Kategori: Türkiye

  • Türkiye’de üniversite okuyan Suriyeli sayısı 20 bin 701’e ulaştı

    Medya takip ve raporlama ajansı PRNet, Türkiye’de üniversite okuyan Suriyeli öğrenci sayısına yönelik araştırmayı inceledi.

    PRNet’in Yükseköğretim Kurulu (YÖK) verilerinden ve medya yansımalarından derlediği bilgilere göre, Türkiye’de üniversite okuyan Suriyeli öğrenci sayısı 20 bin 701 olarak görüldü.

    Bu öğrencilerin 7 bin 721’i kadınlardan oluşurken, 12 bin 980 kişinin erkeklerden oluştuğu saptandı. Rapor 2017-2018 dönemine ait son verileri yansıtırken, en çok Suriyeli öğrencinin İstanbul’da eğitim gördüğü kaydedildi.

    4 bin 323 Suriyeli öğrenciye ev sahipliği yapan İstanbul’u, 2 bin 48 öğrenci ile Gaziantep takip etti. Buna karşın en az Suriyeli öğrencinin Şırnak ve Tunceli’de yer aldığı gözlendi. Bu illerde öğrenim gören Suriyeli üniversiteli sayısı sadece 1 olarak kayıtlara geçti.

  • Hortumun dereye uçurduğu otomobildeki Buse aranıyor

    Dün Antalya’da etkili olan fırtınada, Kemer ilçesi Ağva Deresi’ne düşen otomobilde kaybolan Kader Buse Acar’ı arama çalışmaları dün gece havanın kararması nedeniyle durdurulmuştu. Çalışmalar bugün sabah saat 08.30 itibariyle yeniden başladı. Arama çalışmalarına Antalya İl Emniyet Müdürlüğü Deniz Şube Müdürlüğü ekipleri, Jandarma Arama Kurtarma Su Altı Timi ekipleri katıldı. Dalgıçlar hem su altında hem de yüzeyde arama yaparken, jandarma da arama köpekleriyle ormanlık alanda arama yapıyor. Arama kurtarma çalışmalarını Antalya İl Jandarma Komutanlığı’na atanan Tuğgeneral Tekin Aktemur de takip ediyor.

  • Kız arkadaşının annesini öldürdü! Savunması ‘pes’ dedirtti

    Olay, geçen 4 Haziran’da Fevzi Çakmak Mahallesi’nde meydana geldi. Yusufcan Özalp (19) , kavgalı olduğu kız arkadaşı Merve Yün ile konuşup, barışmak için evine gitti. Ancak Özalp ile Merve Yün’ün ailesi arasında tartışma çıktı. Tartışma sırasında Yusufcan Özalp, elindeki bıçakla, genç kızın annesi Fadime Yün’ü (52) göğsünden bıçaklayıp, öldürdü. Babası Fahri Yün’ü (57) de yaraladı. Olayın ardından Ayrancılar Jandarma Karakol Komutanlığı’na giderek teslim olan Yusufcan Özalp, tutuklandı. Hakkında kasten öldürme ve kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından dava açıldı.

    ‘BEN ÖLDÜRMEDİM, KENDİ EŞİ ÖLDÜRDÜ’

    İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davanın ilk duruşmasında tutuklu sanık Yusufcan Özalp, olayda yaralanan Fahri Yün ve kızı Merve Yün ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı Pınar Melli hazır bulundu. Tutuklu sanık Özalp ifadesinde, Fadime Yün’ü eşi Fahri Yün’ün öldürdüğünü öne sürdü. Özalp, “Merve ile üç yıllık duygusal bir arkadaşlığım vardı. Zaman içinde sorunlar yaşadık. Ayrılsak da o dönem barışma aşamasındaydık. Beni ailesiyle tanıştırmak için evine çağırdı. Biraz geç saatte gittiğim için bana küfür etti. Babası kapıda Biz akraba evliliği yapıyoruz. Sana kız vermeyiz. Kızımı çok seviyorsan baban fabrikanın hisselerinden biraz bana devretsin o zaman ortak oluruz, sen de kızımla evlenirsin dedi. Irkçılık yaptığını, kızını pazarladığını söyleyince bana yumruk attı. Evden çıkmak istedim. Mervenin babası, elindeki bıçakla bana saldırdı. Kendimi kenara çekince Fahrinin elindeki bıçak eşine değdi. Fahrinin elinden bıçağı aldım. Rastgele salladım, Fahriye geldi mi bilmiyorum. Olay yerinden kaçarken yolda birini gördüm ve ‘beni öldürecekler karakola götür’ dedim. Jandarmaya giderek teslim oldum” diye konuştu.

    ‘SANIK YALAN SÖYLÜYOR’

    Olayda yaralanan Fahri Yün ise, sanığın ifadesinin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Uyandığında eşini kanlar içerisinde gördüğünü belirten Yün, “Sanığın beyanları yalanlar üzerine kurulu. Ben evdeki gürültü üzerine uyandım. Kapıyı açtığımda eşimi yerde kanlar içerisinde gördüm. Bu sırada sanık üzerime gelerek, bana bıçakla saldırdı” dedi.

    Merve Yün de o dönem erkek arkadaşı olan sanığın yalan söylediğini ifade ederek, Yusufcan Özalp’in olaydan önce kendisini dağlık alana götürüp, evlenmesi için tehdit ettiğini iddia etti. Sanığın tehdit olayı sırasında da elinde bıçak olduğunu söyleyen Yün, “Sanıkla duygusal bir arkadaşlığımız oldu. Bana kötü davrandığı için bitirdim. Olaydan önce beni zorla dağlık bir alana götürüp, bıçakla tehdit etti. Evlenmediğim takdirde beni öldüreceğini söyledi. Korktum ve kurtulmak için ‘tamam’ dedim. Daha sonra buna inanmadığı için gece vakti evimize geldi. Kapının zorlandığını duyunca pencereden baktım. Sanığı görünce annemin yanına gittim. Bu sırada içeriye girdi ve elindeki bıçağı anneme sapladı. Daha sonra babama saldırdı” diye konuştu. Duruşma, diğer tanıkların dinlenmesine karar verilerek, ertelendi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, katıldığı Fazıl Say konseri konusunda sessizliğini bozdu

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, günübirlik çalışma ziyareti sonrası Moskova’dan Ankara’ya dönüş yolunda kendisine eşlik eden gazetecilerin sorularını yanıtlarken geçtiğimiz hafta katıldığı Fazıl Say konseri için de açıklamalarda bulundu.

    Yeni Şafak’ta yer alan habere göre, “Fazıl Say konserine gittiniz. Say’ı destekleyenler ise ‘Onu da Erdoğan’a kaptırdık’ diye Say’a linç girişimine başladılar. Konu hakkında ne söylersiniz.” sorusuna Erdoğan şu şekilde yanıt verdi:

    ‘KENDİNİ DÜNYADA İSPAT ETMİŞ BİR KARDEŞİMİZ’

    “Fazıl Say, kendini, bulunduğu alanda dünyada ispat etmiş bir arkadaşımız, kardeşimiz. Bize düşen nedir? Bununla iftihar etmektir. Biz bir çok şeyleri yıktık da görmek istemeyenler görmüyor. Harbiye Kongre Merkezi’nin yanında Cemal Reşit Rey’i yaptık. Onu biz yıkarken her tarafı ayağa kaldırdılar. Dedik ki ‘Daha güzelini, daha büyüğünü yapıyoruz, biraz sabırlı olun’. AKM olayını gündeme getirdim, kıyametler koptu. Burada opera binası yapacağız dedik. Çıldırdılar. Şimdi oranın temelini atıyoruz. Daha büyük ve işlevsel bir opera binası. Aynı şekilde hani çok kızdıkları Taksim’deki kışla. O Topçu Kışlası’nın aslını bir görseniz, ‘Yazıklar olsun burayı yıkanlara’ dersiniz. O kadar muhteşem bir eser. Onun orijinaline uygun mimari tasarımlarını yaptırıyorum. Orayı ihya edeceğiz. Onun karşısında Maksem’in arkasına Taksim Camii’ni yapıyoruz. O da bitmek üzere. İstanbul’da doğru düzgün meydan yoktu. Taksim’de trafiği alta aldık, Taksim meydana kavuşuyor. Bir taraftan o tarihi kışla ortaya çıkacak öbür taraftan opera muhteşem eser olarak geliyor, öbür tarafta Taksim Camii o da muhteşem eser olarak ortaya çıkıyor.”

    “AHMET BEY’E ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM”

    Say’ın babası hakkında konuşan Erdoğan, “Fazıl beyin babası Ahmet Bey’e çok teşekkür ediyorum. Şahsıma yönelik ifadelerinden dolayı, şahsım, ailem, milletim adına ona da teşekkür ediyorum. O gün güzel de bir tevafuk oldu. Senatör Graham’a, “Biz bu akşam dünyaca meşhur bir piyanistimiz var. Onun Ankara Prömiyerine gelir misin?” dedik. Gelirim dedi. Onu da aldık. Güzel bir geceydi.” dedi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan AYM’ye Önemli Atamalar

    Anayasa Mahkemesi (AYM) üye seçimine ilişkin karar, Resmi Gazete’de yayımlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan karara göre, Adalet Bakan Yardımcısı Yıldız Seferinoğlu, Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildi.

    Seferinoğlu, 25 Temmuz 1969’da Rize Ardeşen’de doğdu. 1991’de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olan Seferinoğlu, İstanbul’da 23 yıl serbest avukatlık yaptı, 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde 26. Dönem İstanbul Milletvekili oldu.

    Yıldız Seferinoğlu, 21 Temmuz 2018’den beri Adalet Bakan Yardımcılığı görevini yürüttü.

    Evli ve üç çocuk babası olan Seferinoğlu, İngilizce ve Arapça biliyor.

    VATİKAN BÜYÜKELÇİĞİ’NE ATAMA

    Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan karara göre, Vatikan nezdinde Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi Mehmet Paçacı merkeze alınırken Lütfullah Göktaş Türkiye’nin Vatikan Büyükelçiliğine atandı.

    Gazeteci yazar ve ilahiyatçı Göktaş, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu, Roma’da Vatikan Gregoryus Üniversitesi’nde dinler tarihi alanında yüksek lisans yaptı.

    Göktaş, Roma’da NTV’nin İtalya temsilcisi ve Anadolu Ajansı’nın İtalya muhabiri olarak görev yaptı.

    Şubat 2011’de “Başbakanlık Basın Danışmanı” olarak atanması üzerine İtalya’dan Türkiye’ye dönen Göktaş, 2011-2014 yıllarında Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde, basın danışmanı olarak çalıştı. Göktaş, Erdoğan’ın 10 Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra da Cumhurbaşkanlığı basın başdanışmanı olarak görev yaptı.

    Edebiyat, dış politika, felsefe, dinler tarihi, kültürler ve dinler arası ilişkilere ilgi gösteren Göktaş’ın, 1983’ten bu yana muhtelif gazetelerin yanı sıra Mavera, İlim ve Sanat, Yedi İklim, Kitap Dergisi, Yeni Düşün, Gergedan, Varlık, İzlenim, Birikim gibi dergilerde muhtelif makale, yazı, röportaj, haber ve çevirileri yayımlandı.

    Roma’da bulunduğu dönemdeki köşe yazıları ise Yeni Şafak gazetesi ve ntvmsnbc.com haber portalında okuyucuyla buluştu.

    Filistinli ünlü şair Mahmud Derviş’in “Ölümü Seviyorlar Benim” (Armoni, İstanbul 1988), Necip Mahfuz’un “Başkan’ın Öldürüldüğü Gün” (Ağaç Yayıncılık, İstanbul 1992), Salih El Kallab’ın “Tehcirden İntifadaya: Ebu Cihad’ın Öyküsü” (Belge, İstanbul 2007) adlı çalışmaları Lütfullah Göktaş tarafından Türkçeye çevrildi.

    Göktaş ayrıca İtalya Devlet Nişanı’na layık görüldü.

    4 YENİ FAKÜLTE KURULDU, 3 YÜKSEKOKUL KAPATILDI

    Öte yandan Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi ile Yalova Üniversitesi bünyesinde 4 yeni fakülte kuruldu. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi bünyesindeki 3 yüksek okul kapatıldı.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yer alan karara göre, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde Sağlık Bilimleri Fakültesi ile Turizm Fakültesi, Yalova Üniversitesi’nde Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Spor Bilimleri Fakültesi kuruldu.

    Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi bünyesindeki Bolu Sağlık Yüksekokulu, Kemal Demir Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu ile Bolu Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu kapatıldı.

    Bu arada, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı olan Mühendislik-Mimarlık Fakültesi’nin adı, Mühendislik Fakültesi olarak değiştirildi.

  • Güleser Teyze soyguncuyu pişman etti: ‘Bir anda içimden canavar çıktı’

    Silah çekip yaşlı kadını soymak istedi ama sert kayaya çarptı. Dükkana girdiğine gireceğine pişman oldu, arkasına bile bakmadan kaçtı.

    Ankara Dikmen’de çiğ köfteci dükkanı işleten 60 yaşındaki Güleser Orhan, gece saatlerinde silahlı soygun girişimine maruz kaldı.

    ÖNCE 100 TL İSTEDİ SONRA SİLAH DOĞRULTTU

    Maskeli bir kişi dükkandan içeri girdi, çiğ köfte istedi. Doğru zamanı bekleyen soyguncu, dükkana gelen bir grup müşterinin ayrılmasını bekledikten sonra Güleser Orhan’a ailesiyle tartıştığını söyleyerek 100 TL istedi.

    Orhan’ın para vermeyi reddetmesinden sonra dükkandan çıkan soyguncu, yaklaşık yarım saat sonra tekrar geldi. Cebindeki silahı çıkartan soyguncu, Güleser Orhan’dan kasadaki parayı çıkarmasını söyledi.

    Bir süre hareketsiz kalan yaşlı kadın daha sonra tezgahının yanındaki bıçağa uzandı ve soyguncuyu kovalamaya başladı. Arkasına bakmadan kaçan soyguncu ise olay yerinden uzaklaştı. Kamera görüntülerine yakalanan zanlı 10 gündür bulunamadı.

    Güleser Orhan şu ifadeleri kullandı:

    “Bakıyorum dolaşıyor buralarda, dışarıyı kontrol ediyor. Elimi bıçağa uzattım, kovalamaya başladım. Soyguncu telaşlanmaya başladı. Topukları arkasına değiyordu. O anda ben ‘pat’ desem herhalde bayılırdı. Yenilecek bir lokma değilmişim. Bir taraftan korkuyorsun çekiniyorsun. Karşında genç bir erkek var. Ben 60 yaşındayım. Ben onunla mücadele edemem ki. Ama bir anda içimden canavar çıktı sanki. Yakalasaydım, döverdim elimden kimse alamazdı, felç ederdim. Tedirginim. Sanki her gelen müşteriye şüpheliymiş gibi bakıyorum.”

  • Cinsel saldırıdan yargılanan Göç İdaresi eski Müdürü: Bana tuzak kuruldu

    Olay, geçen yıl 3 Şubat günü, Mısırlı Marwa Attia Abdelrazek Moustafa’nın oğlu Karim Mohamed Abdelhakam Mohamed’in, polise ihbarıyla ortaya çıktı. Eve gelen polis, kapıyı açan Marwa Attia Abdelrazek Moustafa’nın odayı işaret etmesi üzerine, içeride bulunan İl Göç İdaresi Müdürü Ahmet B.’yi gözaltına alındı. Suçlamaları kabul etmeyen Ahmet B., ifadesinin ardından serbest bırakılırken, Valilik tarafından hakkında idari soruşturma başlatıldı. Evli olan Ahmet B.. olayın ardından dilekçesini verip emekli oldu.

    Ahmet B. hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ‘basit cinsel saldırı’ suçundan iddianame hazırlandı. İddianamedeki ifadesinde 20 Eylül’de Türkiye’ye geldiğini belirten Marwa Attia Abdelrazek Moustafa, 20 Kasım’da Konya İl Göç İdaresi Müdürlüğü’ne gidip iltica talebinde bulunduğunu belirtti. Sadece ikamet izni alabileceğini öğrenen Moustafa, bir ay sonra evrakını hazırlayıp tekrar gittiğinde Yemen uyruklu bir kadınla karşılaştığını, kadının kendisine kurum Müdürü Ahmet B.’nin iyi bir insan olduğunu söylediğini, bunun üzerine çocuklarıyla birlikte Ahmet B.’nin yanına gidip görüştüğünü anlattı.

    YARDIM İÇİN EVE GELDİ

    Görüşmede Ahmet B.’yi kendisine yardımcı olacağını söylemesi üzerine oradan ayrıldığını ifade eden Moustafa, akşam saatlerinde Ahmet B,’nin telefonla aradığını, yardımcı olacağını söylediğini, sonra da evine geldiğini ileri sürdü. Ahmet B. evine geldiğinde çocukların diğer odada olduğunu belirten Moustafa, kendisine, ‘Sen çok hoşuma gittin. Ben seninle evlenmek istiyorum’ dediğini ileri sürdü. Moustafa, yaklaşık 1 saat oturan Ahmet B.’nin bir gün sonra da tekrar evine geldiğini ve ‘Seninle birlikte olmak istiyorum’ dediğini, bunun üzerine korktuğu için ‘tamam’ deyip, mutfaktaki kızının yanına gittiğini öne sürdü. Ahmet B.’nin da yaklaşık yarım saat oturduktan sonra evden ayrıldığını söyledi. Moustafa, Ahmet B.’nin 3 Şubat günü tekrar evine gelmesi üzerine, dışarda olan oğluna mesaj atıp, polis çağırmasını istediğini belirtti.

    BANA TUZAK KURULDU

    Ahmet B.’nin Konya 2’nci Asliye Ceza Mahkamesi’nde yargılanmasına devam edildi. Tutuksuz yargılanan Ahmet B., buradaki savunmasında kendisine komplo kurulduğunu ileri sürdü. Ahmet B., “Ben ihtiyaç sahiplerinin evlerine giderek onların ihtiyaçlarını tespit ederim. Yardıma muhtaç, savaş mağduru kişilerle elimden geldiğince ilgilenirim. Beni ararlar ve ihtiyaçları olduğunu söylediklerinde elimden geleni yaparım. Bana bu suçlamayı atan Marwa Attia Abdelrazek Moustafa da bana gelerek yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi. Ben de neye ihtiyacı olduğunu belirlemek üzere evine gittim. Beni çağıran kendisidir, Sonradan öğrendim ki benim müdürlüğümü istemeyen bir dernek tarafından bana tuzak kurulmuş. O derneğe giden bazı yabancı uyruklu kişiler, dernek müdürünün benim hakkımda, ‘ona tuzak kuracağım’ diye konuştuklarını duymuşlar. Ben üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Ben birçok insanın evine gidip, yardımcı oldum. Marwa Attia Abdelrazek Moustafa’ya cinsel saldırıda bulunmadım” dedi. Hakimin neden sen gidiyorsun? sorusuna üzerine ise, “Telefonda çok duygusal konuşuyorlar. Bazen ağlıyorlar. Ben de üzülüp bizzat evlerine kendim giderek, ihtiyaçlarını tespit ediyorum” diye konuştu.

    TELEFONUNA SÜREKLİ MESAJ GELİYORDU

    Ahmet B.’nin yanında 3 yıl görev yaptığını belirten polis memuru M.A. ise, “Ahmet Beyin telefonuna sürekli mesaj geliyordu. Gözaltına alındığı gün, eşyaları arabaya taşırken bize İçişleri Bakanının Konya’da bir programa geldiğini, o nedenle aceleme etmemizi söyledi. Arabadayken yine mesaj geldi. Hareket edeceğimiz zaman bize kendisini arabadan indirmemizi söyledi. İhtiyaç sahibi yabancı uyruklu birisinin yardımcı olacağını, daha sonra bizim yanımıza geleceğini söyledi. Ben Mısırlı kadını kurumda çıkardığı taşkınlık dolayısıyla tanıyorum. Ahmet Bey uzun süre gelmeyince böyle bir olay olduğunu, kendisinin karakoldu ifade verdiğini öğrendik” dedi.

    Duruşmada dinlenen Suriyeli kadın tanıklar da Ahmet B.’nin kendilerinin de evlerine birçok kez geldiğini, var olan ihtiyaçlarının tespit edip, kendilerine yardımcı olduklarını söyledi.

    Dava ertelendi.

  • Tecavüzcüsü ile evlendirildi, 13 yaşında anne oldu, şimdi de…

    Güvenlik gerekçesiyle kadın sığınma evinde yaşayan Ayşegül A. (23), 12 yaşında halasının oğlu S.A tarafından cinsel istismara uğradığını ve küçük yaşta anne olduğunu iddia etti.

    Kendisi 13 yaşında iken oğlunu, 14 yaşında iken de kızını dünyaya getiren anne Ayşegül A., 17 yaşına kadar kocasının her türlü şiddetine maruz kaldığını söyledi. Birçok ilde kadın sığınma evlerinde kaldığını söyleyen Ayşegül A., Türkoğlu Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi) tarafından 25-12-2018 tarihinde kocasından ayrıldığını, karar sonrası iki çocuğunun babasına verildiğini söyledi.

    Ayrıldığı kocasına verilen çocuklarının velayetinin kendisine verilmesini isteyen Ayşegül A., “12 yaşında halamın oğlu tarafından cinsel istismara maruz kaldım. 13 yaşında oğlum oldu. 14 yaşında kızım oldu. 17 yaşına kadar eşimden şiddete, hakarete ve cinsel istismara uğradım. Daha sonra ailesinin zoruyla resmi nikah kıyıldı. Daha sonra ben çocuğumla çok kez evden kaçmayı denedim. Sonrasında boşanma davası açıldı. Kadın konuk evine yerleştirildim. 4 yıl kadın konuk evinde kaldım ve koruma altındaydım. Erzurum, Mersin, Artvin ve Rize’deki kadın konuk evlerinde kaldıktan sonra Erzurum’da kendime bir yaşam ortamı kurdum. Boşanma davamız da bu süreç içerisinde açıldı. Davalarımız Türkoğlu ilçesi aile mahkemesinde görülüyordu davalarımız. Sonra çocukların babası görme kararı almış. Karar sonrası çocukları 25 günlüğüne aldı götürdü. Karar sonrası hakim bizim boşanmamızı reddetti ve çocuklarımın velayetini babaya verdi. Ben çocuklarımı istiyorum. Cinsel istismar yapanların ceza almalarını istiyorum” dedi.

    Ayşegül A.’nın avukatı Esra Sabancı Gemci ise, Ayşegül A.’nın yaşadığı olayların travma etkisi yaptığını, Ayşegül A.’nın cinsel istismar sonrası 13 ve 14 yaşlarındayken ardı ardına çocuğunun olduğunu ve ailesinin hiçbir zaman kendisine destek olmadığını söyledi. Gemci, “Ben dosyayı inceledim. 2016 yılından bu yana boşanma davaları devam ediyor. Ayşegül A. ciddi bir mağduriyet yaşamış. 12 yaşında cinsel istismara uğruyor, ilk çocuğunu 13 yaşında ikinci çocuğunu ise 14 yaşında doğuruyor. Bu aslında çok ciddi travmatik bir olay. Ailesi hiçbir zaman yanında olmuyor. Anne ve babasından baskı görüyor. Kocasıyla bir evin içine kapatılarak zorla birlikte olduruluyor. Canından vazgeçip intihar etmek istiyor ve bu hiçbir şekilde umursanmıyor. Senelerce şiddete maruz kalıyor. Çocuklarını kurtarmak istiyor. Ayşegül hanımın yaptığı bu davranış, herkesi karşısına alışı çok önemli görüyor ve ciddi bir kadın aktivizmi olarak görüyorum. Türkoğlu Aile Hukuk Mahkemesi’nde görülen boşanma davasında bizim davamız reddedildi. Karşı tarafın, yani eski eşinin davası kabul edildi, boşanma gerçekleşip iki çocuğun velayeti babaya verildi ve bize bir de 5 bin liralık komik bir rakam ile hüküm verildi. Olay daha kesinleşmedi ve bunun daha istinaf süreci var. Daha sonra başka süreçler de var. Bizim ayrıca cinsel istismar ile ilgili savcılığa suç duyurumuz da var. Bu da mesela çok yavaş ilerliyor. Herkesinki çok hızlı ilerlediği halde, bu durum inatla çok yavaş ilerliyor. Çok yanlı bir adaletle karşı karşıyayız. Ben Ayşegül hanımın her zaman yanındayım” dedi.

  • Trafik polisi yol güvenliğini sağlarken şehit oldu

    İzmir Torbalı ilçesinde, İzmir-Aydın kara yolu Ödemiş Köprüsü’nde maddi hasarlı bir kaza meydana geldi. Bölgeye gelen polis ekipleri, kaza nedeniyle yolda güvenlik önlemi almak istedi. Bu sırada, 35 COM 58 plakalı araç, yol güvenliğini sağlamak isteyen Tahir K. isimli görevli trafik polisine çarptı.

    Trafik polisi, çarpmanın etkisiyle ağır yaralandı. Olay yerine hemen sağlık ekipleri sevk edildi. Polis memuru, daha sonra da ambulansla Torbalı Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Hastanede tedavi altına alınan polis memuru, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılmayarak şehit oldu.

    Kazayla ilgili soruşturma başlatılırken, araç sürücüsü de gözaltına alındı.

  • Bidonun içinde bebek cesedi bulundu

    Denizli Sarayköy Yakayurt Mahallesi’nde arıtma tesisi yakınında bulunan bir arazide koyun otlatan çobanlar bir bidon buldu. Bidonun içinde bebek cesedi olduğunu gören çobanlar durumu jandarmaya bildirdi. İhbar üzerine olay yerine gelen jandarma ekipleri yaptıkları ilk belirlemelerde bebeğin göbeğinde klips bulunduğunu ve hastanede doğduğunu belirledi. Yaklaşık 3 ay önce öldüğü tahmin edilen bebeğin cinsiyet tespiti yapılamadı.

    Bidonu bulan çobanlardan Ali İlkutlu (45), bidon içerisindeki bebek cesedini ilk başta oyuncak bebek sandıklarını fakat kapağını açınca korkunç manzarayla karşılaştıklarını kaydetti. Bebeğin gözlerinin ve diğer uzuvlarının belli olduğunu aktaran İlkutlu, tesadüf eseri buldukları cesedin yaklaşık 1 ay önce atıldığını tahmin ettiklerini belirtti.

    “BAKTIK ÇOCUĞUN GÖZLERİ FALAN HER ŞEYİ BELLİYDİ”

    İlkutlu, muhabirine yaptığı açıklamada sabah evden koyunları otlatmak için meraya çıktıklarını ve koyunları otlatırken tesadüf olarak sarı bir bidona rastladıklarını dile getirerek, “Dikkatimizi çekti, Ayhan arkadaşım sarı bir bidon var gel bakalım dedi. Bidona baktığımızda bir cisim gördük, sanki oyuncak bebeğe benziyordu her şeyi vardı çocuğun. Oyuncak mı değil mi kararsız kaldık. Sonra baktık çocuğun gözleri falan her şeyi belliydi hemen muhtarı aradık, o da jandarmayı aradı. Jandarma geldi inceledi, gereken yapıldı. Kimin attığını görmedik, atanı mutlaka görürdük. Yeni bir olay değil en az 1 ay olmuş atılalı. Şimdiye kadar dikkatimizi çekmemişti. 5 kiloluk şeffaf bir bidonun içerisindeydi, ağzı kapalıydı. Ağzı kapalı olmasa köpeklerin falan dikkatini çekerdi, biz tesadüfen gördük” dedi.