Blog

  • İnternetteki Yeni Tehdit: Online Kumar

    Bir zamanlar sadece kumar masalarında oynanan kumar bağımlılığı, canlı bahis uygulamalarından çevrimiçi oyunlara, at yarışından iddia oyunlarına kadar pek çok uygulamayla çeşitlilik gösteriyor. Kazanma ihtimaline yaklaşılan anın kişiye haz verdiğini belirten uzmanlar, giderek daha fazla parayla kumar oynamaya başlama, kumara daha fazla vakit ayırma, kumar oynama yüzünden aile, iş ve sosyal ilişkilerin yıpranmasının en önemli belirtiler arasında yer aldığına dikkat çekiyor.

    Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç, özellikle teknolojiyle beraber yaygınlaşan kumar bağımlılığını değerlendirdi.

    Kumar sadece masa başında oynanmıyor

    Son dönemlerde kumar bağımlılığında önemli bir artış olduğundan sıklıkla söz edildiğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç, “Peki kumar bağımlılığının masa oyunlarından çok daha fazlası olduğunu biliyor musunuz? Canlı bahis uygulamaları, çevrimiçi oyunlar, iddia oyunları, at yarışı ve çeşitli şans oyunlarıyla da hayatımızın ne kadar içinde olduğunun farkında mısınız? Kimi hayatın koşturmacasından kısa süre uzaklaşmak için kimileri de dinlenirken keyifli vakit geçirmek amacıyla gününün bir kısmını çevrimiçi uygulamalara veya şans oyunlarına ayırıyor. Çevrimiçi uygulamalara ayırdığımız vakit planladığımızın ötesine geçmeye başladığında, daha da önemlisi bu süre zarfına maddi ve manevi kayıplar da eklendiğinde işin rengi değişiyor” dedi.

    Kazanma ihtimaline yaklaşılan an haz veriyor

    Hayat standartlarını sağlıklı yollarla planladığı seviyeye taşıyamayan bireylere kolay yoldan para kazanmanın cazip geldiğini, bu durumun kumar bağımlılığının ilk adımı olduğunu kaydeden Sedef Koç, şunları söyledi:

    ‘’Yıllarca emek verdim ama bir ev sahibi olamadım’’, ‘’Bu kadar çalışmama rağmen hayalini kurduğum o arabayı satın alamıyorum’’ gibi düşünceler, yani olanaklarından daha üst seviyede yaşama arzusu da önemli bir risk etmenidir. Kişi satın alamadığı nesneler yerine aslında bunların hayalini satın alarak kendini kandırmaktadır. Oyun esnasında kazanma ihtimaline yaklaşılan her an yeninden duyulan haz ve sahip olduklarını kaybetme riskinin vurup kaçtığındaki rahatlama hissi çoğu birey için heyecan vericidir. Küçük miktarlarla başladığında birey için sorun teşkil etmeyen oyunlar, bir süre sonra kişi tarafından kendine hak tanıdığı masum bir eğlence aracı olarak algılanmaktadır. İlerleyen evrede, kişi kendine göre halihazırda ‘emek vermeden’ kazandığı parayı aynı amaçla kullanmakta bir sakınca görmemekte, kayıpları arttığında ise bunları yerine geri koyabilmesi için ‘mutlaka’ oynamaya devam etmesi gerekmektedir. Kısacası; birey bağımlı olduğunun farkında değildir ve koşulları ne olursa olsun hepsi yeniden oynamak için birer bahanedir.”

    Bu belirtilere dikkat

    “Herhangi bir hastalığımız olduğunda belirtileri takip eder ve çözüm yolları ararız. Bu, hayatta kalmamız için gerekli ve basit bir yöntemdir” diyen Sedef Koç, “Patolojik düzeydeki kumar oynama davranışının da birtakım işaretleri vardır. Bunların farkında olmak çözüme giden yolda sizi bir adım öne geçirecektir” diyerek bu belirtileri şöyle sıraladı:

    “Giderek daha fazla parayla kumar oynamaya başlama, kumara planladığından daha fazla vakit ayırma, oynayamadığı zamanlarda sürekli bunu düşünmeye devam etme, bu durumu kontrol altında tutabileceğini düşünüp kısa süreli ara verip tekrar oynama dönemlerinin olması, kendini sıkıntılı hissettiği zamanlarda kumara yönelme, kaybettiği maddi zararları telafi etmek için daha fazla oynamaya başlama belirtiler arasında yer almaktadır. Bunların yanı sıra kumar oynama yüzünden aile, iş ve sosyal ilişkilerinin yıpranması, borçlarını kapatabilmek için başkalarından borç alma eğiliminin artması, bu süreci yönetmeye çalışırken sıklıkla gizleme ve yalan söyleme davranışına başvurulması gibi değişiklikler varsa kumar bağımlılığından söz etmek mümkündür.”

    Yetişkinler de ergenler de tehdit altında

    Çeşitli mecralar aracılığıyla kumar oynamanın normalleştirildiğini ve bireylerin özellikle sosyal medya üzerinden oyunlara maruz bırakıldığına dikkat çeken Sedef Koç, “Oyunların çeşitliliğinin artması ve kolay erişilebilir olması da hedef kitleye cazip gelmektedir. Hedef kitle kimlerden oluşur derseniz de yaş gruplarına göre değişiklik gösterdiğini söyleyebiliriz. Örneğin; yetişkinler tarafından yaygın olarak masa oyunları, at yarışları, milli piyango, sayısal loto, spor toto, kazı kazan vb. tercih edilirken; gençlerin ilgisini daha çok bahis oyunları çekmektedir. Diğer yandan uluslararası platformlarda oynanan online bilgisayar oyunları da ergen gruplarından yoğun ilgi görmektedir” dedi.

    Öte yandan bilgisayar oyunları üzerinden kurulan sanal arkadaşlıkların, akranlar arasında çevrimiçi buluşma ortamı sağlayarak oyunlardaki sürekliliği artırdığına dikkat çeken Sedef Koç, “Üstelik oyunlarda kazanma ihtimalini arttıran ekipmana sahip olmanın, arkadaş grubu içerisinde rekabet konusu olması da online satın alma davranışını tetiklemektedir” diye konuştu.

    Genellikle bağımlı olduklarını kabul etmezler

    Kumar bağımlılığı olan bireylerin, çoğu bağımlılık türünde olduğu gibi inkâr etme eğiliminde olduklarını belirten Sedef Koç, “Genelde hobi olarak oynadığı, isterse bırakabileceği, yalnızca şans oyunlarından elde ettiği parayı kullandığı konusunda savunucu bir tutum sergilerler. Nihayetinde bu işin sonuçları kontrolden çıktığı noktada, durumu toparlayabilmek adına sağlıklı olmayan çözüm yolları ararlar. Örneğin; kayıpları yerine koymak için kumara daha çok başvurmak, borcu borçla kapatmak üzere pek çok tanıdığa hatta yanlış kişilere borçlanmak ilk akla gelenlerdir. Bunların yanı sıra; aileye yeterince vakit ayıramamak, zihin sürekli bu sorun ile meşgul olduğu için bulunduğu ortama kendini verememek, içinde bulunduğu durumu gizlemek için artan yalan söyleme davranışı en sık karşılaştıklarımız arasındadır. Bunların sonucunda aile ilişkilerinin yıpranması, eşlerin boşanma noktasına gelmesi ise kaçınılmazdır” diye konuştu.

    Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç, “Birey, çığ gibi büyüyen maddi ve manevi kayıplarıyla baş edemediğinde çaresizlik hissine kapılmaktadır. Klinik gözlemlerimiz patolojik kumar oynama nedeniyle yardım arayan bireylerde depresif belirtilerin de sıklıkla bir arada seyrettiğini ortaya koymaktadır. Kumar dışında hayattan keyif alamamaya başlayan birey, artık kumar oynayarak da olumlu bir sonuç elde edememektedir” dedi.

    İlaç ve psikoterapi süreci birlikte yürütülüyor

    Kumar bağımlılığının tedavi edilebildiğini belirten Sedef Koç, davranışsal bağımlılıklar adı altında değerlendirilen kumar bağımlılığında ilaç ve psikoterapi sürecinin birlikte yürütüldüğü bir tedavi planı uygulanması gerektiğini kaydetti.

    Sedef Koç, tedavi yöntemleri ve tedavi sürecine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Çeşitli terapi yaklaşımlarından destek alınmakla birlikte, ağırlıklı olarak bilişsel davranışçı terapi ve motivasyonel görüşme tekniklerinden yararlanılmaktadır. Bireyin hayat kalitesini ciddi anlamda düşüren söz konusu problemin altında yatan nedenleri anlayıp ortadan kaldırarak davranışın tekrarlanmasının önüne geçilebilir. Risk etmenlerini belirleyip, bunlardan nasıl uzak kalınacağı konusunda destek verilerek tedaviden olumlu sonuçlar alınabiliyor. Özellikle kriz anlarında, birey bu davranışı yeniden deneyimlemek istediğinde ne yapması gerektiğine hazırlıklı olmalıdır. Bununla birlikte eş-bağımlılık davranışı gösterebilen ailelerin bilinçlenmeleri ve sosyal destek sağlamaları amacıyla psikoterapi sürecine dahil edilmesini öneriyoruz.”

  • ‘Ürünlerde Çok Bakteri Üremişse Çamaşır Suyuyla Yıkayıp Döner Yapıyorlar’

    Türkiye gazetesinden Önder Çelik’in haberine göre UDOFED Genel Başkanı Mehmet Mercan, son zamanlarda ülke geneline virüs gibi ucuz dönercilerin yayıldığını belirterek, bunların halk sağlığını tehdit ettiğini söyledi. “Bir gıdanın izlenebilirliği yoksa bunun sağlığından söz edemeyiz” diyen Mercan, sayıları bini bulan bu firmaların; kasaplardan, et toptancılarından aldığı etlerle şubelerinde kepenkleri kapalı, lavabosu, suyu olmayan bakterili ortamlarda döner hazırlayıp vatandaşa sattığını kaydetti.

    Sabun olacak yağ dönerde

    Mehmet Mercan “Ucuz dönerciler, hayvanın sabun sanayisine giden yağlarını yüzde 40 oranına kadar Türk dönerine koyarak haksız rekabetle sektörü mahvediyorlar. Toplumu zehirliyorlar bugün ucuz dönercilerin şubelerinin önünde et döner yemek için kuyruğa giren vatandaşlarımız bilsinler ki yarın tedavi olmak için hastane kuyruklarına girecekler. Çünkü bunlar gıda terörü yapıyorlar” dedi.

    Toplum sağlığını korumak amacıyla federasyonlaştıklarını belirten Mercan “Gıda terörü dağdaki terörden daha tehlikelidir. Gıda terörü toplumu orta vadede yok etmektir. Dönerde gıda terörü bitecek Allah’ın izniyle. Bakanlıkla çok yoğun çalışmalarımız var. Bir taraftan altyapı, mevzuat çalışmalarımız var. Bir taraftan da sektörü, tüketiciyi bilinçlendirmek konusunda çalışıyoruz” diye konuştu.

    Perakende deyip toptan veriyor

    2010’da çıkartılan 5.996 sayılı gıda kanundaki bir takım boşlukların düzeltilmesi konusunda çalışmaları olduğunu anlatan Mercan “Düzeltilmesi gereken bazı maddeler var. ‘Arka mutfakta hazırlayıp salondaki son tüketiciye hazır ürün verebilirsiniz ama bunun ticaretini yapacaksanız onaylı işletme olmak zorundasınız’ deniyor. Merdiven altından türeyen zincir mağazalar bu boşluktan faydalanarak ‘son tüketiciye ürün hazırlıyoruz’ diyerek ürün alıp toptan satıyorlar. Oysa toptan satmaları suçtur. Bunlar bir yılda 20 firmaya ulaştı ve Türkiye’nin tamamına bin şube kurdular. Bu bin şubeden ayda yaklaşık 5 bin ton döner yediriyorlar bu millete, hiçbir girdi maliyetleri, soğuk zincir masrafları, üretim tesisleri, sertifikaları, döner hazırlama belgeleri yok. Bunlar tamamen kanun boşluğundan türemiş gıda teröristleridir” uyarısında bulundu.

    Satış ve üretim ayrılıyor

    Türkiye’de döner sektörünün en büyük probleminin kayıt dışılık olduğunu belirten Mercan, şöyle konuştu:

    “Yüzde 80-85’i kayıt dışı demek çalışanı da, eti de kayıt dışı demektir. Vergisi de yok demektir. Federasyonumuz şu anda bakanlığımızla altyapı hazırlıyor. Türkiye’nin yedi bölgesinde endüstriyel döner tesisleri kurup döner satış noktalarıyla döner üreten noktaları birbirinden ayırıyoruz. Döner satanlara sertifikasyon kazandırıyoruz. Döner satış noktaları belirliyoruz. Kod numaraları verilecek. Karekod uygulamaları olacak. Buna sahip olmayan döner satamayacak. Barkod sistemi izlenebilirliğin adıdır. Sektörün tamamı bunu kullanmak zorundadır. Yani federasyon olarak çiftlikten çatala kadar izlenebilirliğini getiriyoruz.”

    Almanya’da sektörün hacmi 15 milyar euro

    UDOFED Genel Başkanı Mercan “Bugün Almanya 470 tane endüstriyel döner üretim tesisiyle bütün dünyaya döner ihracatı yapan bir ülke konumuna gelmiştir. Yıllık ortalama 15 milyar avronun üzerinde bir hacim var. Aynısını Türkiye için söyleyemeyiz. Bugün Türkiye’de bakanlık onayıyla kurulmuş üretim tesisleri 100’ün altındadır” diye konuştu.

    Bizde ceza 23 bin TL, Almanya’da 750 bin euro

    UDOFED Genel Başkan Yardımcısı İrfan Söyler, döner konusunda Avrupa‘da standart olduğunu belirterek, şunları anlattı:

    “Avrupa’da bütün dönerciler, kendi ürünlerini yapan 3-5 gurme restoran hariç, hepsi fabrikadan donmuş döner alır. O dönerlerin üzerinde etiket vardır, takip edilir. Etikette dönerin içindeki malzemeler yazar. Sektörde 20 yıldır hizmet eden biri olarak ben Almanya’da döneri güvenerek yerim, Türkiye’de güvenerek yiyemiyorum. Almanya’da çok büyük cezası vardır. Hazır döner almazsa 250 bin avrodan 750 bin avroya kadar döner dükkânına ceza kesilir. Bizde ise hile tespit edilirse en fazla 23 bin lira ceza veriliyor. Almanya ‘benim halkımı zehirleyemezsin’ diyor. Bir DEAŞ terör militanına nasıl davranıyorsa insan sağlığıyla oynayana da aynı muameleyi yapıyor. 750 bin avro ceza demek bir restoranı kapatmak demek. Adamın malını, mülkünü arabasını, banka hesabını hemen bloke ediyor. Böyle bir ihbar oldu ve dava açıldı mı, ilk yaptıkları mahkemeden önce tüm mal varlığına tedbir koymak.”

    3 milyar dolar ihracat hedefi

    Birçok ile virüs gibi yayılan firmaların mal varlıklarına el konulması gerektiğini kaydeden Mercan “Bunlar Çiftlikbank vakasıdır” dedi. Türkiye’nin dönerle ilgili ihracatının 20 milyon dolar olduğuna işaret eden Mercan “Merdiven altı üretimin önüne geçer ve endüstriyel tesise dönersek, kayıtlı 80 bin personel istihdam ederiz ve birkaç yılda da 3 milyar doların üzerinde bir ihracat rakamına ulaşırız” ifadesini kullandı.

    Kaliteli döner kaça yenir

    Mehmet Mercan, kaliteli dönerin kaç TL’ye yenilebileceğini şöyle anlattı:

    “Büfelerde 100 gram et dürüm döner 15 TL’den yenebilir. Ama 100 gram et döneri 20-25 liraya satan restoranlarımız var. Bunlar lüks hizmet veren yerlerdir. Örneğin tavukta Reis Döner 100 gram tavuk döneri 8 liraya satarken karşımızdaki merdiven altı üretimler 3-4 liraya satıyor. Hiçbir girdi maliyetleri yok. Soğuk zincir bugün ucuz bir maliyet değildir. Olmazsa olmazdır.”

    Çamaşır suyuyla yıkıyorlar

    Tavuğun kesimhaneden bayilere geldikten sonraki ömrünün 4-5 gün olduğunu ifade eden Mercan “Son tüketim tarihi geçen ürünleri merdiven altı işletmelere daha ucuz fiyattan veriyorlar. Ben 12 liraya alıyorsam onlar 6-7 liraya alıyor. Çok bakteri üremişse çamaşır suyuyla bunları yıkayıp döner yapıyorlar” dedi.

    12 saat dönen tavuk bakteri yumağı olur

    Tavuğun artı 15 dereceden sonra çok hızlı bakteri ürettiğini anlatan Mercan “Onaylı işletmelerde sıcaklık artı 15 derecedir. Ama merdiven altı üretimlerde dışarıda 45 dereceyse et 45 dereceye geliyor. Çok hızlı bir bakteri üremesi söz konusudur. Ateşin karşısında gündüz 12’den gece 12’ye kadar bakteri yumağına dönüyor. Tavuktan zehirlenmeler bu şekilde hazırlanan dönerden oluyor” diye konuştu.

    Bir yıllık geçiş süreci olacak

    Bir yıl içinde kanunlar çıktıktan sonra bir yıllık geçiş süreci olacağını anlatan Mehmet Mercan, şöyle devam etti:

    “Çünkü şu an Türkiye’nin döner tüketimini mevcut döner üretim te-sisleri karşılayamaz ancak Türkiye’nin birçok bölgesinde kuracağımız en-düstriyel döner tesisleri ancak bir devlet izniyle, teşvikiyle olur. Buna geçiş de yaklaşık bir yıl sürer. Şu anda Türkiye’de 3-5 tane endüstriyel tesis var. 5 bin metrekarelik bir tesisin maliyeti 15-20 milyon TL arasında değişiyor. Türkiye genelinde 250 tesis kurulması gerekiyor. Her 300 bin nüfus başına bir tesis kurulacak.”

    Döner altı saatte bir değişecek

    Tarım Bakanlığı‘nın verdiği işletme belgesiyle gurme üretim yapan restoranların, mutfaklarında son tüketiciye ürün üretebileceğini kaydeden Mercan “Onların ürünlerini hazır döner üretim tesislerinde yapmalarını mecbur kılmıyoruz. Şöyle bir şart da getiriyoruz. Dönerin sabah takılıp gecenin 12’sine kadar uzun saatler ateşin karşısında kalmasının önüne geçiyoruz. 12 saat ocağın karşısında son tüketiciye hizmet veren firmalar sadece altı saatlik ürün yapabilecek. Bakteri üremesinin önüne geçilmesi için altı saatlik ürün hazırlanacak. Altı saat sonra yeni ürün takılacak” ifadelerini kullandı.

  • Ordu’da Domuz Gribi Teşhisi Konan Hasta Hayatını Kaybetti

    İHA’nın haberine göre 38 yaşındaki Yener D., önceki gün rahatsızlanınca Ordu’daki Umut Hastanesine kaldırıldı.

    Domuz gribi teşhisi konulan Yener D., dün öğle saatlerinde hayatını kaybetti.

    Evli ve iki çocuk babası adamın, 10 gün önce ailesiyle doğumgününü kutladığı öğrenildi.

  • Aşı Karşıtlığı Artmaya Devam Ediyor: Kuduz Aşısı Olma da Göreyim

    Aşılama programlarıaşı ile önlenebilir bulaşıcı hastalıkları engellemeyi, dolayısıyla bu hastalıkların neden olduğu ölümleri ya da sakatlıkları önlemeyi amaçlar. Aşılanma yolu ile bireysel bağışıklık sağlanır ve kişi hastalıktan korunurken, aynı zamanda toplumsal bağışıklık sağlanır. Gelin görün ki, aşılanmamayla doğru orantılı olarak kızamık, çocuk felci gibi hastalıklarda artış var. Dünya sağlık örgütünün verilerine göre; Türkiye’de 2017 yılında kızamık vakalarının sayısı 69 iken 2018’de bu rakam 510’a, 2019’da da önceki yılın aynı dönemine kıyasla 5.2 kat artarak 2 bin 666’ya ulaştı.

    NEDEN KARŞI ÇIKIYORLAR?

    1) Dini sebeplerle; ‘Günah’ olduğu varsayımı- Caiz olmadığı yönünde verilen fetvalar, “Modern tıp Allah’ın işine karışıyor” düşüncesi.

    2) Post modern yaklaşımlar; “Güvenli değil!” “Aşı olmaktansa hasta olmak iyidir; çünkü aşılar hastalığın kendisi kadar koruyucu değildir.” “Anne sütü, içeriğindeki maddeler bebeği enfeksiyonlardan korur.”

    ÇOCUĞUNA AŞI YAPTIRMAYAN BİR ANNE

    Ziraat Mühendisi Güldem Erbaşlı 42 yaşında. Bir erkek çocuk annesi. Doğumdan sonra onun haberi olmadan yapılan ilk aşıları hariç, çocuğunu bilinçli olarak hiç aşılatmadı. “Deli misin?” sorularına alışık ama kararlı. “Kimse beni çocuğumu aşılatmam gerektiğine ikna edemez” diyor. Nedeni ona göre basit, Erbaşlı’ya göre, aşıların içeriğinde bulunan kimyasal maddeler insan sağlığına zararlı. “Buna aşı üreten firmaların para kaygısı da eklenince kaygılarım arttı. Alternatif tıptan faydalanarak özellikle de bazı besinleri tüketerek doğal yollarla da bu hastalıklardan korunmak mümkün” diyor.

    “KUDUZ AŞISI OLMA DA GÖREYİM”

    Avrupa Enfeksiyon Hastalıkları Derneği üyesi Prof. Dr. Önder Ergönül, aşı karşıtlarına sert çıktı. ‘Köpek ısırdığında kuduz aşısı olma da göreyim’ dedi. Ergönül, “Sizi köpeğin ısırdığını varsayalım, kuduz aşısı olmayacak mısınız? Hayır, deme şansınız yok çünkü ucunda ölüm var ama konu çocuklara aşı yaptırmaya gelince insan sağlığına olumsuz olduğu düşünülüyor. Burada ikircikli bir yaklaşım var” diyerek giriyor söze. Ergönül’e göre, bu tarz aşıların garantisi yüzde 70-80 olduğu için konu tartışmaya açık. Bir başka deyişle, ‘aşı tartışmasının ana nedeni kızamıktan ölen biriyle henüz karşılaşılmaması.’

    HALK SAĞLIĞI TEHLİKEDE

    Prof. Dr. Ergönül, böyle giderse salgın riskinin artacağını, halk sağlığının riske gireceğini düşünüyor. Öyle ki, Amerika ve İngiltere’de aşı yaptırmadığı için kızamıktan ölüm vakaları görülmeye başlandı. O yüzden uyarıyor: “Belki şu an değil ama aşı karşıtlığı artmaya devam ederse önümüzdeki 10 yıl içinde ölümler Türkiye’de de başlar.”

    3 FAZLA HASTA İÇİN DEĞER Mİ?

    “Üç tane daha fazla hasta çekmek için, popüler olmak, konuşulmak için aşı karşıtlarını destekleyen meslektaşlarımız var” diyor Prof. Dr. Ergönül ve uyarıyor: “Siz uyanık olun! Araştırın, sorun, öğrenin ve unutmayın ki TV’ye çıkıyor, kitap yazıyor diye bu kişiler otorite değil!”

    BAKANLIK DEVREYE GİRSİN

    Prof. Dr. Ergönül, aşı karşıtlığının önüne geçmek için Sağlık Bakanlığı’nın da acilen devreye girmesi gerektiğini düşünüyor. Tıpkı, İtalya, Almanya örneğinde olduğu gibi aşı kişilerin inisiyatifinden çıkarılmalı ve zorunlu hale getirilmeli. Açıklamalar Sağlık Bakanlığı eliyle özenle yapılmalı, karşıt kampanyalar yürütülmeli.

    PROF. DR. ARİF VERİMLİ: BU MESLEKTAŞLARIMIZ ÇİFTLİKBANK’IN BİRER TOSUNU

    Aşı karşıtlarına en sert tepki, Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli ‘den geldi. “Bu insanlar madem bilimle ilgilenmiyor bana da tedaviye gelmesinler” diyen Verimli, yeni bir tartışmanın kapısını aralıyor. “Hukuki ve etik anlamda hasta reddetme hakkım var. Aşı yaptırmayanları bundan sonra muayenehanemin kapısından sokmayacağım…”

    BİLİMDEN UZAKLAR

    Verimli, aşı karşıtı meslektaşlarına da ateş püskürdü. “Belki bir unvana sahipler ama bilimin kendisinden uzaklar” diyor, aşı karşıtlarını bilimsel olmayan verilerle yanlış yönlendirdiklerine inanıyor. Bunun için bir tabir bile geliştirmiş. “Maalesef ki bu meslektaşlarımız tıbbın Çiftlik Bank’ı, birer Tosun’u…”

    PROF. DR. AHMET RASİM KÜÇÜKUSTA: BAZILARI SİLAH KADAR STRATEJİK

    Aşılar hakkında menfi söz söyleyene ‘halk sağlığı düşmanı’ yaftası yapıştırılıyor diyor Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta ve ekliyor, “Aşılar toplum sağlığının korunmasında çok önemlidir ve bunlardan bazılarının silahlar kadar stratejik önemi vardır…”

    İTİRAZ OLMASIN İSTİYORLAR

    Piyasada kızamık, kızamıkçık, difteri, boğmaca, suçiçeği, verem, zatürre gibi onlarca aşı olduğuna değinen Küçükusta “Aşı üreticileri her ürettikleri yeni aşı hiçbir itiraz olmadan kabul edilsin istiyorlar. Oysa her aşı, ticari bir ürün oldukları unutulmadan ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Her çıkan yeni aşının yapılması şarttır diye bir şey yok” diyor.

    BAKINIZ: DOMUZ GRİBİ

    Prof. Dr. Küçükusta, aşıların, toplumda korku ve paniğe yol açacak ifadelerle savunulduğuna dikkat çekerek grip aşısı örneğini veriyor. “Grip aşıları 2009’da birkaç milyar insan hastalanacak, on milyonlarca insan ölecek diye küresel korkutma kampanyalarıyla pazarlandı. Tüm dünyada bedava olan aşıların çoğu elde kaldı. Bu tür abartma ve korkutmalar, tıbba güveni sarsıyor.”

    YENİ AŞILARA DİKKAT!

    Prof. Dr. Küçükusta, “Çocuklarım ve torunlarım aşı takvimine göre aşılandılar ama bağışıklık ve sinir sistemleri tam gelişmemiş olan 2 yaşından küçüklerin aşı takvimine “yeni aşılar” eklenirken çok iyi düşünülmesi gerekir. Aşı sayısı arttıkça daha sağlıklı olunur gibi bir bilgi doğru olmayabilir. Çocukluk çağında geçirilen suçiçeği, hepatit A gibi masum enfeksiyonlar bağışıklık sistemini güçlendirir ve lösemi, lenfoma, astım ve alerjik hastalık risklerini azaltır” diyor.

    TIBBA GÜVEN SARSILIYOR

    2019’daki Gallup Araştırması’nda Amerika’da en nefret edilen sektörün ilaç endüstrisi olduğu ortaya çıktı. Prof. Dr. Küçükusta araştırmaya gönderme yaparak doktorlar ile ilaç şirketlerinin menfaat münasebetlerinin sıfırlanması gerekliliğini vurgulayarak şöyle diyor:

    “Amerika’da kişi başına senede 10 bin Dolar harcanmasına rağmen sağlık hizmetleri memnuniyeti yerlerde, hadi gelin de kanun dışı pazarlama faaliyetleri, ilaç promosyonu, rüşvetler sebebiyle milyar dolarlık cezalara mahkûm edilen Amerikan ilaç endüstrisinin ilaçlarına, aşılarına güvenin.”

    4 MADDELİK YOL HARİTASI

    Peki, o zaman nasıl bir yol haritası izlenilmeli? İşte Prof. Dr. Küçükusta’nın önerileri:

    1) Sağlık Bakanlığı belirli aşıları ‘stratejik ürün’ konumuna almalı.

    2) Stratejik aşılar mutlaka devlet tarafından üretilmeli ve ücretsiz olmalı.

    3) Endüstriyle alâkası olmayan uzmanlardan oluşan Aşı Danışma Kurulu olmalı ve isteyen herkes bu kurula danışabilmeli.

    4) Halk, hastalıklar ve aşılar hakkında tam ve doğru olarak bilgilendirilmeli.

    ELBETTE CAİZDİR

    İslam araştırmacısı ve yazar Muhammed Serkan Gül, “Her konuda olduğu gibi hastalık konusunda da daha önceden tedbir almak, hastalık gelmişse tedavi olunması İslam’da asıldır” diyor. Ve ekliyor: “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız” (el-Bakara, 2/195) buyurulur. Allah Resulü de şöyle buyurmuştur: “Ey Allah’ın kulları, tedavi olun; çünkü Allah, yarattığı bir hastalık için mutlaka bir şifa veya deva yaratmıştır. Ancak bir dert müstesna. O da yaşlanmadır” (Tirmizî Tıp 2) Gül’e göre, fakihlerden önce tabiplerin konuşması gerekir ve dine saygılı olan doktorların gerekli gördükleri aşıları yaptırmak elbette caizdir.

  • GTA 6 Haritasının Sızdırıldığı İddia Edildi

    Red Dead Redemption 2 ve GTA 6’nın yazılımsal testlerinde görev alan bir çalışan, GTA 6 haritası hakkında bazı bilgiler sızdırdı.

    Bilindiği üzere Rockstar Games’in en bilinen oyunlarından biri de Grand Theft Auto, birçoğumuzun bildiği kısa ismi ile ise GTA… Geçtiğimiz cuma günü sizlere GTA oyunun son sürümü olan GTA 6’nın çıkış tarihi ve fiyatı ile ilgili sızan bazı bilgilerden bahsetmiştik. Serinin son versiyonu olan GTA 5’in üzerinden tam 7 yıl geçmesi ise oyunseverleri bu anlamda daha da sabırsız hale getirmişti. Şimdi ise GTA 6 hakkında sızan başka bir bilgiyi sizlerle paylaşacağız.

    Söz konusu iddialarının sahibi ise hem Red Dead Redemption 2 ve GTA 6’nın yazılımsal testlerinde görev alan bir Rockstar çalışanı. Dünyanın en büyük forumlarından olan “Reddit”te açıklamalarda bulunan Rockstar çalışanı, GTA 5’in haritasını GTA 6’ya oranla bir okulun oyun bahçesi olarak nitelendiriyor. Bu da GTA 6’nın haritasının ne denli büyük olduğu hakkında bizlere fikir veriyor. Açıklamaya göre GTA 6, iki büyük şehir ve bu şehirlere yerleştirilmiş 3 bölgeden meydana gelecek. Bu şehirlerden bir tanesinin “Carcer City” olarak isimlendirileceğini söyleyen kaynak, ikinci şehrin ise “Vice City” olacağını açıkladı. Açıklamaya göre Vice City isimli şehir Miami’yi, Carcer City isimli şehir ise ABD’nin Boston kentini temsil edecekmiş.

    Ayrıca iddiaların sahibi, Carcer City‘nin büyük bir metropol olduğundan bahsediyor. O kadar büyükmüş ki; bu bölgede kaybolmanız mümkün olabilirmiş. Yaptığı testler sırasında zamanının büyük bir bölümünü Carcer City’de geçirdiğini söyleyen kaynak, bu şehirde ABD’nin ikonik tarihi yerlerinin bulunduğunun ve şehrin fazlasıyla ilgi çekici bir yer olduğunu ifade ediyor.

    İddiaların sahibi haritanın büyüklüğünü anlayabilmemiz için açıklamasında en basit olarak bize şu örneği veriyor; GTA 6’nın haritasının sahip olduğu büyüklük, bu haritanın aynı anda farklı iklimsel koşullara sahip olmasına da neden olmuş ve bu da oyuna doğrudan entegre edilmiş. Bu iddia doğru ise, oyunun belirli bir kısmında güneşli bir gün yaşanırken, aynı anda haritanın başka bir bölgesinde karlı ya da yağmurlu bir gün yaşanıyor olacak.

  • Facebook 1000 Kişiyi İşe Alacak

    Facebook‘tan yapılan açıklamada bu yıl içerisinde İngiltere‘de 1000 kişinin istihdam edileceği, çalışanların bir kısmının zararlı online içeriklerin tespit edilmesi alanında faaliyet göstereceği bildirildi.

    Açıklamada planlama kapsamında yaklaşık 500 kişinin yazılım mühendisliği, ürün tasarımı ve veri bilimi gibi teknoloji ağırlıklı alanlarda istihdam edileceği belirtildi.

    Şirketin bu planlama kapsamında İngiltere’de toplam çalışan sayısının 2020 sonunda 4 bine yükselmesi bekleniyor.

    Açıklamada değerlendirmesine yer verilen Facebook Baş Operasyon Yöneticisi Sherly Sandberg, “Bu yüksek beceri gerektiren pozisyonların çoğu, zararlı içeriklerin daha hızlı bir şekilde tespit edilerek ortadan kaldırılmasını sağlayacak yapay zekanın geliştirilmesi konusunda yardımcı olacak.” ifadesini kullandı.

    Facebook, 2017 yılında Molla Russell isimli bir gencin intiharının ardından tüm platformlarında zararlı içeriklerin tespit edilerek kaldırılması için daha çok yatırım yapma kararı almıştı.

    Facebook bu zamana kadar Instagram dahil toplam 2,8 milyon zararlı içeriği tespit ederek platformlarından kaldırdı.

  • En Değerli 10 Şirketin 7’si Dijital Teknoloji Tabanlı

    Dünyanın en değerli şirketleri listesine 10 yıl önce 2 teknoloji şirketi girebilirken, 2019 verilerine göre piyasa değeri en yüksek şirketler listesinde dijital teknoloji üzerine yoğunlaşan 7 şirket yer alıyor.

    Online istatistik portalı Statista tarafından yayımlanan “2019’da Piyasa Değerine Göre En Büyük 100 Şirket” raporuna göre teknoloji şirketlerinin yükselişi devam ediyor. 2010 yılında sadece 2 teknoloji şirketi en değerli 10 şirket arasında kendine yer bulabilirken 10 yıl sonra teknoloji şirketleri listeyi domine ederek 7 şirketle listede yer aldı.

    İlk 10’daki teknoloji şirketleri sıralamasında Amerikalı şirketlerin ağırlığı dikkati çekiyor. ABD listede 5 şirket (Apple, Microsoft Corp, Alphabet Inc., Amazon ve Facebook) ile kendine yer bulurken, Çin listede 2 şirket (Alibaba ve Tencent Holding) ile yer aldı.

    Markets Insider sitesinde yer alan habere göre, sadece teknoloji şirketleri baz alındığında, dünyanın en değerli 5 teknoloji şirketi de ABD’de yer alıyor. ABD’li 5 teknoloji şirketinin piyasa değeri ise 5 trilyon doları aşmış durumda. Yapay zekadan bulut bilişime, e-ticaretten akıllı telefonlara kadar hemen hemen her alanda faaliyet gösteren şirketler her geçen gün değerlerini artıyor.

    İşte listede yer alan ilk 5 teknoloji şirket ve piyasa değerleri:

    1. Apple Inc: 1,38 trilyon dolar

    1976 yılından Steve Jobs, Steve Wozniak ve Ronald Wayne tarafından temelleri atılan Apple adını ilk olarak ürettiği bilgisayar kitleri ile duyurdu. Şirket günümüzde tüketici elektroniği, bilgisayar yazılımı ve kişisel bilgisayar tasarlayan, geliştiren ve satan çok uluslu bir Amerikan şirketi olarak biliniyor. Şirketin en bilinen donanım ürünleri Mac serisi bilgisayarlar, iPhone akıllı telefon, iPad tablet bilgisayar ve Apple Watch adlı akıllı saatleri olurken en bilinen yazılımları ise OS X ve iOS işletim sistemleri, iTunes medya tarayıcısı, Safari internet tarayıcısı, Apple TV+, iMessage, ve iCloud olarak ön plana çıkıyor. Şirket, Markets Insider’da yer alan Ocak 2020 verilerine göre 1,38 trilyon dolar piyasa değeri ile dünyanın en değerli teknoloji şirketi olarak ön plana çıkıyor.

    2. Microsoft Corp: 1,27 trilyon dolar

    4 Nisan 1975 yılında Bill Gates ve daha sonra şirketten istifa edecek olan Paul Allen tarafından kurulan Microsoft, bugün bilgisayarlarda en çok kullanılan işletim sistemlerinden biri olan Microsoft Windows ile adını bütün dünyaya duyurdu. Şirket, 1980’lerde MS-DOS işletim sistemi ile kişisel bilgisayarlara yönelik işletim sistemi pazarında çok önemli bir yere gelirken ardından Microsoft Windows ile de liderliğini sürdürdü. Şirketin Microsoft Windows dışında en çok bilinen yazılımları, Microsoft Office paketi, Internet Explorer ve Edge web tarayıcıları olurken, donanım ürünleri ise Xbox video oyun konsolları ve Microsoft Surface tablet serisi olarak ön plana çıkıyor. Şirket en büyük satın alımlarını ise Aralık 2016’da 26,2 milyar dolara LinkedIn ve Mayıs 2011’de 8,5 milyar dolara Skype Technologies alarak yaptı. Şirketin Ocak 2020 verilerine göre, 1,27 trilyon dolar market değeri bulunuyor.

    3. Alphabet Inc: 1 trilyon dolar

    Alphabet Inc. Google ve Google’a ait diğer şirketleri tek çatı altında toplamak için 2015 yılında kuruldu. Merkezi Kaliforniya’da bulunan şirketinin başında Google’ın kurucuları Larry Page ve Sergey Brin bulunuyor. Şirketin en bilinen hizmeti ise daha çok arama motoru olarak hizmet veren Google olarak ön plana çıkıyor. 1998 yılında özel bir şirket olarak kurulan Google, Alexa tarafından dünyanın en çok ziyaret edilen internet sitesi olarak gösteriliyor. Google arama motoru hizmetinin yanında YouTube, Android işletim sistemi, Gmail, Google Takvim, Google Harita, Google Drive ve Google Pixel akıllı telefonu gibi pek çok konuda da kullanıcılarına hizmet veriyor. Alphabet ayrıca yapay zeka üzerine çalışmalar yapan DeepMind şirketinin de sahibi konumunda bulunuyor. Şirketin Ocak 2020 verilerine göre 1 trilyon dolarlık piyasa değeri bulunuyor.

    4. Amazon: 931 milyar dolar

    ABD merkezli bir diğer teknoloji şirketi olan Amazon e-ticaret, bulut bilişim, yapay zeka, dijital yayın platformu konularında ön plana çıkıyor. Jeff Bezos tarafından 5 Temmuz 1994’te Amerika Birleşik Devletleri’nin Seattle şehrinde kurulan Amazon piyasa değeri açısından dünyanın en büyük alışveriş sitesi konumunda bulunuyor. Amazon son dönemlerde robotik teknolojiye yaptığı yatırımlar sonucunda işçi çıkarmalar ile de gündeme gelse de şirket 2018 verilerine göre yaklaşık 650 bin işçi sayısı ile ABD’nin en çok işçi istihdamı sağlayan şirketlerinden biri konumunda. Amazon’un en çok kullanılan servisi olan e-ticaretin yanında şirketin dijital video izleme platformu Amazon Prime Video, Amazon Music, bulut bilişim hizmeti sağlayan Amazon Web Services, e-kitap okuyucu Kindle ve sesli ev asistanı Amazon Alexa gibi diğer ürünleri de bulunuyor. Amazon’un Ocak 2020 verilerine göre market değeri ise 931 milyar dolar olarak dikkati çekiyor.

    5. Facebook: 632 milyar dolar 

    Sosyal medya platformu Facebook 2004 yılında Mark Zuckerberg tarafından kuruldu. Kuruluşunun ilk yıllarında sadece Harvard Üniversitesindeki öğrencilerin kullanımına açık olan platform daha sonra ağını bütün Ivy League okullarını kapsayacak şekilde genişletti. 2006’dan sonra ise şirket 13 yaşından büyük herkesin kullanıcı olabilmesine izin verdi. Dünyanın en büyük sosyal medya platformu haline gelen Facebook’un 2019 yılı Statista verilerine göre aylık aktif 2,45 milyar kullanıcısı bulunuyor. Şirket, 2012 yılında 1 milyar dolara Instagram’ı 2014 yılında da 19 milyar dolara WhatsApp’ı satın alarak, Facebook uygulaması ve Facebook Messenger uygulaması ile birlikte en çok indirilen uygulamalar listesinde dört uygulaması ile yer almayı başardı. Facebook arkadaşlık sitesinin yanısıra dijital para birimi Libra, projesi ile de gündemi uzun süre meşgul etmişti. Facebook’un Markets Insider Ocak 2020 verilerine göre market değeri ise 632 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

    Çinli 2 şirket ilk 10’da 

    “2019 Piyasa Değerine Göre En Büyük 100 Şirket” raporuna göre ilk 10’da iki Çinli şirket bulunuyor. 2019’da 480 milyar dolar market değeri bulunan Alibaba dünyada e-ticaret, e-ödeme sistemi ve bulut bilişim ile ön plana çıkıyor. 472 miyar dolar pazar değerine sahip olan Tencent Holdings ise WeChat gibi Çin’de çok yaygın kullanılan ve kullanıcılarına yemek siparişinden hastane randevuna kadar pek çok konuda dijital hizmet veriyor. Tencent aynı zamanda Alibaba’nın ardından Asya’nın en büyük ikinci şirketi konumunda. Son yılların en çok konuşulan video paylaşım platformu TikTok’ta yine Çinli bir firma olan ByteDance tarafından işletiliyor. Ayrıca Çin, “Made in China 2025” planıyla, dünyanın en yüksek teknoloji üreten ülkesi olmayı hedefliyor.

  • Anne Sütü Nasıl Artar? Süt Nasıl Arttırılır?

    Kahvaltı: Bir anne mutlaka kahvaltı yapmalıdır. Toplumda şekerli içecek ve yiyeceklerin anne sütünü arttırdığına dair çok yanlış bir inanış vardır. Şekerli içecekler ve tatlılar, sağlıklı gıdaların emilimini engellediği için, tam tersi süt üretiminde aksamalara yol açar. Kahvaltıda 1 tane kuru incir veya 1 tatlı kaşığı pekmez demir deposu olduğu için iyidir. 1 su bardağı da taze sıkılmış meyve suyu içilebilir. Bunlar dışında iştah ve istek olduğu ölçüde peynir, yumurta, zeytin, yeşillik ve diğer kahvaltılık ürünlerden yenilmelidir. Mısır gevreği ,çok fazla unlu yiyeceklerden,maydanoz ve naneden kaçınmak gerekir. Aralarda çok fazla çay ve kahve içmek de süt üretimini olumsuz etkiler, onun yerine doğadaki diğer doğum yapmış canlılar gibi su tüketimini arttırmak çok sağlıklıdır.

    Öğle Yemeği: Hazmı kolay ve besleyici değeri yüksek olan tencere yemeklerini, etli sebze yemeklerini, zeytinyağlıları tercih edelim. Su oranı yüksek olan ıspanak, pazı, kara lahana, yeşil fasulye gibi sebze yemeklerini özellikle tercih edelim, ayrıca her yemekle birlikte bol miktarda marul salatası çok iyi gelecektir. Sadece bazen süt üretimini azalttığı söylenen maydanoz ve naneden ayrıca kızartma ve çok yağlı, unlu ve şekerli yiyeceklerden uzak duralım.

    Akşam Yemeği: Özellikle hazmı zor olan ve uyku düzenimizi bozabilecek ve gaz oluşturacak baklagillerden, meyve ve salata gibi çiğ sebzelerden uzak durmanızı öneririm. Akşam ideali çorba ile başlayıp, sonra açlığımız azalıncaya kadar pişmiş hafif bir sebze yemeği ile günü kapamaktır”

    Bedenin en rahat ettiği durum, ihtiyacı olan tüm besinlerin ritmik şekilde bedene alındığı durum olduğunu kaydeden Özgönül, “Bebek beslenmesinde öğün atlamak, uzun açlık dönemleri, sindiremeden yeni gıdanın verilmesi, besleyici değeri düşük gıdaların verilmesi nasıl uygun değilse, aynı şekilde annenin beslenmesinde de bu kurallar geçerlidir”.

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Aslı Alay, doğum sonrasında bebeğin anne ile buluşması, annenin tenini ve sıcaklığını hissetmesinin oldukça önemli olduğunu ifade ederek, “Prematür doğan yoğun bakım desteği alan bebeklerde ise bu temasın gerçekleşememesi nedeniyle anne sütünün salgılanmasıyla ilgili sorunlar yaşanabilir” dedi.

    Erken doğan yoğun bakımda kaldığı için emziremeyen annelerde sık aralıklarla süt sağılmasının önemli olduğunu kaydeden Op.Dr. Aslı Alay, “Gece de dahil olmak üzere 2-3 saat aralıklarla meme, süt pompası ile boşaltılmalıdır. Ağızdan beslenmeyen bebeklerde sağılan süt depolanır, daha sonra uygun şartlarda kullanılır. Bebek anne sütü ile beslenmeye başlandığında anne memesini tutmada sorun yaşayabilir. Çünkü çabuk yorulu, çene kasları tam gelişmemiştir. Ancak anne vazgeçmemeli, kararlı olmalıdır. Bazı dirençli memeyi tutamayan bebeklerde silikon meme ucu kullanılır. Silikon meme ucuna üstten enjektörle mama verilir, bebek mamanın anne memesinden geldiğini düşünür ve yaklaşık 8-10 gün içinde anne memesine alışır. Bu yöntem annenin bebekten herhangi bir nedenle uzakta kaldığı, annenin kısa bir süre meme veremediği durumlarda da kullanılır. Yani her zaman anne sütü. Solunum yolu, kulak ve sindirim sistemi enfeksiyonlarına karşı koruyan, alerjik reaksiyonları önleyen, bebeğin ruhsal, zeka ve bedensel gelişimine katkı sağlayan ve birçok kronik hastalıktan koruyan anne sütü, aynı zamanda anneyi meme ve yumurtalık kanserinden de korumaktadır. Özellikle ekonomik sorunların yaşandığı günümüz şartlarında bebek ve anne sağlığı için parasız, hazır, sağlıklı, koruyucu bu kutsal besinin tüm bebeklerin alması sağlanmalıdır” şeklinde konuştu.

    Anne sütünün kesilme nedenleri

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Aslı Alay, annenin sütünün kesilme nedenleri arasında beslenme yetersizliği, düzensiz beslenme ve stres olduğunu belirterek şöyle konuştu:

    “Özellikle yoğun stres ve üzüntü sütün azalmasına veya kesilmesine neden olabilir. Bu nedenle süt veren annelerde beslenme düzeni, protein alımı ve kalsiyum içeren gıdalar tüketilmelidir. Laktasyonda olan kadınlar 1kase yoğurt, 1 bardak süt ve bolca beyaz peynir tüketmeli, kahvaltıda yumurta ve günlük menüde mutlaka hayvansal bir protein almalıdır. Demir emilimini arttırmak için yemeklerle bol salata tüketmeli, çay ve kahveyi azaltmalıdır. Ayrıca meyve tüketimi önemli olup, aralarda ceviz, badem, fındık gibi yemişler tüketilmelidir. Çay, kahve, çikolata, alkollü içecekler ve sigaradan uzak düzenli ve dengeli beslenme annenin kilo vermesini de hızlandırır Böyle durumlarda anneyi destelemek ve eş desteği oldukça önemlidir. Anneye emzirme ile ilgili eğitim verilmelidir. Süt miktarı az bile olsa annenin 2 saat aralıklarla emzirmesi önerilir. Ayrıca meme ucu bakımı oldukça önemli olup memenin iltihabi durumlarında ve meme ucu sorunlarında hekim kontrolü ve kısa sürede tedavisi yapılmalıdır. Meme ucunun kızarık olduğu ve kanadığı durumlarda dahi bebeği emzirilmesi sürdürülmelidir.”

    Günümüzde mama şirketlerinin hem anne hem de bebekleri bir müşteri olarak gördükleri için satışa yönelik reklamlar emzirme sırasında her sorunda ebeveyinlerin mamaya başvurmalarına neden olduğunu söyleyen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Aslı Alay, “Oysaki anne sütü bebek sağlığı için oldukça önemlidir. İlk 6 ay her bebek aylık kontrol edilmeli . Bir ayda ortalama 600-800 gram alan bir bebekde kilo alımı normal olup anne sütü dışında ek beslenmeye ihtiyacı yoktur. Anne sütünün bebeği besleyememesi mümkün değildir. Yeterli kilo alamayan bebeklerde ailedeki diğer bireylerin ve mama reklamlarının da etkisi ile anneler mamaya yönlenebilir. Çocuk, kadın doğum ve aile hekimleri anneleri bu konuda aydınlatmalı, anne sütünün yararları anlatılmalıdır. Ayrıca hastaneler, alışveriş merkezleri gibi insanların yoğun olduğu yerlerde rahat ve hijyenik bebek bakım odalarının bulunması zorunlu olmalıdır. Anne sütü bebek iki yaşına gelene kadar verilmelidir. Anneler genellikle süt arttırıcı birtakım besin takviyelerini arar. Çünkü çoğu anne sütünün az geldiğine inanır. Bebeklerine olan sevgi o kadar çoktur ki onlara yetemeyecekleri korkusu ve endişesini yaşarlar. Ancak beslenmenin oldukça güç, savaşın hakim olduğu ülkelerde yapılan çalışmalar göstermiştir ki anne sütü her daim gelebiliyor. Ancak sağlıklı anne sağlıklı çocuk için vazgeçilmez olup annelere dengeli beslenmeye özendirmek önemlidir. Emziren kadın bol su içmeli, günlük proteinini et, tavuk ve balıktan almalı, kuru baklagilleri eksik etmemeli ve her açıdan vazgeçemediğimiz sebze, meyve ve süt ürünleri günlük düzenli olarak almalıdır. Dengeli, düzenli ve yeterli kalori alımını gerçekleştiren annede üretilen süt çoğunlukla bebeğe yeterli oluyor. Ayrıca yalancı emzik, biberon ve mama verilmesi süt üretimini azalttığından bu tip uygulamalardan uzak durmalıdır. Halk arasında sütü arttırdığına inanılan kimyon, rezene, dereotu, siyah susam, arpa ve arpa suyu, yulaf, sarımsak, kırmızı ve yeşil renk sebzeler, zeytinyağı gibi besin öğeleri ile ilgili bilimsel bir kanıt olmamakla birlikte tüketilmesinde bir zarar yoktur. Tüm bu gıdalarda ortak faktör katkı maddesi içermeyen, işlenmemiş ve taze olarak tüketilmesi olup, süt artışında en önemli etken yeterli su alınması olduğu unutulmamalıdır Süt veren bir kadın günlük 3 litre su tüketmesi, sigara, alkol ve kafeinli gıdalardan uzak kalması, dengeli ve düzenli beslenmesi süt salgılanması için yeterlidir” şeklinde konuştu.

  • Perakende Ticarette Cep Telefonu Taksit Sayısı İndirildi

    Ticaret Bakanlığı‘nın “Perakende Ticarette Uygulanacak İlke ve Kurallar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” Resmi Gazete’de yayımlandı.

    Buna göre, daha önce fiyatı 3 bin 500 TL’nin üstünde olan cep telefonu satışlarında 6 ay olan taksit sayısı 3 aya çekildi.

    Değiştirilen madde şu şekilde:

    “Birinci fıkradaki süre fiyatı üç bin beş yüz Türk Lirasının üstünde olan cep telefonu satışlarında üç ay, video, kamera ve ses sistemi gibi elektronik eşya ve tablet bilgisayar satışları ile fiyatı üç bin beş yüz Türk Lirasının üstünde olan televizyon satışlarında altı ay, buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve elektrikli ev aletleri gibi elektrikli eşya satışları ile mobilya satışlarında on sekiz ay olarak uygulanır.”

  • Google Servislerine Erişim Sorunu Yaşanıyor

    Google‘da yaşanan erişim sorunu birçok kişiyi etkiledi.

    Google servislerine erişim sorunu yaşanmaya başladı. GmailYouTube gibi Google servisleri ve arama motoruna yaklaşık bir saattir güçlükle erişim sağlanıyor.

    Birçok Google servisiyle iletişim zaman zaman tamamen kopuyor. Google servislerinin yanında genel olarak internet bağlantısında da zaman zaman yavaşlama meydana geliyor, sorunun sebebi hakkında henüz resmi bir açıklama yapılmadı.