Blog

  • Bursa’daki Gökmen Uzay ve Havacılık Merkezi’ne Avrupa’dan Ödül

    Türkiye’nin uzay temalı ilk eğitim alanı olarak inşâ edilen ‘Gökmen Uzay Havacılık Eğitim Merkezi’ (GUHEM), Avrupa’nın en prestijli gayrimenkûl değerlendirme organizasyonları arasında bulunan ‘European Property Awards 2019’da ‘Kamusal Yapılar’ kategorisinde ödüle lâyık bulundu.
    Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) öncülüğünde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı desteği ve TÜBİTAK koordinasyonunda Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle Bursa’ya kazandırılan GUHEM, ziyaretçilerini ağırlamak için geri sayıma geçerken, Avrupa’dan prestijli bir ödülün sahibi oldu. GUHEM, uluslararası jüri kurulu tarafından bugünün ve geleceğin en iyi yapılarının seçildiği 2019 Avrupa Gayrimenkul Ödülleri’nde (European Property Awards 2019) fark oluşturdu. Dizayn ve inşaat, gayrimenkulun geliştirilmesi ve sunumu, iç mekân mimarî tasarım ve pazarlama sektöründe Avrupa’nın önemli projelerini yorumlayan uzmanlardan oluşan jüri kurulu, GUHEM projesini ‘Kamusal Yapılar’ kategorisinde ödüle lâyık gördü.

    Uzay ve havacılık alanında Avrupa’nın en büyük, dünyada ise ilk 5 merkez arasında yer alma hedefiyle 2018 yılının Ağustos ayında temeli atılan GUHEM, 13 bin metrekarelik kapalı alana sahip. Türkiye’nin milli teknoloji hamlesi doğrultusunda genç nesillerin uzay ve havacılığa ilgisini artırmak maksadıyla hayata geçirilen GUHEM’de insanoğlunun ilk uçuş macerasından son teknoloji roketlere uzanan yolda rol-play aktivitelere, havacılık tarihinde iz bırakan isimlerin ilham veren başarılarından simülatörlerle gerçekleştirilen uçuş deneyimlerine, uluslararası uzay istasyonları örneklerinden uzay inovasyon laboratuvarlarına kadar farklı 154 adet interaktif düzenek bulunuyor.
    BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, Türkiye’nin dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer alma hedefleri doğrultusunda uzay ve havacılık alanında yapılan çalışmalara büyük önem verdiklerini söyledi. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın liderliğinde Büyükşehir Belediyesi ile işbirliğinde hayata geçirdikleri GUHEM’in şehrin ve Türkiye’nin vizyonunu ortaya koyduğunu belirten Başkan Burkay, “GUHEM gerek interaktif düzenekleri ve içerik zenginliği gerekse de şehir kimliğine değer katan özgün mimarisi ile dünyanın sayılı merkezleri arasındaki yerini almaya hazırlanıyor. Bursa ile özdeşleşeceğine inandığımız GUHEM’in Avrupa’nın en prestijli gayrimenkul ödüllerinden birine layık görülmesini de oldukça anlamlı buluyoruz. Ülkemizin geleceğine de yön verecek olan bu merkezimizin Bursa’mıza kazandırılması adına bizlere destek veren Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımıza, TÜBİTAK’a ve örnek işbirliği için Büyükşehir Belediyemize teşekkürlerimizi sunuyorum” dedi.

  • Yücel: ‘Sadece Türkiye’de uygulanan yapay zeka sistemini 6 ay içinde dünyaya açacağız’

    Cambridge İnovasyon Enstitüsü tarafından bu yıl 4. kez düzenlenen ‘AI World Conference’; Harvard, IBM, Microsoft, Amazon, Google, Facebook gibi dünya devlerini bir araya getirdi. Programa, dünyanın ve Amerika’nın çeşitli bölgelerinden 3 bin kişi katıldı. Yapay zekanın uygulamadaki durumlarına odaklanıldığı, yapay zeka çözümlemeleri ve ağ iletişim ve iş geliştirme fırsatlarının sunulduğu konferansa, dünya yapay zeka piyasasını elinde tutan firmaların temsilcilerinin de aralarında bulunduğu 250 konuşmacı katıldı. Amazon’un yöneticilerinden Wilfred Justin, IBM’den Pin-Yu Chen ile MIT’den ‘Yüzyılı şekillendiren 100 Amerikalıdan biri’ ve dünyanın en etkili 7 veri bilimcisinden biri olan Dr. Alex Sandy Pentland konuşmacı olarak yer aldı. “Ekonomiyi destekle ve insanların hayatını değiştir” sloganıyla hareket eden konferansın, Türkiye’den tek konuşmacı ise BAU Global Başkanı Enver Yücel oldu. Yücel, şuan sadece Türkiye’de kullanılan yapay zeka altyapısıyla kişiselleştirilmiş sistemi, yakında dünya pazarına açacaklarını söyledi.

    “Sistem 6 ay içinde dünyaya açılacak”

    Eğitim sektörününün geleneksel bir yapıda olduğunu ifade eden Enver Yücel, kürsü konuşmasında şunları söyledi: “Öğretmene ve eğitimciye her zaman ihtiyaç vardır bu değişmemelidir. Okullarımızı buna göre hazırlamamız lazım. Eğitime yapay zekayı adapte etmek zorundayız. Eğitimde yapay zekayı geliştirmek lazım. Eğer bu sektörle uğraşan insanlar bunu değiştirirse işte o zaman eğitimde biz devrim yapmış oluruz. Çünkü, eski dünyanın anlayışıyla yeni dünyayı inşa edemeyiz. Çalıştığımız yapay zeka sektörlerine bakın, her alanda kişiye özgü hizmet vermektedirler. Herkesin hastalığı farklı ve ona göre bir tedavi yapılmaktadır. O zaman bütün bu işin başlangıcında kişiye özgü öğretim yapmamız lazım. Eğer kişiselleştirilmiş bir eğitim yapamazsak, değiştirdiğimiz sektörlere öğrenci ve insan yetiştiremeyiz. Bunu da yapamazsak o zaman adil ve eşit dünyadaki dağılımı sağlayamayız. Ben bir eğitimciyim. 10 yıldır eğitimin kişiselleştirmesiyle ilgili grubum ve arkadaşlarım çalışıyor. Önemli mesafeler katettik. 2 yılda yapay zeka temelli öğretime geçtik. Bu sistem, öğrencilerin neden anlamadığını tespit edecek ve daha iyi anlayabilmeleri için onlara yanıtlar verecek durama gelecektir. Şuanda sadece ülkemiz Türkiye’de uygulanan sistemi, 6 ay zarfında bütün dünyaya açacağız.

    “İnsanın yönettiği bir yapay zeka”

    Farklı coğrafyalarda binlerce öğrenciye eğitim verdiklerinin altını çizen BAU Global Başkanı Enver Yücel, geliştirdikleri ve Türkiye’de ilk kez uygulanan sistemi şöyle anlattı; “200 bin öğrenciyle büyük bir eğitim grubu olduğumuz için, bu öğrencilerin 4 yaştan 18 yaşına kadar eğitim öğretim süreçleri ile ilgili bütün verisi elimizde olduğu için, bu yazılımları geliştirmemiz zor olmadı. Bu işe başlarken önce öğretmenlerimizi eğittik. Yapay zeka öğretmenliği bir kenara bırakmıyor, öğretmene destek oluyor. Öğretmenin bunu iyi kullanabilmesi lazım ve her öğretmenimizin de neredeyse bir danışmanı var bu konuda. Hangi sektörde olursa olsun yapay zeka teknolojisinin insanı esir almaması lazım. İnsanın yönettiği bir yapay zeka olması lazım. Bunlarla birlikte öğretmenimizin yetişmesi, bu kültürü daha iyi kavrayabilmesi için sürekli eğitimler yapıyoruz. Dünyanın artık fabrikasyon eğitimden çıkıp bireysele dönmesi gerekiyor. İşte o zaman adil ve eşitlik bütün dünya çocuklarına yayılır.” dedi.

    Konferans kapsamında Yapay Zeka Okuryazarlığı adı altında düzenlenen panelde konuşan Bahçeşehir Kolejleri Gelen Müdürü Özlem Dağ, yeni nesillerin erken yaşlardan itibaren yapay zeka ile eğitmenin önemine değinerek, “Yapay Zeka Okuryazarlığı eğitimi vermenin önemine inanıyoruz. Bu nedenle Türkiye’de Yapay Zeka Okuryazarlığı eğitimi uygulayan ilk K12 eğitim kurumuyuz. Eğitimde karşılaşılan en önemli güçlüklerden biri de insanların farklı seviyelerde farklı öğrenme şekillerine sahip olmasıdır. “Öğrenme parmak izi kadar özeldir” diyoruz. Türkiye de yıllardır öncülüğünü yaptığımız, Kişiye Özgü Öğretim Modeli, okullarımızdaki başarının en önemli kaynaklarından biridir. Şimdi yapay zeka temelli kişiselleştirilmiş dijital eğitim platformu ile işin içine yapay zekayı da dahil ediyoruz.” Dedi.

    MIT’de 30 yıldan fazladır profosörlük yapar ve yakın zamanda Forbes’un dünyadaki en iyiveri bilimcilerinden biri olan Alex Sandy Pentland, insan stratejisini ve yapay zekanın herkese hitap etmesini gerektiğini anlattı. Pentland ayrıca hükümette şeffaflığın nasıl sağlanacağı ve özel alanlar hakkında bilgi verdi.
    Öte yandan, 3 gün süren ve 2 bin 700’ün üzerinde şirketi ağırlayan ‘AIWorld Conference’da yapay zekanın müşteri analizi, siber güvenlik, sağlık hizmetleri, finansal hizmetler, e-ticaret, enerji, üretim, araştırma gibi sektörel konuların gelecekteki değişimi ele alındı. Konferansın hükümet ayağının da Haziran ayında Washington D.C.’de gerçekleştirileceği öğrenildi.

  • Pazartesi Günü Gözler Merkür’de Olacak

    Gözler, pazartesi günü Merkür’ün üzerinde olacak.

     Antalya’da bulunan TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi, bir etkinlikle bu gök olayını halkla buluşturacak. Akdeniz Üniversitesi yerleşkesinde saat 15:40’tan itibaren güneş ufka inerek, doğal nedenlerden dolayı görülemez duruma gelene kadar etkinlik sürecek. Bu sırada TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi uzmanları, katılımcılara bilgilendirme yapacak.

    Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Gözlerimiz, pazartesi günü Merkür’de olacak! En hızlı gezegen Merkür, Güneş ile Dünya’nın arasından geçecek. Uzay meraklılarını bu ilginç gökyüzü olayını, Akdeniz Üniversitesi yerleşkesinden takip edebilir. Bir sonraki geçiş, 13 Kasım 2032’de” ifadelerini kullandı.

    101 milyon kilometre uzakta

    Güneş’e en yakın gezegen olan Merkür, en son 9 Mayıs 2016 tarihinde benzer bir geçişi yapmıştı. Merkür, ortalama bir yüzyılda 13 kez Güneş’in önünden geçiyor. Pazartesi günü Merkür, Dünya’ya 101 milyon kilometre uzaklıkta olacak.

    Işık azalması olmayacak

    Merkür’ün geçişi; Kuzey ve Güney Amerika, Antarktika, Batı Afrika ve Atlantik Okyanusu’ndan tamamen, Türkiye’de ise, öğleden sonra başlayıp günbatımına kadar gözlemlenebilecek. Bu gök olayı, Güneş tutulması gözlükleri kullanılsa bile çıplak gözle takip edilemeyecek. Geçiş sırasında Merkür, 1 liranın 500 metre uzaklıktan görünüşü kadar küçük olacak. Bu nedenle Güneş’te de bir ışık azalması meydana gelmeyecek.

    Uzmanlar bilgilendirme yapacak

    TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nin Akdeniz Üniversitesi yerleşkesinde bulunan Bilim Toplum Merkezi’ndeki gözlem, 15:30’da başlayacak. Güneş ufka inerek, doğal nedenlerden dolayı görülemez duruma gelene kadar sürecek. Canlı gözlem yayını, Akdeniz Üniversitesi Atatürk Konferans Salonu’ndan halka, öğrencilere ve basına açık olarak takip edilebilecek. Gözlem sırasında uzmanlar, katılımcılara bilgilendirme yapılacak. Bilim Toplum Merkezi’ndeki tek teleskoptan yapılacak gözlem Youtube üzerinden canlı yayınlanacak. Bu nedenle bireysel gözlem yaptırılması mümkün olamayacak.

    Göz sağlığına dikkat

    Bu gök olayını gözleyebilmek için mutlaka özel üretilmiş güneş filtresine sahip teleskopların kullanılması gerekiyor. Uzmanlar, filtresiz dürbün veya teleskop gibi optik aletler ile güneşe doğrudan bakıldığında göz retinasının ciddi şekilde zarar göreceği uyarısında bulunuyor.

  • Mesleğiniz ve Hobileriniz Egzama Sebebi Olabilir

    Egzamanın, kaşıntı, kızarıklık, kuruluk, kepeklenme, deride kalınlaşma, su dolu kabacıklar ve sulantı şeklinde görülebildiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Kübra Esen Salman, “Bazı ilaçlar ve güneş ışınları özellikle ışığa duyarlılığa bağlı gelişen egzamalarda hastalığı tetikleyebilir. Mesleki olarak yağlı ürünler, metalik sıvılarla temas ve soğutucu malzemeler irritasyona neden olabilir” dedi.

    Bazı meslek grupları egzamaya neden olabiliyor

    Hastalığın özellikle kalıtsal olarak deri reaksiyonu vermeye yatkın bireylerde daha sık görüldüğünü vurgulayan Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Kübra Esen Salman, “Bazı meslek grupları tahriş edici ve alerjen maddelere daha sık maruz kaldıkları için el egzaması gelişmesine yatkındır. Özellikle temizlik, bulaşıkla yoğun uğraşan kişiler, fırın işçileri, kuaförler, diş teknisyeni, doktor, hemşire gibi sağlık personeli, çimento, tuğla ve boya işi ile uğraşanlar, resim, maket, bahçe işi ile uğraşan kişilerde egzama oluşma ihtimali daha fazla. Kişinin mesleği kadar hobileri de önemli” şeklinde konuştu.

    Egzamanın her evresinde kaşınma görülebilir

    Egzamanın başlangıç dönemi belirtilerinin kızarık ve şiş bir zeminde çok sayıda su dolu kabarcıklar ve bunların hızla açılmasıyla sulantı ve kabuklanma olduğuna dikkat çeken Dr. Kübra Esen Salman, “Sonraki dönemde hafif kızarık bir zeminde çok sayıda kepeklenme ve kabuklanma gözlenirken, kronik yani ilerlemiş dönemde ise deri kalınlaşmış ve üzerinde kepeklenme belirgindir, yarıklar, çatlamalar ve kanama gelişebilir. Hastalık nedenine göre de farklı dönemlerde seyredebilir ve her dönemde kaşıntı görülebilir” açıklamasında bulundu.

    Egzama tedavisinde düzenli ilaçlar mutlaka hekime bildirilmeli

    Egzama tedavisine başlamadan önce gebelik, emzirme, dahili hastalıklar ve farklı sebeplerden ötürü düzenli olarak kullanılan ilaçlarla ilgili doktorun mutlaka bilgilendirilmesi gerektiğini söyleyen Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Kübra Esen Salman, “Deriye sürülerek uygulanan steroidli kremler kaşıntı ve kızarıklığın giderilmesinde, egzamanın iyileşmesinde yararlıdır. Egzama sulantılı ise doktorunuzun önereceği ilaçlar ile ıslak pansuman uygulaması, deri kalınlığı belirgin ise deri kalınlığını azaltıcı tedaviler gündeme gelebilir” açıklamasında bulundu. Hastalık çok şiddetli ise deri dışında steroidlerin ağız, damar, kas uygulamaları yoluyla da verilebildiğine dikkat çeken Dr. Salman, “Bu tedavilere yanıt alınamıyorsa pimekrolimus, siklosporin, metotreksat, fototerapi gibi diğer tedavi seçenekleri uygulanabilir” dedi.

    Egzamayı önlemenin 10 yolu

    • Tedavide yapılması gereken en önemli şey; nedenin saptanması ve bu etkenle temastan mümkün olduğu kadar kaçınmaktır. Tamamen uzak durabilmek bazen zor olabilir.
    • Su ve sabunla uzun süreli temas derinin doğal koruyucu tabakasının kaybına neden olur. Bu nedenle ellerin temizliği sabun yerine derinin PH’ına uygun, kokusuz ve renksiz bir temizleyiciyle yapılması daha uygundur.
    • Sıcak veya soğuk su yerine ellerin ılık su ile yıkanması daha uygundur.
    • Özellikle uzun seyirli formunda nemlendiriciler derinin kaybettiği nemi kazandırmaya yardımcı olabilir.
    • İş yaparken yüzüklerin çıkarılması tahriş edici maddelerin yüzüklerin altında birikmesini engeller.
    • Temizlik, bulaşık, çocuk bakımı gibi işlerde yardımcı desteği veya bulaşık ve çamaşır makinesi kullanılmalı. Kısa süreli profilaktik eldiven kullanımı önemli. Uzun süre eldiven kullanımının terlemeyi arttırabileceği unutulmamalı. Eldiven içine pamuklu eldiven giyilmesi uygun olur. Pudralı eldivenler klinik bulguları şiddetlendirebildiğinden kullanımları uygun değil. Saç şampuanlama sırasında kısa süre ile eldiven giyilmesi zayıf iritan maddelerin deriye olumsuz etkisini azaltır.
    • Tuvalet temizleme gibi uygulamalar sırasında deterjan ile ellerin teması kesilmeli.
    • Domates, portakal, limon gibi maddelerle doğrudan el teması engellenmeli.
    • Saç boyama sırasında olası alerjenlerden kaçınılması ve korunması önemli.
    • Eğer mesleki nedenli bir egzama düşünülüyorsa kısa süreli meslek değişikliği, kalıcı bir sorun varsa hekimlerin önerisi ile meslek değişikliği gündeme gelebilir.
  • Günde 15 dakika fazla yürümek hem sağlığa hem de ekonomiye faydalı

    Araştırmaya göre 18-64 yaşları arasındaki bütün yetişkinlerin her gün 15 dakika fazla yürümesi, bir kilometre boyunca koşması, yüzmesi ya da bunlara denk gelen başka bir egzersiz yapması dünya ekonomik üretimini her yıl 100 milyar dolar arttırabilir.

    Rand/Vitality çalışması

    Araştırma geçtiğimiz yıl kar amacı gütmeyen araştırma kuruluşu Rand ile Güney Afrika kökenli sigorta şirketi Vitality’nin ortak çalışmasındaki sonuçların küresel ölçekte yansıtılması üzerine elde edildi. Buna göre 2018 yılında yedi ülkeden 120 bin kişinin katıldığı çalışma ile sigorta şirketinin Apple saatle ortaklaşa oluşturduğu ödül-puan sistemi kullanılarak fiziksel aktivitenin ekonomik etkileri araştırıldı.

    Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Çin, Güney Afrika Cumhuriyeti, Almanya, Kanada ve İtalya’daki katılımcılardan elde edilen sonuçlardan oluşturulan model, önce 23 ülkeye daha sonra da küresel ölçeğe uyarlandı.

    Dünya Sağlık Örgütü ne öneriyor?

    Çalışma, ekonomik açıdan yaşanan olumlu etkinin ana kaynağı olarak fiziksel aktiviteye vurgu yapıyor. Kişinin fiziksel açıdan hareketli bir yaşam tarzı benimsemesi daha sağlıklı olmasına ve ortalama yaşam beklentisinin artmasına öncülük ediyor. Yalnızca hastalık nedeniyle alınan izinlerin azalması bile verimliliği arttırıyor.

    Dünya Sağlık Örgütü yetişkinlerin haftada en az 150 dakika ortalama hızda, 75 dakika ise daha enerjik şekilde egzersiz yapmasını tavsiye ediyor. Geçen yıl yapılan başka bir araştırmada Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yetişkinlerin yüzde 40’ı, İngiltere’dekilerin yüzde 36’sı, Çin’dekilerin ise yüzde 14’ünün sağlıklı kalabilmek için yeterli düzeyde hareket etmediğini ortaya koydu.

  • HBO’dan öğrenciler için yeni ürün

    Amerikan televizyon devi HBO, üniversite öğrencilerinin takip ettikleri dizileri yurt odalarında rahatça izleyebilmeleri için bir kutu tasarladığını duyurdu.

    Kullanıcıların içerikleri birden fazla pozisyonda izleyebilmeleri için tasarlanan kutuda ayrıca havalandırma delikleri ve bir adet de raf bulunuyor.

    Yeni ürününü bir reklamla duyuran şirket, bazı öğrencilere kutunun bedava iletileceğini açıkladı. 

    Kutu için öğrencilere sunulan şartlar ise ‘.edu‘ uzantılı bir e-posta adresine sahip olmak, 18 yaşından büyük olmak ve yemek dağıtım şirketi Doordash veya kargo şirketi FedEx tarafından hizmet verilen bölgelerde yaşıyor olmak.

  • “Sıvı sabunlar tırnak kırılmasına neden oluyor”

    Dermatoloji Uzmanı Dr. Serpil Özyılmaztırnak kırılmasının pek çok nedenin olduğunu belirterek, bazen ciddi sağlık sorunlarına işaret ettiği konusunda uyarılarda bulundu.

    “Eldiven kullanılmalı”

    Tırnak kırılmalarına en sık vitamin ve mineral eksikliğine bağlı olarak rastlanıldığını belirten Dr. Serpil Özyılmaz, başlıca demir, çinko, kalsiyum, magnezyum ile A ve D vitamini eksikliği tırnak kırılmasına neden olduğunu belirterek, “Sağlıklı tırnak pembe renklidir, saydam ve bombe görünümlüdür. Soğuk havaya bağlı olarak özellikle kış aylarında eller daha çabuk kuruyup çatlar tırnaklar da bu dönemde daha hassas olabilir. Burada yapılacak en önemli önlem her el yıkama sonrası nemlendirici kullanmak soğuk havaya çıkarken nemlendirici sürmek ve eldiven takmak faydalı olacaktır” diye konuştu.

    “Soğuk su ile temastan kaçının”

    Sıvı sabunların tırnak kırılmasına neden olduğunu söyleyen Dr. Özyılmaz, “Genel olarak kalıp sabunların sıvı olmayan sabunların kullanımı önerilir, ıslak mendil, kolonya gibi kimyasalların deri bütünlüğüne zarar verdiği için kullanımı önerilmemektedir. Bunun haricinde genel anlamda sık el yıkamalar cilt bölgelerini bozacağı için tavsiye edilmez. Kışın soğuk havalarda çok fazla soğuk su ile temas etmemeye çalışın, ev temizliğinde kullanılan deterjanların tırnaklarla direk temas engellemek için eldiven de kullanabilirsiniz. Alerjen bir yapıya sahipseniz pamuklu eldiven tercih edebilirsiniz. Çok sık oje ve aseton kullanımı da tırnakların zarar görmesine neden olabilir” ifadelerini kullandı.

  • Depresyon karın ağrısına sebep oluyor

    En az 3-6 ay aralığında veya daha uzun sürede olan göbek altından leğen kemiğine dek uzanan bölgede hissedilen ve fonksiyonel kayba sebebiyet veren ağrılar pelvik ağrı olarak tanımlanıyor. Bu ağrı türü toplumun yüzde 4 ila 16’sında görülüyor. Sebebi ise kadın üreme organları kaynaklı (jinekolojik), sindirim sistemi kaynaklı (gastrointestinal), idrar yolları kaynaklı (ürolojik) veya kas-iskelet sistemi kaynaklı olabiliyor.

    Pelvik ağrıların altında birçok sebebin olabileceğine işaret eden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Emine Zeynep Yılmaz, “Sadece pelvik ağrısı olan kadınların üçte biri tedavi arayışında. Ağrılar genelde orta şiddette, künt, keskin veya kramp tarzında olabilir. Genelde karnın alt kısmında veya kasıklarda tarif edilir. Tuvalette, merdiven çıkarken veya cinsel ilişki esnasında başlayabilir. Sıklıkla ayakta durmak ağrıları başlatır. Ağrılar hafiften çok şiddetliye doğru uzanabilir” ifadelerini kullandı.

    Pelvik ağrılarda en sık rastlanan jinekolojik sebeplere ilişkin konuşan Esenler Medipol Üniversitesi Hastanesi’nden Op. Dr. Emine Zeynep Yılmaz, “Çikolata kisti, instertisyel sistit ve pelvik tabandaki kas spazmına bağlı pelvik ağrı hissedilebilir. Bazı kadınlarda sebep bulunamaz, bu hem hasta hem de doktor için zor bir durumdur. Sebebi bulunamayan hastalardaki problem genelde santral sinir sistemine bağlı olur. Bu koşul sıklıkla çok merkezli ağrı ve eşlik eden aşırı yorgunluk, hafıza problemleri ve kalitesiz uyku ile birlikte bulunur” dedi.

    KANSER OLASILIĞI DA UNUTULMAMALI

    Kadınlarda jinekolojik olarak en çok çikolata kistinin görüldüğünü ifade eden Op. Dr. Emine Zeynep Yılmaz, “Pelvik ağrı nedeniyle ameliyat edilen hastaların yüzde 20 ila 80’inde çikolata kistine rastlanır. Ancak; her çikolata kisti varlığında pelvik ağrı olur anlamı çıkmamalı. Çünkü bunun dışında rahimdeki bazı kitleler (myom, adenomyozis gibi), geçirilmiş cerrahiye bağlı karın içi yapışıklıklar ve de ciddi pelvik enfeksiyonlar yine pelvik ağrıya sebep olabilir. Nadiren de olsa kanser olasılığı unutulmamalı” şeklinde konuştu.

    DURUŞ BOZUKLUĞU BİR DİĞER FAKTÖR

    Yılmaz, jinekolojik sebepler dışında bazı sindirim sistemi rahatsızlıklarının da pelvik ağrılara neden olabileceğini vurgulayarak şu değerlendirmede bulundu:

    “İrritable ya da inflamatuar bağırsak hastalıkları, Çölyak ve kronik kabızlık da pelvik ağrılara neden olabilir. Pelvik ağrı sebepleri olarak üriner sisteme bakıldığında sistit, ağrılı mesane, böbrek taşı, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu, kas iskelet sisteminde miyofasyal pelvik ağrı sendromu, fibromiyalji, kötü postür (duruş) ve fıtıklar, bazı sinirlerin sıkışması da nörolojik sebepler doğurur. Örneğin devamlı bisiklet kullanan veya ata binen hastalarda pelvis ve perine bölgesinde pudandel nöralji gelişebilir. Psikolojik olarak bakıldığında fiziksel tacize uğrama, depresyon, uyku bozuklukları pelvik ağrı sebebidir.”

    CERRAHİ MÜDAHALE GEREKEBİLİR

    Öncelikle ağrının kaynağının bulunarak hedefe yönelik tedavinin uygulanmasına dikkati çeken Yılmaz, şöyle devam etti:

    “Bunun için fizik muayene, kan tahlilleri, kültürler ve hiçbir sebep bulunamazsa ameliyat gerekebilir. Başlangıç tedavisi olarak ağızdan alınan ağrı kesiciler kullanılabilir. Eğer tatmin edici bir sonuç alınmazsa daha kuvvetli ağrı kesicilere geçilebilir ve antidepresan, antikonvülzan ilaçlar nöropatik ağrılarda yardımcı olabilir. Enfeksiyon durumlarında antibiyotik kullanılır. Karına sıcak soğuk uygulama, germe egzersizleri, masaj gibi fizik tedavi terapilerini doktorunuz önerebilir. Bazı durumlarda cerrahi gerekebilir, ki bu durumlar sinir harabiyeti yaratmaya yöneliktir. Gereken durumlarda hormon tedavisi uygulanabilir. Bunun dışında E vitamini, balık yağı, düşük yağlı diyet, egzersiz, akupunktur kullanılabilir.”

  • En tehlikeli 4 damar hastalığı

    Vücudumuzun yaşam kanalları olan damarlar, vücudun ihtiyacı olan maddelerin kaynağı kanı, kalpten dokulara ve organlara taşır. Sürekli bir çalışma halinde olan damarlar, diğer tüm organlar gibi çeşitli nedenlerden dolayı fonksiyonlarını kaybedebiliyor ve bu durum da tehlikeli sonuçlara sebep olabiliyor.

    Sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürebilmek için damar yapısı ile fonksiyonlarının sağlıklı olması gerekiyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk, tedavi edilmediği takdirde ölümcül olabilen en tehlikeli 4 damar hastalığını şöyle sıralıyor:

    AKCİĞER EMBOLİSİ

    Akciğer Embolisi (Pulmoner Emboli), derin bacak toplardamarlarında oluşan pıhtının (trombüs), oluştuğu yerden koparak akciğer atardamarını tıkamasıyla oluşan bir hastalıktır. Ani başlangıçlı göğüs ağrısı ve nefes darlığı ile belirti veren Akciğer Embolisi, bacaktaki pıhtıdan kopan parça ya da parçaların, boyutuna göre akciğer atardamarının ana gövdesinde, dallarının bir veya birkaçında tıkanmaya sebep olarak nefes darlığı, göğüs ağrısı ve kanlı balgam çıkarma gibi şikayetlere sebep olabilir. Ana damarlardan biri tıkandığında ise gelişen durum “Masif Pulmoner Emboli” olarak adlandırılır ve hastalar için durum oldukça ciddi boyutlara (ölüm gibi) ulaşabilir.

    DERİN VEN TRAMBOZU

    Kısaca DVT olarak bilinen “Derin Ven Trombozu” vücuttaki derin bir vende oluşan kan pıhtısı anlamına gelmektedir. Derin ven trombozu sıklıkla bacak toplardamarlarında meydana gelir. Bununla birlikte karın içi toplardamarlarda ve gövdenin altı ile bacakların kirli kanını kalbe taşıyan ana toplardamarda da görülebilmektedir. Genelde bacakta ani başlangıçlı şişlik, ödem, ağrı, kızarıklık, gibi şikayetler görülür. Bununla birlikte DVT, akciğere pıhtı atması (pulmoner emboli) riski nedeni ile tehlike taşımaktadır. Bu hastalarda akciğer damarlarının pıhtı ile tıkanması ciddi şikayetlerle seyreden ve acil tedavi gerektiren bir durumdur. DVT riski; hareketsiz, spor yapmayan ve şişman belirgindir.. Uzun süre hareketsiz kalan meslek gruplarında (pilot, hostes, bankacı …) ve kanama pıhtılaşma bozukluğu olan kişilerde de daha sık görülür. Kadınlarda gebelik dönemleri ve doğum kontrol hapı kullanımı da riskler arasında yer alır. Uzun süre hareketsiz kalınması bacak kaslarının hareketsizliğinden dolayı bacak toplardamarlarında kanın birikimi ile sonuçlanır. Bu göllenme, bacak damarlarında pıhtılaşma riskini arttıran en önemli sebeplerdendir. Derin Ven Trombozunda tanı renkli doppler ultrasonografi ile konur. İlaçlı tomografi gereken durumlar olabilir. DVTnin yerleşimine, hastaın klinik durumuna, genel özelliklerineve şikayetlere göre tedavi stratejisi belirlenmektedir.

    AORT ANEVRİZMASI

    Karın bölgesindeki en büyük atardamar olan aort damarının normalin 1,5 kat çapına kadar genişlemesi ve balonlaşması anlamına gelen “Abdominal Aort Anevrizması”, diğer damar hastalıklarının aksine genellikle herhangi bir belirti vermediği için başka nedenlerle yapılan tetkikler sonucunda ortaya çıkar. Einstein’ın da ölüm sebebi olan ve genellikle ileri yaştaki (60 yaş ve üzeri) insanları etkileyen bu hastalık, erkeklerde kadınlara göre daha fazla görülmektedir. Hastalığın toplumda altmış yaşın üzerindekilerde görülme sıklığı % 9 oranındadır. Günümüzde ameliyatsız girişimsel yöntemlerle başarılı bir şekilde tedavi edilmektedir.

    ŞAH DAMAR TIKANIKLIĞI

    Halk arasında “şah damarları” olarak bilinen karotis arterleri, boynun her iki yanında yer alan ve beyne oksijence zengin kanı ulaştıran damarlardır. Beynin ve yüzdeki, boyundaki ve saçlı derideki dokuların kan dolaşımının önemli bir bölümü bu şah damarları aracılığı ile sağlanır. Vücuttaki her atardamarda olduğu gibi şah damarlarda da aterosklerotik (damar sertliği) sürece bağlı olarak daralma ve tıkanma riski bulunmaktadır. Her damar sertliği sürecinde olduğu gibi yağ ve kireç içerikli aterom plaklarına bağlı olarak meydana gelen şah damar tıkanıklığında hedef organ beyin olduğu için hastalığın olası sonuçları ve komplikasyonları çok ciddi olmaktadır (kalıcı veya geçici felç ve ölüm gibi). Tanısında doppler ultrasonografi, ilaçlı tomografi ve anjiografi bulunan şah damar tıkanıklıklarının tedavisinde ilaç ile takip, stent takılması ve ameliyat gibi yöntemler bulunmaktadır.

  • Spordan sonra en az 500 ml süt içilmeli

    Spordan sonra en az 500 ml süt içilmeli

    Uzmanlar, spor sonrası beslenmede, kaybedilen vitamin ve mineralleri yerine koyacak, içerdiği karbonhidrat ile enerjiyi yükseltecek, kas dokusunun onarılması ve geliştirilmesi için gerekli proteini içeren sütün tüketilmesi gerektiğini belirtiyor.

    Sporcuların sağlıklı olmaları ve optimal performansa ulaşmaları için içecek tüketiminin çok önemli olduğunu belirten Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç “Sütün içerisinde, süt proteini olarak bilinen Kazein (%80) ve peynir altı suyu olarak bilinen Whey (%20) bulunmaktadır. Bu proteinlerin sindirimi ve emilimi çok yavaştır. Bu da bu proteinlerin daha yavaş sindirilip emilmesi ile kandaki aminoasit konsantrasyonunun uzun süreli yükselmesini sağlar. Sütte bulunan proteinler, kaslarda yakıt olarak kullanılan ve protein sentezinde görev alan dallı zincirli aminoasitleri yüksek miktarda içerir. Bu nedenle sporcular için en uygun içeceklerden birisi süttür.” dedi.

    İnanç, “Süt, kuvvet ve dayanıklılık egzersizlerinden sonra toparlanmayı artırması nedeniyle, egzersiz sonrası için etkin bir içecektir. Yapılan egzersizin çeşidine, süresine ve egzersiz yapanın cinsiyetine göre önerilen süt tüketiminin değişiklik göstermesi gerekse de, egzersiz sonrası en az 500 ml süt önerilmektedir. Ayrıca süt tüm besin öğelerini içerdiği için spor sonrasında kaybedilen vitamin ve mineralleri yerine koymaya yardımcıdır. Bu nedenle sporcuların yeterli ve dengeli beslenme düzenleri içerisinde günde 2-3 su bardak süt yer almalıdır” dedi.