Blog

  • “81 ilde özel soruşturma büroları faaliyet göstermektedir”

    “81 ilde özel soruşturma büroları faaliyet göstermektedir”

    TBMM Kadına Karşı Şiddeti ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonu, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’u misafir etti. Tunç, insan haklarının, tüm insanların; hiçbir ayrım gözetmeksizin sırf insan olmasından dolayı sahip olduğu haklar olduğunu belirterek, kendileri için insan onurundan daha üstün bir kimlik olmadığını ifade etti. Tunç, “Kadına yönelik şiddet, bu insanlık onuruna yöneltilmiş en karanlık, en çirkin, en aşağılık saldırıdır. Şiddetin hiçbir türünü kabul etmediğimiz gibi, özellikle kadına yönelik olanını tartışmasız biçimde reddediyoruz. Kadına yönelik şiddeti, insanlık ailesinin tamamına yöneltilmiş bir ihanet olarak görüyoruz. Çünkü kadına şiddet, yalnızca bir kadını değil; bir aileyi, bir toplumu, nesilleri yaralayan, kökleri derine inen bir kötülüğün yansımasıdır. Bu bakımdan kadına karşı şiddeti meşru göstermeye çalışan hiçbir bahaneyi kabul etmiyor, bu tür temelsiz savunmaları reddediyoruz. Bundan sonra da şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

    Tunç yapılan çalışmalardan bahsederek, “2003 yılına kadar aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek üzere ihtisaslaşmış bir mahkeme yoktu. Aile mahkemelerinin kurulmasını sağlayarak bu konudaki önemli bir eksikliği giderdik. Hâlihazırda 497 aile mahkemesi yargılama faaliyetlerine devam etmektedir. Kadınlarla erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu daha net şekilde vurgulamak gerekiyordu. Anayasanın 10. maddesinde 2004 yılında yaptığımız değişiklikle kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu, devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğuna ilişkin düzenleme yapılmıştı. 2010 yılında da bu maksatla alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağını hüküm altına alarak kadınlara pozitif ayrımcılık düzenlemesini Anayasal güvenceye kavuşturduk. 2011 yılında Aile Bakanlığını kurarak ülkemiz için önemli bir eksikliği gidermiş olduk. 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı kanunla; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesini amaçladık. 2020 yılında Adalet Bakanlığı bünyesinde de Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi Başkanlığını kurduk. Böylece çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere; adli süreçte suç mağdurlarının korunmasını amaçlayan kurumsal yapıyı oluşturduk. 6284 sayılı kanunda öngörülen tedbirler hakkında karar vermek üzere her adliyede tedbir mahkemeleri (ihtisas mahkemeleri) belirledik. Hâlihazırda, sadece 6284 sayılı kanunda öngörülen tedbirler hakkında karar vermek üzere iş yoğunluğunun fazla olduğu Ankara, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere büyük illerimizde tedbir mahkemeleri görev yapmaktadır. Kadına yönelik şiddetle ilgili soruşturmaların daha etkin yapılabilmesi için sadece belirli Cumhuriyet savcılarının görev aldığı özel soruşturma büroları ile tedbir mahkemelerinin kurulmasını sağladık. Halihazırda, 81 ilde toplam 242 adliyede bu soruşturma büroları faaliyet göstermektedir” dedi.

    Kadınlara yönelik suçlarda caydırıcılığın sağlanması amacıyla düzenlemeler yaptıklarını hatırlatan Tunç, “2005 yılında yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Kanununda kadınları koruyan önemli düzenlemeler yaptık. Birçok suç bakımından suçun kadına (özellikle gebe kadına) ve eşe karşı işlenmiş olması suçun nitelikli hali olarak düzenledik. Cinsel taciz suçunun aynı iş yerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle işlenmiş olmasını cezada artırım sebebi saydık. (TCK md. 105) ‘Töre saikiyle’ kasten öldürme suçunun işlenmesi, suçun nitelikli hali olarak kabul edilerek suçun cezasını Türk Ceza Kanunundaki en ağır yaptırım olan ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası’ olarak düzenledik. Cinsiyet farklılığı nedeniyle ayrımcılık yapmayı suç olarak düzenledik. (TCK md. 122) 2005 yılında yürürlüğe giren yeni Ceza Muhakemesi Kanunuyla cinsel saldırı suçlarından dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda mağdura baro tarafından avukat görevlendirilmesini isteme hakkı verdik. Yine, 2014 yılında cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçların cezaları ve infaz oranlarını kademeli olarak artırdık. Dördüncü Yargı Paketiyle; kasten öldürme, kasten yaralama, eziyet, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının ‘boşanılan eşe’ karşı işlenmesi halini cezada artırım sebepleri arasında düzenledik. Böylece; kasten öldürme suçunun cezası müebbet hapis cezası iken bu suçun boşanılan eşe karşı işlenmesi halinde cezayı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olarak düzenledik. Kasten yaralama suçunun cezası 4 aydan bir yıla kadar hapis cezası iken cezayı yarı oranında artırarak 6 aydan, bir yıl 6 aya kadar hapis cezasına çıkardık. Eziyet suçunun cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası iken cezayı 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasına çıkardık. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cezası bir yıldan 5 yıla kadar hapis cezası iken cezayı bir kat artırarak 2 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasına çıkardık. 12 Mayıs 2022 tarihinde yaptığımız düzenlemeyle; kasten öldürme, kasten yaralama, tehdit, işkence ve eziyet suçlarının kadına karşı işlenmesi halini cezada ağırlatıcı neden olarak düzenledik. Bu kapsamda; kasten öldürme suçunun cezası müebbet iken, cezasını ağırlaştırılmış müebbet hapse çıkardık. Kasten yaralama suçunun cezasının alt sınırını 4 aydan, 6 ay hapse çıkardık. Tehdit suçunun cezasının alt sınırını 6 aydan, 9 ay hapse çıkardık. İşkence suçunun cezasının alt sınırını 3 yıldan, 5 yıl hapse çıkardık. Eziyet suçunun cezasının alt sınırı 2 yıldan, 2 yıl 6 ay hapse çıkardık. Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçunu, kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde, tutuklama nedeni varsayılan suçlar arasına aldık” ifadelerine yer verdi.
    Bakan Tunç, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Mağdur odaklı adalet anlayışını hayata geçirmenin gayreti içinde olduk. Bu kapsamda; suç mağduru kadın ve çocukların, faillerle bir araya gelmeden, uzmanların desteği ile özel ortamlarda ifadelerini verebilmelerine imkân sağlayan adli görüşme odaları oluşturduk. Bugün itibarıyla 81 ilde; 164 adliyede, 172 adli görüşme odasında, 128 bin adli görüşme gerçekleştirilmiştir. Ayrıca 81 ilimizde kurduğumuz ve sayısı 171 olan adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerimiz; başta çocuklar, kadınlar, engelli ve yaşlı bireyler olmak üzere tüm mağdurların adli süreçte yalnız olmadıklarını hissettirmektedirler. Suç mağdurları, müdürlüklere başvurarak adli süreç boyunca bilgilendirilmekte, ihtiyaç duydukları hizmetlere yönlendirilmekte ve psiko-sosyal destek hizmetlerinden yararlandırılmaktadır. Bu müdürlüklerde, kurulduğu 2019 yılından bu yana 183 bin 399 kişiye bilgilendirme yapılmış, 346 bin 489 hukuk dosyasında, 164 bin 267 ceza dosyasında olmak üzere 510 bin 756 Sosyal İnceleme Raporu hazırlanmış, 19 bin 72 hukuk dosyasında, 112 bin 980 ceza dosyası olmak üzere 132 bin 52 dosyada ifadeye katılınmış ve toplamda 1 milyon 465 bin 199 kişiye adli süreçte psiko-sosyal destek sağlanmıştır.”

    Tunç, Adalet Bakanlığı olarak hakim ve savcı ile yardımcılarına eğitimler verdiklerini kaydederek, “2024 yılında uzaktan eğitim de dâhil olmak üzere; 2525 hâkim ve savcı ile yardımcısına; ‘Aile Hukukundan Kaynaklanan Davalar’ ve ‘6284 sayılı Kanun Uygulamaları’ konularında eğitimler verdik. Bakanlık olarak, kadınların adalet ve yargı hizmetlerine katılmasını da çok önemsiyoruz. Bu kapsamda; 2002 yılında kadın hâkim ve savcı sayısı bin 847 iken; bugün bu sayıyı yüzde 406 oranında artırarak 9 bin 353’e çıkardık. Şu anda toplam 24 bin 695 hâkim ve cumhuriyet savcısının yüzde 38’i kadındır. Halihazırda toplam 3 bin 642 olan hâkim ve savcı adayı ve yardımcısının bin 690’ı kadındır. Adalet teşkilatımızda görev alan 95 bin 870 personelden 45 bin 416’sı yani yaklaşık yarısı kadın personelden oluşmaktadır” diye konuştu.

  • Esad, Türkiye’nin uzanan elini tutmamıştır

    Esad, Türkiye’nin uzanan elini tutmamıştır

    Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Piyasaya sürüldüğü iddia edilen sahte dolarlara ilişkin konuşan Bahçeli, “Son günlerde 600 milyon dolara yakın sahte paranın piyasa sürüldüğüne dair iddialar bir maksada matuf olup külliyen yalan ve saptırmadır. Bir anda tetiklenen panik ortamının ticaretin bel kemiği Kapalı Çarşı’ya kadar sirayet etmesi, döviz bürolarının alım-satım işlemlerini bıçak gibi kesmesi, bize göre Türkiye’ye yönelik bir operasyondur. Sahte dolardaki ilk akışın Güneydoğu sınırımızdan kaynaklandığının ileri sürülmesi de son günlerdeki pozitif ülke gündemini gölgeleme sinsiliğinde ekonomik ayağın faal olduğunu düşündürmektedir. Sahteliğin ve sahtekârlığın geçer akçe olduğu bugünkü dünyada, insanın bile sahtesi varken, dövizin sahtesine dudak bükmek elbette ikna edici bir durum değildir. Her ayrıntıyı, kuytuda gizlenen her ihtimali araştırmak esas olmalıdır” ifadelerini kullandı.

    “Ülkemizin sahte parayla anılmasını planlayanların pirelenmiş hevesleri pis kursaklarında bırakılmalıdır”

    “Sahteliğe ve sahtekârlığa karşı mücadele amasız ve amansız şekilde sürmelidir” diyen Bahçeli, “Ülkemizin sahte parayla anılmasını planlayanların pirelenmiş hevesleri pis kursaklarında bırakılmalıdır. FETÖ’cü alçakların, bölücü ve yıkıcı terör örgütü yandaşlarının sosyal ve ekonomik ahlakı zehirleme teşebbüslerini engellemekle birlikte, dolandırıcılığın ve kalpazanlığın azılı fail ve figüranlarını kıskıvrak yakalayarak hesap sormak herkese de ders ve ibret olacaktır. Vatandaşlarımızı, ekonomik aktörleri soğukkanlılığa, sükûnete ve sakin olmaya davet ediyorum. Telaşa lüzum olmadığını, bilakis Türkiye düşmanlarının bunu arzuladığını düşünüyorum” şeklinde konuştu.

    “Suriye Arap Cumhuriyeti’nin siyasi ve toprak bütünlüğüne saygı ve riayet kuşkusuz esastır”

    Suriye’de 14 yılı bulan istikrarsızlık ve işgal sarmalında cephe üstüne cephe açıldığını söyleyen Bahçeli, “Suriye Arap Cumhuriyeti’nin siyasi ve toprak bütünlüğüne saygı ve riayet kuşkusuz esastır, başka türlüsünü bırakınız düşünmeyi, kafamızdan geçirmek dahi abestir. Ne var ki Suriye Arap Cumhuriyeti, Şam ile Lazkiye arasına sıkışan, topraklarının üçte ikisi kontrol dışına çıkan, egemenliği ölümcül yaralar alan, solunum cihazına bağlı halde bulunan tartışmalı devlet konumundadır. Merkezi otoritenin kaybı halinde nelerin yaşanacağını, paylaşım sofrasına oturmak için nasıl da kuyrukların oluşacağını Suriye özelinde görmek trajik bir gerçek olarak karşımızdadır” dedi.

    “Esad, Türkiye’nin uzanan elini tutmamış, uzlaşma ve görüşme çağrılarına kulağını kapatmıştır”

    Suriye Devlet Başkanı Esad’ın, Türkiye’yle ön şartsız temas ve diyalog kurması, normalleşme iradesi göstermesinin önce kendi hayrına, sonra da ülkesinin çıkarına olduğunu belirten Bahçeli, “Esad, Türkiye’nin uzanan elini tutmamış, uzlaşma ve görüşme çağrılarına kulağını kapatmıştır. Toprakları gasp edilen, askerleri çatışma alanlarından kaçan, ülkesi deprem geçiren bir devlet başkanı kuyruğu dik tutma çabasındadır. Ülkesi baştan ayağa infaz ve istila edilmişken, Türk askerinin terör örgütleriyle mücadelesini hazmedemeyip devamlı geri çekilmemizi şart koşan Baas zihniyetinin bugünkü özeti, kabul edelim ki, tam bir rezalettir. Bize göre hala vakit geçmiş değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir ülkenin toprağında gözü yoktur ancak vatan topraklarımızda gözü olanlara, yerinden çıkarılacak gözleri olan bu sırtlanların sırtını sıvazlayanlara tahammülümüz de söz konusu olamayacaktır. Suriye’den kaynaklanan bölücü terör musibeti tamamıyla gündemden çıkarılasıya kadar huzur ve barış ortamını tesis ettiğimiz sahaları boşaltmamız Anadolu coğrafyasını ateşe atmakla eşdeğerdir. Esad rejiminin her şeyden önce bunu idrak etmesi lazımdır” diye konuştu.

    “Türkiye ve Suriye arasında diplomasi ve diyalog süreçleri, canlandırılmalıdır”

    Suriye’nin istikrar ve güvenliğe kavuşması, iç otoriteyi tekrar kurmasının samimi dilek ve temennileri olduğunun altını çizen Bahçeli, “Bu gerçekleşmeden, üstelik her taşın altında, pek çok ülkenin, emperyalizmin ve terör unsurlarının farklı hesap ve hedeflerinin kaynadığı coğrafi mıntıkaları terk etmek felaketlere buyur gel demektir. Türkiye Cumhuriyeti’ne işgalci diyenlerin, ABD-Rusya ve terör örgütlerine üst perdeden itirazdan inatla kaçınması en hafif tabirle korkaklık ve kifayetsizliktir. Türk beklenendir, Türk bilinendir, Türk özlenendir, Türk çağrılandır, Türk adalet ve müşfik muamelenin mihver başı, zirve bağrıdır. Türkiye ve Suriye arasında diplomasi ve diyalog süreçleri, üçüncü tarafların herhangi bir bozucu etkisi olmadan canlandırılmalıdır. Başka çare ve çıkış yolu kalmamıştır” şeklinde konuştu.

    “Biz, Suriye’nin sarsılan toplum ve devlet yapısına umut bağlayamayız”

    Konuşmasını devamında “Geçici koruma statüsü altında bulunan Suriyelilerin evlerine dönüşü, sınır ticaretinin diriltilmesi kararlılığının derhal hayat ve zemin bulmalıdır” diyen Bahçeli, “Biz, Suriye’nin sarsılan toplum ve devlet yapısına umut bağlayamayız. Biz, Suriye’nin emperyalizmin ve terör maşalarının doymaz kursaklarında lokma lokma öğütülmesinden memnuniyet duymayız. Biz, Suriye’nin rehin alınmış, parçalanması hususunda ittifak sağlanamadığından dolayı icazetli ömrünün uzamasına tamam denilmiş mevcut statükosuna yatırım yapacak fırsatçılığa tenezzül edemeyiz. Esad yönetimi aklını başına almalıdır. Mezhep taassubunu terk etmelidir. Düşmanı dost sayan, dostu da düşman gören ilkel ve ilkesiz siyasi dürtülerle arasına çizgi çekmelidir. Esad yönetimi kabuğuna çekilip uzun süre ayakta kalacağını düşünüyorsa biliniz ki, yanıldığını er veya geç anlayacaktır” dedi.

    “Halep’ten İdlib’e kadar tekrar açılan çatışma güzergahının Türkiye’ye yansımalarını enine boyuna düşünmekle mükellefiz”

    Halep’in Suriye’deki muhalif grupların eline geçmesi ile ilgili değerlendirmede bulunan Bahçeli, “İsrail ile Lübnan arasında yapılan ateşkes anlaşmasından hemen sonra Halep krizinin doğması üzerine başlayan tartışmaların, bir tesadüf mü yoksa bir tertip mi olduğuyla ilgili münakaşaların, o güne kadar biriken çatışma enerjisini, artan coğrafi basıncı hesaba katmadığı anlaşılmaktadır. Bir yanda zafer çığlıkları atılırken, diğer yanda felaket tamtamlarının çalınması ifrat ve tefrit dozajı yüksek düşüncelerin eseridir. Mücavir coğrafyalarımızda Türkiye’ye musallat olabilecek, bölgesel krizi yaygınlaştıracak hiçbir silahlı hareketlenme ve hesaplaşmayı doğru ve meşru göremeyiz. Halep’ten İdlib’e kadar tekrar açılan çatışma güzergahının Türkiye’ye yansımalarını enine boyuna düşünmekle mükellefiz” açıklamasında bulundu.

    “Tel Rıfat temizlenmiş, ümit ederim ki sırayı Menbiç almıştır”

    ABD ve Rusya’nın verdiği hiçbir sözü tutmadığını dile getiren Bahçeli, “5 Mart 2020 Moskova Mutabakatı kısmen bir çatışmasızlık iklimi sağlamış olsa da, bu mutabakatı ihlal eden, İdlib’i kurcalayan, M-4 ve M-5 karayollarının çevresinde somutlaşan güvenlik koridorlarının işlevini sakatlayan, İdlib Gerginliği Azaltma Anlaşmasıyla Astana süreçlerini yıpratan, 22 Ekim 2019’da Soçi Mutabakatı kapsamında, PKK/YPG/PYD’yi Menbiç ve Tel Rıfat’tan çekecek olan fakat buna bir türlü yanaşmayan da ülkeler az çok bellidir. Şimdi Tel Rıfat haşeratlardan, çıyanlardan, insan suretinde dolaşan alçaklardan köşe bucak temizlenmiş, ümit ederim ki sırayı Menbiç almıştır. Ayrıca sınırlarımızın hemen yanı başında yuvalanan terör örgütünün sökülüp atılmasından rahatsız olan DEM Parti’nin nerede duracağını henüz kestirememesi, terörle arasına mesafe koymaktan sürekli imtina etmesi yanlıştır, demokrasi ve hukuk dışı bir çarpıklıktır. Gelişmelerin Kürt kardeşlerimizle hiçbir ilgisi yoktur. Tel Rifat’tan sürülüp çıkarılan canilerin kiralık katil sürüsü olduğunu sadece biz değil, şerefli Kürt kardeşlerim de itiraf edeceklerdir. Bölücü terör örgütüne hayat haramdır. Tüm terör örgütleri bizim karşımızdadır. Kürtler bizim canımız, PKK/YPG/PYD can düşmanımızdır” şeklinde konuştu.

    “DEM, ya Türkiye partisi olacak ya da tükenmekten ve derdest edilmekten başka seçeneği kalmayacaktır”

    Suriye topraklarının Suriyelilere ait olduğunu kaydeden Bahçeli, “DEM, ya Türkiye partisi olacak ya da tükenmekten ve derdest edilmekten başka seçeneği kalmayacaktır. Terör ya bitecek ve Türkiye bahara uyanacaktır ya da bölücü katiller son silahlı teröriste kadar tek tek canlı hedef olmaktan kurtulamayacaklardır. Bu ülkenin demokrasi sınırları içinde anayasal sisteme geçmesi şarttır. Halep’in huzur ve sükûnet bulması da yegane dileğimizdir. Halep deyince yüreği titremeyen bir vatan evladına rastlayamazsınız çünkü Halep iliklerine kadar Türk ve Müslüman’dır. Bunu sadece biz söylemiyoruz; tarih söylüyor, coğrafya söylüyor, hakikat söylüyor, ecdat söylüyor, Halep kalesine çekilen Türk bayrağı söylüyor. İstanbul’un Kapalı Çarşısı neyse Halep’in Kapalı Çarşısı odur” dedi.

    “Özgür Bey, yolun yol değildir”

    CHP’nin halktan umudunu kestiğini savunan Bahçeli, “Hemen seçim çağrıları yapsalar da CHP yönetiminin gözü başka kaşı başka oynamaktadır. Her gün farklı kisveye bürünen çıkar gruplarının artan rekabetine, azgın hiziplerin çadır tiyatrosuna dönen CHP’nin demokrasi dışı arayışların düşünü kurduğunu ifade etmek hatalı değildir. Disiplinsiz teğmenleri savunan, laik-anti laik kutuplaşmasını sahneye çıkaran, rejim değiştirmekten bahseden, ekonomik sorunları sistem ve devlet sorununa tahvil eden, ülkede istikrarsızlık ortamı varmış gibi iddiada bulunan, her dört gençten üçünün ülkemizden gitmek istediğini gafilce ileri süren, İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız başta olmak üzere hukuk insanlarımıza edepsizce saldıran ve avukatlık mesleğini aşağılayan, CHP’li belediyelerin vergi borçlarını ve SGK primlerini ödememesini dayatan, milletimizin hassasiyetlerini kaşıyan, sinir uçlarına basan ve sürekli hukuk ihlali yapan Özgür Özel ve ekibinin vesayet nöbeti tutmuş, ara rejim merakı sarmıştır. CHP, genetik mirasına sarılarak eski hastalığının pençesine düşmüştür. Özgür Bey, yolun yol değildir” ifadelerini kullandı.

  • Davut Gürkan’dan Engelliler Günü mesajı

    Davut Gürkan’dan Engelliler Günü mesajı

    Engelli bireylerin yaşamlarını kolaylaştırıp onlara fırsat eşitliği sağlamanın, toplumun her kesiminin ortak sorumluluğu olduğuna dikkat çeken AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan; “3 Aralık 1992 de Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası bir gün olarak kabul edilen Dünya Engelliler günü, bu sorumluluğu hatırlatmak ve toplumsal duyarlılığımızı artırmak adına önemli bir gündür. Çok şükür, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, engelli bireylerimizin hayatlarını kolaylaştırmak adına çok önemli adımlar atıldı. AK Parti olarak, engelli vatandaşlarımızın toplumsal hayata aktif katılımını sağlamak, onların karşılaştığı engelleri ortadan kaldırmak için her zaman yanlarında olduk ve olmaya devam edeceğiz” dedi.

    Engelli vatandaşların yaşamlarını ailelerinin yanında ve sosyal çevrelerinden kopmadan sürdürebilmeleri için Evde Bakım Yardımı, Gündüzlü Bakım Hizmetleri ve Umut Evleri gibi pek çok hizmeti hayata geçirdiklerini söyleyen Başkan Davut Gürkan; “Rahat ve huzur içinde yaşamaları, günlük hayata daha aktif şekilde katılmaları, toplumla bütünleşmeleri için her türlü çalışmayı yaptık. Bunların yanında eğitimden sağlığa, sosyal yardımlardan istihdama kadar pek çok alanda gerekli yasal düzenlemeler de AK Parti Hükümetleri tarafından bir bir hayata geçirildi” diye konuştu.

    “Her sağlıklı insan, aynı zamanda bir engelli adayı”

    3 Aralık Dünya Engelliler Günü mesajının sonunda bir hatırlatmada bulunan Başkan Gürkan; “Her sağlıklı insanın, aynı zamanda bir engelli adayı olduğu gerçeğini asla unutmayalım. Hep birlikte engelleri aşarak daha güçlü bir toplum olacağımıza inanıyor, tüm engelli bireylerimizin “3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü kutluyorum” ifadelerini kullandı.

  • Kayan minibüs ile tır çarpıştı: 2 yaralı

    Kayan minibüs ile tır çarpıştı: 2 yaralı

    Kaza, 10.00 sıralarında Sepetçi yolu üzerinde meydana geldi. 34 VS 3869 plakalı Mitsubishi marka minibüs, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesi karşı yönden gelen tır ile çarpıştı.

    Çarpışmanın şiddetiyle minibüste bulunan iki kişi yaralandı. Kazayı görenlerin ihbarı üzerine bölgeye sağlık ve jandarma ekipleri sevk edildi. Yaralılar olay yerinde yapılan ilk müdahalelerin ardından hastaneye sevk edildi.

    Jandarma kazayla ilgili inceleme başlattı.

  • Göz kaybettiren taraftar kavgası: 5 gözaltı

    Göz kaybettiren taraftar kavgası: 5 gözaltı

    Süper Amatör Lig’de mücadele eden Darıçayırıspor- Sapanca Kurtköyspor maçından sonra Karasu Şehir Stadı’ndan mağlup ayrılan Darıçayırıspor taraftarları, Sapanca Kurtköysporlu yönetici ve taraftarlarına saldırdı.

    Adeta taş, tekme ve yumrukların havada uçuştuğu kavgada M.K.K. sağ gözüne aldığı taş darbesi neticesinde yaralandı. Meydana gelen kavga polis ve bekçilerin biber gazlı müdahalesiyle güçlükle son buldu. Kavgada yaralanan M.K.K. ise Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Şahsın sağ gözünün taş darbesi sebebiyle kör olduğu öğrenildi. Olayla ilgili Darıçayırıspor taraftarı T.Y., C.E., Y.S., E.A.A. ve M.E. gözaltına alındı.

  • Yol çöktü, 3 araç mahsur kaldı

    Yol çöktü, 3 araç mahsur kaldı

    Olay, dün akşam saatlerinde Alanya’nın Küçükhasbahçe Mahallesi 611. Sokak’ta meydana geldi. Daha önce elektrik hat çalışmaları yapıldığı belirtilen bölgede, aşırı yağıştan dolayı çökmeler meydana geldi. Olayda çalışmanın yapıldığı alana yakın bölgede park halinde 2 otomobil ve 1 minibüs, yolun çökmesi ile birlikte oluşan çukuru düştü. Araçlarda maddi hasar meydana gelirken, sesi duyup dışarıya çıkan araç sahipleri ise olayı 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. Olay yerine çok sayıda polis ekipleri sevk edilirken, tedbir amaçlı yol tek yönlü trafiğe kapatıldı.

    Alanya Belediyesi Afet İşleri Müdürlüğü, Alanya İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin yaptığı çalışmalar ile olay yerindeki araçları kurtarmak için seferber oldular.

    Akşam saatlerinde evde yemek yerken bir ses duyduğunu aktaran minibüs sürücüsü Cem Şahinli, “Evde yemeğe otururken bir ses duyduk, balkona çıktığımızda yol çökmüş. Bizim ve komşumuzun aracı, elektrik çalışması yapanların kazdığı çukura düştü. Biz hep bu durumu yaşıyoruz, bu duruma bir çözüm bekliyoruz” şeklinde konuştu.

    Çukura düşen araçlar çekici yardımı ile kurtarılırken, tek taraflı kapatılan yol, uzun bir aranın ardından trafiğe açıldı.

  • Tıra arkadan çarpan otomobil hurdaya döndü: 2 yaralı

    Tıra arkadan çarpan otomobil hurdaya döndü: 2 yaralı

    Edinilen bilgiye göre, Y.Y. idaresindeki plakası öğrenilemeyen Hyundai marka otomobil, D-100 kara yolu Gebze geçişinde 41 VU 620 plakalı tıra arkadan çarptı. 112 Acil Çağrı Merkezine yapılan ihbar üzerine adrese itfaiye, sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Sıkışan sürücü Y.Y. ve yolcu E.Y., itfaiye ekipleri tarafından araçtan çıkarıldı. Yaralılar, sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından hastaneye kaldırıldı. Kaza sebebiyle otomobil hurdaya döndü.

    Kaza ile ilgili inceleme başlatıldı.

  • Konya’da tefecilik operasyonu: 3 şüpheli tutuklandı

    Konya’da tefecilik operasyonu: 3 şüpheli tutuklandı

    Edinilen bilgiye göre, Konya Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince tefecilik suçuna karıştığı tespit edilen 6 şüpheli kıskaç altına alındı. Operasyon için düğmeye basan ekipler 6 şüpheliyi gözaltına aldı. Şüphelilere ait 5 ikamet, 1 iş yeri ve 1 araçta arama yapıldı. Aramalarda çok sayıda dijital materyal ele geçirildi. 35 kişinin ifadesine başvurulan soruşturma çerçevesinde zararın 5 milyon lira olduğu tespit edilirken 6 şüpheliden 3’ü çıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.

  • Bayburt’ta 44860 adet makaron ele geçirildi

    Bayburt’ta 44860 adet makaron ele geçirildi

    Bayburt İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince yapılan çalışmada; 20 bin adet (100 paket) sahte bandrollü, 20 bin adet (100 karton) bandrolsüz boş makaron olmak üzere toplamda 40 bin adet boş makaron ve 4860 adet (243 paket) içi kıyılmış tütünle doldurulmuş dolu makaron ele geçirildi.
    5607 sayılı kanuna muhalefet suçu kapsamında gerçekleşen olayda 1 şahsa adli işlem yapıldı.

  • Sıla bebeğin davasının tarihi belli oldu

    Sıla bebeğin davasının tarihi belli oldu

    Tekirdağ Barosu Başkanı Egemen Gürcün yaptığı açıklamada, “Sıla Bebeğimizin Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki davasının duruşma tarihi 26 Aralık 2024 saat 9.30 olarak belirlendi. Tekirdağ Barosu olarak, soruşturma sürecinde olduğu gibi yargılama aşamasında da davayı titizlikle takip edeceğiz. Ve aynı gün, ülkenin iki ucunda barolar olarak adalet arayacağız.

    Diyarbakır’da Narin Güran, Tekirdağ’da ise Sıla bebeğimiz için mahkemelerde olacağız. Çocuklarımızın haklarını savunmak ve maddi gerçeğin ortaya çıkmasını sağlamak için adalet mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.