Kalp yetmezliğinin ele alındığı konferansta hayat kalitesini yükseltmek için sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemine vurgu yapıldı. Kardiyoloji Uzmanı Coşkun, “Kalp yetmezliği kalp hastalarının kalbin pompalama performansının azalmasından ortaya çıkan ciddi bir hastalıktır. Hastaların hayat tarzını ileri derecede bozmakta ve kalitesini düşürmektedir. Kalp hastalarının özellikle sıkı medikal denetim altında olmaları, ilaçlarını düzenli kullanmaları ve doktor kontrolünde olmaları çok önemlidir. Tuz kısıtlaması kalp yetmezliğinde en önemli durumlardan bir tanesidir’’ dedi.
Beslenme ve Diyet uzmanı Esensoy ise şu ifadeleri kullandı:
“Kalp yetmezliği bir çok hastalığın sebebi olabilir. Kalp yetmezliği olan ve damar hastalıkları olan kişilerde beslenme önemli bir yer tutmaktadır. Tuz kısıtlanması, sıvı alımının sınırlı miktarlarda tutulması, potasyum desteğinin yeterli alınması, mikro (vitamin-mineraller) ve makro öğelerinin dengeli şekilde tüketilmeli. Karbonhidrat, protein, yağların olması gerektiği kadar alınması, vitamin minerallerin ihtiyaç halinde desteklenmesi oldukça önemli yer tutmaktadır. Kalp yetmezliği hastalarında rastladığımız kabızlık önlenmesi için ise beslenme tedavisinde posalı beslenmenin önemli yeri vardır” dedi.
Blog
-
Uzmandan ‘Tuz’ Uyarısı
-
2016’da Sıfırlanan Kızamık, ‘Aşı Karşıtlığı’ Yüzünden Yeniden Görülmeye Başlandı
Verilere göre çocukluk çağındaki zorunlu aşılar sayesinde hamilelik ve yenidoğan dönemlerinde görülen tetanoz, 2009’da elemine edildi.
Kabakulak vaka sayısı, 2005’te 20 binlerdeyken bugün 300- 400’lere kadar geriledi. Ülkede 19 yıldır çocuk felci vakası görülmezken, 2003’ten bu yana ise difteri vakasına rastlanmadı.
2001’de 30 binlerde olan kızamık vakası, 2016’da 9’a kadar düşmüşken, son yıllarda artan aşı karşıtlığı nedeniyle bu yıl görülen vaka sayısı 2 bin 391’e ulaştı.
‘Kul hakkında girmiş oluyorsunuz’
İstanbul Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, aşı karşıtlığının toplum sağlığı sorunu olduğunu belirterek, çocuğunu aşılatmayanların, toplum sağlığını tehlikeye attığını söyledi.
Sağlık müdürü, İslam’da en önemli şeyin kul hakkı olduğunu belirterek aşı yaptırılmayan çocukların kızamığı başka çocuklara bulaştırması halinde kul hakkına girildiğini dile getirdi.
Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, şu ifadeleri kullandı: “Şu anda dünyada kızamık, Avrupa ve Amerika’da risk olarak görülüyor ama Türkiye’de risk henüz yok. Neden yok? Çünkü biz aşılamayı iyi yapıyoruz. Son zamanlardaki aşılanmamış kesimin artması bu riski artırıyor ama toplumdan şunu bilmesini istiyoruz ki bu aşılar, hayati önem taşıyor. Sağlık Bakanlığı’nın 13 tane hastalıkla ilgili ücretsiz aşı programı uygulanıyor. Şu anda kızamıkla ilgili büyük risk taşımıyorsak bu aşılamanın karşılığıdır. Ama gelecek nesilleri riske atacak veya etrafındaki insanların sağlığını riske atacak durumlara kimsenin düşmemesi gerekiyor.”
-
Wikipedia’dan Sosyal Medya Platformu: WT.Social
Wikipedia’nın kurucu ortağı Jimmy Wales, üyelerin bağışlarıyla ayakta duracak yeni bir sosyal medya platformu kurdu: WT:Social.
Wales, platformun şimdiden 160 binden fazla kullanıcısı olduğunu söyledi.
Facebook’a rakip görülen yeni platform ‘kullanıcı verilerini satmayacağını ve reklamlar yerine kullanıcıların bağışlarıyla ayakta kalmaya çalışacağını’ söyledi.
Platforma üye olmak isteyenler önce bekleme listesine alınacak ve kendilerinden başka kullanıcıları davet etmeleri istenecek. Veyahut, kullanıcı olmak isteyenler ücretli üyelik seçeneğini tercih edebilecek.
We:Social, ‘haber odaklı’ bir platform olduğunu ve üyelerin ‘yanıltıcı’ başlıkları değiştirebileceklerini ifade etti.
-
Paketli Gıdalarda Gizli Şekere Dikkat
Diyet ve Beslenme Uzmanı Bengü Ünal, kış aylarıyla birlikte artan tatlı tüketimine karşı uyarılarda bulundu. Yoğun iş temposu ve hormonal bozuklukların tatlı tüketimini arttırdığına dikkat çeken Üna, “Tatlı tüketimi çoğu kişinin vazgeçilmezidir. Tatlı tüketmenin asıl nedeni ise düzensiz beslenme, kişilerde yoğun iş temposundan kaynaklı ara öğünleri yapamama, hormonal bozukluklar, kadınlarda regl dönemi ya da kişilerde uyku, yeme bozukluklarından kaynaklanan tatlı ihtiyaçları ortaya çıkmakta. Ortaya çıkan tatlı ihtiyaçlarında, pasta, şerbetli tatlılar ya da çikolata gibi tatlı tüketimlerine yöneliriz. Bu tatlılar kişilerde endorfin ve serotonin hormonu salgılamaktadır. Bunların diğer adı da mutluluk hormonudur. Fakat bu mutluluk kısa sürmekte ve bu tarzda besinler fazla kalorisinden kaynaklı kişilerde kilo alımına sebep olmakta” dedi.
“Şeker bağımlılık yapmaktadır”
Şekerin bağımlılık yaptığını söyleyen Ünal, “Şerbetli tatlılar ya da çikolata gibi besinlere yöneldiğimizde ortak besin aslında şekerdir. Çünkü şeker bağımlılık yapmaktadır. Bu yüzden de daha fazla yeme isteği ortaya çıkartır. Bu tarzda şekerli besinler sadece tatlılarda bulunmamakla beraber aynı zamanda hazır paket ürünler içerisinde de bulunmakta. Bu hazır paket ürünlerin etiketini okuduğumuzda etiketlerde maltoz, dekstroz gibi sonu ‘oz’ kelimesiyle biten birçok bileşen bulunmakla beraber mısır şurubu içerikli besinler de bulunuyor. Bunlar gizli şeker adı altındadır. O yüzden aldığımız besinlerin etiketlerini de okumamız gerekiyor” diye konuştu.“Şeker tüketimini azaltmak rahat uyku çekmenizi sağlar”
Şeker tüketimini azaltmak rahat uyku çekmeyi sağladığı ve diyabet riskini azalttığını belirten Diyet ve Beslenme Uzmanı Bengü Ünal, “Şekeri hayatımızdan çıkardığımızda daha rahat uyku çektiğimizi, diyabet riskimizin azaldığını, kolesterol seviyesinin düştüğünü hatta trigleserit seviyesinin de düştüğünü göreceksiniz. Tatlı krizlerinin en önemli nedenlerinden biri de insülin salınımının fazla olmasından kaynaklanmakta. İnsülin vücuda daha fazla salgılandığında biz daha fazla çok tatlı yemeye yöneliyoruz. Bu gibi durumları ortadan kaldırmak için de düzenli öğün yapmak gerekiyor. Mutlaka sabah kahvaltı yapılmalı ve 2 ana öğünle birlikte ara öğünleri yapmanız gerekmekte. Bunun yanı sıra lifli gıdaları tüketmek gerekiyor. Lifli gıda dediğimiz sebzeler ve meyvelerdir. Mevsim meyvelerinden brokoli ve karnabaharı tüketebiliriz. Lifli besinler bizim vücudumuzda kan şekerini dengeleyip uzun süre tok kalmamızı sağlamaktadır. Bir de basit karbonhidrat yerine kompleks karbonhidratları tüketmemiz gerekiyor. Beyaz uz, nişastalı besinler ve şeker içerikli besinlerden ziyade kompleks karbonhidrat dediğimiz bulgur, tam buğday ya da çavdar ekmeği gibi ekmekler tüketebiliriz” ifadelerini kullandı.
Baklagillerin tüketimini arttırılması gerektiğini belirten Ünal, “Ayrıca kuru baklagiller posa yönünden zengin olduğu için kuru baklagillerden faydalanmak gerekiyor. Çünkü posa miktarı yüksek olan besinler bağırsaklardaki şeker emilimini azaltmakta. Bunlara da nohut ve mercimeği örnek verebiliriz. Ara öğünlerde mutlaka kuruyemiş tüketmek gerekiyor. Badem, ceviz, incir, kuru kayısı, hurma gibi şeker içerikli kuru meyveleri de ara öğünlerimizde tüketebiliriz. Süt yoğurt grubu gibi besinler her öğünde tüketmemiz gerekiyor. Bunlar aldığımız besinlerdeki şeker oranını düşürmekle beraber şeker ihtiyacını da bastıracaktır. Meyvelerin suyun tüketmek yerine kendisi tüketilmeli. Protein ağırlıklı et, tavuk, balık gruplarından her gün tüketmeye çalışılmalı. Bunlar tokluk sağladığı için açlık yaşayıp şekerli tatlı besinlerin tüketimini de azaltacaktır. Zencefil ve zerdeçal gibi bitki çaylarından yararlanılabilir. Bunlar kan şekerini dengeler. Tarçını ise 1 litrelik suyun içerisine bir çubuk tarçın atacak olursak hem günlük su ihtiyacının 1 litresini karşılamamızı hem de kan şekerinin de dengede kalmasını sağlar. Mutlaka bol su içilmeli. Çünkü suyun birçok yararıyla birlikte iştah kapatmaya da etkisi bulunmakta” dedi. -
Son Yüzyılın Büyük Direnişi: Depresyon
İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Psikoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Engin Eker antidepresan kullanımını tetikleyen depresyon oranlarındaki artış için “Kişilerin depresif bozukluk yaşamaları göründüğü kadar kötü bir durum olmayabilir. Tüketim çılgınlığının, piyasa koşularının, sürekli tüketim ve alışveriş zincirinin mengenesindeki modern insan, hızla akan hayat, ilişkiler, sosyal etkinlikler ve sosyal medya rüzgarı içerisinde hiçbir şeyin derinine inemeden, hiçbir duyguda makul süreler ikamet edemeden yani hissetmeden, yüzeysel temaslarla hayatını ve ilişkilerini ikame ettirmeye çalışırken depresyon bu muazzam hızı kesecek, modern hayatın peşinden koşulsa da asla yetişilemeyecek rüzgarına kement vuracak bir duygusal sığınak olabilir. Durmak, yavaşlamak, ruhsal mekanın, toprağın ve varoluşun ağırlığını hissetmek için depresyona tutunuyor insanoğlu” ifadelerini kullandı.
“Antidepresanların kullanım oranları güvenilir değil”
Dr. Eker yıllar içinde ciddi rakamlara ulaşan antidepresan kullanımı için ise “Antidepresan kullanımını belirleyen birçok faktör söz konusu. Araştırmalar antidepresan kullanım oranlarıyla ülke halklarının mutluluk oranları arasında bir korelasyon bildirmemektedir. Ayrıca depresyon tanısı konma oranlarıyla antidepresan kullanım oranları da tutarlı değildir. Ayrıca mutluluk kavramı da tartışmalı bir kavram. Haz ve iç ferahlığı farklı duygu durumları gösterir ve antidepresanların beyindeki etki mekanizmaları da bu duygu durumları için farklı yollar ve nöronal ajanlar kullanırlar. Velhasıl antidepresanların kullanım oranlarıyla ilgili kayıtlar da güvenilir değildir. Antidepresan Kullanım Bozukluğu denen bir rahatsızlık mevcut ve bu bozukluğu olan kişiler, reçetesiz usulsüz bir şekilde bu ilaçları eczaneden ya da antidepresan kullanan bir yakınından temin edebilmekte ya da doktor doktor dolaşarak reçeteli bir şekilde de bu ilaçlara ulaşabilmektedirler” diye konuştu.Sorunlar kişileri teknolojik cihazlara yöneltmekte
Teknolojinin değişen depresyon ve antidepresan kullanım oranlardaki etkisine değinen Dr. Engin Eker “Teknolojik gelişim, insan ilişkilerinin çatlaklarına hunharca sızmaktadır. Bebeğinin neden ağladığını tercüme eden cihazlar anne ve bebeğin otantik ve ahenkli dansını bozmakta güvenli bağlara saldırmaktadır. Yetişkinlerin, çiftlerin, ebeveyn ve evlatların yaşadıkları sorunlarda teknolojik cihazlar ve onlara dönük ilgilinin aile bireylerine yönlendirilmemesi meselesi en başta gelen konulardandır. Bu durum temelde güvenli bağlar kurmamızı engellemektedir. İlişkilerde güvenli hissetmeyen kişiler de kolaylıkla bu tip cihazların hükmüne girmektedir. Bu da ilişkilerdeki kopuşu ve yalnız hissedişi arttırmakta, sorunlar çıkarmakta, sorunlar da kişileri daha çok teknolojik cihazlara yöneltmekte ve döngü büyüyerek devam etmektedir. Güvenli bağların eksikliği, kişilerin depresif hissetmelerinin de birincil sebeplerinden sayılabilir. Güvenli bağlanma, ruh sağlığının birincil garantilerindendir” dedi. -
Elektrikli Otomobil Yarışlarında Mobil ve Porsche İş Birliği
Küresel madeni yağ üreticisi Mobil, Alman lüks spor otomobil üreticisi Porsche ile olan ticari faaliyetlerini ve teknik ortaklığını daha da genişletmek üzere önemli bir adım attı. Bu kapsamda Mobil, Formula E yarışlarının 2019/2020 sezonunda Porsche elektrikli araçlara yüksek performanslı Mobil EV markalı elektrikli güç aktarma sistemleri yağ ve sıvılarını tedarik etmeye başladı.Böylelikle Mobil, Suudi Arabistan’da start alan yeni Formula E sezonuyla birlikte elektrikli araçlar yarışları dünyasında da ilk kez yerini almış oldu. Yeni teknik ortaklık; Mobil’in Porsche motorsporları faaliyetlerindeki etkinliğini daha da artıracak.
Mobil’in Porsche ile birlikte Formula E’ye adım atmış olmalarının, başarılı iş ilişkilerinin sürmesinin yanında yarışta kazanan bir ortaklığa dönüşmesini de ifade ettiğini vurgulayan Madeni Yağ Satışlarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Russ Green, “Porsche, elektrikli araç teknolojisiyle yarışlarda rekabet ederken aynı zamanda teknolojisini sergiliyor. Biz ise eşzamanlı olarak yeni Porsche Formula E ekibinin dünyadaki yarış başarısına katkı sağlamak için kusursuz Mobil ürünleri sunuyoruz. Motorsporları, yüksek performanslı yağlar ve sıvılar geliştirmeye devam etmek için son derece etkili bir ortam sunuyor” dedi.
Porsche Motorsport Başkan Yardımcısı Fritz Enzinger ise “Mobil, 20 yıldan daha uzun bir süredir Porsche’ye teknik destek sağlıyor. Başka hiçbir yağ tedarikçisi, Porsche markasının performans felsefesini Mobil kadar anlayamaz. Kendileri ticari faaliyetlerimizde her zaman yanımızda olan değerli bir ortak olmakla birlikte, Sebring’den Le Mans’a kadar uzanan zaferlerle ve şampiyonluklarla dolu yolculukta önemli bir takım arkadaşı da oldu ve Formula E ekibimize çok önemli katkılar sağladılar” şeklinde konuştu.
-
Diş Fırçanızı Islatmayın
Ağız ve diş sağlığı, dikkat edilmemesi halinde hem görünüş olarak hem de sağlık açısından önemli sıkıntıları beraberinde getirebiliyor. Dünya Diş Hekimleri Günü vesilesiyle ağız ve diş sağlığı konusunda uyarılarda bulunan VM Medical Park Bursa Hastanesi Diş Hekimi Dt. İpek Turgut, diş fırçalama konusunda, “Ağız içinde rahat hareket etmesi için küçük boy diş fırçaları tercih edilmelidir. Elektrikli diş fırçaları kolaylık sağlayabilir ancak bazı kişiler sesten tedirginlik duyabilir. Çürüklerden korunma için de florid içeren diş macunları tercih edilmelidir. Pirinç tanesi kadar diş macunu kullanılarak fırçalama yapılmalıdır” dedi.
Diş fırçasının doğru kullanımının ağız ve diş sağlığı için çok önemli olduğunu da vurgulayan Dt. İpek Turgut, şu tavsiyelerde bulundu:
“Diş fırçalarken fırçanız kuru olmalıdır. Islatılarak yapılan işlemlerde fırça kılları yumuşadığı için etkili temizlik yapılamamaktadır. Fırçayı diş ve diş eti üzerine yerleştirin ve diş etinize doğru hafif açılandırın. Ufak dairevî hareketlerle en az 8-10 kez fırçayı yerinden kaldırmadan diş yüzeylerini temizleyin. Daha sonra bir fırça boyu ilerleyerek aynı işlemi diş yüzeylerine uygulayın. Dişlerin dil ve damak tarafına bakan yüzeylerini mümkünse dairesel hareketlerle, fırçayı diş etlerinden dişe doğru hareket ettirerek ya da ileri-geri süpürme hareketleriyle fırçalayın. Fırçayı dişlerinizin çiğneme yüzeylerine yerleştirin ve ileri-geri hareketlerle fırçalayın.” -
Erkeklerde Meme Sorununa Dikkat
Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Diren Çelik, “Ergenlik sonrası daha çok meme kitlesinden yoğun bir doku görülürken, kilolu hastalarda yağ dokusu baskınlığı görülür. Öncelikli karar verilmesi gereken kullanılacak yöntemdir. Meme kitlesi baskın hastalarda cerrahi olarak bu dokunun çıkarılması (subkutan mastektomi) gerekir. Eğer yağ dokusu baskınsa sadece laser liposuction yeterli olacaktır” dedi.
Ameliyat öncesinde 6 saat boyunca su, yemek ve sigara kullanılmaması gerektiğini belirten Çelik, “Ameliyat saatinde ise hasta, yatağında yapılan ilacın verdiği rahatlıkla ameliyathaneye indirilir ve genel anestezi altında operasyon tamamlanır. Subkutan mastektomi meme başının alt sınırında yapılan yarım ay şeklinde kesi ile yapılır ve tüm meme dokusu bu yolla dışarıya çıkarılmış olur. Her iki meme için drenler yerleştirilir. Laser liposuction için ise her meme için ikişer delik kullanılır ve yağlar dışarı çekildikten sonra laser yardımıyla cilt sıkılaştırılır.Geride kalan meme dokusu olduğu görülürse meme başı alt sınırından 1-2cm’lik bir kesi yardımıyla bu meme dokusu dışarı çekilir” açıklamalarında bulundu.
Ameliyattan 4-6 saat sonra hastaneden taburcu olmanın mümkün olduğunu kaydeden Çelik, “Ameliyat sonrasında nadiren ağrı görülebilir, bunlar da ağrı kesiciler yardımıyla kesilir. Ameliyat sonlandırılırken giydirilen atlet şeklindeki korse 1 ay boyunca kullanılmalıdır. Göğüs bölgesinin tam olarak şekil alması yaklaşık 2 ay sürecektir” şeklinde konuştu. -
Gribe Karşı Doğal İlaç: Soğan Kebabı
Mutfak yemekleriyle meşhur Gaziantep’te mevsimsel geçişlerde en çok tercih edilen kebap çeşitleri arasında soğan kebabı yer alıyor. Gribin ve nezlenin doğal ilacı olarak bilinen soğan kebabı, kentteki restoran veya fırınlarda pişirilerek afiyetle yeniliyor. Gaziantep yemekleri hem mideye hem de göze hitap ederken sağlık konusunda da şifa oluyor. Soğuk algınlığı, grip ve nezle gibi hastalıklardan korunmak isteyen Gaziantepliler, doğal antibiyotik deposu olan soğan kebabını tüketiyor.
Soğan kebabının yapımı hakkında bilgi veren restoran işletmecisi Mehmet Emin Şenel, soğan kebabının daha çok kış aylarında tercih edildiğini söyleyerek, “4 kişilik soğan kebabı için 1 kilo 200 gram kadar soğan 750 gram da zırhtan çekilmiş kıyma gerekiyor. İster tepsi de ister şişte yapılabilir soğan kebabı. Şişe saplarken önce soğan sonra kıyma ve tekrar soğan şeklinde şişe diziliyor. Şişler hazırlandıktan sonra mangalda kısık ateşin üzerinde ara sıra çevirerek pişirilmesi sağlanıyor. Pişen soğan kebabı tavaya çekilerek, üzerine hazırlanan özel sos dökülüp, bir müddet ocakta terlenmesi sağlanıyor. Soğan kebabı kış aylarında tercih edilen bir kebaptır. Soğan antibiyotik içerdiği için, gribe ve nezleye karşı faydalı oluyor. Bu sebeple kentte, soğan kebabına kış aylarında yoğun ilgi oluyor” dedi. -
‘Eczanem Nerede’ Uygulaması Hizmete Girdi!
Türk Eczacıları Birliği Başkanı Erdoğan Çolak, TEB Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında uygulama hakkında bilgi verdi.
Türkiye’nin her yerinde kesintisiz sağlık ve ilaç hizmeti veren bir mesleğin mensupları olduklarını ifade eden Çolak, “Halka en yakın sağlık danışmanıyız. Türk Eczacıları Birliği olarak halk sağlığını her şeyin üzerinde tutuyoruz. Yanlış bilgiyle, yanlış yönlendirmelerle her daim mücadele ediyoruz. ‘Eczanem Nerede‘ uygulaması işte bu anlayışın bir çıktısıdır.” diye konuştu.
Çolak, ülke genelinde 26 bin 416 eczaneden nöbet ve adres bilgisi alan uygulamanın güvenilir ve doğru kaynak mantığıyla çalıştığını, veriler anlık güncellendiği için vatandaşların yanlış adreslerde vakit kaybetmeyeceklerini anlattı.
Kişinin bulunduğu konuma en yakın eczaneleri, nöbetçi eczaneleri, iletişim numaralarını ve yol tarifi bilgisini veren mobil uygulama, internetten ücretsiz indirilebiliyor.