Kategori: Türkiye

  • Tehlikeli kovalamacanın sonu kanlı bitti!

    İstanbul Kartal Orhantepe Mahallesi, Orhangazi Caddesi’ndeki olay sabah saatlerinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Dragos’ta bir siteden cip çalan 2 kişi araçla kaçmaya başladı. Bu sırada site güvenliğinin de aralarında bulunduğu 3 kişi peşlerine takıldı.

    Site güvenliğinin ateş açması sonucu cipin sürücü koltuğundaki kişi başından vuruldu. Kontrolsüz kalan cip bir servis aracına çarparak durdu.

    Vurulan kişinin yanındaki kişi ise yaya olarak olay yerinden kaçtı. Polisin olayla ilgili incelemesi sürüyor.

  • İngilizce Öğretmeni Rap Müzikle Öğrencilere İngilizce Dersi Veriyor

    Isparta’nın Yalvaç ilçesinde Kaymakam Abdurrahman Bey Ortaokulu’nda İngilizce öğretmeni olarak görev yapan İsmail Topal’ın öğrencilere İngilizce öğretme teknikleri büyük yankı uyandırdı.

    RAP MÜZİKLE İNGİLİZCE EĞİTİMİ

    Öğrencilerine kendi yazdığı ve akıcı ve anlaşılır rap şarkılarıyla İngilizce öğreten öğretmen, yaptığı bu etkili ve sıra dışı eğitim tekniğini YouTube’da paylaşarak binlerce kişinin de bu eğitimden yararlanmasına yardımcı oluyor.

    ÖĞRENCİLER ARASI ÇİKOLATA ÖDÜLLÜ İNGİLİZCE YARIŞMASI

    İsmail öğretmen aynı zamanda öğrenciler arasında çikolata ödüllü İngilizce yarışması düzenliyor.

    İngilizce derslerinde öğrencilerine başarılı performans sağlayan öğretmen İsmail Topal, öğrencileri tarafından da çok seviliyor.

  • İspanyol devi harekete geçti! Türkiye’deki Barca Tekstil’e dava

    Hürriyet’ten Özge Eğrikar’ın haberine göre, Barcelona kulübü, ‘Barca’ markasının hükümsüz kılınarak iptalini istedi. İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’ne açılan davanın dilekçesinde, FC Barcelona takımının ‘Barça’ unvanıyla tanındığı ve dünyanın köklü kulüplerinden birisi olduğu ifade edildi. Kulübün yüze yakın ülkede tescilli korunan sayısız markasının olduğunu belirten FC Barcelona takımının avukatı Nazlı Deniz Kol, dava dilekçesinde şu ifadelere yer verdi:

    TESCİL ETTİREMEDİLER

    “Barcelona kulübü Türkiye’de de büyük bir izleyici kitlesine sahiptir. Türkiye genelinde herkes tarafından ‘Barça’ adıyla anılmaktadır. Barcelona kulübü, ‘Barça’ adıyla bir futbol fenomeni olmuştur. Kulüp, yüzyılı aşkın süredir unvanı haline gelen ‘Barça’ markasını Türkiye’de de tescil ettirmek istemiştir. Ancak Barcelona kulübü, ‘Barça’ markasının davalı Barca Tekstil Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. tarafından çeşitli sınıflarda tescil ettirildiğini öğrenmiştir. Davalı tekstil şirketine ait ‘Barca’ markası 5 yıldır Türk Patent ve Marka Kurumu’nca korunmaktadır. Barcelona kulübü davalı tekstil şirketine ait ‘Barça’ markasını Türkiye’de tescil ettirememiştir.

    Müvekkil kulüp kuruluş yılı 1899’dan beri kısaca ‘Barça’ olarak anılmaktadır. Barça’ ibaresi dünyada ve Türkiye’de uzun yıllardır müvekkil kulübü temsilen kullanılmıştır. Bu ibare üzerinde gerçek hak sahipliği kuşkusuz müvekkil kulübe aittir. Davalı şirketin kuruluş ve markayı tescil ettirdiği tarihten uzun zaman öncesinde müvekkilimin markası Türkiye’de ‘Barça’ olarak bilinmekte ve tanınmaktadır. Davalı şirketin ‘Barca’ markasının hükümsüz kılınarak iptaline karar verilmesini istiyoruz.”

    RESTORAN AÇAMADILAR

    22 yıllık firma olduklarını söyleyen Barca Tekstil’in sahibi Ali Öziçer ise, “Firmamız 1997 yılında kuruldu. Barca ismi İtalyanca tekne demek. Firmamızın ismiyle Almanya ve İtalya dahil Avrupa ülkesine kıyafet satıyoruz. İsmi birçok ülkede tescil edilmiş bir firmayız. Ancak geçtiğimiz yıllarda isim tescili için İspanya’da kurumlara başvuru yaptık, olumlu yanıt alamadık. Başvurularımıza ret cevabı aldık. Barcelona futbol kulübü de Türkiye’de bir restoran açacakmış. Buraya gelerek Barça ismiyle başvuru yapmış. Biz de tescil başvurusuna itiraz ettik. Kulüp iki defa başvuru yaptı, ikisine de itiraz ettik. Şimdi de dava açmışlar” dedi.

  • İstanbul’da Bomba Paniği

    Esenyurt Zafer Mahallesinde bulunan bir sitenin içeresinde şüpheli paket alarmı yaşanıyor. Site sakinlerinin fark ettiği paketi incelemek üzere bomba uzman ekipleri olay yerine çağırıldı. Çevrede önlem alan polis ekipleri uzman ekiplerin gelmesini bekliyor.

  • Şahan Gökbakar ve Cem Yılmaz’dan Yeni Hamle

    Mars Entertainment Group (Cinemaximum sinema zinciri) ile gelirler konusunda anlaşmazlık yaşayan yapımcı, yönetmen ve oyuncular arasında olan Cem Yılmaz ve Şahan Gökbakar’dan Takvim’de yer alan habere göre yeni bir hamle geldi.

    Kriz nedeniyle filmlerinin vizyon tarihi erteleneceği bilinen Gökbakar ve Yılmaz, bir diğer dağıtım şirketi UIP ile el sıkıştı.

    Buna göre Gökbakar, Recep İvedik 6’yı 8 Şubat’ta, Yılmaz da Karakomik Filmler’i 15 Mart’ta izleyiciyle buluşturacak.

    Mars Grubu’nun Kurumsal İlişkiler Direktörü Aslı Irmak Acar’ın ”Cem Yılmaz olmazsa başka Cem Yılmazlar çıkar” açıklamasının ardından Şahan Gökbakar, uzun süredir arasının bozuk olduğu Yılmaz’a sosyal medya üzerinden destek vermişti.

    Yılmaz, ”Şahan Bey’in size destek olmasıyla ilgili ne diyeceksiniz” sorusunu ”Şahan Bey’e teşekkür ediyorum” diyerek yanıtlamıştı.

    Yılmaz Erdoğan ise 1 Ocak’ta vizyonda olması beklenen Organize İşler 2 filmini boykot kararı alarak vizyondan çekmişti.

  • İçişleri Bakanlığı’ndan ‘adres bildirimi’ uyarısı

    Bakanlıktan yapılan açıklamada; adres kaydı olmayan 363 bin 555 kişiye ‘ilçe nüfus müdürlüklerine müracaat ederek güncel adres bildiriminde bulunmaları’ yönünde bilgilendirme yapıldığını hatırlatılarak, şu ifadelere yer verildi:

    “Bu bilgilendirme sonucunda 40.804 kişi güncel adres bildiriminde bulunmuştur. Adres kaydı olmayan vatandaşlarımızın 17 Ocak saat 17.00’a kadar ilçe nüfus müdürlüklerimize adres bildiriminde bulunmaları büyük önem arz etmektedir.”

  • Rapçi Server Uraz ve Ceg İçin 4 Yıl 2 Ay Hapis Kararı

    Rap şarkılarıyla ünlenen Server Uraz ve ‘Ceg’ lakaplı Volkan Ayvazoğlu 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı.

    İki şarkıcının bazı şarkılarında uyuşturucu kullanımını özendirdiği ve kullanımını kolaylaştırdığı iddasıyla haklarında dava açılmıştı.

    Haklarında açılan dava neticesinde sosyal medya hesabından açıklama yapan Server Uraz açıklamasında, “Az önce duruşmadan çıktık. ‘Ceg’ ile 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldık. İstinafa kadar serbestiz, karar onanırsa hapse gireceğiz.” ifadelerini kullandı.

  • Telefonu Çalmak İsteyen Gaspçı, Berfin’e Dehşeti Yaşattı

    Olay, dün akşam saatlerinde Buluttepe Mahallesi 390 Sokak’ta meydana geldi. İddiaya göre, dershaneden çıkıp evine giden Berfin Özek’in yolu, kimliği belirsiz bir kişi tarafından kesildi. Genç kızın telefonunu gasp etmek isteyen şüpheli, direnişle karşılaşınca Özek’in yüzüne asit benzeri kimyasal sıvı atıp, kaçtı. Özek’in yardım çığlıklarını duyanlar, durumu polise ve sağlık ekiplerine bildirdi.

    Olay yerine sevk edilen ambulans ile İskenderun Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Özek, buradaki ilk müdahalenin ardından Adana’ya sevk edildi. Adana Şehir ve Eğitim Hastanesi’ne kaldırılan Özek’in yüzünde oluşan yanıkların tedavi edildiği bildirildi.

    Şüpheli ise aranıyor.

  • Kadın kuaförü görünümlü kürtaj merkezine baskın

    Hürriyet’ten Çetin Aydın’ın haberine göre Arnavutköy İlçe Sağlık Müdürlüğü ekipleri, Anadolu Mahallesi Nurbanu Sokak 24 numaralı kuaförde kürtaj yapıldığı ihbarı üzerine, Arnavutköy İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri ile birlikte adrese girildi. Kadın kuaförü görünümlü adreste yapılan aramada tıbbi malzeme, çok sayıda ilaç ve ultrason makineleri ile tedavide kullanılan yatak bulundu görüldü.

    Polis, Abdullah O. adlı Suriyeli doktora adreste bulunan Arapça kartvizitleri sordu. Suriyeli doktor kartlarda, “Kadın çocuk polikliniği-Feryal M. gebe izlem merkezi” yazdığını söyledi. Kartvizitlere de el konuldu. Aramalar sürerken işyerinin sahibi olduğunu söyleyen Suriyeli Abdo M. de geldi. Polis, Doktor Abdullah O., Abdo M. ve iş yeri çalışanı Sidra M’yi gözaltına aldı. Adreste tedavi olmayı bekleyen 4 kişinin de bilgisine başvuruldu. İş yeri kapatılarak mühürlendi.

    Emniyette ifadeleri alınan 3 kişi sorgularının ardından serbest bırakıldı.

  • Anayasa Mahkemesi’nden Dilenci Kararı

    İzmir’in Karşıyaka ilçesinde balon sattığını iddia eden bir kişi hakkında Karşıyaka Belediyesi zabıta memurları tarafından dilencilik yaptığına dair tutanak düzenlendi, üzerinden çıkan 26 çeyrek altın, 12 Cumhuriyet altını, bir bilezik ve bin 633 liraya zabıta memurlarınca el konuldu.     

    Belediye Encümeni dilencilik kabahatini işlediği gerekçesiyle başvurucuya 100 lira tutarında idari para cezası verilmesine ve el konulan altın ile nakit paranın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verdi.      

    Başvurucu bu işleme karşı Karşıyaka 1. Sulh Ceza Hakimliği nezdinde itirazda bulundu. Başvurucu itiraz dilekçesinde, dilencilik yapmadığını ve balon satarak geçimini sağladığını savundu. Hakimlik itirazı reddetti.

    Kararın gerekçesinde, yeminli tanık anlatımlarına itibar edildiği belirtilerek başvurucunun dilencilik yaptığı kanaatine varıldığı açıklandı.

    Görevlilerin uyarılarına rağmen yedi gündür aynı yerde dilencilik yaptığı belirtilen başvurucunun daha evvel de dilencilik yaptığına ve bu işi meslek haline getirdiğine işaret edilen kararda, bu sebeple söz konusu mal varlığının dilencilikten elde edilen gelirle alındığı kabul edildi.

    Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz da Karşıyaka 2. Sulh Ceza Hakimliğince aynı gerekçelerle reddedildi.

    Bunun üzerine dilencilik yaptığı belirlenen kişi, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

    Meşru yollardan elde ettiğini belirttiği altın ve nakit paranın, dilencilik yaptığı gerekçesiyle mülkiyetinin kamuya geçirilmesinden şikayet eden başvurucu, itirazlarının derece mahkemelerince dikkate alınmadığını, gösterdiği tanıkların dinlenilmediğini ve etraflı bir mali durum araştırması yapılmadığını, bu gerekçelerle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürdü.

    Başvuruyu ele alan Anayasa Mahkemesi, başvurucunun, Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verdi.

    GEREKÇEDEN     

    Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, somut olayda başvurucunun el konularak, mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilen nakit para ve ziynet eşyasının mülk teşkil ettiğinde kuşku bulunmadığı ifade edildi.

    Anayasanın 35. maddesinde mülkiyet hakkının sınırsız bir hak olarak düzenlenmediği, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörüldüğü hatırlatılan gerekçede, Anayasanın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabildiğine işaret edildi.

    Suçlarla ve kabahatlerle mücadele çerçevesinde el koyma, müsadere veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi gibi tedbirlerin önemli ve gerekli birer araç olduğu vurgulanan gerekçede, somut olayda da dilencilik kabahatiyle mücadele amacıyla bu kabahatten kazanç elde edilmemesi için el koyma ile mülkiyetin kamuya geçirilmesi tedbirlerinin uygulandığı anlatıldı.

    Böylelikle kabahatle mücadelede caydırıcılığın sağlanması ve yeni kabahatlerin işlenmesinin önüne geçilmesinin hedeflendiği ifade edilen gerekçede, “Müdahalenin kamu yararına dayalı, meşru bir amacının olduğu kuşkusuzdur.” denildi.

    Gerekçede, mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin Anayasanın 13. ve 35. maddelerine göre ölçülü olabilmesi için her şeyden önce öngörülen kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olmasının zorunluluğuna işaret edildi.

    Müdahalede bulunulurken ilgili kamu yararı amacını gerçekleştirmeye en uygun aracın seçilmesi gerektiği, hangi araçların tercih edileceğinin ise öncelikli olarak daha isabetli karar verebilecek konumda olan ilgili kamu makamlarının yetkisinde bulunduğu kaydedildi. Gerekçede, bu nedenle hangi aracın tercih edileceğinin belirlenmesi hususunda idarelerin belli ölçüde takdir yetkisi bulunduğu belirtildi.

    Somut olayda mülkiyetin kamuya geçirilmesi yoluyla yapılan müdahalenin kabahatten gelir veya mal varlığı elde edilmemesi yönündeki amacı gerçekleştirmek için elverişli bir araç olduğunda tereddüt bulunmadığının kaydedildiği gerekçede, mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımının başvurucunun üzerinden çıkan ziynet eşyası ve nakit para yönünden uygulandığı ifade edildi.

    Sulh Ceza Hakimliğince anlatımlarına itibar edilen tanık beyanları ile olay tutanağına göre, başvurucunun kendisini acındırarak para istemek suretiyle dilencilik yaptığının tespit edildiği kanaatine ulaşıldığı anlatılan gerekçede, başvurucunun yaklaşık bir hafta arayla aynı yerde dilencilik yaparak geçimini sağladığı, üzerinde taşıdığı nakit para ve ziynet eşyasının da dilencilikten elde edildiğinin kabul edildiği belirtildi.

    “KARARLARIN KEYFİ OLDUĞU SÖYLENEMEZ” 

    Başvurucunun, kendisine yeterli imkan da tanındığı halde bu kanaatin aksini ispatlayan yeterli ve somut bir delil sunamadığı, derece mahkemelerinin kararlarının keyfi olduğu veya bariz bir takdir hatası içerdiğinin söylenemeyeceği vurgulandı.

    Başvurucunun yalnızca dilencilik kabahatini işlendiğinin kamu makamlarınca tespit edildiği sırada yanında taşıdığı ziynet eşyası ve nakit parasına el konularak mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verildiği ifade edilen gerekçede, şunlar kaydedildi:

    “Buna göre başvurucunun başkaca bir geliri veya mal varlığı olup olmadığı araştırılarak ayrıca bir yaptırım veya tedbir uygulanması yoluna da gidilmemiştir. Bu durumda başvurucu, dilencilikten elde ettiği gelirin üzerinde bir mülke el konulduğunu gösteren somut bir delil de sunamadığından şikayete konu mülkiyetin kamuya geçirilmesi yönündeki müdahalenin, korunan hukuki menfaat ile karşılaştırıldığında açık bir orantısızlık içermediği anlaşılmıştır. Başvurucunun işlediği kabul edilen kabahatin sonuçlarını öngörebilecek durumda olduğu ve şikayet ettiği müdahaleye ise kendi ağır kusuruyla yol açtığı dikkate alınmalıdır.

    Bu itibarla dilencilik kabahatinden elde edildiği gerekçesiyle başvurucunun yanında taşıdığı ziynet eşyasının ve nakit parasının mülkiyetinin kamuya geçirilmesi şeklindeki mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin, Anayasanın 13. ve 35. maddelerinde öngörülen güvencelerin somut olayda gerçekleştirilmiş olması nedeniyle içerdiği kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkı ile müdahalenin kamu yararı amacı arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.”