Blog

  • Evde Bakım Yardımları hesaplara yatırılıyor

    Evde Bakım Yardımları hesaplara yatırılıyor

    Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, evlerinde bakılan tam bağımlı vatandaşlar ve ailelerine yönelik “Evde Bakım Yardımı”nı hesaplara yatırmaya başladıklarını belirterek, “546 bin vatandaşımız bu yardımdan yararlanıyor. Evlerinde bakılan tam bağımlı vatandaşlar ve aileleri için bu ay toplam 4,9 milyar lira yardımı hesaplara yatırıyoruz” açıklamasında bulundu. Göktaş, yaptığı açıklamada, Bakanlığın aile odaklı bakım hizmet modellerinden biri olan “Evde Bakım Yardımı” uygulamasının 2006’da hayata geçirildiğini hatırlattı.

    Engelli bireylerin öncelikle aile yanında desteklenmesi için başlatılan çalışma kapsamında engellilerin aile bütünlüklerini muhafaza edecek şekilde bakımlarının evde yapılmasını öncelediklerini vurgulayan Göktaş, “Evde Bakım Yardımı ile engellilerin yaşadıkları ortamdan ayrılmadan, ailesi veya yakınlarıyla birlikte yaşayarak aile birliğinin korunmasına ve güçlenmesine destek oluyoruz. Bakanlık olarak engelli bireylerin eğitim, sağlık, güvenlik, istihdam gibi temel haklarına tam olarak ulaşmaları için hak temelli bir bakış açısıyla politikalar geliştiriyor, geliştirdiğimiz bütüncül ve adil sosyal hizmet modelleri ile toplumun her bir ferdine ulaşmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

    Evde Bakım Yardımı kapsamında hak sahibi başına aylık 9 bin 77 lira ödemenin her ayın 15’inde yapıldığını belirten Göktaş, şunları kaydetti:
    “Evlerinde bakılan tam bağımlı vatandaşlar ve aileleri için bu ay toplam 4,9 milyar TL Evde Bakım Yardımı’nı hesaplara yatırmaya başladık. Hali hazırda 546 bin vatandaşımız Evde Bakım Yardımı’ndan yararlanıyor. Türkiye Yüzyılı Vizyonumuz çerçevesinde bakanlık olarak engellilik alanındaki hak temelli sosyal yardımların şeffaf bir anlayışla sürdürülebilir olması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ödemelerin tüm engelli vatandaşlarımıza ve ailelerine hayırlı olmasını diliyorum.”

  • Çerkeslerin kültürü sahneye taşındı

    Çerkeslerin kültürü sahneye taşındı

    Kocaeli Kafkas Kültür Derneği’nin 60. yıl dönümünde, Çerkeslerin tarihi ve kültürel mirası, dans gösterileri ve sürgün temalı performanslarla sahneye taşındı. Kutlama, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle Kongre Merkezi’nde düzenlenen geniş katılımlı bir programla gerçekleştirildi. Etkinlikte derneğin tarihi, dans gösterileri ve özel konuşmalarla anıldı.

    Gecede sırasıyla Çerkes kültürünü yansıyan danslar sahnelenirken, minik ekiplerin performansları seyircilerden büyük alkış aldı. Dans gösterilerinin ardından sahnede atmosfer değişti ve sürgün temalı bir video eşliğinde “Sürgün Dansı” gerçekleştirildi. Bu gösteri sırasında izleyiciler duygusal anlar yaşadı.

    “Derneğimiz, Kuzey Kafkasya’daki tüm halklarını kucaklayan bir çatı olmuştur”
    Kafkas Kültür Derneği Başkanı İbrahim Uygun, etkinlikte yaptığı konuşmada, derneğin 1964 yılında kurulduğunu ve köklü bir geçmişe sahip olduğunu belirtti. Uygun, “Merhum Galip Çağlın’ın öncülüğünde kurulan derneğimiz, zaman içinde büyük bir çınar ağacına dönüşmüştür. Derneğimizin kuruluşundan bugüne emeği geçen tüm büyüklerimizden ahirete göç edenleri saygı ve minnetle anıyoruz Allah’tan rahmet diliyoruz.

    Hayatta olanlara sağlık ve afiyet diliyor bu salonda olanlara emekleri için huzurlarınızda gönülden teşekkür ediyoruz. 1864’te yaşanan Büyük Kafkas Sürgünü sonucu Anadolu’ya gelen tüm Kuzey Kafkas halklarını kucaklamayı kendine görev edinen derneğimiz, kültürümüzü, dilimizi, gelenek ve göreneklerimizi gelecek nesillere aktarma misyonunu üstlenmiştir.

    Kültür, bir milletin hafızası, kimliği ve geleceğe taşıdığı en değerli mirasıdır. ‘Biz büyük bir aileyiz’ diyen, dünlerini yarınlara taşımak için bir araya gelen sizlerle var olan Derneğimiz, kurulduğu günden bu yana, Kuzey Kafkasya’daki tüm halklarını kucaklayan bir çatı olmuştur. Bu birlik ve beraberlik, bizleri daha da güçlendirmektedir” dedi.

    “Bu gece sadece bir gösteri izlemiyoruz”
    Kültürlerini gelecek nesillere aktarmak amacıyla var güçleriyle çalıştıklarını ve çalışmaya devam edeceklerini vurgulayan Uygun, “Bu gece sadece bir gösteri izlemiyoruz. Aynı zamanda, köklerimize, kimliğimize ve birbirimize olan bağlılığımızı tazeliyoruz. Bu gece, büyüklerimizin bize öğrettiği değerleri hatırlayıp, gelecek nesillere aktaracağımız sözü veriyoruz.

    Bu gece yarınlarda kültürümüzle birlikte var olacağımızın izlerini taşıyan meşaleyi gençlerde görmenin mutluluğunu tadıyoruz. Bu gece, sadece kutlamak değil, aynı zamanda geçmişimize şükranlarımızı sunmak ve geleceğe dair umutlarımızı dile getirmek için bir araya geldik. İnanıyorum ki, birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğimiz sürece, kültürümüzü yaşamaya, yaşatmaya ve gelecek nesillere aktarmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

  • Yerin 150 metre altında şifa

    Yerin 150 metre altında şifa

    Çankırı’da hayata geçirilen ‘Daha Güçlü Bir Nefes Projesi’, Dünya KOAH Günü’nde KOAH ve astım hastalarına umut oldu. Türkiye’nin dört bir yanından gelen KOAH ve astım hastaları, Hititler’den kalan ve yerin 150 metre altında bulunan tuz mağarasında sağlıklarına kavuştu.
    Çankırı’da, Çankırı Valiliği ile çeşitli kurumların işbirliği ile gerçekleştirilen ‘Daha Güçlü Bir Nefes Projesi’, ‘Dünya KOAH Günü’nde KOAH ve astım hastalarına umut oldu.

    Hititler döneminden kalan ve “Yer Altı Tuz Şehri” olarak adlandırılan tuz mağarasında, KOAH ve astım hastalarına yönelik farklı sosyal, kültürel ve sağlık etkinlikleri gerçekleştirildi. Yerin 150 metre altındaki mağara içerisinde, hastaların 15 gün boyunca günde 6 saat tuz ortamındaki havaya maruz kalmaları sağlandı. Tuzla şifa bularak hayata tutunan hastalar tuz gastronomisiyle de Çankırı’nın yöresel yemeği olan tuzda kuzu ve tavuk yemeğini tattılar. Türkiye’nin dört bir yanından gelen hastalar, Dünya KOAH Günü’nde sağlık problemlerinin azaldığı ve rahat bir nefes aldıkları için çok mutlu olduklarını belirtti.

    “Buraya gelmeden önce 1’inci kata çıkamıyordum. Şimdi ise, 4’üncü kata çıkabiliyorum”
    Tedavisinin ardından kolaylıkla merdiven çıkabildiğini söyleyen Hasan Hüseyin Barışkan, “Projeye Ankara’dan katılıyorum. Buraya bir tavsiye üzerine geldim. Bugün tedavimin son günü. Buraya gelmeden önce 1’inci kata çıkamıyordum. Şimdi ise, 4’üncü kata çıkabiliyorum. Bu mağaranın faydasını gördüm. Dünya KOAH Günü’nde burada bulunduğum için mutluyum. KOAH hastalarına bu mağarayı tavsiye ediyorum” dedi.

    “Ben kurtuldum”
    Çareyi tuz mağarasında bulduğunu ifade eden Sedat Çetinkaya, “Projeye Kocaeli’nden katılıyorum. KOAH hastasıyım. Nefes darlığım var. Gitmediğim doktor kalmadı. En sonunda bu mağarayı duydum ve geldim. Tedavimin 7’inci gününde rahat nefes alamaya başladım. Rahatlıkla balgam çıkartabiliyorum, burnum ve genzim açıldı, artık tıkanmıyorum. Ben kurtuldum” diye konuştu.

    “Dünya KOAH Günü’nde burada tedavi olduğum için çok mutluyum”
    Tuz mağarasını KOAH ve astım hastalarına tavsiye eden Necati Bozkurt, “5-6 senedir bu KOAH hastalığını çekiyorum. Bu mağarada tedavi oldum ve iyileşme sürecimde ilerlemeler var. Bu mağaranın tüm hastalara faydalı olacağını düşünüyorum. Dünya KOAH Günü’nde burada tedavi olduğum için çok mutluyum” şeklinde konuştu.

    “Tuzun nasıl sağlıkta faydası varsa, tuzda kuzu ve tavuğunda faydası vardır”
    Çankırı tuzunun yemekte de sağlıklı olduğunu söyleyen yemek ustası Servet Sevindim, “Dünya KOAH Günü amacıyla yer altı tuz şehrine KOAH ve astım tedavisi için Türkiye’nin her yerinden gelen hastalarımıza Çankırı’nın yöresel lezzeti olan tuzda kuzu ve tuzda tavuk yaptık. Tuzun nasıl sağlıkta faydası varsa, tuzda kuzu ve tavuğunda faydası vardır. İnce ve kalın tuzla etin tamamını kapatarak 7 saatte yavaş yavaş pişiriyoruz. Hiçbir katkı yoktur. Burası tuzun başkenti, sağlıyla ve lezzetleriyle, tuza dair olan her şey Çankırı’da” ifadelerini kullandı.

  • Diyanet İşleri Başkanın’dan açıklama

    Diyanet İşleri Başkanın’dan açıklama

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) olarak çeşitli yollarla şu ana kadar 600 milyon liralık yardımı Gazze’ye ulaştırdık” dedi.
    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Milli İrade Platformu tarafından İstanbul’da düzenlenen “Türkiye Yüzyılında Diyanet ve Din Hizmetleri” konulu “Milli İrade Buluşmaları” programına katıldı.

    “Yeni bir medeniyetin inşası noktasında hepimize çok büyük görevler düşüyor”
    İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) Dr. Tayyar Altıkulaç Konferans Salonu’ndaki programda konuşan Başkan Erbaş, Türkiye Yüzyılı vizyonunun küresel krizlerle kuşatılmış insanlığın çıkış yolunu ifade ettiğini belirterek, “Türkiye’nin öncülüğünde yeni bir medeniyetin inşası noktasında hepimize çok büyük görevler, çok önemli sorumluluklar düşüyor. Zira söz konusu idealin, güçlü motivasyonu, en büyük imkanı, en kapsamlı zemini, inancımız ve değerlerimizdir” dedi.

    Başkan Erbaş, bugün Diyanet İşleri Başkanlığının dünyanın her köşesinde hizmet sunan büyük bir teşkilat olduğuna dikkati çekerek, hiçbir ülkede benzeri olmadığını söyledi.

    “Filistin için Papa’ya Cumhurbaşkanımızın mektubunu götürdüm”
    Filistin için sivil toplum kuruluşlarıyla Filistin’e Destek Platformu’nu kurduklarını ifade eden Başkan Erbaş, şöyle konuştu:
    “Gazze, Filistin konusunda en başından beri yaptığımız, yapmaya devam ettiğimiz onlarca iş var; defalarca basın toplantısı, bildiri, hutbe, boykot Bu süreçte daha güçlü tepki oluşturmak amacıyla Müslüman ülke ve toplumların dini liderleriyle defalarca toplantı yaptık. Diyanet İşleri Başkanlığımızda bir çevrim içi toplantıda 92 ülkeden 190’nın üzerinde ilim adamının, dini liderin katıldığı bir toplantımız oldu. Yine İslam alimlerinin katılmış olduğu pek çok toplantı yaptık.

    Farklı din mensuplarının dünyadaki temsilcilerine özel mektuplar gönderdik ve onları bir araya getirerek açıklamalar yaptık. Vatikan’a gittik, Cumhurbaşkanımızın mektubunu Papa’ya ulaştırdık ve Papa’ya baştan sona mektubu okudum. Onun da bu farkındalığın oluşmasında desteğinin olmasını kendisinden talep ettik.”

    “Rabbim, Kudüs mücadelesinin ve Filistin davasının nihai zaferini görmeyi hepimize nasip eylesin”
    Başkan Erbaş, Filistin’e insani yardımlar konusunda yapılabilecek her şeyi yaptıklarını dile getirerek, “Diyanet İşleri Başkanlığı ve TDV olarak çeşitli yollarla şu ana kadar 600 milyon liralık yardımı Gazze’ye ulaştırdık. Rabbim, Kudüs mücadelesinin ve Filistin davasının nihai zaferini görmeyi hepimize nasip eylesin inşallah” diye konuştu.
    Programa, Diyanet İşleri Başkanlığının üst düzey yöneticileri, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

  • İlk Türk somonu hasadı yapıldı

    İlk Türk somonu hasadı yapıldı

    Artvin’deki Deriner Barajı, enerji üretiminin yanı sıra balıkçılıkta da önemli bir merkez haline geliyor. Barajda üretilen Türk somonlarının ilk hasadı gerçekleştirildi.

    Artvin’de 2012 yılında enerji üretimine başlayarak ülke ekonomisine büyük katkı sağlayan Deriner Barajı, Türk somonu üretimiyle de ekonomiye katkıda bulunmaya devam ediyor. Kendi alanında Türkiye’nin en büyük ikinci barajı unvanına sahip olan Deriner Barajı’nda ilk Türk somonu hasadı yapıldı.

    Hasada katılan Artvin Valisi Turan Ergün, tekneyle üretim tesislerinde incelemelerde bulundu. Barajdaki 24 kafes işletmesinde yılda 8 bin 300 ton balık üretildiğini belirten Vali Ergün, Artvin’in su ürünleri üretiminde yüksek bir potansiyele sahip olduğunu vurguladı. Barajın su kalitesine dikkat çeken Vali Ergün, “Bugün burada Deriner Barajı’ndaki ilk balık hasadını gerçekleştiriyoruz. Artvin, hem denizi hem de 5 büyük barajı ile su ürünleri açısından çok önemli bir il. Barajlarımızdaki su soğuk, temiz ve oksijen bakımından oldukça zengin. Bu özellikler, kaliteli balık üretimi için büyük bir avantaj sağlıyor” dedi.

    Artvin’in balıkçılık potansiyeli artıyor
    Borçka Barajı ile başlayan su ürünleri üretiminin diğer barajlara yayıldığını ifade eden Vali Ergün, “Bugünkü üretimin ekonomik değeri yaklaşık 1,4 milyar lira. 2024 yılı itibarıyla Artvin’deki somon üretiminin yıllık değerinin 2 milyar lirayı bulmasını bekliyoruz. Üreticilerimiz, burada üretilen Türk somonlarının uluslararası ünlü somon türlerinin önünde olduğunu söylüyor. Yağ, protein ve Omega-3 açısından zengin olan bu somonlar, hem iç pazarda hem de ihracatta büyük ilgi görüyor” diye konuştu.

    Kadın girişimciden öncü adım
    Deriner Barajı’na ilk balık tesisini kuran kadın girişimci ve su ürünleri mühendisi Eray Şeker, “22 yıldır kafes balığı üreticiliğiyle ilgileniyorum. Devlet desteğiyle Deriner Barajı’nda ilk balık atımını gerçekleştiren girişimci oldum. Barajın su kalitesi, somon üretimi açısından oldukça kıymetli. Tesisimizin kapasitesi 500 ton. 24 kafesimizde bu yıl 100 ton üretim hedefliyoruz. Türkiye’nin en büyük ikinci barajı unvanına sahip olan Deriner Barajı, Türk somonu üretimiyle hem bölge ekonomisine hem de ülkenin ihracat potansiyeline katkı sağlamaya devam ediyor” şeklinde konuştu.

  • Ucuz altın kuyruğu

    Ucuz altın kuyruğu

    Kocaeli’de diğer kuyumculardan 150 lira düşük fiyata altın satan kuyumcu dükkanına vatandaşlar akın etti. Altın almaya gelen Rıdvan Oğuz, “Altını adeta bedava veriyorlar” dedi.

    Kocaeli’nin İzmit ilçesi Fethiye Caddesi bulunan bir kuyumcu dükkanında akşam saatlerinde adeta izdiham yaşandı. Altın fiyatlarının düşmesiyle Fethiye Caddesi’ndeki bir kuyumcu esnafı kampanya yaptı. Diğer esnaflardan yaklaşık 150 lira indirim yapan esnafın dükkanı kısa sürede müşteriyle doldu. Esnafın diğer kuyumculardan 150 lira düşük fiyata altın sattığını duyan vatandaşlar, kuyumcu dükkanına adeta akın etti. Yağmurlu havaya rağmen kuyumcu dükkanının önünde uzun kuyruklar oluştu.

    “Altını adeta bedava veriyorlar”
    Yağmur altında sırada bekleyen Rıdvan Oğuz isimli vatandaş, “Hanımın günü var. Onun için buraya geldik gram altın almaya. Fiyatlarda da düşüş var. Altını adeta bedava veriyorlar. Gramında 150-155 liralık fark var. Sıra beklemeye değer” ifadelerini kullandı.

  • Bursa’da 10 yıl sonra ilk…24 saatte hiç hırsızlık olayı yaşanmadı

    Bursa’da 10 yıl sonra ilk…24 saatte hiç hırsızlık olayı yaşanmadı

    Bursa Emniyet Müdürlüğü ekipleri vatandaşın huzuru ve güvenliği için son yıllarda uygulama ve operasyonlarını arttırdı. Aranan kişilere yönelik nokta operasyonlar da meyvelerini verdi. Cumhuriyet Başsavcılığı koordinasyonunda planlı yapılan büyük huzur uygulamaları da mala karşı işlenen olayların neredeyse tamamen sona ermesine yol açtı.

    Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri hem motorize hem de güven timleri ile sokakta hırsız, yankesici, dolandırıcılık olaylarına izin vermiyor. Son dönemlerde yakalanan azılı hırsızların tutuklanması, araması olan kişilerin de birer birer yakalanıp cezaevini boylaması da olayların bitme noktasına gelmesine büyük etken oldu.

    Alınan önleyici tedbirler ve Cumhuriyet Başsavcılığı’nın suç dosyalarının takibindeki hassasiyeti sonrası Bursa’da 10 yıl sonra ilk kez 13 Kasım Çarşamba günü evden hırsızlık, motosiklet ve otomobil hırsızlığı olayı gerçekleşmedi. 14 Kasım Perşembe günü ise evden yapılan bir hırsızlık oldu. Suç oranlarının azalması ve sokaklarda güven ortamı oluşması nedeniyle vatandaşlar memnuniyetlerini dile getirdi.

    2024 yılının 11 ayında geçen yılın aynı dönemine oranla evden hırsızlık olaylarında yüzde 68 düşüş yaşandı. Geçen yıl 11 ayda 2 bin 364 evden hırsızlık olayı yaşanırken 2024 yılında bu dönemdeki rakam 756’ya düştü. Mala karşı işlenen suçlarda aydınlatma oranı da yüzde 60’lardan yüzde 91’lere çıktı. 13 Kasım 2024 tarihine kadar 11 ayda Bursa genelinde aranan veya kesinleşmiş hapis cezası kararı bulunan 1400 hırsız tutuklanarak cezaevine gönderildi. Cumhuriyet Başsavcılığı ile Bursa Emniyet Müdürlüğü’nün bu koordinasyonu da olayların bitme noktasına gelmesinde etkili oldu.

    Bursa İl Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, kentin ‘huzur’ ve güven ortamını sağlamak için çalışmaların hız kesmeden devam edeceğini bildirdi.

  • TOKİ, Gülderen’de umudun da temelini attı

    TOKİ, Gülderen’de umudun da temelini attı

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Hatay’ın Antakya ilçesindeki Gülderen Mahallesi’nde 310 dönüm arazi üzerinde 2 bin 681 afet konutunun yapımını tamamladı. Bölgeden görüntüler paylaşan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, “Çalışıyoruz, üretiyoruz ve sonra milletimizin gönlünden kopan ‘Allah razı olsun’ duasını duyuyoruz ya; işte bu her şeye bedel” ifadelerini kullandı.

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen illerin yeniden ihya ve inşası için çalışmalarını sürdürüyor. Günde ortalama bin 500 konutun tamamlandığı deprem bölgesinde yıl sonuna kadar 200 binden fazla konutun teslim edilmesi planlanıyor. Depremde ağır yıkıma uğrayan Hatay’da da 26 binden fazla konut ve iş yeri hak sahiplerine teslim edildi, yıl sonunda bu rakamın 44 binin üzerine çıkması hedefleniyor. 2025 yılı sonuna kadar ise Hatay’da 158 binden fazla konut ve iş yeri teslim edilecek.

    Gülderen’de 2 bin 681 konutun yapımı tamamlandı
    Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanlığı Hatay’ın Antakya ilçesindeki Gülderen Mahallesi’nde sağlam temeller üzerine yeni bir kent kurdu. Gülderen’de 310 dönüm arazi üzerinde 2 bin 681 konutun yapımı tamamlandı. Konutların etap etap teslimi sürüyor. Devletin desteğiyle yaralarını sarmaya çalışan vatandaşlar yeni evlerine kavuşuyor.

    Bakan Kurum: “Çalışıyoruz, üretiyoruz”
    Gülderen’e taşınan depremzede bir vatandaşın, “Allah razı olsun, hiçbir şeyimiz eksik kalmadı” sözlerini alıntılayan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, sosyal medya hesabından, “Çalışıyoruz, üretiyoruz ve sonra milletimizin gönlünden kopan ‘Allah razı olsun’ duasını duyuyoruz ya; işte bu her şeye bedel” mesajını paylaştı.

    “Evim çok güzel, ışıl ışıl”
    Konutlarına yerleşenlerden Hatice Ateş, kurada ev çıktığını öğrendiğinde yaşadığı mutluluğu anlatarak, “Kızlarıma sarıldım, onlar da bana sarıldı. Eşime ‘gerçek mi’ diyorum, ‘evet bize çıktı’ diyor. Eve geldiğimizde gerçekten ‘bizim mi?’ diye düşündüm. Çok şükür yerleştik. Evim çok güzel. Çevre çok güzel oldu, her taraf ışıl ışıl. Bakanımız Murat Kurum ve bütün yetkililerin sayesinde biz evimize kavuştuk. Onlar olmasa, devletimiz olmasa kim yaptıracaktı? Allah razı olsun” dedi.

    “Gerçekten koca yürekli bir insan”
    Hak sahibi Yalçın Konak ise insanların artık konteynerlerden evlerine geçmeye başladığını belirterek, “Evlerin, binaların bu kadar hızlı yükselmesi bizleri çok şaşırttı. Bize umut verdi. Bu kadarını bile beklemiyorduk. İşçilik olsun, malzeme olsun, evin planlaması çok kaliteli ve güzel. Konutların devlet eliyle yapılması farklı oluyor.

    Çünkü devletin denetim mekanizması daha farklı. O yüzden kendimizi daha rahat, daha huzurlu hissediyoruz. Bakanımız Murat Kurum sadece burayı değil, depremi yaşayan insanları hiçbir zaman yalnız bırakmadı. Gerçekten koca yürekli bir insan. Gece gündüz demeden buraya gelip insanların sorunlarıyla, derdiyle ilgilendi.

    İnsanlar ne istediyse onu yapmaya çalıştı. Memleketimizi ayağa kaldırmaya çalıştı. Devlet, konteynerleri bir an önce boşaltıp insanları huzurla güvenilir evlere geçirmek için elinden geleni yapıyor. Evlerimizde artık huzurlu, güvenli, rahat bir şekilde, umut dolu günler bizi bekliyor. Mutluyuz, heyecanlıyız” ifadelerini kullandı.

  • Mudanya Hal Meydanı tarihi dokusuyla çekim merkezi olacak

    Mudanya Hal Meydanı tarihi dokusuyla çekim merkezi olacak

    Mudanya’nın değerlerini ortaya çıkarmak ve geleceğe sağlıklı bir şekilde aktarmak için çalışmalarını sürdüren Mudanya Belediyesi tarihi Hal Meydanı’nı turizme kazandırmak için proje hazırladı.
    Hal Meydanı’nın Mudanya’nın tarihi değere sahip, en kıymetli bölgelerinden biri olduğunu söyleyen Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, alt yapı ve üst yapı ile ilgili sorunların çözümünü de içine alan bir projeyle bölgenin tarihi dokusunu ortaya çıkaracaklarını söyledi. Meydanda bulunan yapıların tamamının Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından tescil edildiğini hatırlatan Dalgıç,“820 metrekare oturumlu alanı bulunan meydanda, yaklaşık 660 metrekare alanda farklı metrekarelerde 27 adet işyeri faaliyet gösteriyor. İşyerlerinde bulunan tentelerin tarihi dokuya uygun olmadığını gördük. Kentsel Tasarım Müdürlüğümüz alt yapı ve üst yapı sorunlarını da çözüme kavuşturacağımız projemizi hazırladı. İnsanımızı kötü hava şartlarından koruyan ve aynı zamanda tescilli yapıları ortaya çıkararak orta bölümde yer alacak büyük bir saçak yapmayı planlıyoruz. Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu da bu projemize sıcak baktı. Kısa zamanda projemizi sunacağız. Hayal ettiklerimizi yaparak farklı sektörlerden esnafımızın bir arada olduğu arasta gibi bir alan oluşturacağız. Projemizi gerçekleştirdiğimizde keyifli zamanların geçirileceği, hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgi odağı olacağı bir yer haline gelecek”

  • Diş sağlığında ‘kişiselleşmiş tedavi’ dönemi

    Diş sağlığında ‘kişiselleşmiş tedavi’ dönemi

    İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Gülsüm Ak, kişiselleştirilmiş diş hekimliğinin, teknolojinin ilerlemesiyle her geçen gün daha yaygın hale geldiğini belirterek, dijital ve kişiye özel çözümlerin, hastaların tedavi süreçlerinde daha iyi sonuçlar almalarını ve iyileşme sürelerinin kısalmasını sağladığını söyledi.

    Günümüzde tıp ve diş hekimliğinin, teknolojik ilerlemeler ve bilimsel yenilikler sayesinde önemli bir dönüşüm geçirdiğinin altını çizen Prof. Dr. Ak, “Her bireyin fizyolojik yapısı farklı olduğu gibi hastalıklarının patolojisi de farklılık gösterebilmektedir. Hastalıklar hastadan hastaya farklı bir seyir izleme potansiyeline sahiptir. Sağlık alanı da bu farklılıklara çözüm üretebilmek için evrilmektedir. Hastalıklara odaklı eski standart tedavi anlayışı yerini, hasta odaklı kişiselleşmiş tedavi anlayışına bırakmaktadır.

    Bu durum akla Hipokrat’ın ‘Hastalık yoktur, hasta vardır’ sözünü getirmektedir. Günümüzde her bireyin hastalığı için optimize edilmiş kişiye özel tedavi planları öne çıkmaktadır. Bu tedavilere örnek olarak tıp alanında kişisel ihtiyaçlara göre düzenlenmiş ilaç tedavileri ve diş hekimliği alanında ise kişiselleşmiş implant ve protez tedavileri verilebilir” dedi.

    Diş tedavilerinde de kişiye özgü tedavilerin ön plana çıktığını belirten Ak, “Kişinin kendine özgü ihtiyaçlarını karşılamak için özel olarak dijital ortamda üretilmiş protezler ile daha başarılı sonuçlar alındığı gibi ileri derece kemik kaybı yaşamış oral cerrahi hastaları için de tedavi seçenekleri değişmekte ve gelişmektedir. Kişiye özel tasarlanmış subperiostal implant tedavileri ile geleneksel yollarla tedavi edilemeyen ileri kemik kayıplı dişsiz hastaların protetik rehabilitasyonu sağlanabilmektedir.

    Yine oral cerrahideki bir başka kişiselleşmiş tıp örneği ise kişiye özel planlamalarla, membranlar ve kemik greftleri kullanılarak hastaların kemik seviyelerinin istenilen miktarda arttırılabilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır” dedi.

    Kişiselleştirilmiş yaklaşımların, yalnızca cerrahi alanla sınırlı kalmayıp, diş hekimliğinin farklı alanlarında da başarıyla uygulandığını kaydeden Ak, “Örneğin, okluzal splintler, çene ve diş yapısına göre özel olarak tasarlanarak, bireylerin çene eklem hastalıkları, diş gıcırdatma veya çene uyumsuzluğu gibi sorunlarına kişiye özel çözümler sunmaktadır. Okluzal splintler, dijital ölçümler ve kişisel 3D analizler ile daha verimli ve rahat bir kullanım sağlamakta, tedavi sürecini hızlandırmaktadır.

    Horlama tedavisi alanında da kişiselleştirilmiş yaklaşımlar önemli bir yer tutmaktadır. Horlama, uyku apnesi gibi sağlık sorunlarına yol açabilen bir durumdur ve kişiye özel horlama apareyleri, çene yapısına ve solunum yollarına göre tasarlanarak etkili bir çözüm sunmaktadır. Bu apareyler, çenenin belirli bir pozisyonda kalmasını sağlayarak hava yolunun açık tutulmasına yardımcı olur. Teknolojik gelişmelerle kişiye özel olarak üretilen horlama apareyleri, tedavi başarısını artırmakta ve hastaların yaşam kalitesini yükseltmektedir.

    Gingivektomi işlemi de kişiselleştirilmiş tıbbın diş hekimliğine yansıyan bir başka örneğidir. Gingivektomi, diş etlerinin fazla dokusunun cerrahi olarak çıkarılmasıdır ve bu işlemde dijital kılavuzlar kullanılarak işlem daha hassas ve estetik açıdan daha başarılı hale getirilmektedir. Gingivektomi guide’ları, diş etlerinin şekli ve büyüklüğüne göre dijital ortamda tasarlanarak, cerrahın en doğru müdahaleyi yapmasına imken tanır. Bu sayede, iyileşme süreci kısalır ve estetik sonuçlar daha tatmin edici olur.

    Ortognatik cerrahi de kişiselleştirilmiş tıbbın önemli bir uygulama alanıdır. Ortognatik cerrahilerde, çene yapısının düzeltilmesi için yapılan cerrahilerde, dijital tarama ve 3D modelleme teknolojileri kullanılarak, bireye özel cerrahi planlamalar yapılmaktadır. Bu sayede, her hastanın çene morfolojisi göz önünde bulundurularak, cerrahi işlemler daha hassas ve etkili bir şekilde gerçekleştirilir. Ortognatik cerrahi rehberleri (guide) bu sürecin önemli bir parçasıdır ve cerrahın doğru pozisyonda kesiler yapmasına imkan sağlar. Sonuç olarak, tedavi başarısı artar ve komplikasyon riski azalır” dedi.

    Diş hekimliğinde kişiselleşmiş tedavilerin sadece cerrahi alanla sınırlı kalmadığının altını çizen Ak, “Şeffaf plaklar gibi ortodontik tedavi seçenekleri de kişiye özel tedavi anlayışını benimsemektedir. Dijital tarama ile alınan ölçüler, hastanın diş ve çene yapısına en uygun şeffaf plakların tasarlanmasına imkan verir. Bu plaklar, dişlerin doğru ve kontrollü bir şekilde hareket etmesini sağlayarak, tedavi sürecini hızlandırır ve estetik açıdan daha kabul edilebilir bir seçenek sunar.

    Diş protezleri ve implantlar da bireye özel olarak tasarlanabilmektedir. 3D yazıcılar sayesinde ağız içi ölçüler alındıktan sonra, kişiye özel protezler veya implantlar üretilebilir. Bu, özellikle ileri derecede kemik kaybı yaşayan hastalar için büyük bir avantaj sağlamaktadır. Dental implant rehberleri de cerrahiyi kişiselleştirmek için kullanılan bir diğer önemli teknolojidir. 3D taramalar ve dijital modelleme ile, her hastanın çene yapısına uygun olarak tasarlanmış rehberler sayesinde implant yerleştirilmesi daha hassas ve doğru yapılabilir” dedi.