Kategori: Türkiye

  • Kuzey Irak’tan acı haber 6 askerimiz şehit oldu

    Kuzey Irak’tan acı haber 6 askerimiz şehit oldu

    MSB tarafından yapılan açıklamada,

    “Irak’ın Kuzeyi’nde, 22 Aralık 2023 tarihinde bölücü terör örgütü mensupları tarafından yapılan saldırı ve akabinde sağlanan temasta yaralanan 4 kahraman silah arkadaşımızdan 3’ü tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur. Bölgede etkisiz hale getirilen terörist sayısı 7’ye yükselmiştir. Operasyonlar devam etmektedir” denildi. Kuzey Irak’ta devam eden operasyonlarda şehit sayısı 6’ya yükseldi.

  • Diyarbakır surlarında tuğla yaması

    Diyarbakır surlarında tuğla yaması

    UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan 5 bin yıllık Diyarbakır Surları, tüm ihtişamıyla varlığını sürdürüyor.

    1980 yılında, Mardinkapı kısmında çimento dükkanı olarak kullanılan yerde surun bir kısmına 1982 yılında tuğla eklentisi yapıldı.

    41 yıldır yamalanan tuğlalar, asırlık surlarda dikkat çekiyor.

    O dönemde çimento dükkanı olan Aziz Kanat (59), çocuklar düşmesin diye kendileri tuğlaları eklediklerini söyledi.

    “O zaman kimse kulak asmıyordu” diyen Kanat,

    “Orası da kapıydı madde bağımlıları oraya gelmesin diye elimizle kapattık. 1980’den beri buradayız, 1982’de elimizle burayı kapattık” dedi.

  • Kaşıntılı kızarıklar neyin belirtisi?

    Kaşıntılı kızarıklar neyin belirtisi?

    Dermatoloji (Cildiye) Uzmanı Dr. Hasan Alakbarov, soğuk alerjisi hakkında açıklamalarda bulundu. Uzm. Dr. Alakbarov, soğuk alerjisi veya diğer ismiyle soğuk ürtikerinin, soğuk havalarda ortaya çıkan alerjik bir reaksiyon olduğunu söyledi.

    “Soğuk suyla temas eden bölgelerde de ortaya çıkabilir”

    Belirtilerin kızarıklık, kaşıntı ve şişlik şeklinde kendini gösterebildiğini dile getiren Uzm. Dr. Alakbarov, “Şikâyetlerin derecesi hafif olabileceği gibi bazı durumlarda daha şiddetli seyir de görülebilmektedir. Hastalık soğuk havaların yanı sıra bazen de soğuk suyla temas eden bölgelerde de ortaya çıkabilir” diye konuştu.

    “Genetik yatkınlıktan kaynaklanabilir”

    Soğuk alerjisinin nasıl oluştuğuna değinen Uzm. Dr. Alakbarov, “Soğuk alerjisinin tam nedeni belli olmasa da hastalığın oluşumunda genetik yatkınlığın önemli rolünün olduğu düşünülmektedir. Soğuk alerjisi, her cinsiyette ve her yaş grubunda görülebilir” dedi.

    “Kaşıntılı kızarıklıklar görülebilir”

    Görülebilecek belirtilerden bahseden Uzm. Dr. Alakbarov, “Soğuk alerjisinin belirtileri soğukla temas eden deri bölgelerinde kaşıntılı kızarıklıklar gelişmesi ve şiddetli hastalıkta anjiyoödem denilen deri altında şişme, bazen de nefes darlığı gibi şikâyetlerdir. Ayrıca soğuk yüzeyle temas eden ellerde veya soğuk içecek içtikten sonra dudaklarda şişlik görülebilir. Hastalık nemli ve rüzgârlı havalarda alevlenebilir. Şiddetli reaksiyonlar tüm vücut yüzeyi soğuk suyla temas eden (soğuk suda yüzenlerde) daha sık görülür ve bilinç kaybı, boğulma gibi kötü sonuçlar doğurabilir. O yüzden soğuk ürtikeri tanısı alan hastaları bu konuda bilgilendirmek ve uyarmak önemlidir” şeklinde konuştu.

    “Soğuktan kaçınmak önemlidir”

    Soğuk alerjisini önlenmenin yollarına dikkat çeken Uzm. Dr. Alakbarov, “Hastalığın önlenmesi için alerjiye yatkın kişilerin soğuktan kaçınması en önemli konudur. Soğuk havalarda kalın, kapalı giysiler giymek, soğuk suda yüzmekten kaçınmak, çok soğuk içecekler tüketmemek gibi önlemler atakların sıklığını ve şiddetini azaltacaktır” dedi.

    “İlaç tedavisi yapılabilir”

    Tedavi yollarını anlatan Uzm. Dr. Alakbarov, “Tedavide genellikle antihistaminik ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçlara aynı zamanda soğuk yerlere seyahat öncesi vs. gibi durumlarda önlem amaçlı önceden başlanılabilir. Şiddetli reaksiyon gösteren, nefes darlığı, dudak ve gözkapağı gibi şişliği gibi anafilaksi belirtileri olan hastalara sürekli yanlarında taşımaları ve acil durumlarda kullanmaları için otoenjektör önerilmektedir” ifadelerini kullandı.

    “Uzman hekimden destek alınabilir”

    Uzm. Dr. Alakbarov, “Özetle, soğuk ürtikeri hastaların büyük çoğunluğunda hafif belirtilerle kendini gösterse de, bazı kişilerde çok şiddetli seyir gözlenebileceği için bu gibi şikâyetleri olan kişilerin dermatoloji veya alerji uzmanına başvurması önemlidir” dedi.

  • Uyuyamayan ayı kayalıklara tırmandı

    Uyuyamayan ayı kayalıklara tırmandı

    Erzincan’da hava sıcaklıklarının mevsim normalleri üzerinde seyretmesi ve beklenen karın yeterli kadar yüksek kesimlere de yağmaması nedeniyle ayılar kış uykusuna yatmadı.

    Hava sıcaklıklarının mevsim normalleri üzerinde seyretmesi ve beklenen kar yağışının gerçekleşmemesi hayvanları da etkiledi.

    Refahiye ilçesine bağlı Orçul bölgesinde bulunan köyde yaşayan ve teknolojiye ayak uydurup yanında taşıdığı dron ve ekipmanlarla çobanlık yapan, sosyal medyada “Çobanın Doğadaki Sesi” olarak yaban hayatını çeken Baki Kaya, bu sefer kayalıklara tırmanan boz ayıyı dron ile havadan görüntüledi.

  • Bal uzmanı uyardı

    Bal uzmanı uyardı

    Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi bünyesindeki Araştırma Laboratuvarları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde çam balı başta olmak üzere analiz için gelen ballar 12 ayrı işlemden geçirilerek içinde katkı maddesi bulunup bulunmadığı ve sahte olup olmadığı tespit ediliyor.

    Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Kıvrak, balın tadına bakarak sahte olup olmadığı konusunda karar vermenin zor olduğunu açıkladı. Doç. Dr. Kıvrak, herhangi bir yerden bal alacak vatandaşların mutlaka alacakları ürünün etiketine, üretici firmaya ve barkotunun olup olmadığına dikkat etmeleri gerektiğini açıkladı.

    “Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliğine göre tahlil yapılıyor”

    Doç. Dr. Kıvrak, “Burada biz her türlü balın analizini yapmaktayız. Burada Türk Gıda Kodeksi bal tebliğindeki C4 şeker, şeker profili, EMF, diastaz, prolin, elektriksel iletkenlik, fenolik maddeler gibi tüm parametreleri bakarak bal kalitesi ile ilgili analizleri yaparak müşterilere hizmet sağlıyoruz” dedi.
    Balın gerçek mi, sahte mi olduğu 12 ayrı parametre ile belirleniyor

    Bal ürününün analizinin zor olduğunu belirten Kıvrak, “Balda, balın sahte olup olmadığına, şeker beslemeli olup olmadığına, ya da tamamen el yapımı dediğimiz bal olup olmadığını bakıyoruz. Çünkü bal komplesk bir matris olduğu için, kompleks bileşenlerden oluştuğu için bunun analizi çok zor. 12 tane parametreye bakılarak balın sahteliği veya gerçekliği ile ilgili yorumlarda bulunabiliyoruz. Bunlardan ilk baktığımız C4 şeker analizi dediğimiz bu dışarıdan mısır şurubu gibi şeker ilavesi var mı yok mu bunu anlamak için kullandığımız bir analiz. Yine Prolin değeri, prolinbir aminoasit belli değerlerde olması gerekiyor. Balın tağşişli olup olmadığı konusunda bize bilgi veriyor. Diastaz dediğimiz enzim analizi yapıyoruz. Bu da balın tazeliği ile ilgili bilgi veriyor. Yine çam çiçek balları ayırmadan elektriksel iletkenlik dediğimiz bir analizimiz var. Burada da 0,8 mikrosimens/cm altı çiçek, üstü çam balı olarak değerlendiriyoruz” dedi.

    Tüketicilere tavsiye

    Dışarıdan bal alacak vatandaşları uyaran MSKÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Kıvrak, “Maalesef balı tadına bakarak bir yorumda bulunmak mümkün değil. Mutlaka uzman kişiler tarafından analizlerin yapılmış olması ve sertifikalarının olması gerekiyor. Tüketicilere tavsiyemiz dışarıdan bal alacakları zaman mutlaka etiketinin olup olmadığı, üretici firmanın gerçek bir firma olup olmadığı, karebarkotu varsa analizlerinin yapılıp yapılamadığını kontrol etmeleri gerekmektedir” dedi.

  • Gıda katkı maddelerine dikkat

    Gıda katkı maddelerine dikkat

    Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Biyokimya Kliniği ile Türk Biyokimya Derneği İstanbul Şubesi’nin ortaklaşa düzenlediği 2’nci “Beslenme ve Metabolizma Sempozyumu” çerçevesinde birçok uzman ve sağlıkçı bir araya geldi. Şehir hastanesinde gerçekleşen sempozyumda beslenme ve inflamasyon ilişkisi, gıda katkı maddeleri ve kanser ilişkisi, bağırsak mikrobiyotası, uzun yaşama dair metabolik süreçler gibi birçok konu masaya yatırıldı.

    “Öğünlerin arası tamamen boş kalacak şekilde beslenmek lazım”

    Beslenmede öğünlerin arasının boş bırakılması gerektiğini söyleyen Biyokimya Uzmanı Prof. Dr. Fatih Gültekin, “Sempozyumu hem biyokimyacı hem beslenme ve diyetisyen arkadaşlarımız birlikte bu etkinliği gerçekleştirdik. Çok güzel bir etkileşim oldu. Metabolizmanın düzgün çalışması için beslenme düzenimizin düzgün olması gerekiyor. Onun için de her ne kadar yediğimiz gıdalar çok sağlıklı bile olsa özellikle belirtiyorum; sağlıklı gıdalar diye sürekli gıda, besin yemek durumunda olmamamız gerekiyor. Mutlaka öğünler şeklinde beslenmemiz gerekiyor. Günde 1,2,3 öğün yiyebilirsiniz hatta bir de ara öğün yapabilirsiniz ancak aralarının tamamen boş kalması gerekiyor. Yani arada içeceğiniz bir şekerli çay, alacağınız bir çikolata sizin metabolizmanızı tekrar yeniden başlatarak bir karmaşaya sebep olur. Öğünlerin arası tamamen boş kalacak şekilde beslenmek lazım. Gıda katkı maddelerinin bir kısmı kanser riskini artıyor. İşlenmiş et ürünlerinde yani salam, sucuk, sosis, pastırma gibi ürünlerde kullanılan nitrikler, nitratlar kanser riskini artırıyor. Bizim önerimiz; eti, et ürünü olarak değil de et olarak tüketmek daha sağlıklıdır. Mesela meyveli gazoz; içerisinde meyveden gelen doğal C vitamini var veya dışarıdan eklenmiş olabilir. İçeceklerin içinde koruyucu olarak sodyum benzoatın ve C vitaminin olma ihtimali olan gıdaların, besinlerin depolanma şartları önemli. O yüzden açıkta duran, ısı ve ışıya maruz kalan yerlerden tüketicilerin bu ürünleri almamalarını öneriyoruz” dedi.

    “Birçok sağlık riski oluşturacağını düşünüyorum”

    Toplumdaki paketli gıda tüketim alışkanlığının sağlık için değiştirilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Gültekin sözlerini şöyle sürdürdü: “Marketlere gidildiği zaman sepetlerinde yığınla hazır, paketli gıda alınıyor. Bunların çoğu abur cubur eskiden çocuklara hediye olsun diye bir çikolata alınırdı. Gidip özel alınan şeylerdi, şimdi evlerde bu tip gıdaların olduğu raflar, çekmeceler, dolabın bir kısmı bunlara ayrılmış. Bunlar normal beslenme gıdası gibi tüketiliyor ama öyle değil. Hazır gıdalar, abur cuburlar beslenme gıdası olarak değerlendirilmemeli, nadiren zor durumda kullanacağımız besinler olarak değerlendirilmeli. Toplumuzda hazır gıdaya doğru çok yoğun bir akış olduğunu, bunun içerisindeki gıda maddelerine sürekli maruziyetten dolayı birçok sağlık riski oluşturacağını düşünüyorum. Gıda katkı maddelerinin bir kısmı alerjiyi tetikliyor, bir kısmı migreni tetikliyor. Bir kısmı kanseri artırabiliyor, bir kısmı bağırsak şikayetlerini artırabiliyor. Bunların da çok olması bir şekilde farkında olmadan bu hastalıkların yayılmasına vesile oluyor”

    “Hiçbir izahatı yok ama sosyal medyada yüz binlerce insan takip ediyor”

    Beslenme gibi konularda önerileri uzman isimlerin yapması gerektiğini ve sosyal medya gibi mecralardan ehil olmayan kişiler tarafından yapılan yorumların olumsuz sonuçlara yol açabileceğine dikkat çeken Türk Biyokimya Derneği İstanbul Şubesi Başkanı, Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Biyokimya Bölümü’nden Doç. Dr. Cihan Coşkun, önemli uyarılarda bulundu.

    Doç. Dr. Coşkun, “Beslenme ve metabolizma konusu çok geniş yelpazeli bir konu. Multidisipliner bir yaklaşım, birbiriyle entegre çalışılmasını gerektiren bir konu. Bu konulara bilimsel ve akademik yaklaşma amacıyla da biz yola çıktık umarım bundan sonra da devam ederiz. Gerçekten çok saygın, bu konuda çalışmaları olan hocalarımız ve kuruluşlar olduğu gibi bir bu kadar da maalesef sosyal medyada, basında bu tarz yayınları, kişileri görebiliyoruz. Bunu engellemek zor ama en azından bilimsel toplantılar, çalışmalarla sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Çok farklı bilgiler var, toplumdaki insanların da bu anlamda kafası karışıyor. Pek çok bitki, gıda ismi geçebiliyor, mesela; bir bitkiyi yediğiniz zaman karaciğerdeki zehrin atılacağına dair bilgiler, karaciğerdeki zehir ne bir kere, bu nasıl temizleniyor, bunların mekanizması nedir, bunların hiçbir izahatı yok ama baktığınız zaman sosyal medyaya binlerce, yüz binlerce insanın bunu takip ettiğini görebiliyorsunuz. Takviyeler var, takviyelerin kullanımı çok aslında ucu açık bir konu. Antioksidanları da fazla aldığınız zaman bu sefer vücuda zararlı etkileri ortaya çıkabiliyor. Yapılan çalışmalar bunları gösteriyor, daha çok bilimsel çalışmaları takip etmek gerekiyor” dedi.

  • Şifa kaynağı muşmula

    Şifa kaynağı muşmula

    Özellikle kış aylarında tüketilen ve bir çok faydası olduğu bilinen muşmula meyvesi Alaşehir’deki semt pazarlarında yerini aldı. Kasım ayı sonlarında hasat edilen muşmula meyvesi yumuşaması için depolarda bekletilmesinin ardından satışa hazır hale getiriliyor.

    Uzun kış gecelerinin vazgeçilmez meyveleri arasında yer alan muşmula meyvesini satarak geçimini sağlayan Mehmet Candan, “Mahallemiz kırsal ve yüksek rakımlı bir alan. Sabah pazara getirdiğim yaklaşık 50 kilo muşmula, kısa sürede bitti. Dalından toplayıp, yumuşaması için depolara koyduğumuz muşmulalar, yaklaşık 15-20 günde olgunlaşıyor. Olgunlaşanları seçip pazara getiriyoruz. Bu meyveyi bilenler hemen alıyor, bilmeyen de çok, ama tadını alan her hafta soruyor. Ocak ayı ortalarına kadar satışlar olur. Kilosu 20-25 TL arasında değişiyor. Atalarımız bize ‘Bin derde bin deva bir meyve’ derlerdi. Öğrendiklerimize göre, muşmula serinletici özelliğinden dolayı vücuda ferahlık veriyor. Zararlı toksinleri yok eder. Muşmula ağacının yaprağı çay olarak tüketildiğinde, bağışıklık sistemini güçlendirir, karaciğere fayda verir. Vücudun gücünü artırır. Sakinleştirici özelliği vardır. Cilt kanserini önler. Mide bulantısını önler. Hamile kadınlarda düşük yapma riskini azaltır. Ağrı kesici özelliği vardır. Ayrıca zayıflamak isteyenler, muşmula çayı içmelidir” dedi.

  • Türkiye sağlık turizminde 3. sırada

    Türkiye sağlık turizminde 3. sırada

    Cumhuriyetin 100. yılı ve Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nin kuruluşunun 50. yılı çerçevesinde üniversitenin 4 Eylül Kültür Merkezi’nde “Sivas Sağlık Turizmi Zirvesi” düzenlendi. Programa Sivas Valisi Yılmaz Şimşek, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Alim Yıldız, bazı il protokol üyeleri, sağlık çalışanları ve çok sayıda öğrenci katıldı. Program saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı.

    “Dünya genelinde 20 milyondan fazla insan, sağlık turizmi kapsamında seyahat etmiştir”

    Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dekanı Hatice Tel Aydın, sağlık turizminde Türkiye’nin 3’üncü sırada olduğunu belirterek, ”Sağlık yaşam turizmini hem de medikal turizmi içeren sağlık turizminin özünü sağlık kavramı oluşturmaktadır. İnsanların sağlıklarına daha fazla önem göstermeleri, farkındalığın artması, sağlık hizmetlerinde ki gelişmeler, bu hizmetlere ulaşımın mümkün olması sağlık turizminin gelişmesini sağlayan ana faktörler olmuştur. Sağlık turizmi hızla gelişmektedir. Dünya genelinde 20 milyondan fazla insan, sağlık turizmi kapsamında seyahat etmiştir. En çok seyahat edilen ülkeler arasında Türkiye 3’üncü sırada yer almaktadır. Sağlık turizminde sunulan hizmetler kişilerin fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlığına, kendi sağlık kapasitesini artırmak ve daha iyi bir işlevsellik düzeyine ulaşmalarına katkı vermektedir. Bugün akademisyenlerin, bürokratların, alanında uzman kişilerin bir araya geldiği programın sağlık turizmine katkı sağlayacağını düşünüyorum” dedi.

    “Dünyada ve Türkiye’de özellikle önemli bir ivme kazanan sağlık turizmi katma değeri yüksek sektör haline gelmiştir”

    Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Alim Yıldız ise sağlık turizminin katma değeri yüksek sektör haline geldiğini belirterek, ” Dünyada ve Türkiye’de özellikle önemli bir ivme kazanan sağlık turizmi katma değeri yüksek sektör haline gelmiştir. Medikal turizmin de içinde bulunduğu sağlık turizmi, uluslararası seyahatin yanı sıra sağlık sektöründe de önde gelen konular arasındadır. Ülkemizin sunduğu sağlık hizmetleri, modern hastanelerin olması, alanında uzman hekimlerin olması, yüksek standartlarda turizm tesislerinin olması ve coğrafi konumu ile sağlık turizminde önemli bir potansiyel oluşturmaktadır” dedi.

    Sivas Valisi Yılmaz Şimşek ise konuşmasında zirveye katkı sağlayanlara teşekkür ederek,” İlimizin sağlık turizmine büyük katkı sağlayacağını düşündüğüm konuşmasında zirveye katkı sağlayanlara teşekkür ederek bu zirveye katkılarından dolayı akademisyenlerimize, araştırmacılarımız ve bilim insanlarımıza ve üniversitemize de teşekkür ediyorum” diye konuştu.

    Konuşmaların ardından davetlilere teşekkür belgesi verildi.

  • Okuma yazma öğreniyorlar

    Okuma yazma öğreniyorlar

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan tarafından geçmiş yıllarda başlatılan “Okumaz Yazma Seferberliği” Bingöl’de Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü koordinesinde devam ediyor. Bu çerçevede çeşitli kurslar açan kurum, özellikle köylerde okuma yazma öğrenmek isteyen kadınlara sürekli olarak bu kursları açıyor.

    Merkezde, mahallerde ve köylerde okuma yazma kursları açıldığını belirten Halk Eğitimi Merkezi Müdürü Ömer Şahin, özellikle zamanında okula gitme imkanı bulmamış kadınlar kurslara ilgi gösterdiğini aktardı.

    Şahin, ”Kurumumuzda ve köylerimizde Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan’ın 2018’de başlatmış olduğu okuma yazma seferberliği sonucunda biz kurslarımızı hem merkezimizde hem mahallelerimizde hem de köylerimizde açıyoruz. Özellikle kırsalda zamanında okula gidememiş, okuma yazma imkanını bulamamış annelerimize yönelik kurslarımız ihtiyaç hissedilen alanda. Bu kurslara kırsalda daha çok ihtiyaç duyuluyor. Vatandaşımızın bize ihtiyaç duyduğu her yerde kurslarımızı açıyoruz. Köylerimizde okullarımızın açık olup olmamasına bakmaksızın usta öğreticimizle, öğretmenlerimizle vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu her köyde okuma yazma kurslarını açıyoruz” şeklinde konuştu.

  • Kaygan yolda duramayan minibüs greydere çarptı

    Kaygan yolda duramayan minibüs greydere çarptı

    Edinilen bilgilere kaza, akşam saatlerinde ilçenin İpekyolu Caddesi üzerinde meydana geldi. Sürücüsünün ismi öğrenilemeyen minibüs, kar yağışından dolayı kayganlaşan yolda duramayınca kar temizleme çalışması yapan greydere çarptı. Meydana gelen trafik kazasında kimse yaralanmazken, minibüste maddi hasar meydana geldi.

    Öte yandan yetkililer, yoğun kar ve sisten dolayı yollarda olan sürücüleri buzlanma ve hız seviyelerine dikkat edilmesi konusunda uyardı.