Blog

  • Facebook herkese kredi kullandıracak

    Lizbon’da Web Zirvesi’nde konuşan Weil, tüm Libra cüzdanlarının “birlikte işlem görebilir” özellikli olacağını söyledi.

    Facebook‘un finans hizmetleri alanındaki çalışmalarını genişleteceğini vurgulayan Weil, bu aşamada dijital cüzdanlar üzerinde yoğunlaşılacağının altını çizdi ve bugüne kadar hiç kredi kullanmayanların da kredi kullanmalarını sağlayacaklarını vurguladı.

    Herkesin Libra için dijitkal cüzdan oluşturabileceğine dikkat çeken Weil, bunlardan birinin de Calıbra olacağının altını çizdi ve bunun da, müşterilerinin Facebook7un finansal ürününe güven duyma gereksinimi olmayacağı anlamına geldiğini vurguladı.

    Facebook’un, otoritelerden izin almadan önce Libra‘yı piyasaya sürmeyi düşünmediğini de vurgulayan Weil, hiçbir tekil firmanın Libra’nın sahibi olamayacağına da işaret etti.

    Facebook’un Libra’yı işletecek Libra Birliği gibi bir kar amacı gütmeyen oluşum istediğini ve bu projeye 100 ortak katılımı amaçladığını vurguladı. Libra Birliği’nin haben 20 ortağı bulunuyor.

  • Huawei MatePad Pro geliyor!

    Kısa bir süre sonra tanıtılması beklenen Huawei’nin Mate Pad Pro isimli tablet bilgisayarına ait olduğu iddia edilen görüntüler ortaya çıktı. Bilgisayar ortamında hazırlanan görüntülere göre tablet bilgisayar delik şeklinde bir kamera ve farklı renk seçenekleri ile gelecek.

    iPad Pro rakibi olması beklenen yeni tablet bilgisayar, beraberinde M-Pen isimli bir kalemle gelecek. Fotoğraflarda ortaya çıkan kalem, tabletin daha verimli kullanılmasını sağlayacak.

    Üst seviye bir tablet deneyimi sunması beklenen Huawei MatePad Pro, USB Type-C bağlantı yuvasına sahip olacak. Kirin 990 işlemciyi kullanması beklenen tabletin aynı zamanda bir klavye aksesuarının da bulunacağı tahmin ediliyor.

  • Facebook’un logosu değişti

    Facebook, kurulduğundan beri kullandığı logusunda değişikliğe gitmeye karar verdiğini açıkladı.

    Şirketten yapılan açıklamaya göre, yeni logo Facebook ve bünyesi altındaki Facebook Messenger, Instagram, WhatsApp gibi platformlarda kullanılmaya başlanacak.

    Facebook tarafından yapılan açıklamada “Gelecek haftadan itibaren yeni logomuzu kullanmaya başlayacağız. Yeni logomuzda daha sade bir tipografi kullandık” ifadelerine yer verildi.

    ​Platformlara göre renk değiştireceği belirtilen logo, Facebbok’ta mavi, Instagram’da turuncu, WhatsApp’ta ise yeşil olacak.

    Facebook Yeni Logosu
    Facebook Yeni Logosu

    ‘Facebook artık size bağıracak’

    Bazı sosyal medya kullanıcıları ise Facebook’un yeni logosunu ti’ye aldı. Kullanıcılardan bazıları tek yeniliğin logonun büyük harfle yazılması olduğunu belirtirken, bazıları da ‘siyasi reklam’ tartışmalarıyla boğuşan şirketin bunları çözmek yerine marka imajını yenilemeye odaklanmasını eleştirdi.

    Bir kullanıcı yeni logonun büyük harfle olmasıyla ‘Facebok artık size bağıracak’ diye tweetledi.

    ​Bir başkası ise şirketin ‘etik olmayan çalışma prensibi’ yerine logosuyla ‘uğraşmasını’ eleştirdi.

  • Yandex’in akıllı asistanı ‘Alisa’ Türkiye’de kullanıma sunuldu

    Rusya merkezli teknoloji şirketi Yandex, navigasyon uygulamasına akıllı asistanı Alisa desteği ekledi. Şirketten yapılan duyuruya göre Yandex Navigasyon’e eklenen akıllı asistan Alisa, Türkiye’de kullanıma sunuldu.

    Rusça’dan sonra ilk kez Türkçe öğrenen Alisa, yol ve trafik durumu, adres ve mekân bilgisi söylemenin veya rota oluşturmanın yanı sıra, hava durumu ve tarih bilgisi de verebiliyor.

    Kullanıcılar Yandex Navigasyon’u açıp “Alisa” diye seslenerek veya harita üzerinde yer alan mikrofon ikonuna tıklayarak, akıllı asistana ulaşabiliyor.

    2013 yılından bu yana Türkiye pazarında gerçek zamanlı trafik verisini paylaşan Yandex, yapay zekâ teknolojisiyle geliştirdiği akıllı asistan Alisa’yı Rusya’dan sonra ilk kez Türkiye’de kullanıcıların hizmetine sunmuş oldu.

    RUS KLASİKLERİYLE BÜYÜDÜ!

    Verilen bilgiye göre Alisa, en yakın kahveciden nöbetçi eczaneye, trafik yoğunluğundan en kestirme yola kadar trafikle ilgili farklı ihtiyaçlara yanıt verebiliyor.

    Alisa’nın özellikleri arasında; yer arama, rota oluşturma, trafik yoğunluğunu öğrenme, konum bilgisi gibi navigasyon ve harita bilgilerinin yanı sıra hava durumu, tarih gibi güncel kısa bilgiler de yer alıyor.

    Yandex, öncelikle Puşkin, Tolstoy, Çehov gibi Rus klasiklerini okutup, öğreterek geliştirdiği Alisa ile yoğun trafik anlarında ya da uzun yol seyahatlerde sohbet etmek içinse Yandex Navigasyon’u açıp “Alisa” diye seslenmek yeterli oluyor.

    Akıllı asistan Alisa hakkında bilgi veren Yandex Türkiye Ülke Müdürü Onur Karahayıt, “Yandex Navigasyon olarak Türkiye’de 2013’ten bu yana kullanıcıların hayatını kolaylaştırıyoruz. Geldiğimiz noktada ayda 4.5 milyon kullanıcı Yandex Navigasyon’u kullanıyor. Akıllı Asistan Alisa, bu yıl yaptığımız en önemli yeniliklerden biri oldu. Alisa, Rusçadan sonra Türkçe öğrendi” dedi.

    SOHBET MODU DA VAR

    Yandex Yapay Zekâ ve Araştırma Direktörü Mikhail Bilenko ise şunları söyledi:

    “Çok büyük veri setleri ile öğretilmiş derin sinir ağları (deep neural networks) kullanılarak geliştirilen Alisa ile kullanıcılar, başka bir insanla kurdukları ilişkinin benzerini kurabiliyor. Alisa sadece söyleneni değil, söylenenin arkasındaki manayı da çözebilen bir yeteneğe sahip. Alisa’ya ‘Beni en yakın kahveciye götür müsün?’ gibi bir soru sorduğunuzda size en yakındaki uygun kahveciyi öneriyor. Eğer kullanıcı ‘Hadi gidelim’ derse de Alisa ona en hızlı rotayı çiziyor. Sohbet modu sayesinde navigasyon deneyimini de çok daha kişisel hale getiriyor. Diğer birçok akıllı asistanda olduğu gibi, Alisa önceden belirlenmiş yanıtlara bağlı kalmıyor. Aynı soruya birbirinden farklı, özgürce yanıtlar vererek, kullanıcıyı hem şaşırtabiliyor hem de sohbeti daha keyifli hale getirebiliyor. En güçlü makine öğrenimi metotları kullanılarak geliştirilen Alisa’nın ikinci dilinin Türkçe olmasından dolayı da çok mutluyuz.”

  • Cep telefonu abone sayısı 84 milyona ulaşacak

    2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı‘ndan derlediği bilgilere göre, bu yılın eylül ayı itibarıyla teknoloji geliştirme bölgelerindeki 5 bin 400 firmanın yüzde 48’i bilgi ve iletişim teknolojileri alanında faaliyet gösteriyor. Bin 195 özel sektör kuruluşu bünyesindeki Ar-Ge merkezlerinden 189’u söz konusu iş kolunda çalışmalarını sürdürüyor.

    Mobil telefon abone sayısının bu yılın sonunda 82 milyon 500 bine, gelecek yılın sonunda ise 84 milyona ulaşması tahmin ediliyor.

    Bu yılın sonunda 11 milyon 800 olması beklenen sabit telefon abone sayısının gelecek yıl 12 milyona yükseleceği öngörülüyor.

    Genişbant abone sayısının da 2019 sonunda 76 milyon 500 bin olması, gelecek yıl 79 milyona yükselmesi bekleniyor.

    Öte yandan, bu yıl sonu için 21 milyar dolar olarak tahmin edilen bilgi ve iletişim teknolojileri sektörü pazar büyüklüğünün 2020 sonunda 22 milyar dolara yükseleceği, internetten alışveriş yapanların oranının da yüzde 34,1’den yüzde 40’a çıkacağı tahminler arasında yer alıyor.

    BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİNDEN VAZGEÇMEDİK

    2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda bilişim teknolojilerinin kullanımına ilişkin bazı araştırmaların sonuçlarına da yer verildi.

    Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması‘na göre, 16-74 yaş grubundaki bireyler arasında internet kullananların oranı yüzde 75,3’e ulaşırken, bu oran kadınlarda yüzde 68,9, erkeklerde yüzde 81,8 olarak hesaplandı.

    İnternete erişim imkanı olan hanelerin oranı 2018’de yüzde 83,8 iken 2019’da yüzde 88,3’e çıktı. Bu artışta geçen yıl yüzde 79,4 olan mobil genişbant bağlantı sahipliğinin yüzde 86,9’a çıkması etkili oldu.

    Girişimlerde Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması sonuçlarına göre de 10 ve üzeri çalışana sahip girişimler içinde bilgisayar kullanan ve internet erişimine sahip olan girişimlerin oranı, sırasıyla yüzde 96,7 ve yüzde 94,9 olarak kayıtlara geçti.

    İnternet sayfasına sahip girişimlerin oranı, girişimlerin çevrimiçi pazar yerlerini giderek daha fazla tercih etmeleri nedeniyle 2019’da yüzde 66,6 seviyesinde kalarak yatay seyir izledi. Geçen yıl girişimlerin yüzde 11,6’sı bilişim uzmanı istihdam ederken son veriler dikkate alındığında bu oran yüzde 13,7’ye ulaştı.

  • Tek tehlike ıspanak değil

    Ispanak gibi tarladan soframıza ulaşan birçok ürün, sağlıksız taşıma ve saklama şartları sebebiyle ölüme varan ciddi sağlık problemlerine sebebiyet verebiliyor. Hijyen kurallarına aykırı olarak taşınan, saklanan ürünlerin ısıtılarak yeniden tüketilmesinin de ciddi riskler oluşturduğunu vurgulayan VM Medical Park Bursa Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ergün Öztaş, “İnsan sağlığına olumsuz etkilerinden dolayı nitrat ve nitrit, belirli dozların üzerinde gıdalarda bulunmasıi stenmeyen maddelerdir. Ispanağı ele aldığımızda nitratın nitrite dönüşmesi, oksidasyon gerektirir. Oksidasyon için de gıdanın belli bir ısıda ve belli bir asidik ortamda olması gerekir. Nitratın nitrite dönüşmesindeki ısı değişiklikleri, besin çürümesini hızlandırır. Çürüyen besinlerin üzerindeki bakteriyel ürünlerin kana geçme olasılığı daha da yükselir. Dozun yüksekliğine bağlı olarak kişide gıda zehirlenmesi yani toksik etkiler görülebilir. Bu dönemde kritik süreç 72 saattir. 72 saat boyunca bulantı, kusma ve gastrointestinal huzursuzluk hissi ve şuur bulanıklığı gibi semptomlar ortaya çıkar. Bu semptomlarla birlikte kişide oluşan halsizlik ve yorgunluğun yanı sıra sıvı elektrot kaybıyla birlikte kişide kronik bir hastalık varsa daha ağır seyreder” dedi.

    Gününde tüketilmeyen ya da saklama şartlarına uyulmayan ıspanak gibi bütün besinlerin zehirleyebileceği uyarısında bulunan Uz. Dr. Ergün Öztaş, tüketicilerin dikkat etmesi gereken noktaları şöyle özetledi: “Bu tip gıdaların saklama ve taşıma usulleri, hayati önemdedir. Tarladan çıkarılan ürünün evimize girene kadar geçirdiği sürede hijyen koşullarına çok dikkat edilmesi gerekir. Zehirlenmenin spesifik bir tedavisi yoktur.Sıvı elektrot dengesi eski haline getirilmelidir. Sindirim sistemi zaten bunu kendi içinde bulantı, kusma ve ishalle vücuttan atar. Tabi asıl önemli olan, bu aşamaya gelinmemesidir. Besin zehirlenmesi ciddiye alınmadır. Bilinçsiz mantar tüketimi sonrası gördüğümüz gibi ölümcül sonuçlarla karşılaşılabilir. Bakteri üreten konserve ürünlerin tüketimi sebebiyle de zehirlenme görülebilir. Sebze-meyveler alındıktan sonra sirke ya da saf suda bekletildikten sonra tüketilebilir. İlaç artığı kalma ihtimalinin yüksek olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Kabuklu ürünleri de kabuklarını soyarak tüketebiliriz. İlaç kalıntısı olan ürünlerin kanserojen risk oluşturduğunu unutmayalım.”

  • Mucize Bitki ‘Safran’ Depresyona İyi Geliyor

    Çin haber ajansı Xinhua’daki habere göre, Avustralya’da yapılan bir araştırmada, dünyanın en pahalı bitkilerinden safranın farmasötik antidepresanlarla kullanıldığında depresyona iyi gelebildiği sonucuna ulaşıldı.

    Murdoch Üniversitesinden araştırmacı Adrian Lopresti, “Çalışmalarımızda, safranı plasebo ile kullanan kişilerde, depresif semptomların yüzde 21 ila 41 azaldığını gördük.” dedi.

    Araştırmada, safranın çok sayıda faydasının tespit edildiğine dikkati çeken Lopresti, “Uyku kalitesi, motivasyon, aktivitelere duyulan istek ve aktivitelerde elde edilen haz seviyelerinde de gelişmeler gözlemlendi.” ifadelerini kullandı.

    Uzmanlar, fazla miktarda safran tüketiminin tek başına ruh sağlığına iyi gelmeyebileceğine işaret ederken, kesin sonuçların elde edilebilmesi için konuyla ilgili daha fazla çalışmanın yapılması gerektiğini vurguladı.

    “Kırmızı altın” olarak da tabir edilen safranın kilogram fiyatının yaklaşık 3 bin dolar olduğu kaydediliyor.

  • Karışık meyve suyu kan şekerini yükseltebilir!

    Diyetisyen Miray Bozdoğan, karışık meyve suyuna ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Bozdoğan, mevsim meyveleriyle hazırlanan karışık kokteyllerin sağlıklı bir alternatif olduğuna dikkati çekerek “Meyve kokteylleri özellikle basit şeker ya da krema ilaveli içecekler ile kıyaslandığında oldukça sağlıklı bir seçenek. Mevsim meyveleri ile hazırlandığı zaman hem vitamin hem de lif deposudur. Ancak yüksek kalori içerikleri ve kan şekerini hızlı şekilde yükseltebileceği için tüketim sıklığına dikkat edilmeli” bilgisini verdi.

    “Ödemin çözümü salatalık ve zencefilde”

    Ödeme karşı meyve sularının tercih edilebileceğini belirten Bozdoğan, şu uyarılarda bulundu: “Sadece meyvelerden oluşmayan içerisinde salatalık, zencefil, chia tohumları, yulaf gibi besinleri içeren meyve kokteylleri bünyenin hafiflemesini istediğimiz, çok kaçamak yaptığımız günlerin ardından tüketilebilir. Ya da mevsim geçişlerinde vücut ödem tuttuğunda haftada 1-2 kez bir seçenek olarak değerlendirebiliriz.”

    “Hastalıklara kalkan zindelik iksiri”

    Bozdoğan, kültürel olarak kahvaltıda tüketilen çorbanın iyi bir seçenek olabileceğine değinerek şöyle devam etti: “Sağlıklı bir seçenek olduğu için ara sıra tercih edilebilir. Bunların dışında proteinli bir kahvaltı uyurken yavaşlayan metabolizmamızın hızlanması ve gün içinde daha fazla tokluk hissi için daha uygun bir seçenektir. Kahvaltıda yumurta, peynir tüketen insanların gün içinde 500-600 kalori daha az aldıkları görülmüştür. Mesela sabahları bir bardak sıcak süt, yarım muz, bir çay kaşığı zerdeçal, toz zencefil, toz tarçın ve bir yemek kaşığı chia tohumunu karıştırarak tüketirsek kışın hem bizi sıcak tutacak hem de sağlıklı kalmamızı sağlayacak. Grip, soğuk algınlığı gibi hastalık süreçlerinde karışıma bir tatlı kaşığı bal ilave edebiliriz. Eğer bir gün önce sağlıksız ve aşırı yemek tükettiyseniz ertesi sabah aynı karışıma bir avuç ıspanak ekleyerek tüketebilir, böylece vücudun daha dinç ve toksinlerden arınmasını sağlayabilirsiniz.”

  • Güvensizlik Problemi Nasıl Çözülür?

    İnsanın biyo-psiko-sosyal bir varlık olduğunu dile getiren Uzman Klinik Psikolog Merve Kırna, “Sosyalleşme, ikili ilişkiler kurma, güven duyma sosyal yaşantımız için oldukça önemlidir. Bazı kişilerde ise karşısındakine hiç bir şekilde güvenememe fobi boyutuna ulaşabilir ve kişi kimseye güvenmemeye ve hatta güvenmekten korkmaya başlayabilir” dedi.

    Diğer insanlara güvenmedeki zorluğun temelinin kendine güvenmeme ile başladığını anlatan Uzman Klinik Psikolog Merve Kırna, “Bu durum ise karşısındaki kişinin güvenilir olup olmadığına dair inançlarını etkiler. Kişi geçmiş ilişki deneyimlerinde yaşadığı olumsuz deneyimlerin tekrar gerçekleşmemesi için kendisini bir tür korumaya alarak, insanlara güvenmeme durumu yaşar. Geçmişten gelen olumsuz bu deneyim, bilinç dışında tekrar incinme korkusuyla yeni ilişkilerde kendisini tekrarlar ve bu bir kısır döngü şeklinde devam eder.

    Güven her ilişkinin en önemli parçası iken, bu kişiler geçmiş deneyimlerini şimdi ile özdeşleştirip tüm insanların güvenilmez olduğu yargısına vararak gelecekteki olası zarardan kendini korumak için “Tekrar güvenirsem aynı şeyleri yaşarım”, “Hiç kimseye güvenmezsem tekrar incinmem”, “İnsanların hiç biri güvenilmez”, “Bunlar hep benim başıma geliyor” gibi olumsuz, katı inanışlar ile adım atmaktan çekinir ve her insanı; kendisini üzecek, güvenini kıracak, aynı olumsuz deneyimleri tekrar kendisine yaşatacak etiketiyle damgalarlar. Yaşanacak her olayın en kötü senaryosunu düşünür ve karşısındakinin söylediklerine güvenmezler, güvensizliğin oluşturduğu bu duygu duruma; hayal kırıklığı, ümitsizlik, hiç bir zaman mutlu olamayacağı duygusu, öfke, suçluluk, kaygı ve korkularda eşlik edebilir” diye konuştu.

    Sadece duygusal ilişkilerde sıkıntı yaşamayıp; iş hayatında, aile hayatında veya sosyo-kültürel çevrede de güvensizlik durumunun devam edebileceğini kaydeden Uzman Klinik Psikolog Merve Kırna, “Her ne kadar ilişkilerde mesafeli ve güvensiz bir tavır sergilense de yaşanan bu durumun altında reddedilme ve özgüven eksikliği olabilmektedir. Genellikle içe dönük, sessiz, kendi halinde olan bu kişiler sadece karşısındaki kişilere değil kendi sezgilerine ve duygularına da güvensizdirler, bu bağlamda savunmasız olduğu bu alanda reddedilmemek ve tekrardan aynı duyguları yaşamamak için daha da güvensiz olmaktadırlar.

    Kedi, köpek fobisi olan biri nasıl ki hayvanı gördüğü zaman yolunu değiştirip kaçmaya çalışıyorsa, bu kişilerde yaşadıkları güvensizliğe dair yoğun kaygıdan dolayı insanlarla ilişki kurmaktan kaçabilmektedir, bu nedenle tekrar aynı şeyleri yaşama korkusu insanlara güven duymaktan daha ağır basabilmektedir” diye konuştu.

    Uzman Klinik Psikolog Merve Kırna, pistanthrophobia’nın belirtilerini ise şöyle aktardı:

    “Her ne kadar karşısındaki kişiye güvenmek istese de bunu yapamama; Tanışacağı her insanın kötü ve kendisinin güvenini zedeleyeceğini düşündüğü için yeni ilişkiler kurmaktan kaçınmak; Her yeni kurulacak ilişkinin kendisine zarar vereceği, güvenini sarsacağı ve üzüleceğine dair irrasyonel korkular; Güven ile ilgili durumlarda kendini kötü hissetme, yoğun kaygı yaşama; Karşısındaki kişilerin kendilerini olduğu gibi göstermediğine inanma, şüpheci tavırlar, kıskançlıklar; Gelecek ile ilgili ilişki düşlemlerinde en kötü senaryoyu hayal etme, olumsuz düşüncelere yapışma, karamsarlık; Mutlu bir ilişkinin olmayacağına, ulaşılmaz olduğuna dair güçlü inanışlar; Sürekli kendisini hayal kırıklığına uğratacak durumlar arama; Kendini incinmekten korumak için ilişki konularında sert ve soğuk tutumlar; Duygularının açığa çıkmasını engelleme; İnsanların kendisine değer vermeyeceğine ve güvenini sarsacağına dair inanç ve Karşı tarafa hiç güvenmeme, tanışılan her kişiye şüphe ile yaklaşma.”

    Uzman Klinik Psikolog Merve Kırna, “Pistanthrophobia’yı nasıl yenebilirim?” sorusuna ise şöyle cevap verdi;

    “Öncelikle bilinmesi gereken en temel şey gelecek ilişkilerin geçmişle aynı özelliklere sahip olmayacağını bilmek olmalıdır. Her insan aynı olmadığı gibi, her ilişkide aynı örüntüye sahip olmayacaktır. Fakat; “Bu hep neden benim başıma geliyor”, “Ben hiç bir zaman mutu olmayacağım”, “Hiç kimse güvenilir değil”, “Herkes güvenimi zedeleyebilir” gibi olumsuz düşünceler çözümlenmediği takdirde aynı tabloyu yaşayabilme ihtimali olan kişileri seçmenize neden olabilmektedir.

    Yeni insanları tanımanıza ve güvenmemenize neden olan eski duyguları bulmak, bu duyguları iyi tanımak ve üzerine çalışmak önemli adımlardan biridir.

    Geçmişte yaşanılan olumsuzlukları kabul etmek ve duygularınızdan kaçmadan yüzleşmek yeni ilişkilerin sağlıklı ilerleyebilmesi adına oldukça önemlidir.

    Geçmişte yaşanılan durumlardan ders almak, yeni kurulan ilişkilerde bu durumları tekrarlamamak adına önemlidir.

    Yaşadığınız bu problem kısa bir sürede olmadığı gibi, çok kısa bir sürede çözüm beklemek yerine kendinize zaman tanıyarak ilerlemeniz gerekmektedir.

    En önemlisi de bu durum ile tek başınıza başedemediğiniz de psikoterapi desteği, yaşanılan sorunların geçmiş yaşantılardan kaynaklı kökeninin bulunması ve insanlara güvenmekten sizi alıkoyan duyguların üzerine çalışılması adına yardımcı olabilir.”

  • Akciğer kanseri erken teşhisle tedavi ediliyor

    Akciğer kanserinin dünyada en sık görülen kanserlerden biri olduğunu ifade eden Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Muharrem Erol, “Akciğer kanseri, kanser sebebiyle ölümler içinde birinci sırada yer almaktadır. Bu sebeple kasım ayı ‘akciğer kanseri farkındalık ayı’ olarak seçilmiş ve çeşitli faaliyetlerle bu hastalığa dikkat çekilmek istenmiştir. Sigara içenlerde akciğer kanseri riski daha yüksek olurken, hava kirliliği de akciğer kanserine sebebiyet verebiler. Türkiye’de geçmiş yıllarda kadınlarda daha az görülen akciğer kanseri, şimdiler de ise daha sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Çünkü kadınlar hayatın içerisinde daha fazla rol oynamaya başlamıştır. Bunu engellemek adına 40 yaşını doldurmuş kişilerin, sigara içenlerin ve çevre faktörlerine maruz kalanların akciğer check-up’ı yaptırması gerekmektedir” dedi.

    Erken teşhisin çok önemli olduğunu belirten Erol, “Maalesef Türkiye’de hastaneye başvuran insanların yüzde 80’i özellikle cerrahi aşamayı geçmiş durumdadır. Her hastanın tedavisi farklılık göstermekte olup, tedavi kararında hastalığın yeri, safhası, hastanın yaşı ve diğer sağlık problemleri gibi birden fazla faktör etkilidir” diye konuştu.