEKLİYORUZ’

    Türkiye ile Yunanistan arasında güven ve güven artırıcı önlemler çerçevesinde yapılan çalışmalarda sağlanan mutabakat kapsamında iki toplantının Atina’da bir toplantının ise Ankara’da yapıldığını anımsatan Akar, şunları kaydetti:

    “Dördüncü toplantıyı Ankara’da yapmak üzere hazır olduğumuzu karşı tarafa bildirdik. Yunan tarafının da bu toplantılara katılmasını bekliyoruz. Bu arada çeşitli kaynaklardan çeşitli açıklamalar yapılıyor. Bunlardan biri de, ‘Doğu Akdeniz’in güvenliğini Türkiye’ye terk edemeyiz’ şeklinde başı ve sonu tam olarak belli olmayan bir takım sözler var. Bunu söyleyenler tarihlerine, tarihimize, Doğu Akdeniz’in geçmişine baksınlar. Bizim şu anda geçmişte olduğumuz gibi ecdadımıza yaraşır şekilde oradaki birliklerimiz, kuvvetlerimiz güvenlikle ilgili orada yapılması gereken ne varsa bunları yapabilecek kabiliyete, imkana sahip. Bunları da herkesin bilmesini istiyorum. Dolayısıyla bu tür ilişkilerde dil çok önemli. Taraflar açıklamalarını yaparken dikkatli dil kullanmaları lazım. Tahrikten, gerginliği artırmaktan, provokasyondan uzak durmak lazım.”

    Türkiye’nin gerginliği artırmak veya barışı, huzuru bozmak gibi bir amacının olmadığını vurgulayan Akar, “Hep birlikte neler yapabiliriz sorusunun cevabını beraber bulalım diyoruz. Dolayısıyla biz komşularımızı bu yönde davet ediyoruz, beraber çalışmak, toplumlar oradaki insanlar için bir şeyler yapabilmek konusunda çalışmaya devam ediyoruz, buna çalışıyoruz. Fakat bunun dışında bunu da bir acizlik olarak almasınlar, diğer taraftan yapılması gereken ne varsa, herhangi bir oldubittiye meydan vermeyeceğimizi, Türkiye’nin ve KKTC’nin içinde olmadığı hiçbir çözümün de Kıbrıs’ta ve Doğu Akdeniz’de yaşama şansının olmadığını da herkesin bilmesini bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bizim hedefimiz adada barışı, huzuru rahatı, refahı kalıcı hale getirmek. Bu konuda gayretlerimizi sürdürüyoruz. Geçmişte olduğu gibi bugün de orada Kıbrıs Türkünün yanında olmaya, onların en büyük destekçisi olmaya devam edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın” şeklinde konuştu.

    Konuşmanın ardından Bakan Akar ve protokol üyeleri tarafından kesilen pastanın ardından resepsiyon sona erdi.

  • Kuzey Irak’ta PKK’ya ağır darbe

    Kuzey Irak’ta PKK’ya ağır darbe

    Milli Savunma Bakanlığı, Irak kuzeyi Avaşin-Basyan bölgesinde tespit edilen 3 PKK’lı teröristin, düzenlenen hava harekâtıyla etkisiz hale getirildiğini açıkladı.

    Bakanlığın Twitter hesabından yapılan açıklamada, “Irak kuzeyi Avaşin-Basyan bölgesinde keşif ve gözetleme vasıtalarıyla tespit edilen 3 PKK’lı terörist düzenlenen hava harekâtıyla etkisiz hale getirildi. Terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonlarımız kararlılıkla sürüyor” denildi.

  • DGS giriş belgeleri erişime açıldı

    DGS giriş belgeleri erişime açıldı

    Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), 2020 Dikey Geçiş Sınavı (DGS) giriş belgelerinin erişime açıldığını bildirdi.

    ÖSYM’nin internet sitesinde yer alan duyuruya göre, 9 Ağustos’ta uygulanacak Meslek Yüksekokulları ile Açıköğretim Ön Lisans Programları Mezunlarının Lisans Öğrenimine Geçiş Sınavı (2020 DGS) adaylarının, sınava girecekleri bina/salonlara atanma işlemleri tamamlandı.

    Adaylar, sınava girecekleri yer bilgisini gösteren Sınava Giriş Belgesi’ni T.C. kimlik numaraları ve aday şifreleriyle ÖSYM’nin “https://ais.osym.gov.tr” internet adresinden edinebilecek.

  • Tunceli’de ‘Yıldırım-4 Munzur-Kutu’ operasyonu başlatıldı

    Tunceli’de ‘Yıldırım-4 Munzur-Kutu’ operasyonu başlatıldı

    İçişleri Bakanlığı, Tunceli’de 1006 personelin katılımıyla ‘Yıldırım-4 Munzur-Kutu’ operasyonunun başlatıldığını duyurdu. 13 Temmuz’da başlayan Yıldırım operasyonlarında 8 teröristin etkisiz hale getirildiği belirtildi.

    Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre; bölücü terör örgütünü tamamen ülke gündeminden çıkarmak ve bölgede barındığı değerlendirilen teröristleri etkisiz hale getirmek amacıyla Tunceli İl Jandarma Komutanlığı’nca ‘Yıldırım-4 Munzur-Kutu’ operasyonu başlatıldı. Operasyonda Tunceli İl Jandarma Komutanlığı’nda görevli; Jandarma Komando, Jandarma Özel Harekat (JÖH), Polis Özel Harekat ve güvenlik korucu timlerinden oluşan 1006 personel (67 operasyonel tim) görev aldı.

    ‘8 TERÖRİST ETKİSİZ HALE GETİRİLDİ

    Öte yandan, Yıldırım-1 Operasyonu 13 Temmuz’dan itibaren Cudi bölgesi merkez olmak üzere Şırnak kırsalında, Yıldırım-2 Operasyonu 19 Temmuz’dan itibaren Cilo bölgesi merkez olmak üzere Hakkari kırsalında, Yıldırım-3 Operasyonunu ise 26 Temmuz’dan itibaren Ağrı Dağı ve Çemçe-Madur bölgeleri merkez olmak üzere Ağrı-Iğdır-Kars kırsalında devam ettiği belirtildi. İçişleri Bakanlığı koordinesinde, temmuz ayında başlatılan Yıldırım operasyonları kapsamında bugüne kadar toplam 8 teröristin etkisiz hale getirildiği, operasyonlarda, 24 mağara, sığınak ve deponun imha edildiği, çok sayıda silah-mühimmat, gıda ve yaşam malzemesinin ele geçirildiği bildirildi. Yurt içinde terörün tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik yürütülen Yıldırım operasyonlarının, halkın desteği ile inançlı ve kararlı bir şekilde başarı ile devam ettiği belirtildi.

  • Bahçedeki gelinini tilki zannedip öldürdü

    Bahçedeki gelinini tilki zannedip öldürdü

    Bartın’da, bahçesine tilki girdiğini zannedip tüfeğiyle ateş açan Mustafa Gökçe (67), fasulye toplayan gelini Gönül Gökçe’yi (31) vurarak öldürdü.

    Bartın’da dün akşam saatlerinde Karahüseyinli köyünde meydana gelen olayda iddiaya göre, köyde oturan Gökçe ailesinin bahçesinde bulunan kümesteki 3 tavuğu tilki telef etti. Akşam saatlerinde de emekli madenci Mustafa Gökçe, mısır ve fasulye ekili bahçeden ses gelmesi üzerine av tüfeğini aldı.

    Bahçeye tilki girdiğini zanneden Mustafa Gökçe, evinin balkonuna çıkarak av tüfeği ile 2 el ateş etti. Bu sırada bahçede fasulye toplayan Gönül Gökçe, ensesine isabet eden saçmalarla kanlar içerisinde kaldı. Mustafa Gökçe, gelinini vurduğunu fark edince 112 Acil’e haber verdi. Köye gelen sağlık ekibince yapılan kontrolde 2 çocuk annesi Gönül Gökçe’nin yaşamını yitirdiği belirlendi.

    Gönül Gökçe’nin cansız bedeni olay yerinde yapılan incelemenin ardından morga kaldırıldı. Gönül Gökçe’nin yaşamını yitirdiğini öğrenen yakınları ise evin önünde sinir krizi geçirdi.

    Gönül G’nin cesedi, savcılık ve jandarma ekiplerinin incelemesinin ardından otopsi için Bartın Devlet Hastanesine gönderildi. Kadının cenazesi, otopsinin ardından hastaneden alınarak köyündeki evine getirildi. İki çocuk annesi Gönül G. için burada Kur’an-ı Kerim okundu, dua edildi. Ayakta durmakta güçlük çeken Gönül G’nin eşi İlyas ve çocukları Metehan (8) ile Rüveyda G’yi yakınları teselli etti. Karahüseyinli köyü Merkez Camisi’nde kılınan namazın ardından Gönül G’nin cenazesi aile kabristanlığına defnedildi.

    Köy Muhtarı Siyami Okuyucu, gazetecilere, Gönül G’nin bahçede fasulye topladığı sırada kayınbabası Mustafa G’nin, gelinini tilki zannettiğini ve evinin balkonundan tüfekle vurduğunu söyledi. Kendilerinin de büyük bir şaşkınlık ve üzüntü yaşadıklarını ifade eden Okuyucu, “Olayı duyduğumuzda çok şaşırdık. Üzüntülüyüz.” dedi. Gözaltına alınan Mustafa G, jandarmadaki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.