Kategori: Türkiye

  • Gözü Dönmüş Koca, Boşanmak İsteyen Eşini Yatak Odası Görüntüleriyle Tehdit Ediyor

    Muratpaşa ilçesi Yüksekalan Mahallesi’nde, son bir aydır anne ve ağabeyi ile yaşayan Funda I., eşi Ö.C.I.’nın kendisini ve ailesini ölümle tehdit ettiğini söyleyerek, yardım istedi. Bir dönem fotoğrafçılık ve garsonluk yapan Funda I., eşiyle 16 yaşındayken sosyal medya üzerinden tanıştığını anlatarak, “İki yıl aynı evde yaşadık. 18 yaşıma bastığımda da resmi nikah kıydık. Evlilik öncesi ve sonrasında bana çok kötü davrandı. Bir keresinde, gizlice yatak odamızda çektiği özel görüntüyü yayınlayıp, beni rezil edeceğini söyledi. Ölümle tehdit etti. Sesli mesajlarını kanıt olarak gösterip, şikayetçi oldum. Üç ay uzaklaştırma kararı aldırdım. Karara uydu. Üç ay sonra tekrar aynı evde yaşamaya başladık. Bir süre sonra aramızda tekrar kavga çıktı. Küfürler edip beni dövdü.  Ben de ayrılmak istediğimi söyledim. O andan itibaren beni, ailemi öldürmekle ve  yüzüme kezzap dökmekle tehdit etti” diye konuştu.

    Eşinin, ağabeyi Kuthan Adem’i de önce darbedip, sonra bıçakladığını iddia eden Funda I., konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Ondan kurtulamıyorum. Beni yaralamaya kalkıştı. Altı kez uzaklaştırma aldığı halde hep ihlal etti. Ağabeyim ve annem için de uzaklaştırma kararı aldırdık, onları da ihlal etti. Her gün beni farklı numaralardan arayarak, öldürmekle, yaralamakla, evimi yakmakla tehdit ediyor. Kendimin ve ailemin hayatından endişe ediyorum. Sabıka kaydı olan bir insan. O yüzden çok korkuyorum. Gerekli yerlerin sesimi duymasını istiyorum.”

    ‘BOYNUMA BIÇAK, BAŞIMA SİLAH DAYADI’

    Eşinin bir seferinde kendisini keseceğini söylediğini iddia eden Funda I., “Kafasını duvarlara vurdu. ‘Benden ayrılırsan seni öldürürüm’ diyerek boynuma bıçak, başıma silah dayadı. Çoğu zaman eşyalarıma zarar verdi. Her seferinde affettim” diye konuştu.

    Funda I., eşine boşanma davası açmak istediğini, ancak korkudan böyle bir girişimde bulunamadığını söyledi.

    AĞABEY: KARDEŞİM BENDEN YARDIM İSTEDİ

    Funda I.’nın ağabeyi Kuthan Adem de kardeşinin geçen ay akşam saatlerinde kendisini aradığını anlatarak, “Kardeşim telefonda ağlayarak benden yardım istedi. Bu arada, bağırma ve cam kırılma sesleri geliyordu. Kardeşimi alıp annemin evine götürdüm. O günden sonra beni ayrılık sebebi gördü. Dört, beş gün sonra bir arkadaşı ile birlikte beni sopayla dövdü. Şikayetçi oldum. Aynı günün akşamından beni evimin önünde 3 yerimden bıçakladı. Denetimli serbestlik uygulandı. Ben hastaneden taburcu olamadan, o serbest kaldı” dedi.

  • Erdoğan’dan kentsel dönüşüm uyarısı: Evinizi müteahhide vermeye mecbur değilsiniz

    İşte Erdoğan’ın yaptığı konuşmadan satır başları:

    Unutulmamak istiyorsak, ya bu tür eserler inşa edeceğiz ya hayırlı evlatlar yetiştireceğiz veyahut da çeşmeydi köprüydü bu tür yatırımlar yapacağız.

    Bunlar kaldığı sürece bizler unutulmayız. Yolumuz bu.

    Mahmut Efendi’ye de özellikle teşekkür ediyorum. burada daha önce yine bir mescit ibadethane vardı. Ama tabi sıkıntılıydı. Onun yerine şimdi çok daha güçlü diyebileceğim, çünkü depreme biliyorsunuz bölgemiz dayanıklılık konusunda sıkıntılı, böyle bir eserin inşa edilmesi inanıyorum ki mahallemize de ayrı bir zenginlik kattı.

    Fakat ben daha farklı bir şey söylemek istiyorum. Namazımızı kıldık camiden çıkarken bir kardeşimiz yanıma yaklaştı.

    Hani bizim bir kentsel dönüşüm tezimiz var ya. Malum buralar da kentsel dönüşüm kapsamı içinde olan yerler.

    Bizim zorla bir kentsel dönüşüm çalışmamız yok. Biz isiyoruz ki burada malum depremle ilgili bir sıkıntı var.

    Bütün mesele gönüllülük esasına dayalı olarak.

    Bazı müteahhitler diyormuş ki “ben yüzde 60’ını yüzde 70’ini alırım, ondan sonra da seni de kapıya koyarım.” Müteahhidin dediği geçerli değil ki.

    Siz Cumhurbaşkanı’nın, bakanların, belediye başkanını dediğini dinlemiyorsunuz müteahhidin dediğini dinliyorsunuz.

    Sen müteahhide evini vermeye mecbur değilsin. Böyle bir durumda muhtara, belediye başkanına durumu bildirin. Ben burada komşunuzum gelin bana bildirin.

    Böyle bir şey yapamayacaklarını görün. Bizim bütün derdimiz buraları en güzel şekle nasıl getirebiliriz.

    Görüyorsunuz… Buradan ne plan var ne proje var. Allah göstermesin buralarda yarın bir gün bir deprem olursa ve bu depremden sonra hazmedemeyeceğimiz neticeler olursa ne yaparız o zaman.

    Kime ah edersiniz? Yine bana ah edersiniz. Niye? Bu binaları planlı bir şekilde dönüştürmedin diye.

    Allah korusun bir zelzele bir deprem, bunun faturası bize çok ağır olur.

    Bütün mesele gönüllülük esasına dayalıdır. Kimseyi buradan kovmaya dayalı bir şey, kentsel dönüşümde, söz konusu değildir.

    Anlaşmak suretiyle belediye başkanın arkadaşlarımızın aracı olması suretiyle. veya bu konuda yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız devreye girmesi suretiyle biz bu adımları atarız asla vatandaşlarımızın mağdur olmasına fırsat vermeyiz.

    Müteahhit arkadaşlar da var burada kusura bakmasınlar ama müteahhitler kazansın diye böyle bir adımı atmayız.

  • Sigara içene kapı önü de yasak olacak!

    “Fiyatlarında sorun olduğunu düşündüğümüz 41 ilaca (göz damlası, çocuk antibiyotikleri, sindirim sistemi ilaçları gibi) geçen cuma günü bir fiyat düzenlemesi yaptık. Bu düzenleme yıllık genel fiyat düzenlemesinden ayrı yapıldı. İlaçların bulunamadığı yönündeki haberlerden sonra baktık ki geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13 oranında üreticiden depoya, yüzde 16 oranında depodan eczaneye ilaç sevkıyatında artış var. Yani ilaç fazlasıyla var, ancak elde tutuyorlar. İlaç Takip Sistemi (İTS) üzerinden tedarik zincirini kontrol ediyoruz. Üreticiden depoya, depodan eczacıya her şeyi görüyoruz. Tüm ülkede 900 personel ile denetime çıktık. Son bir haftada 12 ilde 23 depo denetledik. İlaç saklayan mutlaka ceza alacak. Yaşadığımız bu süreç yerli üretime verdiğimiz önemin ne derece haklı olduğunun bir göstergesi. Yerli hammadde için de üretime yoğun destek vermemiz gerekiyor.

    YERLİ AŞI AĞUSTOSTA

    İlk yerli aşımız (difteri-tetanos) ağustosta çıkıyor. İlaçta yüzde 54, malzemede yüzde 82, cihazda yüzde 84, aşıda yüzde yüze yakın dışa bağımlıyız. Buna ‘dur’ demeliyiz. Geçen yıl ruhsat verilen kutu bazında ilaçların yüzde 82’si yerliydi. Bizim Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) gibi bir yapımız var. Burayı ilacın teknoloji transferi ve AR-GE’sini aktif destekleyen, fonlayan bir yapı olarak kullanmak istiyoruz. Bununla ilgili bir bütçe oluşturduk. Örneğin bir üniversitenin aşı çalışması var. Alım garantisi vererek ortaklık yapısı bile oluşturabiliriz.

    YERLİ SMA İLACI GELİYOR

    SMA ilacı şu anda dünyada tek tedavi seçeneği. Üstelik piyasaya da yeni çıktı. Ama sanki yıllardır varmış da ödenmiyormuş gibi bir izlenim yaratıldı. Oysa Tip 2 ve 3 için klinik çalışmalar daha Nisan 2018’de sonuçlandı. Bundan sonraki süreçte ilaç sıkıntısı yaşamamak için biz de hızlı ruhsat verme yetkisini kullanmaya karar verdik. Cumhurbaşkanımız kararnameyi imzaladı. Üç yerli firma ile görüştük, hazırlıklarını yapıyorlar. Bize başvuruda bulundukları an üretime başlamalarına izin vereceğiz. Sadece tedavi değil, koruyucu önlem olarak SMA’nın yerli tanı kitini geliştiriyoruz. Evlilik öncesi herkesi ücretsiz olarak tarayacağız. Artık SMA riskini doğumdan önce tespit edeceğiz.”

    SİGARA İÇENLER KAPALI ALANA

    “Türkiye’de tütünle mücadele sürecinde denetimler sıkı yapılırken kullanım oranı aşağı düştü, denetimler biraz gevşediğinde ise oran yine yüzde 32’lere çıktı” diyen Bakan Koca, şöyle konuştu:

    “Erkeklerde yüzde 41’den 44’e, kadınlarda yüzde 13’ten 19’lara yükseldi. Endüstri ‘Ben bu tüketimi nasıl arttırırım’ diye bakıyor. Sigara denetimleri artınca, nargile kültürü oluşturmaya çalışıyorlar. ‘Elektronik sigara zararsızdır’ diyorlar, oysa durum tam aksi. ‘Kadınlara özel’ diyerek sigara pazarlıyorlar. Gençler uzun süreli müşteri olma potansiyeli ile kadınlar ise anne olarak rol model olacağı düşüncesi ile tütün endüstrisinin hedefindeler. Endüstri ile mücadele etmezseniz sonuç alamazsınız. Bugüne kadar genellikle sigaranın zararlarından bahsettik. Bu önemli ama sigaranın tiksindirici algısını da mutlaka oluşturmamız gerekiyor.

    NARGİLE DE AYNI

    Biz uygulamada açık-kapalı alan tarifleriyle yol aldık. Cezbedici olmasın diyoruz ama restoranların, kafelerin en güzel yerleri sigara içenlere ayrılıyor. Televizyonlarda buzladığımız görüntüleri çocuklara göstermeyelim diyoruz ama restoranda, sokakta sergiliyoruz. Yurtdışında bu kadar açık alanda içilmiyor. Biz diyoruz ki açık alanlarda değil görünmeyen, izin verdiğimiz kapalı bölümlerde içilmesine izin verelim. Restoranlarda, kafelerde sigara içmeyen yüzde 70’i arka tarafta küçük bir yere alıyorsunuz, sigara içen yüzde 30’luk kesime en güzel yeri ayırıyorsunuz. Bundan sonra buralarda kapalı bölümler olacak. Bu da mekânın yüzde 30’unu geçmeyecek. Bir kapıdan direkt girilemeyecek, bir geçiş bölgesi olacak. Havalandırması çok güçlü olacak. Dumanı bölümden dışarı sızmayacak, ruhsatlandırması da özel olacak. Nargile için de aynı şey yapılacak. Açık alanda asla içilmeyecek. Denetim yapan kişileri açığa çıkaran WhatsApp grupları olduğunu duyuyoruz. Denetim ekipleri geldiğinde birbirlerini uyarıyorlar. Bunun için çapraz denetimleri sıklaştırıyoruz.”

    HER GEBEYE BİR EBE

    BAKAN Koca, “Sezaryen oranı yüzde 53’lere çıktı” dedi ve şunları söyledi: “Özel sağlık kuruluşlarında yüzde 71’i buldu. Bazı özel hastanelerde normal doğum yaptırılmadığını biliyoruz. Sezaryen anne ve bebeğin sağlığının gerektirdiği durumlarda başvurulabilecek cerrahi bir işlem. Normal doğumun faydalarını, sezaryenin sıkıntılarını biliyoruz. Yeni dönemde normal doğumu teşvik etmek, sezaryenleri azaltmak üzere ebelik mesleğini gebelik ve doğum sürecinin merkezine yerleştirmek istiyoruz. Gebelik sürecinde ebeler aktif rol almalı. Her gebenin bir ebesi olsun istiyoruz. Ebe sayımız yeterli değil. Kontenjanı arttırmak için YÖK ile görüşüyoruz. Hatta ebe ve uzman ebe olmalı ki doğumlarımız hekimlerimiz ve ebelerimizin nezaretinde yapılsın.”

    ‘BAHAR PROJESİ’ BAŞLIYOR

    Bağımlılıkta tedavi sonrası sosyal uyumu sağlamadığınızda başarı oranınız düşüyor ve tekrar tedaviye dönmeniz gerekiyor. Artık kişileri tedavi olur olmaz bırakmayacağız. 3 – 6 ay arasında değişen bir rehabilitasyon dönemi olmalı. Bu dönemde bağımlıların yer yer medikal tedavisi devam ederken birlikte yaşama, meslek edindirme gibi bir dönemi geçirmesini istiyoruz. Bunu ‘BAHAR’ projesi olarak adlandırdık. İlk örneğini İstanbul’da Erenköy’de 17 yataklı olarak planladık. Şimdi Tuzla’da 47 yataklı ikinci rehabilitasyon merkezini de açacağız. Üç ilde 40’ar yataklı üç hastane daha planlıyoruz.

  • Tatlıları yola dökülen çocuklara para verip, teselli ettiler

    Merkez Çukurova ilçesi Toros Mahallesi’nde tatlı satan iki çocuğun seyyar tezgahı devrildi. Yan yatıp, camı kırılan tezgahtaki tatlılar yola döküldü. Üzgün oldukları görülen çocuklar, tatlıları toplamaya çalışırken, yanlarında duran araçtan iki kişi indi. Bu kişiler, çocuklara para verip saçlarını okşayarak onları teselli ettikten sonra bölgeden ayrıldı.

    Bir vatandaş, o anları balkonundan cep telefonunun kamerasıyla kayda alıp, görüntüleri sosyal medyadan paylaştı. Video, çok sayıda kişi tarafından izlendi, yorum aldı.

  • İnternetten sipariş etti! Paketi açınca şoke oldu

    Uşak’ta yaşayan Süleyman Arıkan isimli vatandaş, Facebook içinde bir uygulamadan geçen hafta arabası için bir teyp siparişi verdi. Bekleyişin ardından 5 gün sonra kapıda ödeme seçeneği ile kargosu eline ulaştı. Kargoyu açıp ödemeyi öyle yapmak isteyen Arıkan’a kargo çalışanı bunun mümkün olmadığını söyledi ve ödemeyi alarak ayrıldı. Kutuyu açan Süleyman Arıkan oto teybi yerine kolonya ve kremi görünce neye uğradığını anlamadı. Ürünü aldığı kişiye mevcut telefonla uluşamayan Arıkan sosyal medya üzerinden irtibat kurdu, fakat kendisiyle dalga geçildiğini anlayınca soluğu Tüketici Hakem Heyetinde aldı.

    Süleyman Arıkan başından geçenleri anlattı:

    “Facebook üzerinde bir uygulamadan aradığım ürün reklamı geldi. Fiyatı da normale göre baya düşüktü. Satan kişiyle görüşmeler sağladım ve kapıda ödemeli sipariş verdim. Ürün geldi kutuyu açtım, içinde kolonya ve krem çıktı. Satıcıya görüştüğümüz telefon üzerinden ulaşamadım. Düpedüz dolandırıldım. Şikayette bulunmak üzere Tüketici Haklarına gittim dilekçemi verdim. Ben böyle bir hata yaptım ve dolandırıldım. Buradan başkalarının dolandırılmaması için uyarıda bulunmak istedim. Güvenilir ve bilinirliği olamayan yerlerden alışveriş yapmasınlar. Kargo firmaları da bu tür teslimatlarda ödemeyi almadan kutuyu açtırmıyor. Oradaki boşluktan da bu tür dolandırıcılara fırsat doğuyor. Beni dolandıran kişi halen farklı bir telefon numarası ile yine aynı ürünü satmaya devam ediyor.”

  • ÖSYM açıkladı! Konular ve sınav süreleri yeniden düzenlendi

    ÖSYM Başkanı Aygün, Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi uygulanacak 18 alanda konu dağılımları ile sınav sürelerinin yeniden düzenlendiğini açıkladı.

    Aygün, “ÖABT’de soru sayısı 50’den 75’e çıkarıldı. Cevaplama süreleri de sözel alanlar için 120 dakika, sayısal alanlar için 150 dakika olacak” dedi.

  • Artık Pet Shoplarda Kedi Ve Köpek Satılmayacak

    Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Denizli Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan 5 yıldızlı hayvan barınağının açılışını gerçekleştirdi. Bakan Pakdemirli, pet shoplarda artık kedi ve köpek satılmayacağını söyledi. Bakan Pakdemirli, hayvanlara yönelik şiddet ve kasten öldürme fiillerinin artık kabahat kapsamından çıkıp, suç kapsamı haline geleceğini belirtti.

    Sokak Hayvanları Kliniği ve Beslenme Odağı’nın kapasitesini artırmak ve sokak hayvanlarına yönelik daha modern ve konforlu şartlarda hizmet sağlamak amacıyla Denizli Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen ve bir süre önce hizmet vermeye başlayan Sokak Hayvanları Barınma, Rehabilitasyon Merkezi ve Doğal Yaşam Parkı’nın açılış töreni gerçekleşti. Açılışa Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin yanı sıra Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, milletvekilleri, ilçe belediye başkanları ve hayvanseverler katıldı.

    Açılışta konuşan Bakan Pakdemirli, “Hayvanlarımız buralarda barınmamalı. Burada kalıcı ikameti olmamalı. Çok şükür böyle de değil. Hayvanlarımız buraya geliyor, aşılanıyor, kısırlaştırılıyor, doğal ortama bırakılıyor. Medeni dediğimiz ülkeler, hayvanları sahiplenen olmazsa uyutuyor. Bizim asla buna gönlümüz buna razı gelmez. Denizli’de sahiplenme oranları yüzde 20 civarında. Bunu vatandaşımıza daha çok duyurarak, imkanı olanların bu işi sahiplenmesini, gerekiyorsa geçici sahiplendirmeyi devreye alarak, vatandaşın bunu değerlendirmesini, olmuyorsa geriye iade edecek bir sistem ile ev koşullarında yetiştirilmesini sağlayabiliriz. Peygamber efendimiz hayvanların korunmasını, onlara eziyet edilmemesini bizlere emanet etmiş. Biz belediyeler ile iş birliği içindeyiz. Hayvan barınaklarının yüzde 40’ını bakanlığımız karşılıyor. İmkanlarımız arttıkça çok daha fazlasını yaparız. Bu tesisi kazandıranlara, çalışanlarına teşekkür ediyorum. Son 15 yılda 1.5 milyona yakın hayvanı aşılaşımız, 1 milyon kısırlaştırmışız. 300 bin hayvanı ise sahiplendirmişiz. Bu sahiplendirme oranını arttırırsak o kadar iyi” dedi.

    “HAYVANA ŞİDDET SUÇ KAPSAMINA GİRİYOR”

    Çok konuşulan bir yasa tasarısı olduğunu ifade eden Bakan Pakdemirli, “Bununla ilgili uzun çalışmalar yaptık. Sadece Tarım ve Orman Bakanlığını değil İçişleri ve Adalet Bakanlığını da ilgilendiriyor. Biz ana çerçeve olarak, 3 bakanlık kabaca bir anlaşmaya vardık. Meclisin de takdiri olacaktır. Hayvanlara yönelik şiddet ve kasten öldürme fiilleri artık kabahat kapsamından çıkıp, suç kapsamı haline gelecek. En yakın zamanda yasanın çıkacağını umuyorum” diye konuştu.

     

    “PET SHOPLARDA BUNDAN SONDA KEDİ KÖPEK SATILMAYACAK”
    Pet shoplarda bundan sonra kedi köpek satılmayacağını belirten Bakan Pakdemirli, “Biz kötü ortamlarda bu hayvanların sergilenmesini doğru bulmuyoruz. Bunların ya kataloglar ile, internet ortamından ve olabildiğince sahiplenerek olması gerektiğine inanıyoruz. Sahipli hayvanlarını da sokağa terk edenlere yaptırım uygulamayı planlıyoruz” diye konuştu.

    Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan ise, “Burası 6 milyon 500 bin liraya mal oldu. Biz sokak hayvanlarını sahiplendirme konusunda 2004 yılından bu yana yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Bu hayvanlarımızı ücretsiz sahiplendiriyoruz. Bakıma muhtaç hayvanlarımızı ise burada misafir ediyoruz. Tüm canlıları burada inşallah tüm personelimiz ile hizmet vermeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

    Açılışın ardından Bakan Pakdemirli hayvanlar ile yakından ilgilendi. Denizli horozunu kucağına alan Bakan Pekdemir’li köpeklerle oynadı. Barınakta 4 tekniker, 7 veteriner olmak üzere toplam 20 personel görev yapıyor. Hayvan barınağın bünyesinde 4 araç bulunuyor.

  • Yolsuzluk suçlaması nedeniyle intihar eden çalışan hakkında Belediyeden açıklama

    Beylikdüzü Belediyesi, intihar eden belediye çalışanı Yaşar Uçar hakkında yazılı bir açıklama yaptı. Belediyeden yapılan açıklamada, Uçar’ın vefat haberinin üzüntüyle karşılandığı belirtilerek, “Belediyemizin 20 yılı aşkın bir süredir emekçisi olan Yaşar Uçar’ın vefat haberini almış bulunmaktayız. Yasal zorunluluklar nedeniyle de olsa hakkında inceleme yapılmasını onuruna sindiremeyen çalışma arkadaşımızın kendi hayatına son vermesi, belediyemizde görev yapan herkes tarafından büyük bir üzüntüyle karşılanmıştır” dendi.

    Açıklama, şöyle devam etti:

    — Kendisine Allah’tan rahmet, sevenlerine ve tüm çalışma arkadaşlarımıza başsağlığı dileriz. Konunun hassasiyeti nedeniyle yakınlarının mahremiyetine ve çalışma arkadaşımızın anısına zarar gelmeyeceğini temin ve taahhüt etmekle birlikte arkadaşımızın belediyemiz içerisinde yaşanan bir olay neticesinde gerçekleşen intiharı ile ilgili bilgilerin kamuoyu ile tüm şeffaflığı ile paylaşılması demokrasinin bir gereğidir” denildi.

    ‘HİÇBİR BELEDİYENİN KİŞİSEL GÜVENE İSTİNADEN İŞLEMLERİ SONLANDIRMA YETKİSİ YOKTUR’

    Çalışan hakkında yasal sürecin ilerlediği ifade edilen açıklamada şunlar kaydedildi:

    – Rahmetli çalışanımız hakkında tahsil edilen bir paranın iptal işlemini başka bir belediye personelinin bilgisayarından yapmış olmasına rağmen paranın iade edilmediği iddiası ve paranın belediye kasasında da mevcut olmaması nedeniyle müfettiş incelemesi başlatılmış, inceleme sonunda konunun savcılığa bildirilmesi gerektiği şeklinde rapor düzenlenmiştir. Kamu kurumlarında şüpheli işlemlerden sonra izlenmesi gereken yasal gereklilikler mevcuttur. Hiçbir belediyenin şüpheli bir olayda çalışma arkadaşına duyulan kişisel güvene istinaden işlemleri sonlandırma yetkisi yoktur. Bu hukuk devletinin ve şeffaf bir yönetimin gereğidir. Kamuya ait bir paranın kaybolması halinde belediyenin bunu görmezden gelmesi düşünülemez. Yine de belediyemiz tarafından rahmetli çalışma arkadaşımızın lekelenmeme hakkına özen gösterilerek savcılık bildiriminde yalnızca ulaşılan bilgi ve belgeler sunulmakla yetinilmiş, kendisinin suç işlediği şeklinde somut bir isnattan kaçınılmıştır. Konunun savcılık tarafından incelenmesi yasal bir zorunluluktur. Siyasi ve kişisel nedenlerle çalışma arkadaşımızın vefatının suistimal edilmemesi adına herkes hassasiyet göstermelidir. Belediyemiz süreç hakkında tüm şeffaflığı ile her türlü bilgiyi vermeye hazırdır. Konu yargıya intikal ettirilmiştir. Kamuoyunun bilgisine saygıyla duyurulur.

  • Berat Albayrak’tan IMF İddiasına Sert Yanıt

     

    Hazine ve Maliye Bakanlığı, Türkiye’nin Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaşma yapacağı yönündeki iddiaları sert bir dille yalanladı.

    Bakanlıktan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

    ”Türkiye ekonomisi ile ilgili ‘kriz’ beklentisi boşa çıkanların içine düştükleri hali, umutsuzlukla sarıldıkları yalan ve iftiraların ulaştığı boyutu şaşkınlık ve üzüntü ile izliyoruz. Tüm borçluluk oranları, borç çevirme oranları ve mali disiplin performansı ortaya konularak, Türkiye’nin; ne kredi açısından, ne de teknik destek açısından IMF ile yolunun dahi kesişmesinin söz konusu olamayacağı defalarca ortaya konulmuştur. Bu performansa rağmen, IMF konusunun gündeme getirilmesinin hiçbir tutarlılığının olmadığı, amacı belli bir algı operasyonu olduğu çok açıktır. 

    Türkiye hükümeti makamlarının açıklamalarını besledikleri kin ve nefret sebebiyle dikkate almayanların, iddialarının doğrudan IMF tarafından yalanlanmasına rağmen aynı tiyatroyu oynamaya devam etmelerinin tek bir nedeni vardır. Türkiye hükümetine zarar vermek için, Türk ekonomisine, Türk milletine zarar vermeyi göze almış bir akıl tutulması yaşanmasıdır. Bu hastalıklı ruh hali tehlikeli bir boyuta ulaşmıştır. 

    Türkiye ekonomisi güçlüdür. Türkiye ekonomisi hiçbir dış yardım ya da desteğe ihtiyaç duymadan yaşadığı spekülatif süreci atlatmıştır ve girdiği dengelenme sürecini başarı ile sürdürmektedir. Alınan tedbirler ve ortaya konulan stratejiler ile ekonomideki güçlenme devam edecektir.”

  • Dizinden kamera parçası çıktı!

    Yenişehir Belediyesi’nde temizlik görevlisi Özkan Durucan, sol bacağındaki ağrılar nedeniyle kentteki özel hastaneye başvurdu. Yapılan incelemede Durucan’ın sol dizindeki kıkırdak dokuda yırtık belirlendi ve menisküs ameliyatı olmasına karar verildi. Durucan, 2018 yılının Temmuz ayında özel hastaneye giderek, ameliyat oldu.

    Operasyon sonrası ağrılarının devam etmesi üzerine Durucan, ameliyatı yapan doktora başvurdu. İddiaya göre, doktor, Durucan’ın diz röntgenini çekti ve yaptığı incelemede bir sorun olmadığını belirterek, verilen ilaçları kullanmaya devam etmesini söyledi.

    Geçen sürede ağrıları dinmeyen Özkan Durucan bu kez Batman’daki özel hastaneye başvurdu. Burada çekilen röntgende Durucan’ın dizinde yabancı metal cisim tespit edildi.

    DİZİNDE TIBBİ KAMERA PARÇASI UNUTULMUŞ

    Büyük şaşkınlık yaşayan Özkan Durucan, Diyarbakır’da ameliyat olduğu hastaneye gelerek, doktorla görüşüp, dizindeki cismin çıkarılmasını istedi. Ancak hastane ve doktor böyle bir ameliyatı gerçekleştirmeyeceklerini belirterek, suçlamaları kabul etmedi.

    Bunun üzerine Adana’ya giden Durucan, özel hastanede ameliyata alındı. Operasyonla Durucan’ın bacağındaki metal cisim çıkarıldı. Yapılan ilk incelemede cismin tıbbi kamera parçası olduğu belirlendi.

    ‘AYLARDIR İŞE GİDEMİYORUM’

    Operasyon sonrası Diyarbakır’a dönen Özkan Durucan, menisküs ameliyatı sırasında dizinde tıbbi kamera parçası unutulduğu iddiasıyla doktor ve özel hastane hakkında suç duyurusunda bulunarak, dava açtı. Ağrılarının sürdüğünü belirten Durucan, “Menisküs ameliyatı sonrası bir türlü kendime gelemedim.

    Defalarca doktoruma gittim, ‘Herhangi bir şey yok’ diyerek beni yolladı. Batman’da çekilen röntgende bacağımda bir cisim tespit ettiler. Ben de araştırma yaparak, Adana’da özel bir hastanede ameliyat oldum. Bacağımda unutulan cismi çıkardılar. Cismin tıbbi kamera parçası olduğunu öğrendim. Halen işime gidemiyorum, ayağım aksıyor, yürüyemiyorum.

    Kendi özel ihtiyaçlarımı güçlükle yapıyorum. Aylardır çalışamıyorum. Benim bacağımda cisim unuttuklarını bilmelerine rağmen beni ameliyat etmediler. Ben de onlar hakkında suç duyurusunda bulundum, sonuna kadar hakkımı arayacağım” dedi.

    HASTANE: CİSMİN BİZİMLE ALAKASI YOK

    Diyarbakır’daki ameliyatı gerçekleştiren özel hastane yetkilileri ise Özkan Durucan’ın hastanelerinde kapalı menisküs ameliyatı olduğunu söyledi. Ameliyatta hastanın ön diz kısmından girildiğini ancak cismin arka taraftan çıkarıldığını belirten yetkililer, Durucan’ın dizinden çıkan cismin kendileri ile alakalı olmadığını belirtti.