Kategori: Yaşam

  • ‘Ben kahvedeyim, helikopteriniz gelip beni buradan alsın’

    Acil vakalara ulaşmak için zamanla yarışan Diyarbakır İl Sağlık Müdürlüğü bünyesindeki Acil Sağlık Hizmetleri Başkanlığı Komuta Kontrol Merkezi görevlileri, çoğu asılsız olmak üzere her gün binlerce çağrıya cevap veriyor.

    Farklı tiplerde yaklaşık 100 ambulans, 53 istasyon ve 700 acil sağlık personeli ile hizmet veren Komuta Kontrol Merkezine günlük gelen yaklaşık 9 bin çağrının 400’ü gerçek vaka çıkıyor. Zor ve riskli şartlarda 7 gün 24 saat fedakârca çalışarak insanları yaşatmayı ilke edinen sağlık görevlileri, asılsız çağrılardan ve sürücülerin duyarsızlığından şikayetçi. Hastaya kent merkezinde 10 dakika, kırsalda ise 30 dakika içerisinde ulaşmaları gereken görevliler, asılsız çağrılar ve sürücülerin duyarsızlığı nedeniyle bunu gerçekleştirmekte güçlük çekiyor. Nöbet sonlarında çoğu zaman hayat kurtarmanın sevinciyle evlerine dönen sağlık çalışanları daha çok hayata dokunabilmek amacıyla gereksiz ve asılsız çağrı yapanlarla ambulansa yol verme konusunda sürücüleri bir kez daha uyardı.Çalışmaları hakkında bilgi veren İl Ambulans Servisi Acil Komuta Kontrol Merkezi Birim Sorumlusu Fatma Kaya Erdil, görevleri sırasında karşılaştıkları olayları anlattı. Erdil, “Gereksiz yere meşgul edenler oluyor. Telefon alım satımı yapanlar, telefonun çalışıp çalışmadığını kontrol etmek amacıyla arıyorlar. ‘Telefonum çalışıyor mu, sesim geliyor mu, iyi geliyor mu?’ şeklinde sorular soruyorlar. Bu gerçekten bizim için kötü oluyor. Bizi arayan ve bize ulaşmak isteyen, gerçekten zor durumda olan insanlara daha geç ulaşmamıza neden oluyorlar. Bunun için gereksiz yere meşgul etmemelerini istiyoruz. Ambulanslarımız seyir halindeyken trafikte yol vermelerini istiyoruz. Bize çağrı geldikten sonra yaklaşık olarak 5- 6 dakika içerisinde hastalara ulaşıyoruz. Bu bizim için çok önemli bir durum. Helikopter ambulansımızı Kulp ilçesinde bir vaka için yönlendirdik. Hasta yakını ile görüşmemizde hasta yakını yeri tarif ederken, ‘Ben kahvedeyim. Helikopteriniz gelip beni buradan alsın. Ben pilota ineceği yeri göstereceğim’ şeklinde konuşmuştu” dedi.

    ‘O GÜN EVE MUTLU VE HUZURLU GİTTİM’
    Kimi zaman acı olaylarla da karşılaştıklarını anlatan Erdil, “Helikopter ambulansımızı Çüngüş ilçesinde bir vakaya yönlendirmiştik. O anda başka bir çağrı aldık. Lice’de 12 yaşında bir çocuğun kendisini astığı ihbarını aldık. Tabii bir taraftan koordinatları almaya çalışıyoruz, bir taraftan jandarmayla görüşmeye çalışıyoruz, Karayollarını, belediyeyi arıyoruz. Yollar kapalı ve ancak 3 gün içerisinde açılacağı bilgisine ulaşıyoruz. Zamanla yarıştığımızın farkındayız. Saniyeler bizim için çok önemli. Onun için helikopter ambulansımızı hemen Lice’deki vakaya yönlendirdik. Hastaya ulaştık. Dicle Üniversitesi kardiyoloji heliportundan kara ambulansımız vasıtasıyla Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk ettik. Sonrasında hastanın durumunu öğrenmek için aradığımızda hastanın yaşadığını öğrendik. O gün eve giderken gerçekten mutlu ve huzurlu gittim. O gün idarecilerimizle, doktorlarımızla, çağrı personellerimizle, istasyonlarımızla gerçekten koordineli ve hızlı bir şekilde çalıştık. Unutamadığım bir gündü” diye konuştu.

    ‘ANONSLA 90 SANİYE İÇERİSİNDE ÇIKIYORUZ’

    Çınar ilçesindeki Acil Komuta Kontrol Merkezi istasyonunda çalışan paramedik Melike Rezan Çelik ise nöbeti devralır almaz ambulanstaki ve istasyondaki tıbbi sarf malzemeleri ve ilaçları kontrol ettiklerini ifade ederek, anons geldiğinde 90 saniye içerisinde çıkış yaptıklarını söyledi. Çelik, şunları anlattı:
    “Bölgeden bölgeye değişmekle beraber günde ortalama 20 vaka çıkıyoruz. Bölgelerimiz kentsel ve kırsal olmak üzere ikiye ayrılıyor. Ortalama 5 dakika içerisinde olay yerine varıyoruz. Kırsal alanlarda zaman daha da uzuyor. Zaman bizim için çok değerli. O sırada ne yapıyorsak yapalım yemek yiyorsak bile yemeği bırakıp çıkış yapıyoruz. Özellikle kış aylarında çok zorluk yaşayabiliyoruz. Sürücülerimizin yol vermeleri çok önemli. Sonuçta bir can kurtarmaya gidiyoruz. O can onların yakınları da olabilir. Bazen vakaya giderken yol vermedikleri oluyor. Sağlıkçılar önde olduğu zaman sirenleri boşa çaldığımızı sanıyorlar ve yol verilmiyor. Bu konuda sürücülerimizin daha duyarlı olması gerekiyor. Sonuçta öndeysek ve siren çalıyorsa vakaya gidiyoruz. Bir de sırf biz yolu açtığımız için bazı sürücüler bizimle birlikte devam ediyor. Sonuçta başımıza her şey gelebilir. Ani fren de yapabiliriz.”

    ‘2018 YILINDA 3 MİLYONA YAKIN ÇAĞRI GELDİ’
    Diyarbakır Acil Sağlık Hizmetleri Başkanı Dr. Hüseyin Hakan Karakaş ise 2018 yılı içerisinde 3 milyona yakın çağrı geldiğini ve bu çağrılardan 130 bininin gerçek vaka olduğuna dikkat çekerek, “Tabii bu 130 bin rakamının içinde çok farklı vakalarımız var. Diyarbakır genelinde farklı tiplerde olmak üzere 53 istasyonumuzda hizmet veriyoruz. Toplamda Diyarbakır’da 700 civarında acil sağlık hizmetlerinde personelimiz var. Kentsel bölgelerde vakaya ulaşma süresi 10 dakikanın altında, kırsal bölgelerde ise 30 dakikanın altında. Diyarbakır ulaşım oranlarımıza baktığımızda vakaların yaklaşık yüzde 90’ına 10 dakikanın altında ulaşıyoruz. Kırsalda ise bu oranımız yaklaşık yüzde 87’lerde. Ayrıca ilimizde konuşlu ve bölgeye hizmet eden 1 helikopter ambulansımız var. Acil durumlarda, ulaşılması güç yerlerde vaka transferlerinde kullanıyoruz. Hava ambulansı ile 2018 yılında 70 civarında vakaya müdahale edildi. Bunlardan 35’i ilçelerimizdeki vakalarımız. Bunun dışında Sağlık Bakanlığımızın çok büyük hizmetlerinden biri olan uçak ambulans hizmeti var. Özellikle uzun mesafe transferi gereken vakalarda, acil durumlarda kullanıyoruz. Yine 2018 yılında Diyarbakır’da il dışına yapmış olduğumuz vaka transferi var” diye konuştu.

    Günde ortalama 9 bin civarında çağrı aldıklarını kaydeden Karakaş, “Bu gelen çağrıların ancak yüzde 5 ile 10’u vakaya dönüşüyor. Bizim günlük vaka sayımız ortalama 400 civarında. Çünkü gelen her çağrı vaka olmuyor. Bazen aynı vaka ile ilgili görüşmelere yapmak zorunda kalabiliyorsunuz veya aynı vaka ile ilgili çok sayıda kişi de arayabiliyor. Bizden yardım isteyen herkesin yardımına koşma gibi bir yükümlülüğümüz var. Arayan kişi sonuçta sağlık çalışanı değil, o yüzden konunun önemini ya da yapılması gerekeni bilmeyebiliyor. Bazı konularda sistem üzerinden tıbbi danışmanlık hizmeti veriyoruz ama bazen değerlendiremedikleri vakaları yerinde görüp değerlendirmek gerekiyor” dedi.

    “Hâlâ bizim ulaşımla, yol verme ile ilgili sıkıntılarımız var” diyen Karakaş, sürücülere uyarıda bulunarak, “Özellikle bir ambulans vakaya giderken ışıkları ve siren sistemleri açık oluyor. Böyle bir durumla karşılaştıklarında bazen önünde hızlı giderek yol vermeye çalışıyorlar ya da trafiği aksatacak manevralar yapmak zorunda kalıyorlar. Böyle durumlarda istediğimiz şey ambulansın geçiş yönüne doğru yolu açık tutacak şekilde, ‘fermuar sistemi’ dediğimiz, yolun sağına soluna doğru çekilerek ambulansın geçişini sağlayacak şekilde yavaşlamaları” ifadelerini kullandı.

  • ‘Kendimi 50 kilo gibi hissediyorum’

    Adana’da seyyar satıcılık yaparak geçimini sağlayan Murat Öncü, aşırı kiloları yüzünden hareket edemez hale gelince beklenen yardım eli kendisine İstanbul’dan uzandı. Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Mihmanlı, Öncü’nün hayata tutunma çabasına kayıtsız kalmadı ve Öncü için tedavi startı verildi.

    Yüzde 2 oranında görülen süper morbit obezite tanısıyla görenleri şaşırtan kiloya sahip olan Murat Öncü ameliyat olmadan önce koltuk değneksiz ya da birinin yardımı olmadan yürüyemiyordu. Çok sevdiği seyyar satıcılık işini de yapamayan Öncü aşırı kiloları nedeniyle artık yaşamak istemiyordu. 292 kiloluk Murat Öncü yapılan tüp mide ameliyatından sonra hızla kilo vermeye başladı. Öncü 292 kilodan 140 kiloya kadar düştü. 152 kilo birden veren Öncü en çok yapmak istediği şey olan seyyar satıcılığa geri başladı. Murat Öncü şimdi bir cami önünde simit, ayran, şalgam satarak evini geçindirmeye çalışıyor.


    Murat Öncü kilo verdiği için çok mutlu olduğunu belirterek, “Daha önce 292 kiloydum. İstanbul’a gittim mide ameliyatı oldum aradan 3 sene geçti ve şu an 140 kiloyum. Eskiden kalkamıyordum yürüyemiyordum şimdi çok şükür namazımı kılıyorum, işime gidiyorum ve eşimi alıp gezmeye çıkıyorum. Eskiden cenaze gibi evde oturuyordum 292 kilo adam ne yapabilir ki, şimdi çok şükür kendi ihtiyaçlarımı görüyorum ve kimseye muhtaç değilim. Şu ana kadar 152 kilo verdim, 1 ameliyatım daha var yani 100 kiloya kadar düşeceğim inşallah. 152 kiloyu verdikten sonra şu an kuş gibi rahatladım. Bana kaç kilosun diye sorsanız kendimi 50 kilo gibi hissediyorum” diye konuştu.

  • Katıldığı yarışma programıyla fenomen olmuştu! Şimdi muhtar adayı oldu

    3 çocuk annesi ve ilkokul mezunu olan Emsal Tekir, katıldığı yarışma programında sergilediği performans ve rahat tavırlarıyla  tüm Türkiye’de tanındı. İlkokul mezunu olmasına rağmen üniversite mezunlarına taş çıkartan Emsal Tekir, 60 bin TL ödüllü 9. soruyu görmüştü. O dönem yarışmaya nasıl katıldığını anlatan Tekir, eşiyle tartışma yaşadığını, çocuklarından da olumsuz tepki almasına rağmen yarışmak için İstanbul’a gittiğini söyledi.

    ”EŞİM ‘REZİL OLURSUN’ DEDİ”

    Günlük hayatında tam bir köylü kadını olduğunu, değişik işlerle uğraştığını kaydeden Tekir; yarışma macerasını anlatarak; “Günlük hayatımda tavuklarım var, bağ, bahçe, pekmez yaparım. Nişasta yaparım, temizliklere bayan götürürüm, çemen yaparım. Tam bir köylü kadınıyım. Bir gün internetten yarışmaya başvurdum. Oğluma dedim ki ‘Sen katıl’. O da ‘Ben katılmam anne’ dedi. Ben de şaka yaptım, ‘Sen katılmazsan ben katılırım’ dedim. Bir hafta sonra telefon geldi. Telefon gelince ben çok terledim, şok oldum şaka yapıyorlar diye. O anda eşimle kötü olduk, eşim bana kızdı, ‘Sende genel kültür yok, rezil olursun’ dedi. Ben de ‘Ben rezil olmam, bende yürek var, sende de varsa başvur’ dedim eşime. Çünkü eşim lise mezunu, ben ilkokul mezunuyum. Eşimle tartıştık, eşim gitti. Eşim gidince ben de belediyede çalışan arkadaşımı aradım, yarışmadan çağırdıklarını ve eşimle tartıştığımı söyledim. Bana ‘Koş belediyeye gel’ dedi. Belediyeye gittim oturdum, çünkü e-mail falan istiyorlar ben bilmiyorum. Orada her işimizi hallettik, uçak biletlerimizi hazırladık. Eve geldim temizliğimi yaptım, yemek hazırladım gidersem ne yapacaklar diye. Çantalarımı hazırladım, bir gün sonra eşimin çalıştığı dükkana vardım. ‘Ben bu gidişle gidiyorum, bir ay gelmem’ dedim, bu arada da küsüz. Orada ağabeyim, yeğenlerim, kuzenlerim var. Cebimde de o an 5 lira param var başka param da yok. Kayseri’ye kadar param var. Korktu, bana 200 lira para verdi. Yola çıktık gittik. Böyle bir maceramız oldu” ifadelerini kullandı.

    ”BEN ÖMRÜMDE GÖRMEDİM O PARAYI”

    Yarışmada ömründe görmediği parayı kazandığını dile getiren Tekir; “Yarışmada herhalde 8. soruydu, 60 bin TL’lik soruyu gördüm. Ama bilmediğim için çekildim. Riske atamazdım. Ben ömrümde görmedim o parayı, riske atamazdım. İhtiyacım da vardı” dedi.

    ”SORULARI MANTIK YÜRÜTEREK BİLDİM”

    İlkokul mezunu olmasına rağmen soruları mantık yürüterek bildiğini ve yarışmanın ardından çok güzel tepkiler aldığını ifade eden Emsal Tekir; “Yarışmadan sonra çok güzel tepkiler oldu. Eşim benden özür diledi. Çocuklarım da mahCup oldu. Ben kendime güvenmesem zaten bu kadar gitmezdim. Çünkü bende bir kalp var gelmeden geleceği biliyorum, kalbime doğuyor. O soruları mantık yürüte yürüte bildim” şeklinde konuştu.

    Yarışma programlarını çok sevdiğini, her izlediğinde o koltukta oturmak için dua ettiğini sözlerine ekleyen Emsal Tekir konuşmasını şöyle sürdürdü:
    “Ben programa başvurduğumda sordular, ‘Emsal teyze yarışmayı izler miydin’ diye. Ben bu gittiğim yarışmayı çok severdim. Her seyrettiğimde derdim ki ‘İnşallah o koltuğa ben otururum’. Çocuklarım da ‘Anne aç tavuk rüyasında darı görürmüş, sen darı ambarına düşmüşsün’ derlerdi. Nasip oldu. Ama bu yarışmaya çıkalı kaç sene oldu ama gerçekten sanki akşam çıkmışım gibi.”

    MUHTAR ADAYI OLDU

    Öte yandan 31 Mart seçimlerinde yaşadığı mahalleye muhtar adayı da olduğunu aktaran Emsal Tekir; “Şu anda İzmirli mahallesinde muhtar adayıyım. İnşallah Allah’ımın izniyle olacak. Tepkiler çok güzel, kimsenin kalbini bilemem ama bana göre bir bayan olarak tepkiler çok güzel” dedi.

  • Çatıya mezar koydu, görenler şaşkına döndü

    Samsun’da 2 katlı evin çatısında bulunan mezar, görenleri şaşırtıyor. Kavak ilçesi Bahçelievler Mahallesi’nde mermercilik yapan Hamit Yerişkin, yolun arka tarafında diğer evlerin arkasında kalan ve Samsun- Ankara karayolundan gelip geçenlerin göremediği iş yerindeki mermer mezarları göstermek için ilginç bir yönteme başvurdu. Hamit Yerişkin normal standartlarda yaptığı mermer mezarı evinin çatısına koydu. Çatıdaki mezarı ‘yatır’ zanneden vatandaşlar ise olayın aslını öğrenince şaşkınlık yaşıyor.

    “BUNU ANCAK KARADENİZLİ BİR MERMER USTASI YAPABİLİR”

    Böyle ilginç bir olayı sadece Karadenizli iyi bir mermer ustasının yapabileceğini dile getiren Yerişkin, “Evimin giriş katında mermer atölyesi bulunuyor. Atölyenin üstünde de 2 kat var. Orada da biz oturuyoruz. Atölyenin önünde evler bulunduğu için yoldan geçenler tarafından görülmüyordu. O yüzden mezarı herkesin görebileceği evin üstüne koyduk. Bütün Karadeniz bizimle gurur duysun istedik. Amacımız, mezarımızı yaptığımız işleri teşhir edip dikkat çekmek. Mezarı evin üstünde gören vatandaşlar çok ilginç buluyorlar. İlginç buldukları için de bunu bir başkasının değil de bir Karadenizlinin yapacağını düşünüyorlar. Bu olay Karadenizli bir mermer ustası olarak bence çok normal. Böyle ilginç fikirlerimiz ve yaptığımız işlerdeki başarılardan dolayı da çevre sakinlerimize katkı sağlamamız için muhtar olmamı istiyorlar. Bu yüzden muhtar adayı olduk. Dama koyduğumuz mezar, tamamen 1 kişilik mezar standartlarında yapıldı. Bu mezarı dama koyarak her yere mezar yapabileceğimizi kanıtlamış olduk. Mezarı görenler, ilk önce mezarda büyük bir zatın olduğunu zannediyor ama bu gerçek değil. Tamamen işimi teşhir etmekle alakalı bir durumdur” dedi.

    Dam üstündeki mezar hakkında konuşan vatandaşlar da, “Gün içerisinde birçok kişi evin üstünde mezar olup olmadığını soruyor. Yatır olup olmadığını da soruyorlar. Biz de durumun reklam amaçlı olduğunu vatandaşlara anlatmaya çalışıyoruz” diye konuştular.

    Çatının üstünde yer alan mezarın üstünde de Türk bayrağının yanı sıra, “Önce Vatan” ve “Vatan Sağolsun” ifadeleri yazıyor.

  • Yolun Üzerine Cami Yapılınca Çözümü Böyle Buldular

    Bölgenin engebeli coğrafyası nedeniyle kıvrak fikirleri ile sıkça gündeme gelen Rizeliler yine Karadeniz zekâsını yansıtacak bir çözüm yolunu buldu. Bunlardan bir tanesi de Rize’nin Çayeli ilçesine bağlı Güzeltepe köyündeki Hanifli Camisi.

    Köylüler, engebeli arazi şartlarından dolayı caminin yapılmasına uygun alan bulamayınca 300 haneli köyün yolunun geçtiği düz bir alan üzerinde Hanifli isimli bir cami inşa ettirdi. Dönemin ihtiyar heyetinin kararını verdiği, ihtiyaç duyulan ve köy yolunun üstüne inşa edilen caminin altından köyün yolun geçiyor.


    Cami’nin yer aldığı Güzel Tepe Köy Muhtarı Oğuz Dereci, arazi şartlarının elverişsizliği nedeniyle caminin 1996 yılında yolun üzerine inşa edildiğini dile getirerek “Burada araziler engebeli olduğu için caminin yapılmasına en uygun yer olduğu düşünülerek, eskilerimiz camiyi buraya yaptı. Güzel de bir cami yapmışlar. Caminin altından yol geçiyor. Yolun hemen üzerinde olduğu için vatandaşlarımız da daha iyi bulur camiyi ve gelip rahatlıkla namazını kılar burada. Yapanlardan Allah razı olsun” dedi.
    Yüksek araçların caminin altından geçmekte zorlandığını dile getiren Muhtar Dereci, beton mikserlerinin geçmeden önce tekerleklerinin havalarını indirdiklerinin altını çizdi. Dereci “Buranın boyu 3 metre 50 santimdir. Beton araçları geldiğinde onların boyu 3 metre 75 santim oluyor. Üstü birkaç kez vurdu araçların. Ondan dolayı önce lastiklerinin havalarını indiriyor çocuklar, öyle geçebiliyor beton mikserleri altından” ifadelerini kullandı.

    Rize’de bu sahnelere rastlanabileceğini ve hiç şaşırmadığını dile getiren Nezir Şişman isimli vatandaş ise “Cami görmemiştim ama bu şekilde ev görmüştüm. Tabi böyle şeyler dikkat çekiyor. Tabi burası Rize, Rizeli’den her şey beklenir. Yolu caminin altından yapmışlar, caminin üzerinden yaptıklarını bile görürüz yakında” şeklinde konuştu.

  • Metrobüs durağındaki astronotun gizemi çözüldü

    Metrobüs duraklarında astronot kıyafetiyle dolaşan kişi sosyal medyanın gündemine oturdu. Merak yaratan olay, Yeşilay’ın kampanyası çıktı. Yeşilay projeyi 9 Şubat’ta duyuracağını açıkladı. Yeşilay’ın sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, ”Astronot neden duraktaydı? Bu sorunun cevabını öğrenmek için 9 Şubat’ı bekleyin!”denildi.

  • Başkan Adayı Yusuf Ziya Öztabak Taksici Oldu

    Yalova AK Parti Belediye Başkan Adayı Yusuf Ziya Öztabak, özellikle Yalova’nın en önemli sorunlarının başında gelen şehir içi trafik ve park sorununun çözümüne yönelik projelerini anlatmak için taksicilik yaptı. Yusuf Ziya Öztabak’ı karşılarında görünce şaşkınlığını gizleyemeyen vatandaşlar, ücretsiz yolculuk yapmanın da keyfini yaşadılar.

    Seçim çalışmaları kapsamında taksi duraklarını ziyaret eden AK Parti Yalova Belediye Başkan Adayı Yusuf Ziya Öztabak, direksiyon başına geçerek vatandaşlara sürpriz yaptı.

    ‘’Gençler Fikir Sizden Destek Bizden’’

    Öztabak, yoldan aldığı ve kendisini görünce şaşkınlığını gizleyemeyen genç bir yolcunun özellikle gençlerin beklentilerinin karşılanmasına yönelik talebine, hükümetin desteği ve belediye projeleriyle istihdama yönelik müjdeli haberleri önümüzdeki günler de paylaşacaklarını duyurdu.

    Yalova’nın spor, sanat, teknoloji üreten kimlikli bir şehir olacağının altını çizen Başkan Adayı Yusuf Ziya Öztabak, ‘’Dinamik, teknolojiyi yakından takip eden ve çok farklı düşünen bir jenerasyon geliyor. Geleceğin şehirlerini yönetmek için her zamankinden çok daha fazla gençlerimizin fikirlerine ihtiyacımız var. Onlar bugünün dünyasını temsil ediyor. Enerjileri ve destekleri ile her beraber yarını temsil etmeye geliyoruz. Gençlerin fikirlerini projelerini hayata geçirmelerinin önünü açacağız’ dedi.

    “Bütün Kalpleri Fethedeceğiz”

    Durağa dönüşte bir yolcunun daha taksi talep ettiğini gören AK Parti Yalova Belediye Başkanı Yusuf Ziya Öztabak, bu kez rotayı Termal’e çevirdi. Kentin geleceğinin konu açıldığı yolculukta, belediye yönetiminde her yaştan her kesimin taleplerine yanıt verilerek tek taraflı yöneticiliği istemeyen vatandaşa, ‘’Hiç kalp kırmadan bütün kalpleri fethedeceğiz. Hükümetimizin ve

    belediyemizin projeleri ile Yalova’mızın icraatlerimiz ile gönülleri birleştirerek geleceğe taşıyacağız. Yalova’mızın yeşile müziğe, sanata, spora, teknolojiye doyacağı, kimsenin gelecek kaygısı duymadan yeni işlere ihtiyacınız var biliyorum. Ortak akılla, sizlere hayalinizdeki Yalova’yı sunmaya geliyoruz.’’ diyerek yanıtladı.

    Öztabak, her hafta gönüllü taksicilik yaparak vatandaşlarla buluşmayı sürdüreceğini de sözlerine ekledi.

  • Hatay’da şaşırtan görüntü

    Hatay’ın Dörtyol ilçesinde sağanak yağış caddeler ile narenciye bahçelerini göle çevirdi.

    Sağanak yağış hayatı olumsuz etkilerken alt yapının yetersiz olduğu caddeler sular altında kaldı. Yolun karşısına geçmek isteyen yayalar uzun süre yağmur sularının çekilmesini bekledi. Araç sürücüleri ise göle dönen caddelerden geçerken zor anlar yaşadı. Bazı evlerin girişini su bastı. Narenciye bahçeleri sular altında kaldı.

    Yağış sonrası yağmur sularının biriktiği caddede lastik bot ile gezinti yapmaya çalışan genç ise şaşırttı. 

  • Yana düşen başını eliyle tutarak yaşıyor

    Antalyalı Ayşe Ünüvar baş sallama, istemsiz, süregelen, bükücü, döndürücü nitelikte kas kasılmalarıyla ortaya çıkan istem dışı tekrarlanan hareketlere neden olan, geçici ya da kalıcı anormal postürlere yol açan bir hareket bozukluğu olarak bilinen servikal distoni hastalığına çare arıyor.

    Bir yıl önce fabrikada çalışırken rahatsızlığın etkilerini hissetmeye başladığını ve bir süre sonra başının sürekli döndüğü için işini yapamaz olduğunu söyleyen Ayşe Ünüvar, “Antalya’da özel bir hastaneye gittim, burada servikal distoni rahatsızlığı teşhisi konuldu. 3 ayda bir 3 kez beyin botoksu yapıldı. En son geçen hafta yaptırdım, devam edeceğim. Botoks kasılmaları gevşetip biraz ağrılarımı dindiriyor ancak tedavi etkisi yok. Tek elimle başımı tutmam gerektiği için işimden ayrılmak zorunda kaldım. Hastalığım engel olarak kabul edilmiyor. Ne yazık ki yüzde 10 gibi bir engel grubuna dahil ediliyor. Ben gerek otururken gerekse yürürken bir elimle sürekli başımı ve çenemi tutmak zorunda kalıyorum. Aksi taktirde başım istem dışı yana doğru dönüyor” dedi.

    Fabrikadan ayrıldıktan sonra bir çay ocağı açarak kendi işini yapmaya başlayan Ayşe Ünüvar “Kızımla birlikte çalışıyorum. Ağırlıklı olarak kızım destek çıkıyor. Yeni açtığım için çok fazla müşterim yok, ben sadece tek elimi kullanabiliyorum. Bugüne kadar henüz çaresi bulunamayan hastalığa yakalanan Manavgat’ta benim dışımda 2 arkadaşım daha var. Sosyal medya üzerinden de 300 civarında servikal distoni hastasıyla haberleşiyoruz. Hayat kalitesini asgariye düşürüyor. Bir an evvel tedavisinin bulunmasını bekliyoruz” ifadelerini kaydetti.

  • Davada 2 metrelik kalas delil olarak sunuldu

    Cumhuriyet savcısının hazırladığı iddianameye göre; Kurtuluş Cebeci Mahallesi’ndeki binanın yıkımı sırasında tozdan rahatsız olan Cengiz Temir ve Hasan Belek, çalışma yapan kepçeye taş attı, operatör Ayhan Demir’e tepki gösterdi. Çıkan kavgada Temir ve Belek, Demir’i yumrukladı. Demir de eline geçirdiği tahta parçasıyla Temir ve Belek’i darbetti. Temir, hafif, Belek ise ağır yaralandı. Müşteki ve sanık olan Temir ve Belek’in ‘hakaret’ ve ‘basit yaralama’, yine müşteki ve sanık olan Demir’in ise ‘yaralama’ suçunda yargılanması istendi.

    ‘YARALAYACAK ŞEKİLDE VURMADIM’

    Ankara 13’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın 30 Ocak’ta görülen duruşmasında tutuklu müşteki sanık Ayhan Demir ile tutuksuz müşteki sanıklar Cengiz Temir ve Hasan Belek, hazır bulundu. Tutuklu sanık Ayhan Demir savunmasında, Temir ve Belek’in çalışırken kepçenin camlarına taş atarak kırdıklarını ve kendisine hakaret ettiklerini belirterek, “Hasan Belek, eline aldığı taşla omzuma vurdu. Cengiz de yumrukla kulağıma vurdu. Ben de inşaat alanından aldığım sopayla Hasan Belek’in sağ omzunun arka kısmına vurdum. Cengiz Temir’e kesinlikle vurmadım. Hasan Belek’e de yaralayacak şekilde vurmadım. İnşaat alanı olduğu için itişme sırasında yere düştü. Yaralanması bu şekilde olmuş olabilir. Suçsuzum. Tahliyemi ve beraatımı talep ediyorum” dedi.

    ‘TAŞ ATIP KÜFÜR ETMEDİK’

    Müşteki sanıklardan Hasan Belek, kepçeye taş atmadıklarını ve küfür etmediklerini savunarak, “6 gündür yıkım çalışması sürüyordu. Bütün bina tozdan rahatsızdı. Önlem almalarını istedik, belediyeye şikayet ettik. Ancak hiçbir önlem almadıkları gibi inşaat sahibi, ‘böyle çalışacağız, istediğiniz yere şikayet edin’ dedi. Olay günü de kepçenin sesinden dolayı operatöre sesimizi duyurmak istedik. Ancak o aşağıya indi ve eline aldığı kalasla bize vurmaya başladı. Ben kalas darbesiyle yere düştüm. Yerdeyken de kafama kalasla vurdu. Şikayetçiyim ve beraatimi istiyorum” dedi. Cengiz Temir de operatörün kalasla saldırdığını ileri sürdü.

    TANIKLAR DİNLENDİ

    Tanıklardan İbrahim Taşkın, kepçe operatörü Demir’in çıkan tartışma sonrası inşaat alanında bulduğu ‘5-10’ diye tabir edilen kalasla Temir ve Belek’e vurduğunu, yaralanan Belek’in ambulansla hastaneye götürüldüğünü söyledi. Tanık Veli Özdemir de inşaatın sahibi olduğunu, daha önce de Temir ve Belek’in yıkım çalışmalarına tozdan rahatsız oldukları için zorluk çıkarttıklarını ileri sürdü.

    MAHKEME GÖREVSİZLİK KARARI VERDİ

    Mahkeme, tanık ve müşteki sanık ifadelerinin tamamlanmasının ardından, Ayhan Demir’in tutukluluk halinin devamına karar verdi. Yargılamanın ‘adam öldürmeye teşebbüs’ suçundan yapılmasına hükmeden mahkeme, görevsizlik kararı vererek, dosyayı Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.

    AVUKAT MAHKEMEYE KALASLA GELDİ

    Duruşmadan 1 gün sonra Ayhan Demir’in avukatı Emrah Güner, marangoz atölyesinden temin ettiği 2 metrelik kalasla adliye geldi. Görevsizlik kararı veren Ankara 13’üncü Asliye Ceza Mahkemesi hakimi ise Avukat Güner’e, kalası, dosyanın gittiği Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilmesi gerektiğini belirtti. Avukat Güler de kalası Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne dilekçe yazarak tutanakla ibraz etti. Avukat Güler dilekçesinde, “Duruşmalarda da çok açık görüldüğü üzere müvekkilimin boyu 1,50 metre civarındadır. 2 metre boyunda 5-10 eninde kalası dilekçemiz ekinde dosyaya sunmaktayız. Böyle bir kalasla müvekkilimin hareket etmesi, kaldırabilmesi dahi imkansızdır. Gerekirse görevli mahkeme tarafından iş bu dosyaya sunduğumuz örnek kalas ile keşif yapılmasını, Adli Tıp Kurumu’nda da rapor alınmasını talep etmekteyiz. Bu durum taraf beyanlarının gerçeği yansıtmadığını ispat etmektedir. İddia edilen oluşun da gerçek olmadığını açık ve seçik biçimde göstermektedir” dedi.

    Mahkemenin kalası delil olarak kabul edip etmeyeceği duruşmanın görülmesinden sonra ortaya çıkacak.