Blog

  • Mahkemeden kanser hastaları için ‘akıllı ilaç’ kararı

    Hürriyet’ten Mesut Hasan Benli’nin haberine göre dava dosyasına göre Mehmet Karataş‘a 19 Haziran 2019 tarihinde akciğer kanseri teşhisi konuldu. Karataş’a dört seans kemoterapi yapıldı. Ancak sonuç alınamadı. Tümörde küçülme olmaması ve yenik kemik metastazı oluşması sebebiyle halk arasında akıllı ilaç olarak bilinen ‘Tecentriq‘ (Atezolizumab) adlı ilaç reçete edildi. Karataş, ilacın SGK tarafından karşılanmasını istedi.

    Ancak SGKSağlıkta Uygulama Tebliği Sosyal (SUT) ve/veya ekli listelerde yer almadığı gerekçesi ile talebi kabul etmedi. Karataş’ın avukatları Ankara 5. İş Mahkemesi’ne dava açarak, tedbir talebinde bulundu. Ankara 5. İş Mahkemesi bu talebi reddetti. Karataş’ın avukatları, yerel mahkemenin kararı için İstinaf başvurusunda bulundu. İstinaf talebini görüşen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi, 22 Ocak tarihli kararında, birçok yerel mahkemenin benzer davalarda tedbir kararına hükmettiği hatırlatmasında bulunarak, Ankara 5. İş Mahkemesi’nin kararının kaldırılmasına karar verdi.

  • 2018’de Türkiye’de 308 milyon kutu sinir sistemi ilacı satıldı

    Sağlık Bakanlığı’nca ‘Sağlık İstatistikleri Yıllığı’na göre, sinir sistemi ilaçları son yıllardaki artış trendini 2018 yılında da sürdürdü ve en çok tüketilen 3. grup ilaç oldu. 2017’de 298.4 milyon kutu sinir sistemi ilacı satılırken, bu rakam bir yıl içinde 10 milyon kutu artarak, 308 milyona ulaştı.

    2013’te 258.5 milyon olan sinir sistemi ilaçlarının kullanımı, son 5 yılda ise 49 milyon 500 bin kutu artmış oldu. 5 yılda sinir sistemi ilaçları kullanımında görülen artış oranı yüzde 19 oldu.

    İlk sıra sindirimin

    Verilere göre, Türkiye’de en çok tüketilen ilaç grubu ise sindirim sistemi ve metabolizma ilaçları. 2018 yılı itibariyle 398 milyon 700 bin sindirim sistemi ve metabolizma ilacı satılırken, son 5 yılda sindirim sistemi ilaçları kullanımında 110 milyon kutuluk artış görüldü. 2013’te 280.6 milyon kutu sinir sistemi ve metabolizma ilacı satılırken, bu rakam 2016’da 346 milyon kutuya, 2017’de da 374 milyon kutuya ulaştı. 2018’de en çok satılan ikinci grup ilaçlar ise solunum sistemine ilişkin olanlar oldu.

    Yıl boyunca toplam 329.8 milyon kutu solunum sistemi ilacı satılırken, bu rakam 2017’de 317.2 milyon kutu olmuştu. Solunum sistemi ilaçlarında 2013 yılı tüketimi ise 263.8 milyon kutu düzeyindeydi.

    Açıklanan son rakamlarla, 2018 yılında Türkiye’deki toplam ilaç satışı 2 milyar 351 milyon 200 bin kutuya çıktı. Bu da 2018 nüfusunun 82 milyon olduğu dikkate alınırsa, kişi başına 28.6 kutu ilaç düştüğünü gösteriyor. 2017’de ise kişi başına ilaç tüketimi 28 kutu olmuştu.

  • Batılı kaynaklar: Son dönemdeki siber saldırıların arkasında Türkiye olabilir

    Reuters’ın kamuya açık internet erişim kayıtlarına göre, saldırganlar, aralarında farklı ülkelerden bakanlıklar, büyükelçilikler, güvenlik kurumları, şirketler ve çeşitli gruplar dahil en az 30 kuruluşa siber saldırı düzenledi.

    Kayıtlara göre, hackerların hedefleri arasında Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunan hükümetinin e-posta sunucuları ile Irak hükümetinin ulusal güvenlik danışmanı da yer alıyor.

    Saldırılar, hedef alınan internet sitesine giden ve siteden gelen veri trafiğinin dinlenilmesi veya çalınması yöntemiyle gerçekleşti. Bu sayede saldırganlar hedef aldıkları ağların içinde gezinebildikleri gibi ağ sunucularındaki bilgi ve belgeleri de görebildi.

    İki Britanyalı ve bir ABD’li yetkiliye göre; saldırılar, dünyanın farklı yerlerinde de görülen devlet destekli siber casusluk operasyonlarına benziyor ve Türkiye’nin ulusal çıkarlarını ilerletmek doğrultusunda yapılmış gibi görünüyor.

    ‘Saldırılar birbiriyle bağlantılı’

    Yetkililer, üç unsurun varlığına bakarak böyle bir tespitte bulunuyorlar. Bu unsurlar arasında Türkiye açısından jeopolitik öneme sahip ülkelerin hükümetlerinin hedef alınması, Türkiye’de kurulu altyapıyı kullanan önceki saldırılar ile benzerlikleri ve hakkında bilgi vermeyi kabul etmedikleri gizli istihbarat değerlendirmeleri bulunuyor.

    Yetkililer, saldırıların arkasında hangi kişi veya kuruluşların olduğunu netleştirmediklerini, ancak aynı ağ sunucusu veya altyapı öğelerini kullanıldığı için birkaç dalga halinde düzenlenen saldırıların birbiriyle bağlantılı olduklarına inandıklarını belirttiler.

    İçişleri Bakanlığı konu hakkındaki sorulara yanıt vermedi. Üst düzey bir Türk yetkili konuyla ilgili sorulara doğrudan yanıt vermedi, ancak Türkiye’nin sıklıkla siber saldırıların kurbanı olduğunu söyledi.

    Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti yaptığı açıklamada, ‘ilgili kurumların saldırıların hemen farkında vardıklarını ve kontrol altına almaya yöneldiklerini‘ belirterek, “Ulusal güvenlik nedeniyle ayrıntılar hakkında yorum yapmayacağız” ifadelerini kullandı.

    Yunan hükümetinden yetkililer, hükümetin e-posta sisteminin tehlikeye maruz kaldığına dair hiçbir kanıtları olmadığını söyledi. Irak hükümeti sorulara yanıt vermedi.

    Kamuya açık kayıtlara göre; Kıbrıs, Yunanistan ve Irak’a ait olduğu görülen hedeflere yapılan saldırıların tümü 2018’in sonlarında veya 2019’un başlarında gerçekleşti. Yetkililere ve özel siber güvenlik uzmanlarına göre başka hedefleri de kapsayan siber saldırılar hâlâ devam ediyor.

    Britanya’nın muhabere istihbarat kurumu GCHQ’ya bağlı Ulusal Siber Güvenlik Merkezi ve ABD Ulusal İstihbarat Direktörlük Makamı saldırının ardında kimin olduğu sorusuna yanıt vermedi.

    Veri trafiğini rehin almak

    Siber güvenlik uzmanları, saldırının internetin altyapısının temel güvenlik eksiklerinden birinden faydalanılarak yapıldığını belirttiler.

    Batılı yetkililere ve özel siber güvenlik uzmanlarına göre saldırganlar DNS korsanlığı (hijacking) olarak bilinen bir teknik kullandılar. Bu teknik internet adreslerinin doğru bilgisayar sunucularıyla eşleştirilmesini sağlayan, internetin adres rehberi olarak da bilinen DNS kayıtlarının tahrif edilmesiyle hayata geçiyor.

    Saldırganlar, bu adres rehberi sisteminin bazı bölümlerini yeniden yapılandırarak, mesela e-posta hesaplarına giriş yapılan sayfaları kullanıcı adları ve şifreleri kopyalan sahte giriş sayfalarına yönlendiriyorlar. Böylece yazışmaları da ele geçirebiliyorlar.

    Reuters tarafından incelenen kamuya açık DNS kayıtları, hedef alınan sitelerdeki veri trafiğinin, özel siber güvenlik danışmanlarının verdiği bilgiye göre saldırganlar tarafından kontrol altında tutulan sunuculara aktarıldığını gösteriyordu. Reuters tarafından incelenen kayıtlar ve saldırıları inceleyen özel güvenlik uzmanlarının çalışmaları hedeflerin çoğunluğunda e-posta, bulut veri depolama veya özel iletişim ağlarındaki veri trafiğinin saldırganların eline geçtiğini gösterdi.

    Kayıtlar, saldırıların 2018’in başından beri gerçekleştiğine işaret ediyor.

    Üç yetkili ve diğer iki ABD istihbarat yetkilisi, küçük ölçekli DNS saldırılarının nispeten yaygın olmasına rağmen, bu saldırıların ulaştığı ölçeğin Batı istihbarat teşkilatlarını telaşlandırdığını söyledi.

    Yetkililer, bu saldırıların, varlığı 2018’in sonlarında ortaya çıkarılan benzer bir saldırı ile aynı yöntemi kullanıyor olsa da o saldırıyla bağlantısı bulunmadığına inandıklarını ifade ettiler.

  • Sağlık Bakanı Koca’dan Corona Virüsü Açıklaması

    Koronovirüse karşı Türkiye de alarmda. Havalimanlarında önlemler alındı. Ölümcül virüsün ortaya çıktığı Çin’den gelen tüm yolcular kontrol ediliyor. İstanbul Havalimanı da önlemlerin alındığı kritik noktalardan biri. Çin’den gelen yolcular için kabul noktası oluşturuldu. Yolcular tek tek termal kamera ile kontrol edildikten sonra geçişlerine izin veriliyor.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın koronavirüse karşı alınan tedbirlerle ilgili açıklaması şöyle;

    “Havalimanlarında tüm önlemleri aldık”

    Tüm dünyanın gündeminde Çin’den yayılan bir virüsün sebep olduğu bir hastalık tablosu var. Daha önce insanlarda görülmemiş alt tip bir virüs. Havalimanları başta olmak üzere tüm hazırlıklarımızı bu süreçte tamamladık.

    Hastalıkla ilgili gelişmeleri ve yayılımını uluslararası kuruluşlarla iş birliği içerisinde yakından takip ediyoruz. Bu çerçevede tanı, önlem, olası vakada uygulanacak prosedürler, korunma ve kontrol önlemleri ile ilgili bir rehber hazırlayarak bugün yayımladık.

    “Şu ana kadar şüpheli bir vakaya rastlamadık”

    Çarşamba gecesinden itibaren Çin’den gelen uçuşlarla ülkemize gelen yolcuların termal kameralarla taramasına başladık. Şu ana kadar şüpheli bir vakaya rastlamadık.

    Büyükçekmece’de hastaneye başvuran bir kişi Vuhan’dan geldiği öğrenilince diğer hastalardan izole edildi. Bununla alakalı birli kirliliği oluştu. Hastanın genel durumu iyi olmakla birlikte seyahat öyküsü nedeniyle biz bunu şüpheli vaka olarak kabul ettik. Gözlem altına alındı. Hastanın Çin’den birlikte seyahat ettiği diğer yolcuların hiç birinde herhangi bir bulguya belirtiye rastlanmadı.

    Neticesi kesinleşmemekle beraber şüpheli vaka olarak değerlendirdiğimiz hastayı, talebi üzerine bu sabah Çin’e gönderdik.

    Şüpheli vaka her ne kadar ülkesine dönmüş olsada bu kişinin korunmasız yakın temasta olduğu kişileri taramadan geçiriyoruz. Halkımızı korumak adına her ihtimale karşı gerekli tüm tedbirleri alıyoruz.

    Vatandaşlarımızın paniğe kapılmasını gerektiren bir durum yok.

    Salgın nedeniyle bugüne kadar 26 kişi hayatını kaybetti

    Ulusal Sağlık Komisyonu’nun açıklamasına göre, Tibet Özerk Bölgesi ve Çinghay eyaleti dışında ülkedeki bütün, özerk bölge, özel idari bölge ve eyalete yayılan koronavirüsten (2019-nCoV) etkilenenlerin sayısı, 177’sinin durumu ağır olmak üzere 853’e yükseldi. Salgın nedeniyle bugüne kadar 26 kişi hayatını kaybetti.

  • Su Orucu (Water Fasting) Sağlığı Tehdit Ediyor

    Belirli bir süre yemek yemeden sudan başka içecek içmeden sadece su tüketerek tutulan bir oruç türü olarak bilinen ‘su orucu’ son zamanlarda popüler diyetlerin başında geliyor. Kısa sürede fazla kilo kaybı yaşamak isteyen kişilerin sıklıkla başvurduğu yöntemlerden biri olan bu diyetin sağlıklı sonuçlar sağlamayacağını ifade eden Memorial Bahçelievler Hastanesi’nden Uzman Diyetisyen Nihan Yakut, önemli uyarılarda bulundu.

    KALICI VE SAĞLIKLI SONUÇ ELDE EDİLEMEZ”

    Bu diyetin moda haline geldiğini ancak hekimler tarafından önerilemeyeceğini belirten Uzman Diyetisyen Nihan Yakut, “24 ila 72 saat veya bir haftalık uygulama söz konusu. Ancak bir hafta uzun bir süre. Mutlaka uzman gözetimi olması gerekiyor. Ancak her halükarda bu diyetin doğru olduğunu söyleyemem. Sadece su tüketimi var ve kişi herhangi gıda tüketmiyor. Sadece su tüketerek ve herhangi bir gıda olmadan kalıcı ve sağlıklı bir sonuç elde edilemez. Kısa dönemde hızlı ama sağlıksız bir sonuç almaya yarar” dedi.

    BİRÇOK HASTALIĞA DAVETİYE ÇIKARTIYOR

    Bu tür bir diyetin başta hipoglisemi olmak üzere pek çok rahatsızlığa davetiye çıkaracağını anlatan Uzman Diyetisyen Yakut, “Beraberinde baş ağrısı, mide bulantısı, bilişsel işlevde bozukluklar gibi bir kısa süre içerisinde görülebilecek yan etkilere neden olur. Diyabetik hastalığı olanlar en başta risk grubundadır. Aslında herkes bu tarz bir diyette riski altındadır. Çünkü tamamen sağlıksız bir uygulama diyebiliriz. Buna benzeyen ve moda olan sadece sonuç almaya yarayan ama sonucu ne şekilde alınacağını çok öngörmeyen diyetlerin uygulanmasını doğru bulmuyorum ve kesinlikle de onaylamıyorum” değerlendirmesinde bulundu.

    Türkiye’de diyete başlamak için nisan ve mayıs aylarının beklendiğini ancak bunun yanlış olduğunu belirten Nihan Yakut, bu aylarda diyete başlanmasını tavsiye ederek önerilerini şöyle sıraladı:

    “Kısa zamanda hızlı kilo kaybı sağlamaya çalışıyoruz. Önerim kişilerin erken sürede, yani şimdiden diyete başlamaları ve diyeti kısa süreli ve geçici bir şey olarak görmekten ziyade onlara yazdığımız diyet listelerini hayatlarına entegre etmeleri. Yani diyeti bir yaşam tarzı haline getirerek başarı elde edilebilir ve bu başarı sürdürülebilir bir başarı olabilir. Kış aylarında yaptığımız en büyük hata suyu az tüketmek. Daha az su içmek ve onun yerine fazla sıcak içecek tercih etmek metabolizmanın yavaşlamasına sebep olabiliyor. Öncelikle su tüketimi kış aylarında da çok önemli. Daha az hareket ettiğimiz için yemek yapmaya üşenerek hazır gıda tüketimini bu dönemde daha da artırıyoruz. Bunlar yapılmamalı ve evde normal yemeğinizi yapmalısınız. Burada önemli olan porsiyon kontrolü. Porsiyon kontrolüne dikkat etmelisiniz. Kış aylarında hastalıklardan korumak için meyve ve sebze tüketimine önem verilmeli. Ancak meyve sebzelerin tüketiminin miktarı diğer aylarda olduğu gibi sınırlı ve dengeli olmalı. Kışın hasta olmamak için kiloyla meyve yememelisiniz. Diyetin uygulanması, bunun gerçekten yaşam tarzı haline gelmesi, gelemediği takdirde mutlaka profesyonel destek alınması önemli. Tamamen kişiye özel bir diyet planıyla beraber yol almak o kişiye çok daha başarı getirir.”

    “AKŞAM 8’DEN SONRA YEMEYİN”

    Akşam yemek yemenin yanlış olduğu tartışmalarına da dikkat çeken Yakut, “İstirahata çekildiğiniz, hareketinizin, temponuzun azaldığı, fiziksel aktivitenin olmadığı andan itibaren gıda tüketimini azaltmalısınız. Akşam 20.00, maksimum 20.30 sonrasında gıda tüketimi mümkün olduğu kadar bitirilmelidir. Kış aylarında yeterince kalın giyinerek akşam yürüyüşleri yapılabilir. Çünkü oksijenli ortamda yapılan spor veya egzersiz çok daha sağlıklı olacaktır” uyarısında bulundu.

  • Bursalılar Uyuz Salgınına Dikkat! “Bulaşıcı Bir Cilt Hastalığı”

    Uyuz hastalığı, Sarcoptes Scabiei adı verilen bir tür mikroskobik eklem bacaklı canlı nedeniyle ortaya çıkan parazitik bir hastalıktır.

    Uyuz hakkında açıklamalarda bulunan Özel Esentepe Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Adnan Öbek, uyuz böceklerinin tünel benzeri oluşumlar açarak deri altına yerleştiğini ve buralarda yumurtlayarak hızla çoğaldığını söyledi. Öbek, bu durumun ciltte yoğun bir kaşıntıya neden olduğunu ifade ederek, “Bu kaşıntı geceleri artar ve tedavi edilmediğinde döküntü ile cilt yaralarına zemin hazırlar. Kaşıntı hissi genital bölgede, koltuk altlarında, bacak arkalarında ve dirsek içlerinde daha çok hissedilir. Bu durumda, kişinin bağışıklık sisteminin zayıf olması hastalığın ilerlemesine neden olur” dedi.

    Deride yaralanma oluşabilir

    Kaşıntılar sürdükçe kaşınan bölgelerin tahriş olabileceğini ifade eden Öbek, buna bağlı olarak deride enfeksiyon belirtilerinin ve yaraların da oluşabileceğini kaydetti. Öbek, toplu taşıma, alışveriş merkezleri gibi kalabalık alanlarda uyuz hastalığının çok kolay yayılabildiğini dile getirerek, “Uyuz hastalığı son dönemde yaygın bir şekilde görülüyor. Ortak kıyafet, havlu veya yatak kullanımı, uzun süreli fiziksel temas ve cinsel ilişki uyuz bulaşma riskini artırır. Bu konuda dikkat edilmesi gerekiyor. Eğer parmak aralarında, bilekte, dirsekte, göbek çevresinde ve koltuk altında özellikle gece meydana gelen yoğun bir kaşıntı varsa vakit kaybetmeden doktora danışılması lazım” diye konuştu.

    Tedavisi mümkün

    Uyuz tedavisinin mümkün olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Adnan Öbek, bulaşıcı bir hastalık olduğu için erken teşhis ve tedavinin önem taşıdığına dikkat çekti. Öbek, tedavide genellikle losyon ve kremlerin kullanıldığını belirterek, “Bazı vakalarda yüzeysel bir tedavi yeterli gelmeyebilir. Bu tip durumlarda oral alınan ilaçlar ve hastalığı hafifletmek için ek ilaçlar verilir. Uyuz hastalığından korunmanın en kolay yolu uyuz olan kişiyle cilt temasından kaçınmaktır. Uyuz olan kişinin havluları, nevresimleri ve giysileri en az 60 derece suyla yıkanmalı ve ütülenmelidir. Ayrıca uyuz olan kişinin ailesi de doktora başvurup sağlık kontrolünden geçmelidir” diye konuştu.

  • Corona Virüsü Belirtilerini Ne Zaman Gösterir?

    İlk kez 31 Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinden zatürre olguları ile Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirilen ve 7 Ocak’ta yeni bir Corona Virüs olduğu saptanan 2019-nCoV nedeniyle yaşamını kaybedenlerin sayısı artıyor. Deve, keçi, kedi ve yarasalardan insanlara geçen Corona virüslerin daha önce SARS ve MERS’te olduğu gibi nadiren insanları hasta ettiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Enfeksyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Elif Hakko, “Wuhan’da ortaya çıkan 2019-n-Cov’un deniz ürünleri pazarı ve canlı hayvan pazarında yer alan hayvanlardan insanlara bulaştığı düşünülüyor. Ancak vakaların bir kısmının hayvan teması olmaması insandan insana da geçtiğini doğruluyor” dedi.

    Belirtiler 2 ila 14 günde kendini gösteriyor

    Dünya Sağlık Örgütü’nün henüz seyahat kısıtlaması önermediğini ancak ülkelerin önlemler konusunda hazırlıklı olmalarını önerdiğini hatırlatan Doç. Dr. Hakko, “Virüs ateş, öksürük ve solunum sıkıntılarına neden oluyor. Virüsle karşılaştıktan sonra genellikle 2 gün içinde belirtiler ortaya çıkıyor ancak bu süre 14 güne kadar uzayabiliyor” diye konuştu.

    Et ve yumurtayı iyi pişirmek önlemler arasında yer alıyor

    Virüsün özel bir tedavisi veya aşısı olmadığını ihtiyaç halinde destek tedavisi yapıldığını belirten Doç. Dr. Elif Hakko, “Enfeksiyondan korunmak için tüm diğer bulaşıcı hastalıklarda olduğu gibi sık el yıkanması, öksürürken, hapşırırken ağzın ve burnun kapatılması, hastayken evde kalınması, dışarı çıkılmaması önemli. Ayrıca et ve yumurtanın iyi pişirilmesi önlemler arasında yer alıyor” dedi.

  • Aşı Karşıtlığı Nedeniyle 2 Bin 666 Kişi Kızamığa Yakalandı

    Son yıllarda aşı karşıtlarının sayısı dünyada ve Türkiye’de artıyor. Türkiye’de 2013 yılında 980 olan aşı reddi, 2017’de 23 bine kadar çıktı. Aşısızlığın artması nedeniyle 2019 yılında 2 bin 666 kişi kızamığa yakalandı. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bu sayı 2016’da 9, 2017’de 69, 2018’de ise 716’ydı.

    ‘AŞI, BİREY İÇİN DEĞİL, TOPLUM İÇİN YAPILIYOR’

    Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Songül Yalçın, aşılamanın belli hastalıkları kontrol altına almak için tıp tarihindeki en iyi silah olduğunu söyledi. Prof. Dr. Yalçın, “Aşılar sayesinde çiçek hastalığı artık tamamen yok oldu. Çocuk felcinde ise tip 2 ve 3 yok olurken, yalnızca tip 1 ile mücadele ediliyor. Ancak aileler, ‘Artık nasıl olsa gözükmüyor’ diyerek aşı yaptırmaktan kaçınıyor. Aşı birey için değil, toplum için yapılıyor. Aşı olmadıkları için hasta olan çocuklar, bağışıklık sistemi zayıf olan kişilere hastalıklarını bulaştırıyor” diye konuştu.

    ‘HASTALIKLARI VE ÖLÜMLERİ ARTIRACAK, ŞU AN KIZAMIK SALGINI VAR’

    Aşı karşıtlığının sansasyonel haberlerle artırıldığını söyleyen Prof. Dr. Yalçın, “Şu an eksik aşı nedeniyle kızamık salgını var. Çocuklarda kızamık tedavi edilse dahi 5-10 yıl sonra beyinde kalıcı hasara yol açabiliyor. Karaciğer kanserinin en büyük sebebi olan Hepatit B’nin, aşıyla önüne geçilmeye çalışılıyor. Bitkisel ürünler ile hiçbir hastalığı önleyemezsiniz. Son 4-5 yılda ülkemizde ve dünyada aşılanmayan çocuk sayısında artış var. Önemli olan aşılama yapılmayan kişilerin sayısı değil. Ancak bu kişiler nedeniyle toplumda hastalıklar ve ölümler artacaktır. Aşı karşıtlığını popüler hale getirenler, kendi çocuklarına aşı yaptırıyor. Aşılamanın azalması kimlere yarıyor bunu görebiliyoruz” diye konuştu.

    ‘AŞI KARŞITLARININ SAYISI ARTIYOR’

    Kişilerin kişisel çıkarları nedeniyle aşı karşıtlığı yaptığını söyleyen İstanbul Aile Hekimleri Derneği (İSTAHED) Aşı Çalışma Grubu Genel Sekreteri Dr. Hamza Özdemir ise, “Aşı karşıtlarının sayısı artmaya devam ediyor. Son zamanlarda aşı ile ilgili bir kitap daha çıktı. Bu konularda ortaya çıkan kişiler kesinlikle aşı konusunda uzman değil. Anne ve babalar çocukları sağlıklıyken aşı yaptırmaktan imtina etse de, hastalandığında her şeyi yapmaya hazır hale geliyorlar” dedi.

    ‘2019 YILINDA 2 BİN 666 KIZAMIK’

    Aşısızlık oranının toplumda yüzde 5’i geçmesi halinde salgının artacağını belirten Dr. Özdemir, “Türkiye’de aşı karşıtlığı nedeniyle 2019 yılında kızamık salgını sayısı 2 bin 666’ya ulaştı. Bu hastalık nedeniyle ölümler binde 1 oranındadır, şu ana kadar bir ölüm olmaması sevindirici. Kızamık geçiren çocukların 10-15 yıl içerisinde geri dönüşü olmayan, beyinde kalıcı hasara veya ölüme neden olan SSPE hastalığına yakalanma ihtimali bulunuyor. Şu an birkaç ülkede kızamık nedeniyle ölümler var. Ölümlerin başlamasıyla devletler bu konuyla ilgili önlemler alıyor. Elimizde imkan varken çocuklarınızı ölüme terk etmeyin” uyarısında bulundu.

  • Corona Virüsü Nedir? Tedavisi Mümkün Mü?

    Corona virüsleri, hayvanlar arasında yaygın olan bir grup virüstür. Nadiren bazı durumlarda, bilim insanları corona virüslerinin “zoonotik” olduğunu belirtiyor. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merekezi’ne göre; “zoonotik” ifadesi, virüslerin hayvandan insana geçebileceği anlamına geliyor.


    CORONA VİRÜSÜ BELİRTİLERİ?

    Corona virüsü semptomları şöyle: Burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı, muhtemelen baş ağrısı, kesin olmamakla birlikte birkaç gün sürebilecek ateş. Bağışıklık sistemi zayıf olanlar, yaşlılar ve çok gençler için virüsün zatürre ve bronşit gibi ciddi solunum yolu hastalıklarına yol açma ihtimali bulunuyor.

    MERS ve Sars gibi ölümcül olabilen ve insana geçen bazı corona virüsleri olduğu biliniyor.

    CORONA VİRÜSÜ NASIL YAYILIYOR?

    Corona virüsleri insanların hayvanlara temasıyla yayılabiliyor. Virüsün insandan insana geçmesi ise bir kişinin virüsle enfekte olmuş bir kişinin salgısıyla temasıyla gerçekleşiyor.

    CORONA VİRÜSÜ TEDAVİSİ

    Corona virüslerinin spesifik bir tedavisi bulunmuyor. Çoğu zaman semptomlar kendi kendine geçiyor. Hekimler, ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar yazarak semptomatik (belirtilerin giderilmesine yönelik) tedavi uyguluyor.

    Doktorlar, oda nemlendirici ve sıcak duşun boğaz ağrısına ve öksürüğe iyi geleceğini söylüyor. Hastalanan insanların bol sıvı tüketmesi, mümkün olduğunca dinlenmesi ve uyuması gerekiyor.

  • Trump’tan Apple’a ‘Şifre’ Çıkışı: Polise Yardım Etmek Zorundalar

    Donald TrumpABD‘de güvenlik güçleriyle Apple arasında yaşanan şifreli telefonlara erişim krizine dahil oldu. Trump, şirketin ‘yardım etmek zorunda olduğunu’ söyledi.

    İsviçre‘nin Davos kasabasında 50.’si düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu sırasında CNBC’ye konuşan Trump, “Tartışmanın iki tarafını da anlıyorum. Ancak dışarıdaki bazı kötü insanları bulmaya başlamalıyız ki bu da Apple ile yapabileceğimiz bir şey. Bence bu önemli” dedi.

    Apple’ın ‘çok sayıda suçluya ve suçlu zihinlere ulaşacak anahtarlara sahip olduğunu’ savunan Trump, “Uyuşturucu baronlarıyla uğraşıyorsunuz, teröristlerle uğraşıyorsunuz ve eğer katillerle uğraşıyorsanız umurumda değil. Ne olup bittiğini ortaya çıkarmak zorundayız” ifadelerini kullandı.

    Florida saldırısıyla tekrar alevlendi

    Apple’ın 2014’te telefonlara şifreleme sistemi getirmesi, dijital verilere erişim isteyen FBI ile arasında tartışmalara neden olmuş, FBI Apple‘ı ‘suçlulara güvenli bir alan açmakla’ eleştirmişti.

    Anlaşmazlık, geçen yıl aralık ayında Florida’daki Pensacola Deniz Hava Üssü’ne düzenlenen ve üç kişinin yaşamını yitirdiği saldırıyla tekrar gündeme geldi. ABD’li yetkililer saldırıyı ‘terör eylemi’ olarak niteledi.

    Adalet Bakanı William Barr, saldırgana ait telefonun şifresini kırmak için yardım istediklerini ancak Apple’ın kendilerine ‘anlamlı bir yardımda’ bulunmadığını açıkladı.

    Şirketin, iCloud için uçtan uca şifreleme planları ‘KeyDrop’ ve ‘Plesio’ sistemlerinden iki yıl önce vazgeçtiğini hatırlatan uzmanlar, bunun FBI baskısı sonucu olduğunu iddia etmişti. Apple, ‘mahremiyet’ gerekçesiyle ekran kilitlerini açmamayı savunuyor.