Blog

  • Tüm mal varlıklarına el konuldu! ‘Ev hapsi’ cezasına çarptırıldılar

    Adana Emniyet Müdürlüğü Ahlak Büro Amirliği ekipleri, kent genelinde fuhuş yapan ve fuhşa aracılık ve yer temini eden kişilere yönelik 16 Ocak günü şafak operasyon düzenledi. Eş zamanlı baskınlarda, polis 44 kişiyi gözaltına aldı. Şüphelilerin, kent genelinde faaliyet gösteren 8 masaj salonunda fuhuş yaptırdığını saptayan ekipler, 100’e yakın kişinin ifadesine başvurdu.

    Fuhuş yaptıran şüphelilerin, polis baskınından haberdar olabilmek için masaj salonu çevresine günlük 100- 150 liraya gözcü tuttukları ortaya çıktı. Gözcülerin, 24 saat boyunca belirli noktalarda beklediği tespit edildi. Emniyetteki sorgularında suçlamaları kabul etmeyen şüphelilerden 6’sı serbest bırakıldı. Adliyeye sevk edilen 20’si kadın, 38 şüpheli ise, çıkarıldıkları nöbetçi mahkemece ev hapsine çarptırıldı.

    ÇANTACI DÜKKANINDA FATURA KESİLİYOR

    Operasyonun ardından, polis fuhuş çetesinin liderliğini yapan 8 şüphelinin mal varlıklarını da incelemeye aldı. Lüks içinde yaşadıkları saptanan 8 kişinin rezidans ve lüks otomobillere sahip olduğu ortaya çıktı. Bazı gayrimenkullerin fuhuştan elde edilen gelirle alındığını tespit eden polis, Türk Ceza Kanunu’nun 282’in maddesine göre, ‘Suçtan kaynaklanarak mal varlığı edinme, ekonomik gelir elde etme, suçtan kazanç elde etme ve ekonomik değerlere meşruiyet görüntüsü kazandırma’ suçlarından işlem başlattı. Mahkeme, 8 şüphelinin 4 ev ile 1 otomobiline el koydu. Ayrıca 8 masaj salonu ise faaliyetten men edildi.

    Bir çete liderinin ise, fuhuştan elde ettiği geliri legalleştirmek için yine kentin lüks semtinde çantacı dükkanı açtığı ortaya çıktı. Fuhuştan elde ettiği ‘kara parayı’ bu iş yerinden yaptığı satışla aklamaya çalışan şüphelinin hayali çanta satarak fatura kestiği öğrenildi. İş yerine giden polis, çantaya rastlayamadı. Operasyonun ardından fuhuş yapan Kazakistan uyruklu Aktorta S. (25) ise ifadesinin ardından sınır dışı edildi.

  • Öğretmen Dilek Livaneli Avrupa Parlamentosu’nda konuştu

    Hint asıllı iş adamı Sunny Varkey’in eğitim alanında projeler geliştirmek amacıyla kurduğu, onursal başkanlığını ABD eski başkanlarından Bill Clinton’ın üstlendiği Varkey Gems Vakfı tarafından 2014’te düzenlenen Küresel Öğretmen Ödülü Komitesi’nin seçtiği “En İyi 50 Öğretmen” arasında sınıf öğretmeni Dilek Livaneli’ye (36) de yer verildi. O dönem Samsun’un Çarşamba ilçesi Kumköy İlkokulu’nda görev yapan Dilek Livaneli’ye Avrupa Parlamentosu’ndan da davet geldi.

    4 METRAKARELİK AFİŞ

    8-10 Ocak tarihleri arasında Brüksel’de düzenlenen “Faces of Civil Society Actors in Turkey” adlı etkinlikte, sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin yanı sıra Dilek Livaneli de yer aldı. Dilek Livaneli, Avrupa Parlamentosu’nda resmi konuşmacı olarak bulundu. Parlamento ana salonundaki sergide Dilek Livaneli’nin meslek hayatında yaptığı hizmetler, 4 metrekarelik afişte sergilendi.

    ‘BU ÇOK BÜYÜK BİR GÜÇ’

    Dilek Livaneli, konuşmasında kendi hikayesinden bahsederek meslek hayatı boyunca Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ten ilham aldığını ve onun kalbinde olduğunu söyledi. Livaneli, Atatürk’ün “Bir milleti yalnız ve ancak öğretmenler kurtaracaktır” sözünü söyleyerek devam ettiği konuşmasında “Türkiye’de bir milyon öğretmen bulunuyor ve bu çok büyük bir güç. İstersek tüm eksiklikleri hissederek, ihtiyaçları belirleyip kültürü yakından tanıyarak her şeyi baştan inşa edebiliriz. Dünyayı güzelleştirmeye çalışan herkese teşekkür ederim” dedi.

    Dilek Livaneli’nin şu anda İngiltere’nin başkenti Londra’da eğitim bursu kazanıp Uluslararası Montessori Derneği’ne bağlı okullarda uygulamalı eğitim ve araştırmalarına devam ettiği ayrıca Varkey Eğitim Elçiliği Programı yürütüp Dünya Öğretmen Statüsü Endeksi Çalışmaları’nda aktif olarak yer aldığı belirtildi.

  • Ekmek almak için fırına giden 16 yaşındaki çocuğa otomobil çarptı

    Kaza, geçtiğimiz Pazartesi günü saat 12.45 sıralarında Eyüpsultan Esentepe Mahallesi’nde meydana geldi. 16 yaşında olduğu öğrenilen bir çocuk, yarıyıl tatile nedeniyle Esenetepe’de oturan dayısını ziyarete geldi. Geceyi dayısını evinde geçiren çocuk, sabah ekmek almak üzere dışarı çıktı. Binadan çıktıktan sonra caddeye gelen çocuk, yolun karşısındaki fırına geçmek istedi. Bu sırada içerisinde sürücüyle birlikte 4 gencin olduğu öğrenilen otomobil, yola adım atan çocuğa çarptı. Çarpmanın etkisiyle havalanarak defalarca takla atan çocuk, park halindeki bir taksiye çarparak yere düştü. Kaza sonucunda çocuk ağır bir şekilde yaralanırken, otomobili kullanan sürücü ise frene bile basmadan kaçarak kayıplara karıştı. O dehşet anları ise güvenlik kameralarına saniye saniye yansıdı.

  • Karnı her gün büyüyordu! Çareyi Türkiye’de buldu

    Fransa’nın Paris kentinde yaşayan 68 yaşındaki 3 çocuk sahibi Ömer Gök, uzun süredir göbeğinde oluşan 20 santimlik fıtıkla yaşamını sürdürmeye çalışıyordu. Eşi Menşure Gök ile birlikte rahatsızlığına çözüm arayan Gök, Fransa’da birçok kliniğe gitti ancak kendisinde kalp pili, kalp yetmezliği, akciğer yetmezliği ve uyku apnesi olduğu ve kitlenin de fazla büyük olmasından dolayı ameliyat olamayacağı buradaki doktorlarca söylendi ve yaşamına bu şekilde devam etmesi istendi.

    Durumu kabullenmeyerek araştırmalarını sürdüren Gök ailesi rotayı Türkiye’ye çevirdi. Yaptıkları araştırmalar sonucu Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalında görevli Dr. Öğretim Üyesi Gökhan Sarıtaş’la irtibat kuran Ömer Gök hemen tedavi altına alındı. Dr. Gökhan Sarıtaş ve deneyimli bir ekip tarafından durumu değerlendirilen Gök’ün 2 saatlik ameliyatla karnındaki 20 santimlik fıtık tedavi edildi ve 1 haftalık süre içerisinde hastaneden taburcu oldu.

    Operasyonu gerçekleştiren Dr. Öğretim Üyesi Gökhan Sarıtaş, hastanın 20 santim çapında oldukça büyümüş olan bir göbek fıtığının bulunduğunu ancak yaptıkları tetkikler sonucu ameliyatının uygun olduğunu gördüklerini dile getirdi. Sarıtaş, 2 saatlik bir zamanda ameliyatı tamamladıklarını normalde göbek fıtığı ameliyatlarının kolay gibi göründüğünü ancak bu hastada fıtığın büyüklüğü ve hastanın ek hastalıkları itibariyle sürecin biraz zorlu olduğunu belirtti. Balcalı Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği olarak dünya standartlarında hizmet verdiklerinin de altını çizen Sarıtaş, hastaya uygun olan operasyonları başarıyla yaptıklarını söyledi.

    “YAŞAMA SEVİNCİM KALMAMIŞTI”

    Operasyonu başarıyla tamamlanan hasta Ömer Gök ise Fransa’daki doktorların kendisine ameliyatını yapamayacaklarını, bu şekilde yaşamına devam et dediklerini ifade ederek, fıtığın günden güne kendisine rahatsızlık verdiğini bu durumun yaşamını son derece olumsuz etkilediğini hatta toplum içerisine hiç çıkamadığını dile getirdi. Çözümü kendi vatanında bulmanın da ayrıca mutluluğunu yaşadığını vurgulayan Gök, Türk hekimliğinin geldiği noktayı Dr. Gökhan Sarıtaş hocayla daha yakından gördüklerini sözlerine ekledi.

    Ömer Gök’ün eşi Menşure Gök ise Fransa’daki olumsuz cevap sonrasında asla yılmadıklarını, araştırmaya devam ettiklerini ve sonuç olarak doğru adresi Türkiye’de bulduklarını söyleyerek, çocuklarına Türkiye’ye gideceklerini söyledikleri zaman onların bu durumu “Fransa’da yapılamayan ameliyat Türkiye’de mi yapılacak” diyerek tereddütle karşıladıklarını ifade etti. Gök, “Sonuç olarak doktorumuz Gökhan Sarıtaş başta olmak üzere tüm hastane ve klinik ekibine güvenerek yola çıktık” dedi.

  • Dehşet anları! Dövüp yerlerde sürükledi, araya girenleri bıçakladı

    Sultangazi’de eşini döverek yerde sürükleyen adam, müdahale etmek isteyen mahalleliye bıçakla saldırdı. Bıçakla yaralanan 3 kişi ve darp edilen kadın hastaneye kaldırıldı.

    MÜDAHALE EDEN 3 KİŞİYİ BIÇAKLADI

    Olay 50. Yıl Mahallesi’nde önceki akşam saatlerinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Rafet S.’nin sokak üzerinde dini nikahlı eşi yabancı uyruklu Xatira O. (24)’yu dövmeye başladı. Rafet S.’nin kadının saçından tutup yerde sürüklediğini gören mahalleli araya girdi.  Xatira O.’yu eşinin elinden kurtaran mahalle sakinleri Rafet S.’ye tepki gösterdi. Bıçağını çeken Rafet S.  3 kişiyi bıçakladı. Bunun üzerine çevredeki kalabalık Rafet S.’ye saldırdı.

    KAÇARAK EVİNE SIĞINDI

    Öfkeli kalabalık tarafından dövülen Rafet S. yaklaşık 600 metre uzaklıktaki evine kaçtı.

    Mahalleli Rafet S.’yi evinde sıkıştırdı. İhbar üzerine olay yerine çok sayıda polis ekibi sevk edildi. Polis ekipleri, müdahale ederek öfkeli kalabalığı uzaklaştırdı. Sağlık ekipleri, bıçakla yaralanan Y.Ö., N.H. ve S.K. ile darp edilen şüpheli Rafet S. ve eşi Xatira O.’yu ilk müdahalelerinin ardından ambulansla çevredeki hastanelere kaldırdı.

    Hakkında gözaltı işlemi yapılan şüpheli Rafet S.’nin hastanede polis nezaretindeki tedavisi sürüyor. Bu arada, olay anında yaşanan hareketlilik bir vatandaşın cep telefonu kamerasına yansıdı. Polisin olaya ilişkin soruşturması devam ediyor.

  • Yangında mahsur kalanları kurtarmak için bu dronelu ağ tasarladılar

    Öğrenciler tasarladıkları bu konsept ‘drone’u bir animasyon ile tanıttı. Görüntülerde, bir drone bir binanın üst katlarından birinde çıkan yangın sonrası mahsur kalan birini tespit edip, olay yerine gidiyor. Çağrı üzerine olay yerine giden drone, trafiğe takılma problemi olmadığı için kurtarma ekiplerinden daha hızlı olay yerine yetişiyor ve havada 4 bölüme ayrılarak bir ‘güvenlik ağı’ oluşturuyor. Yetişkinleri taşıyacak yeterlilikle olan drone, ardından güvenlik ağı üzerine atlayan kişiyi, yavaş yavaş alçalarak yerdeki kurtarma ekiplerine teslim ediyor.

  • Pes artık! Hastanede ‘canımı acıttın’ saldırısı…

    Olay, dün Mansur Dede Mahallesi Atatürk Bulvarı’ndaki özel hastanede meydana geldi. E.Ö., daha önce olduğu ameliyat nedeniyle pansuman yaptırmak için hastaneye geldi. Sağlık görevlisi Abdulsemih G., pansuman yaptığı sırada iddiaya göre E.Ö., ‘canını acıttığı’ iddiasıyla tepki gösterdi. E.Ö., Abdülselim G. ile arasında çıkan tartışma sonucu saldırmaya kalkıştı. Abdulsemih G. kaçarak koridora çıktı peşinden giden E.Ö., ise tekme ve yumrukla saldırdı. Araya giren diğer çalışanlar tarafından etkisiz hale getirilen E.Ö., hastaneden dışarı çıkarıldı. İhbar üzerine olay yerine gelen polis ekipleri tarafından gözaltına alınan E.Ö., emniyetteki ifadesinin ardından serbest bırakılırken, hakkında soruşturma başlatıldığı öğrenildi.

    Saldırı anı hastanenin güvenlik kamerası tarafından saniye saniye görüntülendi.

  • Nurettin Soyer’in mesai arkadaşı: Türkeş’in sorgusuna birlikte girdik…

    Cumhuriyet’ten Alican Uludağ’ın haberine göre, 1980 döneminde Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı yapan, eski Anayasa Mahkemesi (AYM) üyesi Enis Tunga, CHP’nin İzmir adayı Tunç Soyer’in hedefe konulan babası, eski Askeri Savcı Nurettin Soyer ile ilgili konuştu.

    Soyer’in haktan, hukuktan ayrılmadığını söyleyen Tunga, “Alparslan Türkeş’i beraber sorguladık. Saygıda kusur etmedi” dedi.

    Bahçelievler katliamı davasının savcılığını yapan eski askeri savcı Tunga, “Nurettin Soyer, ilişkilerinde kibar, saygılı, hakka, hukuka uygun hareket ettiğinden kuşkumuz olmayan bir arkadaşımızdı” dedi. Soyer’in o dönem birçok iddianamenin altına ‘sorumluluğu paylaşmak’ için imzasını attığını anlatan Tunga, “Bu kadar yakınında çalıştım. Aleyhinde kötü olabilecek bir şey bulamadım; art niyetli olmadıkça. Tunç’u da çok yakından tanırım. Pırıl pırıl bir isimdir. İzmir’e layık bir belediye başkanı olacağını düşünüyorum” dedi.

    Soyer’in haktan, hukuktan ayrılmadığını söyleyen Tunga, “Alparslan Türkeş’i beraber sorguladık. Saygıda kusur etmedi” dedi.

    Bahçelievler katliamı davasının savcılığını yapan eski askeri savcı Tunga, “Nurettin Soyer, ilişkilerinde kibar, saygılı, hakka, hukuka uygun hareket ettiğinden kuşkumuz olmayan bir arkadaşımızdı” dedi. Soyer’in o dönem birçok iddianamenin altına ‘sorumluluğu paylaşmak’ için imzasını attığını anlatan Tunga, “Bu kadar yakınında çalıştım. Aleyhinde kötü olabilecek bir şey bulamadım; art niyetli olmadıkça. Tunç’u da çok yakından tanırım. Pırıl pırıl bir isimdir. İzmir’e layık bir belediye başkanı olacağını düşünüyorum” dedi.

    Savcıların soruşturmayı yaparken polisin getirdiği donelere göre işlem yaptığını anlatan Tunga, “Nurettin Soyer dahil hiçbir savcı sanıklara kötü davranmadı. Türkeş’in sorgusuna Nurettin Soyer ile birlikte katıldık. Saygıda hiçbir kusur etmedi. Çayını, kahvesini eksik etmedik. Görevimizin bize verdiği üstünlük duygusuyla saygısızlık yapmadan sorgusunu gerçekleştirdik” görüşünü dile getirdi.

    Sosyal demokrat kökenli olmasına karşın görevi sırasında karşıt görüşlere saygısız davranmadığını ileri süren Tunga, “MHP davasında sorguladığımız kişiler sonradan kitap yazdı. Kitapta ‘bize ters davrandığını görmedik’ demişler. O dönem sağcılara göre solcu, solculara göre sağcıydık” ifadesini kullandı.

    ‘EMNİYET SOYER’İ EZDİ’

    12 Eylül döneminde gözaltına alınan, tutuklanan ve işkence gören avukat İsmail Sami Çakmak da Nurettin Soyer’in o dönem hukuka aykırı davranmadığının altını çizdi. Nurettin Soyer’in emniyetin düşman ilan ettiği bir savcı olduğunu kaydeden Çakmak, “Mamak’ta gözaltındaydım. Tutuklanmak üzere beni getiren emniyetin namlı işkencecisi Hamdi Akdi, bana aynen ‘Nurettin denen i… güveniyorsunuz. Onun da suyu ısınıyor’ dedi. Emniyet, Soyer’i sevmezdi” diye konuştu.

    O dönem Adana Emniyet Müdürlüğü’nün kendisi hakkında yakalama kararı çıkardığını aktaran Çakmak, anısını şöyle anlattı:

    — Adana Emniyet Müdürü, bana kumpas kurmuş. Davasını takip ettiğim, mezarlıktan çıkardığım birini, ben öldürmüşüm gibi, beni arıyormuş. Türkiye dağıtımlı yazı göndermiş. Elime ulaştı bu yazı. Nurettin Soyer’e gittim. ‘Buyrun, beni tutuklayın, can güvenliğim yok, ya arabadan atacaklar, ya da kaçtı diye vuracaklar’ dedim. Nurettin Soyer, hemen Adana Emniyet Müdürü’nü aradı; “Topuğuna zarar gelirse ilk zarar görecek kişilerdensin” diye uyardı. Nurettin Soyer’e ısrar ettim, beni tutuklayın diye. Güldü. “Tutuklaması kolay da nasıl çıkartacağız” dedi. Soyer, derdimizi anlatabildiğimiz biriydi. O dönem Askeri Başsavcılığı altında bir sürü işkenceci hakkında dava açılmasını sağladı. Lanetlenecek bir davranışına tanık olmadım.

    ‘NE YAPACAKTI, KATİLLERİ Mİ BIRAKACAKTI?’

    Cumhuriyet yazarı Işık Kansu da, 12 Eylül döneminde sıkıyönetim mahkemelerini ve soruşturmalarını yakından izlediğini belirtti. Nurettin Soyer’i mesleğinin ilkelerine sadık bir hukukçu olarak tanıdıklarını belirten Kansu, “Dönemin askeri yönetimi ve MHP yanlısı Ankara Sıkıyönetim Komutanı Recep Ergun emir verdi, 12 Eylül 1980 sabahı MHP Genel Merkezi bir askeri birlik tarafından arandı. Bir Browning, bir Smith Wesson, bir Kırıkkale, bir 7.65, iki 6.35 çapında tabanca, 272 mermi, patlayıcı maddeler, tıbbi malzemeler ve peruklar bulundu” dedi.

    “Buna ek; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesine kimlerin getirilip getirilmeyeceğini içeren, yargıç ve savcılarla ilgili olarak da “artı-eksi” değerlendirmelerin yapıldığı belgeler ele geçirildi. Yani, bugün casusluk cemaatinin yaptığına benzer bir ‘paralel devlet’ yapılanması saptandı. Nurettin Soyer, bu kanıtları görmezden mi gelecekti?” ifadesini kullanan Kansu, şöyle devam etti:

    — 12 Eylül 1980’den hemen önce MHP Genel Merkezi’nden kimi bavulların kaçırılarak gömüldüğü belirlendi. Dönemin Ülkü Ocakları Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun yer göstermesiyle, Anıtkabir’in hemen karşısında, bugün Anıtpark olan yerde, 100 metrekarelik bir alan kazıldı; C-4 patlayıcılar, silah iğneleri ve parçaları, değiştirilmiş namlular bulundu. Nurettin Soyer, bunların üzerini geri mi kapatacaktı? MHP’li Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak’ın öldürülmesi olayını aydınlatan yine Nurettin Soyer’di. Gün Sazak cinayetinden kuşkulanılarak gözaltına alınan taşeron sözde sol bir örgüte bağlı sanığın verdiği ifadede; bölgedeki bir arsayı betimlemesi gibi bir küçük ayrıntıdan yola çıkarak, gözaltındakinin katillerden biri olduğunu belirleyen de Nurettin Soyer’di.

    — Ne yapacaktı, katilleri mi bıraktıracaktı? Yayıncı İlhan Erdost’un Mamak Askeri Cezaevi’nde ülkücü militan Kısmet Çağlar’ın da aralarında bulunduğu askerler tarafından dövülerek öldürülmesi soruşturmasını yürütenlerin Başsavcısı Nurettin Soyer’di. 1978’de Mamak’ta kahve tarayıp 5 kişiyi öldüren ülkücü İsa Armağan ile Mustafa Pehlivanoğlu’nu (idam edildi) soruşturanların da Başsavcısı Nurettin Soyer’di. 1979’da, gasp ettikleri taksinin şoförüne tecavüz edip, onu bir kümese tıktıktan sonra Piyangotepe’de taradıkları kahvede 7 kişiyi öldüren ülkücü Ali Bülent Orkan (idam edildi) ve arkadaşlarını soruşturanların Başsavcısı da Nurettin Soyer’di. Dürüst ve hukuka bağlı 12 Eylül döneminde gözaltına alınan Zeynel Abidin Ceylan’ın Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde işkence ile öldürülmesini soruşturan da Nurettin Soyer’di. 28 Mayıs 1980’de Ankara’da eylem yapan toplum polislerinin üstüne ateş emri veren Sıkıyönetim Komutanı Recep Ergun’u durduran da Nurettin Soyer’di. Sorarım size, bir hukukçu olarak daha ne yapsaydı Nurettin Soyer?

  • Ortaylı: RTÜK’ün cezalandıracağı şey yanlış Türkçe kullanmaktır

    Prof. Dr. Ortaylı, Burdur’un Bucak ilçesinde, Bucak Eğitimde Kaliteyi Artırma Projesi (BEKAP) kapsamında düzenlenen seminere katıldı. Ortaylı, Bucak Hikmet Tolunay Meslek Yüksekokulu Konferans Salonu’ndaki seminerde, Türkçenin önemli bir mesele olduğunu ve doğru kullanılması gerektiğini söyledi.

    Üniversite öğrencilerinin Türkçeyi bozuk kullandıklarına değinen Ortaylı, “Maalesef üniversitelerimiz, liselerimiz çocuklarımıza doğru dürüst Türkçe nedir, nasıl konuşulur, Türk dilinin grameri, telaffuzu nasıldır, nasıl muhafaza edilir bunları veremiyorlar ve insanlar televizyondan, şuradan, buradan, şantözlerden edindikleri garip bir Türkçe ile konuşuyorlar.” ifadelerini kullandı.

    ‘TELEVİZYON SPİKERİ BAŞKAN DİYEMİYOR BAŞGAN DİYOR’

    Ortaylı, Türkçenin yanlış kullanımıyla ilgili izlenimlerini şu sözlerle aktardı: “Bir televizyon spikeri kızcağız ‘başkan’ diyemiyor, ‘başgan’ diyor. Bunu bir spiker söylüyor. Türkçeyi ağzının arkasına atmış öyle konuşuyor. Tiyatrocular, sinemacılar, televizyon ve radyo spikerleri o dili temsil ederler. Türkiye Cumhuriyeti eğitim bakımından kendini yaralamış bir cumhuriyettir. Bunun üstünü kırmızı kalemle çizin. Eğer bugün büyük bir buhranın içine girmişsek bundan daha büyük bir problem olamaz. Nasıl çıkacağımızı bilemiyorum. Rüyalarıma giriyor. Ben her gece öğretmenler görüyorum, birtakım saçma sapan şeyler konuşuyoruz. Demek ki kafamı çok meşgul ediyorlar. Yani benim Türkiye’nin kültür buhranını, eğitim çıkmazını nasıl atlatacağına dair fazla bir fikrim yok. Bu çok önemli bir fasıl. Bunu çözemiyorum.”

    Türkiye’nin en sıkıntılı zamanında bile öğretmen yetiştirdiğini dile getiren Ortaylı, eski Milli Eğitim Bakanlarından Mustafa Necati Uğural’ın kurduğu eğitim enstitülerinin bu konuda başarılı olduğunu belirtti.

    Ortaylı, Türkçeyi doğru kullanmanın önemine vurgu yaparak “RTÜK’ün iletişim araçlarında cezalandıracağı şey, yanlış Türkçe kullanmak, yanlış Türkçe konuşmaktır. Bu cumhuriyet üzüm, tütün, tahıl parasıyla bile zor geçindiği vakitte, dışarıya yetişmeleri için mühendis, hekim, metalurji mühendisleri yollamış.” diye konuştu.

    Ortaylı’ya daha sonra şehri ziyareti anısına çeşitli hediyeler verildi.

  • Gmail’e telefondan girenlere önemli uyarı! Yeni arayüzde….

    Gmail’in yeni arayüzü tamamlandı ve kullanıcılara sunulmaya başladı. Halen yeni tasarımı göremiyorsanız bir süre daha beklemeniz gerekecek; zira kademeli olarak Gmail’in yeni yüzü herkesin kullanımına sunulacak. Daha çok mobil arayüzde değişiklik yapıldığından Android veya iOS platformunu kullanan hangi cihaz olursa olsun bu değişikliği görebilecek.

    Peki Gmail’in yeni yüzü nasıl? Google tüm hizmetlerinde parlak beyaz ağırlıklı materyal tasarım kullanıyor. Bu durumun cihazların pil ömrüne ne denli tesiri olacağını ise zamanla göreceğiz.

    Tasarıma bakıldığında daha çok materyal bir geçiş yapıldığı görülüyor. Ancak beyaz renk ağırlığı yerini koruduğu gibi gelen e-postalar daha belirgin bir şekilde görülüyor.