AK Parti Sözcüsü Çelik, X sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımda, “İsrail Dışişleri Bakanı soykırım örgütünün sözcüsüdür. O nedenle Cumhurbaşkanımızın konuşmalarından rahatsız olmaktadır. Cumhurbaşkanımız ve milletimizin sağduyusu sizi rahatsız etmeye devam edecek. İnsanlık vicdanı karşısında yenileceksiniz. Zalim, barbar ve kışkırtıcı siyasetiniz hukuk önünde mahkum olacak” dedi.
Çelik paylaşımının devamında, “Netenyahu’nun başında olduğu suç şebekesi, insanlık tarihinin görüp görebileceği en barbar organizasyondur. Hiçbir meşruiyeti olmayan bu provokatör şebekenin iktidarda bir gün daha kalabilmek adına tüm bölgeyi ateşe atacak kadar gözünün karardığı açıktır. Aylardır Filistin topraklarında çoluk çocuk, kadın, sivil demeden binlerce masum insanı katleden bu şebekenin zalimliğine ve yalanlarına karşı Cumhurbaşkanımızın liderliğinde mücadele etmeye devam ediyoruz. Netanyahu ve şebekesi insanlık dışı bir suç örgütü olarak tarihin utanç sayfasına yazılacak” ifadelerine yer verdi.
Kategori: Türkiye
-
“Soykırım örgütünün sözcüsüdür”
-
MHP, belediye başkanlarıyla kampa girecek
Edinilen bilgilere göre, belediye başkanlarını “üretken belediyecilik” için kampa alacak. 17-19 Mayıs tarihleri arasından düzenlenecek kamp, Ankara Kızılcahamam’da yapılacak. Kampta, partinin yerel seçimlere yönelik “Üretken Belediyecilik” adıyla hazırlanan seçim beyannamesi çerçevesinde, öncelikle şehircilik anlayışıyla doğal afetlere karşı belediyelerin yapması gerekenler ve kentsel dönüşüm konuları ele alınacak. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli başkanlığındaki kampa, MHP’li 218 belediye başkanı katılacak.
Kentsel dönüşüm konuları ele alınacak
“Belediyelerde stratejik iletişim ve yönetim modeli” ve “afet riski altındaki alanların dönüşümü-riskli yapılar ve kentsel dönüşüm” konularında belediye başkanlarına sunum yapılacak. Partinin yerel seçimlere yönelik “üretken belediyecilik” adıyla hazırlanan seçim beyannamesi çerçevesinde, öncelikle şehircilik anlayışıyla doğal afetlere karşı belediyelerin yapması gerekenler ve kentsel dönüşüm konuları ele alınacak.
Doğal afetlere karşı yapılması gerekenler anlatılacak
Küresel iklim krizi nedeniyle artan doğal afetlere karşı belediyelerin yapması gerekenler anlatılacak, doğal, tarihi ve kültürel varlıkların korunması ve yaşatılmasının, su kaynaklarının ve çevrenin korunmasının, yaşanabilir şehirler inşa edilmesinin önemini de ele alınacak başlıklardan olacak.
-
“Çember-18” operasyonları
Bakan Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, aranan şahıslara yönelik “Çember-18” operasyonu düzenlendiğini açıkladı. Yerlikaya’nın paylaşımına göre, operasyonlarda arama kaydı bulunan 4 bin 995 firari yakalandı. Yakalanan şahısların 4 bin 938’inin 0-5 yıldır, 29’unun 5-10 yıldır, 28’inin ise 10 yıl ve üzeri arandığı belirtildi.
Yakalanan şahısların işlediği suçlar ise şöyle: “Hırsızlıktan 822, dolandırıcılıktan 424, yağmadan 182, adam öldürmeden 73, cinsel suçlardan 118, terör suçlarından 50, narkotik suçlardan 817, kaçakçılık ve organize suçlarından 495 şahıs.”
Bakan Yerlikaya, il jandarma komutanlıkları, il emniyet müdürlükleri ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca 81 il genelinde arama kaydı olanlara yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda bu şahısların yol aramalarında, ev ve iş yerleri baskınlarında, kimlik kontrollerinde yakalandığını ifade etti. -
”Gazze imha kampına dönüştü”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dünya İslam Bilginleri İstişare Zirvesi’nin açılış törenine katıldı. Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün Anneler Günü. Öncelikle buradaki hanım kardeşlerimizle birlikte tüm annelerin Anneler Günü’nü tebrik ediyorum. Dünyanın farklı ülkelerinde anneler mutlu, huzurlu bir şekilde sevdikleriyle birlikte bu özel günü kutluyor. Ancak Filistinli anneler İsrail’in katlettiği ciğerparelerinin beyaz kefenlerine sarılarak bugünü geçiriyor. Buradan kaybettikleri evlatlarının acısıyla yürekleri yangın yerine dönmüş Filistinli, Suriyeli, Türkistanlı annelere selamlarımızı gönderiyorum. Başta muhterem annem olmak üzere Rahmet-i Rahman’a kavuşmuş tüm anneleri hayırla yad ediyor, mekanları inşallah cennet olsun diyorum. Yine bu vesileyle dün Afganistan’ın vilayetinde meydana gelen sellerde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet niyaz ediyor, Afgan halkına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Şunu bilmenizi isterim böyle bir zamanda İslam coğrafyasının siz değerli temsilcilerinin bir araya gelmesi Filistinli kardeşlerimize ve tüm mazlumlara cesaret aşılayacaktır. Buradaki mevcudiyetinizde sizler sadece insanlık ve kardeşlik görevinizi yerine getirmiyorsunuz. Aynı zamanda sergilediğiniz onurlu duruşla Filistinli mazlumların yalnız olmadığını tüm insanlığa haykırıyorsunuz. Alacağınız kararların Müslümanlarla birlikte tüm dünya tarafından dikkatle takip edileceğine inanıyorum. Siz kardeşlerimin nezdinde Gazze ve Filistin için kıyama kalkan tüm alimlerimize, İslam bilginlerine buradan teşekkürlerimi sunuyorum. Dünya İslam Bilginleri İstişare Toplantısı’nın başarılı geçmesini, Filistinli kardeşlerimiz başta olmak üzere tüm Müslümanlar ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi.
“İnsanı insanlığından utandıracak ne kadar işkence, canilik ve ahlaksızlık varsa yerinde bıraktığımız 219 gün içerisinde Gazze’de ve işgal altındaki Filistin topraklarında işlenmiştir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kıymetli kardeşlerim Gazze’de 7 Ekim’den bu yana insanlık tarihinin en vahşi katliamlarından biri yaşanıyor. Kuruluşundan beri sürekli işgal zulüm ve haydutlukla topraklarını büyüten İsrail, masum kanı dökmeye devam ediyor. Bugüne kadar 15 bin çocuk acımasızca katledildi. Çoğu kadın ve sivil 35 bin Filistinli kardeşimiz şehit edildi, 80 bini yaralandı. Yaklaşık 2 milyon insan evinden yurdundan göçe zorlandı. 7 Ekim öncesinde zaten bir açık hava hapishanesi olan Gazze son 219 gündür örneğini sadece Hitler Almanya’sında gördüğümüz bir temerküz ve imha kampına dönüştü. Öyle sahnelere şahit olduk ki anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyor. Savaşta dahi dokunulmaz olan hastaneler, ibadethaneler, okullar, sivil yerleşim yerlerine bombalar yağdırıldı. İnsan hak ve hürriyetlerine dair ne kadar ilke, kural, çizgi varsa hepsi dünyanın gözleri önünde ayaklar altına alındı. Gazze’de yaşananları dünyaya duyurmaya çalışan 150 gazeteci İsrail güçleri tarafından öldürüldü. Birleşmiş Milletler personeli ve insani yardım görevlileri kurşunların hedefi oldu. Toplu mezarlara gömdükleri insanların cenazelerine bile eziyet eden bir barbarlıkla karşı karşıya kaldık. Kimse kusura bakmasın ama şunu çok net ifade etmek durumundayım; insanı insanlığından utandıracak ne kadar işkence, canilik ve ahlaksızlık varsa yerinde bıraktığımız 219 gün içerisinde Gazze’de ve işgal altındaki Filistin topraklarında işlenmiştir. Dahası bunlar öyle gizli saklı yapılmamış, tüm dünyaya canlı yayınlarla izlettirilmiştir.”“BM’nin bırakın Filistinlilerin hayatını, kendi personelini bile korumaktan aciz olduğunu gördük”
“Kendilerini özgürlükler ülkesi olarak pazarlayanların İsrail’in çıkarları söz konusu olunca birden faşizme dümen kırdıklarını gördük” diyen Erdoğan, “Gazze’de on yıllardır bize propagandası yapılan değerler için bir turnusal olmuştur. Uluslararası sistemin ve kuruluşların gerçek yüzü apaçık ortaya çıkmıştır. Bu arada neler görmedik ki, bize her fırsatta insan hak ve hürriyetlerinden bahseden ülkelerin 35 bin Gazzeliyi katledenlere aleni destek verdiğini gördük. Uluslararası basın kuruluşlarının İsrail’in kanını akıttığı 150 gazeteci için tek bir cümle dahi kuramadıklarını gördük. Birleşmiş Milletler’in bırakın Filistinlilerin hayatını, kendi personelini bile korumaktan aciz olduğunu gördük. Daha düne kadar ‘protesto hakkı kutsaldır’ diyenlerin Filistin’e destek eylemlerine tahammül edemediklerini gördük. Avrupa Birliği’nin ateşkes çağrısı yapamayacak kadar İsrail’e karşı teslimiyet içinde olduğunu gördük. Sırf İsrail’i eleştirdiği için işinden atılan rektörleri, kariyeri biten siyasetçileri, tehdit edilen sanatçıları, konuşma hakkı verilmeyen öğrencileri gördük. Güya kendilerini özgürlükler ülkesi olarak pazarlayanların İsrail’in çıkarları söz konusu olunca birden faşizme dümen kırdıklarını gördük” dedi.
“Yaklaşık 54 bin tona ulaşan yardım miktarıyla Gazze’ye en fazla insani yardım yapan ülkeyiz”
Gazze’ye her hafta 127 ton temiz içme suyu gönderildiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Holokost mağdurlarının çocuklarının Hitler’i çırak çıkartacak, Nazileri kıskandıracak katliamlara imza atabildiklerini gördük. Antisemitik yaftası yememek için hakikati tahrif edenleri, susanları, yalan söyleyenleri, İsrail’in propaganda değirmenine su taşıyanları gördük. Aziz kardeşlerim karşımızdaki bu vahim tablo karşısında Türkiye olarak ilk günden beri Filistin halkıyla tam bir dayanışma içindeyiz. Gazze’de akan kanın durması, İsrail’in saldırılarının engellenmesi için yoğun çaba harcıyoruz. Yaklaşık 54 bin tona ulaşan yardım miktarıyla Gazze’ye en fazla insani yardım yapan ülkeyiz. İsrail’in su kaynaklarını tahrip ettiği Gazze’ye er hafta 127 ton temiz içme suyu gönderiyoruz. Aralarında kanser hastalarının da olduğu 400’ün üzerinde Gazzeli hasta ve yaralıyı ülkemiz hastanelerinde tedavi ettiriyoruz. Belli periyotlarla iyilik gemilerimizi bölgeye sevk ediyoruz. Küresel siyonist şebekenin tüm yıldırma girişimlerine rağmen Filistin’e her türlü desteği veriyoruz. Hem Filistin hükümeti hem de Filistin’in Kuvay-i Milliye’si olarak gördüğümüz Hamas’ın liderleriyle çok yakın temas halindeyiz. İsrail üzerindeki baskının artırılması amacıyla insani yardımlara ek olarak diplomasi, ticaret ve hukuk alanında pek çok adım attık” dedi.
“Aldığımız kararla yaklaşık 9,5 milyar dolarlık ticaret hacminden sarfınazar ettik”
Erdoğan, “İlk etapta 54 ürün grubunda İsrail’e ihracat kısıtlaması getirdik. Ardından İsrail’i ateşkese ve geçişine izin verdiği insani yardım rakamını arttırmaya zorlamak amacıyla İsrail’le ticareti tamamen durdurduk. Aldığımız kararla yaklaşık 9,5 milyar dolarlık ticaret hacminden sarfınazar ettik. Uluslarası adalet divanında İsrail’e karşı açılan soykırım davasına müdahil olma kararımızla katillerin hesap vermesini hedefliyoruz. Soykırım destekçilerinin Adalet Divanı’na yönelik baskıları artarken, İslam ülkelerini davaya aktif olarak sahip çıkmaya çağırıyoruz. Türkiye’nin gerek ticaret gerekse hukuk alanında attığı adımların diğer ülkelere de örnek olmasını bekliyoruz. Müslümanlar olarak bir defa şunu görmemiz lazım; İsrail Filistin topraklarına ilk kez saldırmıyor. İsrail, Filistin halkına yönelik ilk kez soykırım uygulamıyor. 1948 yılından beri neredeyse her gün, her ay İsrail’in saldırılarına şahit oluyoruz. Bundan 76 yıl önce Nekbe ile başlayan işgal ve katliam politikası, o günden bugüne sürekli artarak devam etti. Siyonist yayılmacılık, Filistin halkının topraklarını gasp etmeyi, gerekirse bunun için masum kanı akıtmayı kendine hak görüyor. Vaadedilmiş topraklar hayali bunların gözünü adeta kör etmiş durumda. Bu amaca ulaşmak için İsrail yönetimi hiçbir kural, sınır, ahlak tanımıyor. Uluslararası hukuka bağlı bir devlet gibi değil de, eli kanlı bir terör örgütü gibi hareket edenlerden insanlık bekleyemeyiz. Artık bir gerçeği kabullenmemiz gerekiyor. Siyonistler ve işbirlikçileri, katliamcı ideolojileri neyi emrediyorsa bugüne kadar hep onu yaptılar, yapmaya da devam edecektir. Siyonist lobinin esiri olan Batılı ülkeler de savundukları değerleri çiğneme pahasına, kendilerine verilen talimatları yerine getirecek ‘bu zulme ortak olmayalım’ çağrısıyla her hafta meydanları dolduran vatandaşlarına rağmen İsrail’e karşı seslerini asla yükseltemeyeceklerdir. Gazze’deki soykırımı görmezden gelecek, Hamas’ı bahane ederek İsrail’e destek olmayı sürdürecekler” ifadelerini kullandı.
“Filistin Devleti’ni tanımayan bütün ülkeleri bir an önce Filistin Devleti’ni tanımaya davet ediyoruz”
Filistin Devleti’ni tanımayan ülkeleri Filistin Devleti’ni bir an önce tanımaya davet eden Erdoğan, “Son 219 gündür yaşadıklarımız bize şunu çok net anlatıyor. Vicdan sahibi ülkeler ve toplumlar haricinde küresel sistemin efendilerinin İsrail’e baskı uygulamasını beklemek tamamen beyhudedir. Bunlar tavşana kaç, tazıya tut diyerek hem uluslararası kamuoyundaki tepkiyi azaltıyor hem de İsrail’e sütre gerisinden yol veriyorlar. Son ateşkes görüşmelerinde buna bir kez daha şahit olduk. Biliyorsunuz pazartesi günü Hamas, Katar, Mısır, Amerika ve Birleşmiş Milletler garantörlüğündeki ateşkes teklifini kabul ettiğini açıkladı. Bizim de tavsiyelerimizle Hamas kalıcı ateşkese giden yolda gerçekten çok kritik bir adım attı. Netanyahu yönetiminin cevabı ise Refah’taki masumlara saldırmak oldu. Kimin barıştan ve diyalogdan, kimin de çatışmaların sürmesinden ve daha fazla kan dökülmesinden yana olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Peki, Netanyahu bu şımarıklıkları karşısında ciddi bir tepki gördü mü? Hayır. Ne Avrupa’dan ne de Amerika’dan İsrail’i ateşkese zorlayacak kayda değer hiçbir tepki gelmedi. Yasak salma kabilinden açıklamalarla süreci geçiştirmeyi seçtiler. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki son oylamada insanlığın ortak vicdanı yerine önemli olarak yine İsrail’in yanında saf tuttular. Öncesinde de Güvenlik Konseyi’nde Filistin Devleti’nin tam üyeliğini veto etmişlerdi. Oysa evvelsi gün 143 ülkenin evet dediği, 25 ülkenin çekimser kaldığı karar İsrail’in ve işbirlikçilerinin ne kadar yalnız olduğunu göstermiştir. Kararla birlikte Filistinli gençlerimiz, Birleşmiş Milletler çalışmalarına artık daha geniş haklar ve ayrıcalıklarla katılabilecekler. Türkiye olarak bizim de güçlü destek verdiğimiz bu kararın çıkmasından memnuniyet duyuyoruz. Henüz Filistin Devleti’ni tanımayan bütün ülkeleri bir an önce Filistin Devleti’ni tanımaya davet ediyoruz” şeklinde konuştu.
“İsrail’in her vicdanlı sesi antisemitizm sopasıyla susturmasına fırsat vermeyeceğiz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Müslümanlar olarak hakkın yanında durmak, gerçek anlamda samimi anlamda Allah’ın ipine sarılmak yegane kurtuluş yolumuzdur. Şu an insanlık büyük bir sınav vermektedir. Dün bu imtihan Suriye’de veriliyordu. Daha önce Afganistan’da, Irak’ta, Yemen’de, Somali’de, Bosna’da sınandık. Şimdi de Müslümanlar olarak Gazze’de bir imtihana tutuluyoruz. Ya bu imtihandan alnımızın akıyla çıkacağız ya da bir ömür boyu kalbimizde ağır bir pişmanlık yüküyle yaşamak zorunda kalacağız. Şunu çok net ifade etmek isterim. Başkalarından medet ummak Müslümanlara yakışmaz. Biz önce kendimizden, kendi hesabımızdan sorumluyuz. Filistin halkına karşı kardeşlik görevimizi yapmakla mükellefiz. Elimizle, dilimizle engelleyerek buna imkanımız olmadığında en azından kalbimizle buğz ederek zulme karşı durmak zorundayız. İnsani değerlerin sınandığı Gazze imtihanında herkes kendisine yakışanı yapacak. Birileri İsrail’e koşulsuz destek verecek, katliamlarını örtecek, vicdanlarını rafa kaldırıp her platformda İsrail’in avukatlığını üstlenecek. Biz de Müslümanlar olarak Rabbimiz neyi emrediyorsa onu yapacağız. Kimin ne dediğine bakmadan Filistinli kardeşlerimize tüm imkanlarımızla sahip çıkacağız. İsrail’in katliamlarına karşı tepkimizi meşru zeminde kalarak her fırsatta açıkça göstereceğiz. İsrail’in her vicdanlı sesi antisemitizm sopasıyla susturmasına fırsat vermeyeceğiz. Soykırımcı katilleri ifşa etmeye, bunların maskelerini indirmeye, katliamlarını yüzlerine haykırmaya devam edeceğiz. Yöneticilerimizi, İsrail üzerinde daha fazla baskı kurmaları, İsrail’i ateşkese icbar edecek ticari, hukuki ve diplomatik adımları atmaları noktasında teşvik edeceğiz. Gazze ve Ramallah’taki mazlumlara gönderdiğimiz yardımları arttıracak, yeniden imarı için şimdiden hazırlıklara başlayacağız. Tüm bunları yaparken üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin Gazze’deki soykırımı unutmayacak ve unutturmayacağız. Yine bu süreçte para, makam ve siyasi ikbali için İsrail mezalimine lojistik destek sağlayanları da unutmayacağız. Sizlerin gayretiyle, sizlerin samimi dualarıyla, zulme karşı verdiğimiz mücadelenin inşallah daha da kuvvetleneceğine inanıyorum. Bu önemli toplantının Gazzeli Müslümanlar için, mazlumlar için, umuda, kurtuluşa ve barışa vesile olmasını diliyorum” dedi.
-
İzmir’de deniz marulu tehdidi
İzmir’in Körfezi’nde sıklıkla ortaya çıkan ve halk arasında ‘deniz marulu’ olarak da bilinen algler, yeniden artış gösterdi. Deniz marulu, İnciraltı mevkiinde bulunan ve yüzlerce çeşit canlı türüne ev sahipliği yağan Çakalburnu Dalyanı’nın bazı noktalarında, yaşanan kirlilik nedeniyle denizin yüzeyini kapladı.
Sudaki kirlilik deniz marullarını artırıyor
SÜGEP Başkanı Umut Dilsiz, deniz marullarının çoğunlukla denizdeki kirlilikten kaynaklandığını ve belirli oranda bulunduğu zaman ekosistem için faydalı bir bileşen olduğunu söyledi.
Bileşenler arasında çok fazla sektörün işine yarayabilecek hammadde potansiyeline de sahip olduğunun altını çizen Dilsiz, şunları kaydetti: “Bu özellikleri bilinmediği için aşırı popülasyon artışı nedeniyle körfezde bu çevre sorunuymuş gibi algılanıyor. Sorun aslında sudaki kirlilik. Bu da arıtma tesislerinde yeterli şekilde arıtılamayan kanalizasyon sularının denize deşarj edilmesinden kaynaklanıyor. Aynı zamanda tarım alanları kullanılan zararlı kimyasalların toprağa karışıp yeraltı sularıyla denize geliyor olması gibi başka sorunlar da var. Bir şekilde biz körfezi kirletiyoruz ve bunun sonucunda da bu marullar çoğalıyor.”
“30 yıl önce yapılmış tesislerin kapasitesinin nüfusa uygun hale getirilmesi lazım”
Öncelikle kentin sahibi olduğu arıtma tesisinin kapasitesinin artırılması gerektiğine dikkat çeken Dilsiz, “İzmir’in nüfusu 1 buçuk milyon civarındayken, 30 yıl önce yapılmış bir tesislerimizde kapasitesinin şu andaki nüfusa uygun şekilde artırılması lazım. Arıtma tesisine sadece kanalizasyon değil yağmur suları da birlikte gittiği için altyapı olarak yağmur sularını kanalizasyondan ayıran bir sistemin acilen oluşturulması gerekiyor. Bilinçli olmalıyız. Bir çevre sorunu yaşıyorsak insanların da çevreye karşı duyarlı olması gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
“Temizlemek çözüm değil”
Dilsiz, deniz marullarının nüfusunun arttığı zaman, suyun üzerinde oksijenlenmeyi de engelleyici bir katman oluşturduğunu vurguladı. Böylelikle su altındaki yaşamı tehdit eden bir durumun ortaya çıktığını belirten Dilsiz, “Temizlemek çözüm değildir. Kirlilik devam ettiği sürece çok hızlı çoğalan bir organizmadır deniz marulları. İki üç günde bir temizlense kısa sürede tekrar aynı duruma gelecektir” cümlelerini aktardı.
Deniz marullarının endüstriyel kullanımı olduğunu da ifade eden Dilsiz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizim çevre sorunuymuş gibi konuştuğumuz deniz marulları, Portekiz’de yapay olarak çiftliklerde üretmek için çok büyük fonlarla üretim faaliyetleri yürütülüyor. Endüstriyel bir ham madde olarak kullanılabilecek yapıya sahip.”
İzmir Büyükşehir Belediyesi ekipleri ise deniz marullarının temizlenmesi için çalışmalarını sürdürüyor.
-
Araç sahiplerine bakım uyarısı
Ramazan Bayramına sayılı günler kalması tatil planları yapanları hareketlendirdi. Araç servis uzmanı Ural Zeybek, tatilde araçlarıyla yola çıkacak olan vatandaşlara güvenli ve konforlu bir seyahat için uyarılarda bulundu. Araç bakımlarının ihmal edilmemesi gerektiğini belirten Zeybek, motor ve sıvı bakımları ile lastik bakımlarının önemli olduğunu söyledi.
Motor bakımında ise sıvı ve periyodik bakımların araçların verimli kullanılabilmesi için önemli olduğunu vurgulayan Ural Zeybek, “İşlerimiz çok yoğun. Ramazan Bayramı dolayısıyla 9 gün tatil için yola çıkacak sürücülerimiz servislere geliyor. Özellikle araç bakımı gelmeyen sürücüler de yağ kontrolü, lastik ve hava basınç kontrollerini yaptırmak için servilerimize geliyor. Havaların da ısınmasıyla beraber en önemli olan nokta motorda bulunan yağ kutularındaki yağ seviyelerinin kontrolünün yapılması oldukça önemli. Antifriz kontrolü yaz ve kış ayları fark etmeksizin çok önemli. Araçlarda fren ve motor bölümleri için önemli olan yağlardan birisi ise hidrolik yağının da kontrolleri şart” dedi.
“200 ile 250 kilometrede bir mola verip araçların kontrolünü yapın”
Motor bakımının ardından yola çıkan sürücülere zaman zaman yolda hem mola hem de araç kontrolü için durulması gerektiğinin önemine değinen Zeybek, “Uzun yola gidecek olan sürücülerimiz 200 ile 250 kilometrede bir mola verip araçlarının etrafını gezip, lastik ve motor kontrollerini yaptıktan sonra biraz da kendilerini dinlendirdikten sonra yola devam etmelerinde fayda var” ifadelerini kullandı.
“Araçlarımızın bakımlarını geciktirmeden yaptıralım”
Ural Zeybek, “Çeşitli motor seçeneklerine göre araç motor bakım fiyatları fark gösterebiliyor. Bakım fiyatları yaklaşık 3 bin 500 lira ile 8 bin 500 arası değişkenlik gösteriyor. Bakımı geciktiren sürücülerimiz öncelikle yağlarında aşırı şekilde katılaşma olur, bu da yağın kalitesini bozar ve motora zarar verir. Motorda sürtünme olduğu için motora yüzde yüz zarar verir. Bunun için araçlarımızın bakımlarını geciktirmeden yaptıralım” diye konuştu.
-
“2028’de göl ikiye ayrılabilir”
Isparta’daki su kaynaklarının korunması ve etkin yönetimiyle ilgili Valiliğinde toplantı gerçekleştirildi. İl Su Kurulu toplantısına DSİ Su Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Dr. Yakup Karaaslan, tüm ilçe kaymakamları, üniversite temsilcileri ile ilgili kamu kurum ve kuruluş müdürleri katıldı.
Toplantının açılış konuşmasında Isparta’nın yağış rejimi bakımından kurak sayılabilecek bölgeler arasında yer aldığının altını çizen Vali Baruş, “Mevcut elimizdeki tarımsal potansiyeli de düşündüğümüzde yeterli su miktarına sahip olabildiğimiz söylenemez. Bu nedenle sahip olduğumuz kaynakların verimli kullanımı son derece önem taşımaktadır. Su kaynaklarının verimli şekilde kullanılması ve geleceğe ilişkin su yönetme konusunda önemli kararların alınması bakımından il su kurulları kuruldu. Su rejimi bakımından gerçekten yeterli bir konumda olan bir il değiliz. İlimizin içinde bulunduğu su havzalarında toplanan gerek yer üstü gerek yer altı sularının yönetimi, içme ve kullanma suyunun yeterli miktarda sağlanabilmesi, yaklaşık son 6 yıldır devam eden önemli kuraklık çerçevesinde de insanımıza hem yeterli içme suyu sağlanması hem de tarım alanlarının kısıtlı da olsa sulanabilmesi, bunların yanında düzensiz yağış rejiminden kaynaklanan taşkınlardan yerleşim bölümlerinin korunması bakımından burada alacağımız kararlar büyük önem taşıyacaktır” dedi.
Ardından söz alan Su Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Karaaslan ise iklim değişikliğinin su kaynaklarına olası etkileri, iyi ve kötü durum senaryoları ile alınması gereken tedbirleri bir sunumla katılımcılara aktardı.
Karaaslan, “İklim değişikliğinin su kaynaklarına etkisiyle ilgili çalışma yaptık. Gelinen safhada özellikle 2030 yılında Türkiye’de nüfus yüzde 10 artacak ve su kaynaklarımızın potansiyeli de yüzde 20 azalacak. Eğer gerekli tedbirleri almazsak 2030 yılında maalesef su fakiri ülke durumuna düşeceğiz. Isparta’ya gelecek olursak 2021 yılındaki kuraklık yaşanırsa 2028 yılında Eğirdir Gölü’müz maalesef 913 metreye geriliyor ve göl ikiye ayrılıyor. Eğer normal şartlar devam ederse yani azalım eğilimi bu şekilde devam ederse 2021 yılındaki gibi kuraklık yaşamazsak ve hiçbir tedbir almazsak göl yine 913 metreye geliyor ve ikiye ayrılıyor. Eğer yüzde 50 kısıntılı sulamaya şimdiden başlarsak gölü kurtarıyoruz, göl 916-917 metreye kadar gelebiliyor. Mutlaka yüzde 50 sınırlı sulamayla başlamamız gerekiyor. Daha sonra ise sulamaların rehabilitasyonu ve damlama sulamaya geçmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
İl Su Kurulu toplantısı, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, Isparta Belediyesi, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, DSİ 18. Bölge Müdürlüğü, İller Bankası Antalya Bölge Müdürlüğü ve İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yapılan sunumlarla devam etti.
-
32 yıllık ayakkabı tamircisi
45 yaşındaki ayakkabı ustası Mehmet Ali Minsin, 9 yaşında babasının yanında çırak olarak mesleğe başladı. 32 yıldır mesleğini icra eden Minsin, 4 metrekarelik dükkanda ömrünü mesleğine adayarak geçimini sağlıyor.
Gelişen teknoloji ve fabrikalar yüzünden mesleklerinin eskisi gibi olmasa da yine devam ettiğini dile getiren Minsin, “1992 yılında babamın yanında çırak olarak başladım. O gün bu gündür mesleği bırakamadım. Babamızın yanında başladık, baba mesleği olduğu için babamıza yardım etmeye gidiyorduk. Çalışa çalışa kendimizi mesleğin içinde bulduk. Zevkle çalıştığın zaman, işini severek yaptığın zaman hayat seni aç ve açıkta bırakmaz’’ dedi.
Mesleği devam ettirmek için çırak bulmakta zorluk çektiğini dile getiren Minsin, “Eleman bulmakta zorlanıyoruz. Eskiden her ayakkabıcıda bir eleman bulunurdu ama şu anda maalesef. Sokak başında bir ayakkabıcı olurdu ama şu anda bir ayakkabıcı bile bulamazsın. Bu meslekle 4 çocuk yetiştirdim, 4 çocuk okutuyorum. Allah’a şükür geçinip gidiyoruz. Tabii zamanla teknolojiye yeniliyoruz. Mesela eskiden el ile bir saat boyunca ayakkabı etrafına dikiş atılırdı ama şimdi makineyle yapma imkanımız var. Yapıştırmadır, preslemedir, tavan değiştirmeleri şu anda imalat hariç her şeyi yapabiliyoruz. Ama tabii ki teknolojiye göre daha çok gerideyiz’’ şeklinde konuştu.
-
‘Uyuşmalar diyabet belirtisi olabilir’
Günümüzde hareketsizlik, yüksek kalorili besinlerin tüketimi, şekerli ve früktoz içeren sıvı gıdaların fazla alınması nedeniyle obezite ve buna paralel olarak da diyabetin görülme oranı hızla arttı. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Tutal, diyabet hastalığının tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de milyonlarca kişiyi etkilediğini söyledi.
“Susuzluk görülebilir”
Diyabetin belirtilerine değinen Uzm. Dr. Tutal, “Susuzluk, çok su içme ve sık idrara çıkma, kilo kaybı, tekrarlayan enfeksiyonlar, el ve ayaklarda uyuşma ve daha ciddi vakalarda koma, diyabetin başlıca belirtileridir. Şeker hastalığı ömür boyu süren kronik bir hastalıktır. Tedavi ile kan şekeri normal sınırlarına çekilebilir. Kan şekerinin normal sınırlarda olması kişiyi, şekerin olumsuz sonuçlarından korur. Şeker düşürücü ilaçlar zamanında ve düzenli kullanılmalıdır” diye konuştu.
“Kroner arter ve inme riskini 2-4 kat artırıyor”
Diyabetin koroner arter hastalığını ve inme riskini 2-4 kat arttırdığını da belirten Uzm. Dr. Tutal, “Diyabet zamanla kalp, damarlar, göz, böbrek ve sinirlerde yapısal değişikliklere yol açabilir. Kronik böbrek yetersizliğinin de en önemli sebeplerindendir” dedi.
“İş yerinde saatlerce hareketsiz kalmayın”
Fazla kiloların şeker hastalığına davetiye çıkardığını ifade eden Uzm. Dr. Tutal, “İş yerinde uzun saatler hareketsiz kalmayın. Özellikle ofis ortamında saatlerce oturarak çalışmak diyabet riskini artırır. Fiziksel açıdan aktif olmaya dikkat edin, düzenli şekilde haftanın en az 5 günü, en az 30 dakika yürüyüş yapmaya özen gösterin. Az yağlı, düşük kalorili, lifli gıdalar tercih edin. Meyve sebze, tam tahıllı besinleri sık tüketin” şeklinde konuştu.
“Diyabette tedavi yolları”
Diyabette tedavi yöntemlerinin, hastalığın türüne göre farklılık gösterebileceğini dile getiren Uzm. Dr. Tutal, şu bilgileri paylaştı:
“Tip 1 diyabette insülin tedavisi ile birlikte tıbbi beslenme tedavisi titizlikle uygulanmalıdır. Hastanın diyeti doktor tarafından önerilen insülin dozu ve planına göre diyetisyen tarafından planlanır. Besinlerin içerdiği karbonhidrat miktarına göre insülin dozunun ayarlanabildiği karbonhidrat sayımı uygulaması ile birlikte Tip 1 diyabetli bireylerin hayatı oldukça kolaylaştırılabilmektedir. Tip 2 diyabetli bireylerde ise tedavi beslenme düzeninin sağlanmasının yanı sıra genellikle hücrelerin insülin hormonuna duyarlılığını artırmaya veya doğrudan insülin hormonu salınımını artırmaya yönelik oral antidiyabetik ilaçların kullanılmasını içerir. Diyabet hastalığında dikkat edilmesi gerekenler ve önerilen tedavi ilkelerine uyulmadığı durumlarda kan şekerinin yüksek seviyelerde seyretmesi, başta nöropati (sinir harabiyeti), nefropati (böbreklerde hasar oluşumu) ve retinopati (göz retinasında hasar oluşumu) olmak üzere birçok sağlık sorununa yol açar. Bu yüzden eğer siz de diyabet hastalığına sahip bir bireyseniz, düzenli olarak kontrollerinizi yaptırmayı ihmal etmeyiniz.”
-
Kurbanlıklar görücüye çıkıyor
Kurban Bayramı’na yaklaşılırken Başiskele’de, vatandaşların kurban ibadetini ve bayramını huzurla geçirebilmesi için tüm imkanlarıyla çalışan Başiskele Belediyesi, bu yıl da kurbanlık hayvan satış yerindeki hazırlıkları erkenden tamamladı. Başiskele Belediyesi, şehirde kurbanlık satış yerlerinin düzensiz ve yerleşim alanlarının içerisinde olmaması, ulaşım ile nakliyenin daha rahat ve güvenli olabilmesi adına geçen yıllarda başlattığı uygulamayı bu yıl da sürdürdü.
Başiskele Belediyesi koordinesinde yürütülen çalışmalarla Doğantepe Mahallesi 16. Sokak üzerinde kurulan Kurbanlık Hayvan Satış Yeri kıyasıya pazarlıklara ev sahipliği yapacak. Anadolu’nun çeşitli illerinden kamyonlara yüklenen küçükbaş ve büyükbaş kurbanlıklar Başiskele Belediyesi Kurbanlık Hayvan Satış Yeri’nde görücüye çıkmaya başladılar.