Blog

  • Huawei katlanabilir akıllı telefonu Mate X’i tanıttı

    Mate X ismiyle piyasaya sürülecek telefonun en temel özelliği dışa doğru katlanarak, 20 santimetre genişliğinde yekpare ekranlı bir tablete dönüşmesi.

    Telefon yeniden kapatıldığında ise genişliği 16.7 santimetre oluyor.

    5G ağ desteğine sahip olacak telefonun çok ses getiren ve eleştirilere neden olan bir diğer özelliği de 2299 euroluk satış fiyatı oldu.

    Bir haftadan kısa bir süre önce rakip Samsung firması da katlanabilir ekranlı ilk telefonunu tanıtmıştı.

    Dünya Mobil Kongresi’nde sunumu yapan şirket yöneticilerinden Richard Yu, telefonu ve içerdiği teknolojiyi, “keşfedilmemiş sulara yolculuk” olarak tanımladı.

    Washington’dan “Huawei’i kullanmayın” çağrısı

    Ancak fuar, yalnızca yeni teknolojilerle gündemde değil.

    Kongrenin gerçekleştiği Barcelona kenti, ABD ile Çin arasındaki “mobil internet altyapıları” mücadelesine de sahne olacak.

    Washington, Avrupalı müttefiklerine, Huawei altyapılı 5G ağını kullanmamaları için çağrı yapmak üzere geniş bir delegasyonu kongreye gönderiyor.

    ABD, Pekin yönetiminin, istihbarat için Huawei ürünlerini kullanabileceğini savunuyor.

    Çinli şirket ise bu iddiayı kesin bir dille reddediyor.

    Şirketin kurucusu ve tepe yöneticisi Ren Zhengfei, kongreye kısa bir süre kala verdiği peş peşe röportajlarda, Amerika Birleşik Devletleri’nin, “firmasına zarar verme çabalarının, sonuçsuz kalacağını” söyledi.

    ABD Başkanı Donald Trump, Cuma günü yaptığı açıklamada, Çin lideri Şi Cinping ile gelecek ay Florida’da gerçekleşmesi muhtemel toplantıda, Huawei teknolojilerinin de gündeme gelebileceğini söylemişti.

  • Önemli TikTok Uyarısı! Çocuklarınızı Uzak Tutun

    İngiliz çocuk vakfı Barnardo‘s, akıllı telefonlarda giderek yayılan ‘TikTok‘ uygulamasının pedofil şahıslar tarafından çocukların görüntülerini almak için yoğun bir şekilde kullanıldığı uyarısında bulundu.

    Vakıf, uygulamanın cinsel istismar amacıyla kullanıldığı yönünde çok sayıda şikâyet geldiğini duyurdu. TikTok uygulamasında canlı video görüntüsü, mesajlaşma ve yorum imkânı bulunuyor. Daily Mail gazetesine göre, 13 yaş sınırına rağmen 12 yaşındaki çocukların neredeyse yarısı TikTok kullanıyor.

    Bernardos Vakfı, “Çocuk istismarı denilince yeteri kadar desteklenmeyen ya da eğitimsiz çocuklar aklımıza geliyor ancak normal ve huzurlu ailelerin çocukları da bu tip istismarlara maruz kalabilir” uyarısında bulundu.

  • BM: Biyoçeşitlilikteki azalma nedeniyle gıda üretimi düşüyor

    DW’nin haberine göre, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün bugün açıkladığı rapora göre dünya genelinde biyoçeşitliliğin azaldığına dair kanıtlar artıyor. FAO’ya göre bu durum, gıda arzı ve çevre için “büyük bir tehdit” oluşturuyor.

    Raporda “Gıdalarımız için kiritik önemde olan bitki, hayvan ve mikroorganizmalar yok olduğunda bunun geri dönüşü yok” denildi.

    “Biyolojik çeşitlilik ya da kısaca biyoçeşitlilik tarımsal ürünlerin hastalık, salgın hastalık ve iklim değişikliği gibi etkenlere karşı daha dirençli olmasını sağlıyor” denilen raporun yazarları 19. yüzyılda patateslerin çürümesi nedeniyle İrlanda’da yaşanan kıtlığı örnek gösterdi.

    Biyoçeşitlilikteki azalmanın nedenleri ise tarımsal alanların ve suyun kullanımı, doğal kaynakların sömürülmesi ve çevre kirliliği olarak gösteriliyor. Bundan en fazla etkilenen bölgelerin ise Latin Amerika ve Karayipler olduğu belirtiliyor.

    FAO birçok ülkenin biyoçeşitliliği korumak için mücadele ettiğini ancak uluslararası toplumun daha fazla çaba göstermesi gerektiğini belirtiyor.

    BM verilerine göre dünyada 821 milyon kişi açlıkla mücadele ediyor. Yine BM hesaplarına göre dünya nüfusunun 2050 yılında 7,5 milyardan 10 milyara tırmanması bekleniyor.

  • Bu da seçim fırsatçılığı! 40 liraya alıp 800 bin liradan satıyorlar

    31 Mart yerel seçimleri için adayların kullandıkları sloganları takip edip internet sitesi kuran fırsatçıların 40 liraya kurdukları bir siteyi 800 bin liradan, “2023turkiye.com” sitesini ise 8 milyon liradan satmak istedikleri ortaya çıktı.

    Yerel seçimlere sayılı günler kala adaylar sahada projelerini anlatmaya çalışırken, kullanmış oldukları kelimeler ve mensubu oldukları partilerin kalıplaşmış sloganları fırsatçılar için gelir kapısı olarak görüldü.

    SEÇİMLER İÇİN DOMAİN SATIŞI YARIŞINA GİRDİLER

    Adayların kullandıkları sloganları içeren internet sitesi kuran fırsatçılar, bu siteleri yüksek fiyatlardan satmaya çalışıyor. Fırsatçılar, alım satım işlerinin yapıldığı en popüler sitede, seçimler için domain satışı yarışına girmiş vaziyette. Arama motorunda en üstte çıkmak isteyenler, bu kimliği kullanıcıların aklında kalacak şekilde hazırlıyor. Günümüzde birçok kişi ya da firma bunu yapamadığı için yüksek fiyat ödeyerek internet sitesini satın almak zorunda kalıyor.

  • 13 cm’lik dev anevrizma ameliyat edildi… Tıp tarihine geçti!

    Ankara Devlet Opera ve Bale Orkestrası’nda 37 yıl tuba sanatçılığından sonra emekli olan Özkaya, Aralık 2016’da oğlunun konseri için geldiği İstanbul’da şiddetli karın ağrısıyla uyanınca gece hastanenin aciline getirildi. Birkaç saat önce de doğum günü pastasının mumunu üflemişti. Hastanede çekilen tomografide kavun büyüklüğünde dev bir aort anevrizması görüldü. En az bunun kadar büyük bir sorunu daha vardı, aort damarı, anormal bir şekilde vücudun ana toplar damarı olan ‘vena kava’ya açılıyordu (aortokaval fistül). Yani temiz ve kirli kan karışıyordu. Bu çok nadir görülen sorun da müdahale edilmediğinde ölümcül olabilirdi. Kalp ve damar cerrahı Dr. Macit Bitargil ile ekip arkadaşları Doç. Dr. İsmail Koramaz, Dr. Nilüfer Bektaş, Dr. Sinan Ömer Oğlu, yaklaşık 10 saat süren ameliyatla anevrizmayı yırtılmadan yakaladı ve Özkaya’yı mutlak ölümden kurtardılar.

    Dr. Bitargil sözkonusu operasyonu makaleleştirdi ve Texas Heart Institute Journal’a yolladı. Derginin bilimsel hakem kurulu yayınlanmasını uygun buldu ve şubat sayısında 6 sayfa ayırdı. Dergide bu ameliyattan, bugüne kadar dünyada açık cerrahi metod ile başarılı şekilde ameliyatedilmiş vena kava fistülü olan en büyük aort anevrisması ameliyatı olarak bahsedildi. Özkaya, bugüne kadar bu büyüklükte ameliyat edilip hayatta kalan tek olgu olarak tıp literatürü tarihine girdi.
    Dr. Bitargil, “Ölüm riski bu kadar yüksek olan hastamızı hayata bağladığımız için çok mutluyuz. Texas Heart Institute Journal çok prestijli bir dergi. Bu önemli bir başarı ve bu başarının arkasında canla başla, gece-gündüz yılmadan çalışan koca bir ekip ve Şişli Etfal ailesi var” dedi.

    HIZLI KALKSA BİLE PATLAYABİLİRDİ

    Dr. Bitargil, hastanın durumuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Aort damarında anevrizma oluşumu son derece tehlikeli bir durum ve erken tanınması çok önemli. Pek çok hasta hastaneye gelmeye fırsat bulamadan ölüyor. Hastamız da son evredeydi. Sandalyeden hızlıca kalkılsa bile böyle bir damar yırtılabilirdi. Her yıl yaklaşık 15 bin kişi aort anevrizma yırtılmasıyla hayatını kaybediyor. Yapılan çalışmalar 65-80 yaş arasındaki erkeklerin %4-8’inde aort anevrizması olduğunu gösteriyor. Kadınlarda ise bu oran 4-6 kat arası daha az. 6 cm’i geçen aort anevrizmaları ameliyat edilmeli. Anevrizma boyutları arttıkça, yırtılma ve ölüm olasılıkları da artıyor. Aort anevrizmalarının 10 cm civarında görülmeleri çok nadir, çünkü bu boyutlara ulaşmadan genelde damarda yırtılma ve ölüm gerçekleşiyor. Yırtılmada ölüm riski yüzde 90’lara ulaşıyor.

  • Talasemi Nedir? Nasıl Anlaşılır? Tedavisi Nedir?

    Halk arasında ‘Akdeniz anemisi’ olarak anılan ve ülkemizde en sık görülen genetik hastalıklar arasında başı çeken talasemi; bacaklarda yaradan kansızlığa, çabuk yorulmadan deride koyulaşmaya dek bazı sinyallerle kendini gösteriyor. Tehlikeli bir hastalık olarak bilinse de,tıp teknolojisindeki gelişmeler ve doğru zamanda doğru müdahale sayesinde tedavide tam başarı sağlamak mümkün olabiliyor.

    İki talasemi taşıyıcısının evlenmesi durumunda çocuklarının yüzde 25 ihtimalle talasemi hastası olarak dünyaya geleceğini belirten Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Canpolat,son yıllarda genetikteki bilimsel gelişmeler ışığında geliştirilen yöntemle taşıyıcı çiftlerden sağlıklı bebeklerin doğabildiğine dikkat çekiyor. Prof. Dr. Cengiz Canpolat, 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü kapsamında yaptığı açıklamada önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

    Ülkemizde en yaygın görülen genetik hastalıklar arasında ilk sırada yer alan talasemi bir kan hastalığı.Öyle ki, Türkiye genelinde her 40-50 kişiden biri,  Antalya,  Adana ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde ise her 10 kişiden biri bu hastalığa yol açabilecek genleri taşıyor. Hastalığın ortaya çıkması içinse anne ve babanın her ikisinin de taşıyıcı olması gerekiyor.

    İstatistikler, iki taşıyıcının evlenmesi sonucunda her bir çocuğun yüzde 25 hastalıklı doğma, yüzde 50 taşıyıcı olma ve yüzde 25 normal doğma ihtimali olduğunu gösteriyor. Özellikle akraba evliliklerinde hastalıklı çocuk doğma riski yüksek olduğundan bu kişilerin evlilik öncesi gereken tetkikleri yaptırmaları çok büyük önem taşıyor. Halk arasında Akdeniz Anemisi olarak adlandırılan hastalık, çabuk yorulma ve renkte solgunluk gibi belirtileri nedeniyle demir eksikliğini taklit ettiğinden kansızlık ile kolayca karıştırılabiliyor.

    Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Canpolat bu ciddi hastalığın demir eksikliğinden farklı bazı sinyallerle de kendini gösterebildiğini belirterek “Erken çocukluk döneminde büyüme ve gelişme geriliği, kansızlık, sarılık, safra kesesinde taş, karaciğer ve dalakta büyüme, kemik deformeleri, alında ve yanak kemiklerinde belirginleşme, burun kökünde basıklık, üst çenede öne çıkma, adet başlangıcında gecikme gibi şikayetler ortaya çıkıyor. Bacaklarda yaralar ve deride koyulaşma da talasemiye işaret edebiliyor” diyor.

    Hastalar sürekli yeni kan nakline ihtiyaç duyuyorlar

    Talasemi hastaları bir ömür boyu sürekli yeni kan nakline ihtiyaç duyuyorlar. 3-4 haftada bir yeni kan almadan hayatlarını sürdürmeleri imkansız. Ancak bu şekilde erişkinliğe ulaşabiliyorlar. Talasemi hastalığının vücutta yol açtığı hasar nedeniyle ömrü kısalan alyuvarlar kemik iliğinde ve dalakta parçalanarak dalağın büyümesine neden oluyor.

    Prof. Dr. Cengiz Canpolat, “Bunun sonucunda tedavi edilmeyen hastalarda iskelet sistemi deformiteleri, patolojik kırıklar, karaciğerde fibroz ve siroz, diyabet hastalığı, tiroid ve paratiroid bezlerinin az çalışması ve seksüel gelişim bozukluğu gibi durumlar ortaya çıkıyor. Kalp kasında demir birikmesi sonucunda kalp yetmezliğinin yanı sıra akciğer tansiyonunda artma da gelişebiliyor” diyor.

    Dalağın alınması gerekebilir

    Talasemide dalağın çok çalışıp diğer yararlı hücreleri de parçalaması durumunda cerrahi olarak çıkartılması gündeme gelebiliyor. Kan transfüzyonu ihtiyacı yüzde 50 artmış ve lökosit ve trombositlerde sayıca azalma olmuş ise kaçınılmaz hale geliyor. Bu kriterler karşılanmadan dalağın çıkartılmasının sakıncalığı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Cengiz Canpolat “Böyle bir durumda enfeksiyon, pıhtı atma ve akciğer hipertansiyonu gibi riskler bulunuyor. Dalak alınmadan önce hastaya pnömokok, meningokok ve hemofiliusinfluenza aşılarının yapılması ve yaşam boyu penisilin korumasına alınması gerekiyor” diyor.

    Ortalama yaşam süreleri uzadı

    Talasemi hastalarının geçmişteki ortalama yaşam süresi 18-20 yıl iken günümüzde 45 yaş civarına ulaşmış durumda. Talasemi taşıyıcılığı kuşaktan kuşağa geçebiliyor, talasemi taşıyıcısı oldukları önceden bilinmeyen ailelerde talasemili çocuk olduğunda ailede talasemi taşıyıcılığı olduğu ortaya çıkıyor. Tedavide en önemli noktanın düzenli büyümeyi ve gelişmeyi sağlamak olduğunu söyleyen Prof. Dr. Cengiz Canpolat, kemik değişikliklerini, kırıkları ve diğer komplikasyonları engellemek amacıyla kan transfüzyonu yapıldığını belirtiyor.

    Prof. Dr. Cengiz Canpolat, bu şekilde hastanın hemoglobin düzeyini yüksek tutmanın ilk seçilecek yöntem olduğunu belirtirken, her kan verme ile vücuda yüklenen demir düzeyinin de iyi izlenmesi gerektiğini ifade ediyor. Demir depoları belli bir düzeye eriştiğinde ise, hastaya vücuttan demir boşaltıcı ilaçlar veriliyor.

    Kök hücre nakli ile kesin tedavi

    Tüm talasemi hastalarına hepatit A ve B aşılarının yapılması gerekiyor. Seyrek kan alan hastalarda da folikasite ihtiyaç duyuluyor. Talasemi hastalarının tedavi süresi boyunca kalsiyum ve vitamin D düzeylerinin izlenmesi, yetersizse destek verilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Cengiz Canpolat, “Safra kesesindetaş oluşma ihtimaline karşı düzenli olarakultrasonografik görüntüleme yapılması, osteoporoz ve endokrin problemlerin izlenmesi gerekiyor” diyor.

    Hematopoetik kök hücre nakli hastalığın kesin tedavi edici yöntemi olarak biliniyor. Özellikle çocukluk çağında en fazla başarının sağlandığıbu yöntemde, tam sağ kalım yüzde 90’ın üzerinde oluyor. Talasemi hastalığında gen tedavisi üzerindeki çalışmalar devam ediyor.

    Genetik tanıyla taşıyıcı çiftlerden sağlıklı bebek doğuyor

    Talasemi ve bunun gibi bazı tek gen hastalıklarından korunmak için evlilik sırasında veya doğum öncesinde evlenecek çiftlerin tarama testlerini yaptırması gerekiyor. Eğer çiftlerin akdeniz anemisi hastalığına yol açabilecek taşıyıcı genlere sahip olduğu saptanırsa doğacak çocuklarının dataşıyıcı ya da hasta olma ihtimalleri de hesaplanabiliyor.

    Genetik bilimindeki gelişmeler; tüp bebek yöntemleriyle geliştirilen embriyolarda genetik incelemeler yapılmasına olanak tanıyor. Embriyoda genetik tanı olarak bilinen Preimplantasyon Genetik Tanı adı verilen bu yöntemde;  anne ve babadan alından yumurta ile sperm laboratuvarda döllenerek embriyoların gelişmesi bekleniyor.

    Gelişen embriyolardan alınan bir iki hücre örneği özel yöntemlerle inceleniyor. Böylece doğacak bebekteki sayısal ve yapısal kromozom bozuklukları ile tek gen hastalıklar (talasemi, orak hücreli anemisi, kistikfibrozis gibi) saptanabiliyor. Hastalık saptanmayan embriyolar, anneye transfer edilerek, taşıyıcı çiftlerin sağlıklı bebek sahibi olması sağlanıyor.

  • Telefon Ekranını Maksimum Işıkla Kullandı…

    İsmini açıklamayan 25 yaşındaki Chen soyadlı kadın, Tayvan’da sekreter olarak çalışıyordu.

    Gerek işi için gerek sosyal hayatında cep telefonunu sık sık kontrol eden Chen’in telefonundaki ekran parlaklığı sürekli maksimum seviyedeydi.

    Chen, telefonundan dizi izlerken bile cihazı maksimum ekran parlaklığında tuttuğunu belirtti.

    Ancak, parlak ekranına alışan Chen, geçen yılın Mart ayında gözlerinde rahatsızlık hissetmeye başladı.

    Sık sık kanlı gözlerle uyanmaya ve gün boyunca bulanık görmeye başlayan Chen, önce göz damlaları kullanmayı denese de işe yaramadığını görünce doktora başvurdu.

    ‘GÖZÜNÜZÜ MİKRODALGAYA KOYMAK GİBİ’

    İlk muayenede, Pingtung Fuying Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nde profesör Hong Qiting, Chen’in gözlerindeki kan damarlarının tıkandığını ve sol korneası üzerindeki yaklaşık 500 küçük delik oluştuğunu keşfetti.

    Durumunun daha da ağırlaşması üzerine hemen steroid tedavisine başlandı ve Chen’in üç gün içerisinde durumu düzelmeye başladı.

    Chen’in gözündeki sorunun 2 senedir cep telefonunu maksimum parlaklıkta kullandığı için oluştuğu belirtildi.

    Apple Daily’e konuşan Hong, genç kadının akıllı telefon ekranının 625 lümen parlaklığa sahip olduğunu ancak maksimum 300 lümende cihaz kullanılması gerektiğini belirtti. Profesör, özellikle karanlık bir odada bu kadar parlak ışığa bakmanın korneada çok ciddi hasarlar oluşturabileceğini söyledi.

    Hong, bir telefonu böyle kullanmanın gözlerdeki etkisini ‘Gözünüzü mikrodalgaya koymak gibi bir şey’ olarak tanımladı.

  • Albayrak’tan KDV iadesi açıklaması: Söz verdik, hayata geçirdik

    KDV iadelerine ilişkin Resmi Gazete kararı açıklandı. Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak da konuyu açıklayıcı bir grafikle Twitter’da paylaştı.

    “Söz verdik, hayata geçirdik. Mükelleflerin KDV iadelerini 10 günde tamamlayacak yeni düzenlememiz hayırlı uğurlu olsun” diyen Albayrak, Ocak 2019 ve sonrasındaki işlemlerden kaynaklı KDV iade taleplerinin hızla sonuçlandırılacağını belirtti.

    Albayrak, yeni sistemle, iade talebinin olumsuzluk tespit edilmeyen kısmının yüzde 50’sinin 10 iş günü içinde mükellefe iade edileceğini kaydetti.

  • Sevgilisinin ablasını gasp etti! Anne: ‘Pes etmeyin ikinci kez deneyin’

    Adana’da sevgilisinin ablasının 22 bin lirasını ve altınlarını gasp edip, bebeğin başına silah dayamaktan 11 yıl hapis cezası alan hükümlü, polis tarafından yakalandı.

    TEHDİT EDİLDİĞİ İDDİASI

    Olay, 30 Mart 2016 tarihinde Seyhan ilçesine bağlı Aydınlar Mahallesi’nde meydana geldi. İddiaya göre; 26 yaşındaki Dilek T., olay tarihinden yaklaşık 6 ay önce Arif S. ile birliktelik yaşamaya başladı. Arif S., genç kızı zorla erkeklere pazarladı. Dilek T., daha önce birlikte olduğu Zeki A.’ya, Arif S.’nin cep telefonuyla çektiği uygunsuz görüntülerini ailesine vermekle tehdit ettiğini ve bin 500 lira istediğini söyledi.

    ABLASINI GASP ETMESİNİ İSTEDİ

    Dilek T., tüm birikimini çantasında taşıyan 33 yaşındaki ablası Ebru Ö.’yü gasp etmesini ve bin 500 lirayı kendisine verdikten sonra kalanını alabileceğini söyledi. Bunun üzerine de Zeki A., arkadaşı Onur Ç.’nin (23) kullandığı motosikletle Dilek T.’nin kendisine verdiği adrese gidip, Ebru Ö.’nün önünü kesti. Bebek arabasında bulunan çocuğa silah doğrultup, içinde 22 bin lira ile altınların olduğu çantayı alıp kaçtı.

    “ANNESİ BİZİ TEŞVİK ETTİ” 

    Olayın şokuyla fenalaşan Ebru Ö., ambulansla hastaneye kaldırılırken, Dilek T. ile suç ortakları Zeki A. ve Onur Ç. gözaltına alınıp tutuklandı. Üç zanlı hakkında da Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Duruşmada T. ile birkaç kez cinsel ilişkiye girdiklerini anlatan A., “Dilek, ablasının çantasını alıp pencereden atacaktı ama başaramadı. Daha sonra bir parkta buluştuk. Annesi de vardı yanında ve ‘Pes etmeyin, bu parayı alın. Bir sefer olmadı, ikinci kez deneyin’ diye bizi teşvik etti” diye kendini savundu.

    KAÇIP İZİNİ KAYBETTİRDİ

    Dava süreci devam ederken, Zeki A. da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Davada daha sonra nihai karar çıktı. Zeki A., ‘nitelikli yağma’, ‘hakaret’ ve ‘genel güvenliği tehlikeye sokmak’ suçlarından 11 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Ancak Zeki A., teslim olmak yerine kaçıp izini kaybettirdi. Adana Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü’ne bağlı Aranan Şahıslar Büro Amirliği ekipleri, firari hükümlüyü Yeşilevler Mahallesi’nde yakaladı. Emniyete getirilip işlemleri tamamlanan hükümlü önce adliyeye daha sonra cezaevine götürüldü.

  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden Hasankeyf Kararı

    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Hasankeyf’teki Ilısu Barajı’yla ilgili başvuruyu değerlendirdi.

    Barajın inşasıyla bölgedeki binlerce yıllık arkeolojik mirasın yok olacağını savunan 5 Türk arkeolog ve kültürel miras uzmanının dava başvurusu reddedildi.

    Karara gerekçe olarak, kültürel mirasın korunmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde bireysel hak olarak yer almaması gösterildi.

    Mahkeme, kültürel mirasın korunmasının bireysel hak haline dönüşmesi konusunda Avrupa devletleri arasında hiçbir mutabakat bulunmadığına işaret etti.

    Ankara da AİHM’e gönderdiği savunmada kültürel mirasın korunmasının ulusal makamların yetkisinde olduğu tezini işlemişti. Karara itiraz hakkı bulunmuyor.