Blog

  • “Dijital Telif Yasası’nın yürürlüğe girmesi elzemdir”

    “Dijital Telif Yasası’nın yürürlüğe girmesi elzemdir”

    Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, İstanbul’da düzenlenen 2. Haberin Telifi ve Medyada Yapay Zeka Sempozyumu’na katıldı.

    Burada bir konuşma yapan Altun, amaçlarının muhabirlerin, gazetecilerin, basın emekçilerinin büyük emek ve özveri ile hazırladıkları özgün içeriklerin, bedeli ödenmeden ticari amaçla kullanılmasının önüne geçmek olduğunu söyledi. Diğer bir amaçlarının yayıncıların ürettiği içeriklerin bedelsizce kullanılmasıyla oluşan haksız rekabeti ortadan kaldırmak olduğunu söyleyen Altun, “Bu doğrultuda bir an önce basın haber içeriklerinin telifinin koruması için gerekli mevzuat çalışmalarının yapılması için gerekli ortamın hazırlanmasına katkıda bulunmak. Gerçek haber üretimi, zahmetli, maliyetli, emek isteyen, çetrefilli bir iştir. Örneğin, Anadolu Ajansı’nın pandemi döneminde yaptığı gazetecilik, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda sergilediği habercilik performansı yahut İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırımdan bu yana Gazze’de verdiği hakikat mücadelesi ‘yalın birer olgusal veri paylaşımı etkinliği’ olarak ele alınmamalıdır. Sahadan, emek verilerek, ter dökülerek yeri geldiğinde canı pahasında derlenen bilgilerle yoğrulan haber metinlerinin, olgusal bağlamı gerekçe gösterilerek telif hakkından mahrum bırakılamaz. Çok açık ve net bir şekilde vurgulamak istiyorum; haber metni, mutlak surette telif hakkı kapsamına alınarak korunması gereken bir eserdir. Bu analog medya dönemi için de, dijital medya dönemi için de geçerli olan bir gerçekliktir. Hatta ve hatta içinde bulunduğumuz şu dijital medya-iletişim eko-sistemi içinde haberin telif hakkı ile korunması meselesi, analog medya döneminden çok daha önemli ve acil bir hal almıştır. Zira bugün orijinal haber içeriklerinin izinsiz bir şekilde kolaylıkla ve hızla dolaşıma sokulabildiğini görüyoruz. Bu durum, orijinal içerik üreten medya kuruluşlarının gelirlerinin azalmasına, dolayısıyla da medyamızın iş modellerine zarar vermektedir. Ne yazık ki Batılı dijital medya şirketleri, sosyal medya platformları, teknoloji devleri bu durumdan haksız kazanç elde etmekte, dahası açık ve net bir şekilde medya sektöründe haksız rekabet ortamı oluşturulmaktadır. Bu gidişe bir dur denmesi gerektiği açıktır.

    Bizler her platformda dilimiz döndüğünce şu gerçeği dille getirmeye çalışıyoruz. Bugün insanlık, küresel düzlemde bir adalet sorunuyla pençeleşmektedir ve bu adalet krizini derinleştiren başlıca dinamiklerinden biri de bütün dünyanın muhatap olduğu medya emperyalizmi ve dijital faşizmdir” dedi.

    “Modern bir Dijital Telif Yasası’nın yürürlüğe girmesi elzemdir”

    Batılı medya şirketlerinin küresel adaletsizliği yaydığını, kurumsallaştırmaya çalıştığını söyleyen Altun, “Tam da bu nedenle toplumlararası iletişim, asimetrik şekilde cereyan etmekte, eşitlerarası bir ilişki olarak karşımıza çıkmamaktadır. Sözünü ettiğimiz Batılı medya şirketleri, sosyal medya platformları, orijinal haber içerikleri başta olmak üzere dünya üzerindeki bilgi kaynaklarını sömürmekte, bu içerikleri istedikleri formatlarda dağıtarak büyük gelirler elde etmektedir. Malumlarınız, Türkiye’de haberciliği de içine alacak şekilde telif hakları, 1952 yılında yürürlüğe giren 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Hakikatin, gerçek haberin korunması kadar, haberciliğin geleceği açısından da bu kanunun bir an önce güncellenmesi, daha doğru bir deyişle modern bir Dijital Telif Yasası’nın yürürlüğe girmesi elzemdir. Ülkemizde, hali hazırda dijitalleşen medya sektöründe faaliyet gösteren yayıncıların bu faaliyetleri karşılığında gelir elde etmesine imkan tanıyacak, Avrupa Birliği müktesebatına da uyumlu şekilde telif haklarını düzenleyecek bir yasa yapılması gündemde. Söz konusu düzenleme için teknik çalışmalar; Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Rekabet Kurumu ve Basın İlan Kurumu gibi paydaşların katkılarıyla sürdürülüyor. Haber içeriklerinin telifinin korunması için gereken adımların atılması, her şeyden önce gerçek haberciliğin gelişmesine, kökleşmesine, gazetecilik mesleğinin güçlenmesine hizmet edecek. Medya kuruluşlarımızın, haber ajanslarımızın Batılı sosyal medya şirketleri tarafından sömürülmesi sona erecek. Karşımızda bir sömürü var. Ve bu sömürüyü gerçekleştirilenler Batılı sosyal medya platformları, büyük teknoloji şirketleridir. Sömürülense bizim haber ajanslarımızdır. Bizim gerçek haber üreten medya kuruluşlarımızdır. Eğer haberin telif hakları korunursa medyada etik davranış kodları güçlenecek. Ve dahası her bir vatandaşımızın, toplumumuzun, devletimizin, ülkemizin verdiği yalan haberle, dezenformasyonla mücadele sürecinde önemli bir kazanım elde edilmiş olacak” diye konuştu.

    “Yapay zekanın medya üzerinde oynadığı etkin rol geniş bir yelpazeyi kapsıyor”

    Toplumsal, siyasal, askeri ve teknolojik gelişmelerin yeni hukuki düzenlemeleri zorunlu kıldığını söyleyen Altun, “İçinde bulunduğumuz çağda, baş döndürücü bir hızla ilerleyen teknolojik dönüşüm, medya ve iletişim dünyamızı yeniden şekillendiriyor. Dijital çağın getirdiği yenilikler, iletişim dünyasında köklü değişimlere yol açıyor, medyanın yapısı ve işleyişi radikal biçimde dönüşüyor. Bu dönüşümün en önemli bileşenlerinden biri de şüphesiz yapay zekadır. Yapay zekanın medya üzerinde oynadığı etkin rol; bugün itibariyle bilgiye erişimden, içerik üretimine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Günümüzde yapay zeka, haberlerin otomatikleştirilmesi, içeriklerin kişiselleştirilmesi ve hatta hedef kitlelere yönelik reklamların belirlenmesi gibi birçok alanda kullanılıyor. Ancak, bu teknolojinin etkileri, sadece iş süreçlerini kolaylaştırmakla kalmıyor. Karşımızda yeni imkanlar kadar yeni riskler tehditler de var. Evet Yapay zeka araçları bir yandan; verimlilik, zaman tasarrufu, maliyet, pazarlama ve yenilikçi reklam pazarları gibi imkan ve fırsatlar sunarken, diğer yandan; mahremiyet, gözetim, deepfake ve dezenformasyon gibi risk ve meydan okumaları beraberinde getiriyor. Biz, yapay zeka teknolojilerine işte bu farkındalıkla, ihtiyatlı bir iyimserlikle yaklaşıyor ve altını özellikle çiziyorum, ‘yapay zekanın hakikat namına kullanılmasıdır. Yapay zeka ile evrime uğrayan yeni medya düzenindeki en önemli risk, tıklama odaklı haber metinlerinin birer referansa dönüşmesi ve özgün metinler yerine sansasyon oluşturan ya da dezenformasyon içeren haberlerin kontrolsüzce dolaşıma sokulması, bir diğer deyişle sahtenin gerçeğin önüne geçmesidir. Buna karşılık, yapay zeka teknolojilerinin medya üzerindeki etkisi, sadece içerik üretimi ve yayılımıyla sınırlı değildir” ifadelerini kullandı.

    “Yapay zeka teknolojilerinin medya alanında kullanılması toplumsal adalet ve şeffaflık ilkelerine uygun olmak zorundadır”

    Herkesin bildiği gibi medyanın, toplumu bilgilendirme ve kamuoyu oluşturma işleviyle demokrasi adına vazgeçilmez bir unsur belirten Altun, “İşte tam da bu nedenle; yapay zeka teknolojilerinin medya alanında kullanılması toplumsal adalet ve şeffaflık ilkelerine uygun olmak zorundadır.

    Altını özellikle çizmek isterim ki İletişim Başkanlığımızın tüm birimleri, yapay zekanın toplum üzerindeki etkilerini göz ardı etmenin büyük bir hata olacağı bilinciyle toplumsal faydayı gözeten insan odaklı bir perspektifi öncelemektedir. Bu çerçevede, birçok uluslararası aktörün, dijital dünyada hesap verilebilirliği sağlamaya çalıştığı günümüzde, İletişim Başkanlığı olarak her bir çalışanımız ve birimimizle; profesyonel ve kaliteli gazeteciliğin sürdürülmesi, toplumun nitelikli ve doğru bilgiye erişim sağlaması ve dijital medyada haksız rekabetin önlenmesi amacıyla yürütülen çabaları en güçlü şekilde desteklemeyi sürdüreceğimizin bilmenizi isterim. Elbette, yapay zeka teknolojileriyle birlikte haber içeriklerinin telifi konusunun günden güne daha ciddi bir meydan okumaya dönüştüğü de izahtan varestedir. Mevcut yasalar eser sahiplerinin maddi haklarını korumaya gayret etse de, yapay zekanın aynı yazarın metninden hareketle oluşturduğu ürünün telifinin kimde olacağı henüz muammadır. Kesin olan şu ki, yapay zeka araçları gelişmeye devam ettikçe insan ve yapay zeka üretimi olan içerikleri ayırt etmek daha da güçleşecek. Bu güçlüğü aşmanın yolu ise telif başlığı altındaki yeni sorulara karşı her an teyakkuzda olmaktan geçiyor. Son olarak şunu da belirtmek isterim ki, mevcut telif hakkı yasalarının güncellenmesi sürecinde uluslararası bir işbirliği de çok önemlidir. İletişim Başkanlığı olarak 22 farklı ülkeyle iletişim ve medya alanında yaptığımız anlaşmalarla, bu sorunların çözümünde benimsediğimiz uluslararası işbirliği yaklaşımımızın somut bir tezahürüdür” dedi.

  • Çocuğu rahatsız eden şahsa komşu dayağı

    Çocuğu rahatsız eden şahsa komşu dayağı

    Olay, dün akşam saatlerinde Yunusemre Mahallesinde meydana geldi.

    Edinilen bilgilere göre, bir şahıs 14 yaşında ki kız çocuğunu taciz etti. Yapılan ihbar üzerine olay yerine gelen polis ekipleri şüpheli şahsı göz altına alarak karakola götürmeye çalışırken, mahalle sakinleri bir anda şüpheliye saldırarak darp etti. Dakikalarca darp edilen şahsı polis ekipleri güçlükle mahallelinin elinden aldı.

    Linç edilmekten polis tarafından kurtarılan adam göz altına alınarak karakola götürüldü. Olay çevredeki vatandaşların cep telefonu kameraları tarafından saniye saniye kaydedildi.

  • Kamyonu ile minibüs çarpıştı: 9 yaralı

    Kamyonu ile minibüs çarpıştı: 9 yaralı

    Kaza, Salihli-Gördes yolu Canlı Balık mevkiinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Salihli’den Gördes istikametine giden T.E. yönetimindeki 45 ATK 442 plakalı süt kamyonu ile karşı yönden gelen M.B. yönetimindeki 45 J 7132 plakalı işçi servis minibüsü çarpıştı. Kazada 9 kişi yaralandı. Çevredekilerin ihbarı üzerine kaza yerine sağlık ve jandarma ekipleri sevk edildi.
    Yaralılar süt kamyonu sürücüsü T.E. ile tarım işçileri F.O., M.K.,Z.Ö., M.O., K.K., E.S., F.K. ve M.Ö., ihbar üzerine kaza yerine gelen sağlık ekipleri tarafından yapılan ilk müdahalenin ardından Salihli Devlet Hastanesi ile özel hastanelere kaldırıldı.

    Kaza ile ilgili soruşturma başlatılırken, yaralıların hayati tehlikesinin bulunmadığı öğrenildi.

  • Çininin vitrine uzanan yolculuğu

    Çininin vitrine uzanan yolculuğu

    Eskişehir’in seramik malzemenin üzerine el işçiliğiyle yapılan renkli ve genellikle parlak desenlerin işlendiği çini sanatı için önemli üretim merkezlerinden birisi olduğu biliniyor.

    Bölgenin kültürel mirasında önemli bir yer tutan çini sanatı Tarihi Odunpazarı Evleri’ndeki sanatçılar tarafından günümüzde de yaşatılırken, uzun yıllardır el sanatlarıyla uğraşan Serpil Işık çini yaparak geçimini sağlıyor.

    Doğaçlama bir şekilde modellediği seramiklerin bin 50 derece fırına atıldığını ve vitrine uzanan yolculuğunun yaklaşık olarak 75 saat sürdüğünü anlatan Işık, Osmanlı dönemine uzanan köklü bir geçmişi olan çininin günümüzde kaybolmaya yüz tutmuş el sanatları arasında yer aldığını ifade etti.

    Bu önemli sanatın nesilden nesile aktarılarak unutturulmaması gerektiğine vurgu yapan Işık, el sanatlarının ilkokuldan itibaren bir ders olarak verilmesini tavsiye ederek yetkililere de çağrıda bulundu.

    “Bizim 1 fırın ürünümüz 25 + 60 saatte vitrine anca geçiyor”
    Çini sanatçısı Serpil Işık, “Normalde kil ve toz halde alıyoruz. Sonra kovada kırıp pasta gibi kalıplara döküyoruz. Yarım saat sonra onu kalıptan çıkarıp 3 gün bekletiyoruz ve kurumasının ardından rötuşlayıp bin 50 derecede fırınımızda 4 buçuk saat pişiriyoruz.

    Şalter atınca ürüne 30 saat dokunmuyoruz. Bu sadece ilk beyaz olma aşaması. Zımparayla tozunu aldıktan sonra da modellemelere geçiyoruz.

    Doğaçlama çalışıyorum, ürünlerin bir aynısı bende de yok. Ardından sırlama dediğimiz cam tozu aşamasına geçiyoruz.

    Hangi renk cam tozunu fırınlarsak röle şeklinde piştikten sonra o renkle çıkar. Mesela turkuaz kullanırsan turkuaz olur. Bizim 1 fırın ürünümüz 25 + 60 saatte vitrine anca geçiyor” dedi.

    “El sanatlarının ilkokuldan başlayarak bir ders olarak verilmesini tavsiye ediyorum”
    Işık, sözlerinin devamında, “Bizim sanatımız kaybolmaya yüz tutmuş el sanatlarına giriyor. Çini, seramik işçiliği eğitimi verilebilen ve öğretilebilen meslekler arasındadır. O yüzden kaybolmaması gereken kültürümüzdür. Nesilden nesile aktarılması gerekir.

    Eğitimlerin ve el sanatları dalında etkinlik atölyelerinin çoğaltılması önemli. Etkinlik atölyeleri İlk etapta ilkokullardan bile başlayabilir.

    Lületaşı, cam, ebru ve çini gibi sanatların hepsinin ilkokuldan başlayarak bir ders olarak verilmesini tavsiye ediyorum. Eğer ki ilgililer bu konuda yardımcı olursa çocuklarımızın yetenekleri küçüklükten ortaya çıkarılır ve o mesleğe göre yönlendirme yapılabilir” şeklinde konuştu.

  • Bursa Büyükşehir’den engelsiz buluşma

    Bursa Büyükşehir’den engelsiz buluşma

    3 Aralık Dünya Engelliler Günü tüm Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da çeşitli programlarla kutlanarak engellilerin yaşadığı sıkıntılara ve taleplerine dikkat çekiliyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı da engelli bireyler için faaliyetlerde bulunan sivil toplum kuruluşlarının ve Büyükşehir Belediyesi’nde görevli engelli personelin katılımıyla program düzenledi. Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi’ndeki programa, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yanı sıra CHP İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, Bursa Milletvekili Hasan Öztürk, Büyükşehir Belediyesi bürokratları, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, engelli belediye personelleri, Bursa Kent Konseyi Engelliler Meclisi üyeleri, eğitmenler ve engelli bireylerin aileleri katıldı.

    “Eşit şartlara sahip olmalıyız”

    Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, birbirimize güç vermek, dayanışma ve sevginin her türlü engeli aşabileceğini vurgulamak amacıyla bir araya geldiklerini söyledi. Engellerin ötesinde bir kenti birlikte planladıklarını ve birlikte yol aldıklarını belirten Başkan Bozbey, Dünya Engelliler Farkındalık Günü dolayısıyla Aralık ayı boyunca çeşitli etkinlikler ve çalışmalar düzenleyeceklerini açıkladı. Sadece bir gün değil her zaman engelli bireylerin yanında olduklarını ifade eden Başkan Bozbey, “En büyük engel, zihinlerdeki ön yargılardır. Hepimiz aynı havayı soluyor, aynı çevreyi paylaşıyoruz. Dolayısıyla eşitiz ve eşit şartlara sahip olmalıyız. Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak yurttaşlarımızın hayatını kolaylaştıracak çözümler üretmek ve iş yerinde dezavantajlı çalışma arkadaşlarımızın haklarını gözeterek daha kapsayıcı bir çalışma ortamı kurmak bizim öncelikli görevlerimizden biridir. Bursa’mızda adil, katılımcı ve herkesin kendini değerli hissettiği yönetim anlayışımız doğrultusunda birlikte çalışıyoruz” dedi.

    “Sizinle daha zengin ve anlamlıyız”

    ‘Sürekli Engelsiz Yol Yardım Hizmetleri’ (SEYYAH) projesi ile ortopedik engelli yurttaşların akülü ve manuel tekerlekli sandalyelerinin tamir ve bakımlarını karşıladıklarını hatırlatan Başkan Bozbey, “Şehir içinde ulaşım desteği veriyoruz. 17 ilçemizin tamamında lift donanımlı araçlarımız, ortopedik engelli yurttaşlarımızı hastane ve kamu kurumlarına ulaştırıyor. Bursa Engelsiz Kulüp uygulamamız ise özel ihtiyaçlı yurttaşlarımızın kentin imkanlarından faydalanmasını, bilgi ve teknolojiye erişim sağlamasına imkan sunan bir dayanışma ağıdır. Her alanda aktif rol alabileceğiniz projeleri hayata geçirmeye devam edeceğiz. Büyük bir ailenin fertleri olarak dayanışma ruhumuzu daha da güçlendireceğimize inanıyorum. Sizin yanınızda olarak birlikte daha güzel yarınlara yürümekte kararlıyız. Sizinle daha zengin ve anlamlıyız. Hep birlikte engellerin olmadığı, herkesin eşit ve mutlu yaşadığı Bursa planlıyoruz. Sizlere güveniyor ve sizlerle gurur duyuyoruz” dedi.

    CHP Bursa Milletvekili Hasan Öztürk, Türkiye’de ciddi oranda engelli bireyin bulunduğunu belirterek sorunların ancak empati yapılarak aşılabileceğini söyledi. Engellilerin hayatını kolaylaştırarak geleceğin inşa edilebileceğini ifade eden Öztürk, engelli bireylerle birlikte daha fazla farkındalık çalışmaları yapacaklarını dile getirdi.

    CHP İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, herkesin birer engelli adayı olduğunu hatırlattı. Başkan Mustafa Bozbey’in herkesin daha rahat yaşayabileceği engelsiz bir kent inşa etmek için çalıştığını söyleyen Yeşiltaş, ortak akılla daha yaşanabilir Bursa’yı tüm kesimlerle birlikte oluşturacaklarını dile getirdi.

  • Nehre düşen köpek kurtarıldı

    Nehre düşen köpek kurtarıldı

    Bilecik’in Osmaneli ilçesinde Prof. Dr. Yunus Söylet Şifalı İçmeler Tesisi yakınlarında Sakarya Nehri’ne düşen ve batmak üzere olan bir köpek ihbarı alan ekipleri hemen harekete geçti.

    Nehrin akıntısından tekne yardımı ile kurtarılan köpek, Osmaneli Belediyesi Sokak Hayvanları Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezinde tedavi altına alındı.

  • Bursa’da takip ettiği kadını 8 el ateş ederek öldürdü

    Bursa’da takip ettiği kadını 8 el ateş ederek öldürdü

    Edinilen bilgiye göre, Olay, merkez Osmangazi ilçesi Bağlarbaşı Mahallesi Sanayi Caddesi üzerinde meydana geldi. Sabah erken saatte evden çıkıp otobüs durağına doğru yürüyen Selma Tarcan’ı (46) takip eden Yücel Kömlek (51), kadın durağa yaklaştığı sırada arkasından 8 el ateş etti.

    Kanlar içerisinde yere yığılan Tarcan olay yerinde hayatını kaybetti. Kadının öldüğünden emin olduktan sonra aynı tabancayı başına dayayan Yücel Kömlek aynı yerde canına kıydı.

    Silah seslerini duyan vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edildi. Polis ekipleri çevrede geniş çaplı güvenlik önlemi alırken, sağlık ekipleri Selma Tarcan ile Yücel Kömlek’in olay yerinde hayatını kaybettiğini belirledi.

    Tercan ile Kömlek’in cenazeleri Cumhuriyet savcının incelemesinin ardından adli tıp morguna kaldırıldı. Olayla ilgili tahkikat başlatıldı.

  • Ördüğü ürünleri satarak geçimini sağlıyor

    Ördüğü ürünleri satarak geçimini sağlıyor

    Şahinbey ilçesinin Alaybey Mahallesi’ndeki otobüs durağının yanına her gün tezgahını kuran ve yaz-kış demeden tezgahının başında bir yandan örgü ören bir yandan da hem ördüğü hem de hazır aldığı hediyelik eşyaları satan Yeter Nasip, azmi ve çalışkanlığıyla herkesin takdirini topluyor.

    Tezgahında el işlemeli çocuk patikleri ve yeleklerinin yanı sıra küpe, bileklik ve kolye gibi takı eşyaları satarak aile bütçesine katkıda bulunan Yeter Nasip, ilerleyen yaşına ve rahatsızlıklarına rağmen gece yaptığı ürünleri gündüzleri satarak geçimini sağladığını söyledi.

    Örgü örerek kendisiyle gurur duyduğu bu işi yapmanın verdiği hissi hiçbir şeye değiştirmeyeceğini ve kendi parasını kazanmak kadar güzel bir şeyin olmadığını dile getiren Nasip, kendi deyimiyle kimseye muhtaç olmamak için 25 yıldır bir yandan örgü ördüğünü ve bir yandan da ördüğü el emeği göz nuru ürünlerini sattığını belirtti.

    Boş durmayı sevmediğini söyleyen Nasip, ördüğü ürünleri de satarak evine katkıda bulunduğunu anlattı.
    Sabahın erken saatlerinden itibaren tezgahının başına geçtiğini aktaran Nasip, “Sattığım ürünler el emeği göz nuru ürünlerimdir.

    Sabah saat 10.00’da geliyorum. Akşam 16.00’a kadar çalışıyorum. Kendim yapıyorum kendim satıyorum. Kimseye muhtaç olmuyorum. Rabbime şükürler olsun. Çokta istemiyorum. Rabbim az ama hayırlısını versin.

    Patik, çocuk bayan için örüyorum. Küpe, kolye, halhal ve bileklik yapıyorum. Hepsi elimden geliyor. 65 yaşındayım. Bir ekmek parası için çabalıyorum. Bu yaşta avuç mu açayım. Gençlikte kimseye el açmadım, bu yaştan sonra da Rabbim haram nasip etmesin” dedi.

    Ördüğü ürünleri satarak evine katkıda bulunduğunu anlatan Nasip, yaptığı ürünlerin genç kızların ve kadınların ilgisini çektiğini belirtti.

    El emeği göz nuru el ürünlerini vatandaşların beğenisine sunup aile bütçesine katkı sağladığını ifade eden Nasip, “Eşim de çalışıyor ama hayat pahalı olduğu için bende eşimle birlikte çalışıyorum. Kimseye çok şükür muhtaç olmuyoruz.

    Kendi emeğimizle kazanıyoruz. Günde iki tane patik örüyorum. Evde de patik örmeye devam ediyorum. Yemeğimi yedikten sonra çayımı içtikten sonra patik örüyorum. Ördüğüm patikleri de tezgahımda satıyorum” şeklinde konuştu.

    “Yeter teyze kendi emekleri ile para kazanıyor”
    Kader Kökçüoğlu isimli vatandaş kadınların çalışmaya kattığı desteğin büyük olduğuna değinerek, “Şu anda 14-15 yaşındakiler bile çalışmıyor. Trafikte mendil satan kişilerle karşılaşıyoruz. Ama yeter teyze yaşlı olmasına rağmen tezgahının başında hem örgü örüyor hem de satıyor. Yeter teyze kendi emekleri ile para kazanıyor. Bir genç olarak kendisini örnek alıyorum ve kendisine de imrendim” diye konuştu.

  • “Yeşil Altın Zeytin Festivali” düzenlendi

    “Yeşil Altın Zeytin Festivali” düzenlendi

    Düziçi ilçesi Ellek beldesinde, zeytin ve zeytinyağını ön plana çıkarabilmek amacıyla Ellek Millet Bahçesinde “Yeşil Altın Zeytin Festivali” düzenlendi.

    Festivale Osmaniye Valisi Erdinç Yılmaz, Düziçi Kaymakamı Turgay İlhan, kamu kurum ve kuruluşları il müdürleri, siyasi parti temsilcileri, zeytin üreticileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.

    Millet bahçesinde gerçekleştirilen festivalde halk oyunları, çocuk oyunları, konserlerin yanı sıra zeytinden elde edilen ürünler kurulan stantlarda tanıtıldı.

    Ellek beldesinde 2 bin 500 ailenin geçim kaynağının zeytin olduğunu söyleyen Ellek Belediye Başkanı Abbas Yeşildemir, “Birinci zeytin festivalini yapıyoruz, biliyorsunuz Osmaniye’miz yerfıstığı ile özdeşleşmiş ancak henüz daha zeytini bilinmiyordu.

    Biz bu farkındalığı artırmak için festival düzenledik. 2 yıl önce düşünmüştük o zaman şehitlerimiz olduğu için yapamamıştık. Bir yıl önce de deprem yaşadık o yüzden yapamadık.

    Bu yıl Kültür ve Turizm Bakanlığımızın katkılarıyla bu festivali düzenliyoruz. Çünkü Ellek’te yaklaşık 2 bin 500 aile zeytincilikle uğraşıyor geçimini sağlıyor. Bugün itibarıyla 1 milyon civarında zeytin ağacı var. 6 tane zeytinyağı fabrikası, 4 tane salamura tesisimiz var ve bunlar markalaşmaya kadar gidiyor. Biz zeytinin kalitesini hiç tartışmıyoruz Ellek’te üretilen zeytin ve zeytinyağının kalitesi Türkiye genelinde bilinmektedir” diye konuştu.

    Geçim kaynakları zeytinin tanıtımı için yapılan festivalin kendileri için büyük bir tanıtım kampanyası olduğunu söyleyen zeytin üreticileri, festivali düzenleyen ve emeği geçenlere teşekkür etti.

  • Doğaseverler soğuk havalarda keklikleri unutmadı

    Doğaseverler soğuk havalarda keklikleri unutmadı

    Oltulu bir grup doğasever, yoğun kış şartları nedeni ile dağlarda yaban hayatta beslenme konusunda zorluk çeken kuş ve keçi türlerine destek sağlamak için yem dağıtımı gerçekleştirdi.

    Yaban Hayatını Koruma Sahasında yanlarında getirdikleri 100 kilo yemi uygun yerlere bırakan doğaseverler, vatandaşları da duyarlı olmaya davet ederek, “Hayvanlar zor durumdayken avlamak avcılık değildir” dedi.

    Bir yandan getirdikleri yemleri doğaya bırakan doğaseverler bir yanda da keklik ve keçileri kayıt altına aldı.

    “Hayvanların zor durumunu fırsata çeviriyorlar”
    Oltulu esnaf ve doğasever Osman Kamacı, yağan karla birlikte dondurucu soğuklar yüzünden hayvanların çok zor durumda kaldığını vurgulayarak, “Özellikle kekliklerin geçen yıl yumurta çıkımı ve yavru sayısı çok azdı. Haliyle seneye devredebilmeleri için hayvanları koruma altına almak ve beslemek gerekiyor. Buradan şunu da belirtmek istiyorum. Kendini avcı sanan arkadaşlar, bu hava şartlarını fırsat bilip zor durumdaki hayvanları avlamaya çalışıyorlar. Bunları kendi vicdanları ile baş başa bırakıyorum. Fırsatçılığa döndürmesinler. Zaten gerçek avcı bunu asla yapmaz. Bu hayvanları korumamız gerekiyor” dedi.

    Yaban keçilerini de unutmadılar
    Doktor Halil İbrahim Taşçı, yoğun kış şartları nedeni ile dağlarda yaban hayatta zorluk çeken kuş ve keçi türlerine destek sağlamak için yem dağıtımı yaptıklarını ifade ederek, “Önümüzdeki günlerde yaban keçileri için de yem dağıtımımız olacak.

    Tetiğe değil deklanşöre basalım. Doğamızı koruyalım, deklanşöre basarak daha güzel hatıralar yaşayacaksınız” şeklinde konuştu.

    Kaan Yavuz da, “Bugün Oltulu doğaseverler olarak yaban hayatına katkıda bulunmak için doğaya yem bırakıyoruz. Emeği geçenlere teşekkür ederiz. Onlara zor anlarında destek olmak vicdani bir görevdir” diye konuştu.