Paris 2024 Olimpiyat Oyunları kadınlar 57 kilo gram boks yarı final müsabakaları Roland Garros Stadyumu’nda yapıldı. Milli boksör Esra Yıldız Kahraman, yarı finalde Tayvan’dan rakibi Yu Ting Lin ile mücadele etti. Kahraman, rakibine yenilerek bronz madalya kazandı. Türkiye böylece olimpiyat oyunlarında 4. madalyasını elde etti.
Kategori: Türkiye
-
“Yerli ceviz kuraklıktan nasibini alıyor”
Tarımın sürdürülebilir olması sadece ekolojik ve çevresel açıdan değil, insan yaşamındaki gelişmeler açısından da büyük önem taşıyor. Türkiye, önemli ceviz üretim merkezlerinden biri. Cevizin yüksek kalorisi ve besin içeriği göz önüne alındığında, tüm dünya genelinde erişiminin artırılması gerekmekte. Ceviz yetiştiriciliğinde toprak ve su yönetimi büyük rol oynarken, ilkbahar geç donları da en önemli faktörlerden biri olarak öne çıkıyor. Ancak, iklim değişikliği projeksiyonlarına göre ceviz yetiştiriciliğine uygun alanlar azalıyor; 2050’de riskli, 2080’de ise çok riskli alanlara kayması öngörülüyor.
Bu durum, ceviz üreticileri için büyük bir sorumluluk anlamına geliyor. İklim değişikliğinin tarımı etkileyen sorunlarını Ceviz Üreticileri Derneği (CÜD) Başkanı Ömer Ergüder ile konuştuk. Ergüder, “Yerli ceviz kuraklıktan etkileniyor. Kuraklık ve iklim değişikliği, sadece ceviz yetiştiriciliği değil, tüm tarım sektörü için en büyük tehditler arasında” diyor.
Üreticiler, masraflarını 6-8 yılda, yatırımlarını ise 12-14 yılda geri alıyor
Çeşitliliğinin satış kanallarına da avantaj sağladığını vurgu yapan Ceviz Üreticileri Derneği Başkanı Ömer Ergüder ceviz pazarını şöyle yorumluyor:
“Son derece dinamik ve hızlı büyüyen bir kuruyemiş pazarının tam ortasındayız. Ülkemizde, diğer birçok ülkede pek rastlanmayan çeşitli satış kanalları bulunuyor. Bu geniş ve çeşitli satış kanalları, bize birçok avantaj sağlıyor. Günümüz koşullarında, dünya ile rekabet edebilecek verimli bir ceviz bahçesi yatırımı yapmak ve bu bahçeleri bilimsel yöntemlerle işletmek, yerli üreticiler için büyük önem taşıyor. Ceviz üreticileri masraflarının karşılığını 6-8 yılda, yatırımlarının karşılığını ise 12-14 yılda alabiliyor.
Türkiye ve Orta Asya, cevizin anayurdu. Türkiye, yılda ortalama 150 bin ton ceviz tüketimi (kişi başı yaklaşık 3,3 kg.) ile dünyada en fazla ceviz tüketen ülkelerin başında gelmesine rağmen, maalesef tükettiğimiz cevizin yaklaşık yüzde 70’lik kısmını farklı ülkelerden ithal ediyoruz. Ülkemiz kendi ceviz ihtiyacının büyük bir kısmını ithalat yoluyla karşılıyor.
Türkiye’ye en çok ABD (Kaliforniya), Şili ve Çin’den ithal ceviz geliyor. Eski mahsul ithal ürünler, mevcut yatırımcıları hayal kırıklığına uğratırken, yeni yatırımcıların ceviz yetiştiriciliğine adım atmasını da engelliyor. Bu durum, yerli üreticilerin rekabet gücünü zayıflatıyor ve ceviz üretimindeki potansiyelin tam olarak kullanılmasının önüne geçiyor.
Yerli ceviz üreticilerinin desteklenmesi hem ülkemizin dışa bağımlılığını azaltacak hem de yerli üreticilerin sürdürülebilir bir şekilde büyümesini sağlayacak. Bilimsel ve modern tarım teknikleri kullanılarak yapılan yatırımlar, yerli ceviz üretiminin artırılmasına ve Türkiye’nin ceviz pazarında daha güçlü bir konuma gelmesine destek olacak.”Yerli üretici, ucuz ve kalitesiz ithalata karşı korunmalı
“Ceviz bahçelerinin kurulup üretiminin artırılabilmesi ve Amerika, Şili, Çin gibi ülkelerle rekabet edilebilir hale gelmesi için yerli üreticinin ucuz ve kalitesiz ithalata karşı korunması büyük önem taşıyor. Bu korumanın sağlanabilmesi için ilk olarak cevize yönelik uygulanan gümrük vergilerinin, üretim ihtiyacını karşılayana kadar yükseltilmesi gerekli.
Ticaret Bakanlığı ile yaptığımız görüşmeler sonucunda 2023 yılının kasım ayından itibaren tekrar yüzde 15’e çıkarıldı. Gümrük vergisi oranlarının 2018 yılı öncesindeki seviyelere revize edilmesi, yerli ceviz üretimine büyük fayda sağlayacak. Yüksek gümrük vergileri, yerli üreticilerin maliyetlerini dengelemesine ve kaliteli ceviz üretimine odaklanmasına olanak tanıyacak.
Böylece, Türkiye’de yapılacak yeni ceviz yatırımları artacak ve oluşacak ölçek ekonomisi sayesinde hem üretim maliyetleri düşecek hem de satış fiyatları dünya pazarında rekabet edebilir seviyelere gelecek.”Türkiye 2070 yılında su kıtlığı yaşayabilir
“İklim değişikliği, sürdürülebilir tarımın önündeki en büyük tehlike. Geçtiğimiz aylarda İspanyol Ziraat Mühendisi ve ceviz danışmanı Federico López Larrinaga’nın düzenlediği ‘İklim Değişikliği Sonucu Ceviz Üreticilerinin Alması Gereken Önlemler’ başlıklı seminere ev sahipliği yaptık.
Federico López Larrinaga’nın verdiği bilgilere göre; iklim değişikliği nedeniyle artan sıcaklıklar, yağışlardaki düzensizlikler, zararlılar ve hastalıklar, coğrafi dağılımdaki değişiklikler, karbondioksit, fotosentez gibi ceviz ağaçlarının büyümesi ve gelişmesi için ihtiyaç duyulan çevresel koşulları değiştirilebilir.İklim değişikliğinin, Türkiye, Çin, Kaliforniya, Şili, Avustralya, İran ve Avrupa’daki ceviz bahçelerini, coğrafi özelliklerine bağlı olarak farklı şekillerde etkileyebilir. İklim değişikliği nedeniyle ülkemizde yağış miktarı azaldı. 1979 ile 2019 yılları arasında yıllık yağış miktarı 60 santimetreden 45 santimetrenin altına düştü ve yıllık ortalama sıcaklıklar 4 derece değişti.
Türkiye, zaten su sıkıntısı çeken bir ülke. Kişi başına düşen su miktarı yaklaşık olarak, bin 500 metreküp. 2010, 2018 ve 2020, Türkiye’de kaydedilen en sıcak yıllardı. İklim değişikliğinden diğer ülkelere oranla çok daha ciddi şekilde etkileneceği tahmin edilen Türkiye’de; aşırı yağışlar arttı, hava koşulları daha da sertleşiyor. 2021’de güneyde büyük yangınlar, kuzeyde ise seller yaşandı. Mevsimsel olarak kış aylarında daha fazla yağış olabilir, ancak ilkbahar ve sonbaharda yüzde 50 daha az yağış görülüyor. Sıcak hava dalgaları ve kuraklık artıyor. Nüfus artışı ve iklim değişikliği nedeniyle Türkiye’nin 2070’li yıllarda su kıtlığı yaşaması kuvvetle muhtemel. Özellikle ceviz fazlasıyla su ihtiyacı olan bir ürün. Bu nedenle de yağışın az olduğu yaz aylarında su kullanımı kritik önem taşıyor. Özellikle kış mevsimlerinde ve ilkbahar aylarındaki yağmurlar hem bahçelerimiz hem de topraklarımız için yüksek değer taşıyor. Ne yazık ki bizler de kuraklıktan nasibimizi almış durumdayız. Derneğimizin üyeleri bahçelerinde yıllardır damlama sulama sistemleri kullanıyor. Dernek olarak veya bireysel olarak aldığımız tüm tedbirlere ve çabalarımıza rağmen gidişat endişe veriyor.”Teknoloji ile verim artırılabilir
“Tarım teknolojisi, zaman içerisinde yüksek nüfusun gıda talebini karşılayabilmek adına otomasyon ve yapay zekâ sistemler ile ortak çalışıyor ve daha az iş gücü gerektirecek şekilde çözümler sunuyor. Özellikle gıda üretimi açısından tahmin edilemeyen hava koşulları üreticilerin en büyük problemleri arasında.
Bu açıdan her türlü riski minimize edebilecek teknolojik yatırımlar, günümüzün olmazsa olmazı. Bu yatırımları; sulama ve enerji tasarruflarından, sürdürülebilirlik faydaları ve hatta üretim kalitesini artırmaya yönelik olmak üzere farklı açılardan değerlendirmek mümkün. Teknolojik tarım ile verimi artırmak mümkün. Bitki koruma, sulama ve gübreleme uygulamalarının doğru zamanlarda yapılması, sadece o yıla ait olan rekolteyi değil uzun yıllar boyu mevcut ağaçlardan yüksek verim almasını sağlayabilir.”Tüketici cevizin hangi tarihte, hangi bahçede üretildiğini görebilecek
Ergüder, ithal cevizde tüketicilerin karşılaştıkları tehditleri ise şöyle değerlendiriyor: “Tüketicilerin yerli cevize karşı talebini artırmak için geçtiğimiz sezon yerli cevizin markalaşması adına önemli bir adım attık. Ancak ithal cevize karşı ilgi devam ediyor. Hâlbuki yerli ceviz kalite ve sağlık açısından ithal ürünlere kıyasla çok daha üstün. Ancak her bahçenin tek tek zincir marketlerde yer alarak tüketicilerle buluşması oldukça zor. Bu nedenle geçtiğimiz yıl bu işin anahtarı olacak olan CÜD AŞ’yi kurduk.
Ceviz Üreticileri Derneği üye bahçelerden hasat edilen kabuklu yerli ceviz ürünlerini tüm Türkiye’de satışa sunduk. En büyük amacımız, tüketicilerimizi yerli cevizle yakınlaştırmak ve talebi artırmak. Paketlerin üzerinde yer alan barkodlar aracılığıyla satın alınan cevizin hangi bahçede üretildiği de görülebiliyor.
Böylece tamamen şeffaf bir tedarik zinciri oluşumuna katkı sağlamış oluyoruz. İthal ürünler haşerelere ve böceklenmeye karşı kimyasal bir uygulamaya (fümigasyon) maruz kalıyor.
Cevizde tazelik son derece önemli. İthal ürünlerin gelmesi ise aylar sürüyor ve nakliye esnasında ürünlere birtakım koruyucular uygulanıyor. Nakliye sırasında ortaya çıkabilecek küflenme (Aflatoksin) sorununu ortadan kaldırmak adına daha fazla kurutuluyor ve bu nedenle de lezzeti azalıyor. Yerli üreticiler olarak, kurutma işlemini daha yavaş yapıyoruz. Bu da cevizimizin daha az kuru ve daha çok lezzetli olmasına neden oluyor.
Öte yanden sürdürülebilirlik açısından da ithal cevizlerin yüklenme aşamasından Türkiye’ye geliş safhasına kadar yarattıkları karbon ayak izi oldukça fazlayken bizim ürünlerimizde neredeyse yok denecek kadar az.KAYNAK:Ceviz Üreticileri Derneği
-
“İhracatçıya ek destek veriyoruz”
İstanbul Hazır Giyim ve Moda Fuarı’nın (İstanbul Fashion Connection-IFCO) 6’ncısı başladı. Fuara, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, İstanbul Valisi Davut Gül, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, İHKİB Başkanı Mustafa Gültepe ve Başkan Vekili Mustafa Paşahan katıldı. Fuarda konuşan Ticaret Bakanı Ömer Bolat, “Türkiye’nin kaliteli ve geniş ürün çeşitliliği ile esnek ve hızlı üretim kapasitesinin, rekabet avantajı sağlayarak küresel pazarda kendisini öne çıkardığını belirterek, “Yatırım, üretim, istihdam ve ihracatta hedeflerine emin adımlarla ilerliyoruz. Geçen yılı ihracatta 255,4 milyar dolar mal, 101,2 milyar dolar hizmet ihracatıyla kapattık, dış ticaret açığını 110 milyar dolardan 106 milyar dolara düşürdük. Geçen yıl Türkiye 1 trilyon 118 milyar dolarlık milli gelire ulaştı ve kişi başına düşen milli gelirin 13 bin 110 dolara yükseldi. Bu yıl da göstergeler olumlu ilerliyor. İlk çeyrek itibarıyla milli gelirimizin toplamının 1 trilyon 159 milyar dolara yükseldiğini memnuniyetle ifade etmek istiyorum. Yüzde 5,7 büyüme oranıyla Türkiye, dünya çapında önde gelen ülkelerden oldu. Bu 5,7 büyümenin 1,6’sını siz kıymetli ihracatçılar sağladınız” dedi.
“İhracatçılardan daha fazla gayret göstermelerini istiyoruz”
Bu yıl ihracatın iyi yolda ilerlediğini vurgulayan Ticaret Bakanı Ömer Bolat, ”Yıl sonu için 267 milyar dolar mal ihracatı, 110 milyar dolar hizmet ihracatı hedefi ortaya koyduk. Temmuz itibarıyla son 12 aylık ihracatın 261,5 milyar dolar rakamına ulaştı. Bu bir rekor. Hizmetler ihracatı da yıllık 106,5 milyar dolara yükseldi. Demek ki hedeflerimizi gerçekleştirmeye biraz daha gayret, mücadele gerekiyor. Bu noktada Ticaret Bakanlığı olarak, hükümetimiz olarak her daim yanınızdayız. Yılın 7 ayında mal ihracatı 2023’ün aynı dönemine göre yüzde 4,1 artışla 150 milyar dolara, hizmet ihracatı ise yüzde 9 yükselişle 55 milyar dolara yaklaştı. Hedefi gerçekleştirmek için ihracatçılardan daha fazla gayret göstermelerini istiyoruz” şeklinde konuştu.
“İhracatçılarımızın başarılı olması için bütçe imkanlarımızı sonuna kadar zorluyoruz”
İhracat hedeflerine giden yolda bakanlık olarak tüm bütçe, teşkilat ve mevzuat ile ihracatçıların yanında olacaklarını kaydeden Bolat, “Yılbaşında bütçemiz 38 milyar liraydı. Bütçemizin yüzde 60’ını ihracat desteklerine ayırmıştık. Şimdi şunu ifade etmek istiyorum ki size ayırdığımız bütçeyi daha da artırmak için Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığından ilave 5 milyar liraya yakın bir bütçe desteği daha talep ettik. İnşallah onu da alınca sizlere daha çok ihracat destekleri vereceğiz. Sene içerisinde ihracatçılarımıza bir yılda yurt dışında 5 fuara katılma desteği verirken, yüzde 50’ye kadar, şimdi fuar sayısını 10’a çıkardık. Hedef ülkelerde yüzde 70 destek veriyoruz, hedef sektörlerde bu yüzde 75’e çıkıyor. Dolayısıyla IFCO da dahil bütün uluslararası fuarlarda ihracatçılarımızın başarılı olması için bütçe imkanlarımızı sonuna kadar zorluyoruz” ifadelerini kullandı.
“Türk tekstili, Türk konfeksiyonu dünya çapında bir üne sahiptir”
Konuşmasına devam eden Bolat, “32,5 milyar dolar ihracatı olan tekstil ve konfeksiyon sektörü Türkiye için gerçekten lokomotif bir sektördür, dünya çapında meşhur olmuştur. Artık Türk tekstili, Türk konfeksiyonu dünya çapında bir üne sahiptir. Türkiye, İstanbul moda merkezi olmuştur. Avrupa Birliği ülkelerinin üçüncü en büyük tedarikçi ülkesiyiz. Dünyada tekstil ve konfeksiyonda 7’nci en büyük tedarikçi ülkeyiz. Bu başarılar sizlerin on yıllarca süren emekleriniz, gayretleriniz ve bizim de hükümet olarak 21 yıldan fazladır sizlere olan desteklerinizin birleşmesiyle gerçekleşmiştir. Onun için konfeksiyoncularımız, hazır giyimciler, tekstilciler morallerini her zaman yüksek tutsunlar. Özellikle AB ve Amerika’daki ithalat talebinde bir düşüş var son 1,5 senedir. Bu konfeksiyon sektöründe de kendini gösteriyor. Yüzde 15’ler civarında ama sonbahardan itibaren gerek ABD’nin gerekse AB’nin faiz indirimlerini hızlandırarak ekonomilerini canlandırma arayışına girecekleri artık iyice belli oldu. Bu, küresel talebe de yansıyacak. İnşallah tekstil ve konfeksiyonumuz için de yeni pazar imkanları ve kapıları açılacak” diyerek sözlerini tamamladı.
“En kıymetli markamız İstanbul ve Türkiye”
İstanbul Valisi Davut Gül ise, “Hazır giyim sektörü, hem ihracatımızın hem sanayimizin lokomotif sektörlerinden biri. Siz tekstilcilerin başarısı aslında ülkemizin başarısı demektir. Her birinizin çok kıymetli markalarınız var fakat ama bunların içerisinde en kıymetli markamız İstanbul ve Türkiye. İstanbul’un marka değeri, Türkiye’nin güvenli bir liman olarak dünyadaki bütün olumsuzluklara rağmen yerinde durması orta ve uzun vadede emeklerinizin karşılığını verecek” dedi.
“Kurun ihracatçının nefes alacağı bir seviyeye gelmesini bekliyoruz”
Fuarın açılış konuşmasında açıklamalarda bulunan Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, “Bu fuarın tek bir rakibi var oda kendisi. Bundan sonra bu fuarın en önemli görevi kendini geliştirmek ve uluslararası güzel yerlere gelmek. İhracatımızı daha iyi yerlere taşımak için, mutlaka enflasyonla döviz kuru arasındaki korelasyonun daha makul bir yere gelmesini bekliyoruz. Bir yıl içerisinde enflasyonla kur arasındaki makas yüzde 50’lere geldi. Paralel bir korelasyon olmasını beklemiyoruz. Makul bir şekilde kurun ihracatçının nefes alacağı bir seviyeye gelmesini bekliyoruz” diye konuştu.
-
Pençe-Kilit bölgesinden acı haber: Bir asker şehit oldu
MSB: “Pençe- Kilit Harekât Bölgesinde, 7 Ağustos’ta arama tarama faaliyeti sırasında açılan taciz ateşi sonucunda piyade Astsubay Çavuş Habip Murat Alp şehit olmuştur.”
— T.C. Millî Savunma Bakanlığı (@tcsavunma) August 7, 2024
-
Türkiye, İsrail’in yargılandığı soykırım davasına müdahil oluyor
Türkiye bugün İsrail’in yargılandığı soykırım davasına resmi olarak müdahil oluyor.
Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) yapılacak başvuru için dosyalar yerel saatle 15:30’da, Türkiye saati ile 16:30’da mahkemeye sunulacak.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 5 Ağustos’ta Mısır’da mevkidaşı Bedr Abdulati ile düzenlediği ortak basın toplantısında Türkiye’nin dosyalarını bugün ileteceğinin bilgisini vermişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da aynı gün yaptığı açıklamada, Türkiye’nin davaya bugün resmi olarak dahil olacağını teyit etmişti.
Güney Afrika Cumhuriyeti, 29 Aralık 2023’te, 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanında dava açmıştı.
Güney Afrika, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları sonrası harekete geçerek 29 Aralık 2023’te UAD’da soykırım davası açmıştı.
İspanya dahil birçok ülke, zaman içinde davaya müdahil oldu.
Filistin Yönetimi, İrlanda, Belçika, Mısır, Meksika, Kolombiya, Nikaragua, Libya, Maldivler, Şili ve Küba şimdiye kadar davaya müdahil olan ya da müdahil olacağını açıklayan ülkeler arasında.
Bakan Fidan, 1 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, davaya müdahil olmaya karar verdiklerini duyurmuştu.
NTV
-
”Ateş topu” yağmuru geliyor
TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nin (TUG) hazırladığı 2023 Gök Olayları Yıllığı’na göre; bazıları binlerce yıl öncesine tarihlenen kuyruklu yıldızların geçişleri sonrası bıraktığı artıklardan oluşan gök taşı yağmuru olayları, her yıl dünyada 8 kez yaşanıyor. Bunlar Quadrantid (Dörtlük), Lyrid (Çalgı), Eta Aquarid (Eta Kova), Delta Aquarid (Delta Kova), Perseid (Kahraman-Perce), Orionid (Avcı), Leonid (Aslan) ve Geminid (İkizler) olarak adlandırılıyor. Gök taşlarının son derece yüksek hızlarla dünya atmosferine girip, sürtünme sonucu yanması ile oluşan meteor yağmurlarının en dikkat çekicisi ise 14 Temmuz’da başlayıp 1 Eylül’e kadar sürecek Perseid (Perse) gök taşı yağmuru. Perseid’in en yoğun görüldüğü gün ise bu yıl 12-13 Ağustos gecesi olacak.
TUG’un 2022 Gök Olayları Yıllığı’nı hazırlayan Prof. Dr. Faruk Soydugan ve Başuzman Dr. Tuncay Özışık, bu yılki sayıya özel, meteorları ilk kez tarihçelendirdi. Yıllıkta Perseid gök taşı yağmuru “Perseid yağmuru kuzey kürede gözlenen en yoğun ve etkileyici doğal ışık gösterilerinden biridir. Meteor yağmuru, çekirdeği 26 kilometre çapa sahip 109P/Swift-Tuttle Kuyruklu Yıldızı’ndan ayrılan çok sayıda irili ufaklı kayaç ve toz parçasının Yer’in çekim etkisiyle atmosfere girmesi sonucu meydana geliyor. Swift-Tuttle Kuyruklu Yıldızı, güneş çevresindeki turunu 133 yılda tamamlıyor. 14 Temmuz’da başlayan ve 1 Eylül’e kadar gözlenebilecek meteorların gökyüzündeki çıkış noktası Perse (Kahraman) Takımyıldızı bölgesine düşüyor. Çıkış noktası koordinatları sağ açıklık eşittir 48 derece ve dik açıklık eşittir artı 58 derece.” sözleriyle anlatıldı.
O GECE AY IŞIĞI OLMAYACAK
Meteor yağmurunun en yoğun olacağı ve saatte 60-100 arası ışık izinin gözlenebileceği tarihin 12-13 Ağustos gecesi olacağı kaydedilen yıllıkta, “Bu tarihte Ay’ın Türkiye saati ile yaklaşık 03.00’te doğması ve sadece yüzde 10’luk bölümünün aydınlık görünecek olması, etkileyici bir yağmur izleme olasılığını artırıyor. Perseidler, parlaklıkları eksi 3 kadire ulaşan ve ateş topları olarak da adlandırılan daha büyük ışık izleri de oluşturabiliyor. Bu yağmurda meteorların Yer atmosferine giriş hızları saniyede yaklaşık 59 kilometre civarında olacak. Perseidleri gözlemek için Türkiye saati ile 00.00 ile 04.00’te, yapay ışıklardan uzak bir bölgede, gözlerimizi gök kubbeye çevirerek sahneye odaklanmak yeterli olacaktır.” ifadelerine yer verildi.Perseid meteor yağmuru ne zaman?1992 yılından beri gözlemlenen Perseid meteor yağmuru 12 ve 13 Ağustos geceleri gerçekleşir. Meteor yağmurunu izlemek isteyenlerin 12 Ağustos Pazartesi gecesini beklemeleri gerekiyor. 12 Ağustos Pazartesi günü saat 23:00 ile 13 Ağustos Salı 04:00 arası Perseid meteor yağmurunun en uygun gözleneceği saatler olarak bekleniyor.
Perseid meteor yağmuru nedir?
1992 yılından bu yana gözlemlenen Perseid Meteor Yağmuru, Swift-Tuttle kuyruklu yıldızından arda kalan kalıntılardan oluşuyor. Perseid Meteor Yağmuru, Perseus Takımyıldızı bölgesinde gözlemleniyor ve bu nedenle Perseid Meteor Yağmuru adıyla anılıyor.
Meteor yağmuru nasıl oluşur?
Halk arasında gök taşı olarak da bilinen meteorlar, gökyüzünde konumlanan cisimlerden kopan küçük parçalara verilen addır. Kimi zaaman atmosferin çekim alanı içerisine giren meteorlar, bu aşamada uzayda çok hızlı bir hızda ilerler. Uzayda çok hızlı bir şekilde hareket eden meteorlar, arkalarında ışık izi bırakarak gider. Yaşanan bu hızlı ilerleme ile birlikte hava ile sürtüşme yaşanır ve meteorda kızışma meydana gelmektedir. Oluşan bu kızışmaya da meteor yağmuru denmektedir ve eğer meteor yağmuru gece vaktinde gerçekleşirse, çıplak gözle bile izlenebiliyor.
-
“Listede 5 Türk şirketi var”
Defense News dergisinin düzenlediği, “Defense News Top 100” listesi güncellendi. Liste verilerine göre Türk savunma sanayii şirketlerinin hepsi birden daha üst sıralara yükseldi. Bir önceki listede yer almayan Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE) ise listeye 84. sıradan girdi.
Liste verilerine göre ASELSAN 47. sıradan 42. sıraya, TUSAŞ 58. sıradan 50. sıraya, Roketsan 80. sıradan 71. sıraya, ASFAT ise 100. sıradan 94. sıraya yükseldi.
Konuya ilişkin sosyal medya hesabından açıklamada bulunan ASELSAN Genel Müdürü Ahmet Akyol ise dünya savunma sanayii devleri arasında yükselişlerinin devam ettiğini belirterek, “Alanında en iyisi üreterek, oyun değiştirici teknojiler geliştirerek, ihracat odaklı çalışarak, 2030’da dünyada ilk 30 arasında yer alma hedefine koşuyoruz. Tüm başarılarımız ülkemize armağan olsun” ifadelerini kullandı. -
Almanya’ya giden Türk işçilere verilen öğütler
Türkiye’de ekonominin sıkıntılı bir süreçten geçtiği 1960’lı yıllarda Almanya’dan gelen işçi talebi ülkenin iktisadi açıdan rahatlaması, işsizliğin azaltılabilmesi ve döviz girdisinin arttırılabilmesi için bir fırsat olarak görülmüş, Almanya’ya işçi gönderilmesine karar verilmişti. 30 Ekim 1961’de Almanya ile işçi gönderilmesine dair bir protokol imzalanmış ve toplu işgücü göçü bu protokol çerçevesinde olmuştu.
O dönemde hem ekonomik sıkıntıdan kurtulmak hem de çocuklarına daha iyi bir ekonomik gelecek sağlamak amacıyla pek çok zor şartlar altına memleketten Almanya’ya gitmek zorunda kaldığını belirten Aydın Çineli Saliha Yavaş, Almanya’ya gidecek olanlara çeşitli nasihatlerde bulunulduğunu belirtti.
Pasaport başvurusu sırasında Almanya’ya çalışmaya gidecek işçiler için özel hazırlanmış kağıtlarla 5 ayrı başlık altında Türk işçilere verilen nasihatlerle onur, haysiyet, aile ve ülke gururunun önemi anlatılıyor.O dönemin İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından yurt dışına gidecek işçilere pasaport başvurusu sırasında verilen kağıtlarda yer alan öğütlerde;
“Onurlu ol” başlığı altında, “Para biriktireceğim diye gerektiğinden aşağı bir şekilde yaşama, kimseden öteberi isteme, muhtaç olduğunu belli etme, kendini başkalarına acındırma, parayla olacak işleri parasız yapmaya kalkışma, cimrilik etme, kışkırtıcılara sırtını çevir” ifadeleri yer alıyor.
O dönem telefon ve internet bu kadar yaygın olmadığı için “Aileni ve evini unutma” başlığı altında ise, “Evine muntazam mektup yaz, merak ettirme. Sıkıntılarını ailene yazma, tutumlu ol, paranı sokağa atma. Arttırabildiğini evine gönder” denilmiş.
İşçilere verilen nasihat yazısında ayrıca, “İşini çabuk öğren ve en iyi şekilde yap. Bilmediğini sormaktan çekinme. Dikkatsizlik edip işinde malzeme zayiatına sebep olma, tembellik etme. Verilen işi zamanında ve noksansız bitir, boş ver diyene uyma, iş yerinde idarecilere, ustalara saygı göster. Kendine iyi bak, sarhoş olma, uyku saatinde uyu, uçkuruna sahip ol” denilmiş.“Bayrağını düşün”
Yurt dışına giden işçilere ülkenin ve Türklüğün onur ve şerefinin korunmasının öneminin de hatırlatıldığı nasihat yazısında, “Yabancı ilde yapacağın iyi iş de kötü iş de şahsına yüklenmez. Türklüğe ait olur. Bayrağının şerefini hatrından çıkarma. Rengini ataların dökülen kanlarından aldığını unutma, dinden imandan ayrılma” ifadelerine yer verilmiş.
-
Bakan Fidan, KKTC Başbakanı Üstel ile görüştü
Dışişleri Bakanlığı, Bakan Fidan’ın KKTC Başbakanı Üstel ile bakanlıkta görüştüğünü duyurdu.
-
Kredi ve banka kartıyla yapılan ödemelere ilişkin açıklama
GİB’ten yapılan yazılı açıklamada, kısa süre önce yapılan kanuni düzenlemeyle, izin verilen durumlar hariç, mükelleflerin mal satışı veya hizmet ifası için yaptıkları tahsilatları, kendi mükellefiyeti adına kayıtlı olmayan ödeme sistemleri veya cihazları (POS ve benzeri cihazlar) aracılığıyla yapması durumunda, tahsilatı yapan mükelleflere ve cihazları kullandıranlara ayrı ayrı her bir işlem için 3 kat özel usulsüzlük cezası kesilmesi ve bir takvim yılı içinde kesilecek özel usulsüzlük cezasının 20 milyon lirayı geçemeyeceğinin hükme bağlandığı anımsatıldı.
Bu düzenlemenin uygulanmasına yönelik kamuoyuna yansıyan tereddütlerin giderilmesi amacıyla açıklama yapılmasının gerekli görüldüğüne işaret edilen açıklamada, “Yapılan düzenlemeyle, mal teslimi veya hizmet ifaları için kredi kartı, banka kartı gibi ödeme aracı olarak kullanılan kartlar aracılığıyla yapılan tahsilatları, başka mükelleflerin veya mükellef olmayanların elektronik cihazları/sistemleri (POS ve benzeri cihazlar) aracılığıyla yapanlara ve bu elektronik cihazları/sistemleri kullandıranlara özel usulsüzlük cezası kesilmek suretiyle bu husustaki kayıt dışı işlemlerin önlenmesi amaçlanmaktadır.” değerlendirmesinde bulunuldu.
Mükellefler tereddüte düştü
Açıklamada, mükelleflerin banka tarafından kendilerine tahsis edilen fiziki ya da sanal POS cihazını bayii, alt bayii ve benzeri ilişki kapsamında aralarındaki sözleşmeye istinaden başka iş yerlerine kullandırması durumunda cezaya muhatap olup olmayacakları hususunda tereddüde düştüğüne dikkat çekilerek, şöyle devam edildi:
“Mükelleflerin, bankacılık mevzuatı gereğince, bankalar tarafından kendilerine tahsis edilen fiziki POS cihazını veya sanal POS’u bayi-alt bayi ilişkisi ve benzeri ilişki kapsamında aralarındaki sözleşmeye istinaden alt iş yerlerine söz konusu mevzuatta yer alan düzenlemelere uygun olarak kullandırmaları söz konusu olabilmektedir. Buna göre, bayi-alt bayi ilişkisi ve benzeri ilişki kapsamında gerek kendisine tahsis edilen POS cihazını kullandıran gerekse bu cihazlar vasıtasıyla teslim ettikleri mal ve hizmetlere ilişkin tahsilatlarını yapan mükelleflerin, kanunda yer alan hükümler gereğince belge düzenleme, hasılatları kaydetme ve diğer yükümlülüklerini tam ve zamanında yerine getirmeleri şartıyla bahse konu mevzuatta öngörüldüğü şekilde hareket edebilmeleri mümkün bulunmaktadır.”
Bakanlık tarafından ticari hayattaki süreçlerin aksamadan devam edebilmesi ve kayıt dışı faaliyetlerin önüne geçilmesi amacına yönelik gerekli görülen idari düzenlemelerin yapılabileceğinin belirtildiği açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Bir diğer tereddüde düşülen konu ise mal ve hizmet alımlarında müşteri ile ödemeyi yapan kart sahibinin farklı kişi olması durumunda ceza kesilip kesilmeyeceğine yöneliktir. Mal teslimi veya hizmet ifası yapılan müşteri ile ödemeyi yapan kart sahibinin farklı kişiler olması hususu, düzenleme kapsamında cezaya tabi fiiller arasında sayılmamaktadır. Bir başka anlatımla, madde uygulamasında ödemeyi yapan kart sahibinin kim olduğunun bir önemi bulunmamaktadır. Bu nedenle ödeme yaparken başkasının kredi kartını kullanmaktan dolayı özel usulsüzlük cezası uygulanması gibi bir durum söz konusu değildir.”