Kategori: Türkiye

  • Bakan Kurum depremin bilançosunu açıkladı!

    Bakan Kurum, 5 büyüklüğündeki depreme ilişkin hasar tespit çalışmalarının devam ettiğini kaydederek, “Dün Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde meydana gelen 5 büyüklüğünde depremde can kaybımız yok. 12 köyde 85 konut, 5 ahır, 1 okul ve 2 cami hasar gördü. Şu an ekiplerimiz sahadalar. Şu an bütün köylerde ve ilçelerde hasar tespit çalışmaları devam ediyor” diye konuştu.

  • Boğaz sis altında; yüzlerce gemi geçiş için bekliyor

    İstanbul Boğazı’nda 3 gündür sis nedeniyle transit gemi geçişlerinde aksama yaşanıyor. Boğaz’ın kapatılmasıyla Kuzey ve Güney girişinde yüzlerce gemi geçiş için beklemek zorunda kaldı. Uzun süreli beklemeler küçük ölçekli gemilerde yakıt, kumanya ve su sorunu oluşturuyor. Gemi şirketleri taahhüt ettikleri sürede mevcut yüklerini götüremedikleri için de yüz binlerce dolar zarar ediyor.

    Geçtiğimiz yıl Nisan ayında da İstanbul Boğaz’ında 5 günlük sis kabusu yaşanmıştı. Boğaz’ın 70 saatten fazla transit gemi geçişlerine kapatılmasıyla 351 gemi uzun süre beklemek zorunda kalmıştı.

  • Yargılama başladı! ‘Kazayla oldu deriz, korkma bir şey olmaz’

    Olay, 31 Ekim 2018 Çarşamba günü saat 08.00 sıralarında Selçuklu ilçesinde meydana geldi. Daha önceki evliliğinden 3 çocuğu olan işsiz Mesut Babayiğit, bir süre birlikte yaşadığı ve önceki evliliğinden 1 çocuğu olan Hanife Babayiğit ile olaydan bir yıl önce evlendi. Evliliklerinde bir kız çocukları dünyaya gelen çift arasında iddiaya göre, ekonomik nedenlerle şiddetli geçimsizlik başladı. Hanife Babayiğit, çocuğuna bakabilmek için 2017 yılının eylül ayında bir barda çalışmaya başladı. Ancak Mesut Babayiğit, burada çalışmasını istemediği eşini dövdü.

    BENİ EŞİM VURDU

    Hanife Babayiğit, olay günü saat 05.30 sıralarında iş çıkışında, çocuğunu görmek için taksiyle Mesut Babayiğit’in yanına geldi. Taksiyle bir süre dolaştıktan sonra Mesut Babayiğit, eşiyle birlikte taksiyle araziye gitti. Çift arasında yakınlaşma olduktan sonra Hanife Babayiğit, eşine, “Barda çalışmama karışmayacaksın” dedi. Mesut Babayiğit, bunun üzerine eşinin yanına gelirken spor çantasının içerisine sakladığı tüfeği alıp Hanife Babayiğit’e ateş etti. Mesut Babayiğit, kanlar içerisinde kalan eşini Beyhekim Devlet Hastanesi Acil Servisi’ne bırakarak kaçtı. Burada ilk müdahalesi yapılan Hanife Babayiğit, ambulansla Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Son sözlerinde kendisini eşinin vurduğunu söyleyen Babayiğit, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

    Olayla ilgili çalışma başlatan Asayiş Şubesi Cinayet Büro Amirliği ekipleri, Mesut Babayiğit’i kısa sürede yakaladı. Gözaltına alınan Babayiğit’in suç aleti tüfeği ise merkez Meram ilçesinde bulunan ailesinin evinin bahçesine sakladığı tespit edildi. Babayiğit çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

    İLK KEZ HAKİM KARŞISINA ÇIKTI

    Konya 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasına tutuklu sanık Mesut Babayiğit, öldürülen Hanife Babayiğit’in ailesi ve taraf avukatları katıldı. ‘Eşi kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılanan Mesut Babayiğit, duruşmadaki savunmasında eşini yanlışlıkla vurduğunu ileri sürdü. Babayiğit, ifadesinde, ”Olay günü eşim beni 05.30 sıralarında taksiyle aldı. Taksiyle biraz dolaştıktan sonra tenha bir yere gittik. Eşimle aramızla yakınlaşma oldu. Bana daha önce bir müşterisiyle öpüşürken ki fotoğraflarını atmıştı. Ona, ‘Beni seviyorsan neden bana bu işkenceyi yapıyorsun?’ dedim. O da bana, ‘Eğer ben benden gidersen bunların videosunu çekip sana gönderirim’ dedi” diye konuştu.

    ‘KIZIMI ALIP GEL’ DEMİŞ

    Konuşması sırasında çıkan tartışmanın ardından arka koltuktaki spor çantanın içindeki tüfeği çıkarıp kendi boğazına dayadığını söyleyen Babayiğit, “Daha önce de iki kez intihar girişiminde bulundum. Eşime, ‘3 yıldır seni sırtımda taşıyorum, senin her isteğini yaptım, kendimi öldüreyim de benden kurtul’ dedim. Hanife o sırada arabada oturuyordu. Bana ‘Yapma’ diyerek, silaha uzandığı sırada tüfek birden ateş aldı. Sonra arabayla hastaneye gittik. Hanife yolda bana, ‘Kaza oldu deriz, korkma bir şey olmaz’ dedi. Kızımızı alıp gelmemi söyledi. Ben de Hanife’yi acil müdahale odasına bırakıp hastaneden ayrıldım. Kızımı alıp kardeşime bıraktım. ”dedi.

    ‘TÜFEK ÇANTADAYMIŞ

    Cumhuriyet Savcısının, tüfeği yanına niye aldın sorusu üzerine Babayiğit, ”Tüfek spor çantasındaydı. Ben çocuklarımı görmek için eski eşimin evine gittim. Oraya giderken de çantayı yanımda getirmiştim. Hanife sabahleyin beni arayınca birlikte yaşadığımız eve gideriz diye düşünüp çantayı da yanıma almıştım” dedi.

    ‘KIZIMI O ÇALIŞTIRIYORDU’

    Duruşmada müşteki olarak dinlenen anne Seher Babayiğit ise, kızını barda  damadı tarafından çalıştırdığını ileri sürdü. Anne Babayiğit, “Mesut’un verdiği ifadelere katılmıyorum. Ondan şikayetçiyim. Benim kızımı kaç kez dövdü. Ankara ve Konya’dayken benim yanımda da kızımı tekme tokat dövdü. Kızımı onun elinden ben aldım. Kızımı hayatı dayaktan ibaretti. Bana, ‘anne ben bunu istemiyorum’ derdi. ‘Kızım sen bilirsin’ dedim. Benim kızım barda bunun isteği üzerine çalıştı. Mesut, kızımdan ‘Annen kredi çeksin’ demiş. Ben de bunun üzerine 35 bin lira kredi çektim. Ancak Mesut bu parayı ödemedi. Bana, ‘Bu parayı ödemeyeceğim, İstanbul’daki evi de satıp seni sıfıra düşüreceğim’ dedi. Mesut kızımın parasını yedi. Ölmeden önce kızım beni evine çağırdı. Kızımı eroin kullanırken gördüm, Mesut temin ediyordu. Ondan şikayetçiyim” diye konuştu.

    ‘HAKSIZ TAHRİK SÖZ KONUSU OLAMAZ’

    Hanife Babayiğit’in ailesinin ve aynı zamanda Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu avukatı Akerke Onat ise, böyle bir olayda haksız tahrikten söz etmenin mümkün olmadığını söyledi. Onat, ” 2018 yılında 440 kadın çeşitli sebeplerle öldürüldü. Bunlardan biri de Hanife Babayiğit’tir. Mesut Babayiğit eşini iyi bir anne, iyi bir eş olmamakla itham ediyor. Bu doğru değildir. Hanife Babayiğit, çocuğu ve ailesi için orada çalışmaktaydı. Sanığın bu ifadeleri asılsızdır. Biz bir olayda haksız tahrik olduğunu düşünmüyoruz. Sanığa takdir indirimi uygulanmamasını talep ediyoruz. Bu olay tasarlayarak meydana gelmiştir” dedi.

    Duruşma ileri bir tarihe ertelendi.

  • Selamına Karşılık Vermeyen Gençleri Uyardı, Tokat Yedi

    Olay, dün saat 17.30 sıralarında, Cedidiye Mahallesi Rıhtım Caddesi üzerinde meydana geldi. Mustafa Necati Erdem, şehir merkezinde dolaştıktan sonra çilingir olan akrabalarının iş yerine girerken, iddiaya göre karşıdan gelen iki gence selam verdi. Selamını almayan gençleri uyaran Mustafa Necati Erdem daha sonra iş yerine girdi. Erdem’in arkasından gelen bir kişi tartışarak, “Sen kimsin, bana laf ediyorsun?” diyerek yaşlı adamın yüzüne tokat attı. Erdem aldığı darbe ile yere düşerken, iş yerinde bulunanlar gencin üzerine yürüdü. Yere düşen yaşlı adamı kaldıranlar polise haber verdi. Polis ekipleri gelene kadar yaşlı adama tokat atan genç kaçtı. Yaşananlar iş yerinde bulunan güvenlik kamerasına yansıdı.

    Yaşadığı olayı anlatan Mustafa Necati Erdem, olaydan dolayı üzüntü yaşadığını ifade ederek, “Dükkana gireceğim anda iki kişi karşı istikametten bana yakın geldiler. Selam vermedikleri için özellikle ben bu selam işinde çok hassasım, ‘Bir selam vermediniz’ dedim, dükkana girdim. Dükkanda dururken adam geldi. ‘Ulan sen kimsin, bana laf edecek adam mısın? Sana bir dayak atayım da bir gör’ dedi. Onu derken benim sol tarafıma bir yumruk salladı. Neredeyse beynim yerinden çıktı. Orada görevliler vardı ve ben yere düştüm. Orası karıştı, ne oldu bilmiyorum. Sonra kaçıp gittiler. Daha sonra oradaki görevli polisi aradı. Bende durumu anlattım. Ben 25 sene Avrupa’yı gezdim. Amerika’ya gittim, tüm Avrupa’yı dolaştım. 95 yaşındayım, bana kimse laf etmedi, hatta biri bana tokat atmadı. Şikayetçi misin? diye sordular. Şikayetçi olduğumu söyledim. Doktor raporu alınsın dediler. Acilden rapor aldık. Karakola götürüp ifademizi aldılar ve geldik evimize. Ben çok üzgünüm, benim gibi yaşlı ve Merkez Büyük Camii’nin eski vaizlerinden birisi olarak böyle bir şeyle karşı karşıya kalmam çok üzücü bir hadisedir. Yüzümdeki morluk o yumruktan sonra oldu.” dedi.

    Polis yaptığı araştırma sonucu yaşlı adama vuran kişinin Y.B. olduğunu tespit etti. Y.B.’nin yakalanması için çalışma başlatıldı.

  • Mersin’de 5 katlı bina çöktü

    Gece binadan sesler gelince oturanların evlerini boşalttığı ortaya çıktı. Arama kurtarma ekipleri, yıkıntıların içinde çalışmalarını sürdürüyor.

     

  • Leyla diş teli yüzünden mi öldü? Ameliyatı yapan doktorun ifadesi ortaya çıktı

    Özel bir hastanede burun ameliyatı olduktan sonra hayatını kaybeden Leyla Sönmez’i ameliyat eden doktorun ifadesi ortayı çıktı. Sönmez’i ameliyat eden doktor M.S.A.’nın ifadesinde genç kızı burnundaki et ve şekil bozukluğu nedeniyle nefes almakta zorluk çektiği için 29 Ocak’ta ameliyat ettiğini belirterek, “Hasta, burnunun üzerindeki hafif kemik çıkıntısının da alınmasını önerdi ve burun düşüklüğü olması nedeniyle burnunun ucunun kaldırılması talebinde bulundu. Ameliyat bittikten sonra düzenli bir şekilde uyandı, dinlenme odasına alındı ve ben de kendisiyle konuştum. Hasta çok iyi durumdaydı” dedi.

    Leyla’nın, ‘hasta dinlenme odası’na alınırken, kendisinin de bir sonraki ameliyatına devam ettiğini belirten M.S.A., ameliyattan bir süre sonra hastanın hafif bir burun tampon altında sızıntısı olduğu bildirilince genç kızın yanına gidip kontrol edip, tamponunu değiştirdiğini ve anormal bir durum da olmadığını söyledi. M.S.A., bundan 2 saat sonra bu kez mide bulantısı şikayeti bildirilince de kendisine bulantı kesici ilaçlar uygulandığını belirtti.

    Hastanın ameliyattan sonra tedbir amaçlı uyutulduğu bilgisini de veren M.S.A., “Kan bulgularının değerlendirilmesinde de kan takviyesini gerektiren bir durum olmadığına karar verildi ve hasta yatmaya devam etti. Hastanın kontrolümüzde kalması ve daha iyi tetkik edilmesi için bir gece daha kalmasına ben ve anestezi uzmanı doktor ile birlikte karar verdik. Diğer uzman doktorlarla serumun devamına ve ilaç takviyesine karar verdik” diye anlattı.

    30 Ocak’ta akşam saatlerinde Leyla’nın, eve gitmek istediğini, ancak kendisinin bir gece daha kalması için ısrar ettiğini kaydeden M.S.A., “Ameliyattan 40 saat sonra anestezi uzmanı P.D. ile bir durum değerlendirmesi yapıp, kan testlerini inceledik. Hastanın durumu kritiklik arz edebilir düşüncesiyle yoğun bakıma aldık. Hastanın bilinci yerindeydi, ancak solunum sıkıntısı vardı, tansiyonu da hafif düşme eğilimi gösteriyordu. Bunun üzerine serum vermeye devam ettik. Bizim tespit ettiğimiz kadarıyla burundaki kanama durmuştu” diye konuştu.

    M.S.A., savunmasını şöyle sürdürdü:

    “Hastanın mevcut durumunun sadece psikolojik olduğu yönünde hiçbir beyanım olmadı, ancak nöroloji uzmanı S.K. tarafından, hastanın psikolojik olarak tepki verdiği tespit edilerek, ‘Xanax’ isimli ilaca başlandı. İvedi olarak 5 dakika içinde hastanemizin yoğun bakım ünitesine alındı. Durumu daha da kritik olabilir, tedbirimizi önceden alalım düşüncesiyle kendisini Balcalı Hastanesi’ne sevk ettik. Hasta Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesinde yoğun bakıma kaldırıldı. Bu tür operasyonlarda ameliyatın hemen ardından az miktarda olağan bir kanama vardı, biz de mevcut tamponu çıkartıp yenisini taktık. Hastanın kanaması 29 Ocak’tan itibaren 2 gün içinde hiç artmadı. Hastanın diş telleri vardı. Bunun her ne kadar yapılan ameliyata engel teşkil etmese de biz operasyondan sonra diş tellerinden enfeksiyon kapma ihtimalini düşünmeye başladık. Leyla Sönmez’in, söz konusu durumunun karnındaki bir durumdan kaynaklandığı şüphesi üzerine Balcalı Hastanesinde karın ameliyatına alındı. Ancak herhangi bir sonuca ulaşılamadı. Bu hastanın vefat etmesinden çok üzgünüm. Hasta yakınlarının Leyla ile ilgilenmediğim yönündeki iddiaları gerçeği yansıtmıyor. Hastadan ilgi ve alakamı kesmedim. Vefat ettikten sonra ambulansla konulup Balcalı’ya sevk edildiği iddiaları da doğru değil.”

  • Sendikalı devlet memurları sakal bırakacak, kravat takmayacak

    Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre, devlet memurlarının örgütlü oldukları Memur-Sen’e bağlı Büro Memur-Sen, halen yürürlükte olan kamudaki kılık kıyafet yönetmeliğine uymama kararı aldı. Kravat, sakal gibi sınırlamalara uymayacağını ilan eden sendika, üyelerinin kılık ve kıyafetlerini “inançları veya tercihleri” doğrultusunda belirleyeceklerini, eylemlerini ise yeni düzenleme yapılıncaya kadar sürdüreceklerini bildirdi.

    Kamu çalışanlarının görevleri sırasında uyacakları kılık ve kıyafet şartları, “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik” ile düzenleniyor. Yönetmeliğe göre, kamu çalışanı erkeklerde şu şartlar aranıyor:

    “Elbiseler temiz, düzgün, ütülü ve sade; ayakkabılar kapalı, temiz ve boyalı giyilir. Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur. Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Her gün sakal tıraşı olunur ve sakal bırakılmaz. Bıyık tabii olarak bırakılır, uzunluğu üst dudak boyunu geçemez. Üstten alınmaz, yanlar üst dudak hizasında olur, alt uçları dudak hizasından kesilir. Kravat takılır, kravatı örtecek şekilde balıkçı yaka veya benzeri süveterler giyilmez.”

    UYMAYACAKLARINI İLAN ETTİLER

    Kamuda büro hizmet kolunda yetkili sendika olan Memur-Sen’e bağlı Büro Memur-Sen yürürlükte olan bu yönetmeliğe uymayacağını ilan etti. Sendika aldığı kararda, yönetmeliğin meşruiyetini anayasa, uluslararası sözleşmeler, yasa ve tüzükten almadığını savundu.

    2013 yılında Memur-Sen tarafından başlatılan “kılık kıyafet ile ilgili sivil itaatsizlik eylemi” sonucunda kadınlar için başörtüsü sorununun çözüldüğüne işaret edilen kararda, şöyle denildi:

    “Erkek kamu görevlilerine yönelik, kravat takılması, favori, bıyık şekli, sakal bırakılması, pantolonun ütüsü, ayakkabının boyası, saçın şekli, kazak ve süveter giyilmemesi vs. şeklindeki yasak ve sınırlamalar devam etmektedir. Eylemin kılık kıyafet özgürlüğünü teminat altına alacak yasal ve yönetsel düzenleme yapılıncaya kadar devam ettirilmesi, kısıtlamaların dikkate alınmaması, söz konusu yönetmelikte belirtilen çağdışı yasaklara bağlı kalmaksızın kamu hizmetinin sunulmasına karar verilmiştir.”

  • ‘Halka bağışlanan ürünler tanzimde ücretli satıldı’

    CHP Antalya Milletvekili Aydın Özer, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda sebze ve meyve fiyatlarının düşmesi amacıyla başlatılan tanzim satış uygulamasına ilişkin konuştu. Özer, 12 Şubat 2019 tarihinde Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin resmi Twitter hesabından yaptığı bir paylaşıma dikkat çekerek şu ifadelerde bulundu:

    “Bakan; Kaş ve Kınık’ta tüccarlık yapan Vahit ve Ali Uçak isimli kardeşlere teşekkür ederek ‘Halkımızın cebine ve mutfağına göz dikenleri boşa çıkarmak için iki TIR ürünü bedelsiz olarak tanzim mağazalarına teslim ettiler’ paylaşımında bulunmuştur. Buradan sormak istiyorum: Bu iki TIR malın karşılığı irsaliyelerle tespit 36 bin 526 kilogram yapmaktadır. Bu bağış yapılan ürünler halkımıza bedava verilmesi gerekirken tanzim satış mağazalarında niye satışa sunulmuştur? Bunun karşılığı da 109 bin lira civarında para yapmaktadır. Bu para nerede kullanılmıştır?”

    ‘KAÇ TON ÜRÜN BEDELSİZ ALINDI?’

    Konuyla ilgili Bakan Bekir Pakdemirli’ye bir de soru önergesi veren CHP’li Aydın Özer, şu soruları yöneltti:

    “Tarım Bakanı’nın Twitter hesabından da teşekkür ettiği Uçak Kardeşler, tanzim satışlar için toplamda kaç ton ürünü bedelsiz olarak teslim etmiştir? Uçak Kardeşler gibi başka kimler ‘halkımızın cebine ve mutfağına göz dikenleri boşa çıkarmak için’ bedelsiz ürün tesliminde bulunmuştur? Halkımızın cebine ve mutfağına göz dikenler kimlerdir?”

  • Takipteki krediler 100 milyar TL sınırını aştı

    Sözcü’den Mehtap Özcan Ertürk’ün haberine göre, kredi faiz ve hacimlerindeki düşüş devam ederken bankaların takipteki alacakları hız kesmeden artıyor. 2019’un 6. haftasında 100 milyar 567 milyon liraya ulaşan batık kredilerde şirketler alarm veriyor.

    Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) 8 Şubat haftasına ilişkin verilerine göre, takibe alınan her 100 liralık kredi ve kredi kartı borcunun 82 lirası şirketlere, kalanı ise vatandaşa ait. 6 haftada batık tutarında yaklaşık 7 milyar liralık artış oldu. Bu süreçte taksitli ticari kediler, kurumsal kredi kartları ve küçük ve orta boy işletmeler (KOBİ) kredilerinden oluşan takipteki alacaklar toplamı 6.1 milyar lira artışla 81 milyar 969 milyon liraya çıktı. Tüketici kredileri ve bireysel kredi kartlarındaki takip tutarı ise 750 milyon lira artışla 18 milyar 597 milyon liraya çıktı.

    ÖDEMELER TEPETAKLAK OLDU

    2016’da 7 yıl aradan sonra daralmaya başlayan Türkiye ekonomisinde oluşan kriz dinamikleri, 2018 Ağustos ayında döviz krizine dönüştü. Ekonominin resesyona sürüklendiği bu süreçte kredi faizleri bir nebze gevşemiş olsa da kredi hacmi daralmaya devam etti, geri ödenemeyen krediler ise hızla şişmeye başladı.

    2018 yılının tümünde takipteki alacakların hacmi yüzde 48 artış kaydetmişti. Ödenemeyen kredilerin yılbaşından bu yana artış hızını ortaya koyan BDDK verilerine göre, şirketlerin yarattığı takipteki alacaklarda yılın ilk 6 haftasında görülen 6.1 milyar liralık yükselişin 3.2 milyar lirası KOBİ’lerden kaynaklanıyor. Yaklaşık 339 bin KOBİ’nin 46 milyar liralık geri ödemeyi gerçekleştiremediği görülüyor. Diğer yandan, taksitli ticari kredilerde batık tutarı 25 milyar lirayı, kurumsal kredi kartlarında ise 1.5 milyar lirayı buluyor.

    9 YILIN EN YÜKSEK ORANI

    Kur krizinin başladığı ağustos ayı başından bu yana ise artış iyice hızlandı ve takipteki alacaklar sadece 6 ayda 25 milyar TL artışla 75.5 milyar TL’den 100.5 milyar TL’ye tırmandı. Böylece batık kredilerin toplam kredilere oranı yüzde 4.2 ile Aralık 2010 sonrası en yüksek seviyeye yükseldi. Takipteki kredi oranı da 2001 krizinde yüzde 19 düzeyinde iken 2008 krizi öncesi yüzde 3.5’e düşerek belirgin bir şekilde gerilemişti.

    Ekonominin yüzde 4.7 küçüldüğü 2009 krizi sırasında ise yüzde 5.5’i görmüştü. 2019’a gelindiğinde ise takipteki krediler ile yakın gözetim altındaki ikinci grup krediler toplamının toplam krediler içindeki oranının yüzde 15 olduğu belirtiliyor. Takipteki alacak tutarının 37.4 milyar liralık büyük bölümünün yerli ve özel bankalarda olduğu görülüyor. Yabancı bankalarda toplam batık 35.4 milyar liraya çıkarken, kamuda ise bu tutar 27.6 milyar lirayı buluyor.

    VATANDAŞIN KARNESİ ŞİRKETLERDEN TEMİZ

    BDDK’nın haftalık verilerinde vatandaşın ödeme karnesini incelediğimizde ise tüketici kredilerinde ve bireysel kredi kartlarında 8 Şubat 2019 itibarıyla 18 milyar 597 milyon TL’lik batık oluştuğu görülüyor. 6 haftada 750 milyon TL olan sınırlı artış ise 265 milyon lirası bireysel kredi kartlarından kaynaklanıyor. Konut, taşıt ve ihtiyaç kredilerini oluşturan tüketici kredilerinde ise takibe giren tutar 12 milyar 191 milyon TL’ye çıktı. Buna göre, konut kredilerinden kaynaklı takipteki alacak tutarı 1 milyar lira, taşıtta 217 milyon lira, ihtiyaçta ise 10.9 milyar lira olarak kayda geçti.

  • Bakan Albayrak, tanzim satışın kimin fikri olduğunu açıkladı

    Hürriyet’in aktardığına göre Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, özel bir televizyon kanalında gündeme ve hükümetin ekonomi politikalarına dair açıklamalarda bulundu.

    Albayrak, “Seçimlerden sonra yeni bir kur saldırısı yapılır mı?” sorusunu “Bu sürecin iki tarafı var. Siz ne yaparsanız yapın bir kesim var. Benimle ilgili yapılan en büyük eleştiriler bu bakan çok biliyor? Ne yapması lazım? Suratının sirke satması lazım. Farklı mecralarda kötücü yaklaşımla yapılan bir operasyonun parçası olarak bu kampanya devam ediyor” diye yanıtladı.

    “Eğer zaten Türkiye’ye yönelik resim bu kadar kötüyse niye seçimden sonrayı beklesin? Tam tersine seçimden sonra seçimden sonra ekonomik göstergeler çok daha iyi olacak” diyen Albayrak, “Kış ayları işsizlik anlamında istihdam anlamında zor dönem olmasına rağmen aldığımız mesajlara göre şubat, mart çok daha iyi geçecek” ifadesini kullandı.

    Albayrak’ın açıklamalarının devamında şunlar öne çıktı.

    — Haklı haksız eleştiriler, katıldığımız katılmadığımız yönleri var. Sesimizin gür çıkması.. Biz hızlı şekilde yürüyoruz ve devam ediyoruz.

    ‘DOLARIN DÜŞÜŞ TRENDİNİ GÖRÜNCE, TERSİNE ÇEVİRMEK İÇİN ALGI ÇALIŞMASI YAPIYORLAR’

    — İşin bir de psikolojik boyutu var. 7 TL’den dolar alanlar 10 TL’yi bekliyordu. Ancak şimdi 5 TL’ye indi. Trend aşağı yönde ilerledikçe, bu havayı bozup tersine çevirmeye çalışanlar bu söylentileri yayıyor. Ekonomiye de toplumsal dönüşe de bir maaliyeti var. Tüm süreçlerin Türkiye’ye çok ağır bedelleri oldu. Türkiye Cuımhuriyeti Devleti bölgesinde yaşadıkları, 16-17 yıldır kapımızda yaşanan savaş, bütün bunlara rağmen Türkiye bu performansı sağlamış. Eski Türkiye bir nezleden ne hale düşerken biz savaştayız… Bütün bunlara kıyasen Türkiye küresel bir süreç bütün bunlara rağmen o kadar güçlü bir bilanço oluşturmuş ki bunlardan minimum derecede etkilenecek bir alt zemin oluşturmuş.

    ‘GÜÇLÜ TÜRKİYE YENİ BİR HİKAYE YAZIYOR’

    — İstanbul’un bir finans merkezi olması sürecini nakış nakış işleyerek hayata geçiriyoruz. Türkiye’nin kendi yolunda yürümesi, neredeyse kara sınırlarımızın yarısında savaş, terör kol geziyor. Bütün bu süreçte ülkeyi döndürüyorsunuz. Güçlü Türkiye yeni bir hikaye yazıyor…

    ‘STRATEJİK ALANLARDA DEVLET OLMAK ZORUNDA’

    – Ocağın son iki haftasında koordineli bir hareketlilik var. Bahanesi ne seralar, fırtına, yağmur… 6-7 liralık biber 20-25 liraya nasıl çıkar bir anda. Hallerimize baktığımızda bu hallerdeki firmalar, siyasi noktadaki uyum oluşturduğu noktalar bizi bir yere götürdü. Bu süreç neyi doğurdu? Tanzim fikrinin babası Cumhurbaşkanımızdır. Stratejik alanlarda devlet olmak zorunda.