Batman İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı trafik ekipleri, kentin birçok noktasında vatandaşın can, mal güvenliğini ve motosiklet kazalarının önlenmesi, yaya güvenliğinin sağlanması amacıyla denetimlerini aralıksız sürdürüyor. Denetimlerde, kask takmayan motosiklet sürücülerine 690 TL, ehliyetsiz motosiklet kullananlara 12 bin 977 TL, plakasız motosiklet kullananlara bin 506 TL, plakası takılı olmayan motosiklet sürücülerine 10 bin 917 TL, kaldırımda motosiklet sürenlere bin 500 TL ve kırmızı ışık ihlali yapan motosiklet sürücülerine ise bin 500 TL ceza kesildi. Denetimlerin kent genelinde devam edeceğini belirten yetkililer, sürücüleri trafik kurallarına uymaya davet etti. Özellikle kask kullanımı ve gerekli belgelerin tamamlanmasının hayati önem taşıdığına dikkat çekildi.
Blog
-
Vali Elban, yaralı polisleri hastanede ziyaret etti
Dün akşam saatlerinde Seferihisar ilçesi Turabiye Mahallesi Hamamalanı Mevkiinde meydana gelen olayda, silahlı kavga ihbarı üzerine bölgeye çok sayıda polis ekibi sevk edildi. Adrese intikal eden polis ekiplerine M.S.Ç. isimli şüpheli tarafından silahlı saldırı gerçekleştirildi. Saldırıda başkomiser Furkan Hakan Aşkın, polis memuru Mehmet Tozun, ve polis memuru İbrahim Gümüştekin yaralandı. Olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Yaralı polisler hastaneye kaldırıldı. Durumu ağır olan polis memurlarından Mehmet Tozun ve İbrahim Gümüştekin, ilerleyen saatlerde ameliyata alındı.
Validen yaralı polislere ziyaret
İzmir Valisi Süleyman Elban, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi gören polis memurları İbrahim Gümüştekin ve Mehmet Tozun’u ziyaret etti. Polis memurlarına geçmiş olsun dileklerini ileten Elban, durumları hakkında da bilgi aldı. Ziyaretin ardından açıklamalarda bulunan Elban, Balçova Kaymakamlığı’na vekaleten bakan Gaziemir Kaymakamı Kudret Kurnaz, İzmir İl Emniyet Müdürü Celal Sel, Sahil Güvenlik Ege Deniz Bölge Komutanı Tuğamiral Tayfun Paşaoğlu, Dokuz Eylül Üniversitesi dekanı Prof.Dr. Serdar Bayrak ve Hastane Başhekimi Prof. Dr. Sefa Kurt, eşlik etti. Polis ekiplerinin 112’ye gelen iki ihbar üzerine adrese gittiklerini söyleyen Vali Elban, “Dün akşam saat 20.00 saat Seferihisar İlçe Emniyet Müdürlüğümüze 112 üzerinden gelen ayrı iki ihbarda silahlı kavga olduğu bilgisi veriliyor. En yakın ekibimiz kavga ihbarının olduğu alana müdahale etmek için gidiyorlar. Husumetli iki ailenin kavga edeceği düşüncesiyle oraya vardıklarında ailelerden birisi karşı ailenin geldiği düşüncesiyle memur arkadaşlarımız sivil olduğu için onlara ateş ediyorlar. Maalesef üç arkadaşımız dün akşam yaralandılar ve süratli bir şekilde üçü de şehrimizdeki hastanelere nakledildi. Başkomiserimiz Furkan Hakan Aşkın Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Geldiğinde hayati tehlikesi yoktu. Durumu hafifti. Hafif yaralıydı. İnşallah bir iki gün içerisinde kendisi taburcu edilecek” dedi.“Her iki arkadaşımız da uyandı”
Yaralı polis memurlar hakkında da bilgiler veren İzmir Valisi, “Dokuz Eylül Tıp Fakültesi Hastanesi’ne İbrahim Gümüştekin ve Mehmet Tozun’un geldiğinde hayati tehlikeleri vardı. Üniversitedeki hocalarımız çok süratli bir şekilde tetkiklerini yapıp arkadaşlarımızı ameliyata aldılar. Yaklaşık 30-40 dakika önce her iki arkadaşımız da uyandı. Şu anda bilinçleri açık ve her iki arkadaşımız da çok şükür hayati tehlikeyi atlatmış durumdalar. Rabbim onları ailelerine ve polis teşkilatımıza ve milletimize bağışladı. İki arkadaşımızın da şu anda yoğun bakımda tedavi süreçleri devam ediyor. İnşallah kısa bir süre içerisinde servise alınıp sonra da taburcu edilecekler” açıklamasında bulundu.14 gözaltı
14 şüphelinin gözaltına olduğu bilgisini de yineleyen Süleyman Elban, “Olaya karışan, hem polis arkadaşlarımıza ateş eden kişi silahıyla birlikte hem de diğer olaya karışan taraflardan toplam 14 kişi emniyetimiz tarafından gözaltına alındı. Şu anda onlarla ilgili adli süreç devam etmektedir. Bu süreç içerisinde özellikle fedakarca ağır yaralı olan hayati tehlikesi olan iki polis kardeşimizin tedavisinde üstün gayret gösteren Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörümüze, başhekimimize, dekanımıza ve tüm öğretim görevlilerimize ve ekibine huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Komiserimizin tedavi olduğu Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki tüm doktorumuza, başhekimimize ve ekibine de orada da teşekkür ediyorum. İnşallah Rabbim bir daha böyle bir sıkıntı bizlere, milletimize yaşatmaz. başta polis teşkilatımız ve milletimiz olmak üzere herkese geçmiş olsun diliyorum” diye konuştu. -
“Eğitimin gücü öğretmenlerimizdir”
Belediye Başkanı Aydın, mesajında şu ifadeleri kullandı:
“Öğretmenlerimiz, bilgileriyle ve örnek kişilikleriyle geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı ve gençlerimizi hayata hazırlayan, onları doğru bilgiyle donatan en değerli rehberlerimizdir. Özveriyle, sevgiyle ve sabırla çalışan öğretmenlerimiz, toplumumuzun şekillenmesinde ve güçlü bir gelecek inşa edilmesinde kilit bir rol üstlenmektedir. Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir’ sözü, bu kutsal mesleğin değerini en güzel şekilde anlatmaktadır.”
Eğitime ve öğretmenlere her zaman destek vermeye devam edeceklerini ifade eden Aydın, şunları kaydetti:
“Orhangazi Belediyesi olarak, eğitim alanında üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmek için çalışıyor, ilçemizdeki eğitim kurumlarının ve öğretmenlerimizin ihtiyaçlarına destek olmaya özen gösteriyoruz. Bu vesileyle, tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyor, ebediyete intikal eden öğretmenlerimizi rahmetle anıyor, görevleri başındaki tüm eğitimcilerimize sağlık, mutluluk ve başarı dolu bir yaşam diliyorum.”
Başkan Bekir Aydın, mesajını öğretmenlerin fedakârlıklarına ve eğitimdeki rollerine duyduğu saygıyı dile getirerek tamamladı.
-
TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu toplantı düzenledi
Toplantı 20 Kasım 2024 Çarşamba günü saat 14.00’te TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda yapıldı. Moderatörlüğünü TGC Yönetim Kurulu Üyesi-Kadın Gazeteciler Komisyonu Koordinatörü Göksel Göksu üstlendi. Toplantının açılış konuşmasını TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş yaptı. TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu Başkanı Ayşegül Aydoğan Atakan, Eşitlik İçin Kadın Platformu Gönüllüsü Av. Hülya Gülbahar ve İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ayşen Yavru konuşmacı olarak katıldı.
SİBEL GÜNEŞ: ŞİDDET SARMALININ İÇİNDEYİZ
Toplantıda konuşan TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş ”Demokrasinin bir türlü yeşeremediği yaşadığımız ülkenin korku ikliminde kadına, çocuğa, sağlık çalışanlarına, gazetecilere, emekçilere, hayvanlara ve yeşile yönelik şiddet sarmalının içindeyiz. İktidarın kamu yararına olmayan eylemlerinin haberleştirilmesinin, hak ihlallerinin görünür kılınmasının da engellenmeye çalışıldığı bir dönemdeyiz” diye başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şiddetin görünürlüğünün engellenmesi suçuna, bir yandan da sorumlularının bulunup cezalandırılmaması suçu eşlik ediyor. Her yurttaşın sahip olması gereken can ve çalışma güvenliği açısından ciddi sorunlarımız var. Cumhuriyetimizin 101. yılında kadınların hakları birer birer alınmaya çalışılıyor. Kadına, sağlık çalışanlarına, gazetecilere şiddet, gazetecilere yönelik haksız gözaltı ve tutukluluk süreci normalleştirilmeye çalışılıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, kadın haklarına yönelik göz ardı edilen yasal düzenlemeler ve mevcut tutum, kadınların geleceğine, en önemlisi can güvenliğine yönelik endişeleri çoğaltıyor. Bu ortam medyaya, şiddet kapsamına giren tüm olayları görünür kılma ve şiddete karşı sıfır tolerans gösterilmesi gerektiğini vurgulama sorumluluğu yüklüyor. Haberlerimizde ekonomik, psikolojik, fiziksel şiddet, ısrarlı takip, cinsel taciz, tecavüz, cinsel şiddet, çocuk yaşta zorla evlendirme, eziyet gibi suçlara ilişkin caydırıcı cezaların uygulanıp uygulanmadığının takipçiliğini yapma sorumluluğumuz var. Şiddetin politik olduğunu unutmadan, şiddetin normalleştirilmesine, cezasız bırakılmasına, medyada haber olmasının engellenmesine karşı gazeteciler olarak dayanışmayla mücadelemizi sürdüreceğiz. Haberin serbest dolaşımını sağlamak için çalışacağız.”
GÖKSEL GÖKSU: ARTAN ŞİDDET GAZETECİLERİN OMUZLARINDAKİ YÜKÜ ARTIRIYOR
TGC Yönetim Kurulu Üyesi-Kadın Gazeteciler Komisyonu Koordinatörü Göksel Göksu, BM’nin 1999 yılında kadına yönelik şiddete karşı toplumsal farkındalık yaratmak amacıyla 25 Kasım’ı Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ilan ettiğine dikkat çekti. Göksel Göksu konuşmasında şunları söyledi:
“Bu tarihin seçilme nedeni ise 1960 yılında diktatörlükle yönetilen Dominik Cumhuriyeti’nde, sistem karşıtı üç kız kardeşin 25 Kasım’da vahşice öldürülmesi. Tarihe Mirabal Kardeşler olarak geçen bu üç kardeşi hedef gösteren de ülkeyi yöneten Rafael Trujillo. O ‘Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal Kardeşler’ diye bir açıklama yaptı ve üç kardeş boğazlanıp dövülerek öldürüldü. Aradan 25 yıl geçti. Türkiye’de ki duruma bir bakalım. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre, Türkiye’de 2010 yılı ile 2024 yılının Ekim ayı arasında erkekler tarafından öldürülen kadınların sayısı 4 bin 255. Sadece 2024 yılının başından Ekim ayına kadar 296 kadın cinayeti işlendi, 184 kadının ölümü de şüpheli. Bugün ise Diyarbakır’da Narin Güran Cinayeti’ni, Tekirdağ’da Sıla Yeniçeri bebeği, Van’da Rojin Kabaiş’i konuşuyoruz. İçişleri Bakanı Plan Bütçe Komisyonu’nda açıkladı KADES’e bu sene 246 bin 325 ihbar yapıldı. Bunların 131.201’i asılsız. 44 bin 393 kadın için koruyucu tedbir kararı çıkarıldı. Önleyici tedbir kararı çıkarılan erkek sayısı ise 162 bin 897. Artan şiddet biz habercilerin omuzlarındaki yükü önemli ölçüde artıyor. Narin Güran cinayeti örneğinde olduğu gibi sis perdesini aralamayı hedefleyen bir gazetecilik sergilemek yükümlülüğünü omuzlamıyoruz. Aynı zamanda 8 yaşındaki bir çocuğu ölüme götüren zihniyeti aktarırken kullandığımız dil ya da haberin daha çok okunması veya izlenmesi için baktığımız perspektif ile toplumdaki algıyı biçimlendiriyoruz. Ve maalesef bu farkındalıkla haber yapan gazetecilerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.”
AYŞEGÜL AYDOĞAN ATAKAN: ŞİDDETE BAĞLI OLAYLARDA REKOR KIRILIYOR
TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu Başkanı Ayşegül Aydoğan Atakan ise yaptığı konuşmada kadın cinayetlerindeki artışa işaret ederek, “Ne yazık ki şiddete bağlı ölüm oranlarında son yılların rekoru kırılıyor” diye konuştu. Ayşegül Aydoğan Atakan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şiddet adeta freni patlamış tır gibi her an, her yerde üzerimizden geçecek bir tehdit olarak yanı başımızda. Şiddet olaylarını okullarda, hastanelerde, adliyelerde, evde, iş yerinde, mecliste, yine sıklıkta sokakta olağan bir durum gibi duyuyor, görüyoruz. Biz gazeteciler son yıllarda belki de bugüne kadar hiç olmadığı kadar şiddet haberi hazırlıyoruz. Böyle bir ortamda basın mensuplarının işi de hayli zorlaşıyor, sorumlulukları artıyor. En başta şiddete sıfır tolerans vurgusunu yaparak, kadın haklarına yönelik sorunları ve ihlalleri görünür kılma sorumluluğumuz var. Kadın haklarına yönelik göz ardı edilen yasal düzenlemeleri ve ihmalleri gündemde tutarak, şiddet kapsamına giren tüm olayların üstünün örtülmemesi için takipçisi olmak zorundayız. Bildiğiniz gibi medya, şiddet olaylarında hem fikri takip açısından hem de kamuoyunun ilgisini canlı tutmak için özellikle son dönemde önemli bir role sahip. Kadına yönelik şiddeti görünür kılmanın tek yolu basın yayın organlarıdır. Bu gücü kullanırken de gazetecilerin toplumsal cinsiyet eşitlikçi dil kılavuzunda da yer alan hususları daima göz önünde bulundurması gerekiyor. TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu’nun hazırladığı Cinsiyet Eşitlikçi Dil Kılavuzu www.tgc.org.tr de yer alıyor. 2013 yılından beri kadın gazetecilerin yaşadığı sorunları ortaya koymak ve medyada kullanılan eril dilin değişimine katkıda bulunmak amacıyla kurulan TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu, gerek üyelerimizin hazırladığı Toplumsal Cinsiyet Eşitlikçi Haber Kılavuzu, gerekse medya kuruluşları ve iletişim fakültelerinde yapılan bilgilendirme toplantılarıyla medyada eril dilin değişmesine yönelik çalışmalarını sürdürüyor. Gazetecilerin kadın cinayetlerine dair haberleri hazırlarken cinsiyet eşitlikçi bir dil kullanmaları zorunludur. Haberin detayları verilirken vahşetin nasıl işlendiğine yönelik detaylardan kaçınılmalı, failin kurbanı suçlayan, kendini haklı göstermeye çalışan söylem ve iddialarına karşı dikkatli olunmalıdır. Pek çok olayda yaygın şekilde görüldüğü üzere, katil için üretilen bahanelerin kadın cinayetlerini meşrulaştırma amacıyla ve haksız tahrik indirimi için mahkemede delil gösterildiği unutulmamalıdır. Gazeteci buna sebep ve aracı olmamalıdır. Şiddeti kanıksamadan, her fırsatta şiddetin suç olduğunu hatırlatmak zorundayız. Bu en büyük önceliğimiz olmalı. Yine kadına yönelik şiddet haberlerinde mutlaka Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna yer vermeli, kadınların bu kanunla sahip olduğu hakları talep edebileceklerini vurgulamalıyız. Sağlıkta şiddet olaylarını da haberleştirilirken tek taraflı verilmemesi ve yine kullanılan dile aynı özenin gösterilmesi gerektiğine inanıyorum.”
HÜLYA GÜLBAHAR: TÜRKİYE’DE ŞİDDETE UĞRAYAN YABANCI KADINLAR, ÖLDÜRÜLENLER İSTATİSTİKLERE DAHİL EDİLMİYOR
Eşitlik İçin Kadın Platformu Gönüllüsü Av. Hülya Gülbahar kadın cinayetleriyle, kadına yönelik şiddetle ilgili istatistiklerin doğru olmadığını, görünenden çok daha fazla olduğuna dikkat çekerek konuşmasına şöyle devam etti:
“Kadın Cinayetleri Platformu medyaya yansıyan kadın cinayetlerinin çetelesini tutmaya çalışıyor. Ancak bu, buzdağının sadece görünen yüzü. Bazı gün 8 kadın cinayetiyle karşılaşıyoruz. Örneğin Adana’da bir günde 5 kadın öldürüldü. Şiddetle ilgili geçen yıl TBMM’de bir komisyon kuruldu. Komisyon başkanı Türkiye’de yabancı kadınların uğradığı şiddetin, öldürülen yabancı kadınların istatistiklere yansıtılmadığını söyledi. Yayınlanan istatistikler gerçek değil. Yaralı olarak hastaneye kaldırılan kadınların uğradığı şiddet ya da ölüm yine istatistiklere yansımıyor. Medyanın da sorumlu yayıncılık yapmadığı zaman kadına yönelik şiddeti körüklemede bir rolü oluyor. İstanbul Sözleşmesi’nde kadına karşı şiddetin kadın ve erkekler arasındaki tarihsel güç eşitsizliğinden, ekonomik, politik güç eşitsizliğinden kaynaklandığı vurgulanıyor. Fiziksel güç eşitsizliğinden kaynaklandığını söylemiyor sözleşme. İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkanlar sözleşmenin felsefesine yani kadınla erkeğin eşit olduğu anlayışına karşı çıkıyorlar. Şiddet, kadın erkek eşitsizliğinden kaynaklanıyor. Bu nedenle sözleşme sözleşmeye karşı çıkanlar kadınla erkeklerin eşit olduğuna inanmıyorlar. Erkeğin reis olduğu bir aile modeli istiyor iktidar. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılsa da sözleşmenin içeriği yürürlükte. 6251 sayılı yasa sözleşmenin yürütücülüğünü sağlıyor. Yeniden Refah Partisi bu durumun farkında. İktidara gelir gelmez 6251 sayılı kanunu yürürlükten kaldıracaklarını söylüyorlar. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi yaşayan bir sözleşme. İstanbul Sözleşmesi bu sözleşmenin bir parçası. Kabul etmediği halde, İstanbul Sözleşmesi’ne uymadığı halde mahkum olan çok sayıda ülke var. Türkiye de mahkûm olacak İstanbul Sözleşmesi’ne uymadığı için. Medyanın da yöneticiler ve çalışanları olarak İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamak için özel gayret göstermesi gerekiyor. Sözleşmenin 17. Maddesi basın ve ifade özgürlüğünü ve bağımsızlığını vurguluyor. Devletlere politika oluştururken ‘medyayı içine katacaksın’ diyor. AB kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetle mücadeleye ilişkin 14 Mayıs’ta şiddet direktifi yayınladı. 51 maddelik direktif bu. Bu direktife uymayanlar AB’ye giremeyecek. Siber şiddete dikkat çeken, ortak bir telefon hattı veren bir direktif bu. Kadın gazetecilere, kadın politikacılara, insan hakları savunucularına yönelik şiddet suçunu ağırlaştırılmış neden olarak görüyor. Sorunlarımız çok ama unutmayalım 2015 yılındaki bir araştırmaya göre kadınların yüzde 36,9’u kendisini feminist olarak tanımlıyor. Kadınların yüzde 86’sı kadın haklarını destekliyor. Yüzde 52’si ise bu gruplarda yer almak istiyor. Kadın erkek eşitliğine inanmayanları bu rakamlar korkutuyor. Mücadele etmeye devam edeceğiz.”
Dr. AYŞEN YAVRU: TEK YANLI HABERLER SAĞLIKÇIYA KARŞI HALKIN BİLENMESİNE YOL AÇABİLİYOR
Sağlıktaki şiddetin boyutunun tırmandığını vurgulayan İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ayşen Yavru konuşmasında şu görüşlere yer verdi:
“Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ne yazık ki artıyor. Kışkırtılmış sağlık talebi, sağlık çalışanları üzerindeki performans baskısı, güvencesiz çalışma, emeğin değersizleştirilmesi, şiddete karşı korunaksız çalışma, hekimleri, sağlık çalışanlarını şiddetle karşı karşıya getiriyor. Tek yanlı yapılan haberler, sosyal medya mesajları sağlıkçıya karşı halkın bilenmesine yol açabiliyor, düşman hale getirebiliyor. Sosyal medyada ise şiddet körükleniyor. Kadınlar burada özellikle cinsiyet eşitsizliğinin göstergesi olarak daha da tehlike altındalar. TTB’nin kurduğu Kadın Hekimlik Kolu bizde de mevcut. 2017 yılındaki büyük kongrede Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi kabul edildi. 2021’deki kongrede Cinsel Şiddeti Önleme ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekleme Yönergesi yayınlandı. Bu yönergeler doğrultusunda şiddete uğrayan kadınlar ‘hasta olabilir, hekim olabilir’ öncelikle kendi bünyemizde oluşturulan kurul tarafından değerlendiriliyor. Böylece şiddete, tacize uğrayan kişi herkesin önünde konuşmak, ifade vermek zorunda kalmıyor. İsterse biri psikiyatrist, iki kişiden oluşan kurul önünde değerlendiriliyor. Bu kadını koruyan bir düzenleme. Sağlık sistemi baştan başa hatalı bir sistem. Kuyrukta beklemek örneğin sağlıkçının hatası olarak gösterilebiliyor. Ayrıca tıbbi komplikasyonlar, sistem hataları hekimin suçu gibi gösteriliyor. Medyadan ise bu süreçte doğru haber yapmalarını bekliyoruz. Yenidoğan yoğun bakımda ölen bebekler ise tüm sağlık çalışanlarını çok üzdü. Sorumluların cezalandırılmasını bekliyoruz.”
Toplantıya TGC Balotaj Kurulu Başkanı-Kadın Gazeteciler Komisyonu Üyesi Mesude Demir, Balotaj Kurulu Üyesi Haşmet Yavuz, Kadın Gazeteciler Komisyonu Üyesi Ayten Serin İnsel, TGC üyeleri Mete Ongan, Nazan Öçalır, Şekip Gümüşkanatlı, Seraceddin Zıddıoğlu, Cengiz Tokgöz, Şevket Uygun, Demir Feyizoğlu, Tuğrul Sarıtaş, Saime Oğuzhan, TGC Önceki İdare Müdürü Cem Çapanoğlu ve çok sayıda gazeteci katıldı. Toplantı toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.
-
Doğancı Tüneli ne zaman bitecek?
“Bu hikâye ne zaman biter artık kestiremiyoruz. Ulaştırma Bakanlığı, Bursa’da yürüttüğü projeleri söz verdiği tarihte bu gününe kadar bitiremedi. Bu konuda sabıkalı. Soru önergesine kesin bir tarih değil hedef tarih olarak 2025’i veriyorlar” diyen Altaca Kayışoğlu, “Umarım bu kez verdikleri tarihi tuttururlar” temennisinde bulundu.
CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Bursa’nın söz verildiği tarihte bitirilemeyen projeleri arasında yer alan Doğancı Tüneli’ni Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’na sordu.
İhalesi 2017’de yapılan temeli 2018 yılında atılan Doğancı Tüneli’nin bitirilmesi için konulan hedef gün sayısının 650 olduğunu hatırlatan Altaca Kayışoğlu, “Bursa’nın Orhaneli, Harmancık ve Büyükorhan ilçelerinin kullanacağı Doğancı Tüneli’nin hedeflenen gün sayısı geçilmesine rağmen hala açılmadığı görülüyor. Ne zaman açılacağı ise kesin değil. Oysa ihale sürecine baktığınızda Bursa’nın üç dağ ilçesiyle şehir merkezi arasındaki ulaşım süresi kadar yol güvenliği açısından da önemli katkısı olacak 2 bin 36 metre uzunluğundaki tünel bugüne kadar bitirilemediği gibi iktidar tarafından bitimine ilişkin de kesin bir tarih henüz verilemiyor, Sürekli ötelenen tarihler söz konusu” diye konuştu.
Bursa’nın bitmeyen en önemli projelerinden birisi olan Bursa-Ankara Yüksek Hızlı Tren Projesi’nin yürütücüsü Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın Doğancı Tüneli’nin ne zaman bitirileceğini dair verdiği soru önergesine “2025” tarihini hedef tarih olarak verdiğini vurgulayan CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, açıklamasına “Türkiye’nin katma değer üreten en önemli şehirlerinden birisi olan Bursa’nın iktidar gözünde değerinin ne kadar olduğunu yıllar içinde bitirilemeyen projeleri gözler önüne seriyor. Türkiye’nin en önemli sanayi kentlerinden birisi olan Bursa’nın hala demiryoluyla bütünleşmemiş olması düşündürücüdür, Temeli 2012’de atılan 2016’de bitirileceği açıklanan Bursa-Ankara Yüksek Hızlı Tren Projesi hala bitmiş değil. Ne zaman biteceği de kesin değil. Benzer durum Doğancı Tüneli’nde de yaşanıyor. Orhanelililerin, Harmancıklıların, Büyükorhanlılaların hatta Balıkesir’in Dursunbey, Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde yaşayanların da kullandığı bu güzergâhın 2 bin 36 metrelik tünel projesiyle birlikte 210 metrelik bir de viyadüğü söz konusu. Umarız, Ulaştırma Bakanlığı, soru önergemize verdiği cevaptaki gibi 2025’te trafiğe açılma hedefini tutturur” notunu düştü.
-
Polis kılığına giren çete 25 milyon lira dolandırıcılık yaptı
Telefonla aradıkları kişilere kendilerini polis olarak tanıtıp “Kimliğinizin terör eyleminde kullanıldı” yalanı ile 6 kişiyi dolandıran çete, Tekirdağ Çerkezköy polisi tarafından Tekirdağ, İzmir ve Aydın’da yapılan eş zamanlı baskınlarla çökertildi. Yapılan operasyonda 8 şüpheli gözaltına alınırken, evlerde yapılan aramalarda çetenin dolandırıcılıktan elde ettiği 25 bin TL ve cep telefonlarına da el konuldu.
Çerkezköy İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin titiz çalışması sonucunda yakalanan şüpheliler, geniş güvenlik önlemleri altında adliyeye sevk edildi. -
2 katlı ahşap ev alev alev yandı
Yangın, Mudurnu ilçesine bağlı Taşkesti Beldesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Alaçam Mahallesi’nde Erkan Yıldız’a ait 2 katlı ahşap evde henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. Kısa sürede büyüyen yangın, tüm evi sardı. Durum 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirildi. İhbar üzerine bölgeye Taşkesti Belediyesi İtfaiye Amirliği ekipleri sevk edildi. Vatandaşların da söndürmek için seferber olduğu yangın kısa süre içerisinde kontrol altına alındı. Yangın nedeniyle 2 katlı ahşap ev kullanılamaz hale geldi.
-
Motosiklet hırsızları polisten kaçamadı
Edinilen bilgiye göre, 18 Kasım’da il merkezi Çöplü Mahallesi Çınar Sokak’ta meydana gelen motosiklet hırsızlığı ile ilgili Çorum İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Hırsızlık ve Yankesicilik Büro Amirliği ekipleri, harekete geçti. Ekipler tarafından yapılan çalışmalar neticesinde şüpheli şahıs çaldığı motosiklet ile birlikte yakalandı. Gözaltına alınan şahıs, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Hakim karşısına çıkartılan şahıs tutuklandı.
Öte yandan, Çankırı’da motosiklet çalan iki şahsın Çorum’a geldiğini tespit eden ekipler, şüphelilerin yakalanması için çalışma başlattı. 2 şüpheli çaldıkları motosikletle yakalandı. Gözaltına alınan şahıslar hakkında adli işlem başlatıldı. -
Usulsüz plakayı emniyet affetmedi
Edinilen bilgilere göre, 20 Kasım tarihinde saat 17.57 de polis ekipleri plakasında “Afyonspor kulübü başkanlığı” ibaresi olan asıl plakası 03 ADE 222 plakalı araca idari işlem yaptı. Ekipler araca asıl plakalarını taktırılarak aracı gönderdi. Aynı aracın bir gün sonra aynı plakaları takarak trafikte seyrettiği belirlendi. Bunun üzerine ekipler sahtecilikten adli işlem yaparak araç sahibine 21 bin 834 TL ceza yazdı.
-
Kız arkadaşının akrabaları tarafından darp edildi
Olay, Çankırı’nın Dr. Devlet Bahçeli Parkı’nda saat 21.30 sıralarında meydana geldi. İddiaya göre, Çankırı’ya üniversite okumak için giden Cihat Kapukaya, çalıştığı işyerinde arkadaş vesilesiyle tanıştığı A.S. ile görüşmeye başladı. A.S. ile 2 ay boyunca arkadaşlık yapan Kapukaya, ayrılmak istedi. A.S. son kez görüşmek istediğini dile getirerek Kapukaya’yı Çankırı Merkez’de bulunan Dr. Devlet Bahçeli Parkı’na çağırdı. Görüşmenin ardından A.S. ve beraberinde getirdiği 2 kişi Cihat Kapukaya’yı darp ederek bir aracın içerisine bindirdi. Yol boyunca A.S.’nin cezaevinde bulunan abisi ile telefonda görüştürüldüğünü ifade etti. Aracın içerisinde darp edilen Kapukaya, Recep Tayyip Erdoğan Parkı’na götürüldü. Park’ta gasp edildikten sonra dereye düştüğünü belirten Kapukaya, oradan kaçarak bir markete sığındığını bildirdi. Kapukaya, marketten bindiği taksi ile Ankara’ya gelip ailesinin yanına sığındığını söyledi.
“Hiç konuşamadın bilincim gitti geldi”
Sevgilisi ile ilk defa buluştuğunu ve kaçırıldığını söyleyen Kapukaya, darp edildiği anları ve tüm yaşananları şöyle anlattı:
“Hiç buluşmamıştık, ilk defa buluşacaktık beni parka çağırdı. Devlet Bahçeli parkında 15 dakika oturduk, ondan sonra ben gitmem gerektiğini söyledim. Çimenlerin arasından iki kişi çıkarak beni arabaya aldılar. Arabaya alır almaz beni darp etmeye başladılar, beni dövmeye başladılar. Bolu Gerede Açık Cezaevindeki A.S. abisini arayarak beni onunla konuşturdular. Konuştururken de darp ediyorlardı. Arabanın içinde bana bıçak salladılar bıçak sıyırdı, kesici aletten sıyrılınca ben zaten şoka uğradım. Recep Tayyip Erdoğan parkının oralarda beni ıssız yerlere götürdüler. Dağın tepesine beni indirdiler bu zamana kadar hep darp edildim. Çok kötü dövdüler hiç konuşamadım bilincim gitti geldi. Her şeyimi elimden aldılar, cüzdanımı, telefonumu her şeyimi aldılar beni gasp ettiler. Darbelerin etkisi ile bir ileri bir geri gidince tepeden aşağı yuvarlandım. Tepeden yuvarlanınca aşağıda kıyıda dere vardı oraya düştüm. Boynuma kadar geldi derenin suyu. Suyun soğuk olmasıyla bir an kendime gelir gibi oldum”.“Kaçırıldım, gasp edildim, darbe yedim”
Polisi bile aramaktan çekindiğini bildiren Kapukaya, hemen ailesinin yanına sığınmayı tercih ettiğini aktardı. Kendisine bunu yapanların ceza almasını istediğini söyleyen Kapukaya, “Kaçırıldım, gasp edildim, darbe yedim. Bunların hemen yakalanmasını istiyorum” sözlerini söyledi. Okul hayatının bitme noktasına geldiğini ve psikolojisinin bozulduğunu anlatan Kapukaya, “Benim okul hayatım vardı, son sınıf öğrencisiydim okulum bitecekti. Aileme veya bana yapılan bir şeyden kim sorumlu olacak. Bunların yakalanmasını istiyorum. Okulumdan geri kaldım, her şeyden geri kaldım, psikolojim bozuldu, uyuyamıyorum şu an çok darmadağınım burada nasıl konuşuyorum onu da bilmiyorum” diye konuştu.“Savcılığa gidip gereken işlemleri başlattık”
Cihat Kapukaya’nın darp raporunu aldıklarını ve savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını söyleyen abisi Cemil Kapukaya, “Hangi devirde yaşıyoruz bilmiyorum ama bugün benim kardeşimin başına gelen yarın başkasının başına da gelecek. Bu insanları bitirmemiz gerekiyor. En büyük devlettir. Ben devletime sığınıyorum. İş göremez raporu da aldık. Savcılığa gidip gereken işlemleri başlattık. Suç duyurusunda da bulunduk. En hızlı şekilde gereğinin yapılmasını istiyoruz. Bunların cezasını çekmesini istiyoruz” dedi.“Ben adalet istiyorum”
Oğlunun başına gelenler için adalet istediğini bildiren anne Ayşe Kapukaya, “Biz adalet istiyoruz. Ben her gün çocuğumla konuşurum. Çocuğum işten okula gidiyordu. Her şeyini kendi yapıyordu bunların durumunu öğrenince ayrılmak istedi. Böylece çocuğuma kumpas kuruyorlar. Sanki dağ başında yaşıyoruz sanki bunlardan başka kimse yok. Herkes çocuğuna sahip çıksın, gece gündüz ilgilenmek lazım. Yapanları Allah’a havale ediyorum, ben adalet istiyorum” ifadelerini kullandı.