Kategori: Yemek

  • Sadece bir tanesi ömrü 36 dakika kısaltıyor

    Sadece bir tanesi ömrü 36 dakika kısaltıyor

    ABD’de tüketilen 5 bin 853 gıda maddesinin insan sağlığına etkileri üzerine yeni bir araştırma yayımlandı. Çalışmada, ‘hot dog’ olarak bilinen sosisli sandviçin insan ömründen 36 dakikayı eksilttiği ortaya çıktı.

    ABD’de yapılan ve Nature Food dergisinde yayımlanan çalışmada araştırmacılar, ülkede tüketilen 5 bin 853 gıdayı incelerken, yemeklerin etkilerini, kazanılan veya kaybedilen sağlıklı yaşam dakikaları cinsinden ölçtü.

    Michigan Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, tek bir sosisli sandviç yemenin insan hayatından 36 dakikayı alabileceğini tespit etti.

    Üniversitede çevre sağlığı bilimleri profesörü ve makalenin kıdemli yazarı Olivier Jolliet, CNN’e verdiği demeçte, “Yiyeceklerin yararlı ve zararlı etkilerinin sağlık temelli bir değerlendirmesini yapmak istedik” derken, “Örneğin, bir gram işlenmiş et başına 0,45 dakika kaybedilir veya bir gram meyve başına 0,1 dakika kazanılır” diye konuştu.

    Sosisli sandviç üzerine yaptıkları araştırma üzerine konuşan Jolliet, “Dana sosis ile yapılmış standart bir sosisli sandviçte bulunan 61 gram işlenmiş et 27 dakika sağlıklı yaşam kaybına neden oluyor” derken, “Sodyum ve trans yağlar gibi bileşenleri de göz önüne aldığımızda toplamda 36 dakika kaybediliyor” diye konuştu.

    Araştırmada, kuruyemiş, baklagiller, deniz ürünleri, meyveler ve nişastalı olmayan sebzeler gibi gıdaların tüketiminin ise sağlık üzerinde olumlu etkileri olduğu vurgulandı.

    Profesör Jolliet, oluşturulan endeksin yaşam beklentisini artıran veya azaltan gıdalara baktığını, ancak zararlı gıda seçimlerini daha faydalı olanlarla değiştirmeye çalışmanın kolay olmadığını sözlerine ekledi.

  • Poşe yumurta nedir, nasıl yapılır? Poşe yumurta tarifi ve püf noktaları

    Poşe yumurta nedir, nasıl yapılır? Poşe yumurta tarifi ve püf noktaları

    Son zamanlarda özellikle MasterChef gibi takip edilen yarışma programlarından ismini duyduğumuz poşe yumurtanın ne olduğu merak ediliyor. Yumurtanın en güzel hali olan poşe yumurtanın yapımı da biraz maharet istiyor. Peki poşe yumurta nedir, nasıl yapılır? İşte poşe yumurta tarifi ve püf noktaları…
    Sosyal medyada ve TV programlarında adını sıklıkla duyduğumuz poşe yumurtanın yapımında oldukça farklı pişirme teknikleri uygulanıyor. Poşe yumurtayı pişirme süresi ve tekniğinin çok önemli olduğu yapımında gelin püf noktalarına ve tarifine birlikte bakalım.

    Poşe yumurta nedir?

    Poşe yumurta bir nevi haşlanmış yumurtadır. Yumurtanın beyazı sert sarısının akışkan olduğu, yumurtayı suya kırarak pişirilen bir tekniktir.

    Poşe yumurta nasıl yapılır?

    • Poşe yumurta pişirmek için tencere içine yaklaşık 4 parmak su ilave ederek kaynamaya bırakın.
    • Su kaynadığında altını kısarak fokurdamasını önleyin. İçine yaklaşık 2 kaşık sirke ve biraz da tuz ilave ettikten sonra yumurtaları bir kase içerisinde kırarak yavaşça suya bırakın.
    • 3 dakika kadar pişireceğiniz yumurtayı kevgir yardımı ile çevirerek pişirin. Böylece yumurtanın beyazı dağılmayacaktır.
    • Yuvarlak ve opak bir kıvama gelen yumurtayı kevgirle dikkatlice aldıktan sonra kağıt havlu üzerinde suyunu alıp servise hazır hale getirebilirsiniz.
    • Çay kaşığı ile yumurtanın beyazının sert olup olmadığını kontrol edin.
    • Eğer beyaz sertse yumurtayı ikram edebilirsiniz.
    • Şayet yumurta beyazı halen çok yumuşaksa birkaç dakika daha pişirebilirsiniz.

    Poşe yumurta yapımının püf noktaları

    Poşe yumurtanın ilk özelliği yumurta akının katı olmasıdır. Kesildiğinde ise akışkan, kayısı kıvamında iyi pişmiş bir sarı dikkat edilmesi gereken bir noktadır. Bunun için de pişirme süresi ve tekniği çok önemlidir.

    Poşe yumurta yaparken tam kıvamında olması için; yayvan ve çok derin olmayan bir tencereye üç-dört parmak kadar su koyup kaynatın. Suyun miktarı, içine konacak yiyeceğin yarısının suya gömüleceği kadar olmalı. Kaynamadan önce suya 1 tatlı kaşığı sirke ilave ederseniz yumurta daha kolay katılaşır ve formunun bozulması daha zor olur. Su kaynama noktasına geldiğinde altını kısın, poşe için ideal derece 80-85 derece olmalıdır.

  • “Bazı mantarlar son yemeğiniz olabilir”

    “Bazı mantarlar son yemeğiniz olabilir”

    Türkiye’nin önde gelen mantar uzmanlarından mikolog Jilber Barutçiyan, vatandaşları zehirleyici etkisi olan mantarlara karşı uyardı. Zehirli mantarların hiçbirinin panzehrinin bulunmadığını ifade eden Barutçiyan, yenilebilir mantarların bilimsel olarak kanıtlanmış ve tanımlanmış olması gerektiğini söyledi.

    Mantar çeşitliliği için oldukça elverişli olan ülkemizde mantar toplayıcılığı özellikle köylüler ve doğa meraklıları için oldukça yaygın bir alışkanlık.

    Bilinçsiz bir şekilde toplanan ve tüketilen mantarlar ise bazen ölümcül sonuçlara yol açabiliyor.

    Türkiye’de 30 bin çeşidin üzerinde mantar olduğunu söyleyen mikolog Jilber Barutçiyan, “Türkiye kendi kuşağındaki ülkelere göre çok zengin bir mantar ülkesi. Hem üç iklim kuşağına sahiptir hem de biyolojik çeşitliliğimiz oldukça fazladır. Türkiye’de çıplak gözle görülebilecek 30 binin üzerinde mantar var. Bunların arasında çok değerli mantarlar olduğu gibi öldüren, zehirli, yenilen yenilmeyen pek çok mantar türümüz var. En önemli grup öldürenler grubudur. En ufak bir sindirim sorunu yaşatan tüm mantarlara zehirli mantar deriz. Yenen mantarlar grubu ise 30 bin tür içinde küçük bir gruptur” dedi.

    “HALK ARASINDA PEK ÇOK YANLIŞ İNANIŞ DOLAŞMAKTA”

    Halk arasında bilinen yaygın inanışların ölümcül sonuçlar doğurabileceğinin altını çizen Barutçiyan, “Maalesef yenilebilen ve yenilemeyen mantarları birbirinden ayırt etmek için hiçbir teknik, metot, kısa yol ya da püf noktası yoktur. Yemek isteyenler mantarları bilimsel bir netlikle tanımlayacaklar. Güncel bir kaynaktan mantarın yenilebildiğini kontrol edecekler. 60lı 70li yıllarda yenilebilir denilen bazı türlerin zehirli ve hatta öldürücü olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. Bu yüzden son çalışmalara bakılması lazım. Halk arasında pek çok yanlış inanış dolaşmakta. ‘Beyaz mantar yenebilir, ağaçlarda çıkan mantarlar zehirsizdir, sütü akan mantarlar yenir’ gibi yaygın yanlış inanışlar var. ‘Yaşlılar bilir’ derler ben pek çok yaşlının mantar zehirlenmesi nedeniyle hayatını kaybettiğini gördüm. O yüzden bu bilim, bilmediğiniz mantarları lütfen yemeyin” diye konuştu.

    “PANZEHİRİ YOK”

    Yenilen son yemeğin mantar olmaması için uyarılarda bulunan Barutçiyan, “Dünyada mantar ölümlerinden baş sorumlu mantar Amanita Phalloides’dır. Türkçe ismi de çok manidar olarak Köygöçüren mantarıdır. Köygöçüren mantarı çok zahmetli bir ölüme yol açar. Ertesi gün öldürmez. İlk 24-48 saat belirti vermez. Zehirlenme işaretleri ilk başladığı andan sonra bir hafta 10 gün sonra gerçekleşir. Panzehiri yoktur. Tıp sadece destek tedaviler uygular. Bu mantar Türkiye genelinde çok yaygındır. Görüntüsü çok güzeldir. Aldığım bilgilere göre tadı da çok güzelmiş ama unutmamak gerekir ki bazı mantarlar son yemeğiniz olabilir” ifadelerini kullandı.

  • Aşure nasıl yapılır? İşte aşure malzemeleri ve tarifi

    Aşure nasıl yapılır? İşte aşure malzemeleri ve tarifi

    Muharrem ayı içerisinde yer alan Aşure gününe yaklaşılıyor. Aşure gününe adım adım yaklaşırken nasıl yapılacağı ve malzemeleri araştırılan konular arasında bulunuyor. İşte aşure malzemeleri ve tarifi ile ilgili ayrıntılar…

    Diyanet İşleri Başkanlığı, Aşure günü tarihini açıkladı. Aşure Günü bu yıl 29 Ağustos Cumartesi 2020 gününe denk geliyor. Aşure yapacak olanlar ise aşure tarifini araştırıyorlar. Peki aşure nasıl yapılır? İşte aşure malzemeleri…

    AŞURE NASIL YAPILIR?

    Nohut ve fasulyeyi ayrı ayrı haşlayın.

    Aşurelik buğdayı yıkadıktan sonra tencereye koyup üzerine kaynar su döküp 10 dakika kaynatın. Çıkan buğday suyunu süzün. Aynı işlemi bir kez daha yapın ve suyunu yine süzün. Daha sonra kaynar su ekleyerek buğdayı 50 dakika kadar kaynatın. (İsterseniz akşamdan buğdayı iki kez kaynatıp suyunu süzerek daha sonra sıcak suda sabaha kadar da bekletebilirsiniz. Akşamdan ıslatırsanız 15 dakika kaynatmak yeterli olur.)

    Yumuşayan buğdaya pişmiş nohutu, fasulyeyi, doğranmış kayısıyı, kuru üzümü, yıkanmış pirinci ekleyerek 15 dakika kaynatın.

    Sıcak süt, şeker, tuz, karabiber, fındık, karanfil suyu ekleyerek 15 dakika daha kaynatın.

    Aşureyi cam kâselere bölüştürün.

    Aşure kâselerde soğumaya başlayınca, üzerini fındık, ceviz, fıstık, kuş üzümü, kuru üzüm ve nar taneleri ile süsleyebilirsiniz.

    Aşure pişirirken toplamda 3 litre kadar su kullanın. Yanınızda sürekli kaynar su bulundurun, gerektiğinde ilave edebilmek için önemli. Aşurenin kıvamına göre su ekleyebilirsiniz.

    Şeker miktarını damak tadınıza göre ayarlayabilirsiniz

    AŞURE MALZEMELERİ

    • 500gr aşurelik buğday (3 su bardağı)
    • Yarım çay bardağı pirinç
    • 1 su bardağı nohut
    • 1 su bardağı kuru fasulye
    • 200 g kuru kayısı
    • 200 g kuru üzüm
    • 1 su bardağı fındık
    • 3 lt su
    • 2 su bardağı süt
    • 4 su bardağı toz şeker
    • çeyrek çay kaşığı tuz
    • çeyrek çay kaşığı karabiber
    • yarım çay bardağı karanfil suyu (1 tatlı kaşığı karanfili kaynatın)
    • Süslemek için;
    • 25 g fındık
    • 25 g kuş üzümü
    • 100 g ceviz
    • 1 adet nar
    • Tarçın
  • Tam 30 farklı şekilde üretiliyor! Kilosu 300 lirayı buluyor

    Tam 30 farklı şekilde üretiliyor! Kilosu 300 lirayı buluyor

    Malatya’da kayısı 30 farklı şekilde işlenerek Ramazan Bayramı’nda şeker olarak ikram ediliyor. Vatandaşlar kayısı şekerine ilgi gösteriyor.

    Dünyada 17 milyonluk kayısı ağacı varlığının 8 milyonluk kısmının bulunduğu Malatya’da, yaklaşık 50 bin aile geçimini bu üründen sağlıyor.

    ‘Dünyanın kayısı başkenti’ olarak anılan kentte, kayısının yanı sıra çekirdeği de değerlendiriliyor.

    Malatya’da üretilen kuru kayısı dünyanın birçok ülkesine ihraç edilirken, kayısının her şeyi değerlendiriliyor.

    Kayısı çikolatası, kayısı lokumu, kayısı drajesi ve 30 çeşit kayısıdan yapılan şekerlemeler bayramda Malatyalıların en çok tercih ettiği ürünler arasında yer alıyor.

    Kiloları 20 ile 300 TL arasında satılan ürünler, Malatya’nın yanı sıra il dışına da gönderiliyor.

    Koronavirüs salgını dolayısıyla vatandaşlar dışarıya çıkmadığı için dükkanlarında satış yapamayan kayısı satıcısı, ürünlerinin satışını internet üzerinden yapıyor.

    Kayısının koronavirüsten etkilenmediği kentte kayısı pilav, baklava, şeker, hoşaf, sucuk, döner ve birçok yiyecekte kullanılıyor.

    Kentte Şire Pazarı’daki, kayısı satıcıları ise Malatya’da bayramlarda markalı çikolatalar yerine kayısıdan elde edilen şekerlemelerin tercih edildiğini söyledi.

    Kayısıdan elde edilen şekerlemeleri alan vatandaşlar her bayramda olduğu gibi bu bayramda da kayısıdan elde edilen ürün aldığını dile getirdi.

  • Yumurta tüketmek için 6 neden

    Yumurta tüketmek için 6 neden

    Yumurta, kalvaltılarımızın vazgeçilmez parçası hatta bazen öğle ve akşam yemeklerimizin de kurtarıcısı olan mükemmel bir besin. Vücudumuzun temel protein kaynaklarından biri olan yumurtayı sofranızdan eksik etmemek için birçok sebep var.

    Türk mutfağında geniş bir yere sahip olan yumurta, sağlığımız için de çok faydalı. Haşlanmış halde yenmesinin yanı sıra menemen ve omlet gibi lezzetlerin baş kahramanı olan yumurta, salata ve sandviçlere de dahil edilince enfes oluyor. Bu sağlık dolu besini tüketmek için 6 muhteşem nedeni aşağıya bırakıyoruz.

    Bir adet yumurta 6 gram protein içeriyor. Bu özelliği bile tek başına yumurta tüketmek için yeterli bir sebep. Protein miktarından ötürü yumurta sporcular başta olmak üzere yaşlıdan gence, hamileden çocuğa herkesin tüketebileceği bir besin.

    Yumurtanın sarısındaki kolesterol içeriği çoğu zaman tartışma konusu oluyor. Ancak tüketiminde sınır aşılmadığı sürece yumurta kolesterole olumlu yönde etki ediyor. Yumurta, ceviz gibi omega 3 yağ asitleri barındıran besinler ile beraber tüketildiğinde kötü huylu koleksterol (LDL) seviyesinin düşmesine yardım ediyor.

    Bir yumurta ortalama 70 kalori. Yumurta, sadece 70 kalori alarak uzun süre tokluk sağlamasıyla diğer besinlerden hemen ayrılıyor. Yapılan çalışmalar, güne yumurta içeren bir kahvaltıyla başlayanların gün içinde daha az abur cubura yöneldiklerini ortaya çıkardı.

    Protein almak için her zaman kırmızı ya da beyaz et tüketemeyebiliyoruz. Bu noktada da hem yüksek protein kaynağı oluşuyla hem de uygun fiyata satılmasıyla devreye yine yumurta giriyor.

  • Yanlış beslenme alışkanlıkları sağlık faturasını kabartıyor

    Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü ve Türkiye Temsilcisi Viorel Gutu, dünya genelinde 670 milyondan fazla yetişkin ile 120 milyon çocuğun obeziteyle mücadele ettiğini belirterek, “Sağlıksız beslenmenin neden olduğu sağlık problemlerinin tedavisi için yılda yaklaşık 2 trilyon dolar harcandığı tahmin ediliyor.” dedi.

    FAO tarafından 16 Ekim’de kutlanan Dünya Gıda Günü’nün bu yılki sloganı “Eylemlerimiz geleceğimizdir. Sağlıklı beslenme ile açlığa son verilmiş bir dünya.” olarak belirlendi.

    Gutu, yaptığı açıklamada, açlık ve her türlü yetersiz beslenmeye karşı mücadelede son 20 yılda önemli ilerlemeler kaydedildiğini söyledi.

    Söz konusu gelişmenin cesaret verici olduğunu aktaran Gutu, ancak bu ilerlemenin ülkeler ve bölgelerde eşit şekilde sağlanması için hala yapılması gerekenler olduğunu dile getirdi.

    “Kentleşme ve gelir artışı yeme alışkanlıklarını değiştirdi”

    Gutu, gıda güvenliği olmayan insanların yetersiz beslenme biçimleriyle karşı karşıya kaldığına dikkati çekerek, “Her 9 kişiden 1’i açlık çekerken, yaklaşık 2 milyar insan besin yetersizliği yaşıyor. Aynı zamanda obezite ve beslenme biçimiyle alakalı hastalıklar hemen hemen her ülkede artış gösteriyor ve dünya genelinde endişe yaratıyor. Bu yıl insanları ne yediğimiz üzerinde düşünmeye çağırıyoruz.” diye konuştu.

    Küreselleşme, kentleşme ve gelir artışı sonucu beslenme ve yeme alışkanlarında değişiklikler yaşandığını anlatan Gutu, artık mevsimlik sebze ve meyve gibi ürünler yerine rafine nişasta, şeker, yağ, tuz, işlenmiş gıda ve hayvansal kaynaklı ürünlerin tüketildiği ifade etti.

    Gutu, insanların artık evde yemek hazırlamak için daha az zaman harcadığına işaret ederek, şunları kaydetti:

    “Özellikle kentlerdeki tüketiciler, süpermarketler, fast-food ve paket servis yapan restoranlarla, sokakta satılan yiyecekleri tercih ediyor. Sağlıksız yeme alışkanlığı masa başı ve hareketsiz yaşamla birleşince obezite oranlarında çarpıcı bir artış gözlemleniyor. Obezite sadece gelişmiş ülkelerde değil aynı zamanda düşük gelirli ülkelerde de kendini gösteriyor. Bugün dünya genelinde 670 milyondan fazla yetişkin ile 120 milyon çocuk obeziteyle mücadele ederken, 800 milyonu aşkın insan ise açlık çekiyor.”

    “Besleyici gıdalar erişilebilir ve uygun fiyatlı olmalı”

    Sağlıksız beslenmenin kalp damar, diyabet ve bazı kanser hastalıklarına neden olduğunu belirten Gutu, şöyle konuştu:

    “Dünya genelindeki ölümlerin 5’te 1’i sağlıksız beslenme alışkanlıkları sonucu oluşan hastalıklardan kaynaklanıyor. Sağlıksız beslenmenin neden olduğu sağlık problemlerinin tedavisi için yılda yaklaşık 2 trilyon dolar harcandığı tahmin ediliyor. Bu nedenle hükümetleri besleyici gıdaların erişilebilir ve uygun fiyatlı hale gelmesi için düzenlemeler yapmaya, tarım politikalarını meyve, sebze ve baklagiller gibi besleyici ürünlere ilişkin araştırma ve yatırımlarını artıracak şekilde genişletmeye davet ediyoruz.”

    Gutu, sağlıklı bir beslenme biçiminde kişinin aktif bir yaşam sürdürebilmesi ve hastalık riskini azaltmak için çeşitli, yeterli, güvenli ve besleyici gıdaları alması gerektiğini vurgulayarak, söz konusu beslenme biçiminin meyve, sebze, baklagiller, kuruyemiş, tohumlar, tam tahıllı ve düşük yağ, şeker ve tuz oranına sahip yiyecekleri içerdiğini dile getirdi.

    FAO’nun Dünya Gıda Günü‘nü çeşitli etkinlikler kutlayacağını anlatan Gutu, söz konusu etkinliklerle toplumun çeşitli kesimlerine ulaşarak, sağlıklı beslenme ve doğru gıda seçimi yapmaları konusunda insanları bilgilendirmeyi hedeflediklerini sözlerine ekledi.

  • Margarin depresyonu tetikliyor

    Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesinde bir grup bilim insanı, deney hayvanlarıyla yaptığı çalışmada, yayık tereyağının “öğrenmeyi olumlu etkilediğini”, “margarinin ise “depresyonu tetiklediğini” tespit etti.

    DEÜ Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazan Uysal Harzadın, “hindistan cevizi, ayçiçek, zeytinyağları ile margarin ve tereyağı ile beslenenlerde depresyon, kaygı ve öğrenme düzeyi”ne ilişkin yaptıkları “Sıçanlarda farklı yağlarla zenginleştirilmiş beslenmenin öğrenme-bellek, anksiyete ve depresyon üzerindeki etkileri” adlı araştırmanın sonuçlarını, AA muhabirine anlattı.

    Yetişkin sıçanları, deney kapsamında yüzde 10 oranla farklı yağlarla zenginleştirilmiş yemlerle beslediklerini ifade eden Harzadın, bu yağların hayvanların davranışlarına etkisini araştırdıklarını anlattı.

    Öğrenme ve bellek düzeyini ölçmek için “yer yön bulma” modülünü kullandıklarını kaydeden Harzadın, depresyon düzeyini ise su tankında deney hayvanlarının hayatta kalma çabasıyla değerlendirdiklerini anlattı.

    Harzadın, kaygı düzeyini ise hayvanların hareketliliği ve anksiyete alanında geçirilen zamanla ölçtükleri bilgisini verdi.

    Ayçiçek yağı tüketenlerde karar verme sıkıntısı

    Ayçiçek yağının Türk mutfağında sıkça kullanıldığını hatırlatan Harzadın, “Bilimsel çalışmada bizi en çok şaşırtan yağlardan biri de ayçiçek yağı oldu. Ayçiçek yağı tüketenlerde depresyon düzeyi de kaygı düzeyi de yüksek. Ancak asıl ilginç olanı, bu yağ, deney hayvanlarının karar verme yetilerini etkiledi. Hayvanları düzeneğe koyduğumuzda nereye gideceğine karar veremedi. Dolayısıyla, ayçiçek yağının beynin karar verme bölümü olan prefrontal korteksi olumsuz etkilediğini düşünüyoruz.” diye konuştu.

    Zeytinyağı ile beslenenler “relaks”

    Harzadın, tüm yağ çeşitleri arasında en olumlu sonuçlarından birini zeytinyağında aldıklarını anlatarak, ekstra sızma zeytinyağı ile beslenen deney hayvanlarındaki depresyon seviyelerinin “oldukça düşük” çıktığını vurguladı.

    Sıçanlarda deney süresi olan 2 ayın, insan yaşamında 10 yıla tekabül ettiğini vurgulayan Harzadın, “Zeytinyağı ile beslenen hayvanların anksiyete düzeyi son derece düşük. Bu hayvanlar rahat, son derece relakstı. Öğrenme kapasitesi de gayet iyiydi.” dedi.

    Margarinle beslenenler “pes” etti

    Margarin tüketen hayvanlardaki sonuçların “vahim” olduğuna işaret eden Harzadın, şu bilgileri verdi:

    “Margarinle beslenenler ve ayçiçek yağı ile beslenenler benzer anksiyete düzeyine sahip. Onlar çok hareketli ve düzeneğin anksiyete alanında çok vakit geçirdiler. Karar verme yeteneği de bozuldu. Daha da fenası depresyon belirtileri bu grupta en yüksekti. Depresyon düzeneğimizde bir kavanoz içinde su var. Bu suda hayvanın boğulmaması, yaşama tutunması için hareket etmesi gerekiyor. Yani suyun üzerinde kalması için çaba sarf etmeli. Margarin grubu son derece hareketsizdi. Hatta bazı hayvanları deneyi tamamlayabilmek için biz kurtardık.”

    Mucize sonuç tereyağında

    Harzadın, serbest gezen inekten geleneksel yöntemle elde edilen yayık tereyağında en iyi sonuçlardan birini elde ettiklerini ifade ederek “Geleneksel yöntemle elde edilen yayık tereyağından mucize sonuç aldık. Tereyağı ile beslenenlerde kaygı düzeyi düşük, depresyon belirtisi yok ve öğrenme seviyeleri de son derece olumlu.” dedi.

    Araştırma sonuçlarının uluslararası kamuoyuna duyurulacağı bilgisini veren Harzadın, beslenmede önce tereyağı ve zeytinyağının tercih edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

  • Canan Karatay: Kışın patlıcan yemeyin

    Sağlıklı yeme içme konusunda kamuoyuyla paylaştığı görüşleri ve kaleme aldığı kitaplarla yankı uyandıran Prof. Dr. Canan Karatay, Habertürk TV’nin konuğu oldu. Hülya Hülya Hökenek’in sorularını yanıtlayan Prof. Karatay, insanların doğal besinleri tüketmesiyle olası hastalıkların önüne geçebileceğini kaydetti.

    Karatay, mevsiminde yetişen sebzelerin tüketilmesi gerektiğine işaret edekek “Kışın patlıcan tüketmeyin” diye konuştu.

    Karatay’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

    “MISIR ŞURUBU TOZ ŞEKERDEN 7 KAT DAHA FAZLA ZARARLI”

    Şekerli ve gazlı içecekler alkol kadar değil; alkolden daha zararlı. Çünkü 3 yaşındaki, 5 yaşındaki çocuklara verildiği için bunu söylüyorum. Kota falan değil tamamen yasaklanması lazım. Beyaz şekerin bütün hücrelere etkisi var. Mısır şurubu şekerin vücuda normal şekerden 7 kat daha fazla zararı var. Anneler çocuklara şekeri kesinlikle vermemeli. Madem çocuklara tatlı bir şey verecek, biraz meyve suyu verebilir.

    “HAMİLEYKEN ŞEKERLİ SU TESTİ YAPMAK KESİNLİKLE YASAKLANMALI”

    Gebelik şekerini tespit etmek için şekerli su veriyorlar, hatta kutularla mısır şurubu veriyorlar. Bu yanlıştır ve yasaklanması lazımdır. Doğru olan hamileliği anladığımız andan itibaren, açlık bir kan tahliliyle ortaya çıkabiliyor zaten. Teşhis koyulabiliyor. Bu da erken doğumlar, sakat doğumlar, 3 aylık bebekte yetişkin diyabet hastalıkları çıkıyor. Anne de mahvoluyor, çocuk da mahvoluyor.

    “HAMİLELİK ANNE VE BABANIN YAŞADIĞI ORTAK SÜREÇTİR”

    Anne ve babalarının 6 aylık hamilelikte kendilerini toparlamaları lazım. 6 ay en erken. Yurt dışında 3 ay diyorlar. Anne baba idrarda iyot baktıracaklar, şeker baktıracaklar. Birlikte baktıracaklar.

    “ÇOCUKLARINIZA KÖY YUMURTASI BULUN”

    İnsan vücudunun yüzde 60’ı sudur, yüzde 20’si hayvansal proteindir, yüzde 19’u yağdır. Yüzde 1’den aşağısı karbonhidrattır. Siz karbonhidrat yükleyeceksiniz. Çocuklarımıza yumurta vereceğiz. Köy yumurtası bulacaksınız. Serbest gezen tavukların yumurtalarını bulacaksınız. Yumurtayı haşlayıp, çocuklarınıza vereceksiniz.Milli Eğitim Bakanlığı okullardaki kantinleri yasaklamalıdır.

    “BENİM HAYATIM YAĞ YEMEKLE GEÇTİ! DÖNERDE TRANS YAĞ OLMAMALI”

    Dönerde yağ kısıtlaması olmaz. Yalnız trans yağ kullanılmayacak. Benim hayatım yağ yemekle geçti. Bütün yemeklerin lezzeti yağdan gelir. O uzun yaşayan insanlar hayatları boyunca Trabzon yağı yemişler. Tavuk döner diye bir şey olmaz. Çünkü tavuklar süni yemle besleniyorlar. Yağlar bozulmamış, işlenmemiş, tahşiş edilmemiş olarak vücuda girecektir.

    “YÜKSEK KOLESTROLDAN KORKMA! KAN ŞEKERİNDEN KORK!”

    Kolestrol diye bir hastalık yok. Kollestrolu çıkaran hekimler değil ilaç firmalarıdır. İyi kolestrol, kötü kolestrol diye bir şey yok. Kolestroldan korkmayın. Kolestrolu olan hanımlar ve beyler daha uzun yaşıyorlar. Çok büyük bir tıp yalanı uyduruldu. Yüksek kolestrolden korkmayın. Karaciğeri yağlandıran kan şekerinden kork! Kolestrol yağ değil hormondur.

    “KOLESTROL VÜCUTTAKİ YANGINI SÖNDÜRMEYE GİDEN HORMONDUR”

    İtfayie arabaları giderler. Yangını onlar mı çıkarırlar? Hayır. Onlar yangını söndürmeye giderler. İşte vücutta da çıkan yangını söndürmeye giden kolestrollerdir. Kötü şeker vücutta trigliseriti yükseltir. Beyaz şekerden, tatlılardan, gazlı içecekleri ağzımıza koyduğumuz anda kan şekeri yükselir. Bu dolaşıma karıştığı anda bütün hücreleri bozar.

    “TANSİYON YÜKSEKLİĞİNDEN ÇEŞİTLİ KANSERLERE KADAR”

    Trigliseritler 22 tür hastalık üretiyor. Tansiyon yüksekliği, kan yağlarının altüst olması, damar tıkanıklığı, damar sertliği ve kanserler. O halde tehlikeli olan kolestrol falan değil trigliserittir.

    “KIZARTMA YİYORSANIZ, SİGARA İÇİYORSANIZ BİTTİ ZATEN!”

    Yağlar margarin olduğu anda trans yağ olur. Zeytinyalğ çok sağlıklıdır, ama işlem gördüğü zaman trans yağdır. İşlenmemiş, doğal gıdalara yönelinmelidir. İnsan vücudunu okyanus ve uzay gibi düşünün. Bir tek kolestrol tek başına zararlı olamaz. Sigara içiyorsanız, kızartma yiyorsanız, fabrikadan çıkan her şeyi yiyorsanız bitti zaten… Ev yoğurdu, köy yumurtası hakiki besinlerdir. Ekmek besin değildir, sizi kandırıyor. Ekmek yediğiniz için acıkıyorsunuz.

    “GÜNÜMÜZDEKİ EKMEKLER HİBRİT BUĞDAYDAN İMAL EDİLİYOR”

    Şimdiki buğday eski buğday değil. Un fabrikalarına gönderilen buğday cüce buğdaydır. Bunlar hibrittir. Fazla ürün alalım diye hibrit yapılmışlar. O yüzden çok tehlikelidir. Buğdayda bulunan glutenin antikoru var. Fabrikadan gelen buğdayda çok büyük katkı maddeleri var. Pankreasa insülün salgılatıyor. Sizi acıktıran o. Acıktırdıkça yiyorsunuz, yedikçe acıkıyorsunuz. Bu ekmek firmaları için bulunmaz bir pazar.

    “YUMURTA, KIRMIZI ET, YAĞ, YOĞURT VÜCUDA FAYDALIDIR”

    Mısır şurubu şekeri ekmekte de var. Nişasta bazlı şeker. Karaciğeri 7 kat daha fazla yağlandırıyor. Şeker uyuşturucuur, kokain gibi bağımlılıktır. Benim söylediğim yeni şeyler değil. Büyüklerimizin uyguladığı şeylerdir. Yumurta sağlıklıdır, yasaklayamazsınız. Kırmızı et, tam yağlı peynir, tam yağlı yoğurt vücudumuzun ihtiyacıdır.

    “GÜNDE İKİ ÖĞÜN SAĞLIKLIDIR ÜÇ ÖĞÜN HASTALIKTIR”

    24 saat içinde ilk yediğimiz öğün kahvaltıdır. Sık sık yemek değil, acıkınca yiyeceksiniz. Acıkmayı bekleyceksiniz. İbn-i Sina söylemiş, iki öğün sağlıklı, üç öğün hastalıktır. Hz. Muhammet de aynı şeyi söylüyor. Çünkü insan vücudu ona göre programlanmıştır. Siz sürekli yerseniz hormonlar şaşırır. Siz mutlu olacağım diye ona buna saldırıyorsunuz.

    “İDEAL BİR SABAH KAHVALTISI NASIL OLMALADIR?”

    Kaçta kalkarsanız kalkın doğal yağ, doğal fındık fıstık, doğal yumurta yerseniz açıkmayacaksınız. Arada çok bol su içeceksiniz, Türk kahvesi de içebilirsiniz. Sonra acıkınca vücut ‘artık ben hazırım bana besin gönder’ diyecektir. Yumurta yiyin, az pişmiş olacak. Bir gün omlet, bir gün rafadan, bir gün kayısı gibi yiyeceksiniz. Kalori hesabı yapılmayacak. Kalori hesabı tehlikelidir. Tereyağında kırılmış yumurta, doğal peynir. Turp yiyebilirsiniz.

    “YEMEKTEN SONRA İÇİLEN SEBEP KRONİK KANSIZLIK SEBEBİDİR”

    Yumurta, yoğurt, süt, fındık, fıstık çok önemli. İlle marketten bir şey almak mecburiyetinde değiliz. Çay yeni çıkmış bir alışkanlıktır. Geçmişte böyle bir şey yoktu. Seneler önce kahve içilirdi. Ben çaya karşı değilim. Ama yemek yedikten sonra hemen içilmemelidir. 4 saat sonra içilmelidir. Hemen içilmeli kronik kansızlık sebebidir. Demir eksikliğine yol açar.

    “PATLICAN HABERİ YAPMAYIN! PATLICAN YERİNE YUMURTA YİYİN”

    Mevsiminde ne varsa onu yiyin diyorum. Oturup da ocak ayında patlıcan yemeyin diyorum. Doğal olduktan sonra aşırıya kaçmamak kaydıyla meyve yenebilir. Elma, portakalın kurtlusu, organik, doğal olanını yiyebilirsiniz. Diğerlerinde tarım zehri var. Medya kışın patlıcan haberi yapmasın. Peki ne yiyeceğiz derseniz. Yumurta yiyin. Yaz ayında güneşin en dik, gölgenin en kısa olduğu zamanında 20 dakika durursanız faydası çok fazla.

    “HAYVANSAL YAĞLAR TÜKETMEDEN İNSAN BEYNİ ÇALIŞMAZ”

    Suç duyurusunda bulunurken bana hakaret ediliyor. Suç duyurusu savcılığa yapılır. Tabipler Birliği savcı olarak çalışıyor. Tabipler Birliği demesi gerekir ki, “Bu bizi ilgilendirmez savcılığa başvurun” demesi lazım. Veganlık, vejetaryenlik aynı değil. Veganlar tamamen insan doğasına aykırı oluyor. Yalnız baklagillerle, kuruyumeşle besleniyorlar. Doğal sağlıklı hayvansal yağların ve hayvansal proteine ihtiyacı var insanın. Hayvansal yağ olmadan beyin çalışmaz.

  • Döner ve köftede yağ standardında değişiklik

    Tarım ve Orman Bakanlığı’nın “Türk Gıda Kodeksi Et, Hazırlanmış Et Karışımları ve Et Ürünleri Tebliği” Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

    Buna göre, “fermente sucuk” olarak adlandırılan ürünün adı, tüketici tarafından anlaşılamadığı gerekçesiyle “sucuk” olarak güncellendi.

    Türkiye’de et üretiminde kullanımına izin verilmeyen, mekanik yöntemlerle kanatlı hayvanların karkaslarından ayrılan etlerin (MAKE), kalsiyum limitleri çerçevesinde sadece ısıl işlem görmüş emülsifiye kanatlı eti ürünlerinde etikette belirtilmesi kaydıyla kullanımına olanak sağlandı.

    Böylece yıllık üretim miktarı yaklaşık 160 bin tonu bulan MAKE’nin yurt içi üretimde de kullanılmasıyla ciddi bir ekonomik kaybın önüne geçilmesi hedefleniyor.

    Tebliğ kapsamında yer alan, MAKE kullanılmayan ürünlerde kalsiyum miktarı çiğ kanatlı eti ve kanatlı kıymada kilogram başına 150 miligramı, hazırlanmış kanatlı eti karışımlarında 250 miligramı ve ısıl işlem emülsifiye kanatlı eti ürünleri dahil olmak üzere diğer kanatlı eti ürünlerinde 350 miligramı geçemeyecek. Etiketlerinde MAKE kullanıldığı bildirilen kanatlı emülsifiye et ürünlerinde ise kalsiyum miktarı 750 miligramı aşamayacak.

    Emülsifiye et ürünleri, evcil tırnaklı hayvan veya kanatlı hayvan etlerinden özel bir teknik işlem uygulanarak elde edilen karışımın doğal veya yapay kılıflara doldurulup ısıl işlem görmesiyle üretilen salam, sucuk gibi ürünleri kapsıyor.

    Köfte üretim sınırı kaldırıldı

    Kasap, market gibi perakende işletmelerde köfte üretiminde günlük 10 kilogram olarak belirlenen miktar kısıtlaması da kaldırıldı. Hazırlanmış kırmızı et karışımı olarak sadece pişmemiş köfte ve yöresel ürünler (tantuni, Kilis tava, kağıt kebabı gibi), büyükbaş ve/veya küçükbaş hayvan karkas etlerinden günlük olarak üretilip satışa sunulabilecek.

    Soğuk zincirin kırılması halinde gıda güvenliği açısından riskli görülen tavuk kıymanın dondurulmuş olarak piyasaya sunulmasına, uygun teknik ve hijyenik şartların sağlanması şartıyla izin verilecek.

    Pastırma için tuz oranının üst limiti, ürün içinde yer alan mikroorganizma faaliyetini yeterince stabil halde tutamayacağı ve ürünü mikrobiyal bozulmalara açık hale getirebileceği gerekçesiyle kütlece yüzde 7’den yüzde 10’a çıkarıldı.

    Tebliğ kapsamında yer alan çiğ et, kıyma, kanatlı kıyma, hazırlanmış et karışımları, mekanik ayrılmış kanatlı eti ve et ürünlerinin üretiminde, “ürün” ismi “tür” ismiyle birlikte ifade edilebilecek.

    Dönerin yağ oranı

    Dönerin içerdiği yağ oranı kütlece en çok yüzde 25, kanatlı eti dönerinin içerdiği yağ oranı ise kütlece en çok yüzde 20 olarak belirlendi.

    Et ürünleri için belirlenmiş ürün özelliklerinde, toplam et proteinindeki kolajen bağ doku proteini oranı esas alınacak. Kurutulmuş jambonda nem miktarı kütlece en çok yüzde 50 olacak.

    Baş eti, ilgili mevzuatta belirtilen şartları sağlaması halinde sadece emülsifiye et ürünlerinin üretiminde kullanılabilecek.

    Gıda işletmecilerine bu hükümlere uyum sağlayabilmeleri için 31 Aralık’a kadar süre tanındı.