Blog

  • Nilüfer Belediyesi’ne iki ödül birden

    Nilüfer Belediyesi’ne iki ödül birden

    Marmara Belediyeler Birliği tarafından yerel yönetimlerin başarılı uygulamalarını ödüllendirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla bu yıl 10’uncusu düzenlenen Altın Karınca Ödülleri’nin kazananları belli oldu. Farklı kurum ve üniversitelerden 21 uzman jüri üyesinin değerlendirmeleri sonucunda Nilüfer Belediyesi iki kategoride birden ödüle layık görüldü.

    310 projenin başvurduğu 10. Altın Karınca Ödülleri’nde Nilüfer Belediyesi’nin “Çok Fonksiyonlu Etkileşim Alanı: Nilüfer Pancar Deposu” projesi Kentsel Tasarım ve Mimari kategorisinde ödül alırken, “Stratejik Planlama ile Sürdürülebilir Katılımcılık Yolculuğu: Birlikte Üret, Birlikte Yönet!” projesi Yönetişim ve Katılımcılık kategorisinde ödüle değer bulundu.

    Marmara Belediyeler Birliği Başkanı Mustafa Bozbey imzasıyla Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir’e gönderilen tebrik yazısında, projelerin sürdürülebilir, dayanıklı ve kapsayıcı kentleşme pratiklerine katkı sağladığı ve diğer belediyeler için örnek teşkil ettiği vurgulandı.

  • Diyarbakır 8. Kitap Fuarı başladı

    Diyarbakır 8. Kitap Fuarı başladı

    Diyarbakır 8. Kitap Fuarı, 216 marka, yayınevi ve sivil toplum kuruluşuna ev sahipliği yaparak kitapseverlere kapılarını açtı.

    Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın destekleriyle gerçekleştirilen fuar, edebiyat ve yayıncılık dünyasını Diyarbakır’da buluşturuyor. Etkinlik, sadece yerel halkı değil, çevre illerden ve ülkenin farklı bölgelerinden gelen ziyaretçileri de ağırlamayı amaçlıyor.

    Fuarda; panel, söyleşi, atölye çalışması ve çocuk etkinliklerinden oluşan toplamda 90 kültür etkinliği düzenlenecek. 9 gün boyunca sürecek bu fuar kapsamında 400’den fazla yazar ve edebiyat insanı, okurlarıyla buluşma fırsatı yakalayacak.

    Açılışta konuşan Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası, Valilik, Büyükşehir Belediyesi ve sivil toplum kuruluşları, kitap fuarının sürdürülebilirliğinin önemli bir sorumluluğunu görmeleri gerektiğini söyledi.

    Yayınevlerinin Diyarbakır’a gelmek için fedakarlıkta bulunduklarının da farkında olduklarını belirten Kaya, “Bizim fuarımız, Mezopotamya fuarı. 9 gün boyunca sadece Diyarbakır değil, Van, Hakkari, Erzurum, Erzincan, Batman, Mardin’den gelip fuarı ziyaret edecekler. Evet, en büyük teşekkürümüz 216 yayınevine. Diyarbakır’a gelmenin zor olduğunu biliyoruz. 400’den fazla yazarımıza teşekkür ediyoruz” dedi.

    Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Serra Bucak ise bugünden itibaren hazır olduklarını ifade ederek, “Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi olarak sözünü verelim.

    Önümüzdeki sene Kasım 2025’te kentimizdeki tüm bileşenlerle bu fuarı başka fiziki mekan olmak üzere sarıp sarmalayan fuarlar gerçekleştirmeli. Hakikaten çok istiyoruz” diye konuştu.

    Ziyaretçilerden Hasan Hasten, “Mardin Mazıdağı’nda yaşıyoruz. Eşim ve kızımla bugünkü kitap fuarına geldim. Kızıma hikaye kitapları bakıyoruz. Onunla burada hoş bir vakit de geçirmiş oluyoruz” şeklinde konuştu.

    Lise öğrencisi İlknur Aydın, fuarın gayet güzel olduğu değerlendirmesinde bulunarak, “Bazen kitaplara ulaşamıyoruz. Fuarlar sayesinde kitaplara ulaşabiliyoruz ve istediğimiz yazarlar gelebiliyor” ifadelerini kullandı.

    Bingöl’den gelen Emine Kartal ise, “Kitap fuarı için geldik. Ortam çok güzel, kitap okumayı sevdiğimiz için buradayız. Aradığımızdan fazlası var” dedi.

  • İstanbul’daki hastanelerde büyük deprem tatbikatı

    İstanbul’daki hastanelerde büyük deprem tatbikatı

    İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü tarafından, beklenen büyük İstanbul depremi sırasında hastanelerin hizmete devamlılığını sağlamak amacıyla Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun katılımı ile Başakşehir Çam Sakura Şehir Hastanesi’nde deprem tatbikatı yapıldı.

    Tatbikatta senaryo gereği, deprem sonrası önceden belirlenen illerden hastanelere desteğe gelen ekiplerin görevi devralama süreçleri de canlandırıldı.

    İstanbul’da olması beklenen büyük depremin hazırlıkları tüm kurumlar tarafından yapılan tatbikatlar ve planlarla devam ederken İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nce bugün bir tatbikat gerçekleştirildi. Tatbikata Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu da katıldı.

    Tatbikatın amacının muhtemel deprem sonrasında hastanelerde hizmetin sürdürülebilirliğini sağlamak olduğu öğrenildi. Bakan Memişoğlu’na program sırasında İstanbul İl Sağlık Müdürü Abdullah Emre Güner de eşlik etti.

    Tatbikatta ilk kez ‘Referans Hastane Koordinasyon Merkezi’ modeli de devreye alındı. Tatbikat senaryosu gereği, muhtemel büyük deprem sonrasında şehir dışından önceden hastanelere gelen destek ekiplerinin görevi devralama süreci ve canlandırılarak bu koordinasyona hazırlanması amaçlandı.

    Tatbikat sonrası açıklama yapan Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, “Herkesin depreme, özellikle İstanbul’un hazır olması gerekiyor. Bununla ilgili hem 2019’daki deprem özellikle de 6 Şubat’taki üzücü ve bizi gerçekten yaralayan depremler hastane afet planımızı ve bütün afet planlarımızı gözden geçirerek İstanbul dahil Türkiye’de bir afet planı hazırlandı sağlıkla ilgili.

    Bu ilk defa uygulanan bir tatbikat amacımız bu afet planlarımızı ve öngörülerimizi tatbikatlarla ile insanlara ezberletmek ve eksiklerimizi tespit etmek.

    Burada 800 kişi bu tatbikata katılıyor. 2 hastanemiz diğer 2 hastanemizin deprem esnasında görevini ifa etmeye çalışıyor. Biz, bütün İstanbul’daki hastaneleri eşleştirdik. Deprem aşamasında otomatik olarak ekipler ne yapacak, nasıl teslim alacak, hastanede destek nasıl verecek onların tatbikatı yapılıyor.

    İlk 48 saatte İstanbul’daki hastaneler kendi kendine yeter halde olacak referans hastaneler izolatörlü. Bu hastanelerdeki deprem esnasındaki sağlık hizmetleri yürütülürken, destek illerden gelen bu hastanelerin ekiplerinin buradaki görevi ve hastanenin yönetimini alıp sağlık hizmetlerini kesintisiz sürdürmek amacıyla yapılan bir tatbikat.

    Böylece deprem esnasında buraya gelecek ekipler, hem nasıl devralacaklar görevi hem de hastaneyi tanıyorlar.

    Böylece inşallah yaşanmaz ama deprem esnasında sağlık hizmetlerinin kesintisiz sürdürülebilmesi ve dışarda gelecek ekiplerin görevi nasıl devralacağı ve hangi hastanede nasıl çalışacağı artık planlamalarımız oluştu ve tatbikatlarımız başladı” dedi.

  • Bir buçuk asırlık balıkçılık

    Bir buçuk asırlık balıkçılık

    Yaklaşık bir buçuk asır önce Rumlardan kalan ve Sakarya’nın Karadeniz’e kıyısı bulunan Karasu ilçesindeki ‘Haralambo’ diye bilinen bölgede balıkçıların av sezonu devam ediyor. Barbunu ile ünlenen bölgede denize açılan balıkçılar, kışın geçimlerinin büyük bir kısmını da bu şekilde sağlıyor.

    Karadeniz’de Rumlardan kalan ve bölge halkının ‘Haralambo’ olarak tabir ettiği mevkide Karasu ve Kocaalili balıkçıların barbun avı sürüyor.

    Karasu’nun Küçük Karasu Mahallesi’nde bulunan ve en eski balıkçı köyü olarak bilinen ‘Haralambo’ bölgesinde denize açılan balıkçılar, kış aylarında geçimlerinin büyük bir kısmını da balıkçılık ile sağlıyor. Barbunu ile ünlenen mevkide balıkçılar, gece attıkları ağları sabah saatlerinde topluyor.

    Ağlara takılan ve ayıklanan balıklar kovalara konularak Karasu ve Kocaali başta olmak üzere çevre illerdeki satış noktalarına ulaştırılıyor.

    “Rumlardan kalan 150 senelik bölgede kıyı balıkçılığını sürdürüyoruz”
    40 senedir balıkçılık yaptığını belirten Adem İngenç, “Rumlardan kalan bir yerimiz var burada yaklaşık 150 senelik. 5 metreden başlar, bin 600 metre derinlikte olan bir vadi, kuyu var. Kış geldiği zaman balıklar burada toplanır.

    Biz de burada balıkları avlamaya çalışıyoruz. Dedelerimiz, babalarımız, amcalarımızdan kalan balıkçılığı devam ettiriyoruz. Ben de 40 senedir burada balıkçılık yapıyorum.

    Çok uzun süredir bu bölgede balıkçılık var. Eskiden ağlar pamuk ipliğinden yapılırdı ve ağ atıldıktan sonra burada seralar vardı oralarda kurutulurdu akşam tekrar denize atılabilmesi için. Eski balıkçılar böyle yapardı. Sabah saat 06.00’da çıkıyoruz, ağlarımızı çekiyoruz.

    Bu sene inşallah daha iyi balık olacak. Şu an barbun başladı, istavrit var. Barbun burada kalıcı balık, istavrit göçmen balığı.

    Sığ sularda istavrit, derin sularda 35-40 metrelerde barbun, 50-60 metrelerde mezgit oluyor. Amatör bir kıyı balıkçısıyım. Her sabah ağlarımızı çekerken balık tutmayı çok arzuluyoruz ve daha fazla olmasını istiyoruz” dedi.

    “Mahalle halkımıza ekonomik bir katkısı var”
    Daha öncesinde balıkçılık yapan Karasu Mahalle Muhtarı Şefik Kır, “Yazın balık sığ sulara göç eder. Kışın da derin sular sıcak olur ve derin suda toplanır balıklar. Balıkçılar yoğunlukla, kuyu diye tabir ettiğimiz ‘Haralambo’da ağlarını bırakırlar.

    Yakaladıkları balıkları da hem mahallemize hem de Karasu ve Kocaali’ndeki satış noktalarına ulaştırırlar. Ve bu şekilde de hayatlarını devam ettiriyorlar.

    Mahalle halkımıza da ekonomik bir katkısı var. Birlik ve beraberlik içerisinde kooperatifleşmeyi sağlarsak çok daha farklı yerlere bu işi taşıyacağımızdan eminim” diye konuştu.


    “Sabah kahvaltıda barbun yerim”
    Sezonun açılması ile birlikte sabah kahvaltıda bile barbun yediğini ifade eden balıkçı Sabri İngenç, “Balıkçılık zevkli tabii ama başka bir işinde olacak.

    Buranın tadını aldığında bırakamazsın. Bu bölgeden çıkan barbun balığının tadına baktığında burayı ararsın. Ben barbun sezonu başladığı zaman kahvaltıda zeytin, peynir yerine barbun yerim. Herkese de tavsiye ederim, yiyen bir daha arar bunu.

    O kadar lezzetli bir balık. Küçük Karasu ‘Haralambo’ balıkçılık dediğinde adres burası. Karadeniz’de buradan başka da barbun balığının çıktığı yer çok nadir” şeklinde konuştu.

    “Buradan alıp yiyenler peşini de bırakmıyor”
    Bölgeden çıkan barbun balığının lezzeti hakkında bilgi veren Şaban Altaş ise, “Barbun balık olarak yerinde ve taze olarak yediğin zaman diğer balıklara göre çok güzel balık.

    Günümüzde bu balığı çok tanıyan yok. Tanıyanlarda bu bölgeden yemedikleri ve zamanı geçmiş yedikleri için barbun balığı lezzetli gelmiyor. Ama buradan alıp yiyenler peşini de bırakmıyor” ifadelerini kullandı.

  • “Maaş adaletsizliği, iş barışını bozuyor”

    “Maaş adaletsizliği, iş barışını bozuyor”

    20 Eylül 2023 tarihinde kurduğumuz sendikamız, bu meslek gruplarının haklarını savunmak ve seslerini duyurmak için yola çıkmıştır” dedi.

    Mühendis Tek-Sen Enerji Sendikası Genel Başkanı Mümin Güler, mühendislerin, mimarların, şehir plancılarının ve diğer teknik hizmet meslek gruplarının kaybolan haklarını ve itibarlarını geri kazanmalarına ilişkin açıklamalarda bulundu.

    Genel Başkan Mümin Güler açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
    “20 Eylül 2023 tarihinde kurduğumuz sendikamız, bu meslek gruplarının haklarını savunmak ve seslerini duyurmak için yola çıkmıştır.

    Umutsuzluğa kapılmak yerine, kendi haklarımızı aramak adına birleşerek, güçlü bir adım attık. Bizler, enerji, sanayi, madencilik gibi önemli sektörlerde görev yapan mühendislerin ve teknik personelin haklarını savunmak için mücadele ediyoruz.

    Bugün, sekiz hizmet kolunda örgütlenmiş bulunuyoruz ve konfederasyon olma yolunda hızla ilerliyoruz. Ayrıca, hiçbir siyasi partiyle bağımızın olmadığını ve bağımsız bir şekilde faaliyet gösterdiğimizi, tüm gücümüzü üyelerimizden aldığımızı vurgulamak isterim.

    “30 yıllık mühendis, 105 bin TL maaş almalı”
    Mühendislerin ve teknik personelin karşı karşıya olduğu maaş adaletsizliğine dikkat çekmek istiyorum. 30 yıllık bir mühendis 57 bin TL maaş alırken, eşdeğer meslek gruplarında bu rakam 100 bin TL’yi aşıyor.

    Bu durum, mühendislerin emeğinin yeterince değer görmediğini ve hak ettikleri maaşların çok altında çalıştıklarını gösteriyor.

    Bu sorunun çözülmesi adına iki temel önerimiz var: Birincisi, ‘teknik çalışma ödemesi’ adı altında ilave bir ödeme eklenmesi, ikincisi ise ek ödeme oranlarında 50 puanlık bir artış yapılması.

    Bu düzenlemelerle, mühendis maaşlarının 105 bin TL’ye çıkarılmasını hedefliyoruz. Ayrıca teknik hizmetler sınıfında görev yapan yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar, mimar, peyzaj mimarı ve iç mimar ile şehir plancısı ve bölge plancısı, tekniker, teknisyen meslek unvanlarının mesleki sorumluluk sigortası kapsamına alınması amaçlanmaktadır.

    Mesleki sorumluluk sigortası kapsamına alınmamız; hem teknik hizmet sınıfının güvenliğini sağlamak hem de toplumun sağlıklı ve sürdürülebilir projelere ulaşmasını temin etmek için büyük önem taşıyor.

    “Maaş adaletsizliği, iş barışını bozuyor”
    Maaş adaletsizliği sadece mühendislerin motivasyonunu etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda iş barışını da bozuyor. Kamu mühendislerinin eşdeğer meslek gruplarına kıyasla düşük maaş alması, çalışma verimliliğini düşürüyor ve beyin göçünü hızlandırıyor.

    Bu durum, gelecekte kamu kurumlarında nitelikli mühendis bulmakta zorlanmamıza yol açacak. Bununla birlikte, maaş iyileştirmeleri yalnızca çalışanları motive etmekle kalmayacak, aynı zamanda kamu hizmetlerinin kalitesini ve ülkemizin kalkınmasını da olumlu yönde etkileyecektir.

    “Mühendislerin ve teknik hizmet sınıfının emeklilik kaygıları var “
    Meslektaşlarımızın; emeklilik sonrası yaşam koşulları hakkında ciddi kaygıları bulunmaktadır. Emekli teknik personel maaşları, yüksek enflasyon ve yaşam maliyetleri karşısında geçimlerini sürdürebilme konusunda yetersiz kalmaktadır.

    Emekli maaşlarının, çalışanların geçimlerini sürdürebilmesi ve onurlu bir yaşam sürmesi için yeterli olmasının gerektiğini düşünüyoruz. Bugün, emekli teknik personelin maaşları, yoksulluk sınırının çok altında kalıyor ve bu durum, emeklilik dönemi için büyük bir belirsizlik oluşturuyor.

    Mevcut maaşlar, emekli olan mühendis ve teknik personelin günlük ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak. Bu sebeple, kazanılacak hakların emekliliğe yansıtılması gerektiğini savunuyoruz. Bu sorunun çözülmesi için, 5434 ve 5510 sayılı kanunlara bir ek madde eklenmesini talep ediyoruz.

    Bu düzenleme ile emekli maaşlarına ilave bir ödeme yapılması sağlanarak, şu an 26 bin TL civarında olan maaşların, yoksulluk sınırının üzerinde bir seviyeye çıkarılması mümkün olacaktır.

    Emekli maaşlarının, emekliler için sadece hayatta kalma değil, yaşam kalitesini sürdürebilme noktasında da yeterli düzeye getirilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz.

    “Gençler mühendislik mesleğini tercih etmiyor”
    Mühendislik fakültelerinin doluluk oranlarında büyük bir düşüş yaşanıyor. 2024 yılı itibarıyla birçok mühendislik fakültesine öğrenci yerleşmemiştir.

    Gençlerin mühendislik mesleğini tercih etmeme nedenlerinin başında, kamudaki düşük maaşlar ve yetersiz özlük hakları yer almaktadır. Eğer bu durum devam ederse, orta vadede ülkemizin teknik altyapısı ciddi şekilde zayıflayacak ve kalkınma hızımız olumsuz etkilenecektir.

    “Hak Yoksa İş Yok” eylemi ve taleplerimiz
    1 Kasım’da gerçekleştirdiğimiz iş bırakma eylemi, meslektaşlarımızın haklarını savunmak adına önemli bir adımdı. Eylemin temelinde, “koruyucu giyim hakkı” ve “meslek kanunu” taleplerimiz vardı. 2024-2025 Toplu Sözleşmesi’nde açıkça belirtilen koruyucu giyim malzemelerinin hala uygulanmadığı aşikârdır ve bu durum iş sağlığı ve güvenliğini tehlikeye atmaktadır.

    Ayrıca, meslek kanunu eksikliği nedeniyle mesleki hak kayıplarının önüne geçilememektedir. Bu eksikliklerin giderilmesi için mücadelemiz devam edecektir.

    “Meslek kanunu ve haklarımız için mücadele ediyoruz “
    Mühendis Tek-Sen Enerji olarak, kamu mühendislerinin çalışma koşullarını düzenleyecek ve mesleğin itibarını artıracak bir meslek kanunu talep ediyoruz. Kamu mühendislerinin haklarının korunması, maaş iyileştirmelerinin emekliliğe yansıması ve teknik çalışma ödemesi gibi yeni ödeme kalemlerinin getirilmesi gerektiğine inanıyoruz.

    TBMM’de bekleyen kanun teklifleri
    TBMM’ye sunulan ancak henüz yasalaşmayan mühendislik ve teknik hizmetlerle ilgili kanun tekliflerinin de çalışanların haklarını koruma noktasında yetersiz kaldığını düşünüyoruz.

    3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun’un günümüz ihtiyaçlarını karşılamadığını belirtmek istiyorum. Yeni düzenlemeler yapılmadığı takdirde; kamu mühendislerinin ve teknik hizmet çalışanlarının hak kayıpları artacak ve mesleki sorunlar derinleşecektir.

    Bizler, Mühendis Tek-Sen Enerji olarak; haklarımızı geri kazanmak ve mesleğimizin itibarını yükseltmek için kararlı bir şekilde mücadelemizi sürdüreceğiz.”

  • Nişanlanan eski sevgilisini ensesinden vurarak öldürdü

    Nişanlanan eski sevgilisini ensesinden vurarak öldürdü

    Olay, Seyhan ilçesine bağlı Hurmalı Mahallesi Kurtuluş Caddesi’nde meydana geldi.

    İddiaya göre, Ebru Ayşe Beyaz (27) ve Ramazan Arıcı (26) bir süre önce ilişkilerini bitirdi. Ramazan Arıcı’nın bu sürede başkasıyla nişanlandığı öne sürüldü. Ebru Ayşe Beyaz, Ramazan Arıcı ile konuşmak için buluştu.

    Arıcı’nın kullandığı hafif ticari araca binen Beyaz ile Arıcı arasında tartışma çıktı. Tartışma sırasında Ebru Ayşe Beyaz, yanında getirdiği tabanca ile arabayı süren eski sevgilisi Arıcı’nın ensesine ateş açıp öldürdü. Beyaz aynı tabanca ile kendi yaşamına son verdi. Bu arada hafif ticari araç ise bir ağaca çarparak durabildi.

    İhbar üzerine bölgeye sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Olay yerinde yapılan incelemelerin ardından Arıcı ve Beyaz’ın cesetleri Adana Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı.

    Öte yandan, Ebru Ayşe Beyaz’ın Ramazan Arıcı’yı nişanlanmasını hazmedemediği için öldürdüğü öne sürüldü.

     

  • Bursa’da köylülerden çöplük eylemi

    Bursa’da köylülerden çöplük eylemi

    Bursa’da kent merkezinin içerisinde kalan Hamitler Katı Atık Tesisleri’nin Karacabey’in Muratlı Mahallesi’ne taşınma fikrine köylü halk tepki gösterdi. Köy meydanında toplanan kalabalık “Geleceğimizi çöpe atmayın” şeklinde pankart açıp slogan attı.

    Bursa’da 13 mahalle ve yaklaşık 400 bin nüfusu çevreleyen Hamitler Katı Atık Tesisleri’nin Karacabey’in Muratlı Mahallesindeki kırsal alana taşınması projesi tartışmaları da beraberinde getirdi.

    Geçtiğimiz gün Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın söz konusu tesisin taşınması ile ilgili yaptığı bir açıklamada, “Hamitler Katı Atık Tesisi ile ilgili çevre koruma daire başkanımız ile görüşme sağladık.

    Bursa’nın batı bölgesinde, Karacabey ilçesindeki Muratlı Mahallesiyle ilgili ÇED çalışmaları, kurum görüşleri devam ediyor. Diğer taraftan da Hamitler Katı Atık Tesisi’ndeki günlük atık miktarı 2 bin 700 tondan bin 500 tonlara düşmüş durumda.

    Hedef burayı sıfırlayıp oradaki bilimsel görüşleri, kurum görüşleri alındıktan sonra Karacabey Muratlı Mahallesi’ndeki tesislere taşımak olacak. Bu çalışmalar bitince de Hamitler çöplüğü inşallah çok güzel bir yeşil alan, park alanı olacak” ifadelerini kullandı.

    Açıklamanın ardından Karacabey Muratlı Mahallesi halkı tesisin taşınması ile ilgili söylemlere tepki göstererek eylem yaptı. Muratlı Mahallesi yakınlarında ormanlık alana taşınması planlanan tesis için yeşil alanların zarar göreceğini söyleyen mahalle sakinleri “Geleceğimizi çöpe atmak istemiyoruz” sloganları attı.

    “Yeşilimizi kaybetmeme konusunda kararlıyız”
    Karacabey Belediye Başkanı Fatih Karabatı, Karacabey’in Bursa’da yeşilini kaybetmeyen tek ilçe olduğunu savunarak, “Bugün burada gerçekleşen olay siyasetin üzerinde olduğunu görüyoruz. Tüm partilerin temsilcileri bugün burada bizlerle beraber.

    Bilimsel çalışmaları devam eden bir süreçte Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın Muratlı’ya böyle bir tesis kurulacağını söyledi. Ben dün Bursa Büyükşehir Belediyesi bütçe görüşmelerinde gördüm ki Muratlı’ya böyle bir tesisin oluşumu yok.

    Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ile görüşmelerimizde bilimsel çalışmaları devam ediyor. Fakat gördüğümüz bütçede de Bursa’nın batısına yapılacak bir yatırım yok.

    Biz buna rağmen yine bugün buradayız, Karacabey Bursa’nın yeşilini kaybetmeyen tek ilçesidir. Bu yeşilliğimizi buralarda asla kaybetmemeye kararlıyız” şeklinde konuştu.

    “Ormanlarımızı kimsenin bozmasına müsaade etmeyeceğiz”
    Taşınması planlanan tesisle birlikte 5 bin 140 dönüm ormanlık alanın risk altında olduğunu söyleyen Muratlı Mahalle Muhtarı Erdal Yaldız, “Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın geçtiğimiz günlerde meclis toplantısında Hamitler çöplüğünün kaldırılacak ve yerine Botanik Park yapılacağını, yeni çöplüğün Muratlı’ya taşınacağını açıkladı.

    Ancak Kayapa Ovası belirlenen çöp döküm alanı tepkiler ve yerel yönetimlerin değişik rotalar izlemesi ile köyümüze çevrildi. Kayapa halkı bu tesisin ekolojik dengeyi bozacağına, toprağı ve suyu kirleteceğine, halk sağlığı sorunu oluşturacağına haykırdı.

    Ancak Kayapa’ya karşı olanların aynı tutumu Muratlı’da göstermediğini üzülerek takip ediyoruz. Her hâlükârda çöp Muratlı köyünde olduğu sürece, ne toprak kirlenecek ne de halk sağlığı sorunu ortaya çıkmayacak, çöp koku yayılmayacak.

    Kayapa yapılacak çöplük konusunda en ön sırada yer alanların şimdiki sessizliğini anlam veremiyoruz. Karar alıcı makamların da bildiği üzere bölgemizde yaşam tüm canlılığı ile devam etmekte. Aktif olarak tarım ve hayvancılık faaliyetleri yapılmaktadır.

    Çöplüğün yapılması hedeflenen alan 5 bin 140 dönüm orman alanı, fıstık çamı, sahil çamı ekili olan ve kalan diğer alan tarım alanıdır. Yani bu alanın büyüklüğü küçük bir kasabaya tekabül etmektedir. Ormanlarımızı ve tarım alanlarımızı, doğamızı kimselerin bozmasına izin vermeyeceğiz” diye konuştu.


     

    “Geleceğimizi çöpe atmaya hakkınız yok”
    Katı atık tesisinin yalnız Muratlı değil beraberindeki 10 mahalleye de olumsuz etkileri olacağını kaydeden Yaldız, “Çöplük olarak hedeflenen yerinin 10 köyümüze de etkisi olacaktır. İnkaya Göleti, Rüzgar Gülü Santrali, Hürriyet köyü, Taşpınar köyü, Muratlı köyü, Evciler köyü, Emirler Yenice köyü, Çayönü köyü ve hızlı tren istasyonuna da etkisi olacaktır.

    Çöplük yerinin bilimsel temellere dayanarak belirleneceği söylenmektedir. Hatırlatmak isteriz ki, önceki yerel yöneticiler de Kayapa’ya çöplük tesisi yapmayı planlarken bilimsel raporlara dayanarak göstermiştir. Bölgemizde geçen ve yıllardır Bursa’nın kangreni olan Nilüfer Çayı’na çözüm aranırken, yeni bir çevresel sorun bölgemizi istemiyoruz.

    Nilüfer Çayı ile ilgili protestolarda aktif bir şekilde rol alanların şu an burada riskli bir konu olan çöplük meselesinde neden yanımızda göremiyoruz? Artırılacak olan çöp suyu nereye dökülecek? Unutulmamalıdır ki Karacabey Muratlı bölgesi sadece Bursa’nın değil ülkemize en verimli arazilerine sahiptir ve mevcut riskleri görmeden gelmek, bu konuda üretim alanlarını kaybetmek adına tarım ve doğanın ülkemize geleceğini etkilemektedir.

    Canlı bir bölgeye çöp tesisi kurulmasındaki hedef nedir? Karar vericiler şehri dinamikleri bölgemizle ilgili karar alırken bölge halkının duygu ve düşüncelerini önemsemelidir. Bu hem demokrasinin hem çöpçülüğün hem de ortak aklın gereğidir.

    Yüzyıllardır bu topraklarda yaşıyoruz. Atalarımız, çocuklarımız ve torunlarımız adına sesleniyoruz. Herkesi dayatmayla değil, halkın iradesi ile karar almaya çağırıyoruz.

    Bursa’mızın çocuklarımızın ve geleceğimizin gülümsemesi adına geleceğimizin solması değil yeşermesi adına çöplük kararından vazgeçin. Muratlı köyüne çöplük istemiyor, geleceğimizi çöpe atmayı hakkımız yok. Köylü milletin efendisidir, dik duruşumuzdan vazgeçmeyeceğiz” dedi.

  • Eski sevgilisinin canına kıydı

    Eski sevgilisinin canına kıydı

    Adana’da seyir halindeki hafif ticari aracı süren eski sevgilisini ensesinden vurarak öldüren kadın, aynı silahla göğsüne sıkarak intihar etti. Kadının eski sevgilisini başkasıyla nişanlandığı için öldürdüğü öne sürüldü.

    Olay, Seyhan ilçesine bağlı Hurmalı Mahallesi Kurtuluş Caddesi’nde meydana geldi. İddiaya göre, Ebru Ayşe Beyaz (27) ve Ramazan Arıcı (26) bir süre önce ilişkilerini bitirdi. Ramazan Arıcı’nın bu sürede başkasıyla nişanlandığı öne sürüldü.

    Ebru Ayşe Beyaz, Ramazan Arıcı ile konuşmak için buluştu.
    Arıcı’nın kullandığı hafif ticari araca binen Beyaz ile Arıcı arasında tartışma çıktı.

    Tartışma sırasında Ebru Ayşe Beyaz, yanında getirdiği tabanca ile arabayı süren eski sevgilisi Arıcı’nın ensesine ateş açıp öldürdü. Beyaz aynı tabanca ile kendi yaşamına son verdi. Bu arada hafif ticari araç ise bir ağaca çarparak durabildi.

    İhbar üzerine bölgeye sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Olay yerinde yapılan incelemelerin ardından Arıcı ve Beyaz’ın cesetleri Adana Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı.

    Öte yandan, Ebru Ayşe Beyaz’ın Ramazan Arıcı’yı nişanlanmasını hazmedemediği için öldürdüğü öne sürüldü.

  • Yaşlı adam darp edilerek öldürüldü

    Yaşlı adam darp edilerek öldürüldü

    Muğla’nın Yatağan ilçesindeki otogar civarında bir lokantada garson olarak çalışan adam, iş çıkışı Ç.E. isimli şahıs tarafından darp edilerek hayatını kaybetti.

    Olayın ardından saldırgan polise teslim oldu. Soytürk’ün restoran önündeki görüntüsü ortaya çıktı.Edinilen bilgiye göre olay, Muğla’nın Yatağan ilçesinde Bulvar Otogar yakınlarda gece saat 02.34 sıralarında meydana geldi. Eski kahvehane işletmecisi olan Erol Soytürk, iş çıkışı eve giderken saat 02.30’da 41 yaşındaki Ç.E. tarafından arabayla sıkıştırılarak bir eczane önünde dövülerek darp edildi.

    Durumu görenlerin 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbar etmesinin ardından olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Sağlık ekiplerinin yaptığı ilk müdahalede Erol Soytürk’ün hayatını kaybettiği tespit edildi. Olay yerinde polis ve savcılığın işlemlerini tamamlamasının ardından Soytürk’ün cenazesi kesin ölüm sebebinin belirlenebilmesi amacıyla Muğla Adli Tıp Kurumu’na kaldırıldı.

    Polise teslim oldu

    Gece saatlerinde 65 yaşındaki Erol Soytürk’ü döverek öldürdüğü iddia edilen Ç.E., daha sonra polise giderek teslim oldu. Polis tarafından gözaltına alınan Ç.E.’nin ifade işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilmesi bekleniyor. Öldürülen Soytürk’ün son görüntüsü ortaya çıktı.

  • Engelli bireyler ve aileleri için seminer

    Engelli bireyler ve aileleri için seminer

    Osmangazi Belediyesi Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde (BAREM) düzenlenen seminerde, Erişebilir Kent Düzenlemeleri ve Engelsiz Turizm Uygulamaları Uzmanı Sosyal Pedagog Adem Kuyumcu, konuşmacı olarak yer aldı. Bursa’daki kamu personellerinin yanı sıra engelli aileleri ve engelli bireylerin katıldığı seminer, iki gün sürdü. Seminere katılanlar, engelli bireylerle iletişimde doğru sanılan yanlışları, engelliliğin kutlanacak bir şey olmadığını, engelli bireylere geçmiş olsun denilmeyeceğini, hepimiz engelli adayıyız gibi ifadeleri kullanmanın anlamsız olduğun vakıa analizi ve örneklerle öğrenme fırsatı buldu.

    “Belediyelerin görevlerinden biri de erişilebilir kentler oluşturmak”

    Engelli bireylerin toplumsal hayata adil, eşit ve bağımsız katılımı için yerel yönetimlerin neler yapması gerektiği konusunda konuşan Erişebilir Kent Düzenlemeleri ve Engelsiz Turizm Uygulamaları Uzmanı Sosyal Pedagog Adem Kuyumcu, “Gerçekleştirdiğimiz seminere kamu kurumlarından ve belediyelerden katılımcılarımız oldu. Bu katılımcılara erişilebilir kent, turizm, engelli ve yaşlı hizmetlerine yönelik hizmet kalitesinin arttırılması ve çeşitlendirilmesi konularında eğitim verdik. Belediyelerin görevlerinden biri de engelli bireyin evden çıkmasını sağlamak. Bunun için konutların, yaya yollarının, toplu taşıma araçlarının, kamu binalarının ve belediyeye ait yerlerin erişilebilir olması gerekiyor” dedi.

    “Engellilik kutlanacak bir şey değil”

    Engelli bireylerle kurulan iletişimde doğru bilinen yanlışlar olduğuna değinen Pedagog Adem Kuyumcu, “Engelli bireylere geçmiş olsun denilmez. Onlar hasta değil ve hastalık gibi geçmez. Hepimiz engelli adayıyız gibi ifadeleri kullanmak anlamsız. Sevgiler engeli aşar, gibi cümleleri kullanmayalım; çünkü bir engelliyi seviyor olmak önündeki engeli kaldırmıyor. Erişilebilirlik ile eğitim ve istihdam hakkına saygı duymak kaldırıyor. Engelliler gününü kutlamak gibi çok yanlık bir söz var. Engellilik kutlanacak bir şey değil. Engellilere özel günlerde kutlama yapılmaz. Bu seminerin faydalı olduğuna inanıyorum. Bizi misafir ettiği için Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın ve çalışma arkadaşlarına teşekkür ediyorum” dedi.
    Seminerin sonunda Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Mutlu Esendemir, Sosyal Pedagog Adem Kuyumcu’ya verdiği kıymetli bilgiler için teşekkür etti.