Kategori: Türkiye

  • Tarladan sofraya acının serüveni

    Tarladan sofraya acının serüveni

    Türkiye’nin yemeklik isot (Pul Biber) ihtiyacının büyük bir bölümünün karşılandığı Şanlıurfa’da biber hasadı başladı. Güneşte kurutulan biberler çeşitli işlemlerden geçirildikten sonra isot haline getiriliyor. İlkbaharda fide olarak ekilen, bakım ve sulamanın ardından ürünü elde edilen biber bu yıl kavurucu sıcağın etkisi ile erken hasat edilmeye başlandı.

    Kavurucu sıcaklar işçilerin mesaisini zorlaştırıyor

    Tarlada yetişen biber, sıcağın etkisi ile çabuk olgunlaşıp kırmızı rengi alıyor. Bu da tarlada çalışan kadınların işini daha da zorlaştırıyor. Tadı ve kokusuyla birçok yemeğe lezzet katan, tescilli kırmızı renkteki biberler, kadınlar tarafından toplandıktan sonra yıkanarak ayıklanıyor.

    Kadınların acı serüveni yaklaşık 4 ay sürüyor

    Ekimden çapasına, toplanıp ayıklanmasına ve isot haline getirilip yemeklere konulmasına kadar her işlemde kadınların büyük emeği var. Kadınlar tarafından tarladan toplandıktan sonra gölgelik bir alana getirilen biberler, temizlendikten sonra doğranarak yere serilen bezlerin üzerine dökülüyor. Güneş altında kurutulmaya bırakılan biberler, çeşitli işlemlerden geçerek isot (Pul Biber) veya biber reçeline dönüşüyor.

    “Hasat erken başladı”

    Sıcaklar nedeniyle hasadın bu yıl erken başladığını söyleyen çiftçi İsmail Bulut, “Biber kızarıp kırmızı halini aldıktan sonra işçiler tarafından toplanıyor. Belli bir işlemden geçtikten sonra onu parçalıyoruz, güneşe tutup kurutuyoruz. Belli bir aşamadan sonra kırmızı pul biber, isot haline dönüştürüyoruz. Genelde yüzde 90 kadınlar çalışıyor, yüzde 10 da erkeklerin katkısı oluyor. Bu sene biberlerimiz sıcaklardan dolayı erken kızardı. Bu Urfa’ya has bir biber, tescilli bir ürünümüz. Tadını, aromasını Türkiye’nin hiçbir yerinde bulamazsınız. İsotu çiğköftede kullanıyoruz. Özellikle ciğer kebabına tadını veren isot zaten. Türkiye’nin başka yerinde ektiğiniz zaman bu aromayı, tadı alamazsınız” diye konuştu.

    Biberin yüzde 41’i Şanlıurfa’da üretiliyor

    Yurt genelinde 285 bin tonluk biber üretiminin 2023 yılından 115 bin tonu Şanlıurfa’da üretildi. Şanlıurfa’da üretilen 115 bin ton kurutmalık ve pul biber Türkiye’nin her yerindeki yemeklere tat katıyor. Ayrıca Türkiye’deki biber üretiminin yüzde 41’ni üreten Şanlıurfa, bu konuda ilk sırada yer alıyor.

  • Hindi yetiştiriciliği gelir kapısı oldu

    Hindi yetiştiriciliği gelir kapısı oldu

    Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin tarıma yönelik desteklerden yararlanmak isteyen Perşembe ilçesi Babalı Mahallesi’nden Ufuk Keleş, iki yıl önce 10 çiftçiye 750 adet 45 günlük hindi palazı ve 1 aylık yem desteğinden yararlandı.
    Hindi yetiştiriciliğine başlayan Keleş, kuluçkalık yumurta, civciv ve etlik hindi satışı yaparak gelir elde etmeye başladı. İki yıldır civciv, yumurta ve hindi eti satışı yapan Keleş, “Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin destekleriyle bizimle beraber 20 hindi yetiştiricisi bulunuyor. Hindi yetiştiriciliğinden ve satışlarından memnunum. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum” dedi.

    Yabani ot ve kokarca mücadelesini de hindiler yapıyor

    Hindilerin civciv, yumurta ve et dışında farklı yönleri ve yararları olduğunu da vurgulayan Keleş, “Bahçe altı otlarının temizliğinde hindilerden yararlanıyorum. Özellikle kahverengi kokarca başta olmak üzere zararlı böcek mücadelesinde oldukça etkililer. Onlar sayesinde iki yıldır yabani otlar için tırpan yapmıyorum ve ayrıca iki yıldır arazimde kokarca görmedim” diye konuştu.

  • Instagram keyfi zehir olabilir

    Instagram keyfi zehir olabilir

    Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ) İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Sefer Darıcı, İnstagram’a erişim kısıtlamalarının ardından yaşanan gelişmeler ve VPN kullanımının potansiyel tehlikeleri hakkında önemli uyarılarda bulundu. Darıcı, Instagram’ın erişime kapatılmasının ardından birçok kullanıcının VPN gibi yöntemlere başvurarak platforma erişmeye çalıştığını belirtti. Bu durumun kısa vadede erişimi sağlasa da uzun vadede ciddi güvenlik riskleri taşıdığını vurguladı. Bazı VPN uygulamalarının, sadece yasaklı sitelere erişimi sağlamakla kalmayıp aynı zamanda kullanıcının telefonundaki şifreleri çalıp, ekran görüntüleri alarak gizli bilgileri ele geçirebileceğini ifade etti. Darıcı, Instagram’ın kapatılmasının kullanıcıların psikolojisi üzerinde de olumsuz etkiler oluşturduğunu belirtti.

    “Instagram’a erişeyim derken hesaplarınızdan olmayın”

    Güvenilmeyen uygulamaların hesapları ele geçirebileceğini söyleye Darıcı, “İnsanların kısıtlamanın ardından VPN yoluyla veya farklı yöntemler kullanarak Instagram’a erişmeye çalıştıkları görülüyor. Bu ilk etapta erişimi bize sağlayabiliyor. Ancak farklı amaçlarla kullanılan yapılar telefonlarımıza yüklendiği zaman ilerleyen süreçte bizlere ciddi anlamda sıkıntılar da çıkartabilir. Kimi VPN uygulamaları göründüğü kadar sadece yasaklı sitelere erişimi değil aynı zamanda arka planda çeşitli şifre ve kombinasyon işlemlerini veya telefonunuzdaki ekran görüntülerini dahi alıp gönderebilecek bir potansiyel de içerebiliyor. Yüklenen programların ne olduğuna bu anlamda dikkat edilmesi gerekiyor. Çünkü siz tek bir program yüklüyorum, tek bir işte amaçla yüklüyorum diye düşünüyorsunuz ama arka planda çalışan başka bir yapı da söz konusu olabiliyor. Instagram’a erişeyim derken hesaplarınızdan olmayın derim” dedi.

    “Bütün bilgilerinizi farklı bir yerde bir anda görebilirsiniz”

    Darıcı, Instagram’a erişmek için farklı alternatifler aramaya çalışmak kişileri hiç ummadığı bir durumun içerisinde sokabileceğini ifade ederek, “ VPN erişimi kolaylaştıran, erişimi sağlayan bir program gibi görünse dahi arka planda banka hesaplarını boşaltmaya başlayan veya sizin herhangi bir şekilde hem banka hesap hem de kredi kart bilgilerinize ulaşmaya çalışan, aslında hiç yapmadığınız işlemleri yapmanızı sağlayan bir arka plan uygulaması çalıştırabilir. Ayrıca sadece bunu kartlar, hesaplarımızdaki paralar olarak da görmemek gerekiyor. Aynı zamanda birçok farklı organizasyon, farklı amaçlar için de bunları kullanabiliyor. Bir terör organizasyonu dahi bunu kendi amaçları için kullanabilir. İsminizi farklı bir yerde bütün bilgilerinizi farklı bir yerde bir anda görebilirsiniz. Instagram’a erişmek için farklı alternatifler aramaya çalışırken kendinizi hiç ummadığınız bir durumun içerisinde bulabilirsiniz. Bu nedenle yüklenen programlarda nelere izin verdiğiniz o yüklenen programların gerçekten güvenilir olup olmadığı bu yüklenen programları ve uygulamayla ilgili diğer yapılan işlemleri yaparken aslında nelere de aynı zamanda tamam dediğinize dikkat etmeniz gerekiyor” diye konuştu.

    Erişim kısıtlaması tatil organizasyonlarını iptal ettirdi

    Darıcı, insanların Instagram erişiminin kısıtlanmasından sonra tatil organizasyonlarını iptal dahi ettiğini vurgulayarak, “İnsanlar günlük paylaşım yaparlarken bir anlamda aslında kendi çevresine paylaşmış olduklarıyla ilgili de bir beğenilme arzularını da doyuruyorlardı. İnsan beğenilmek isteyen bir canlı. İnsan bir takım kendi hayatına ilişkin unsurları paylaşmak isteyen bir canlı. Bu anlamda paylaştıklarından almış olduğu beğenilerde onu aslında farkında olmasa mutlu eden bir unsur. Instagram’ın kapatılmasıyla birlikte bu paylaşımların yapılamaması da bu beğenilme arzusunun aslında kötüleşmesine sebep oldu, inşaları mutsuz etti. Verilen tepkilerde bunun da etkisi mümkün. İnsanlar Instagram’ın kapalı olmasıyla birlikte tatil organizasyonlarını iptal etti. Paylaşımı yapabilmek o içinde yaşamış olduğu gerçeklikten çok daha önemli. O kişi için asıl gerçeklik yapmış olduğu paylaşım. İçinde yaşamış olduğu gözleriyle birebir görmüş olduğu an değil. İnsanların gerçeklik algısında ki gerçeğin ne olduğu noktasında ki kanaatlerinin, görüşlerinin ve duygu durumlarının aslıda değişmiş olması bir anlamdan da Instagram’ın onlar için fazla önemli kılan husus haline getirdi” şeklinde konuştu.

  • Aile hekimleri siyaha büründü

    Aile hekimleri siyaha büründü

    Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu Başkanı Dr. Türkü Yağmur Nehir, toplumun sağlığını korumak için büyük bir fedakârlık gösterdiklerini ve karşılığının şiddet olmaması gerektiğini söylüyor. Sağlık Bakanlığı tarafından verilen eğitimler, kamuoyu spotları, ailelerin eğitilmesi ile sağlık çalışanlarına şiddetin önüne geçilmesinin mümkün olduğuna dikkat çekiyor. Hekime yönelik şiddetin, hiçbir gerekçeyle mazur görülemeyeceğinin altını çizen AHEF Başkanı Dr. Nehir, mevcut hukuki düzenlemelerin de caydırıcılığının çok yetersiz olduğunu vurguluyor. “Artık bu kadar şiddet yeter! Halkımızı kim eğitecek, gerekli cezaların verilmesini kim sağlayacak. Bu konularda harekete geçilmeli ve aile hekimleri iç rahatlığı ile işlerini yapabilmelidir.”

    Sağlıkta şiddetin sadece hekimlerin ve sağlık çalışanlarının değil ülkemizin sorunu olduğuna dikkat çeken Dr. Nehir, “Sağlıkta şiddete dur demek için hep birlikte hareket edilmelidir. Sağlıkta şiddet olaylarının son bulması için Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı gerekli önlemleri bir an önce almalıdır. Aile sağlığı merkezlerinin ve çalışanlarının iş güvenliği sağlanmalıdır. Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu olarak, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin artık dayanılmaz boyutlara ulaştığını ve bu durumun meslektaşlarımız üzerinde büyük bir psikolojik baskı oluşturduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Bu nedenle de her Pazartesi günü Aile Sağlık Merkezlerinde muayenelerimizi siyah giyerek yapacağız. Umarız mesajımız gerekli yerlere ulaşır.”

  • 10. Altın Karınca Ödülleri Başlıyor

    10. Altın Karınca Ödülleri Başlıyor

    Marmara Belediyeler Birliğinin Marmara Bölgesi’ndeki belediyeler tarafından gerçekleştirilmiş olan iyi uygulamaları ödüllendirdiği Altın Karınca Ödülleri bu yıl onuncu kez düzenlenecek.

    Yaşam kalitesi yüksek ve sürdürülebilir şehir hayatına katkı sağlamak üzere iyi uygulamaları tanıtmayı ve yaygınlaştırmayı amaçlayan Altın Karınca ile belediyelerin projeleri ödüllendirilir.

    Marmara Bölgesi’ndeki belediyelere bağlı kuruluşlar ve iştirakler, ancak bağlı bulundukları belediye aracılığıyla Altın Karınca’ya başvuru yapabilir.

    Projeler 10 Kategoride Yarışacak

    Belediyelerin projeleri, yaşam kalitesi yüksek ve sürdürülebilir şehir hayatına katkı sağlamak üzere belirlenen 10 proje kategorisinde yarışacak. Bu kategoriler:

    -Afet Yönetimi
    -Akıllı Şehir Uygulamaları
    -İklim Değişikliği ve Çevre Yönetimi
    -Kentsel Tasarım ve Mimari
    -Kültür-Sanat
    -Sosyal Hizmetler
    -Şehir Planlama ve Altyapı
    -Ulaşım ve Hareketlilik
    -Yerel Kalkınma
    -Yönetişim ve Katılımcılık
    Altın Karınca’ya başvuran projeler belediyelerin ölçeğine göre büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri, nüfusu 100 binin üzerinde olan ilçe belediyeleri, nüfusu 15 bin-100 bin arasında olan ve nüfusu 15 binden az olan ilçe ve belde belediyeleri olmak üzere beş ayrı idari kategoride değerlendirilecek.

    Değerlendirme Kriterlerinde Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları

    Değerlendirme sürecinde projelerin kentsel yaşama ve belediye gelişimine katkısı, sürdürülebilirliği, özgünlüğü ve getirdiği yenilikler, diğer belediyelerde/şehirlerde uygulanabilirliği, hazırlık, finansman ve uygulama sürecinde kişi ve kurumlarından alınan katılım ve katkılar göz önünde bulundurulacak.

    Altın Karınca Ödülleri değerlendirme kriterleri arasında 2030’a kadar ulaşılması hedeflenen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA’lar) özel bir yer tutuyor. Başvuran belediyelerin projelerinin amaç ve çıktılarıyla SKA’lar arasında kuracakları ilgi ve ilişkiler, değerlendirme sürecinde puan kazandıracak. Bu minvalde, Birleşmiş Milletler’in 2020-2030 yıllarını SKA’lar için ilan ettiği “Aksiyon On Yılı”nda yerelde gerçekleştirilecek projelerin küresel ortak amaçlara hizmet etmesi önem arz ediyor. Küresel gündem ve ortak hedeflere ulaşma sürecinde yerelde yapılan çalışmaları izlemek ve geliştirmek açısından önemli bir adım olacak.

    Başvurular, belediyecilik ve şehircilik alanlarında teorik ve pratik uzmanlığı bulunan akademisyenler, bürokratlar ve uygulamacılardan oluşan bir jüri tarafından değerlendirilecek.

    Başvuru Detayları

    -Başvuru yapacak projeler 1 Ocak 2022 ve sonrasında tamamlanmış olmalıdır.

    -Başvurular internet sitesi üzerinden online alınır.

    -Projeyi anlatan ve süresi en fazla 90 saniye olan sesli bir tanıtım videosu ile başvuru yapılmalıdır.

    -Başvurular 20 Eylül 2024 Cuma günü saat 23:59’da kapanacaktır. Sonuçlar 2024’ün son çeyreğinde İstanbul’da yapılacak bir ödül töreniyle kamuoyuna ilan edilecek.

    Başvuru rehberi ve detaylı bilgi için

    Bilgilendirme Webinarı Yapılacak. Altın Karınca programına ilişkin detaylı bilgilendirmelerin yapılacağı webinar, 21 Ağustos saat 14.00’te online olarak gerçekleştirilecektir.

    Webinara kayıt için

     

  • “Instagram’ın erişimini neden durdurduk?”

    “Instagram’ın erişimini neden durdurduk?”

    Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun sosyal medya platformu Instagram’a getirdiği erişim engeli sürüyor.

    Erişim engeline ilişkin Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu’ndan açıklama geldi.

    Uraloğlu şunları söyledi:

    “Instagram’ın erişimini neden durdurduk? Katalog suçlarla ilgili istediğimiz adımları atmadılar. İki toplantı yapıldı. Karşı tarafa hassasiyetlerimizi anlattık. Burada şunu asla kaçırmamız lazım; bir şirket düşünün, onun kendi kuralları kadar bizim ülkemizin kanunları var. Bizim bazı taleplerimize ‘Şirketimizin kuralları’ diyorlar. İyi de siz bu ülkede faliyet gösteriyorsunuz. Bu ülkenin kanunları yok mu? Elbette var. Siz de bunlara uymak zorundasınız.

    İsmail Haniye ile ilgili yapılan taziye paylaşımlarına bile tahammül edilmiyor.

    Ciddi bir aşama kaydettik. Zannediyorum ki çok uzamadan bizim hassasiyetlerimizi dikkate alacaklar.”

    KAYNAK. NTV

  • Dünyada sadece Tunceli’nin 2 köyünde var

    Dünyada sadece Tunceli’nin 2 köyünde var

    Tunceli’nin Pülümür ilçesinde 2017 yılından bu yana var olan türleri kayıt altına almak ve yeni türlerin varlığını tespit amacıyla çalışmalar yürütülüyor. Bilim insanları tarafından yapılan çalışmalarda dünyada sadece Pülümür ilçesine bağlı 2 köyde yayılış gösteren bitki tespit edildi. Pülümür Çarşağı ismi verilen bitkiye ilişkin detaylar bilim insanları Aslı Doğru Koca, Mustafa Gökmen, Gülderen Yılmaz ve Mehmet Yavuz Paksoy tarafından Turkish Journal of Botany Dergisi’nin Temmuz sayısında yayımlandı. Bitkinin tespiti çalışmalarında yer alan Munzur Üniversitesi Tunceli Meslek Yüksekokulu Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik Bölümünden Doç. Dr. Mehmet Yavuz Paksoy, çok küçük bir alanda yayılış gösteren bitkinin madencilik ve aşırı otlatma nedeniyle neslinin tehdit altında olduğunu söyledi. Paksoy, “Bu çalışmalar sonucunda Boraginaceae (Hodangiller) familyasına ait Çarşak otu olan yeni bir türü keşfettik. Bitkimizin yayılışı Pülümür’ün Karagöz ve Şampaşakaraderben köyü olmak üzere sadece iki lokalde bilinmektedir. Onun dışında bitkinin yayılışını tespit edemedik. Yani hem Türkiye hem dünya için sadece Pülümür’de iki köyde yayılışı olan bir bitkiden bahsediyoruz. Latince ismi Mattiastrum pulumurense, Türkçesi ise Pülümür Çarşağı şeklinde belirlendi” dedi.

    Bitkinin bin 800 ila 2 bin rakımda yayılış gösterdiğini ifade eden Doç. Dr. Paksoy, “Şampaşakaraderbent bölgesinde step diyebileceğimiz bölgede Karagöz köyünde ise taşlık, çalılık steplerde yayılışı var. Popülasyonu aşırı zengin değil. Küçük taş ve kaya parçalarının arasında öbek oluşturan küçük popülasyonlar mevcut. Bu yüzden bitki zarar görme tehlikesi altında. Çünkü bölgede madencilik faaliyetleri yapılmaktadır. Bitkinin yetişmiş olduğu toprak maden toprağı olarak kullanılacağından bitkimizin nesli tehdit altındadır. Bu yüzden bu faaliyetlerin durdurulması veyahut başka bölgelere kaydırılması gibi seçenekler ya da bu bitkiyi koruma altına alabilecek faaliyetler yapılmalıdır. Çok geniş alanlarda yayılış gösteren bir bitki değil. Ayrıca tohumdan üremesi de çok geç olan bir bitki. Yayılışının olduğu bölgenin toprağı tahrip edildiği anda bitkinin nesli tehlike altına giriyor. Şampaşakaraderbent tarafında da aşırı otlatma var. Karagöz’de de maden faaliyeti var. Hem otlatma hem de maden baskısı altında olduğu için bitkimizin nesli tehlike altına girebilir. Bu nedenle duyarlı davranmamız gerekiyor” diye konuştu.
    Yeni türün 4 bilim insanının ortak çalışmasıyla Turkish Journal of Botany Dergisi’nin Temmuz sayısında yayımlandığını ifade eden Paksoy, Tunceli’nin bitki çeşitliliğinin zenginliğine de vurgu yaptı.

    “Tunceli’deki bitki türleri 2 bini bulacak”

    Daha önce yapılan çalışmalarda Tunceli genelinde 922 bitkinin tespit edildiğini dile getiren Munzur Üniversitesi Tunceli Meslek Yüksekokulu Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik Bölümünden Doç. Dr. Mehmet Yavuz Paksoy, “Daha önceki çalışmalarda tüm Tunceli’de 922 bitki olduğu literatüre geçmişti. Ama bizim yaptığımız çalışmada Pülümür ilçesinde bulduğumuz tür sayısı 957 ve bunlardan 115’i endemik içlerinde 5 bitki de lokal endemik. Çalışmalarımız devam ediyor. 2023-2024 yılında topladığımız bitkiler bu listeye dahil edilmedi şu an için. Teşhisleri yapıldıktan sonra bu bitkileri de ekleyeceğiz listemize. Sırf bu çalışmadan yola çıkarak diğer ilçeleri de katarsak 2 bine yakın bitkiye ulaşacağımız rahatlıkla düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

    Pülümür’ün bitkileri kitaplaştırıldı

    Tunceli’nin bitki çeşitliliği açısından en zengin ilçelerinden olan Pülümür ilçesinde yer alan bitkiler “Pülümür’ün Bin Bir Çeşit Bitkisi” ismiyle kitaplaştırıldı.
    İlçede bu anlamda yürütülen çalışmalara ilişkin bilgi veren Pülümür Belediye Başkanı Müslüm Tosun, “Pülümür ilçemiz bitki çeşitliliği ve özel konumu itibarıyla öne çıkan bir ilçe. Biz de bununla ilgili 4 sene önce bir çalışma başlattık. Ankara Kırsal Çevre ve Orman Sorunları Araştırma Derneği ile ortaklaştırdığımız bu çalışmayı en son kitaplaştırdık. Bu çalışma ciddi bir emek gerektiriyor. En kuytu yerlere varıncaya kadar ulaşılmaya çalışıldı. Yeterli mi değil. Bu çalışma sonunda 2 bin civarında bitkiye ulaşılabileceği söyleniyor. Çalışma bölgede öne çıkan çiçek balı açısından da önem arz ediyor. Bitkilerin korunması, kayıt altına alınması açısından önemli olan bu çalışmalarımız devam edecek” dedi.

  • Şekli kavuna benziyor, yiyen muz tadı alıyor

    Şekli kavuna benziyor, yiyen muz tadı alıyor

    Yozgat’ın Aydıncık ilçesinde yetişen, değişik aroması ve kokusu dolayısıyla yöre halkı tarafından ‘yer muzu’ olarak da adlandırılan ‘bağrıbütün’ kavununun hasadına başlanıldı. İçerisindeki çekirdeğinin birbirine yapışık, iri yumurta büyüklüğünde bir arada bulunması dolayısıyla ‘bağrıbütün’ ismi verilen kavunun tadı hem muza hem de kavuna benziyor. Yöre halkı da bu nedenle bağrıbütüne ‘yer muzu’ da diyor. İlçenin geçim kaynağı olan ve her yıl yaklaşık 100 dönüm alana ekimi yapılan bağrıbütün kavununun kilogramı ise 25 ila 30 lira arasında değişiyor. Pazar sıkıntısı olmayan bağrıbütün kavunu, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlere de satışı yapılıyor.

    “Bu yıl 2 tona yakın verim bekliyorum”

    Aydıncık ilçesinde her yıl mart ve nisan aylarında bağrıbütün kavununun ekimine başladıklarını belirten üretici Kadir Çevik, “Ağustos ayının başlarında bağrıbütün kavununun hasadına başlıyoruz. Türkiye genelinde genelde Aydıncık ilçemizde yetişmektedir. Bizim coğrafi işaret belgesi almış ürünümüzdür. Ben sipariş üzerine Ankara, İstanbul ve İzmir’e bağrıbütün kavunlarını gönderiyorum. Kilogramı 25-30 lira arası gidiyor. Ben 5 dönüm alana ektim, 2 tona yakın verim bekliyorum. Bizim burada yer muzu olarak da adlandırılıyor, kavun ama yer muzu olarak geçiyor. Şekli, görünümü kavun ama tadı muz tadındadır” dedi.

    “Lezzeti ve aroması muz tadını andırıyor”

    Bu yıl 2 dönüm alana bağrıbütün kavunu ektiklerini söyleyen Adem Yılmaz ise, “Kimileri yemeye kimisi ticaret amaçlı ekiyor. Özelliği yer muzu olarak adlandırılıyor, şekli kavuna benziyor ancak lezzeti, aroması muz tadını andırıyor. Bu kavunu bilenler çok fazla alıyor, şehir dışına da gönderiyoruz. Bu sene verim çok iyi ben 2 dekar ektim. Bir kısmını yiyoruz, arta kalanı da pazarda satıyoruz” şeklinde konuştu.

  • Kahramanmaraş’ta 3,8 büyüklüğünde deprem

    Kahramanmaraş’ta 3,8 büyüklüğünde deprem

    Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) verdiği bilgiye göre, Kahramanmaraş Nurhak ilçesinde 3,8 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
    Saat 19.04’te meydana gelen depremin derinliği 11,86 kilometre olarak ölçüldü.

  • “Kudüs Paktı oluşturulmalıdır”

    “Kudüs Paktı oluşturulmalıdır”

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Kudüs Paktı” hakkında yazılı açıklama yaptı. Bahçeli, “Kudüs demek tarih demektir. Kudüs aynı zamanda dinlerin, kültürlerin, farklı kökenlerden gelen insanların asırlarca iç içe, yan yana, huzur ve sükûnetle yaşadığı barış ve kardeşlik kentidir” ifadesini kullandı.

    Hazreti Adem’den Hazreti Muhammed’e kadar nice peygamberlerin ayak bastığı, büyük medeniyetlerin barındığı, melikler, sultanlar, komutanlar, alimler ve gönül insanlarının isimlerini toprağının her köşesine kazıdığı mirasın medar-ı iftiharı Kudüs olduğunu söyleyen MHP Lideri Bahçeli, şunları kaydetti:
    “Kudüs’ün kalbi Mescid-i Aksa, Mescid-i Aksa’nın kalbi ise Muallak Kayasıdır. Altın kubbeli Kubbetü’s Sahra ise Kudüs’ün sembolüdür. Efendimizin Recep ayının 27. gecesi Cenab-ı Allah’ın lütfu üzerine yücelerin yücesi ilahi makamlara mucizevi yükselişinin ilk adım ve anısıdır Kudüs. Kudüs inancımızın namusu, İslam’ın nigehbanı, dinlerin, kültürlerin ve medeniyetlerin buluşma ve kucaklaşma nirengidir. Kudüs mukaddesatımızın kemer taşı, inanç haklarımızın ebedi yadigarıdır. Kudüs ilk kıblemizdir. Mescid-i Aksa Miraç Mucizesinin kutlu yadigârıdır. Kudüs zalimlerin tasallutu altında inim inlemekte, manen feryat etmektedir.”
    İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına ilişkinde konuşan Bahçeli, şu ifadelere yer verdi:
    “7 Ekim 2023 tarihinde başlayan İsrail’in Gazze’ye yönelik katliam ve saldırıları hız kesmeden sürmektedir. ABD destekli İsrail, bir soykırıma, insanlık dramına dönüşen saldırılarına devam etmektedir. Binlerce bebek, çocuk, kadın yaşlı hunharca şehit edilirken ne dünya ne de İslam ülkeleri soykırımın önüne geçen sonuç alıcı bir girişimde bulunamamaktadır. İsrail terörü, taşınması, kaldırılması, hazmedilmesi imkansız bir sınırdadır. Eğer böyle giderse, vahşet durmazsa, inanç ve insan haklarına kategorik saldırılar ısrarla devam ederse ya küresel ya da bölgesel bir savaş son tercih olarak karşımıza çıkacaktır.”

    “Kudüs Paktı oluşturulmalıdır”

    MHP lideri Bahçeli konuşmasını şöyle sürdürdü:
    “Geldiğimiz noktada öncelikle katliamı durduracak bir ateşkes rejiminin süratle hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ardından Ortadoğu’da barış ve huzuru sürdürebilir kılacak adımların süratle atılması gerekmektedir. Bu amaçla Türkiye, Suriye, Irak, Mısır başta olmak üzere bölge ülkelerinin girişimiyle bir ‘Kudüs Paktı’ oluşturulmalıdır”
    Bahçeli, “Milliyetçi Hareket Partisi, Türk milletinin vicdanının sesi, ileriyi gören gözüdür. Bu itibarla, bugün Gazze’yi yerle bir eden, Kudüs’te Mescid’i Aksa’yı her gün taciz eden, Batı Şeria’daki Filistinlilere huzur yüzü göstermeyen İsrail’in durdurulması hem Türk milletinin arzusu, hem de bölgenin ve dünyanın huzuru için asgari bir zarurettir” ifadelerini kullandı.

    MHP lideri Bahçeli, “Bütün bunlar güçlü bir bölgesel dayanışma olmadan sağlanamayacaktır. Türkiye’nin çağrıları ve çabalarına bölge devletlerinin de samimi ve olumlu cevap vermeleri gerekmektedir. Bu kapsamda, bugüne kadar farklı şekillerde var olan Filistin veya Kudüs temelli bölgesel diyalog ve işbirliği zeminlerinin hepsini kapsayacak biçimde daha sıkı ve güçlü bir bölgesel ittifaka ihtiyaç vardır” diye konuştu.

    Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
    “İslam toplumlarının bir ve beraber olması gereken, tek ses, tek nefes halinde bulunması mecburiyet arz eden bugünkü insanlık döneminde, hakkımıza sahip çıkamazsak şerefimizi kaybedeceğimiz herkes tarafından iyi bilinmelidir.
    Kudüs konusu, sadece Filistinlilerin sorunu olmayıp bütün Müslümanların, aynı şekilde adalet ve hakkaniyet kaygısı taşıyan herkesin sorunudur.
    Kudüs, küresel barış ve huzurun anahtarıdır. Bu anahtar doğru kullanılmazsa tetiklenen kaos Ortadoğu’yu vurmakla kalmayacak, tüm dünyayı kasıp kavuracaktır.
    Milliyetçi Hareket Partisi inancımızın haysiyet ve davasını, mazlumların varlık ve yaşam haklarını sonuna kadar müdafaaya devam edecek, bu uğurda da taviz vermeyecektir.

    Zalimlere karşı safımız masumların yanıdır. Canilere ve insanlık dramına karşı tarafımız hakkın, hakikatin ve adaletin çizgisidir. Türkiye, 1967 şartlarında başkenti doğu kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin derhal kurulmasının Ortadoğu’da kalıcı barış ve çözüm için tek seçenek olduğunu başından beri ileri sürmektedir.
    Türkiye Filistin davasının samimi savunucusudur. İktidarıyla muhalefetiyle aziz Türk milleti bu mücadeleyi sürdürmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ülkemizdeki huzur, refah ve istikrar ortamının devam ettirilmesinin bölgesel gelişmelerle yakından ilişkili olduğuna inanıyoruz.
    Türkiye’nin güvenlik halkasında yer aldığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinin siyasî ve ekonomik bakımdan istikrara kavuşmasına millî güvenliğimiz açısından büyük önem atfediyoruz.

    Bu çerçevede, Türkiye ile birlikte diğer İslam ülkelerinin katılımıyla oluşturulacak bir ‘Kudüs Paktı’nın ülkemizin güvenliği bakımından da gerekli görüyoruz.
    Geldiğimiz noktada bölgenin; kendi ayakları üstünde durmak, emperyalist ülkelerin çizdiği politikalara göre değil, kendi imkân ve kaynaklarını halkının geleceği için kullanma becerisini göstermek, aynı zamanda da bölge ülkelerini bir insanlık suçu olan terörün menşei ve merkezi konumu olmaktan kurtarmak, tüm bölge ülkeleri için ertelenemez bir ihtiyaç haline gelmiştir.

    Suriye’nin kaos üreten yapısına toprak bütünlüğü ve egemenliği çerçevesinde çözüm üretilmesi bölgenin istikrarı bakımından öncelikli bir zorunluluktur. Bununla birlikte, bölgede yaşayan tüm halkların huzur ve güvenliğini sağlamak, insanca yaşamanın erdeminden nasiplerini almalarını temin etmek gibi bir insanî yükümlülük de vardır.
    Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi evrensel değerlerin hiçe sayıldığı ve her gün biraz daha anlamını yitirdiği Gazze’de, İsrail’in mazlum Filistinlilere uyguladığı soykırım politikasının derhal son bulması gerekmektedir.
    Tüm Dünyayı karşısına alarak katliama devam eden Netenyahu yargılanıp tutuklanmalıdır. Gazze’de gelinen nokta, 1967 şart ve sınırlarını esas alan iki devletli bir çözümün zorunlu olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
    O sebeple bu sorunlu coğrafyada huzur ve barışı, istikrarı ve ekonomik kalkınmayı, paylaşma ve dayanışmayı mümkün kılacak bir adıma ihtiyaç bulunmaktadır. Bölgenin bir ‘huzur kuşağı’ olmasını mümkün kılacak ‘Kudüs Paktı’nın kurulmasına Türkiye öncülük edebilecektir.
    Zira, bölge ülkelerinin tüm inisiyatifi eline alarak, dayanışma ve işbirliği içerisinde bölgesel sorunları çözebiliyor olması, bölgenin geleceği açısından hayatî derecede önemlidir.
    Bu bölgenin kaos üreten yapısının derhal sona erdirilerek dünyaya refah ve istikrar ihraç eden bir yapıya kavuşturulması acil bir ihtiyaçtır. İnanıyoruz ki bu girişim, ilgili ülkelerde de karşılık bulacak, Gazze’nin, Kudüs’ün ve bölgenin makûs talihini değiştiren tarihî bir adım olacaktır.”