Kategori: Türkiye

  • Ellerinde sopalarla Pakistanlı aradılar

    Sultangazi Esentepe Mahallesi’nde dün akşam elleri sopalı kalabalık bir grubu gören mahalle sakinleri, polisi aradı. Elleri sopalı grubun mahallede sokak aralarında dolaşarak çevreyi rahatsız ettiği, başka bir grup ile kavga edeceği ihbarı üzerine çok sayıda polis ekibi buraya sevk edildi.

    ‘GASPA UĞRADIK’ İDDİASI

    Mahalle sakinlerini tedirgin eden 15 kişiyi polis, Esentepe Mahallesi Mimar Sinan Bulvarı’nda durdurdu. Pakistan uyruklu kişiler tarafından gaspa uğradıklarını iddia eden Afganlar polise, kendilerini gasp edenleri aradıklarını söyledi.

    Ekipler, yaptığı incelemede Afgan gruptan bazılarının ülkeye yasak yollarla girdiğini, bazılarının da oturma ve çalışma izni bulunmadığını belirledi. 15 Afganistan uyruklu şahıs sınır dışı edilmek üzere polis tarafından gözaltına alındı.  Polisin, gasp iddiasına yönelik çalışmalarını da sürdürdüğü öğrenildi.

  • Zeybekci: ‘Mahallenin en güzel kadını’ demedim, ‘kızı’ dedim

    Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olduğu kent için ‘İzmir mahallenin en güzel kızı, kim istemez’ açıklaması tepki çeken AK Partili Zeybekci, Ayşe Arman’a konuştu.

    ‘İzmir’de samimi olduğu hanımefendilerin’ bu sözü tepkiyle karşılamadığını belirten Zeybekci’nin Arman’ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

    “İzmir güzel kız, kim almak istemez!” demediniz mi seçim kampanyanızda?

    — Yok, “İzmir mahallenin en güzel kızı, onu kim istemez ki!” dedim. Almak yok!

    Ben bazı İzmirlilerle konuştum, hoşlarına gitmemiş, biraz ‘seksist’ bulmuşlar “İzmir güzel kız” lafını…

    — Yoo. Ben hiç olumsuz tepki almadım. İzmir’de samimi olduğumuz hanımefendiler var, dostlarımız var “Gayet hoş bir yaklaşımdı!” dediler. Zaten kültürümüzde yok mudur, sevdiğimiz bir şeyi tarif ederken böyle bir benzetme yaparız. “İzmir mahallenin en güzel kızı, kim istemez ki…” sözünden şu anlam çıkmamalı: “Mahallenin en güzel kadını…” demedim.

    Hoppalaa! “Kadın” demenin neresi kötü ki? Kadın ve kız arasındaki ayrım da beni rahatsız ediyor…

    — Ayşe Hanım, kadın meselesiyle ilgili benim duruşum belli. Daha bundan 15 sene önce İhracatçılar Birliği Başkanı’yken, ‘kadın kolları’ var ya, ben hep dedim ki “Allah aşkına erkek kolları var mı ki kadın kolları kuruyorsunuz?

    ‘KABUL EDİLEBİLİR TARAFI YOK’

    AK Partili İsmet Yılmaz’ın tepki çeken açıklamalarına da değinen Zeybekci, “Bunun bile açıklanabilir, kabul edilebilir tarafı yok! Allah insanlara bir akıl vermiş” ifadelerini kullandı.

    Zeybekci, Arman’ın “Önemli bir AKP’li isim İsmet Yılmaz, ‘AKP’li adaya oy verin, ruz-i mahşerde beraatınızı alın’ dedi. Cennetin anahtarını vaat etmekten ne farkı var bunun? Allah’ın dışında kim bir faniye beraat verebilir? Onun mesela yeteri kadar üzerine gidildi mi? ‘Saçmalıyorsun’ dendi mi?” sorusuna şu yanıtı verdi:

    “Şimdi şöyle, insanlardan oy isterken, kendi yöntemiyle kendi bölgesinde, kendi ailesi veya yakınları içinde bir konuşmada geçtiyse eğer bu… Bunun bile açıklanabilir, kabul edilebilir tarafı yok! Allah insanlara bir akıl vermiş. Diyor ki, yaklaşık olarak 703 defa Kuran’da ‘Aklınızı kullanın, aklınızla hareket edin, ben size akıl verdim. Siz hiç akıl etmez misiniz…’ gibi bir sürü şey söylüyor. Demokrasilerde seçmek de akılla yapılan bir şeydir. Aklınızı kiraya vermediğimiz sürece böyle şeylere pek itibar etmezsiniz! Şu demiş, bu demiş, kim söylerse söylesin. Akla aykırı, demokrasiye aykırı şeyler. Tartışmaya da değer bulmuyorum.”

  • İYİ Parti lideri Meral Akşener’den Tunç Soyer’e destek!

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, gazetecilerin sorularını yanıtladı. CHP ile yaptıkları ittifak hakkında açıklamalarda bulunan Akşener, “Başkanlık seçiminden sonra ittifak zorunluluğu oldu. Cumhur ittifakını iktidar partisi olarak tanımlamak normal. Şahsıma 24 Haziran seçimlerinde söylenmedik söz kalmadı. 5 milyon oy aldık. Seçmenin büyük bölümü Millet ittifakına oy verdi. Yerel seçime gidiyoruz, muhtar belediye meclisi üyesi seçeceğiz. 4 yıl daha seçim yok. Dolayısıyla Allah Allah nidalarıyla seçime gidilmesini anlamış değilim” dedi.

    “BENİM İÇİN TUNÇ SOYER’İN ADAYLIĞININ BİR MAHSURU YOK”

    Tunç Soyer ile ilgili de açıklamalarda bulunan Akşener, “12 Eylül mahkemelerini yaşadım. Tunç Soyer için; babadan oğula suç geçmez. Kendisine hiç ‘Kimin oğlu olduğu’ üzerinden kendisine eleştiri yöneltmedim. Nurettin Soyer bir vaka. Evladın işlediği suçtan babanın; babanın işlediği suçtan oğulun sorumlu tutulamayacağı bizzat o dönem Alparslan Türkeş tarafından dile getirilmiştir. Biz ilkeler üzerinden ittifak yaptık” dedi. Akşener, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:

    “Soyer’in aile geçmişi üzerinden siyaset üretilmesine tebessümle yaklaşıyorum. Tunç Soyer üzerinden istismar bataklığı oluşturacağını. CHP’lilere ifade ettim. Benim için Tunç Soyer’in adaylığının bir mahsuru yoktur. Şahsen benim karşı duruş, dayatmanın tarafı olmadığımı söylüyorum. İşbirliği yapılmış her yerde oy verilmesi için tarafımızdan yönlendirme yapılacak.”

    “BU ÇOK AYIP”

    HDP ile ittifak iddiaları hakkında da konuşan Akşener, “Bu çok ayıp. Biz HDP ile ittifak yapmıyoruz ki… Ankara ortak adayı olarak Ankara’yı kazanacağı görünüyor” dedi.

    TUNÇ SOYER’İN BABASI NURETTİN SOYER KİMDİR?

    Cumhuriyet Halk Partisi’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak gösterdiği Tunç Soyer’in babası Nurettin Soyer’in 12 Eylül 1980 darbesi döneminde Ankara Sıkıyönetim başsavcısıydı. MHP’nin kurucu Genel Başkan’ı Alparslan Türkeş’in 1981 yılında mahkemeye girdiği anda salondaki ülkücüler tek bir ağızdan Nurettin Soyer’e tepki için İstiklal Marşı okumuştu.

    Tunç Soyer’in babası Nurettin Soyer’in açtığı dava dolayısıyla Türkeş yaklaşık beş sene hapis yatmıştı. Nurettin Soyer’in MHP ve ülkücü kuruluşlar davasında, 5 idam ve 9 müebbet verilmiş, 221 ülkücü de 36 yıl ile 10 ay arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmıştı.

  • Marketten aldığı pet şişedeki suyun rengi değişti

    Kahramanmaraş’ta yaşayan Murat Tıraş, yaklaşık bir hafta önce aldığı 3 pet şişe suyundan birini içti. Diğer suları iş yerinde bırakan Tıraş, senelik izin sonrası geldiği odasında suların çamur rengine döndüğünü fark etti.

    İçtiği sudan rahatsız olduğunu belirten Tıraş, diğer pet şişelerdeki suların renginin değişmesi üzerine Tüketici Hakem Heyetine başvurdu.

    Tıraş, “Ben suları aldım ve iş yerinde masamın üzerine bıraktım. Daha sonra yıllık izne ayrıldım ve bir hafta sonra geldim. Bir tanesini açıp içtim yarısını. Daha sonra iş yerindeki suları bu halde rengi değişmiş şekilde gördüm. Bir tanesi açıp baktım diğer su şişesini açmadım. Bunları bize satıyorlar. Ben Tüketici Hakem Heyetine başvuruda bulundum ve insanların bu suları alırken daha dikkatli olmalarını istiyorum” dedi.

  • Hulusi Akar: TSK hazırlıklarını tamamladı!

    Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Türk Silahlı Kuvvetleri kendisine düşen görevler çerçevesinde her türlü hazırlığı yaptı, her türlü hazırlığı tamamdır” dedi.

    Akar, “Yeri ve zamanı geldiğinde Münbiç’te de Fırat’ın doğusunda da gerekli faaliyetler, görevler yerine getirilecektir” ifadelerini kullandı.

  • Ulusal Beslenme Konseyi kuruluyor

    Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanan “Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı” kapsamında 9 Bakanlık, 7 sivil toplum kuruluşu, YÖK ve RTÜK temsilcilerinin katılımıyla “Ulusal Beslenme Konseyi” kuruluyor. Konsey ile beslenme konusundaki bilgi kirliliğinin ortadan kaldırılması, tartışmalı konuların açığa kavuşturulması, beslenme okuryazarlığının artırılması, sağlıklı beslenme kültürünün ülke genelinde yaygınlaştırılması, gıda güvenliği ve kronik hastalıklarla mücadele kapsamında politikalar geliştirilmesi hedefleniyor.

    Ulusal Beslenme Konseyi’nin başlıca görevleri şunlar olacak:

    “Sağlıklı beslenme davranışlarının geliştirilmesi için politika ve strateji önerileri geliştirmek, önerilerin kurumlarda uygulanmasını tavsiye etmek ve uygulamayı izlemek, sağlıklı beslenme davranışlarının kazandırılması ve beslenme konularında araştırma ve geliştirmeye yönelik projeler önermek, doğrudan veya dolaylı olarak beslenme kaynaklı hastalıklarla ilgili gerekli hallerde bilimsel komisyon kurulmasına karar vermek, sağlıklı beslenme davranışlarının geliştirilmesi ile ilgili konularda toplum eğitimleri, bilgilendirmeleri, bilinçlendirme çalışmaları gibi konularda görüş bildirmek, sağlıklı beslenme, yiyecek ve içecekler konusunda tüketicileri ve özellikle de çocukları yanlış yönlendiren aldatıcı, yanıltıcı algı oluşturucureklam ve tanıtımlar konusunda gerekli önlem önerilerinde bulunmak, tüketicilerin sağlıklı gıdaya erişme hakkı konusunda bilimsel ve sosyal önlemlerin alınması için görüş ve önerilerde bulunmak.”

    Konsey gerektiğinde sağlıklı beslenme, yiyecek ve içecekler ile ilgili konularda bilimsel komisyonlar kurabilecek ve bilim konseyinin raporu doğrultusunda kararlar alacak.

    Ulusal Beslenme Konseyinde Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Yükseköğretim Kurulu, Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu, Türkiye Lokantacılar, Kebapçılar, Pastacılar ve Tatlıcılar Federasyonu, Türkiye Fırıncılar Federasyonu, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu, Tüketici Dernekleri Federasyonu, Türkiye Diyetisyenler Derneği ve Türkiye Ziraat Odaları Birliğinden temsilciler bulunacak. İhtiyaç duyulması halinde özel sektör temsilcileri de konseye davet edilebilecek.

    Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan Ulusal Beslenme Rehberi de kısa süre içinde yayınlanacak.

  • Celal Şengör: “İnsanların Gömülmesine Karşıyım, Kullanın Yedek Parça Bu”

    Prof. Dr. Celal Şengör, katıldığı bir televizyon programında organ bağışı taraftarı olmadığını belirterek, “Elin dangalağına verip onu yaşatmanın anlamı yok” ifadesini kullanmıştı Şengör’ün bu ifadeleri tartışma yaratmıştı.

    Şengör Buket Aydın’la Kanal D Ana Haber’de kendini savundu.
    Kanal D Ana Haber’e konuşan Şengör geri adım atmadı ve sözlerinin arkasında olduğunun altını çizerek şunları söyledi:

    VERMEM KARDEŞİM
    “Bir dangalağa gidecekse benim organlarım onun yerine bütün insanlığa faydalı olacak bir işe gitmesini tercih ederim. Siz Stalin’e organlarınızı verir misiniz? 21 milyon adam öldürmüş ben vermem kardeşim.”

    “Organ bağışına karşı değilim bedenim üniversitelerde araştırılsın” diyen Şengör’ün bugüne kadar resmi başvuru yapmadığı ortaya çıktı.

    İSKELETİM SINIFTA KULLANILSIN
    Muhabirin “Siz kendi organlarınızı bağışladınız mı?” sorusuna Şengör, “Onu gidip alacağız. Bizim noterle konuştuk. Öyle bir şey yapacağız. Bakalım. Ben bütün vücudumu bağışlıyorum. Oldugu gibi. Hepsi dahil olmak üzere. Hatta çok istiyorum ki mümkünse iskeletim sınıfta falan kullanılsın.

    İNSANLARIN GÖMÜLMESİNE KARŞIYIM
    Organ bağışı tartışmasından sonra bu kez de farklı bir tartışmanın fitilini ateşleyen Şengör, sözlerini şöyle tamamladı:

    ANNEM ÖLELİ KAÇ SENE OLDU GİTMEDİM BİR DAHA
    “İnsanların gömülmesine yakılmasına karşıyım. Kullanın yedek parça bu. Mezara gömülmeyi doğru bulmuyorum.  Hatta aptalca buluyorum. Annem öleli kaç sene oldu gitmedim bir daha. Niye gideyim. Ne var orada, mezarına gitsem ne olacak. Toprak ve karbondan başka ne var orada? “

  • Kimseye aldırmadan soyguna devam ettiler

    Olay Merkez Mahallesi, Eski Edirne Asfaltı Caddesi’ndeki sürücü kursunda saat 23.45’te gerçekleşti. Selim Çelik’e ait sürücü kursuna otomobille gelen 4 kişi cam kapıyı zorlayıp kırarak içeri girdi. Kursta bulunan televizyon ve diz üstü bilgisayarı alan hırsızlar olay yerinden kaçtı. Polis kaçan hırsızları yakalamak için çalışma başlatırken olayla ilgili soruşturma sürüyor.

    Sürücü kursu Sahibi Selim Çelik, “Kursumuzun hemen 50 metre yakınında jandarma karakolu olduğu halde hırsızlar çok pişkince içeriye girebiliyorlar” dedi. Hırsızlık anı ise güvenlik kameraları tarafından saniye saniye görüntülendi.

  • Bahçeli: Ya Trump ‘Kılıçdaroğlu’nu tanıyorum’ derse, ne yaparız?

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ABD Başkanı Donald Trump’ın, Venezüella Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido’yu ülkenin ‘geçici devlet başkanı’ olarak tanımasına tepki gösterdi.

    Milliyet’ten Ömer Yılmaz’ın haberine göre Bahçeli, “Eğer ABD Venezuela’daki gibi yarın Türkiye’de de, ‘ben sizi tanımıyorum, Kemal Kılıçdaroğlu’nu kabul ediyorum’ derse ne yapacağız? Risk burada. Biz de buna rıza göstermeyeceğiz. Bunlara rıza gösterirsek Türkiye’nin de başına bela olurlar” dedi.

    Bahçeli, İstanbul ziyareti dönüşü mola yerinde bazı gazetecilerle sohbetinde özetle şu mesajları verdi:

    ‘İNSANLIĞIN HUZURU’ PROJESİ

    – (Maduro’ya darbe) Ben diyorum ki; artık her türlü düşünce insanı, farklı ideolojiye sahip bilim insanları, ülke yöneticileri, ‘insanlığın huzuru’nu sağlayabilecek bir siyasal projeye hazır olmalı. Bu proje insanlığın huzurunu sağlasın. Barıştı, demokrasiydi, şuydu buydu bunlar alt söylemler. Ne yaparsanız yapın demokrasi adına yapılıyor ve demokrasi adına yapılan bir müdahalede kan akıyor, darbeler yapılıyor.

    ‘İSTEMESE DE İÇ SAVAŞ’

    — 21. yüzyılın sonuna doğru yaklaşırken bir ‘insanlığın huzuru’ projesi nasıl olacak? Burada ABD’ye gelişi güzel bir misyon yükleyemezsiniz. Eğer rejim ve bazı temel kavramlarla çatışan bir yönetim oluşmuş ise o zaman dünyadaki küresel güçler, demokrasinin gelişmesine, demokratik kültürün artmasına ve demokrasi yoluyla iktidarların yeniden yönetilmesi veya yönlendirilmesine fırsat tanıyan gayretler içerisinde olmalıdır. Ama Venezuela’da, ‘ben seni değil bunu tanıyorum’ diyor. Her iki taraf da sokağa çıkıyor. Ne olacak? (İç savaş mı?) İstese de istemese de olacak. ABD burada netice alırsa ne olacak? İnsan hakları, demokrasi, self determinasyon açısından sorgulanması lazım. Bir ülkeye değişik yöntemlerle müdahale veya uluslararası yasalar açısından sorgulanması lazım. Kendisi gibi seçimle gelmiş olanları katledecek bir politika takip ediyor. Bu yanlıştan insanlığı, ülkeleri kurtarmak lazım.

    ‘TRUMP ‘KILIÇDAROĞLU’ DERSE’

    — (Türkiye için Maduro’nun yaşadığı gibi bir risk görüyor musunuz?) Bir cümle söyleyeceğim başlık atacaksınız. Başlığa gelelim: Eğer ABD, Venezuela’da Maduro’nun karşısındaki bir muhalefete, ‘ben bundan sonra seni tanıyorum’ der, buna da Türkiye rıza gösterir, komşu ülkeler, Avrupa ve AB rıza gösterir ise yarın Türkiye’de de, ‘Ben sizi tanımıyorum. Kemal Kılıçdaroğlu’nu kabul ediyorum’ derse ne yapacağız! ‘Kemal Kılıçdaroğlu’nu görevlendirdim ben bu konuda’ dediği zaman CHP’nin üst yönetimi Maduro için söylemedikleri sözleri bundan sonra nasıl kullanacaklar? Risk burada. Ne yapacağız? Trump bunu istedi diye CHP’liler sarı gömlekliler mi, kırmızı gömlekliler mi yoksa başka bir şey mi sokağa döküldü, biz de buna rıza mı göstereceğiz? Diyelim ki Trump sabah kalktı; baktı ki hava bulutlu, şiddetli hortumlar var. Onun tesiri altında kaldı. Twit’in başına geçti, ‘Türkiye’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun ülke yönetimine geçmesinde Amerika ve Türkiye menfaatleri açısında fayda görüyoruz. Yönetim değişsin Kemal Kılıçdaroğlu olsun’ dediği taktirde ne yapacak CHP’liler? Kemal Bey bu söylediklerime alınganlık göstermemeli. ‘Hepimiz birlikte milli bir duruş sergilemeliyiz’ demeli.

    ‘İNCE’Yİ Mİ GÖREVLENDİRECEK?’

    — (Onun için mi sürekli beka vurgusu yapıyorsunuz?) İşte biz bunların hepsini bir beka meselesi olarak görüyoruz. Bir tane çok ince akıllı, o da bizim karşımıza zeka sorunu olarak çıkıyor. Hadi diyelim ki muhalefeti çok yoğun olarak sokağa taşıdı. Trump, Muharrem İnce’yi mi görevlendirecek?

    ‘SOYER’İ ÜLKÜCÜ DE DEVRİMCİ DE İSTEMEZ’

    — (Tunç Soyer’in CHP adayı olması) Siyasi hayatımızda, 12 Eylül’de herkesin üzerinde olumsuz kararları bulunan bir kişinin (12 Eylül dönemi Savcısı Nurettin Soyer) evladını sen İzmir’e aday gösteriyorsun? Bu ismi ülkücü kimliği taşıyan hiç kimse kabul edemez. Onu belediye başkanı olarak görmez. Devrimci olan hiç kimse bunu kabul edemez. Kim kabul edebilir, 12 Eylül’ün bir avuç yandaşı bunu kabul eder. ABD’ye veya başka bir ülkeye kaçan savcılar var mesela Zekeriya Öz. Türkiye’ye gelse, FETÖ’nün bir partisi olmasa hangi parti alıp bunu aday gösterebilir. Böyle şey olur mu? İçişlerine karışamayız, istediğini yapar da siyaseten baktığınız vakit herhalde kime ne hizmet ediyorlar?

    ‘KEMALİSTLERİN SORGULAMASI LAZIM’

    – Siz kalkacaksınız 12 Eylül’ü yargılayacaksınız, apoletlerini sökeceksiniz. Sonra belli bir döneme geleceksiniz. Hepsi hayatlarını kaybetmiş hakkın rahmetine kavuşmuş insanlar. Onlara karşı önemli duruşlar sergilediniz. Şimdi kalkıyorsunuz onların savcısının oğlunu aday yapıyorsunuz. Bunun izah edilmesi lazım. Kim izah edecek? Çok konuşan Manisa Milletvekili (Özgür Özel) izah edemez. Ama Atatürkçü, Kemalist, CHP geleneğini, fikrini samimiyetle savunan, demokrasiden yana tavrını koyan insanların bunu sorgulaması lazım. Devrimci hareketin mensupları var. Onlar nasıl kabul edecek? Sadece ‘benim savcım Nurettin Soyer değildi’ mi diyecek? Peki darbenin bir başka savcısı seni sorguladı ve ağır cezalar verdi, idam etti. İsmi Nurettin Soyer olmadı diye onun oğlunu kabul edeceksin, öbürünü bilmem ne yapacaksın? Türkiye’nin esas bu karmaşayı çözmesi lazım. Bu gidişat sağlıklı bir gidişat değil.

  • Temel liseler ve özel öğretim kursları kapatılıyor

    Milli Eğitim Bakanlığınca, özel öğretim kursları 2019 – 2020 eğitim ve öğretim yılından itibaren kapatılacak. Milli Eğitim Bakanlığı, olası mağduriyetleri önlemek için özel öğretim kurslarının 2019 – 2020 eğitim ve öğretim yılından itibaren kapatılmasına ilişkin tüm çalışmalarını tamamladı. Bu kapsamda 5580 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununda değişiklik öngören çalışmanın yasalaşmış olması sonucunda özel öğretim kursları kapanacak. Bu nedenle veli ve öğrencilerin herhangi bir mağduriyet yaşamaması için önümüzdeki eğitim öğretim yılından itibaren özel öğretim kurslarının yeni öğrenci kaydı yapmamaları ve bursluluk sınavı yapmamaları gerekmektedir.

    DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSLARINA YENİ DÜZENLEME

    Milli Eğitim Bakanlığınca örgün eğitim çağındaki öğrencilere okullarda, mezun öğrencilere ise halk eğitim merkezlerinde ücretsiz olarak destekleme ve yetiştirme kursları verilmeye devam edecek. Bu kurslarda görevlendirilecek personele uygulanacak öğretim programları ve kullanılacak yardımcı öğretim materyallerine yönelik kapsamlı bir çalışma yürütülmektedir.

    TEMEL LİSELER KAPANIYOR

    Dershanelerin dönüştürülmesi sürecinde 5580 Sayılı Kanunda yapılan geçici düzenlemeyle açılan temel liseler de, 2018 – 2019 eğitim ve öğretim yılının sonunda Kanunda belirtilen süreyi tamamlayarak kapanacak. Bu nedenle temel liselere yeni öğrenci kaydı ve bursluluk sınavı yapılmayacak. Bu okulların ara sınıflarında öğrenim gören öğrenciler, resmi ve özel ortaöğretim kurumlarına ilgili mevzuat hükümleri doğrultusunda nakil yapabilecek. Milli Eğitim Bakanlığınca, bu süreçte veli ve öğrencilerin mağduriyet yaşamamaları için gerekli tüm tedbirleri almaya dönük çalışmalar yapılmaktadır.

    EĞİTİM VE ÖĞRETİM DESTEĞİ UYGULAMASI SONA ERİYOR

    2014 yılında başlatılan kamuoyunda teşvik olarak da adlandırılan eğitim ve öğretim desteği uygulaması, organize sanayi bölgeleri ve bu bölgeler dışında açılan özel mesleki ve teknik eğitim okullarında öğrenim gören öğrencilere hariç olmak üzere, diğer özel okullar için 2018 – 2019 eğitim ve öğretim yılının sonundan itibaren kademeli olarak kaldırılacak. Bu kapsamda 2019 – 2020 eğitim ve öğretim yılından itibaren özel okullarda ilk defa öğrenim görecek öğrencilere eğitim ve öğretim desteği verilmeyecek. Halen özel okullarda bu desteği alan öğrenciler ise, öğrenim gördükleri okulun öğretim kademesi süresi boyunca destekten yararlanabilecek.