Blog

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan sert sözlerle uyardı: Hazırlıklarımız var! Bunun adı ihanettir

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi adayları açıkladı. İşte adaylar;

    Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı: Fatma Şahin

    Araban: Mehmet Özdemir

    İslahiye: Kemal Vural

    Nizip: Mehmet Sarı

    Nurdağı: Ökkeş Kavak

    Şahinbey: Mehmet Tahmazoğlu

    Şehitkamil: Muhammet Rıdvan Fadıloğlu

    Yavuzeli: Mustafa Kemal Sakaroğlu

    Oğuzeli: Mehmet Sait Kılıç – MHP (Cumhur İttifakı Adayı)

    Karkamış: Mehmet Seydi Yılmaz – MHP (Cumhur İttifakı Adayı)

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle;

    31 Mart akşamında Gaziantep ile birlikte yeni destanlar yazacağız. Gaziantep tüm dünyaya insanlık dersi verdi. Ülkemizin huzurunu bozmak, fitne sokmak için çırpınan gafillere, teröristlere, ajanlara itibar etmeyen Gaziantepli kardeşlerime şükranlrımı sunuyorum. Bugüne kadar belediyelerimizde görev yaparak, Gaziantep’e hizmet etmiş kardeşlerimize şahsım ve milletimiz adına şükranlarımı sunuyorum.

    Cumhur İttifakı’yla kurduğumuz gönül birliğine özellikle sahip çıkacak ve hep birlikte en yükseğe çıkaracağız. Gaziantep’ten rekor bir oy bekliyorum. Hükümetlerimiz döneminde, Gaziantep’e bugüne kadar 35 katrilyon yatırım yaptık. Eğitimde 10 bin 830 derslik inşa ettik. Gaziantep’e ikinci devlet üniversitesini kurduk. 33 bin seyircili kapasiteli stadyum inşa ettik. 546 bin metrekarelik bir alanda her türlü sosyal ve spor tesisimize sahip nillet bahçesine Hasan Celal Yücel’in adını verdik. İçinde millet kıraathanesinin de olduğu 65 bin metrekarelik ikinci bir millet bahçesini de eski stadyumun yerine yapıyoruz.

    Gaziantep’te yerel ve yatay mimari ilkesiyle 50 bin konutluk yeni bir şehri, tüm ticari sosyal ve kültürel alanlarıyla birlikte kuruyoruz. Sağlıkta Gaziantep’te 19’u hastane toplam 80 sağlık merkezi inşa ettik. Şehir hastanesi dahil 6 tesisin inşası devam ediyor. Gaziantep’te 203 bin dekar araziyi sulamaya açtık. Gaziantepli çiftçilerimize 1,5 katrilyon lira tutarında tarımsal destek verdik.

    “SENİN HAYALLERİN BİLE ULAŞAMAZ”

    Şanlıurfa-Gaziantep hızlı tren projesinin etüt çalışmaları sürüyor. Gaziray’ın yapımı devam ediyor. CHP’nin yapabileceği bir iş değil. Gaziantep Havalimanı’nın yolcu sayısı geçtiğimiz yıl 2 milyon 655 bine ulaştı. Bay Kemal bizim icraatlarımızın ulaştığı yere senin hayallerin bile ulaşamaz.

    Rehavete kapılmayacağız. Aynı kararlılıkla yola devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde sizlerden alacağımız güçle çok daha büyük projelere imza atacağız.

    “BİR GECE ANSIZIN GİRER GEREĞİNİ YAPARIZ”

    Türkiye’nin Suriye, Irak, Balkan politikalarını anlamak isteyenler gelip Gaziantep’e baksınlar. Bir gece ansızın gider gereğini yaparız. Türkiye’yi Suriye’den uzak tutmak isteyenlerin derdi bataklığı derinleştirmek. Biz burada huzur içinde yaşarken yanıbaşımızdaki insanları zalimlerin varil bombalarına bırakamayız.

    Diyorlar ki Türkiye’nin Suriye’de ne işi var? Türkiye baba Esad ile 1998’de mutabakatı imzaladı. DEAŞ ile mücadelede somut başarıları olan tek ülke Türkiye’dir. Burada çok daha derin bir oyun var. Ama unutmayın herkesin bir hesabı varsa, Allah’ın da bir hesabı var. Şu ana kadar Suriye’ye dönen sığınmacıların sayısı 300 bine yaklaştı. Fırat’ın doğusunu teröristlerden arındırdığımızda milyonlarca kardeşimiz evlerine dönebilecek.

    “OLDU OLDU, OLMADI…”

    Gerektiğinde askeri harekatlardan kaçınmayacağımızı gösterdik.  Önceliğimiz elbette siyaset ve diplomasi yollarını sonuna kadar kullanmak. Mesela İdlib meselesini bu şekilde çözüm yoluna koyduk. Oldu oldu, olmadı bir gece ansızın oralardayız.

    “KAPILARIMIZI AÇTIK”

    Yeni bir seferberlik ilan ediyoruz. Sanayiciden esnafa her kesime üretimlerini ticaretlerini destekler teşvikler muafiyetler veriyorum. Üretimi artırmanın yolu yatırımdır. Yatırım yapmak isteyenlere kapılarımızı açtık.

    “BUNUN ADI TİCARET DEĞİLDİR”

    Dolar düştü, borsa yükseldi. Marketlere bakıyoruz, çarşı pazara bakıyoruz. Maalesef fiyatlar alıcılar vasıtasıyla tırmandırılıyor. Fiyatlar birbirini tutmuyor. Belediyecilere önemli görevler düşüyor. Bunları hesaba çekmeniz lazım. Hazırlıklarımız var ve bu uygulamayı da yapacağız. Bunun adı ticaret değildir, bunun adı olsa olsa tefeciliktir, riyakarlıktır hatta ülkeye ve millete ihanettir.

    ADAY TANITIM TOPLANTISI ÖNCESİ VATANDAŞLARA HİTAP ETTİ

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gaziantep’te aday tanıtımının yapılacağı salona sığmayan binlerce kişiye seslendi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhur İttifakı’nın zillet ittifakına gerekli dersi vereceğini belirterek, “20 yıl önceki Gaziantep’i düşünün, bir de bugünkü Gaziantep’i düşünün. Nereden nereye geldik ve şu 16 yılda 35 katrilyon Gaziantep’e yatırım yaptık. Çünkü Gaziantep buna layıktır. Gaziantepli buna layıktır. Yeni yönetim sistemiyle, yeni Cumhurbaşkanlığı sistemiyle daha farklı bir döneme giriyoruz. 31 Mart akşamına hazır mıyız? Sandıkları patlatıyor muyuz? Bu zillet ittifakı mıdır, İllet ittifakı mıdır nedir? Bunlara Cumhur İttifakı olarak gereken dersi veriyor muyuz? Gelin Rabiamızı burada yapalım ve ısınalım” diye konuştu.

  • Akar: Yeni askerlik sistemi ile ilgili herkes müsterih olsun

    Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, yeni askerlik sistemi ile ilgili olarak, “Öngörülebilir bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Bir taraftan ülkemizin ve emniyetimizin güvenliğini sağlayarak yükümlülük hizmetini yerine getirmek düşünülürken, diğer taraftan da gençlerimizin eğitim ve mesleki ihtiyaçlarını da göz önüne alıyoruz. Bunların hepsini em optimal şekilde düzenleyecek bir sistem üzerinde çalışıyoruz” dedi.

    Çeşitli temaslarda bulunmak üzere Kayseri’ye gelen Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Kayseri Valiliği’ni ziyaretinin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Yeni askerlik sistemi ile ilgili bazı yorumlar yapıldığını kaydeden Bakan Akar, ülkenin güvenliği ve gençlerin eğitim ve mesleki ihtiyaçlarını göz önüne aldıklarını kaydetti.

    ‘BÜTÜN BOYUTLARIYLA ÇALIŞILMAKTA’

    Bakan Akar, “Burada benim söyleyeceğim bir tek husus var, bunlar olmuş bitmiş şeyler değil. Bunlar bazı ihtimaller. Bazı olasılıklardan bahsediliyor. Bunların hepsi değerlendiriliyor, ilgili kurumlarımız ve bakanlıklarımızla ayrıntılı bir şekilde çalışılıyor. Öngörülebilir bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Bir taraftan ülkemizin ve emniyetimizin güvenliğini sağlayarak yükümlülük hizmetini yerine getirmek düşünülürken, diğer taraftan da gençlerimizin eğitim ve mesleki ihtiyaçlarını da göz önüne alıyoruz. Bunların hepsini en optimal şekilde düzenleyecek bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Bunların hepsi tekrar altını çiziyorum bir takım ihtimallerden, birtakım imkanlardan bahsediyoruz. Bazı hareket tarzlarından bahsediyoruz. Bunlar tamamlandıktan sonra Cumhurbaşkanlığı katına sunulacak. Cumhurbaşkanımızın incelemesine, değerlendirmesine, onaylamalarına müteakip de işlem ilerlemeye devam edecek. Bu konuda çalışıyoruz. Gerçekten bütün boyutlarıyla konu çalışılmakta. İnşallah ülkemize, milletimize, gençlerimize hayırlı sonucu yakın bir zamanda belirleyeceğiz ve bunu da halkımızla paylaşacağız” ifadelerini kullandı.

  • Youtuberlara ‘Diva Sendromu’ uyarısı

    Youtube videolarıyla kısa sürede şöhret olan ve para kazanan çocukların, gelecekte uyum sorunları yaşayabileceği ve genelde sanatçılarda görülen “Diva Sendromu”na kapılabileceği uyarısı yapıldı.

    Popüler sosyal medya siteleri arasında yer alan Youtube, kullanıcılarına video içerik üreterek kısa sürede çok sayıda insana ulaşma imkanı sunuyor. Çocuklar ve gençlerin çok fazla zaman geçirdiği bu platformda, Youtube kanalı sahipleri milyonları bulan takipçileri ile üne kavuşabiliyor, tıklanma ve görüntüleme başına para kazanabiliyor.

    Bu platformda moda ve oyun videoları çeken, özel yaşamlarına ilişkin paylaşımlarda bulunan, kısa sürede şöhret olan ve para kazanan çocuklar, gelecekte çeşitli uyum sorunlarıyla karşılaşabiliyor.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasemen Işık Taner, çocukların sanal ortamda kendilerini daha rahat ifade ederek hayal ettikleri kişiler gibi gösterebildiğini belirtti.

    Çocukların sanal ortamda farklı kimliklere bürünerek ünlü olma gayesi güdebildiğine ve zaman zaman şuursuz davranışlar sergileyebildiğine dikkati çeken Taner, şöyle devam etti:

    “Birden bire para kazanıp üne kavuşan çocuk, yaşına göre yapması gereken şeyleri geride bırakmaya başlıyor. Artık derslere, kurması gereken normal aile ilişkilerine önem vermemeye başlıyor. Daha sonraki dönemlerde de hem sosyal ilişkileri hem akademik başarısı hem de aile ilişkileri açısından uyum sorunları yaşayabiliyor.”

    “Sanal ortam artık çocuk bakıcısı gibi kullanılabiliyor”

    Bu noktada anne babaların sorumlulukları olduğunu hatırlatan Taner, bazı ailelerin çocuklarının teknolojiyle iç içe olmasını veya birtakım sosyal medya araçlarını kullanmasını, olumlu karşıladığını, öncelikle bu algının ortadan kaldırılması gerektiğini dile getirdi.

    Taner, “Çocuğun sanal ortamda, internetle ya da bilgisayar oyunlarıyla bir şekilde iletişim içinde olması bazen ailelerin çok bilinçli yapmasalar da işine gelebiliyor. Sanal ortam artık çocuk bakıcısı gibi kullanılabiliyor. Bunun önüne geçilmesi gerekiyor.” dedi.

    Çocuğun akademik başarılarının yanı sıra sosyalleşebilmesine de olanak sağlanması gerektiğine değinen Taner, ebeveynlere çocuklarını büyük alışveriş merkezlerinde gezdirmek yerine onlarla oyun kurmalarını, karşılıklı iletişim ve etkileşimi güçlendirecek faaliyetlerde bulunmalarını tavsiye etti.

    Çocuklar iş birliği ve güven kavramlarından uzaklaşabiliyor

    İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ergün Yolcu da daha genç kuşakların Youtube kanalı açmayı tercih ettiğini söyledi. Yolcu, “2018’de dünyada en fazla para kazanan youtuber 8 yaşında bir çocuktu. Bu çocuk 22 milyon dolar gibi bir para kazandı. Kanalında oyuncakları tanıtmakta ve her videosu ciddi izlenme sayılarına ulaşmakta. Ülkemizde de 5 yaşındaki bir çocuk Türkiye’de en çok kazanan youtuberlar listesinde üçüncü oldu.” diye konuştu.

    Çocuk yaşta milyonlarca dolar para kazanmanın çocuk psikolojisi üzerinde olumsuz etki yaratabileceğine işaret eden Yolcu, bir anda büyük miktarda paraya sahip olan yetişkinlerin bile psikolojilerinin ciddi oranda etkilendiğini, böyle bir durumda çocukların daha fazla etkilenmesinin kaçınılmaz olduğunun altını çizdi.

    Yolcu, şu bilgileri verdi:

    “Yapılan çeşitli araştırmalar göstermiştir ki öncelikle bu şekilde para kazanmak çocukların kişisel çıkarlarını daha fazla ön plana çıkartmasına neden olmaktadır. Çocuklar iş birliği, güven ve paylaşma gibi kavramlardan uzaklaşmaktadır. Para kazanmaya yoğunlaştıkça çevresindekilere yardım etmeye pek yanaşmadıkları da gözlemlenmektedir.”

    Youtuberlara “Diva Sendromu” uyarısı

    Sosyal medya uzmanı Doç. Dr. Levent Eraslan, çocukların ilgi çekebilmek, izleyiciyi kendi kanallarında tutabilmek amacıyla çarpıcı, sınırları zorlayan videolar çekmeye çalıştığını söyledi.

    Eraslan, çok izleyici ve çok takipçi bulabilmenin zamanla çocukta bir psikolojik ihtirasa dönüştüğüne dikkati çekerek, şunları söyledi:

    “Bir videosu 300 bin kişi tarafından izlenen bir çocuğu düşünün. Daha sonra izlenme sayısı 30-40 kişiye düşüyor ve şöhretin etkisi azaldıkça çocuklar da bu şöhreti tekrar kazanmak için farklı videolar çekme yoluna gidiyorlar. Biz buna ‘Diva Sendromu’ diyoruz. Örneğin tünelde giden arabanın üstüne çıkıp çekim yapma, arabasını hareket halinde bırakıp yanında riskli davranışlar sergileme gibi.”

    Bu sendromun kişinin görünme ve beğenilme iç güdüsünden kaynaklandığını ifade eden Eraslan, sendromun belirtilerinin genelde sanatçılarda görüldüğünü, ancak son dönemde Youtube videosu çeken çocuklar ve gençlerin de bu sendroma tutulma ihtimalinin olduğunu vurguladı.

    Günlük yaşamda her insanın az da olsa beğenilme isteği bulunduğunu ancak bu sendromu yaşayan kişilerin sürekli olarak çevresinden ilgi görmek istediğini belirten Eraslan, beklediği ilgiyi ve övgüyü göremeyen kişilerin içine kapanık bir ruh haline büründüğünü dile getirdi.

    Doç. Dr. Eraslan, ailelere de şu uyarılarda bulundu:

    “Bu durumun oluşmasında hatalı anne baba davranışı ve yakın çevrenin çocuğu sürekli olarak övmesi, en ufak davranışa pekiştireç vermesi, her halini olumlaması ve aşırı şekilde beğeni göstermesi yatmakta. Anne babasından ilgi gören çocuk her gittiği yerde aynı ilgiyi görmek istiyor. Göremeyince de çatışmalar başlıyor, daha sonra da farklı yollara başvurarak görünürlüğünü arttırmak istiyor.”

    “Çocuklar için sorun yaratacağını düşünüyorum”

    “Kolaçan” isimli 187 bin 742 abonesi Youtube kanalında çektiği videolarla motosiklet kültürünü yaymaya çalışan 35 yaşındaki youtuber Mevlüt Sağlam, beklediğinden daha az abonenin kanalını ziyaret etmesinin “can sıkıcı bir durum” olduğunu söyledi.

    Sağlam, şöyle devam etti:

    “Zaman zaman ‘acaba niye böyle oldu, nerede yanlış yaptım’ diye soruyorum. Çünkü, bu bir şirkete benziyor. Yani geliriniz de sizi seven insan sayısı da düşüyor. Genç arkadaşlarımız biraz daha fazla sıkıntı yaşayabilir, bu bazen beni bile üzüyor. Çocuklar için kesinlikle bunun bir psikolojik sorun yaratacağını düşünüyorum. Beni ufak bir üzüntüye sevk ediyorsa, 10 yaşında 15 yaşında bir çocuğun bırakın kaybını, abone sayısı artmadığında bile üzüldüğünü görüyorum. Hepsiyle iç içeyim, kardeşlerim yazıyor. ‘Ağabey nasıl abone sayımı artırabilirim?’ diye.”

    Youtube kanalında 7 senedir adrenalin videoları çeken, 24 bine yakın abonesi bulunan Emre Durak ise beğeni ve takipçi kaygısı gütmediğini, bu işi sadece zevk için yaptığını ifade etti.

    Durak, “Asla kafaya takmıyorum. Bugün gelip biri Youtube kanalımı silse, baştan başlar yine yürürüm ve mutlu mutlu yaparım bu işi. Takipçi kazanmak için değil tamamen kendi isteğim çünkü adrenalin bağımlısıyım.” dedi.

    Videoları çekmeden önce çocukları, kendi çektiği videolara benzer videolar çekmemesi için uyardığını da söyleyen Durak, şunları kaydetti:

    “Adana Demirköprü’de tren geçerken oynayan bir çocuk, ayağı takılıp Demirköprü’nün içine düştüğü zaman çocuğu oradan aşağı indirmişliğim var. Çocuk yasak olduğu halde kendi kendine video çekiyor, perişan bir halde üstü başı toz içindeydi ve tek hayali zengin olmaktı. ‘Ağabey ben de youtuber olmak istiyorum.’ dedi.”

  • Bekle geliyorum dedi sonrası korkunç!

    Araç kiralama şirketi işleten Berk Bayraktar,(26) geçtiğimiz Çarşamba günü, nişanlısı G.Ç.’nin annesi Güler Y.’yi(40) telefonla arayarak, nişanlısının kendi yanında kalmasını istedi. Nişanlısının annesi kabul etmeyince aralarında tartışma çıktı. Telefondaki tartışma küfürlü kavgaya dönüştü. Berk Bayraktar, Güler Y.’ye, “Bekleyin oraya geliyorum” diyerek telefonu kapattı.

    Telefonda yaşanan tartışma sırasında Gaziosmanpaşa, Karadeniz Mahallesi’ndeki bir AVM’nin kafesinde eşiyle oturan Güler Y., akşam saatlerinde eşiyle kafeden dışarı çıktığı sırada, Berk Bayraktar ortaya çıktı. AVM’nin önüne geldiği aracın içinden peş peşe ateş ederek Güler Y.’yi ağır yaraladı ve olay yerinden kaçtı. Güler Y., hastaneye kaldırılarak yapılan ameliyatın ardından yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alındı.

    Gaziosmanpaşa Araştırma Büro Amirliği ekipleri, Berk Bayraktar’ın içinden ateş açtığı aracı üvey babası Özkan Dervişoğlu’nun kullandığını belirledi. Ekipler, Berk Bayraktar’ın üvey babası Özkan Dervişoğlu ile Keşan’a kaçtıklarını, bir evde gizlendiğini tesbit etti.Harekete geçen ekipler, Bayraktar ve Dervişoğlu’nu Keşan’da gözaltına aldı.

    Berk Bayraktar, nişanlısının annesiyle aralarında yaşanan tartışma nedeniyle olayın yaşandığını itiraf etti. Olayda kullandığı silahın yerini de polise söyledi. Polis olayda kullanan silahı bulurken, evinde yapılan aramada da bir silah daha ele geçti. Berk Bayraktar ve Özkan Dervişoğlu, Emniyetteki sorgularının ardından çıkarıldıkları adliyede tutuklandı.

  • Doktor çifte büyük şok!

    İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın önceki günkü ikinci duruşmasına tutuksuz sanık Oktay S. avukatı ile geldi. Duruşmada doktor çifti ise avukatları temsil etti. Oktay S. savunmasında diğer sanıkların teyzesinin oğulları olduğunu belirterek, “Aynı şirkette satış temsilcisi olarak çalışıyordum. Dolandırıcılık suçunu kabul etmiyorum. Şirketin işleri kötüye gidiyordu. Hesaplara bloke konuldu. Bu nedenle taahhüt yerine getirilemedi. Ben de maaşımı alamıyordum. Şirkete icra geldiğini ve bilgisayarlara el konulduğunu öğrendim. Şirketin büyük hissedarı, teyzemin kardeş olan çocuklarıydı. Yüzde 10 hissemi onlara devretmiştim” dedi.

    “SON GÜNE KADAR SATIŞ YAPTILAR”

    Çelik çiftinin avukatı ise Oktay S.’nin şirket temsilcisi olduğunu vurgulayarak, “Olaydan 10 gün öncesine kadar şirkette satış yapmaya devam etmişlerdir. Ayrıca haciz söz konusu değildir. Aradan geçen zamana rağmen yapılan bir ödeme yoktur. Cezalandırılmalarını istiyoruz” diye konuştu.

    “DOLANDIRICILIK KASTI İLE HAREKET ETTİLER”

    Duruşma savcısı, mütalaasında, sanıkların dolandırıcılık kastı ile hareket ettiğini, fikir, irade ve eylem birliği içerisinde ‘dolandırıcılık’ suçunu işlediklerini bildirerek, ceza verilmesini istedi.

    Mahkeme, turizm şirketinin sahipleri Adem ve Davut H. kardeşler ile kuzenleri Oktay S.’ye dolandırıcılık suçundan 3’er yıl hapis ve 600’er gün adli para cezası verdi. İyi hal indirimi yaparak, hapis cezalarını 2’şer yıl 6’şar aya, adli para cezasını da 500’er güne düşürdü. Cezaları ertelemeyen mahkeme, para cezasını günlüğü 20 TL’den 10 biner TL olarak belirledi. Cezanın 10 eşit taksitte ödenmesine hükmetti.

    Aykut ve Nihal Çelik düğünlerinden 10 ay önce 17 Mart 2016’da, merkezi Taksim’de bulunan ANT Turizm Şirketi’nden 4 bin 800 dolara Maldivler’de balayı tatil paketi aldı. Düğüne 10 gün kala Aykut Çelik, şirketin eski ortağı ve çalışanı Oktay S.’yi aradı. Oktay S. ve şirket telefonları cevap vermeyince Aykut Çelik, turizm firmasının ofisine gitti. Ofiste kimseyi bulamayan Çelik, şirketin kapısında başka mağdurların ‘Size ulaşamıyoruz bize ulaşın’ yazılı not ve cep telefonu numaraları bıraktığını gördü. Dolandırıldığını anlayan çifti durumu TÜRSAB’A bildirdi.

  • “Senin Bıyık Niye Yok” Diye Sormuştu… O Aday Bıyık Bıraktı!

    Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12 Ocak’ta yerel seçimde yarışacak olan Kocaeli adaylarını açıklamıştı. Tanıtım toplantısında Erdoğan’ın Başiskele Belediyesi için aday gösterdiği Mehmet Yasin Özlü ile arasında güldüren bir yaşanmıştı. Erdoğan sahneye çıkan Özlü’ye “Yasin senin niye bıyık yok?” diye sorunca “Bırakacağım efendim” yanıtını almıştı.

    Sosyal medya hesabından seçim çalışmaları hakkında paylaşım yapan Mehmet Yasin Özlü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la arasında geçen diyalogdan yaklaşık 2 hafta sonra bıyık bıraktı.

  • Antalya Havalimanı’nda fırtına nedeniyle otobüs devrildi

    Antalya’nın Konyaaltı ilçesindeki Balıkçı Barınağı açıklarında sabah saatlerinde dev bir hortum oluştu. Kıyıdan yaklaşık 1 kilometre açıkta oluştuğu görülen hortum kısa sürede büyüyüp, ilerlemeye devam etti. Deniz yüzeyinde suları savurarak yoluna devam eden hortumu barınaktaki balıkçılar cep telefonlarıyla görüntüledi.

    Denizden gökyüzüne kadar uzanan devasa hortum görüntülerde anbean yer aldı. Hızla ilerleyen hortumun daha sonra gözden kaybolduğu görüntülere yansıdı.

    ANTALYA’DA YAŞAM FELÇ OLDU

    Antalya’da geçen çarşamba günü başlayan ve dün gece etkisini iyice artıran kuvvetli yağış ve fırtına yaşamı olumsuz etkiliyor. Kentin birçok noktasında fırtına nedeniyle ağaçlar ve aydınlatma direkleri devrildi. Çöp konteynerleri ve tabelalar yola savruldu. Fırtına nedeniyle elektrik tellerinin zarar görmesi nedeniyle birçok bölgeye enerji verilemiyor.

    KUMLUCA’DA YİNE HORTUM

    Fırtınayla birlikte Kumluca’nın Salur Mahallesi’nde hortum çıktı. Hortum, seraların yanı sıra işçilerin kaldığı konteynerleri savurdu. Hortum nedeniyle Kumluca’da Suriyeli anne ve baba ile 3 çocuğu yaralandı. Finike ilçesinde de hortum oluştu. Denizde oluşan hortum bir süre karada ilerledikten sonra etkisini yitirdi. Antalya kent merkezinde de hortum oluştu. Konyaaltı ilçesi Balıkçı barınağı mevkisinde iki noktada hortum oluştu. Hortumlar karaya ulaşmadan etkisini yitirdi.

    HAVALİMANINDA DA HORTUM OTOBÜSÜ DEVİRDİ

    Muratpaşa ilçesi Lara sahilinde de hortum oluştu. Denizde başlayan hortum karada ilerleyerek seralara zarar verdi. Kırcami bölgesindeki çok sayıda sera hortum nedeniyle hasar gördü. Kent merkezinde hortumun görüldüğü diğer bir nokta ise Antalya Havalimanı çevresi oldu. Antalya Havalimanı’nda bir otobüs şiddetli fırtınadan devrildi. Güzeloba Mahallesi’nde oluşan hortum havalimanına kadar ilerledikten sonra etkisini kaybetti. Hortumun geçtiği noktalarda ağaçlar devrildi, tabelalar uçtu, enerji nakil hatları zarar gördü.

    DOLU YAĞDI, TRAFİK KİLİTLENDİ

    Kuvvetli yağış ve fırtına kent merkezinde trafiği de olumsuz etkiledi. Yağmurun zaman zaman yerini dolu yağışına bırakması nedeniyle sürücüler zor anlar yaşadı. 100. Yıl Bulvarı, Yener Ulusoy Caddesi, Güllük ve Konyaaltı caddelerinde görüş mesafesinin kaybolması nedeniyle sürücüler ilerleyemedi ve durmak zorunda kaldı. Yağış nedeniyle kent genelinde çok sayıda maddi hasarlı kaza da meydana geldi. Kentin ana bulvarı 100. Yıl’da ağaçlar yola devrildi ve ulaşım güçlükle sağlanıyor.

    CAMİ MİNARESİ YIKILDI

    Kent merkezinde saatteki hızı 103 kilometreye ulaşan rüzgar, Muratpaşa ilçesi Güvenlik Mahallesi’nde bir caminin minaresinin yıkılmasına neden oldu. Minarenin devrilen parçaları nedeniyle caminin bazı camları kırıldı, çevresindeki ağaçlar ve oturma alanları zarar gördü.

    Kuvvetli rüzgar denizde ise dev dalgaların oluşturdu. Konyaaltı sahilinde oluşan dalgaların boyu 5- 7 metreye ulaştı. Falezlere çarpan dalgaların boyu ise 20- 30 metreyi buldu.

    RÜZGAR HIZI 103 KİLOMETRE

    Meteoroloji 4. Bölge Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada Antalya kent merkezine son 24 saatte metrekareye 90 kilogram, Kemer ilçesine 111 kilogram yağış düştüğü belirtildi. Açıklamada, kent merkezindeki rüzgar hızının saatte 103 kilometreye ulaştığı vurgulanırken; rüzgar hızının Kemer’de 96, Aksu’da 91 ve Serik’te ise 88 kilometre olduğu belirtildi.

    METEOROLOJİ’DEN FIRTINA VE KAR UYARISI

    Meteoroloji 4. Bölge Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada Antalya’nın doğu ilçelerinin yüksek kesimlerinde yoğun kar yağışının etkili olacağı bildirildi. Bugün saat 06.00 sıralarında başlayan yağışın, 27 Ocak Pazar günü saat 06.00’ya kadar devam edeceği kaydedildi. Kent merkezi ve batı ilçelerinde kuvvetli yağmurla birlikte fırtınanın etkili olacağı kaydedilen açıklamada, rüzgarın güney yönünden saatte 70 ila 100 kilometre hızla eseceği vurgulandı. Açıklamada vatandaşların sel, su baskını, yıldırım, soba zehirlenmesi ve çatı uçmalarına karşı dikkatli olmaları istendi.

  • D-100’de yataklı yolculuk

    Maltepe D-100 Karayolu’nda, dün akşam saatlerinde ATV adı verilen aracın sürücüsü, trafiğin yoğun olduğu saatlerde römorka çok sayıda yatak yükleyerek yola çıktı. Bir süre D-100 Karayolu Kadıköy yönünde ilerleyen sürücü, kendisinin kameraya çekildiğini fark edince emniyet şeridine girerek yoluna devam etti. Sürücüsü, zaman zaman D-100 Karayolu’nda tehlikeli anlar yaşadı. Sürücü bir süre sonra gözden kayboldu. Tehlikeli yolculuk kameraya saniye saniye yansıdı.

  • “Milli Piyango Çıkarsa Metrobüs Alacağım” Demişti… Şimdi Otopark İstiyor

    CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, seçim çalışmaları kapsamında gittiği Bahçelievler’de ‘5 yıldır metrobüste oturamıyorum. Milli Piyango bana çıkarsa kendime metrobüs alacağım’ diyerek sosyal medyayı sallayan Bahattin Çağrış ile yeniden bir araya geldi.

    “ŞİRKET ARABA VERDİ AMA OTOPARK BULAMIYORUM”

    CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, seçim çalışmaları kapsamında Bahçelievler’deydi. İmamoğlu burada yılbaşı öncesi bir televizyon kanalı röportajında, ‘Milli Piyango bana çıkarsa kendime metrobüs alacağım’ diyen Bahattin Çağrış ile konuştu.

    Çağrış, İmamoğlu’na, ‘O röportajdan sonra şirket bana araç tahsis etti ama şimdi de otopark sorunu yaşıyorum. Her mahallede ve semtte bu sorunu yaşıyoruz. Arabayı park edecek yer bulamıyoruz’ dedi. İmamoğlu da bunun üzerine, ‘Araba aldıysan iyi. Madem bu sorunu yaşıyorsun bir gün seninle arabanla çıkalım. Nerelerde otopark sorunu yaşıyorsun oralara bakalım ve çözüm üretelim’ diye cevap verdi.

    Ekrem İmamoğlu

    “METROBÜS BAHATTİN İLE KARŞILAŞTIM”

    İmamoğlu, Bahattin Çağrış ile yeniden bir araya geldiği anları sosyal medya hesabından da paylaşarak “Bahçelievler’de “Metrobüs Bahattin” ile karşılaştım.Sevgili kardeşime şirketi araba tahsis etmiş ancak bu kez otopark sorunundan şikayetçi. Kendisi yine haklı, otopark İstanbul’un en önde gelen sorunlarından biri, çözüm için de projelerimiz hazır .” ifadelerini kullandı.

    METROBÜSTE YOLCULUK YAPMIŞLARDI

    CHP’nin İBB Başkanı Adayı Ekrem İmamoğlu, sosyal medyada gündem olan vatandaşla daha önce de bir araya gelip “Bahattin Çağış hemşehrimle yılın ilk gününe beraber başladık” diyerek, o anların görüntülerini sosyal medya hesabından paylaşmıştı.

  • Sarıbal: Sözleşmeli tarım kanayan bir yara

    Bursa Karacabey’de domates üreticileri ile salça fabrikası arasında mahkemeye taşınan anlaşmazlık meydana geldi. Çiftçilerle sözleşme imzalayan ve sözleşmeye göre çiftçilere avans, gübre ve fide desteği sağlaması gereken salça fabrikası sözleşmeye uymadı. Bunun üzerine üreticiler de ürünlerini başka firmalara sattı. Salça fabrikası ise üreticileri sözleşmeye aykırı davrandıkları gerekçesiyle dava etti. Fabrika üreticilerden 5 ile 10 milyon lira arasında değişen tutarda para talep ediyor.

    Davanın görüldüğü Karacabey Adliyesi’ne giden ve üreticilere destek olan CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, burada kısa bir konuşma yaptı.

    Siyasal iktidarın ‘sözleşmeli tarım’ uygulamasının üreticiyi mağdur ettiğini belirten Sarıbal, “Sözleşmeli tarım ile sözleşme karşılığı ürettiğiniz ürünü bir firmaya veriyorsunuz. Burada konu olan şey domates. Sanayi domatesi, salçalık. Yıllardır bu bölgede bu yapılıyor. Ama görüyoruz her sene değişik sorunlar yaşıyoruz. Sözleşmeli tarım artık kanayan bir yara olarak karşımızda durmaktadır. Aşağı yukarı her yıl sanayi domates sürecinin ekiminden, sözleşme tarihinden, hasat ve hasat sonrasına kadar sürekli değişik problemler ile karşılaşıyoruz. O zaman bizim, bu sözleşmeli tarım denen mekanizmayı gözden geçirmemiz gerekiyor” dedi.

    Sözleşmeli tarımda üreten ve üreticinin ürününü alan olmak üzere iki taraf olduğunu kaydeden Sarıbal, firmaların sözleşmeyi çok iyi bildiğini ancak üreticinin konuya hakim olmadığını aktardı. Sarıbal, şunları söyledi:

    ÇİFTÇİ ÖRGÜTLENMELİ

    “Hangi firma olursa olsun, alıcı firmalar sözleşmenin bütün maddelerini sonuna kadar hakim. Ne istediklerini biliyorlar. Ama karşı taraf yani çiftçimizi, köylümüz, sözleşmenin değil bütününü bir tek sayfasını bile okuyup oradan hukuki bir sonuç çıkarabilecek durumda değil. Dolayısıyla sözleşmeler iki taraflı imzalanmasına karşın, bir taraf sözleşmenin bütününe hakim, bir tarafsa sözleşmenin içeriğini en basit değimiyle bilmeyerek imza atmaktadır. Burada temel sorun bu sözleşmenin tarafı olan bir alıcı taraf, öbür tarafta çiftçinin örgütlü olmaması, sahibinin olmaması, hukuki ve ekonomik bir denetimden o sözleşmenin geçmemesi.

    Çiftçi örgütlerine görev düşmekle beraber, çiftçinin de bir an önce tekrar örgütlenmesi ve örgütlülük içerisinde bu sözleşmenin sahici tarafı olması gerekir. Eğer bu sözleşmenin sahici tarafı olamazsa sözleşmede ne yazdığını sayfa sayfa inceleyip neye imza attığını bilemezse elindekini avucundakini kaybeder. Alın teriyle, emekle, tırnakla kazıdığımızın üstüne, – oradan zaten bir şey kazanamadığımız gibi – buradan da tekrar elimizdeki, avucumuzdaki evimizi barkımızı her şeyimizi almaya kalkan bir durum var.

    TAHHÜDÜNÜ YERİNE GETİRMEYEN FABRİKA ÇİFTÇİYİ MAHKEMEYE VERMİŞ

    Domates üreticilerimiz bir sözleşme imzalamışlar, ilgili firmayla. Bu firma avans sözü vermiş. Fide sözü vermiş. Gübre sözü vermiş. Fakat ne avansı ne fideyi ne gübreyi, herhangi birini karşılamamış. Hatta bazı üreticilerimiz hasada bir ay iki ay kala fabrika taahhütlerini yerine getirmediği için onlara protesto göndermiş. Fakat hasat dönemi bitmiş, hasat bittikten sonra hiç ummadıkları bir şeyle karşılaşmışlar. Bir grup üreticiye bir senetle alacak davası açılmış. Ve bu davalar ciddi rakamlar. Tam rakamı bilmiyoruz. 5 ile 10 milyon, yani eski parayla 5 ile 10 trilyon arasında bir rakam.

    Alıcı firma 33 kuruştan önce anlaşma yapmış. Sonra 43 kuruşa çıkarmış kilogram fiyatını. Ama senetler 65 kuruştan, 67 kuruştan, 70 kuruştan işleme girmiş. Dolayısıyla çiftçiden bugün 5 ile 10 milyon TL para talep edilmekte.

    Fabrika taahhüdünü yerine getirmemesine rağmen çiftçinin bu sözleşmede tek taraflı olarak ‘fabrika taahhüdünü yerine getirmedi dolayısıyla ben ürünümü kendi tohumumla ektim, kendi fidemi yetiştirdim, kendi gübremi attım, kendi ilacımı attı, kendi masraflarımı karşıladım’ diyerek, başka bir firmaya, başka bir fabrikaya satmış, teslim etmiş.

    Şimdi sorun şu, bu sözleşmenin içinde, çiftçi farkında olmadan, bir senede imza atıldığı söyleniyor. Öyle bir senet ki 5 değişik kalem ile yazılı. Yine, fabrikanın taahhüdüne uymadığına ilişkin çiftçinin protestosu var. Yine, eğer bu sözleşmenin içinde bir senet varsa ki çiftçi bunu bilmiyor, o senet bir teminat senedi olması gerekir ve sözleşmeye dayalı bir dava açılması gerekir. Ama bir çiftçimiz onu tespit etmiş ve sözleşmeye dayalı davasını açabilmiş. Ama diğer üreticilerimize kambiyo senedi şeklinde yani nakit alacak verecek şeklinde işlem konmuş çiftçi direkt borçlu görünüyor. Bu resmen bir aldatma. Resmen bir hülle. Açıkça olmayan bir parayı talep etme gibi bir durum.

    ALDIĞI ÜRÜNÜN PARASINI VERMEYEN FABRİKA

    Diğer bir konu, aynı firma, aynı yapı, bu taahhütlerini yerine getirmemesine rağmen, üreticiden aldığı ürünlerin parasını hala ödememiş. Diğer bir konu, açılan davalara karşı, üretici teminat yatırıp avukat tutamadığı için ne yazık ki zorunlu yeni bir sözleşme yapmış. Bu fabrikaya ürününü vermek koşuluyla bir miktar senetler geri alınmış, fabrika yaptığı bu dayatmadan kısmen geri adım atmış. Şu anda öyle görünüyor. Ama gelecek yıl o üreticiler, o üretecekleri domatesin fiyatının ne olacağını bilmiyorlar. Karşılığında ne olacağını bilmiyorlar. Nasıl bir ödeme dengesi olacağını bilmiyorlar. O domatesleri nasıl yetiştireceklerini de bilmiyorlar. Hakikaten koşullar ne olacak onu da bilmiyorlar. Yani gelecek yıl da fabrika tarafından ipotek altına alınmış görünüyor. Bu kadar açık bu kadar net.

    ADALET İSTİYORUZ

    Dolasıyla ortada ciddi bir mesele var. Ciddi bir sorun var.

    Ben, üretici birliklerini, ziraat odalarını, bu konuda sözü olan, dili olan, mesleği olan herkesi göreve çağırıyorum. Elbette, burada adaleti de göreve çağırıyorum. Adaletin kapısının önünde adalet istiyoruz. Çünkü üreticilerimiz mağdur, çünkü üreticilerimiz perişan, sahibi yok, adaletin, gerçek sahiplerine adaleti teslim etmelerini, onların haklarını korumasını bekliyoruz.

    Bu anlamda,

    1- Başta sözleşmeli tarımın tekrar gözden geçirilmesi,

    2- Çiftçilerin bir an önce örgütlenip sözleşmeleri hukuki süreçten ve ekonomik süreçten geçirdikten sonra imzalaması,

    3- Eğer anında yerine getirilmeyen taahhütler varsa derhal hukuki boyutuyla tepki verilmesi, itiraz edilmesi ve dolasıyla böyle durumlara, böyle ortamlara bir daha düşülmemesini bir kez daha kamuoyuyla paylaşmak isterim.

    Bozuk düzende sağlam çark olur mu, olmaz. Bu sözleşmeli tarım düzeni de bozuktur. Bunun baştan aşağı yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

    Burada görülen dava için de hakimlerin, savcıların önce bilime, önce hukuka ve adalete, sonra, bu ülke insanının, çiftçisinin göstermiş olduğu bu zahmete bu emeğe karşı vicdanlı davranmaları talebimizdir.”