Kategori: Türkiye

  • Yemekte ‘salyangoz’ iddiasına soruşturma

    Yemekte ‘salyangoz’ iddiasına soruşturma

    Amasya Sabuncuoğlu Şerefeddin Eğitim ve Araştırma Hastanesinde dün akşam personel ve hastalar içinde fasulye yemeği de bulunan menüden yedi. Çalışanlardan birisi yemeğin piştiği kazandan salyangoz çıktığını iddia ederek fotoğrafını çekip Türk Sağlık-Sen Amasya Şubesi yöneticilerine bildirdi. Yemeğin fotoğrafı sendikanın sosyal medya hesabından paylaşıldı.

    “Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya benziyor”

    Tepki gösterdiği konuyla ilgili araştırma yapılmasını isteyen Türk Sağlık-Sen Şube Başkanı Şemsettin Dümen, “Bu Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya benziyor. İdareciler daha önce de hiçbir önlem almamışlardır. Bu son noktadır” dedi.

    Bin 800’ü personel olmak üzere yaklaşık 2 bin 500 kişinin hastane yemekhanesinde çalışanlar tarafından günlük yapılan yemeklerden yediğini anlatan Şemsettin Dümen, “Önlem alınmazsa konuyu sağlık çalışanları olarak yargıya taşıyacağız. Bu durum sadece çalışanların değil bütün Amasya’nın sağlığını etkiliyor. Aynı yemekten hastalarımız da, refakatçiler de yiyor” diye konuştu.

    Amasya İl Sağlık Müdürü Dr. Dursun Koç ise yaptığı yazılı açıklamada, “Gerekli soruşturma yapılıp sonucunda kusuru ve ihmali olanlara gerekli cezai işlemler yapılacaktır. Adli ve idari tüm soruşturmalar yapılacak ve gerekli önlemler alınacaktır” ifadelerini kullandı.

  • Dengeli bağırsak florasının önemi

    Dengeli bağırsak florasının önemi

    Bağırsak mikrobiyatasının bozulması, bağışıklık sisteminin olumsuz etkilenmesiyle beraber pek çok hastalığa davetiye çıkarabiliyor. Dr. Öğretim Üyesi Erdem Tezcan, güçlü ve dengeli bir bağışıklık için sağlıklı ve dengeli bağırsak mikrobiyatasına sahip olunması gerektiğini söyledi.

    Dr. Öğretim Üyesi Erdem Tezcan, “Dengeli bir bağırsak florası hem tüm vücudumuza ilaveten bağışıklık sisteminin ihtiyaç duyduğu bileşikleri sağlamakta hem de bağışıklık sistemine çeşitli antijenleri sunarak bağışıklık sistemini eğitmektedir. Bu nedenle, Covid-19 dahil birçok mikrobiyal hastalığın önlenmesinde de bağırsak mikrobiyotası çok önemli bir role sahiptir” dedi.

    Bağırsak terapisi beslenme sistemi nedir

    Dr. Öğretim Üyesi Erdem Tezcan Tezcan, “Bağırsaklardaki zararlı mikroorganizmaları uzaklaştırıp faydalıları artıran prebiyotik gıdaları kullanırken bağırsaklarımıza olumsuz etkileri olan alerjen gıdaları diyetimizden çıkartma şeklindeki beslenme disiplinine bütün olarak bağırsak terapisi beslenme sistemi diyoruz. Genel olarak kızartmalardaki yanıklar alerjen etkiye sahiptir. Ayrıca, birçok kişi çok farkında olmadan gluten ve kazein alerjisine sahip olabiliyor” dedi.

    Bozuk bağırsak florası pek çok hastalığın nedeni olabilir

    Bağırsak florasının bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde çok önemli bir rolü olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Erdem Tezcan, dengesi bozulmuş bağırsak florasından kaçan toksinlerin sedef ve egzamadan romatizmaya, astımdan KOAH’a, MS’den geç başlangıçlı otizme kadar birçok hastalığa ya doğrudan sebep olduğunu veya bu hastalıkları şiddetlendirdiğini söyledi.

    Dengeli bağırsak florası, bağışıklık sistemini güçlü tutuyor

    Dr. Öğretim Üyesi Erdem Tezcan, “Özellikle normal doğumdan sonra bebeğin cildinden bağırsaklarına sağlıklı mikroorganizmalar geçiyor. Ayrıca, anne sütünün faydalı mikroorganizmaları arttırırken zararlı mikroorganizmaları baskılayıcı bir rolü var. Bu nedenle, özellikle bebeklikten itibaren bağırsaklarımızda faydalı mikroorganizmaların lehine bir ortam oluşmaktadır. Bu ortam sayesinde doğuştan itibaren bağırsaklarımızda birçok çeşit mikroorganizma bulunmakta ve vücudumuzun üretemediği ama ihtiyaç duyduğu birçok molekül bu faydalı mikroorganizmalar tarafından üretilmektedir. Dengeli bir bağırsak florası hem tüm vücudumuza ilaveten bağışıklık sisteminin ihtiyaç duyduğu bileşikleri sağlamakta hem de bağışıklık sistemine çeşitli antijenleri sunarak bağışıklık sistemini eğitmektedir. Bu nedenle, literatürde birçok hastalık ile bağırsak mikrobiyotası karşılaştırılmıştır (Örneğin, akciğerlerdeki zatürre ve Covid-19). Bu nedenle, Covid-19 dahil birçok mikrobiyal hastalığın önlenmesinde de bağırsak mikrobiyotası çok önemli bir role sahiptir” dedi.

    Beslenme sistemindeki bazı yanlışlar bağırsak dengesini bozuyor

    Dr. Öğretim Üyesi Erdem Tezcan, anne sütü kesildikten sonra bazı ilaçlar ve beslenme sistemindeki bazı yanlışlar nedeniyle bağırsak dengesinin bozulup bağırsaklarda zararlı mikroorganizmalar üreyebildiğini, bu zararlı mikroorganizmaların ürettiği toksinlerin ise kana geçip sonra da çeşitli doku ve organlarda birikmesinden dolayı bağışıklık sistemimizin kendi dokularımıza saldırmasına neden olduğunu söyledi.

    Dr. Öğretim Üyesi Erdem Tezcan, “Dengesi bozulmuş bağırsak florasına sahip kişilerin bağışıklık sistemi mikroplara ve kanser hücrelerine ilaveten bu toksinlerle de baş etmek zorunda kalıyor. Bu yüzden, bu kişilerin bağışıklık sistemi sağlıklı bağırsak florası olan kişilere göre daha zayıf kalıyor” dedi.

    Bağırsak sağlığının bozulması hastalıklara davetiye çıkarıyor

    Son yıllarda yapılan birçok uluslararası yayında bağırsak sağlığının bozulduğu durumda vücudumuzda birçok hastalığın ortaya çıkabildiğini kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Erdem Tezcan, “Eğer zararlı mikroorganizmalar fazla sayıda olursa onlardan salınan toksinler kanımıza geçer ve çeşitli doku ve organlarda birikir. Bu birikme noktalarında bağışıklık sistemine saldırarak birçok hastalığa neden olabilir. Örneğin beyinde biriken toksinler otizm ve MS gibi hastalıklara neden olurken; cildimize birikenler sedef, egzama ve vitiligoya neden olur. Eklemlerde birikenler romatizmaya, damarlarda birikenler de damar tıkanıklığına neden olur. Bizim önerdiğimiz bağırsak terapisi sisteminde kişilerin inflamasyondan uzak tutacak bir beslenme sistemi tavsiye ediyoruz ve bağırsaklardaki zararlı mikroorganizmalardan uzaklaştıracak prebiyotik öneriyoruz. Böylece tüm sorunları kökünden kesip vücudumuzun kendi kendini onarabilmesine imkân sağlıyoruz” dedi.

    Bağırsak terapisi ile bağışıklık güçlendirilebilir

    Bağırsaklardan kaçan toksinlerin, bağışıklık sisteminin dengesini bozup onu meşgul ederek asli görevlerinden alıkoyduğunu kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Erdem Tezcan, “Bu yüzden bağırsak terapisi beslenme sistemimizde bağırsaklarımızdaki zararlı mikroorganizmaları uzaklaştırarak dengeli bir bağışıklık elde edilmesi mümkün olabilmektedir. Bağırsak terapisi beslenme sistemi bağırsaklardaki zararlı bakterileri uzaklaştırıp faydalıları artırmaya yönelik prebiyotik takviyeler içermektedir. Aynı zamanda bağışıklık sisteminin tepki verdiği alerjen gıdaları uzak tutmayı içerir” dedi.

  • Milli Savunma Bakanı Güler’den Eurofighter açıklaması

    Milli Savunma Bakanı Güler’den Eurofighter açıklaması

    Bakan Güler, medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle yıllık değerlendirme toplantısında bir araya geldi, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.

    Bakanlık olarak çok yönlü yoğun faaliyetlerin yanı sıra 91 ülkeyle ikili ve çoklu yüz yüze ve telefonla 154 görüşme gerçekleştirdiklerini belirten Güler, kardeş, dost ve müttefik ülkelerle askeri işbirliğini geliştirmek için askeri çerçeve anlaşmaları, askeri eğitim işbirliği ve askeri yardım anlaşmaları imzaladıklarını ifade etti.

    Bu bağlamda, kardeş, dost ve müttefik 88 ülke ile Askeri Çerçeve Anlaşması, 63 ülke ile Askeri Eğitim İşbirliği Anlaşması imzalandığını aktaran Güler, “Ayrıca 47 ülke ile Askeri Çerçeve Anlaşması ve 13 ülke ile de Askeri Eğitim İşbirliği Anlaşması imzalanmasına yönelik müzakere süreci devam etmektedir. Askeri Yardım anlaşmaları kapsamında ise bugüne kadar 20 ülke ile Askeri Mali İşbirliği Anlaşması ve 30 ülke ile Nakdi Yardım Uygulama Protokolü imzalanmıştır.” bilgisini verdi.
    FETÖ ile mücadeleye de değinen Bakan Güler, elde edilen bilgi ve belgeler doğrultusunda FETÖ ile mücadelenin, büyük bir hassasiyetle devam ettiğini belirterek, “Hain örgütle mücadelemiz, iltisaklı tek bir personel kalmayıncaya dek tavizsiz bir şekilde ve kararlılıkla devam edecektir.” ifadelerini kullandı.

    Milli Savunma Üniversitesinde İngilizce eğitim

    Silahlı Kuvvetlerin üstün niteliklerinin artarak devam etmesi için Milli Savunma Üniversitesinin eğitim faaliyetlerini titizlikle sürdürdüğüne dikkati çeken Güler, “Halihazırda Milli Savunma Üniversitesi Müşterek Harp Enstitüsünde eğitim öğretim, tüm öğrenciler için dost ve müttefik ülkeler dahil Türkçe olarak verilmektedir. Ancak, gelen yoğun talepler üzerine Türkçeye ilave olarak anılan eğitimin İngilizce olarak da ayrı bir seminer halinde verilmesi için çalışmalarımızı başlatmış bulunuyoruz.” diye konuştu.

    Güler, söz konusu seminer derslerinin 2024 yılı başından itibaren verilmeye başlanacağını belirtti.

    Askeralma faaliyetlerinin, 2019’da yürürlüğe konulan kanun çerçevesinde sürdürüldüğünü aktaran Güler, “Söz konusu kanun hükümlerinin yürürlüğe girmesinden bugüne kadar 2 milyon 817 bin 600 kişi askerlik yaparken, 641 bin 544 kişi de bedelli askerlik uygulamasından istifade etmiştir.” bilgisini paylaştı.

    Savunma sanayi

    Bakan Güler, içinde bulunulan hassas dönemde yerli ve milli savunma sanayinin öneminin her geçen gün daha da arttığına vurgu yaparak, “Sayın Cumhurbaşkanı’mızın desteği ve teşvikiyle yerlilik ve millilik oranı yüzde 80’lere ulaşan savunma sanayi ürünlerimizin de katkısıyla kahraman ordumuz kara, deniz, hava ve siber harekat alanlarında sürekli güçlenmektedir.” dedi.

    Devam eden modernizasyon projeleri kapsamında 2023 yılı içinde çeşitli cins ve miktarda önemli harp silah, araç ve gereçlerinin envantere alındığını belirten Güler, bu kapsamda, askeri fabrikalarda, yerli ve milli kaynaklarla modernizasyon, bakım ve onarım faaliyetlerinin başarıyla yürütüldüğünü söyledi.

    Bakan Güler, tersanelerde, yerli savaş gemilerinin ve milli denizaltıların tasarlanıp inşa edildiğine işaret ederek, “Su üstü ve su altı platformların bakım ve onarımları gerçekleştirilmektedir. Bakanlığımıza bağlı ASFAT, başta MİLGEM ve Mekanik Mayın Temizleme Teçhizatı olmak üzere savunma sanayi alanında kritik projeleri başarıyla yürütmektedir.” diye konuştu.

    Güler, Makine ve Kimya Endüstrisi AŞ’nin de sahip olduğu köklü tecrübeyle milli proje ve yatırımlara öncelik verdiğini vurguladı.
    Türkiye’nin ürettiği, tasarladığı ve ihraç ettiği yerli ve milli savunma sanayi ürünleri ve bu alanda sahip olduğu imkan ve kabiliyetleriyle dünyada adından her geçen gün daha fazla söz ettirdiğini aktaran Güler, şunları kaydetti:

    “Milli muharip uçağımız KAAN’dan HÜRJET’e, insansız savaş uçağımız KIZILELMA’dan ANKA-3 ve ATAK-2’ye, dünyanın ilk SİHA gemisi TCG Anadolu’dan TCG İstanbul’a, İMECE uydumuzdan Yeni Altay Tankı ve Fırtına Obüsü’ne birçok kritik projemizin hayata geçirilmesi uluslararası pazarda önemli bir aktör haline gelen Türkiye’nin gücünü simgelemektedir.”

    Savunma sanayi güvenliği

    Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığında, HİSAR ve SİPER Ürün-1’in seri üretim sözleşmelerinin imzalandığını hatırlatan Güler, “Özgün tasarım ve ileri teknoloji yetenekleriyle göz kamaştıran yerli ve milli savunma sanayimizde ulaştığımız seviye, ülkemizin ve asil milletimizin gurur kaynağı olmaktadır.” değerlendirmesini yaptı.
    Bakan Güler, savunma sanayi firmalarınca üretilen yerli ve milli ürünlerin güvenliği konusuna da değinerek, şunları dile getirdi:
    “Milli yetenek, değer ve gururlar övgüyle karşılanıp takdir edilirken, diğer yandan yürütülen çalışmaların ve proje teknik bilgilerinin kamuoyuyla kontrolsüz şekilde paylaşılması; sahip olunan yeteneklerin bilinmesine, ürünlerin işlevselliğini önlemeye yönelik karşı tedbir alınmasına, yeteneklerin zafiyete uğraması ve bilgi üstünlüğünün kaybedilmesine neden olabilmektedir. Bu konuda üretici, kullanıcı, basın, kısacası tüm taraflar her anlamda büyük hassasiyet göstermeli ve duyarlılık sergilemelidir.”

    F-16 tedariki ve modernizasyonu ile Eurofighter alımı

    Bakan Güler, Hava Kuvvetlerinin gücünü artırmaya yönelik faaliyetlere ilişkin, şunları aktardı:

    “ABD’den 40 adet F-16 Blok 70 Viper alımı ile 79 adet modernizasyon kiti talep ettiğimiz süreci takip ediyoruz. ABD ile teknik toplantılar tamamlandı. Ancak bir an evvel olumlu ve somut adımlar atılarak sürecin başlatılmasını beklediğimizi de muhataplarımıza iletiyoruz. Bu konuyla ilgili dün Sayın Cumhurbaşkanı’mız, ABD Başkanı Biden ile bir telefon görüşmesi yaptılar. Başkan Biden da ‘Bunu en kısa ürede kongreye iletme hazırlıklarını yaptım.’ diyerek ifade etmiş.”
    Tedarik sürecinde en önemli hususun müttefiklerin birbirine yaptırım uygulamaması olduğuna dikkati çeken Güler, “Müttefiklerin, Türkiye’nin küresel ve bölgesel fonksiyonunu iyi anlaması, ona göre bu gibi tahdit uygulamalarından derhal vazgeçmesi gerektiğini her zaman ifade ediyoruz. Güçlü Türkiye’nin, güçlü Türk Silahlı Kuvvetlerinin, güçlü NATO ve güçlü ittifak demek olduğunu hatta güçlü terörle mücadele olduğunu vurguluyoruz.” şeklinde konuştu.

    Güler, F-16 tedarik ve modernizasyonuna ilişkin süreç devam ederken, üzerinde durdukları ve en iyi alternatif olarak gördükleri tek uçağın Eurofighter Typhoon olduğunu söyledi.

    İlk aşamada 20, daha sonra da 20 olmak üzere en üst versiyon 40 Eurofighter Typhoon uçağı alma planları olduğunu belirten Güler, şöyle devam etti:

    “İngiltere’nin bu konudaki desteği ve yaklaşımı diğer müttefiklere örnek olması açısından önemlidir. İspanya da benzer desteği bize vermektedir. Almanya’nın itirazları konusunda; müttefiklik ruhu esaslarında, ortak güvenlik perspektifine uygun seçenek ve kararların alınması doğru bir yaklaşım olacaktır. Tüm bunların ötesinde asıl hedefimiz, muharip eğitim uçağımız HÜRJET ve 5’inci nesil milli muharip uçağımız KAAN’dır. KAAN’ın, ilk uçuşunun 27 Aralık’ta gerçekleştirilmesi, yerli motorun 2028’de hazır olması ve en geç 2032’de envantere alınması planlanmaktadır.”

    Güler, önceliklerinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde hayata geçirilen milli teknoloji hamlesi doğrultusunda, teknolojisiyle tecrübesiyle mühendislik altyapısı ve proje yönetim sistematiğiyle dünyada büyük yankı uyandıran savunma sanayisini daha da ileriye taşımak olduğunu ifade etti.

    Doğal afetlerle mücadele

    Bakanlığın, 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin ilk anından itibaren tüm imkanlarıyla arama kurtarma, ulaştırma, güvenlik, barınma ve iaşe desteğiyle yaraların sarılması için seferber olduğunu belirten Güler, başta deprem bölgelerinde hayatın normalleştirilmesi olmak üzere ilgili bakanlık ve kurumlarla tam bir koordinasyon içinde çalışmalarını sürdürdüklerini kaydetti.

    Güler, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından oluşturulan rezerv güç ile yangın söndürme çalışmalarına sağlanan desteğin de aralıksız sürdürüldüğünü belirterek, şunları anlattı:

    “Bu çerçevede, Silahlı Kuvvetlerimize ait helikopter ve uçaklarımız tarafından yıl içerisinde 1369 sorti yapılarak yangınla mücadele çalışmalarına katkı sağladık. Ülkemizde meydana gelen afetlerin yanı sıra, Libya ve Afganistan’da meydana gelen afetler sonrasında AFAD’ın arama kurtarma ekipleri, sağlık ekipleri ve yardım malzemeleri askeri gemi ve kargo uçaklarımızla bölgeye sevk edilmiştir. Ayrıca, Gazze için ülkemiz tarafından gönderilen insani yardımlar da Mısır’a ulaştırılmıştır.”

    “Askerliğim” ve MSB mobil uygulaması

    Milli Savunma Bakanı Güler, faaliyetlerinin yanı sıra askeralma süreçlerinin daha rahat bir şekilde yürütülebilmesi için oluşturulan “Askerliğim” uygulamasının, mart ayında e-Devlet üzerinden erişime sunulduğunu hatırlattı.

    Bakanlığın resmi internet sayfasında yer alan içeriklerin yanı sıra kullanıcıların anlık bildirimler ve duyurulara hızlı erişim sağlayabileceği, “Milli Savunma Bakanlığı Mobil Uygulaması”na da değinen Güler, uygulamanın kasım ayında mobil cihazlar üzerinden kullanıma sunulduğunu aktardı.

    “Türkiye ile birlikte olanlar kazanacak”
    Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, gerginlik ve çatışmaların savaşa evrildiği bu dönemde Türkiye’nin huzur, güven ve istikrarın merkezinde olarak, müzakere masalarının mimarı ve vazgeçilmez bir üyesi olduğunu vurguladı.

    Artık, Türkiye’yi içermeyen hiçbir değerlendirmenin kıymetiharbiyesinin bulunmadığını ve gelecek dönemde Türkiye ile olanların kazanacağını belirten Güler, şunları kaydetti:

    “Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri, Cumhuriyet’imizin ikinci asrında ve Türkiye Yüzyılı hedeflerimiz doğrultusunda, bekamıza yönelen her türlü tehdit ve tehlikeyi bertaraf etmeye, ülkemizin savunma ve güvenliği için var gücüyle çalışmaya dün ve bugün olduğu gibi bundan sonra da devam edecektir.”

  • Bahçeli’den yerel seçim mesajı

    Bahçeli’den yerel seçim mesajı

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti genel merkezinde düzenlenen İl Başkanları Toplantısı öncesinde yaptığı konuşmada, il teşkilatlarının MHP’nin omurgası olduğunu söyledi.

    “Bizim omurgamız saat gibi çalışmaktadır.” diyen Bahçeli, “Allah’a çok şükür teşkilatlarımız çelik gibidir, birlik, beraberlik ve ülküdaşlık hukukuyla perçinlidir.” ifadelerini kullandı.

    Bir ara ışığı söndü zannedilen MHP’nin, bugün elinde dev bir meşaleyle ayakta olduğunu söyleyen Bahçeli, “Turp gibi makam, marul gibi koltuk pazarlayanların, protokollere bağladıkları bakanlıkları ulufe gibi dağıtanların nasıl bir musibet oldukları netleşti mi? Gerçek yüzleri ortaya çıktı mı? Estirdikleri fırtınada yollarını kaybettiler mi? Karanlık ilişkileri deşifre oldu mu? Bunların hepsi oldu, daha neler neler olacak, bekleyip inşallah göreceğiz.” diye konuştu.

    İnsan eksilterek siyaset yapılamayacağını vurgulayan Bahçeli, insan inciterek ancak irtifa ve itibar kaybedileceğini ifade etti.

    Sırf kaybetmemek uğruna yanlışlara da göz yumamayacaklarını dile getiren Bahçeli, “Hiç kimsenin, hiçbirimizin davanın önünde veya üstünde olmadığını idrak mecburiyetindeyiz. Biz ayakları meçhule basan, başı da müpheme bakan devre mülk tarzında bir siyaset anlayışını elimizin tersiyle itiyoruz. Artık gün doğmuş, tan yeri aydınlanmıştır. Türk milleti sadırdan satıra, sedeften sefere, seferden zafere, zaferden cihanşümul bir kudrete talip ve kararlıdır. Bunun kaldıracı ve sıçrama rampası da Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefleridir.” dedi.

    Türk tarihinin kendilerine inkar edemeyecekleri bir misyon yüklediğini aktaran Bahçeli, şöyle devam etti:

    “Vaki misyon mucibince geleceğin süper güç ve lider ülke Türkiye’sinin mimarisi fikri tasavvurumuza ve siyasi tasarrufumuza emanettir. Bu emaneti bihakkın kucaklayıp istikbalin tertemiz Türk kuşaklarıyla buluşturacak ruhun tastamam temerküz ettiği ittifak da Cumhur İttifakı’dır. 14 Mayıs ve 28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleriyle yasama ve yürütme Cumhur İttifakı’nın müessir ve münhasır kazanımlarıyla tezahür etmiş, böylelikle yeni yüzyılın ilk harcı karılmıştır. Şimdi sırayı 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimi almıştır. Bütün hilkatin tek bir haliki olan Cenabı Allah’ın izni ve inayetiyle, aziz ve arif olan Türk milletinin takdir ve teveccühüyle 31 Mart eşiği sağ salim, kazasız belasız, merkezi yönetime münasip ve müzahir olacak ölçüde aşılacaktır.

    MHP, 31 Mart 2024 tarihini, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yüzyılına ivme verecek demokratik bir sınır hattı olarak değerlendirmektedir. Partimiz adına şunu ifade etmeliyim ki, AK Parti’yle yapılan görüşmelerimizde, üç belediye fazla, beş belediye az almak maksadından ziyade Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın tecellisine odaklandığımızı, ülkemiz ve geleceğimiz adına her türlü özveriyi karşılık beklemeksizin gösterdiğimizi samimiyetle paylaşmak istiyorum.”

    “ADAY ADAYLIĞI MÜRACAATLARI SONA ERMİŞTİR”

    Dün itibarıyla MHP’ye yapılan aday adaylığı müracaatlarının sona erdiğini bildiren Devlet Bahçeli, kısa bir zamanda adaylarını belirleyip sahadaki çalışmalarını azim ve coşkuyla yaygınlaştıracaklarını belirtti.
    Devlet Bahçeli, şunları kaydetti:

    “Mesele hangi belediye başkanlıklarının partimizin uhdesinde olmasından daha çok Cumhur İttifakı olarak neyi, nasıl, nereye kadar başaracağımızın ilkesel tutum ve duruşunun Türkiye’miz adına ön hazırlığını yapmaktır. Ummana damlayıp ebedileşen billur su damlaları misali, bir güneş gibi doğan Türk devrine bizim de yürekten desteğimiz olacaktır ve bu tercihimiz şüphesiz her türlü pazarlık bahsinden tamamıyla muaftır. Milliyetçi Hareket Partisi üstüne düşen sorumlulukları harfiyen yerine getirecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yüzyılında basit siyasi hesap yapacak, çetele tutacak, ‘sen onu aldın, ben bunu aldım, sen çok aldın, ben az aldım’ diyecek, bulanık suda balık avlayacak ne tıynetimiz ne de merakımız vardır. ‘Önce ülkem ve milletim’ diyorsak bunun gereğini seve seve yapmalıyız. Biz neysek oyuz. Ne söylemişsek yaparız. Ne söz vermişsek tutarız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yola çıkarken ilk gündem maddesi istikbal ve istiklaldi. Bizim de aynısıdır, hiç kimse fıtrat değişir sanmamalıdır, bu kan, yine o kandır. Cumhur İttifakı olarak büyük resme kafa yoruyor, kabuğa değil öze bakıyor, tek tek ağaçtan ziyade ormanın bütüne odaklanıyoruz. Siyasi kulislerin müfsit akıntısına kapalıyız.

    ”AK PARTİ’YLE ÇÖZEMEYECEĞİMİZ BİR MESELE OLMAYACAKTIR”

    Biz tekerimize çomak sokmak için tetikte bekleyen çamur zihniyetleri, çarpık niyetleri, münafık siyasetçileri, iç ve dış husumet cephesinde tüfek çatan ahlaksızları her cephede bozguna uğratmaya muktediriz. Cumhur İttifakı kararını vermiş, mutabakata varmış, 31 Mart 2024 tarihi için yola koyulmuştur. Kaldı ki, AK Parti’yle çözemeyeceğimiz bir mesele de olmayacaktır. Bize düşen görev çok çalışmaktır. Devir artık Türk devridir. Herkes hesabını buna göre yapmalıdır.”

    6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerin asrın en korkunç felaketlerinden birisi olarak milleti hüzne boğduğunu belirten Bahçeli, devlet-millet dayanışmasıyla depremin yaralarının sarıldığını, enkazın vahim izlerinin elbirliğiyle silindiğini aktardı.

    Bahçeli, “Devlet bütün imkanlarını devreye alarak deprem bölgesine müdahale etmiş, belki de dünya genelinde nadiren görülecek bir süratle felaketin ağır sonuçları en aza çekilmiştir. Depreme karşı dayanıklı ve güvenli konutların yapımı hızla devam etmektedir. Depremzede hiçbir vatandaşımız açıkta kalmayacak, sahipsiz ve çaresiz bırakılmayacaktır.” diye konuştu.

    Cumhur İttifakı’nın 14 Mayıs ve 28 Mayıs 2023 seçimlerinden alnının akıyla ve demokratik aklanmayla çıktığını ifade eden Bahçeli, birinci beş yıllık döneminde, bağlanan umutları karşılayan, ihtiyaç duyulan istikrar ve güveni sağlayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ikinci beş yıllık devresine milli iradenin desteğiyle geçtiğini söyledi.

    Bahçeli, “14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri turnusol kağıdı işlevi görerek muhalefetin tükenişini, gizli kapaklı pazarlıklarını, kaç ortaklı olduğunu sayamadığımız sipariş masanın asıl mahiyetini gözler önüne sermiştir. Türkiye’nin öncelikli sorunlarından birisi muhalefetin iflas bayrağını çekmesidir.” dedi.

    Devlet Bahçeli, şöyle devam etti:

    “Demokrasiyi erozyona uğratan çirkef muhalefet kendi kendini yiyip bitiren siyasi organizmaya dönüşmüş, bununla da kalmayıp iç barış ve huzur ortamına kesif bir cephe açmıştır. Zillet ile hezimet arasında bir sarkaç gibi sallanan CHP, İP, DEM ve diğerlerinin Türkiye’yi siyasi kriz ve kaosa sürüklemek için her alçak tertibe başvurdukları gizlenemez boyutlardadır. Kimin kimi çelmelediği, kimin kime tuzak kurduğu öylesine karmaşıklaşmıştır ki, tam bir akıl tutulması, tam bir ahlak kırılması, tam bir siyasi vicdan dağılması ortaya çıkmıştır. Türkiye düşmanlarının siyasi taşeronu olacak kadar seviyesiz ve cibilliyetsiz hale gelen partilerin sadece demokrasiye değil, Türkiye’ye de zarar verdikleri çok açıktır. Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde milli ve manevi değerleriyle çelişen, milletine ve devletine çemkiren bir muhalefet yapısı görülmez, görülemez, görülmemiştir. Muhalefet amansız bir hastalığın pençesindedir.

    Birbirinin ipliğini pazara çıkaran, sırlarını düğün evinde ifşa eden müflis partilere milletimizin itimat etmesi imkansızdır. Birbirine demediğini bırakmayanların, seçim sonuçlarının vebalini yıkmak için aynaya bakmak yerine suçlu ve sorumlu arayanların, bugünkü aklıyla dünkü aklını yerenlerin Türk siyasetinde varlığı esasen demokratik utançtır. Milletim bilmelidir ki, bizim için asıl tehlike dış düşmanlar değil, siyasete yuva yapmış, hasbelkader TBMM’ye girmiş siyasi tufeylilerdir. Bu haliyle CHP temelde güvenlik sorunudur. PKK’nın demlenmiş hali olan sözde bölücü parti güvenlik tehdididir. İYİ Parti kendi içinde bile dümen, düzen, alavere, dalavere, kumpas ve kutuplaşmadır.”

    Bir yanda Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın kapısı aralanırken, diğer yanda ise milli değerleri hedef alan sistematik operasyonlar gözlemlendiğini bildiren Bahçeli, son günlerde iç ve dış bağlantılarının aşikar olduğu bu karanlık kampanyanın eşgüdüm halinde ve adım adım ilerletilip mevzi elde ettiğini dile getirdi.

    Bunlardan ilkinin, “fenomen” adıyla ortaya dökülüp para ve servetinin kaynağı şaibeli ve muamma olan sonradan görme bir avuç “çapulcunun” yarattığı olumsuz havanın, millette uyandırdığı infial ve öfke hali olduğunu belirten Bahçeli, “Bunun yanında insanlarımızı provoke eden sosyal medya görüntüleri, itibar suikastları, iftira düzeneği kuran sosyal medya hesapları, merdiven altı cemaat ve tarikatların şımarıklıkları, maneviyat dolandırıcıların şovları tahammül sınırlarını aşmaktadır.” ifadelerini kullandı.

    Devlet Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Vatandaşlarımız alın teriyle, el emeğiyle ve geceli gündüzlü hayat mücadelesi veriyorken, aklını kaçırmış gibi para harcayıp, kahvesini altın tozuyla yudumlayan arsızların mantar gibi bitmeleri bir sistem sorunu olarak servis edilmektedir. Buradaki amaç peyderpey telafi edilen sosyal ve ekonomik eşitsizliklerle cılız siyasal tepkiyi kamçılamak ve karıştırmak, Türkiye aleyhine yığınak oluşturmaktır. Bu kapsamdaki hedef, sosyal anarşi üretmek, toplumsal itirazları siyasal tazyikle beslemek, maneviyatımız üzerinde kuşkular uyandırmaktır. İkinci olarak, Türk futbolunda muhkem yeri olan kimi insanların illegal fonlara yüksek faiz beklentisiyle astronomik paralar yatırması, böylesi çarpıklığın bir banka ve bu bankanın çalışanı vasıtasıyla yaşatılması yalnızca hukuksuzluk değil bir ahlak ve maneviyat sorunu olarak belirmiş ve somutlaşmıştır.

    Bu skandal Türk sporunu tartışmaya açmış, açgözlülüğü belgelemiştir. Daha çok kazanma, daha çok faiz geliri alma, bunlara da gayri meşru yollarla ulaşma çabası sosyolojik rahatsızlığa yol açmış, ekonomik memnuniyetsizliği kışkırtmak için pusu atan çevreleri iştahlandırmıştır. Bu kapsamdaki hedef, ahlak, adalet, eşitlik ve gelir dağılımı eksenindeki tartışmaları sistem ve devlet krizine tahvil etme aymazlığı ve kurnazlığıdır. Somali Cumhurbaşkanı oğlunun bir vatandaşımızın trafikte ölümüne yol açmasından hemen sonra ülkesine çekip gitmesi, bunun üzerine muhalefetin dedikodu çarkını döndürmesi hep bu aymazlık ve kurnazlığa destektir. Elbette Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu Türk adaletinin önünde hesap vermekle yükümlüdür.”

    HAKEME YAPILAN YUMRUKLU SALDIRI: TFF SÜRECİ SOĞUKKANLILIKLA YÖNETEMEDİ

    Ankaragücü ile Rizespor arasındaki karşılaşmanın bitiminden hemen sonra maçın hakemine yönelik yumruklu saldırının ardından olağanüstü bir ortamın yaratılmasının, Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) süreci sağduyu ve soğukkanlılıkla yönetememesi olduğunu ifade eden Bahçeli, “Mehmet’lerimiz, polislerimiz, korucularımız, masum insanlarımız şehit edilirken çıtı bile çıkmayanların birdenbire ortalığı ayağa kaldırmak için seferber olmaları bize göre son derece düşündürücü bir çarpıklıktır.” dedi.

    ”HAKEMİMİZE KARŞI YAPILAN VANDAL SALDIRIYI ÖN ŞARTSIZ LANETLİYORUZ”

    Hakem Halil Umut Meler’e karşı yapılan vandal saldırıyı ön şartsız lanetlediklerini bildiren MHP Genel Başkanı Bahçeli, “Ancak bu kaba güç gösterisini Türkiye’nin imajını yaralamak için kullananları, bir kaşık suda fırtına koparanları aynı derecede maksatlı ve marazi olarak addediyoruz. Bu kapsamdaki hedef, sahaların ve tribünlerin ateşiyle toplumsal tansiyonu yükseltmek, Türkiye karşıtı çevrelerin eline koz vermek, istikrarsızlığa çanak tutmaktır. Oyunu görüyoruz, kumpası fark ediyoruz.” değerlendirmesini yaptı.

    Ayrıca, TBMM’de Kürtçe konuşma yapılmasının, buna müşfik ve müsamahakar davranış gösterilmesinin, bir haine karşı son zamanlarda artan ilgi ve yapılan övgüler olduğunu ifade eden Bahçeli, “Dil demek millet demektir. Türk milletinin ve Türkiye’nin dili Türkçedir. Türkçemiz istiklalimizin ve milli birliğimizin kemer taşıdır. TBMM’de Türkçe dışında konuşma yapmak, buna göz yummak Türkiye’ye ve bin yıllık kardeşliğimize yapılabilecek en büyük kötülüktür. Herkesin anadili saygındır. Kürt kökenli kardeşlerimizin Kürtçe konuşması bizi rahatsız etmeyecektir. Bu bizim zenginliğimizdir. Fakat anadil bahanesi altında Türkçenin melezleşmesine müsaade etmemiz düşünülemeyecektir.” dedi.

    Dilde başlayan bir çözülmenin nerelere kadar ulaşacağını, son 1,5 asırlık Türk tarihine bakan her uyanık şuurun görebileceğini aktaran Bahçeli, “Türkçemiz şerefimiz, anamızın ak sütü, varlığımızın sancağı, geleceğimizin güvencesi, bekamızın can evidir.” diye konuştu.

    ”HINISLI SAİD BİR VATAN HAİNİDİR”

    Devlet Bahçeli, şunları kaydetti:

    “Bununla eşzamanlı olarak bir isyan elebaşının adeta bir kahraman olarak tanım ve telaffuzu sabır taşımızı çatlatmıştır. Tarih ve milletin huzurunda söylüyorum, Hınıslı Said bir vatan hainidir, yaşadığı dönemin terörist başıdır, katildir, canidir, emperyalizmin uşağıdır. Piran’da askerlerimize saldıran, halkı isyana teşvik eden, Genç, Palu, Elazığ, Silvan, Lice, Varto işgaline kalkışıp Diyarbakır’ı ele geçirmek için saldırı düzenleyen, eğer bu işgal başarılı olsaydı İngiltere’den sözde Kürdistan için destek isteyeceğini itiraf eden bir soysuza kim övgü yağdırıyorsa onunla aynı çukurdadır. Onlara dikkat ediniz, kalpleri milletle çarpmaz, gözleri milletle yaşarmaz, göğüsleri milletle kabarmaz. 2014’te Şeyh Said isminin Diyarbakır’da bir bulvara verilmesi, en başta Diyarbakırlı kardeşlerime ağır bir hakaret ve saygısızlıktır. Çünkü teröristlerin geçim kapısı Türk ve Kürt düşmanlığıdır. Bunlar kan içen vampirlerdir. Şeyh Said silahlı ayaklanmasında askerlerimiz, yöre insanımız şehit olmuş ve yaralanmış, gasp, yağma ve hırsızlıklarla genel asayiş bozulmuştu. Allah’a çok şükür kahraman Türk askeri ayaklanmayı bastırmış ve ayaklanan teröristlerin başını ezmiş, Şark İstiklal Mahkemesinde yargılanan 80 sanıktan 48’i 1925 yılının 28 Haziran’ı 29 Haziran’a bağlayan gecesinde darağacına çıkarılmıştır. Şeyh Said’in damadı Melekanlı Şeyh Abdullah’ın son sözleri bakınız nasıldı, gazetecilere dönüp ‘Yazın’ dedi, ‘Biz bu hainlere uyduk, başkası uymasın.’ Damadının hain dediğine bugün kahraman diyenler aynı ihanetin yolcularıdır.”

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, bir televizyon kanalında yaptığı, “Bu ayaklanmanın bastırılması sırasında oluşmuş acılar, bugün bazı torunlarının kalbini acıtıyorsa o acıya saygılı olmak gerekir.” açıklamasına tepki gösteren Bahçeli, “Bu açıklamanın neresini düzeltelim? Aziz Atatürk’ün mirasının yağma edilmesini, hatıralarına ihanet edildiğini daha nasıl anlatalım? Ne acısı, neyin acısı, unutulmasın ki hainlere acıyan, Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti’ne teröristlerin penceresinden bakan çürümüşlerdir.” ifadesini kullandı.

    Bahçeli, “CHP Genel Başkanı şehitlerimizin acısını ne yapacak? Nasıl izah edecek? Nereye koyacak? sorusunu yönelterek, şu değerlendirmede bulundu:

    “Pençe-Kilit Harekat Bölgesi’nde Şeyh Said’in gayri meşru çocukları tarafından şehit edilen 25 yaşındaki Teğmen Eril Alperen Emir evladımızın 13 Aralık günü cenazesine katılıp, sonra da koşa koşa DEM isimli PKK aparatının ayağına giden CHP Genel Başkanı’nın, bir gün içinde hem üzgün görünüp hem de gülücükler saçması korkunç bir ikiyüzlülük değil midir? Peki Alperen evladımızın acısıyla kavrulan muhterem ailesine, silah arkadaşlarına ve milletimize CHP Genel Başkanı saygı ve samimiyet gösterecek mertliğe ve vicdana sahip midir? Şark İstiklal Mahkemesi Başkanı Merhum Mahzar Müfit Kansu’nun şu sözleri bizim de sözümüzdür, ‘Döktüğünüz kanların, söndürdüğünüz ocakların cezasını adalet sehpasında hayatınızla ödeyerek hesap vereceksiniz.’ Ve o hesap sorulmuş, hainler sallandırılmıştır.”

    İSRAİL’İN GAZZE’YE YÖNELİK SALDIRILARI

    İsrail’in Gazze’ye yönelik insanlık dışı saldırılarının devam ettiğini belirten Bahçeli, Gazze’de bir soykırım olduğunu, Nazi toplama kamplarının benzerlerini aratmayacak görüntülerin medyaya yansıdığını söyledi.

    Bahçeli, 12 Aralık 2023’te BM Genel Kurulu’nda görüşülen ateşkes tasarısına 153 ülkenin kabul oyu verdiğini, 23 ülke çekimser kaldığını, 10 ülkenin de ret oyu kullandığını anımsatarak, ”İsrail uluslararası toplumda yalnızlaşmaktadır. ABD yönetimi de cani Netenyahu’yu eleştiriye başlamış, hükümet değişikliğine ihtiyaç olduğunu üst perdeden açıklamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın, ABD Başkanı Biden ile 14 Aralık 2023 Perşembe akşamı yaptığı telefon diplomasisinde, Türkiye’nin haklı tezlerini, makul görüşlerini ve yapıcı tutumunu bir kez daha vurgulaması, muhatabını Gazze’deki insani felaketle ilgili sorumluluk almaya davet etmesi bize göre çok değerlidir.” dedi.

    Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sesine kulak vermenin, mücadelesini desteklemenin, insani dramı sona erdirmenin küresel vicdanın ve tüm ülkelerin ilk gündem konusu olması gerektiğini belirterek, “Nihayet İsrail ile Filistin arasında derhal ateşkes sağlanmalıdır. İki devletli çözüm vasatı oluşturulmalıdır.” diye konuştu.

  • Etil Alkol Takip Sistemi kurulacak

    Etil Alkol Takip Sistemi kurulacak

    Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Tütün ve Alkol Dairesi Başkanlığının üzerinde çalıştığı Etil Alkol Takip Sistemi (EATS) ile sahte alkollü içki üretimi ve bundan kaynaklanan can kayıplarının önüne geçilmesi hedefleniyor. Yasa dışı alkollü içki üretimiyle mücadelede önemli bir adım olan ve 3 kademeden oluşan Etil Alkol Takip Sistemi, üretim miktarının yerinde tespiti, ticaretin tek platform üzerinden yapılması ve dağıtımın izlenmesi aşamalarını kapsıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı Resmi Gazete’de bugün yayımlanarak yürürlüğe giren Etil Alkol ve Metanolün Üretimi ile İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik değişikliğine dayanarak, yasa dışı alkollü içki üretiminde hammadde olarak kullanılan etil alkol arzının teknolojik yöntemlerle kayıt altına alınmasına, ürünün piyasa hareketlerinin takibine ve kontrolüne dair usul ve esasları belirleyecek bir tebliğ hazırlayacak.

    2024 yılı ilk çeyreğinde tamamen devreye alınması planlanan sistem sayesinde etil alkol üretim miktarı; işletmelere monte edilen akış ölçer cihazları ile tespit edilecek, ticaret; internet ortamında oluşturulan platform üzerinden yapılacak, dağıtım ise ulaştırma elektronik takip ve denetleme sistemi (U-ETDS) ile izlenecek. Etil alkol üretim miktarının yerinde tespiti amacıyla bu konuda ruhsatlı tesislerdeki üretim hatlarına debimetre (akış ölçer) cihazları monte edildi. Çalışma kapsamında ayrıca bu cihazlardan elde edilen verilerin elektronik ortamda Bakanlığın veri merkezine aktarılması da sağlandı. Bu sayede ülkemizde üretilen etil alkol miktarı Bakanlık tarafından eş zamanlı olarak izlenmeye ve kayıt altına alınmaya başlandı. Proje kapsamında ihtiyaç duyulan yazılımların tamamı Bakanlığa bağlı Bilgi Teknolojileri Genel Müdürlüğü bünyesinde geliştirildi.

    Projenin ikinci aşamasını ise sektörde faaliyet gösteren işletme ve kurumlar arasında gerçekleşecek ticaretin, Bakanlık tarafından oluşturulacak elektronik platforma taşınması oluşturuyor. Etil alkol alışverişinin bu platformda yapılmasıyla kayıt dışı ticaretin de önüne geçilmesi amaçlanıyor. Etil Alkol Takip Sistemi’nin üçüncü aşaması da ülke içinde bir yerden başka bir yere nakledilen etil alkolün fiziki takibinin sağlanmasını içeriyor. Bunun için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından geliştirilen Ulaştırma Elektronik Takip ve Denetleme Sistemi (U-ETDS) ile entegrasyon sağlanarak ülke içinde nakledilen etil alkol, yükleme noktasından son varış noktasına kadar takip edilebilecek. Böylece ülkede üretilen ya da ithal edilen etil alkolün halk sağlığını tehdit edecek kaçak ticarete konu olmasının önüne geçilmesi hedefleniyor.

    Faaliyetlerine son verilen üretim tesisleri ekonomiye kazandırılacak

    Etil Alkol ve Metanolün Üretimi ile İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik değişikliği aynı zamanda faaliyetlerine son verilen üretim tesislerinin yeniden ekonomiye kazandırılmasını içeriyor. Yönetmelik öncesi mevzuata göre çeşitli nedenlerle belgesi iptal edilen üretim tesisinin yeniden faaliyete geçmesine ilişkin şartları belirleyen herhangi bir düzenleme bulunmadığı için üretim izin belgesi iptal edilen tesisler atıl hale gelebiliyordu. Söz konusu yasa hükmü kapsamında izin belgeleri iptal edilen üretim tesislerine yeniden izin belgesi düzenlenebilmesi amacıyla Etil Alkol ve Metanolün Üretimi ile İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in ilgili maddesinde değişikliğe gidildi. Değişiklik ile hem üretim izni iptal edilen veya yenilenmeyen tesislerin devredilmesi hem de çeşitli nedenlerle üretim izni iptal edilen firmalara izin iptalini gerektirir hususların ortadan kalkması halinde, yeniden üretim izni verilmesi için yeni teknoloji şartı aranmayacak. Böylece kapatılan tesislerin yeniden ekonomiye kazandırılması mümkün hale gelebilecek.

    Yönetmelikte yapılan değişiklikle ayrıca ihtiyaç halinde etil alkol ve metanol deposu açılması Bakanlığın iznine tabi oldu. Bu ürünlerin satış ve sevkiyat takibinin arz zinciri içerisinde elektronik ortamda yapılmasına ilişkin usul ve esasların Bakanlık tarafından belirlenmesi hüküm altına alındı. Üretimde etil alkole ihtiyaç duyan farklı sanayi dallarındaki işletmelerin taleplerinin karşılanabilmesi için de yönetmelikte düzenlemeye gidildi. Değişiklikle bu kapsama giren kişi ve kuruluşların talepleri Bakanlıkça değerlendirilebilecek.-
    Tıbbi kullanım amaçlı etil alkol ambalajlarına özel etiket ve işaretlerin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar da düzenlendi. Yapılan değişiklik ile piyasanın daha etkin bir şekilde kontrolünün sağlanması amacıyla karekod, bandrol, hologram, pul ve damga gibi özel etiket ve işaretlerin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların Bakanlıkça belirlenebileceği hükme bağlandı. Yönetmelik değişikliği ile ayrıca belge süresi uzatılmayacak etil alkol toptan satıcıların ellerindeki ürünlerin zaman içerisinde tasfiye şartları da belirlendi. Etil alkolün kullanım alanı çok geniş sanayide çok geniş bir kullanım alanı olan etil alkol, aynı zamanda sağlık sektörünün de olmazsa olmazlarından biri durumunda bulunuyor. İlaç yapımının yanı sıra sağlık kurumlarına ait binaların ve kullanılan ekipmanın dezenfekte edilmesinde de etil alkolden elde edilen ürünler kullanılıyor.

    Türkiye’de 2022 yılında 268,9 milyon litre etil alkol kullanıldı. Kullanılan alkolün 142,5 milyon litresi (% 53) yurt içinde üretildi. Bireysel kullanım için satışı yasak Etil alkolün satışı sadece yasal kullanım yetkisi bulunan sanayi kuruluşları ile sağlık kurumlarına yönelik yapılabiliyor. Mevzuata göre bireysel kullanım için etil alkol satışı yapılamıyor. Diğer taraftan 4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun’da yapılan düzenlemeyle etil alkolün internet üzerinden satışı 2020 yılında yasaklanmıştı.
    “Bu sistem ile sahte alkollü içki sorununu kısa sürede ülkemizin gündeminden çıkarmayı hedefliyoruz”
    Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı konuya ilişkin açıklamada bulundu. Yumaklı, Etil Alkol Takip Sistemi’nin en önemli hedeflerinden birinin sahte içki kaynaklı can kayıplarının önüne geçmek olduğunu belirterek bunun yanında kayıt dışılığın engellenmesini amaçladıklarını bildirdi. Bakanlık olarak etil alkol konusunda üretim aşamasından son kullanım aşamasına kadar tüm sistemi kapsayan kontrol mekanizması oluşturacaklarını vurgulayan Yumaklı, “Etil Alkol Takip Sistemi, stratejik bir ürün olan etil alkolün vatandaşlarımızın hayatını riske atacak ve devletimizi zarara uğratacak şekilde piyasaya arzının önüne geçecek son derece gelişmiş bir sistem olarak planlandı. Sistemin geliştirilmesi üzerinde paydaşlarımızla birlikte çalıştık ve bu iş birliğimiz devam edecek. Bu sistem ile sahte alkollü içki sorununu da kısa sürede ülkemizin gündeminden çıkarmayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.

  • “Günlük söz hakkını kullanacak”

    “Günlük söz hakkını kullanacak”

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin gençlik kolları çalıştayına katılmak üzere CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı Gençosman Killik ile beraber memleketi Manisa’ya geldi. Çalıştay öncesi Genel Başkan Özel, partililerine Manisa’nın tarihi camilerini ve binalarını gezdirerek tanıttı. Manisa’nın tarihi Sultan Camii ve külliyesi ile Muradiye Camii’nde partilileri için gezi düzenleyen Özel, partililerine tarihi mekanlar hakkında bilgiler de vermeyi ihmal etmedi.

    “Kütahya Milletvekilimiz bir fedakarlık yaparak bütçe görüşmeleri boyunca Saadet Partisi’ne katılıyor”

    Tur sırasında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Özel, Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez’in yaşamını yitirmesinin ardından Saadet Partisi TBMM Grubunun yeter sayısını kaybetmesini değerlendirdi. CHP’den bir vekilin Saadet Partisine katılacağını belirten Özel, “Bütün muhalefet partilerinin birer milletvekili ile bir demokrasi dayanışması yapmasını önerdik. Ancak bugün saat 11.00’e doğru henüz bütün partilerin bu kararı alamadığını öğrendik. 11.00’de görüşmeler başlıyordu. Kütahya Milletvekilimiz Ali Fazıl Kasap grubumuz adına bir fedakarlık yaparak bütçe görüşmeleri boyunca Saadet Partisi’ne katılıyor ve Saadet Partisi her gün 60 dakikalık söz hakkını kullanacak. CHP, kürsü hakkını savunur. CHP, muhalefet hakkını savunur, söz hakkını savunur. Bütçe görüşmeleri sonrasında mutlaka Saadet Partisi’ne çeşitli katılımları olabilecekleri diğer partiler ile iş birliği yaparak yeniden grup kuracağı sayıyı tuttururlar. O sağlanana kadar bütçe görüşmeleri boyunca kürsü haklarını kaybetmemeleri için bir milletvekilimizi Saadet Partisi grubunda görev yapmak üzere talimatlandırmış durumundayım.

    Hasan Bitmez, hepimizin çok sevdiği, çok değerli bir siyaset arkadaşımızdı. Maalesef bütçede ilk konuşmasını yaparken, konuşmasını tamamladı ve düşerek bir kalp krizi geçirdi. Tüm çabalara rağmen de kurtulamadı. Biz hem Meclis’teki törene katıldık, hem İstanbul’daki cenaze törenine katıldım. Buradan bir kez daha hem ailesine, Saadet Partisi’ne, TBMM’ye başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Allah rahmet eylesin. Hasan Bitmez hayatını kaybedince içtüzük gereğince 20 olan grup sayısı 19’a düştü ve Saadet Partisi grubunun düşmesi söz konusu. Bugün de bütçe görüşmeleri devam ediyor. Hasan Bitmez sözünü bitirip düşünce 19 kişiye inen grupta eğer Saadet Partisi sözünü söyleyemez hale gelirse bu demokrasi açısından da çok ayıp. El ele Hasan Bitmez’in o son nefesine kadar kürsüde sözünü söylemeye çalışan gayreti göz önüne getirilince kendisinin hatırasına da saygısızlık olur. Biz bu grubun düşmemesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

  • Asgari Ücret için ikinci toplantı

    Asgari Ücret için ikinci toplantı

    Doğrudan 7 milyondan fazla çalışanı, dolaylı olarak ise toplumun tamamını ilgilendiren yeni asgari ücret rakamıyla ilgili süreç devam ediyor. 11 Aralık’ta yapılan ilk toplantının ardından asgari ücret belirleme aşamalarındaki takvim oluşturularak, yapılan çalışmalar paylaşıldı. Sosyal diyalog vurgusunun öne çıktığı ilk toplantıda işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan 5 kişilik heyetler yer aldı.
    Komisyonun ilk toplantısının açılışında konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, çalışanların enflasyona ezdirilmeyeceği söylemini yineledi. Bakan Işıkhan, “2024 yılı asgari ücret miktarının, sosyal diyalog ve istişare yoluyla ekonomimizi büyütecek, çalışanlarımızın gelirlerini enflasyona ezdirmeyecek, istihdamı koruyacak ve artıracak en makul noktada belirlenmesi için çalışacağız. Bu süreçte temel hedefimiz, hakem rolü üstlenerek işçi ve işverenlerimizin mutabakatıyla asgari ücreti tespit etmektir” ifadelerini kullandı.
    Asgari Ücret Tespit Komisyonu ikinci toplantısı ise 18 Aralık Pazartesi günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ev sahipliğinde başlayacak. Komisyonda işçi tarafını temsilen 5 kişilik heyete TÜRK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, işveren tarafını temsilen 5 kişilik heyete TİSK Genel Sekreteri Akansel Koç, 5 kişilik hükümet heyetinde Çalışma Genel Müdürü Mehmet Baş başkanlık edecek. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) temsilcilerinin enflasyon, alım gücü ve istihdam başta olmak üzere ekonomik veri ve raporları sunması beklenen toplantıda, taraflar ara zam rakamına dair pazarlık yürütecek.
    Asgari ücrete gelecek zam oranlarına göre oluşacak net ve brüt rakamlar ise şu şekilde:
    Yüzde 35’lik zamda asgari ücret 15 bin 392 lira
    Yüzde 40’lık zamda 15 bin 962 lira
    Yüzde 45’lik zamda 16 bin 532 lira
    Yüzde 50’lik zamda 17 bin 103 lira

  • “Vatandaş yeterince kemer sıktı”

    “Vatandaş yeterince kemer sıktı”

    Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, Hürriyet gazetesinin sorularını yanıtladı. “Vatandaş yeteri kadar kemer sıktı” diyen Erkan, parasal sıkılaşmanın bir müddet daha korunması gerektiğini söyledi. Uyguladıkları para politikasının çalıştığını gördüklerini kaydeden Erkan, enflasyon rakamlarına dikkat çekti. Erkan, raporlarda 2024 sonu için yüzde 36-40 aralığının beklendiğini belirterek, “Sene sonunda yüzde 65’in gerçekleşmesiyle yüzde 36’ya olan inanç daha da artacak.” diye konuştu.

    “FİYATLARDA GERİLEME İLK ÇEYREKTE GENELE YAYILIR”

    Erkan, bazı otomotiv, beyaz eşya ve mobilyada fiyatlarının gerilediğini, 2024’ün ilk çeyreğinden itibaren bunun genele yayılmasını beklediklerini ifade etti.

    “TEK HANELİ ENFLASYON 2026’DA”

    Ulaşım, yemek gibi hizmet gruplarıyla kiralarda gerilemenin ise yavaş olacağına dikkat çeken Erkan, “Enflasyonda tek haneli rakamları 2026’da göreceğiz. 2025 sonu hedefimiz yüzde 14.” dedi.

    “DÖVİZE MÜDAHALE ETMİYORUZ”

    Merkez Bankası döviz rezervinin uygulanan politikalarla rekor kırarak arttığını vurgulayan Erkan, dövize müdahale edildiği iddialarını da kabul etmedi. Erkan, “Müdahale etsek rezerv bu kadar artmaz.” ifadesini kullandı.

    “ANNEMLERE YERLEŞTİK, ONLARIN YANINDA KALIYORUZ”

    Arz eksikliği ve ucuz finansmanın dengeleri bazen bozabildiği söyleyen Erkan, Türkiye’nin en önemli sorununun sosyal konut arzı olduğunu belirtti.

    İstanbul’un Manhattan’dan pahalı olduğuna dikkat çekerken “Biz İstanbul’da ev bulamadık. Müthiş pahalı. Annemlere yerleştik, onların yanında kalıyoruz.” dedi.

    “BU TARZIMLA BENİ MARKETTE TANIMAZLAR”

    Sıklıkla markete gidip fiyatları incelediğini açıklayan Erkan “Saçımı topluyorum, at kuyruğu yapıyorum. Eşofmanlarımı da giyiyorum. Kimse tanımıyor. Hem ‘ucuz’ ürün satmasıyla bilinen marketleri hem orta halli marketleri hem de sayıları daha az olan özel ürünler satan ve ‘pahalı’ olan marketleri geziyorum.” dedi.

    “MARKETLERİ GEZİP FİYATLARA BAKIYORUM”

    Erkan “Ben markette patatesin, kırmızı etin ve sütün fiyatına bakıyorum. Ekmek, süt ve akaryakıtın enflasyonda ciddi bir etkisi var. Aynı ürünü farklı fiyata satan market gördüğüm zaman bunu onlara soruyorum. Sonuçta iki adım ötedesin. Biz normal dışarıdan alınan yoğurt yemiyoruz, mayalıyoruz. Süt fiyatları bazen markette artmıyor ama TÜİK istatistiklerinde arttığını görüyorum.” ifadesini kullandı.

    “KONUŞMAK İÇİN ERKEN”

    Kredi faizlerinde indirim konuşmak için erken olduğunu söyleyen Erkan, ” Biz parasal sıkılaştırma adımlarının sonuna doğru geldiğimizi belirttik. Önümüzdeki seneye bu zamanlar daha ılımlı bir ortamda olacağımızı düşünüyorum. Bunu hem enflasyon hem parasal sıkılaşma için söylüyorum. O zaman başka adımlar atacağız diye söylemiyorum ama. Yabancı yatırımcı da girecekse şimdi girecek. Daha sonra çok daha düşük bir getiriden gireceği şu an belli. Ama dezenflasyona ne kadar hızlı girersek ve o politikada başarılı olabilirsek sıkılaştırma politikasında ne yönde hareket edeceğimiz de o ölçüde şekillenecek. Ayrıca çok fazla bilinmeyen var. Ocak ayında ücret artışları ne olacak? Mayıs ayında doğalgaz ne olacak? Bunları da görmemiz gerekiyor.” dedi

  • Meclis’te istifa trafiği

    Meclis’te istifa trafiği

  • “Gösterilen ilgi, duyulan güvenin göstergesidir”

    “Gösterilen ilgi, duyulan güvenin göstergesidir”

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Ankara- Kırıkkale- Delice Otoyolu ve Antalya- Alanya Otoyolu ihalelerinin Yap- İşlet- Devret Modeli yapıldığını duyurdu. Bakan Uraloğlu, Ankara- Kırıkkale- Delice Otoyolu’nun kapalı teklif alma usulü ile yapılan ihalesinde en düşük teklifi Fernas İnşaat Şirketi’nin verdiğini belirterek, “Böylece Ankara- Kırıkkale- Delice Otoyolu yapımının gerçekleştirilmesi yönünde büyük bir adım atıldı. Ardından Antalya- Alanya Otoyolu ihalesini de gerçekleştirdik. Burada da en düşük teklif Limak İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından verildi. Projelerimizin ülkemize şimdiden hayırlı uğurlu olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.

    Toplam 120 kilometrelik yol

    Ankara- Kırıkkale- Delice Otoyolu’nun 101 kilometre 2×3 şeritli otoyol ve 19 kilometre 2×2 şeritli bağlantı yolu olmak üzere toplam 120 kilometre uzunluğunda olduğunu ifade eden Uraloğlu, “Proje kapsamında 7 kavşak, 4 tünel, 8 viyadük ve 3 otoyol hizmet tesisi yapılacak” dedi.

    “Ankara- Kırıkkale- Delice Otoyol projemiz 43 ilin geçiş güzergahında yer alan önemli bir köprü”

    Uraloğlu, Ankara-Kırıkkale-Delice Otoyolu projesinin Marmara-Doğu Anadolu, Ege-Karadeniz ve Akdeniz-Karadeniz koridorları arasında ve 43 ilin geçiş güzergahında yer alan önemli bir köprü özelliği taşıyacağını belirterek, “Otoyol projemizin güzergahı mevcut Ankara Çevre Yolu’nda yer alan Karapürçek Kavşağı ve Samsun Yolu Kavşağı’nın arasındaki Kızılcaköy mevkiinden başlayarak, Çerikli ilçesinin kuzeyinden Kırıkkale-Yozgat Devlet Yolu’na bağlanacak” açıklamasında bulundu.

    “Yük ve yolcu taşımacılığı daha güvenli, hızlı ve konforlu olacak”

    Proje ile bahsedilen istikametlerde yük ve yolcu taşımacılığının daha güvenli, hızlı ve konforlu bir şekilde “Ankara’nın doğu ve kuzey koridoruna, buradan da Ortadoğu ve Kafkas ülkelerine aktarılmış olacak” diyen Uraloğlu, “Ankara- Kırıkkale arasında bulunan mevcut devlet yolundaki trafik yoğunluğu da yapılması planlanan otoyol ile azaltılmış olacak. Otoyolun hayata geçmesi ile birlikte yakıt tüketimi, araç bakımı ve onarım giderleri gibi ekonomik kayıplar, trafik yoğunluğunun neden olduğu gürültü, çevre kirliliği ve emisyon salınımını en aza inecek” ifadelerini kullandı.

    Antalya-Alanya Otoyolu’nun da ihalesi yapıldı

    Ayrıca Bakan Uraloğlu, seyahat süresini kısaltacak ve konforlu yolculuk imkanı sağlayacak Antalya-Alanya Otoyolu ihalesinin de yapıldığını ve 3 firma arasından en düşük teklifi sunan Limak İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin ihaleyi kazandığını belirtti.
    Projeye dair bilgiler paylaşan Uraloğlu, “Proje Serik Kavşağı’ndan başlayacak, daha sonra doğuya yönelerek, Serik ve Manavgat ilçeleri sınırları içinde Toros Dağları’nın eteklerindeki koridoru takip edecek ve Konaklı’nın kuzeyinde Batı Kavşağı’nda sona erecek” dedi.

    Otoyolun toplam uzunluğu 122 kilometre

    Antalya-Alanya Otoyolu Projesi’nde, 84 kilometre 2X3 şeritli otoyol ve 38 kilometre 2X2 şeritli bağlantı yolu bulunduğu aktaran Bakan Uraloğlu, otoyolun toplam uzunluğunun 122 kilometre olduğunu bildirildi. Projede 7 kavşağın 8 tünel, 19 viyadük bulunduğuna dikkati çeken Uraloğlu, otoyolun Serik, Manavgat ve Alanya ilçelerinden geçtiği bilgisini de verdi.