Blog

  • Instagram, ‘Siber Zorbalık’la Mücadele Edecek

    Popüler Instagram hesaplarının en büyük sorunlardan birisi de, gönderilerinin altına gelen küfür ve hakaret içeren yorumlar olarak öne çıkıyor.

    Gönderinin kalitesini düşüren ve içerik üreticinin keyfini kaçıran bu yorumlar artık Instagram’ın yapay zekası tarafından tespit edilip daha yayınlanmadan önce uyarılacak.

    Instagram, yapay zeka destekli yorum kontrol sistemi sayesinde herhangi bir kullanıcı daha yorumunu yazdığı sırada kullandığı kelimeleri analiz edecek.

    Eğer kullanıcı küfür, hakaret içerikli bir yorum yazdıysa, paylaşmadan önce karşısına ‘Bu yorumu paylaşmak istediğine emin misin?’ benzeri bir uyarı çıkacak.

    Yorum yapmak isteyen kullanıcının karşısında üç seçenek sunulacak. Kullanıcı, ‘Eminim‘ seçeneğine dokunarak Instagram filtresine takılan yorumunu paylaşmayı seçebilir, yorumunu Instagram topluluk kurallarına uyacak şekilde güncelleyebilir ya da yorum yazmaktan tamamen vazgeçebilir.

    Eğer kullanıcı, Instagram’ın uyarısına rağmen küfür ya da hakaret içerikli yorumunu paylaşırsa Instagram, söz konusu yorumu yeniden incelemeye alacak.

    Eğer yorum topluluk kurallarına aykırı bulunursa, Instagram söz konusu yoruma ya da yorum sahibi profile yaptırım uygulama hakkına sahip olacak.

    Filtre uygulamasının yeni güncelleme ile birlikte gelmesi beklenirken, Türkiye’de tam olarak ne zaman devreye gireceği ise açıklanmadı.

  • Yerli Keşif Uydusu GÖKTÜRK-2, 7 Yaşında

    Türkiye‘nin yüksek çözünürlüklü yerli keşif uydusu GÖKTÜRK-2, tasarım ömrü 5 yıl olmasında rağmen yörüngesindeki 7’nci yılını geride bıraktı.

    Milli Savunma BakanlığıSanayi ve Teknoloji Bakanlığının ilgili kuruluşu Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), TÜBİTAK Uzay
    Teknolojileri Araştırma Enstitüsü (TÜBİTAK Uzay) ile Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ) iş ortaklığında üretilen GÖKTÜRK-2, 18 Aralık 2012’de gerçekleştirilen fırlatma operasyonuyla görev yörüngesine yerleştirildi.

    Yüksek yerlilik oranıyla üretilen 2,5 metre çözünürlüklü uydu, Çin’deki Jiuquan Fırlatma Merkezi’nden uzaya gönderildi.

    GÖKTÜRK-2 uydusunda, kızılötesi kamera, arayüz kartları, görüntü sıkıştırma yazılım ve donanımları, uçuş bilgisayarı ve x-bant verici gibi yüksek teknolojili yerli ve milli ürünler TÜBİTAK Uzay tarafından geliştirildi.

    DÜNYA ETRAFINDAKİ BİR TURUNU 98 DAKİKADA TAMAMLIYOR

    Yer yüzeyinden yaklaşık 685 kilometre yükseklikteki güneş uyumlu yörüngeye yerleştirilen GÖKTÜRK-2, dünya etrafındaki bir turunu yaklaşık 98 dakikada tamamlıyor.

    Tasarım ömrü 5 yıl olmasına rağmen 7 yıldır görev yapan GÖKTÜRK-2’nin bu başarısında, tasarım ve üretim sürecinde uygulanan üst düzey mühendislik önlemleri önemli rol oynuyor.

    Tasarım sürecinin erken aşamalarından başlamak üzere yüksek güvenilirlik düzeyine sahip bir uydu geliştirilmesi için gerekli her türlü analiz, tasarım gözden geçirme, muayene ve testlerin uluslararası standartlara uygun olarak gerçekleştirildiği belirtiliyor.

    Dünyanın dört bir yanından görüntü gönderiyor

    Tüm bu mühendislik faaliyetlerinin sonucunda söz konusu uydu, görevini hedeflenen sürenin de ötesinde hatasız ve başarılı bir şekilde yerine getiriyor.
    Uluslararası standartlarda yüksek güvenilirlik düzeyine sahip GÖKTÜRK-2 uydusu, 2012’den bu yana Hava Kuvvetleri Komutanlığı Ahlatlıbel Yer İstasyonu’na dünyanın dört bir yanından kesintisiz görüntü gönderiyor.

    GÖKTÜRK-2 uydusuyla öncelikle Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu istihbarat amaçlı görüntüler elde ediliyor. Diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla üniversite ve araştırma kurumlarının uydu görüntüsü ihtiyaçları da yine GÖKTÜRK 2 ile karşılanıyor.

    SAVUNMADAN TARIMA KADAR ÖNEMLİ İHTİYAÇLARI KARŞILIYOR

    Uydu, savunma, çevre, şehircilik, tarım ve ormancılık alanlarında önemli ihtiyaçları karşılarken, afet izleme, şehir planlama, tarım alanları izleme, orman yangınları ve istihbarat alanlarında da kamu kuruluşlarına uydu görüntüleri sağlıyor.

    Türk Silahlı Kuvvetleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uydu görüntü ihtiyaçlarını karşılayan GÖKTÜRK-2, uzay alanındaki teknoloji ve gerekli altyapının geliştirilmesinin yanı sıra uzman insan gücünün yetiştirilmesine de imkan sağladı.

    GÖKTÜRK-2 başta olmak üzere BİLSAT ve RASAT projelerinde elde edilen deneyim ve bilgi birikimiyle Türkiye’nin metre altı çözünürlüğe sahip ilk milli yer gözlem uydusu İMECE ve ilk milli haberleşme uydusu TÜRKSAT 6A’nın çalışmaları da TÜBİTAK Uzay tarafından sürdürülüyor.

    UYDU TEKNOLOJİLERİNDE YERLİLİK

    TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Mesut Gökten, TÜBİTAK Uzay’ın Türkiye’nin son yıllarda savunma sanayisinde gerçekleştirdiği önemli atılımların yanı sıra uzay alanında da ülkenin hak ettiği yeri elde etmesine öncülük yaptığını söyledi.

    Gökten, “Ülkemizin ilk milli yer gözlem uydusu RASAT’ı 2011 yılında, ilk milli askeri istihbarat uydusu GÖKTÜRK-2’yi 2012 yılında uzaya gönderen TÜBİTAK Uzay, uydu teknolojileri alanındaki yerlilik oranını daha da artırmak için yenilikçi uydu donanım ve yazılımları geliştiriyor.” dedi.

    Geliştirilen yenilikçi uydu bileşenlerinin İMECE ve TÜRKSAT 6A’da kullanılarak Türkiye’nin uydu teknolojileri alanındaki bağımsızlığına öncülük ettiğini belirten Gökten, yüksek çözünürlüklü uydu kameralarının tasarım, üretim ve testi için kurulan Optik Üretim ve Test Altyapısı ve Türkiye’nin yenilikçi uydu itki sistemleri alanında dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer almasında büyük katkısı olan Elektrikli İtki Üretim ve Test Altyapısı ile en yüksek uydu teknolojilerini ülkeye kazandırmaya devam ettiklerini bildirdi.

    İMECE VE TÜRKSAT 6A İÇİN 2021 HEDEFİ

    GöktenİMECE ve TÜRKSAT 6A için geri sayımın başladığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

    “İlk metre altı çözünürlüklü milli görüntüleme uydumuz İMECE’nin 2021’de uzaya fırlatılmasını planlıyoruz. Uydumuzda, dünya çapında önemli bir yenilik olarak kendi geliştirdiğimiz elektrikli itki sistemi teknolojisi kullanılacak. Böylelikle, İMECE ve bu yıl sonunda tamamlayacağımız milli uydu yer istasyonu projeleri ile bir uydu sisteminin tüm unsurlarını kendi üretebilen sayılı ülkeler arasına gireceğiz. Tasarım, test ve entegrasyonu yüzde 100 yerli, pek çok alt bileşeni ülkemizde üretilen ilk milli haberleşme uydumuz TÜRKSAT 6A da 2021’de tamamlanacak.”

    Türkiye Uzay Ajansına da değinen Gökten, “Uzayda olmayan ülkelerin, gelecekte yeryüzünde sözü olmayacak” anlayışıyla hazırlanan Milli Uzay Programı’nın da 2020 yılında ilan edileceğini, Türkiye Uzay Ajansının ülkenin geliştirdiği uzay sistemlerine yenilerini de ekleyerek ülke güvenliğine önemli katkılar sunacağını ifade etti.

    Gökten, “Belki en önemlisi, uzaya erişim için fırlatma sistemlerini geliştirecek, yerli imkanlarla üretilecek hava ve uzay araçları projelerine teknoloji transferi de sağlayacak. Böylelikle ülkemiz uzay alanında da hak ettiği yere en kısa sürede gelecektir.” dedi.

    Kaynak: Anadolu Ajansı

  • Mide Botoksu Nedir? Nasıl Yapılır? Kilo Verdirir mi?

    Obezite (aşırı kilo) insan hayatını olumsuz etkileyen en büyük sağlık sorunlarından biridir. Her gün binlerce kişi gördükleri haberlerin etkisiyle ‘Mide Botoksu Nedir?’, Mide Botoksu Zararları Nelerdir? Sorusunu internette aratmakta ve sorularına cevap aramaktadır. İşte mide botoksu hakkında detaylar…

    Mide botoksu nedir?

    Mideye Botilinum toksin (botoks) uygulanması endoskopik yöntem ile midenin belirli bölgelerine Botilinum toksin enjekte edilmesi esasına dayanan nispeten yeni bir kilo verdirme yöntemidir. Bu yöntemde mide kaslarının kasılması sınırlandırılarak mide boşalma süresi gecikir ve hastada iştah kaybı elde edilir.

    Mide botoksu kimler için uygundur?

    Mide botoksu aslında kilo vermek isteyen herkese uygulanabilir. Bu işlem bir obezite cerrahisi değildir. Ancak uygulanabilecek hastalar için belli kriterler söz konusudur.
    Diyet ve sporla gerektiği gibi kilo veremeyenler için uygun bir yöntemdir.
    Vücut kitle indeksi 40’ın üzerinde olan ve obezite cerrahisi ile başarı elde edilebilecek hastalarda faydalı olmayacağından bu hastalarda önerilmez.
    Uygulanacak hastaların vücut kitle indeksi 40’ın altında olmalıdır. Yani vücut kitle indeksi 27-35 arası olan 10-20 kilo fazlalığı olan diyet ve egzersiz ile kilo veremeyen bireylerde uygulanır. Bu noktada fazla kiloları olan ama ameliyat edilecek kadar da obez olmayan ve kilo vermek isteyen hastalar ideal hasta grubunu oluşturur.
    Midesinde ülser veya gastrit olan hastalarda ise öncelikle bu hastalıkların uygun tedavisi gerçekleştirildikten sonra mide botoksu uygulanabilir

    Yan etkileri nelerdir?

    Mide Botoksu esas olarak ciltte kırışık azaltmak amacıyla çok yaygın kullanılmaktadır ve tehlikeli bir yan etkisi bilinmemektedir. Mide botoks uygulaması ise standart bir endoskopik işlem olduğundan literatürde bildirilmiş önemli bir yan etkisi bulunmamaktadır. Kas hastalığı olanlar ve botoksa karşı alerjisi olan kişilerde işlemin uygulanması uygun değildir.

    Mide botoksu işlemi ne kadar sürer

    Obezite ameliyatı değildir
    Tamamen endoskopik olarak ağızdan girilerek yapılan bir işlemdir.
    Kesi yoktur
    İşlem ortalama 20 dakika sürer.
    Hastalar, işlem esnasında anestezi hekimi eşliğinde uyutulur.
    Hastanede yatmak gerekli değildir.

    Mide botoksunun kilo verdirme garantisi var mıdır?

    Mide botoksu da dahil olmak üzere hiç bir yöntemin kilo verdirme garantisi yoktur. Bu işleme mucizevi tedavi gibi davranmak doğru değildir. Mide botoksunun iştahı azaltıcı etkisi olduğu ve diyete yardımcı olduğu bilinmekle beraber, botoks uygulaması sonrası yüksek karbonhidratla beslenen hastalarda başarısız olma ihtimali de mevcuttur.

    Mide botoksu işlemi ne kadar süre, hastanede yatmak gerekli midir?

    Bu işlem bir ameliyat değildir. Tamamen endoskopik olarak ağızdan girilerek yapılan bir işlemdir. Kesi yoktur. İşlem ortalama 20 dakika sürer. Hastalar, işlem esnasında anestezi hekimi eşliğinde uyutulur. Hastanede yatmak gerekli değildir. İşlem sonrası genellikle 1-2 saatlik müşahede yeterlidir.

    Mide botoksu midede kalıcı hasar oluşturur mu?

    Kullanılan ilacın tüm etkisinin 4-6 ay içinde vücuttan tamamen silindiği bilinmektedir. Bu nedenle kalıcı bir hasar oluşturma ihtimali yoktur.

    Benim bağırsaklarım zaten tembel, botoks ile daha fazla şişkinlik yaşar mıyım?

    Mide botoks işlemi sadece midenin düz kaslarına yönelik uygulanmaktadır, sinir hücrelerine ve bağırsakların hareketine bir etkisi yoktur. Dolayısıyla bağırsak tembelliğini arttırıcı bir etki yapmamaktadır. İşlem sonrası size özel hazırlanacak diyette, (bu durumu diyetisyeninize belirtiniz),bağırsakların çalışmasına yönelik gıdaların diyete eklenmesiyle bağırsak tembelliğinde düzelme de görülebilir.

    Botoks vücuduma dağılır mı?

    Yapılan çalışmalarda botoks işleminden sonra sistemik yayılım gösterilmemiş olup tamamen lokal olarak sinir iletimini bloke ettiği ve dolayısıyla acıkmayı geciktirdiği gözlenmiştir.

    Gebelerde ve emzirenlerde uygulanabilir mi?

    Gebelerde ve emzirenlerde kullanımı ile ilgili yeterli çalışma yapılmamıştır.

    Mide Botoksu uygulamasından beklenti nedir?

    Hastaların toplam ağırlığının %10-15 kadarını 3-6 aylık süre içinde kaybetmesi beklenir. Verilen kilo miktarı; yaş, metabolizma hızı ve yapılan egzersiz sıklığına göre kişiden kişiye farklılık gösterebilir.

    Mide botoksu sonrasında nelere dikkat etmek gerekir?

    Fastfood gibi hızlı tüketilen gıdalar, asitli içecekler tüketilmesi zararlıdır. Botoks uygulanan hastalar daha geç acıkmakta, daha az porsiyonlarla doymakta, daha erken tokluk hissetmektedir.

    Mide balonundan ne farkı vardır?

    Mide balonu da kilo vermek için yapılan endoskopik müdahalelerden biridir. Ancak mide balonunun hacminin hastaya göre ara sıra ayarlanması gerekir ki bu da her seferinde endoskopi yapmayı gerektirir. İşlem tek uygulama ile 3-6 ay etkili bir iştah kaybı sağlar. Mide balonunda mide içinde bir yabancı cisim olması nadiren de olsa bulantılara neden olmaktadır. Ayrıca mide balonu çekildikten sonra bir çok hasta iştahının aniden tekrar açıldığından şikayet etmektedir. Mide botoksunun etkisi yavaş yavaş geçtiğinden bu şekilde ani iştah artışı yaşanmamaktadır, iştah yavaş yavaş normale dönmektedir.

  • El Uyuşmasının Sebebi ‘Karpal Tünel Sendromu’ Olabilir

    Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr. İbrahim Rızvanoğlu, “Yaşınız ve işiniz ne olursa olsun elleriniz sürekli olarak çalışmaktadır. Bu nedenle elde oluşabilecek sorunlar kişinin sosyal yaşamını olumsuz etkileyebiliyor. Karpal Tünel Sendromu, 1 veya her 2 elin ilk üç parmağını tutan ilerleyici özellik gösteren hastalıktır. El bileğinin ortasında bulunan ve ilk 3 parmağa dağılan medyan sinirin bası altında kalması sonucu ağrı, uyuşukluk ve güçsüzlükle kendini belli eder. Hastalık belirtileri; özellikle gece artış gösteren elde uyuşma ve elektriklenme , elin veya parmakların güç gerektiren işler esnasında his bozukluğu oluşması, bazen omuza kadar uzanan ağrı olarak özetlenebilir. Anatomik olarak anlatılacak olursa; el bileği ve avuç içinin birleştiği bölgede yaklaşık 3 cm’lik bir tünel bulunur. Bu tünel içerisinden parmakları hareket ettiren kaslar (tendon) ve bu parmakların hissini alan median sinir geçer. Bazı durumlarda tendonlar sinire baskı yapar ve siniri sıkıştırır” dedi.

    Bu hastalığın üç sebebi olduğunu ifade eden Op.Dr. Rızvanoğlu, “Bahsettiğimiz tünel içerisinden geçen tendonların fazlaca çalışması sonucunda tendonlar sinire baskı yapabilir. Uygunsuz pozisyonda bileğini hareketsiz tutan kişilerde tünel içinde sinir baskı altında kalabilir. Son olarak bu tünel üzerine alınan darbe sonucunda tünel içinde ödem (sıvı toplanması) oluşur ve sinir bu ödem altında sıkışır. Elini sık kullanan kişilerde; çiftçilerde, sıkça ev işi yapan ev hanımlarında, titreşimli el aleti kullanan kişilerde, sık bilgisayar kullanan kişilerde, avuç içine darbe alan kişilerde, el bileğini bükülü pozisyonda uzun süre tutan kişilerde (yanlış pozisyonda uygulanan alçı vs.) daha sık görülür” diye konuştu.

    Hastalığın erken dönemlerinde sinir sıkışmasına hafif düzeyde ilaç tedavileri, bileği sabit tutan el bileklikleri (el bilek ateli), fizik tedavi ve istirahatin çoğu zaman yeterli olduğunu kaydeden Op.Dr. Rızvanoğlu, “Eğer orta veya ileri düzeyde sinir sıkışması varsa bu durum genelde cerrahi tedavilerle çözülebilir. Ameliyat lokal anestezi altında yapılır, yatış gerektirmez ve yaklaşık 15 dakika sürer” ifadelerini kullandı.

  • Tik Tok Uygulaması Hangi Ülkeye Ait?

    Facebook hala iPhone uygulama dünyasına hükmediyor, ancak Çin yapımı uygulamalar hızla gelişiyor.

    Uygulama istihbarat firması Sensor Tower’ın yeni verilerine göre, WhatsApp, Messenger ve Instagram gibi Facebook’a ait uygulamalar, 2018’in ilk çeyreğinde dünyanın en çok indirilen iPhone uygulamaları arasında yer aldı.

    Ancak Çinlilerin geliştirdiği Tik Tok isimli video uygulaması, son üç ay boyunca 45 milyondan fazla indirmeyle rekabeti yeni bir boyuta taşıdı. Tencent ve Baidu gibi internet üzerinden gelen Çin uygulamaları yavaş yavaş uygulama dünyasında Facebook’a yetişmeye başladı.

  • Whatsapp, Any do ile Entegre Edildi, Ücretli Özellikler Eklendi

    WhatsApp‘a gelen yeni bir özellik ücretli olması sebebiyle büyük bir yankı uyandırdı. Aylık 5.99 dolarlık bir fiyat etiketi bulunan özelliğin ne kadar ilgi göreceği merak ediliyorWhatsApp geliştiricileri uygulamaya ek bir uygulama entegre etti, Any.do sayesinde kullanıcılar bir mesajla hatırlatıcı kuracak.

    ÜCRETLİ HATIRLATACAK

    Any.do yetkilileri daha önce, WhatsApp ile anlaşma yaptıklarını açıklamıştı. WhatsApp ücretli olan uygulaması ile kullanıcıların hatırlatıcı kurmasına olanak sağlayacak. WhatsApp entegrasyonu ile güçlenen Any.do için abone olmak şart. WhatsApp daha önce de arama bekletme ve grup sohbetlerinde davetiye özelliği duyurmuştu. Bu özellikler de güncelleme ile birlikte uygulamaya eklendi.

  • “İlaç Firmaları Uyuz Hastalığında Yoğun Talebe Hazırlıksız Yakalandı”

    Sağlık Bakanlığı, resmi twitter hesabından, uyuz belirtilerine karşı dikkatli olunması gerektiği yönünde bir uyarı paylaşımında bulundu. Bakanlık Twitter’da yaptığı uyarıda, “Uyuz belirtisi taşıyorsanız vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurun. Hekimin reçete ettiği ilaçları düzenli kullanmayı, korunma ve tedavi önerilerini uygulamayı ihmal etmeyin” ifadelerini kullandı.

    ​’Uyuz salgını nedeniyle piyasada ilaçlar tükendi’ iddialarına yönelik resmi rakamları da açıklayan Sağlık Bakanlığı, Türkiye genelinde toplam 368 bin kutu, İstanbul’da ise 90 bin kutu ilaç stoku olduğunu belirtti.

    İstanbul Eczacı Odası Başkanı Cenap Sarıalioğlu ise birdenbire artan vakalar nedeniyle ilaç firmalarının yoğun talebe hazırlıksız yakalandığını söyledi. Sarıalioğlu, “Tedavide kullanılan krem, losyon ve şampuanların çoğu yerli firmalara ait. Fiyatları da 10-15 TL civarında. Yani, pahalı, ulaşılamaz ilaçlar değil bunlar. Bu hafta itibariyle İstanbul genelindeki depolarda yaklaşık 3 bin kutu ilaç olduğu bildirildi. Firmalar gerekli önlemleri aldıklarını ve kısa süre içinde depolara ilaç girişi yapılacağını açıkladı” dedi.

    ‘İlaç temininde sıkıntı yaşıyoruz’

    Eczacılar ise 20-25 gündür ilaç temininde sıkıntı yaşadıklarını söyledi. Türk Dermatoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Salih Gürel, bu yıl vakalarda artış olduğunu ama hastaların ilaç bulunamadığı için tedavi edilememesi gibi bir durumun söz konusu olamayacağını söyleyerek, “Gerçek anlamda bir ilaç sıkıntısı ve hastalarda da buna bağlı bir artıştan bahsedemeyiz. Ayrıca bazen geleneksel, yapma ilaçlarla da tedavi sağlayabiliyoruz” dedi.

    ‘Tam tedavi için tüm aileye yazıyoruz’

    Prof. Dr. Gürel, “Bu yıl uyuz hastalığında çok artış gözlemliyoruz. Sonbahar ve kış aylarında sıklığı artan bir hastalık. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde de artışın devam edeceğini öngörüyoruz. Biz teşhis koyduğumuzda tüm aileye ilaç yazıyoruz. Çünkü bir evde hastalığı taşıyan biri varsa herkesin tedavi görmesi gerekiyor. Bazen evde kişi sayısı kadar ilaç yazdığımız oluyor. Son dönemlerde ilaç tüketiminde çok fazla bir artış var. Bu nedenle bazen eczanelerin bu taleplere yetişemediğini görebiliyoruz. Ama gerçek anlamda bir ilaç sıkıntısı ve hasta sayısının buna bağlı artışından bahsedemeyiz. Çünkü geleneksel, yapma ilaçlarımızı da kullanabiliyoruz bazı özellikli hastalarda” dedi.

    ‘Artışlar öngörülmediği için sorun oldu’

    İstanbul Eczacı Odası Başkanı Sarıalioğlu ise “Hastalardaki artışa bağlı olarak ilaç bulmada sıkıntı yaşadık. İlgili firmalarla yaptığımız görüşmelerde de aslında planlanan sayıda ilaç verildiğini ama bu artışların öngörülememesinden kaynaklı sıkıntılar yaşandığı bildirildi. Firmalar planlamalarını yeniden güncellediler çok hızlı şekilde bu eksiklik giderilecek diye düşünüyoruz. Sağlık Bakanlığımız piyasada 368 bin civarında ilaç olduğunu belirtti. Sanıyorum tüm Türkiye rakamı bu. İlaçta genelde piyasada bulunan rakamın yaklaşık dörtte biri İstanbul’da olur. Yani buna göre 100 bine yakın ilaç olması lazım İstanbul’da. 13 Aralık itibariyle İstanbul’daki tüm dağıtım kanallarında 3 bin adet civarında ilaç olduğunu belirledik” diye konuştu.

    ‘Direnç gelişmesi yok, tedaviyi yanlış uyguluyorlar’

    Uyuz hastalığına gözle görülemeyen, milimetrenin yaklaşık üçte biri büyüklüğündeki ‘sarcoptes scabiei’ adlı akar türü bir parazit yol açıyor. Üst deri tabakasının altına yerleşen bu parazit, kendine ‘tünel’ açarak cilt içinde ilerliyor ve keratinle besleniyor. Bu nedenle de kaşıntı ve döküntüye neden oluyor. Prof. Dr. Gürel, “Ama parazitte bir değişiklik yok. O nedenle bir dirençten de bahsedemeyiz. Hastalığın tam olarak iyileşmemesi hastaların tedaviyi gerektiği gibi uygulamaması veya evdeki diğer kişilerin kaşıntı olmadığı için tedavi almamasından kaynaklanıyor. Ev içerisinde bir kişi tedavi olsa bile diğerlerinde tekrar başlıyor” dedi.

    ‘Kaşıntısı olmasa da tedavi görmeli’

    Uyuz hastalığının en büyük özelliğinin geceleri uykudan uyandıracak kadar bir kaşıntıya yol açması olduğunu belirten Prof. Dr. Gürel, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Tedavide en önemli unsurlardan bir tanesi evdeki herkesin aynı anda tedavi olması. Kaşıntısı olsun ya da olmasın, herkesin aynı tedaviyi uygulaması gerekiyor. Çünkü uyuz etkenini taşıyabilirsiniz ama henüz kaşıntı gelişmemiş olabilir. Diğer bir önemli husus da ilacı sürdüğünüzde, herhangi bir şekilde bir yerinizi yıkarsanız hemen o bölgeye tekrar sürülmesi gerekiyor. Yoksa tedavi başarısız oluyor. Bunlara dikkat edilirse son derece kolay tedavi edilen bir hastalık. Ancak kendi kendine tanı koymak ve tedavi yapmak doğru değil. Muhakkak bir dermatoloğun veya aile hekiminin görmesi ve ilaçları reçete etmesi gerekiyor.”

    ‘Ne bizde ne de depolarda var’

    Eczacı Arzu Hız, uyuz vakalarında beklenmedik bir artış gözlemlediklerini söyleyerek, “Son bir aydır ilaçların temininde zorlanıyoruz. Dönemsel oluğunu düşünüyoruz. Umut ediyoruz ki en kısa sürede çözülür” dedi. Eczacı Zeki Cansu ise kendilerine gelen reçete taleplerinin arttığına dikkat çekti ve “Son bir ay içinde bayağı bir yaygınlaştı. Günde birkaç kişi sorarken 6-7 kişi sormaya başladı bu ilaçları. İstanbul genelinde 2 bin 500 3 bin tane eczane var. Soruyoruz, depoya 50 tane giriş oldu diyorlar. O yüzden sıraya sokmuşlar. Her eczaneye ya bir tane gönderiyorlar ya da hiç göndermiyorlar” diye konuştu.

    Eczacı Ömer Helvacıoğlu da “Uyuz ilaçları aşağı yukarı 20-25 gündür ne bizde ne de depolarda var” dedi.

  • Google Uygulamaları Türkiye’de Kullanılmayacak Mı?

    Rekabet Kurumu, ABD’li arama devi Google’a, haksız rekabete yol açması sebebiyle kestiği cezanın ardından Google, önemli bir açıklama yaptı.

    Hürriyet’te yer alan habere göre Google’dan yapılan resmi açıklama şöyle:

    “Ağustos ayında Rekabet Kurumu’nun kararı doğrultusunda Android iş ortaklarımızla yaptığımız anlaşmalarda değişiklikler yapmıştık. Kasım ayında, Rekabet Kurumu bu değişikliklerin uygun olmadığı ve bu anlaşmalarla operasyonlarımızı sürdüremeyeceğimiz yönünde karar verdi. Türkiye’deki kanunlarla uyumlu bir şekilde çalışabilmemiz için iş ortaklarımızı Türkiye’de yeni çıkacak Android telefon modelleri ile ilgili anlaşma yapamayacağımız konusunda bilgilendirdik.

    Tüketiciler mevcut cihaz modellerini satın almaya devam edebildikleri gibi, halihazırda mevcut cihazları ve uygulamaları da normal şekilde çalışmaya devam edecektir. Google’ın diğer ürün ve servisleri durumdan etkilenmeyecektir. Rekabet Kurumu ile bu konunun olabilecek en hızlı şekilde çözümü için çalışmayı sürdürmekteyiz.”

    BU AÇIKLAMA NE ANLAMA GELİYOR?

    Google’ın bu açıklamasına bakıldığında Türkiye pazarına girecek yeni telefonlarda, bir anlaşma sağlanana kadar Google servislerinin Android cihazlarda yüklü olmayacağı görülüyor. Yani kullanıcılar Android işletim sistemine sahip bir telefon satın aldıklarında (gelecek yıl satın alınan yeni nesil telefonlar) Google Play Store’u göremeyecek. Beraberinde de Gmail, YouTube gibi popüler Google uygulamaları telefonlarda bulunmayacak. Bunun yerine kullanıcılar Google’a girerek Google Play Store’un APK dosyasını telefonlarına indirmeleri ve ardından uygulamaları bir bir telefonlarına yüklemeleri gerekecek. Telefon şirketlerinin bu yolu kolaylaştırmak için telefonlara kısayol hazırlayıp kullanıcıların söz konusu APK’yı (uygulama dosyası) hızlıca indirmeleri de mümkün. Ancak bu konu şimdilik belirsiz.

    Google’ın açıklamasında dikkat çeken bir diğer nokta da ‘mevcut cihaz’ ibaresi… Bu da halihazırda satışta olan telefonlarda Google ile ilgili bir sorun yaşanmayacağını gösteriyor. Ancak satışa sunulacak yeni nesil akıllı telefonları satın alanlar Google’ın bu hizmetlerinden doğrudan faydalanamayacak. Google Play Store yüklü olarak gelen bu telefonlarda bu uygulama mağazası yer almayacak.

  • Google, Türkiye’de Android Telefonlardaki Lisansını İptal Etti

    Rekabet Kurumu, Google’ın mobil işletim sistemi, uygulama ve hizmetler alanındaki uygulamalarının ve şirketin mobil cihaz üreticiyle yaptığı sözleşmelerin Rekabet Kanunu’na aykırı olduğuna hükmederek şirkete 93 milyon lira idari para cezası vermişti.

    Habertürk’ten Bülent Aydemir’in haberine göre Google, 7 Kasım’daki kararın ardından Türkiye’deki iş ortaklarına, telefon üretici firmalarına ve akıllı telefon satışı yapan GSM operatörlerine bir mektup gönderdi.

    Mektupta yer alan karara göre Google, 12 Aralık itibariyle Türkiye’de satılan Android işlemcili akıllı telefonlarda kendi programların lisansını iptal etti.

    Google, 12 Aralık’tan itibaren piyasaya giren Android telefonlara lisans verilmeyeceğini ve uygulamaların yeni sürümlerinin kullanılamayacağını da kaydetti. Yazıda Google Search, Google Play, YouTube, Gmail ve diğer Google uygulamalarının Türkiye’de satılan Android telefonlarda kullanılamayacağı belirtildi.

    Google’ın, kararın geri alınmaması halinde Türkiye pazarından çıkabileceği de aktarıldı.

    Türkiye’de her 10 telefonun dokuzu Android işletim sistemine sahip. Her yıl ortalama 10-11 milyon telefon satılıyor.

  • Marmarabirlik Başkanı Asa: Paslı Demir Parçalarıyla Zeytinin Karartılması Teknik Olarak Mümkün Değildir

    Son günlerde bazı basın yayın organlarında çıkan haberlerle ilgili açıklamalarda bulunan Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Hidamet Asa, “Paslı demir parçalarıyla zeytinin karartılması teknik olarak mümkün değildir. Yapılan bu haberin hiç bir bilimsel dayanağı yoktur. Tüketicilerimiz zeytin alırken ambalajlı ve markalı ürünleri tercih etsinler. Doğal üretim yapan Marmarabirlik ürünlerini gönül rahatlığıyla tüketebilirler” dedi.


    1954 yılından bu yana sofralık zeytin sektörünün öncüsü olan Marmarabirlik, gıda güvenliği konusunda örnek ve önde gelen kuruluşlarından biridir. Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Hidamet Asa, sofralık zeytin sektörü ile ilgili bazı basın yayın kuruluşlarında yapılan haberlerle olumsuz algı oluşturulmaya çalışıldığını belirterek, “Kimse zeytin üreticisinin emeğine göz dikmesin. Asılsız haberlerle hem üreticimize zarar verilmekte, hem de tüketicimiz tedirgin edilmektedir” dedi.
    Asa, ürün tercihi konusunda dikkat edilmesi gereken hususlarla ilgili olarak şu mesajları verdi: “Bizim için gıda güvenliği her şeyden önce gelir. Tüketicilerimiz tercihlerini ambalajlı ve markalı ürünlerden yana yapmalıdır. Tüketicilerimizin sağlığı bizim için çok önemlidir. Ürünlerimiz ulusal ve uluslararası gıda mevzuatlarına uygun olarak doğal fermantasyon yöntemiyle olgunlaştırılmakta, üretim esnasında tüm bileşenler yönetmeliklere uygun bir şekilde kullanılmakta ve etiket üzerine de içeriği yazılarak beyan edilmektedir”.

    Marmarabirlik için gıda güvenliğinin önemine de vurgu yapan Başkan Asa, “Marmarabirlik tanımlanmış ve ölçülebilir kalite kriterlerine uygun, fiziki, kimyasal veya mikrobiyolojik açıdan herhangi bir etkilenme olmadan, doğal ve sağlıklı üretim yaparak piyasaya ürünlerini sunmaktadır. Tüketicilerimiz güvenilir ve sağlıklı bir şekilde zeytin tüketmek istiyorlarsa üreticinin kuruluşu Marmarabirlik ürünlerini tercih etsinler. Marmarabirlik, önce insan sağlığı ilkesiyle, her yıl aynı bölgeden, aynı bahçeden hatta aynı ağaçtan ürün almakta ve hijyenik şartlarda uluslararası standartlarda üretim yapmaktadır” ifadelerini kullandı.

    Zeytinin doğallığı ve çekirdeğinin rengi ile ilgili yanlış bilgilerin tüketiciler arasında kafa karışıklığına sebep olduğunu belirten Hidamet Asa konu hakkında şunları söyledi:
    “Alkali kullanılmadan fermantasyon işlemine tabi tutularak kuru tuz veya salamurada hazırlanarak muhafaza edilen siyah, rengi dönük veya yeşil zeytindir. Yani ürünün tatlandırılması esnasında alkali kimyasallar kullanılmadan, doğal yöntemler ile tatlandırılmasıdır. Doğal fermantasyon sürecinde sadece su ve tuz vardır. Zeytinlerin fermantasyon aşamasında kararması için herhangi bir boya vb. madde kesinlikle kullanılmamaktadır. Zeytine siyah rengi veren, zeytinin meyvesinde bulunan Antosiyaninlerdir. Tam olgunluk döneminde hasat edilen zeytinlerde renk daha koyu olmakta ve meyvedeki renk maddeleri çekirdeğe kadar ulaşmaktadır. Eğer aynı zeytinlerden fermantasyon havuzunda daha uzun süre kalan varsa , ürünün çekirdekleri daha siyah olabilmektedir. Zeytinlerin ve çekirdek renklerinin siyah veya kahverengi tonlarında olması doğal bir durumdur.”

    Kamuoyunun doğru bir şekilde bilgilendirilmesi gerektiğini belirten Başkan Asa, “Geçtiğimiz günlerde zeytini karartmak için paslı demir kullanıldığı yönünde haber yapılmıştı. Basın yayın kuruluşları sektör ile ilgili haber yaparken, o sektörde otorite olarak kabul edilen kurum ve kuruluşlardan bilgi alırlarsa çok daha iyi olur ve doğru bilgi akışı da sağlanmış olur” diyerek sözlerini tamamladı.