Blog

  • Şahin, Güneyşehirlilerle bir araya geldi

    Şahin, Güneyşehirlilerle bir araya geldi

    Toplantıya, teknik ekibin yanı sıra Gaziantep Vali Yardımcısı Sedat Sezik, Şahinbey Kaymakamı Mehmet Emin Taşçı ve Gaziantep’te hizmet veren kurumların yetkilileri de katıldı. Başkan Fatma Şahin, GASKİ ve Büyükşehir Belediyesi’nin sunduğu hizmetlerle ilgili taleplerin yerine getirileceğini belirtti.

    Ayrıca, Güneyşehir’e Haydi Büfe, Haydi Tarladan Sofraya ve Haydi Sofraya Lokantaları gibi projelerin kazandırılacağını ifade etti. Şahin, toplu taşıma hizmetlerini iyileştirmek amacıyla otobüs seferlerinin artırılacağını ve yıl boyunca düzenli aralıklarla sivrisinek ve haşereyle mücadele çalışmaları yapılacağını da ekledi.

    Güneyşehir’e 3 bin yeni konut
    Büyükşehir Belediyesi’nin iştiraki olan GBB Konut tarafından Güneyşehir’de 3000 konutluk bir proje başlatıldı. Konutların bir yıl içinde tamamlanarak, uygun ödeme şartlarıyla vatandaşlara teslim edilmesi planlanıyor.

    “İki yılda olağanüstü bir iş başardık”
    Başkan Fatma Şahin, toplantıda yaptığı konuşmada, deprem sonrası bölgede yürütülen çalışmalara değinerek, “İnsanların bir an önce sağlıklı bir şekilde evlerinde yaşaması gerekiyor. Burası iki yıl önce kurdun kuşun gezdiği bir dağdı.

    Bugün ise yaşam alanına dönüşmeye çalışıyor. İki yıl içinde olağanüstü bir iş başardık. Normal şartlarda bir ev yapılırken, mağazasından tutun yeşil alanına kadar bir aileye lazım olan her şeyin sağlanması gerekir.

    O kadar zor bir dönemde iki yılda 200 bin konuttan bahsediyoruz. Burada neler yapılabileceğini yakından takip ettik.

    Ancak hızlı bir şekilde ilerlerken bazı temel ihtiyaçlarda eksiklikler oluştu. Bunun farkındayız. Bu yüzden sizi dinlemek, eksiklikleri görmek ve gidermek için buradayız. Siz bize emanetsiniz. İhtiyaçlarınızı hızlıca tamamlayacak ve dualarınızı çoğaltacağız” dedi.

    “Gaziantep’te 25 bin konut teslim edilecek”
    Gaziantep Vali Yardımcısı Sedat Sezik, deprem sonrası Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin projelere verdiği desteği vurguladı.

    Sezik, “Bugün Gaziantep’in 796 mahallesinin tamamında inşaat çalışmaları devam ediyor. Böylesine büyük bir organizasyonu yürütmek oldukça zordu. Ancak alnımızın akıyla süreci ilerletiyoruz.

    6 Şubat’tan sonra ilk olarak vatandaşlarımızı çadırlara yerleştirdik, ardından konteyner kentlere geçiş yaptık. Şimdi ise kalıcı konutlara geçiş için yoğun bir çaba harcıyoruz.

    Gaziantep genelinde devam eden 25 bin konutun tamamını en kısa sürede hak sahiplerine teslim etmeyi hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Güneyşehir’e yeni kurumlar kazandırılıyor”
    Şahinbey Kaymakamı Mehmet Emin Taşçı, Güneyşehir’de yürütülen kamu yatırımları hakkında bilgi vererek, “Buranın güvenliğini sağlamak için geçici bir asayiş noktası oluşturduk. Fatma Şahin’in desteğiyle kalıcı bir ilçe jandarma karakolu inşa edilecek. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bir ilkokul ve ortaokul devralındı ve şu anda hizmet veriyor. Ayrıca, bir ay içinde üç yeni anaokulu, ilkokul ve ortaokul daha kazandırılacak. Müftülük olarak camilerin yapımı da tamamlanmak üzere” şeklinde konuştu.

    Şahin’den okul ve konut ziyareti
    Başkan Fatma Şahin, toplantının ardından Güneyşehir İlkokulu’nu ziyaret ederek öğretmen ve öğrencilerle bir araya geldi.

    Okulun ihtiyaçlarını ve taleplerini dinledi. Ayrıca, Güneyşehir’de yapılan konutları gezerek ev sahiplerinin istek ve önerilerini aldı. Evleri yerinde inceleyen Şahin, vatandaşlarla birebir görüşerek destek olmayı sürdürdü.

  • “Bursaspor’u bu ligde misafir ediyoruz”

    “Bursaspor’u bu ligde misafir ediyoruz”

    VOLKAN TEZCAN – SEDAT YOĞURTCU

    Bursaspor TFF 3. Lig 1. Grup 13. hafta mücadelesinde Artvin Hopaspor’u konuk etti. Mücadele 2-1 yeşil beyazlıların üstünlüğüyle sonuçlandı. Maç sonu Artvin Hopaspor’un takım kaptanı Mustafa Çakır‘ın flaş alanında Line TV spor servisinden Sedat Yoğurtcu‘ya vermiş olduğu röportajdaki Bursaspor sözleri takdir topladı.

    Mustafa Çakır maç sonunda Line TV mikrofonuna şunları söyledi:

    “Bu önemli taraftar karşısında oynamak çok zor. Zaten biz Bursaspor’u bu ligde misafir ediyoruz yeri süper lig. Mazisinde böyle başarıları olan bir kulüp böyle küllerinden doğarken bu taraftara karşı bursa oynamak bizim için çok büyük bir onur, çok büyük bir şeref. Buradan puan ile ayrılmak istiyorduk. Bundan 5-10 sene sonra Bursaspor’un şampiyonlar ligi maçını izlerken çocuklarımıza anlatabileceğimiz bir anı, mazi olsun istiyorduk. Maçın skorunu son dakika yediğimiz bir gol belirledi. Elimizden geleni yaptık ama olmadı Bursaspor’a kendi yolunda başarılar diliyorum” dedi.

  • Bursa’da Sağlık Meslek Örgütleri G(ö)revde!

    Bursa’da Sağlık Meslek Örgütleri G(ö)revde!

    Bursa Tabip Odası (BTO), Genel Sağlık İş Sendikası Bursa Şubesi, HEKİM SEN Bursa Şubesi, Hekimler Birliği Sendikası Bursa Şubesi, Sağlık ve Sosyal Hizmetler Emekçileri Sendikası Bursa Şubesi (SES), Bursa Aile Hekimleri Derneği (BURSAHED) ile Birlik ve Dayanışma Sendikası’nın çağrısıyla Bursa İl Sağlık Müdürlüğü önünde bir araya gelen sağlık çalışanları basın açıklaması gerçekleştirdi.

    Yapılan ortak açıklamayı Bursa Aile Hekimleri Derneği Bursa Şube Başkanı Dr. Zeynep Özsevimli okuyarak, “Yapılan düzenlemelerin hiçbiri halk ve hizmet sunan emekçiler açısından kalıcı çözüm getirmiyor. Aile Sağlığı Merkezlerindeki sağlık hizmetleri ücretli olma yolunda hızla ilerliyor” dedi.

    Dr. Zeynep Özsevimli, 2-3-4-5-6 Aralık 2024 tarihlerinde 5 günlük iş bırakma kararını vurgulayarak, “Taleplerimiz yerine getirilmediği ve çözüme yönelik kararlar alınmadığı takdirde alanda örgütlü “sağlık emek-meslek örgütleri” ile birlikte 2-3-4-5-6 Aralık 2024 tarihlerinde 5 günlük iş bırakma kararını da kamuoyuna duyurmuştuk.

    Bizler, 1. basamakta her gün emek veren hekimler, sağlık çalışanları ve onların örgütleri olarak halkın sağlık hakkına erişimini engelleyen, hekimlerin mesleki özerkliğini yok eden ve sağlık emekçilerinin iş ve gelir güvencesini ortadan kaldıran bu yönetmeliğin geri çekilmesini beklerken, TBMM’ye 25 Kasım 2024 günü bir kanun teklifi sunuldu. 28 Kasım’da komisyonda görüşülerek değişiklik yapılmaksızın Genel Kurula sevk edilen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile, 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununun 5. maddesi ve 5510 sayılı kanunun 68. maddesinde değişiklikler yapılmaktadır. Baştan söylemek istiyoruz; bu değişiklikler TBMM’de yasalaşacak olursa birinci basamak sağlık hizmetleri piyasa dinamiklerine tam olarak teslim edilecektir.

    TBMM’ne sunulan yasa teklifi ile etkili ve güvenilir olduklarına ilişkin henüz yeterli bilimsel veriler bulunmayan geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GETAT) uygulamaları aile hekimleri birimlerinde mesai dışında paralı olarak gerçekleştirilebilecek. Nitelikli ve görece daha yüksek maliyetli sağlık hizmetine erişim olanağı olmayan hasta grubunun, etkililiği belirsiz bu yöntemlere kamu eliyle yönlendirilmeleri, toplum sağlığına zarar verebilecek bu uygulamalara duyulan güveni yersiz bir biçimde artıracağı gibi, sosyal devlet ilkesine ve devletin sağlık hakkını koruma yükümlülüğüne aykırıdır. Hep söylediğimiz gibi halkın sağlığı için birinci basamakta bilimsel koruyucu tıp uygulamalarının yaygınlaştırılması gerekir, GETAT uygulamalarının değil. Yine aynı yasa taslağı aile hekimliğinde ücretsiz olarak verilen raporları ücretli hale getirmektedir. Bu durum aile hekimi arkadaşlarımızı “parasıyla değil mi? Raporumu vermek zorundasın” diyen hastalarla karşı karşıya getirecektir. “Olmaz” demeyin daha kanun meclisten geçmeden bir arkadaşımız haksız rapor isteyen hasta tarafından darp edildi. Bu yasa teklifi ile katkı katılım payı artırılmakta halk cebinden daha fazla ödeme yapmaya zorlanmaktadır. Hasta eğer daha az katkı payı ödemek istiyorsa 2. ve 3. Basamak sağlık kuruluşuna aile hekimliğinden sevkle gitmesi gerekecektir. Ancak Eziyet Yönetmeliği 2. 3. Basamağa yaptığı sevklerden dolayı aile hekimini, gelirini keserek cezalandırmaktadır. Bu durumda sevk isteyen hasta ile hekimler yine karşı karşıya gelecektir. Sağlık Bakanlığı bizim de talep ettiğimiz sevk zincirini hastalarla hekimleri karşı karşıya getirerek, hekimlerin kazancı üzerinden kurmaya çalışmaktadır. Bunu kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz” şeklinde konuştu.

    Basın açıklamasının tamamı şu şekilde;

    Eziyet Yönetmelikleri Değil Sağlığa Bakan İstiyoruz!

    Yapılan düzenlemelerin hiçbiri halk ve hizmet sunan emekçiler açısından kalıcı çözüm getirmiyor. Aile Sağlığı Merkezlerindeki sağlık hizmetleri ücretli olma yolunda hızla ilerliyor.

    Resmi Gazetede Ekim ayında yayınlanan Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinin halkın sağlığını, hekimlerin ve sağlık emekçilerinin özlük hakları ve çalışma koşullarını iyileştirmek bir yana yaşanmakta olan sorunları daha da derinleştireceğini hemen her kademeden bakanlık yetkililerine iletmiş ve 5 temel talebimizi kamuoyuna açıklamıştık. Kasım ayının ilk haftasında bu yönetmelik geri çekilinceye kadar uyarı niteliği taşıyan üç günlük iş bırakma eylemini gerçekleştirmiştik.

    Taleplerimiz yerine getirilmediği ve çözüme yönelik kararlar alınmadığı takdirde alanda örgütlü “sağlık emek-meslek örgütleri” ile birlikte 2-3-4-5-6 Aralık 2024 tarihlerinde 5 günlük iş bırakma kararını da kamuoyuna duyurmuştuk.

    Bizler 1. basamakta her gün emek veren hekimler, sağlık çalışanları ve onların örgütleri olarak halkın sağlık hakkına erişimini engelleyen, hekimlerin mesleki özerkliğini yok eden ve sağlık emekçilerinin iş ve gelir güvencesini ortadan kaldıran bu yönetmeliğin geri çekilmesini beklerken, TBMM’ye 25 Kasım 2024 günü bir kanun teklifi sunuldu. 28 Kasım’da komisyonda görüşülerek değişiklik yapılmaksızın Genel Kurula sevk edilen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile, 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununun 5. maddesi ve 5510 sayılı kanunun 68. maddesinde değişiklikler yapılmaktadır.

    Baştan söylemek istiyoruz; bu değişiklikler TBMM’de yasalaşacak olursa birinci basamak sağlık hizmetleri piyasa dinamiklerine tam olarak teslim edilecektir.

    TBMM’ne sunulan yasa teklifi ile etkili ve güvenilir olduklarına ilişkin henüz yeterli bilimsel veriler bulunmayan geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GETAT) uygulamaları aile hekimleri birimlerinde mesai dışında paralı olarak gerçekleştirilebilecek. Nitelikli ve görece daha yüksek maliyetli sağlık hizmetine erişim olanağı olmayan hasta grubunun, etkililiği belirsiz bu yöntemlere kamu eliyle yönlendirilmeleri, toplum sağlığına zarar verebilecek bu uygulamalara duyulan güveni yersiz bir biçimde artıracağı gibi, sosyal devlet ilkesine ve devletin sağlık hakkını koruma yükümlülüğüne aykırıdır. Hep söylediğimiz gibi halkın sağlığı için birinci basamakta bilimsel koruyucu tıp uygulamalarının yaygınlaştırılması gerekir, GETAT uygulamalarının değil.

    Yine aynı yasa taslağı aile hekimliğinde ücretsiz olarak verilen raporları ücretli hale getirmektedir. Bu durum aile hekimi arkadaşlarımızı “parasıyla değil mi? Raporumu vermek zorundasın” diyen hastalarla karşı karşıya getirecektir. “Olmaz” demeyin daha kanun meclisten geçmeden bir arkadaşımız haksız rapor isteyen hasta tarafından darp edildi.

    Bu yasa teklifi ile katkı katılım payı artırılmakta halk cebinden daha fazla ödeme yapmaya zorlanmaktadır. Hasta eğer daha az katkı payı ödemek istiyorsa 2. ve 3. Basamak sağlık kuruluşuna aile hekimliğinden sevkle gitmesi gerekecektir. Ancak Eziyet Yönetmeliği 2. 3. Basamağa yaptığı sevklerden dolayı aile hekimini, gelirini keserek cezalandırmaktadır. Bu durumda sevk isteyen hasta ile hekimler yine karşı karşıya gelecektir. Sağlık Bakanlığı bizim de talep ettiğimiz sevk zincirini hastalarla hekimleri karşı karşıya getirerek, hekimlerin kazancı üzerinden kurmaya çalışmaktadır. Bunu kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz.

    Sağlık Bakanlığını bir kez daha uyarıyoruz sorun yumağına dönüşmüş sağlık sistemini performansa dayalı, bilimsel yaklaşımdan uzak yönetmelikler ile düzeltemezsiniz. Alanın öznesi olan bizlerin, hekimlerin ve sağlık emekçilerinin örgütlerinin yapılan değişikliklere yönelik görüşlerimizi ve önerilerimizi dikkate almayarak, yok sayarak ne halk sağlığını geliştirebilirsiniz ne de sağlık emekçilerinin sorunlarını çözebilirsiniz. Sağlıklı bir toplum, iyi çalışan bir sağlık sistemi için daha önce de dile getirdiğimiz beş talebimizin hayata geçirilmesi yeterlidir. Buradan bir kere daha hatırlatıyoruz:

    1. Kamusal bir hizmet olan birinci basamak sağlık hizmetlerinin fiziki ve tıbbı donanımı ve aile sağlığı merkezleri kamu tarafından sağlanmalıdır.

    2. Halkımıza nitelikli bir sağlık hizmeti sunabilmemiz için yeterli zaman ve olanak sağlanmalıdır. Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelendiği ve ekip anlayışını gözeten bir sistem inşa edilinceye kadar Aile Sağlığı Merkezi sayısı hekim başına 2.000 nüfusu aşmayacak şekilde artırılmalıdır.

    3. Aile Hekimliği’nde güvencesiz ve kadrosuz istihdamı kabul etmiyoruz. Aile sağlığı merkezlerinde nüfus yapısına göre yeterli hemşire, ebe, teknisyen görevlendirilmeli, aşılama ve diğer koruyucu hekimlik uygulamaları desteklenmeli, geliştirilmelidir. Aile Hekimleri işveren olmamalıdır. Ebe ve hemşirelerin maaş ve teşvik ödeme kriterleri mesleki sorumluluklarının dışında kriterlerden oluşmakta iken Aile Sağlığı Merkezleri’nde çalışan ebe hemşirelerine ödenecek ücret Aile Hekiminin çalışma kriterleri ile değil kendi mesleki sorumluluklarına göre düzenlenmelidir. Aile Sağlığı Çalışanlarının Kanun değişikliği gerektiren tavan ücreti katsayısı artırılmalıdır.

    4.Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışan hekim, ebe, hemşire ve sağlık emekçilerine emekliliğe yansıyacak tek kalemden oluşan, insanca yaşamaya yetecek düzeyde, izin kullandıklarında, hastalandıklarında, çocuğu olduğunda veya ailesinden biri öldüğünde kesilmeyecek maaş ödenmelidir.

    5. Sağlıkta şiddeti artıracak düzenlemeler değil şiddetin önlenmesini sağlayacak etkin ve caydırıcı tedbirler alınmalı, etkili şiddet yasası çıkarılmalı ve sağlık çalışanlarının can güvenliği sağlanmalıdır.

    Bizler halkın sağlık hakkını, mesleki özerkliğimizi, mesleğimizin onurunu, ekonomik ve özlük haklarımızı savunmaya devam edeceğimizi bir kez daha kararlılıkla vurguluyoruz. Eziyete dönüşen Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinin iptalini ve mecliste sunulan yasa taslağının geri çekilmesini istiyoruz.

    Bu taleplerimizin hayata geçmesi için 2-6 Aralık 2024 tarihleri arasında yapacağımız eylemler daha da önemli hale gelmektedir. Bu eylemlerimiz sadece sağlık emekçileri için değildir. Bizler meslek onurumuza sahip çıkarken, bilimsellikten uzak uygulamalara karşı dururken halkımızın sağlık hakkını da savunuyoruz. Bu nedenle de bir hak olan sağlık için cebinden daha fazla para ödemek istemeyen, nitelikli sağlık hizmeti almak isteyen halkımızın da desteğini bekliyoruz. 2-6 Aralık 2024 tarihlerinde halkımızı ASM’ lerden hizmet almak için değil sağlık hakkına sahip çıkmak için alanlarda bizimle birlikte olmaya çağırıyoruz.

    2- 6 aralık 2024 tarihleri arasında aile sağlığı merkezleri çalışanları olarak üretimden gelen gücümüzü kullanarak iş bırakıyoruz. Bu haklı taleplerimiz gerçekleşene kadar çeşitli eylem ve etkinliklerle halkımızın sağlığı ve haklarımız için sağlık otoritesini harekete geçme konusunda zorlamaya devam edeceğimizi, sonuç alıncaya kadar vazgeçmeyeceğimizi tüm kamuoyuna bildiriyoruz.

  • Dünya Engelliler Günü mesajı

    Dünya Engelliler Günü mesajı

    Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla yayımladığı mesajda, “Sosyal adaletin ve sosyal demokrasinin görünür olabileceği en önemli toplumsal alanlardan birisi engelli vatandaşlarımızın yaşam kalitesi ve onların refahı, mutluluğudur” ifadelerini kullandı.
    Yılmaz, sosyal belediyeciliğin bir gereği olarak toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçları karşılarken, engelli bireylerin ihtiyaçlarını her zaman göz önünde bulundurduklarını belirtti.
    Asıl engelin de zihinlerde olduğunu dile getiren Yılmaz, “Spordan sanata, edebiyattan siyasete, eğitimden çalışma hayatına her alanda önemli başarılara imza atan engelli kardeşlerimizin elde ettikleri başarılar hepimiz büyük umut olmuştur.
    Bize düşen de gerekli ortamları ve şartları sağlamak. Engelli bireylerimiz, hayata eşit şartlarda hazırlanmasıdır.
    Bu kapsamda Şehitkamil Belediyesi olarak engelli bireylerimiz ile sürekli olarak iletişim halinde olup, taleplerine hızlı cevap vermekteyiz.
    Bunların olumlu geri dönüşleri almak da bizlere büyük motivasyon sağlıyor. Tabii diğer taraftan engellere mücadele etmek bir kurum ya da birkaç kişi ile olacak iş değil. Toplum olarak hepimizin birer engelli adayı olduğumuzun bilincini benimseyip, onların hayatta karşılaştıkları zorlukları beraber gidermeliyiz.
    Yarın çok geç olmadan, bugün hemen gerekli duyarlılığı göstermeliyiz. Bu duygu ve düşüncelerle her şeye rağmen bütün engelleri aşma azmine ve kararlılığına sahip tüm engelli bireylerimizin 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü yürekten kutluyorum” diye konuştu.
  • TİKA’dan engelli çocuk ve gençlere destek

    TİKA’dan engelli çocuk ve gençlere destek

    TİKA, Filistin’in El Halil kentinde zihinsel engelli çocuk ve gençlerin rehabilitasyonu için önemli bir projeyi hayata geçirdi.

    2012 yılından bu yana sabun, mum, çömlek üretimi gibi eğitimlerle zihinsel engelli bireylere hizmet veren Dura Engellilere Yardım Derneği ve TİKA iş birliğinde gerçekleştirilen proje kapsamında, derneğe tişört ve kupa baskı makineleri, dikiş-nakış makinesi, ambalajlama makineleri, CNC cihazı ve bilgisayar desteği sağlandı.

    Yaklaşık 40 zihinsel engelli çocuk ve genççe mesleki eğitim yoluyla rehabilitasyon imkânı sunan proje ile merkezin faaliyetleri genişletilerek daha fazla çocuğa ve gence ulaşılması hedefleniyor.

  • Erdoğan: Herkesi kucaklayan bir anlayıştayız

    Erdoğan: Herkesi kucaklayan bir anlayıştayız

    Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkez Konferans Salonu’nda, Sosyal Politikalar Başkanlığınca düzenlenen Dünya Engelliler Günü Buluşması’na katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü kutladı. Erdoğan, Birleşmiş Milletler öncülüğünde tüm dünyada kabul görmüş 3 Aralık Dünya Engelliler Günü engellilerin sorunlarıyla ilgili farkındalığın artmasına engelli insanların hayatlarını kolaylaştıracak yeni adımlar atılmasına vesile teşkil ettiğini belirtti. Şurası bir gerçek ki engellilerle ilgili ne kadar farkındalık oluşturabilir, mesuliyet duygusunu ne kadar yaygınlaştırabilirsek bu süreçte o kadar fazla yol alabilir, o derece başarılı olabileceklerini ifade eden Erdoğan, “Bu bakımdan siyaset, sivil toplum ve hükümet olarak sosyal aktivitelerle, kültürel projelerle, toplumsal bilinci artıran kampanyalarla hep beraber engelli kardeşlerimizin gündemine sahip çıkmamız, bu yönde atılan adımlara iştirak etmemiz samimi destek vermemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

    22 yıldır Türkiye’de değişimin ve dönüşümün öncülüğünü yapan AK Parti toplumun her kesimini bu mücadeleye dahil etmek için öncü örnek ve sürdürülebilir politikalar oluşturmaya devam ettiğini kaydeden Erdoğan, “Partimizin düzenlediği bu programın da engelli kardeşlerimizin hayatlarını daha da kolaylaştırma ve toplumla bütünleşmelerini sağlama çabalarımıza katkı sunacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı.

    Gölgesinde yaşamaktan bahtiyarlık duydukları medeniyet çınarı köklerinin yüzlerce yıl ötesine uzandığını bildiren Erdoğan, “Merkezine insanı ve insanlık değerlerini alan bu medeniyet çınarıyla biz farklı coğrafyalara iyiliği, adaleti, şefkat ve merhameti taşıdık. ‘İnsan insanın kurdudur’ yerine ‘insan insanın yurdudur’ dedik ve ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışıyla hareket ettik. Bugün gönül coğrafyamızda hangi evi ziyaret etseniz orada mutlaka Türkiye’ye dua eden bu millete selam gönderen bizleri ve ecdadı hayırla yad eden insanlarla karşılaşırsınız. ‘Türk beklenendir, Türk yolu gözlenendir’ tespitinin kuru bir hamaset değil, tam aksine güçlü bir hakikat olduğuna pek çok yerde şahitlik edersiniz. Biz de buna yurtdışı ziyaretlerimizde defalarca şahitlik ettik. Bu elbette ki parayla, güçle, zorla elde edilebilecek bir paye değildir. Kalplerin kilidini açmak, iyiliğe giden yolu bulmak ve tertemiz bir mazinin taşıyıcısı olmak inanın ki her millete nasip olacak bir onur değildir. Türkiye adına, Türkiye’nin istiklal ve istikbal mücadelesi adına, Türkiye Yüzyılının inşası adına çok büyük bir kazanımdır, önemli bir referanstır” dedi.

    “’Ecdat, engellilerin topluma kazandırılmasına müthiş hassasiyet göstermiştir’”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şu şekilde devam ettirdi:

    “Selçuklu döneminde sultanlar Darüşşifa Kurumları’yla Ahi Teşkilatı Orta Sandıkları’yla vakıflarımız Hankah ve Şifahaneler ile engellilerin ve hastaların daima yanında olmuştur. Engelliler askeri ve idari görevlere getirilmiş, titizlikle himaye edilmiş, sosyal hayata katılımları teşvik edilmiştir. Bir vakıf medeniyeti olan Osmanlı’da engellilere dönük hizmet ve faaliyetler devletin siyasetinde önemli bir yer tutmuştur. Müsahiplik yani Padişah Müşavirliği dahil engellilerin Osmanlı Devleti’nin farklı kademelerinde mühim vazifeler üstlendiği, çoğu zaman göz ardı edilen bir gerçektir. Hırka-i Saadet Dairesi’nde görev alan, Dar’ül Huffaz gibi kurumlarla yetişip hafızlık yapan, farklı din hizmetlerinde bulunan nice engellinin hayatın her alanında güçlü bir şekilde var olduğunu biliyoruz. Ecdat, vakıflar eğitim ve sağlık kurumları Bimarhaneleri ile engellilerin topluma kazandırılmasına müthiş bir hassasiyet göstermiştir. Ülkemizde kimi marjinal çevrelerin bitmeyen bir kinle özellikle hedef aldığı Sultan 2’nci Abdülhamit Han 1889’da açtırdığı bir mekteple işitme ve konuşma engelli kişilerin çağın üzerinde bir eğitim almalarını sağlamıştır. Bu okulun öğrencileri ata arabalarının ve diğer araçların kendilerini fark etmeleri için kırmızı renkli bir kıyafet giyerlerdi. Sultan Abdülhamit Han bu öğrencilere özel bir ihtimam gösterirdi. Bir gün dönemin Maarif Vekaleti bu talebeler için bir talimatname hazırlamış ve mahalli idarelere göndermiştir. Bu talimatnamede kırmızı renkli elbise giyen öğrencilere dikkat etmeyen tüm arabacıların amirleri tarafından uyarılmaları, gerekirse cezai işleme tabi tutulmaları emredilmiştir. Yine o günlerde işitme ve görme engelliler okulu talebeleri Abdülhamit Han’a bir mektup yazarak kendilerine yönelik hizmetlerinden ötürü sultana şükranlarını ifade etmişlerdir. İşte biz böyle bir geçmişten, böyle bir devlet geleneğinden, hamdolsun böyle erdemli ve kapsamlı bir sosyal politika tecrübesinden geliyoruz. Açık söylüyorum; bundan da iftihar etmemiz gururlanmamız gerekiyor. Başkaları gibi devletimizin ve milletimizin tarihini bir asır öncesinden başlatıp geçmişi reddetmek yerine tarihimizi bir bütün olarak kucaklıyor, maziden bugüne ve geleceğe güçlü köprüler kurmaya gayret ediyoruz.”

    “Türkiye cumhuriyeti devleti’nin sahibi millettir””

    Ecdattan miras kalan ne kadar değer, ne kadar uygulama varsa hepsini muhafaza etmenin, daha ileri seviyelere taşımanın çabasında olduklarını vurgulayan Erdoğan “Sosyal adaleti güçlendirmeyi, eşitsizliği gidermeyi hedefleyen kuşatıcı insan odaklı yaklaşımlarımızın gerisinde işte bu tasavvur bulunuyor. Biz her zaman şunu savunduk; bugün de aynı hassasiyeti taşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sahibi millettir, 85 milyonun tamamıdır. Köken, inanç, mezhep, meşrep ayırmaksızın milletimizin tüm fertleri devletimizin nazarından aynı derecede hizmete ve hürmete layıktır” diye konuştu.

    “Engelli vatandaşlarımıza yönelik adaletsizliklerin ortadan kaldırılmasını da devletimizin asli vazifesi olarak görüyoruz”

    Tek parti faşizmini ve darbe dönemlerindeki gibi makbul olan ve olmayan vatandaş ayrımını asla tasvip etmediklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sırf inancından, başörtüsünden, sakalından dolayı insanların kamusal hayatın dışına atıldığı o kara günler artık geride kalmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nde hangi sebeple olursa olsun kimse dışlanamaz, ikinci sınıf vatandaş olarak görülemez, sosyal, siyasal ve iktisadi noktada kesinlikle geri görülemez. Bunların en başında da engelli vatandaşlarımız yer almaktadır. Biz engelli vatandaşlarımızla güçlüyüz ve 21’inci yüzyılı Türkiye Yüzyılı yapma hedefine giden yolda engellilerimizle kol kolayız, omuz omuzayız. Milletimizin farklı kesimlerine yönelik ayrımcı uygulamalara son vermeyi nasıl görev biliyorsak engelli vatandaşlarımıza yönelik adaletsizliklerin ortadan kaldırılmasını da devletimizin asli vazifesi olarak görüyoruz” dedi.

    2002 yılından beri aile ve sosyal hizmetler sahasının bu konular titizlikle eğildikleri alanların başında geldiğini kaydeden Erdoğan, “Bir yandan toplumun temeli olan aile kurumunu güçlendirmeye çalıştık. Diğer yandan yaşlılarımızın bakıma muhtaç ve engelli kardeşlerimizin geniş bir sosyal hizmet havuzundan yararlanmalarını sağladık. Engelli kardeşlerimize dönük hizmetlerimizi lütfeden, bahşeden, küçümseyici bir tarzda değil geç kalmış hakların teslimi yaklaşımıyla hayata geçirdi. 2005 yılında çıkardığımız ve temel politikamızı ortaya koyduğumuz engelliler hakkında kanun bunun en açık göstergelerinden biridir. 2008’de Birleşmiş Milletler engellilerin haklarına ilişki sözleşmeyi imzalayan ilk ülkelerden biri olduk. Engellilerin hak ve hizmetlere doğrudan ulaşabilmeleri adına erişilebilirlik ilkesini kendimize rehber edindik. Bu kapsamda kamu kullanımına açık binaların kaldırım, yaya geçidi ve park gibi açık alanların toplu ulaşım araçlarıyla bilgi ve iletişim sistemlerin erişilebilir olmasını zorunlu hale getirdik. Engellilerimizin yoğun şekilde kullandıkları 3 bin 500’ün üzerinde bina, açık alan ve toplu taşıma aracına erişilebilirlik belgesi verdik” ifadelerini kullandı.

    2020 yılını erişilebilirlik yılı ilan ederek bu alandaki çalışmalara daha da hız kazandırdıklarını ifade eden Erdoğan, “Birazdan çalışmalarıyla erişilebilirlik ödüllerine layık görülen isimlere ödüllerini takdim edeceğiz. Tabii biliyorsunuz erişilebilirlik yalnızca fiziki yapılarla sınırlı değil. Teknolojinin tüm unsurlarıyla hayatımızı hem de doğrudan etkilediği bugünlerde çoğu ürün ve hizmete erişim dijital yollarla sağlanıyor” diye konuştu.

    Engellilere ilişkin müjdeyi paylaşan Erdoğan, “Engelli kardeşlerimizin dijital temelli hizmetlere daha kolay ulaşabilmeleri amacıyla web siteleri ve mobil uygulamaların erişilebilirliği genelgesini İnşallah yakın zamanda yayınlayacağız. Genelgemiz tüm engelli kardeşlerimiz için şimdiden hayırlı uğurlu olsun diyorum” ifadelerini kullandı.

    İşitme engelliler için tüm işaret dili tercümesinden yararlanabilecekleri engelsiz iletişim merkezi 2022 yılında kurduklarını bildiren Erdoğan, “2013 yılında hayata geçirdiğimiz ücretsiz seyahat uygulamasına devam ediyoruz. Bu çerçevede engelli bireyler ve refakatçileri için belediyeciler aracılığıyla yaptığımız gelir desteği ödemelerimizi sürdürüyoruz. Bugüne kadar yaklaşık bir buçuk milyar liralık ücretsiz seyahat gelir desteği ödemesi gerçekleştirdik. Engelli öğrencilerimiz ev, okul arası ulaşımlarını hiçbir ücret ödemeden yapabiliyorlar. Erişilebilirlik bilincinin toplumun tüm kesimlerinde yaygınlaşması adına 2011 yılından beri bilgilendirme ve farkındalık çalışmaları yürütüyoruz. Bugüne kadar 28 bine aşkın kamu personelimiz erişilebilirlik eğitimlerine katıldı. Burada şunu da memnuniyetle ifade etmek isterim. Engelli vatandaşlarımızın çalışmak ve üretmek için ne kadar istekli, azimli, özverili olduğuna yıllardır bizzat şahitlik ediyorum. İş yerlerine engelli personel çalıştırma zorunluluğu getiren kota sistemini devreye aldık. Engelli kamu personeli seçme sınavıyla kamuda engelli memur atamalarının önünü yine biz açtık. Böylece son yıllarda kamudaki engelli memur sayısında önemli artış sağladık” şeklinde konuştu.

    2002 yılında 5 bin 777 olan engelli memur sayısının şu an 81 bine yaklaşmış durumda olduğunu söyleyen Erdoğan, “Kamuda çalışan engelli memurlarımızın verimliliğini arttırmasına büyük önem veriyoruz. Engellilerimizin özel sektörde istihdam edilmelerini de güçlü bir şekilde destekliyoruz. Bu kardeşlerimizin becerileri dikkate alınarak istihdam edilmeleri için iş koçluğu uygulamamızı 2014 yılında başlatmıştık. Bu uygulamayı iş ve meslek danışmanlığı sistemi olarak yaygınlaştırmaya ve güçlendirmeye devam ediyoruz. İş bulmakta zorlanan zihinsel engelli vatandaşlarımızı ücret desteği, vergi indirimleri ve çeşitli muafiyetler sağladığımız korumalı iş yerlerinde istihdam ediyoruz. Halihazırda bu yardımdan 17 korumalı iş yerinde 133 engelli kardeşimiz çalışmaya üretmeye devam ediyor” dedi.

    Erken teşhis ve müdahale birçok alanda olduğu gibi engellilikle mücadelede de önemli bir yer tuttuğuna dikkat çeken Erdoğan, “ 0-8 sekiz yaş aralığındaki özel gereksinimli evlatlarımızın ihtiyaç duydukları hizmetleri etkili bir şekilde alabilmeleri için aile temelli ulusal erken müdahale sistemimizi yıl bitmeden pilot olarak hayata geçireceğiz. Şu anda 2 şehrimizde uyguladığımız otizmli bireylerin ailelerine yönelik bireysel sosyal hizmet danışmanlığını da yakın zamanda 16 ilimize daha taşıyoruz. Üzerinde önemli durduğumuz bir diğer konu ise engelli vatandaşlarımızın ailelerinin yanında sosyal çevrelerinden kopmadan bağımsız bir biçimde yaşamlarını sürdürebilmeleridir. Bunun için evde bakım yardımı, gündüzlü bakım hizmetleri, umut evleri gibi toplum temelli bakım hizmetlerini önceliyor ve yaygınlaştırıyoruz” şeklinde konuştu.

    2007 yılında yaklaşık 29 bin vatandaşın evde bakım yardımı aldığını belirten Erdoğan, “Halihazırda bu yardımdan yaklaşık 547 bin vatandaşımız yararlanıyor. Engellilerimizin kültürel ve sportif faaliyetlere katılabilme gündüz bakım evlerimizin sayısını yüz otuz yediye yükselttik. Ülkemizin dört bir yanındaki 145 umut evinde engelli vatandaşlarımıza ev ortamında hizmet sunmaya devam ediyoruz. 2002 yılında yirmi bir olan engelli bakım merkezlerimizin sayısını 106’ya çıkardık. Bu merkezlerdeki 6 bin 832 vatandaşımızın her türlü ihtiyacı ücretsiz bir şekilde karşılanıyor. 2024 yılı Ekim ayı itibariyle farklı şehirlerdeki 317 özel bakım merkezinde hizmet alan 30 bin 165 engelli vatandaşımızın yüzde 94’nün bakım maliyetlerini devlet olarak biz karşılıyoruz. Diğer taraftan otizm alanında ihtisaslaşmış taşmış gündüzlü ve yatılı bakım merkezlerinin de yaygınlaştırılması önceliklerimiz arasında yer alıyor. Otizm spektrum bozukluğu olan bireylere ikinci ulusal eylem planımızı da uygulamaya başladık” açıklamalarında bulundu.

    Erdoğan, “Engelli kardeşlerimizin hiçbir zorlukla karşılaşmadan hayatın her alanında güçlü şekilde var olabildiği bir ülke Türkiye Yüzyılı’nda ulaşmak istediğimiz hedeflerden biridir. Türkiye Yüzyılı sadece barışın, huzurun, kardeşliğini engellilerin de yüz yılı olacaktır” ifadelerini kullandı.

    2030 ‘Engelsiz Vizyon’ belgesini bundan 3 yıl önce yine Dünya Engelliler günü vesilesiyle ilan ettiklerini ve milletle paylaştıklarını hatırlatan Erdoğan, “Vizyon belgesinin 3 yıllık uygulama aracı olan engelli hakları ulusal eylem planının ilk iki yılını neredeyse geride bıraktık. Eylem planımızın hedeflerine tam anlamıyla ulaşabilmesi için hepimizin daha gayretli, daha hevesli, daha özverili çalışması gerekiyor. Engelsiz bir Türkiye istiyorsak tüm kurumlarımızın uyum ve iş birliği içinde buna katkı sağlaması şarttır. Bu noktada sorumluluk üstlenen tüm birimlerimizin gereken özeni, titizliği, hassasiyeti göstereceğine yürekten inanıyorum. Burada şu gerçeği tekrar hatırlatmak durumundayım. Gerçek manada engellilik hali, azmini ve idealini kaybetmişler içindir. Azmini ve idealini kaybetmemiş olanlar için engel yoktur. Azim varsa hedef varsa inanç varsa ülkü varsa başarı vardır. Zafer vardır, galibiyet vardır, hedeflere ulaşmak vardır. Bir başka engellilik hali de zihinlerde ve yüreklerde olandır. Yani asıl engellilik kendine engel olmaktır. Kendini sınırlamak, hayatın içerisinden geri çekmektir. Davası, hedefi, gayesi ve azmi olan parmağıyla mermeri deler tırnağıyla kale surlarında geri kaçar” diye konuştu.

    Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü:

    “Spordan siyasete iş dünyasından hayatın diğer alanlarına kadar engelli kardeşlerimizin hepimizi gururlandıran, hepimize umut ve ilham veren başarılarının gerisinde zihinlerdeki engelleri yıkmaları vardır. Engelli kardeşlerimizle el ele gönül gönüle verdik. Hamdolsun bugün 22 sene önce hayal dahi edilemeyen seviyelere geldik. Ama önümüzde daha gitmemiz gereken çok ciddi mesafe olduğunun da farkındayız. Engelli kardeşlerimizin hayatın her safhasında daha fazla görünür olmaları, daha fazla yer almaları için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Başta mahalleli idareler olmak üzere kamu yahut özel her kurum ve kuruluşun engellilerin hayatına olumlu manada dokunmak noktasında elini taşın altına koymasını özellikle beklediğimizi burada vurgulamak istiyorum.”

    Programda, Bağcılar Belediyesi Feyzullah Kıyıklık Engelliler Sarayı Müzik Korosu şarkılar seslendirdi, engellilerden oluşan folklor ekibi gösteri sundu. AK Parti iktidarında, engelli vatandaşlara yönelik hayata geçirilen projeler ve kolaylıkların anlatıldığı video izletildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Erişilebilirlik Ödüllerine hak kazanan Türkiye Teknoloji Takımı, Halkbank, İGA, Bağcılar Belediyesi ve Orka Otellerine ödüllerini takdim etti. Görme engelli ressam Eşref Armağan, resmettiği milli muharip uçak KAAN’ın tablosunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hediye etti. İşitme engelli çocuklar, Gazze’de yaşanan insanlık dramını vurgulamak amacıyla ‘Ses Ver’ şarkısını işaret diliyle seslendirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da sahnede çocuklara eşlik etti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, programa katılan engelli çocuklarla fotoğraf çektirdi, ailelerin taleplerini dinledi. Programa, AK Parti genel başkan yardımcıları, milletvekilleri ile çok sayıda davetli katıldı.

  • “Astana sürecini tekrar hayata geçireceğiz”

    “Astana sürecini tekrar hayata geçireceğiz”

    Fidan, İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Ankara’daki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.

    Gerçekleştirilen ikili görüşmede hem Suriye ve bölgedeki gelişmeleri hem de ikili ilişkileri gözden geçirdiklerini aktaran Fidan, sınır illerini kapsayan bölgeyi bir ticaret havzasına dönüştürme konusunda kararlı olduklarını belirtti.

    İki ülke arasındaki ticareti artırmak ve halkların refahına katkı sağlamak için gerekli şartlardan birinin terörün yok edilmesi olduğunun altını çizen Bakan Fidan, “Türkiye ve İran teröre karşı ortak iş birliği içerisinde olmaya devam edecekler. Bu ortak düşmana karşı ortak bir mücadeleyi her zaman için sergilememiz gerekiyor. Hem PKK’ya hem de PKK’nın uzantıları olan YPG ve PJAK’a karşı net ve kararlı bir politika izlememiz gerekiyor. Bu örgütlerin bölgemizden tamamıyla tasfiye edilmesi hususunda Türkiye ve İran arasında bir görüş birliği var. Bu mutabakatı sahada ortak bir mücadeleye dönüştürme konusunda daha fazla zaman kaybetmek istemiyoruz” diye konuştu.

    Görüşmede, bölgesel konuların da masaya yatırıldığını dile getiren Bakan Fidan, “Lübnan’da geç de olsa sağlanan ateşkes bunu daha önce de ifade ettik. Bu ateşkesi memnuniyetle karşılıyoruz. Bu ateşkesin kalıcı ve sürdürülebilir olması için İsrail üzerinde gerekli baskı kurulmalıdır. Öte yandan bölgemizde barış ve huzurun tesisi Filistin’de barışın sağlanmasıyla mümkün olacaktır. Gazze’deki soykırım maalesef devam ediyor. Netanyahu hükümeti bölgeye insani yardım ulaştırılmasını engelliyor. Yaşanmakta olan hiçbir gelişme Gazze’nin unutulmasına neden olmamalıdır. Soykırımın durdurulması ve Filistin Devleti’nin kurulmasına yönelik adımlar atmaya devam etmeliyiz. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ve Galant hakkında tutuklama kararı, adaletin tecellisi bakımından umut verici bir adımdır. Gazze’de suç işleyen İsrailli yetkililerin uluslararası mahkemelerde hesap vermesi hukuki ve vicdani bir sorumluluktur. Bu yönde çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

    Suriye’de yaşanan son gelişmeler üzerinde de görüş alışverişinde bulunduklarını belirten Bakan Fidan, şu ifadeleri kullandı:

    “Suriye’deki olayları herhangi bir dış müdahale ile açıklamaya çalışmak bu aşamada yanlış olacaktır. Bu Suriye ile ilgili gerçekleri anlamak istemeyenlerin sığındığı bir hatadır. Astana süreci sahadaki sıcak ve yoğun çatışmaların durmasını sağlamıştı. Böylece rejimin muhalefetle siyasi alanda angajmanının ilerletilmesini hedeflemiştik. Geldiğimiz noktada Suriye’de geniş çaplı çatışmaların tekrar başlamasının nedeni bu ülkenin birbiriyle bağlantılı sorunlarının 13 yılı aşkın süredir çözülmemiş olmasıdır. Muhalefetin meşru taleplerinin göz ardı edilmesi ve rejimin siyasi sürece samimi biçimde dahil olmaması bir hataydı. Son olarak sivillere yönelik kapsamlı saldırılar gerçekleştirmesi savaşı yeniden alevlendirdi. Biz bu konulardaki uyarlarımızı ilgili tüm taraflara defalarca yapmıştık. Son gelişmeler Şam’ın kendi halkıyla ve meşru muhalefetle uzlaşı sağlaması gerektiğini bir kez daha gösteriyor. Türkiye bu yönde gereken tüm katkıyı sağlamaya hazırdır. Astana süreci kapsamında önemli çalışmalar yürüttüğümüz İran’la koordinasyonumuzu önümüzdeki dönemde de sürdüreceğiz. Biz Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve birliğinin korunmasını her zaman destekledik, bundan sonra da destekleyeceğiz. Bir hususu daha en güçlü ve kararlı şekilde vurgulamak istiyorum. Milletimiz müsterih olsun. Türkiye, istikrarsızlık ortamından istifade etmeye çalışan terör örgütlerine asla ve asla geçit vermeyecektir. Ulusal güvenliğimize ve halkımıza yönelen her türlü tehdidi bulunduğu yerde yok edeceğiz.”
    Türkiye ve İran’ın uluslararası ve bölgesel birçok konuda ortak görüşe sahip olduğunu aktaran İran Dışişleri Bakanı Arakçi de konuşmasında, Lübnan’da ateşkesin desteklenmesi, bunun siyonist rejim tarafından ilan edilmesinin önlenmesi ve söz konusu rejimin Gazze’de, halkın canına, malına ve altyapısına yönelik saldırganlığının sona erdirilmesi gerektiği konularında görüş alışverişinde bulunduklarını kaydetti.

    “Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüş yollarını ele aldık”

    Suriye’de istikrarın sağlanmasının iki ülke için de önemli olduğunu dile getiren Arakçi, “Suriye’de istikranın sağlanması ve Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüş yollarını ele aldık. Astana sürecinin kazanımlarının korunması konusunda fikir birliğini sağladık. Bir sonraki Astana sürecinin toplantısını Dışişleri Bakanları düzeyinde bir an önce düzenlemeyi de kararladık. Biz bu süreci destekliyoruz ve öyle düşünüyoruz ki bu sürecin tıkanmasını ve engellenmesini önlememiz lazım. Suriye’nin istikrarsızlaşması bölgenin güvenliğine bir darbe olacaktır. Suriye terör örgütlerinin merkezi olmamalı ve biz bu konuda da fikir birliğindeyiz. Suriye’nin tekfirci ve tekfirci olmayan terör örgütlerinin tekrar merkezi haline gelmemesi gerekiyor. Suriye’nin güvensizleştirme projesi bize göre bir siyonist projesidir ve hiç kimsenin buradaki siyonistlerin ruhunu göz ardı etmemesi gerekiyor. Bizler komşu ülkeler olarak kesinlikle çok etkili ve hızlı girişimlerde bulunup ve bununla birlikte Suriye’deki güvenliğin ve istikrarın zedelenmesini engellememiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

    Bir basın mensubunun ‘Suriye’deki son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz’ sorusu üzerine Bakan Fidan, “Suriye’deki iç savaşın Astana süreciyle belli bir noktada durdurulması ve tarafların belli bir statüko içerisinde ateşkes halinde olması çok önemli bir başarıydı. Tabii bu başarının hayata geçmesinde özellikle Türkiye, Rusya ve İran’ın çok büyük bir payı var. Diğer taraftan taraflar hem muhalefet hem rejim bu üç ülkenin ortaya koyduğu çerçeveyi de büyük ölçüde takip ettiler. Fakat geçtiğimiz yıllar içerisinde biz bu sessizlik sürecinin gerçekten büyük bir siyasi çözümle ulaşmada bir fırsat teşkil etmesini çok istedik. Hep bu yönde çalıştık, İranlı dostlarımızla, Rus dostlarımızla bu konuda çok konuştuk. Bildiğiniz gibi en son aşamada Cumhurbaşkanımız dostluk elini en üst düzeyde ulaşarak bu sorunun diyalogla bir an önce çözülmesi gerektiğinin altını bir kez daha çizdi. Çünkü geldiğimiz noktada yani ötelenmiş sorunlar artık Astana süreciyle de yönetilecek bir durum olmaktan çıkıyordu” ifadelerine yer verdi.

    Bakan Fidan, son 48 saat içerisinde Lübnan Başbakanı, Katar Başbakanı, Rusya, Irak, Amerika, Mısır ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlarıyla görüşme gerçekleştirdiklerini, Arap Birliği, Birleşmiş Milletler yetkililerinin Suriye’deki gelişmeler konusunda bilgilendirme yaptıklarını kaydetti.

  • Balıkesir’de trafik kazası: 1 ölü, 2 yaralı

    Balıkesir’de trafik kazası: 1 ölü, 2 yaralı

    Olay, öğle saatlerinde İvrindi ilçesi Ilıcakpınar Mahallesinde bulunan bir et tesisi yakınında meydana geldi. İvrindi ilçesinden Ilıcakpınar kırsal mahallesine doğru seyir halindeki 10 L 5864 plakalı araç tek taraflı trafik kazasına karıştı Y.Y. idaresindeki aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonrası ters döndü. Araç içinde bulunanlardan sürücü Y.Y. olay yerinde hayatını kaybederken, araçta bulunan yolculardan E.M., K.Ç.’nin ise yaralı olarak itfaiye grup ekipleri ve 112 Sağlık ekipleri araçtan yaralı olarak kurtarıldı. Kaza ile ilgili soruşturmanın devam ettiği öğrenildi.

  • Haber alınamayan evde ölü bulundu

    Haber alınamayan evde ölü bulundu

    Edinilen bilgiye göre, Hastane Mahallesi 6015 Sokak’ta yaşayan 65 yaşındaki Mahmut Ünlütürk’e ulaşamayan annesi eve geldi. Oğlunu yerde hareketsiz yatarken gören anne, durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi. Bölgeye sevk edilen sağlık ekipleri, Ünlütürk’ün hayatını kaybettiğini belirledi. Yapılan incelemelerin ardından Ünlütürk’ün cenazesi hastane morguna sevk edildi. İlk belirlemelere göre Ünlütürk’ün kalp krizi sebebiyle hayatını kaybettiği öğrenilirken, kesin ölüm sebebi yapılacak olan otopsi sonrasında netlik kazanacak.

  • Aksaray’da 2 otomobil çarpıştı

    Aksaray’da 2 otomobil çarpıştı

    Kaza, Tacin Mahallesi Kapadokya Bulvarı’nda meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Hacılar Harmanı Mahallesi’nden Ortaköy ilçesine giden Suat A. (47) idaresindeki 68 AAU 683 plakalı Fiat marka otomobil ışıklı kavşaktan geçmek isterken, Ceydanur Ş. (23) yönetimindeki 68 AER 683 plakalı Volkswagen marka otomobil ile çarpıştı. Kazada 68 AAU 638 plakalı araçta yolcu olarak bulunan Selma A. (36) ile F.A. (5) yaralandı. Kaza ihbarı üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen sağlık ekiplerince ilk müdahalesi yapılan yaralılar ambulansla Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisine kaldırıldı. Burada tedavi altına alınan yaralıların sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenildi.

    Kazayla ilgili tahkikat başlatıldı.