Etiket: 28 şubat

  • 28 Şubat mağduru öğrenciler konuştu

    28 Şubat mağduru öğrenciler konuştu

    Memur-Sen ve birçok sivil toplum kuruluşunun işbirliğinde gerçekleştirilen ’27. Yılında 28 Şubat Mağdurlarının Sorunları ve Çözüm Önerileri Çalıştayı’nın sonuç raporu, Memur-Sen Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısı ile açıklandı. 28 Şubat’ta mağduriyet yaşayan öğrenciler, toplantı sonrasında muhabirlere açıklamalarda bulundu. Öğrenciler, darbe sebebiyle mezuniyetlerinin geç olmasından dolayı birçok mağduriyet yaşadıklarını söylediler.

    “Devlet Güvenlik Mahkemesinde idamla yargılandım”

    27 yıl önce Malatya’daki İnönü Üniversitesinde öğrenim gören Mine İpek Yeter, Malatya’nın 28 Şubat’ta pilot il seçildiğini belirterek, “Türkiye’deki tüm üniversitelerde yasaklar uygulandı ama İnönü Üniversitesinde biraz daha farklı oldu, çünkü rektörümüz bir paşaydı. Dolayısıyla oradaki güvenliği de jandarma sağlıyordu. Bizler orada fiziki, psikolojik birçok şiddete rastladık. Ben Devlet Güvenlik Mahkemesinde (DGM) yargılandım, idamla yargılandım. Birçok kez gözaltına alındım. Gözaltına alıp bizi askeriyeye götürüyorlardı. Gözaltına alınma sebebimiz başörtülü bir şekilde derslerimize alınmadığımız için arkadaşlarımızla beraber kampüs bahçesinde oturma eylemlerimiz olurdu. Oturma eylemlerimizden rahatsızlık duydukları için, herhangi bir tepki göstermemiz gerektiği için orada gözaltına alınıp ya kışlaya götürülüyorduk. Ciddi fişlemeler yaptılar. Buralara numara koyarak fotoğrafımızı tek tek çektiler. Gözaltında olduğumuz süre zarfında kamera görüntümüzü aldılar. Aynı zamanda birçok evrağa parmak izimizi aldılar. Orada bir polis dedi ki, ‘Bundan sonra sizin çocuklarınız asla ne polis olabilecek ne subay.’ Nasıl bir fişlemede bulundularsa bunu bize ifade etti” dedi.

    “Birçok arkadaşımız, Cumhurbaşkanımızın yasakları kaldırması sonucu eğitimlerine başörtülü bir şekilde devam ettiler”

    Yaşanan olayların ardından üniversite ile iletişimlerinin kesildiğini belirten Yeter, “Hiçbir şekilde giremedik. Yıllar sonra hükümetimizin çıkarmış olduğu aflarla üniversitelerimize dönüp eğitimlerimizi tamamladık. Birçok arkadaşımız, Cumhurbaşkanımızın yasakları kaldırması sonucu eğitimlerine başörtülü bir şekilde devam ettiler. Bir insana zorla başını örttürmek ile açtırmak aynı ideolojinin ürünleri. Birbirinden çok da farklı değil. Bugün ülkemizde isteyen istediği kıyafetle eğitimini alabiliyor. Aldığı eğitim doğrultusunda çalışabiliyor. Bu noktada ülkemizde yasakların kaldırılmasında tüm arkadaşlarımız ve bizler iyi ki o mücadeleyi yaptık, ülke tarihinde bir şeyler değişti” dedi.

    “Mezun olduktan sonra tabii ki birçok şart değişmişti”

    Üniversiteden 12-13 yıl aradan sonra mezun olabildiklerini aktaran Yeter, “Mezun olduktan sonra tabii ki birçok şart değişmişti. Memurluğa girme yaşı, sınavlar, sınavların isimleri, kapatılan bölümler gibi. En önemlisi arkadaşlarımızın yaşları ilerlemişti. Hükümetimiz ile gerçekleştirdiğimiz birçok çalışma oldu. Onların desteğiyle öğretmenlikteki 40 yaş sorunu kaldırıldı. Aslında arkadaşlarımız için bu da yeterli olmuyor. O dönem mezun olsalardı daha basit sınavlarla öğretmen olabileceklerdi. Hala da üniversiteden atılan, sonra af ile bitiren kardeşlerimizin mağduriyetleri devam etmekte. Bu anlamda mağduriyetlerin çözüleceğinden umutluyuz. Onlar da çözülürse çok daha güzel olacak. Bu mücadele tarihe sorunsuz bir şekilde geçmiş olacak” diye konuştu.

    “Bütün Türk halkı mağdur edilmiştir”

    O dönemde Süleyman Demirel Üniversitesi Burdur Eğitim Fakültesi’nde eğitim gören Emine İlyas ise, öğrenciyken çeşitli cezalar alarak mahkeme kararlarıyla eğitim haklarının engellendiğini söyledi. İlyas, şu ifadelere yer verdi:
    “Başörtüsü yasağının kalkması 10-13 yılımızı aldı. 2010 yılından sonra üniversitelerimize geri döndük. 2014-2015 yıllarında diplomalarımızı almaya başladık. Aradan bu kadar yıl geçtikten sonra mezun olabilsek de birçok mağduriyet devam etti. 28 Şubat darbesi görünürde muhafazakar, dindar kesime yaşatılmış darbe gibi görünse de aslında bütün Türk halkı mağdur edilmiştir. Burada sadece dindar kesime uygulandığı algısı oluşturuluyor kaygısı da var bende. Şu anda Türk halkının, hepimizin bütün darbelere karşı daha hassas olmamız lazım. Bu darbeler, ekonomik olarak, eğitim hayatında ve sosyal hayatta geride bırakan bir olay olarak karşıma çıkıyor.”

  • 28 Şubat ‘Siyah-Beyaz’ hatırlandı

    28 Şubat ‘Siyah-Beyaz’ hatırlandı

    Malatya’da yayın yapan Sonsöz Gazetesi, 28 Şubat post modern darbesinin yıldönümü nedeniyle siyah beyaz baskıyla bugün okuyucusunun karşısına çıktı. Gazetenin İmtiyaz Sahibi Ali Er, 28 Şubat darbesinin yıldönümünde millete o kara günü unutturmamak adına renkli olarak çıkarttıkları gazetenin bugünkü sayısını siyah-beyaz çıkarttıklarını söyledi.
    28 Şubat’ın o dönem Türk milleti üzerinde bir karabulut olduğunu ifade eden Er, “Bugünü milletimize hatırlatmak amacıyla 28 Şubat’ta darbe olduğu için siyah beyaz çıktık. Ne ulusal gazeteler ne darbeden etkilenen gazeteler ne de darbeyi alkışlayan gazeteler hiç biri siyah beyaz çıkmamaktadır. Bu darbeleri kınadığımız için biz gazetemizi 28 Şubat’ta siyah beyaz çıkarıyoruz. Sebebine gelince Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun duruşunu kendimize ilke edindik. Muhsin Yazıcıoğlu yüzde yüz yerli ve milli bir şahsiyetti. ‘Namlusunu millete çeviren tanka selam durmam.’ diyecek kadar cesur, 28 Şubat rüzgarı herkesi önüne katıp götürürken Erbakan’a destek verecek kadar yiğit bir adamdı. Bizler de bu düsturuyla 28 Şubat darbesini buradan protesto ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
    28 Şubat sürecinin büyük bir acıyla hatırlandığını ve postmodern darbe olarak nitelendirilen bu süreçte milletin ‘inançlı’ ve ‘inançsız’ diye ikiye bölünmeye çalışıldığını anlatan Er, şunları söyledi:
    “Kız çocuklarının okullarından kovulduğu, yemin eden doktorların başörtülü hasta kabul etmediği, çocuğunu evlendirmek isteyen anne babaların başörtüleri yüzünden çocuklarının düğün merasimlerini dahi göremediği; bu milletin evlatlarıyla, tankların bu millet üzerine sürüldüğü bir dönemi yaşadık. Artık demokrasi yerleşti. Milletin bireyleri bölünmekten kurtuldu. Başörtülü-başı açık bir diye mukayese bu günlerde artık yaşanmıyor. Okullarda birlikte eğitim alabiliyor. Hiçbir problem de yaşanmıyor. Bu millete, 28 Şubat karanlık bir gün olduğunu hatırlatabilmek için bugün gazetemizi siyah beyaz olarak çıkardık. Bir nevi süreci protesto etmek istedik. Malatya’nın ilk renkli Gazetesi olan Sonsöz Gazetesi her yıl 28 Şubatta siyah beyaz çıkmaktadır. Gazetemiz çıktığı müddet bu tarihte siyah beyaz çıkacaktır.”

  • Emekli Orgeneral Çevik Bir yakalandı

    Emekli Orgeneral Çevik Bir yakalandı

    Ankara  5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28 Şubat davasında müebbet hapis cezası alan ve haklarında yakalama kararı bulunan 14 sanıktan biri olan dönemin Genelkurmay 2’nci Başkanı Emekli Orgeneral Çevik Bir, Muğla’nın Milas ilçesinde yakalandı. Bir, adliyede verdiği ifadenin ardından Muğla Cezaevi’ne gönderildi.

    Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28 Şubat davasında müebbet hapis cezası alan ve haklarında yakalama kararı bulunan 14 sanıktan biri olan dönemin Genelkurmay 2’nci Başkanı Emekli Orgeneral Çevik Bir, bugün saat 15.30 sıralarında, Bodrum’un Dirmil Mahallesi, Cennetköy Sitesi’ndeki villasından korumaları ile ayrıldı. İstanbul’a gitmek üzere yola çıktığı öğrenilen Çevik Bir’in, otomobili, 17.30 sıralarında Milas ilçe merkezinde ana yolda polis tarafından durduruldu. Bir, Milas İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. İşlemlerinin ardından Milas Adliyesi’ne sevk edilen Bir, burada savcıya ifade verdiği ifade sonrası Muğla Cezaevi’ne gönderildi.

  • Emekli Orgeneral Çetin Doğan tutuklandı

    Emekli Orgeneral Çetin Doğan tutuklandı

    28 Şubat davasında müebbet hapis cezası alan 14 kişiden biri olan eski paşalardan Çetin Doğan, tutuklandı. Çetin Doğan Muğla Cezaevi’ne gönderildi.

    Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28 Şubat davasında müebbet hapis cezası alan 14 sanık hakkında yakalama kararı vermesi üzerine, sanıklar arasında bulunan dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı emekli Orgeneral Çetin Doğan (81), Muğla’nın Bodrum ilçesindeki villasından adliyeye gitti.

    Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 28 Şubat davasında cezası kesinleşen emekli generaller Çevik Bir ile Çetin Doğan’ın da aralarında bulunduğu 14 kişi hakkında yakalama kararı verdi. Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nce, 28 Şubat davasında 14 sanık hakkındaki hükmün kesinleşme kararının infaz savcılığına gönderilmesinin ardından, savcılık sanıklar hakkında yakalama kararı çıkardı. Sanıklar arasında yer alan dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın Bodrum ilçesindeki villasında hareketli dakikalar yaşandı. Çırkan Mahallesi’ndeki villasından 3 koruması eşliğinde özel otomobiliyle saat 15.30’da ayrılan Doğan Bodrum Adliyesi’ne gitti.

    ADLİYE ÇIKIŞI KONUŞTU: SÖZÜN BİTTİĞİ YERDEYİZ

    Saat 15.30 sıralarında Bodrum Adliyesi’ne giden Emekli Orgeneral Çetin Doğan, saat 16.30 sıralarında çıkış yaptı. Savcıya ifade verdiği belirtilen Doğan, yaptığı açıklamada, “Sözün bittiği yerdeyiz. Her şey ortada. Elbette bunun bir sonu gelecek. Sanırım ki bu yüz karası bir şey” dedi. Doğan’ın Bodrum Devlet Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirildikten Muğla Kapalı Cezaevi’ne götürüleceği öğrenildi.

    Bu arada Doğan’ın avukatı Hüseyin Ersöz, Twitter hesabından bir paylaşım yaptı. Ersöz paylaşımında şöyle dedi:

    “84 yaşındaki Çetin Doğan, Bodrum Adliyesi’ndeki işlemlerinin ardından, Muğla Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na teslim edilmek üzere polis nezaretinde yola çıktı. Bodrum Devlet Hastanesi’nde yapılacak doktor kontrolü sonrasında infaz başlamış olacak” dedi.

  • Memur-Sen Bursa’dan 28 Şubat açıklaması

    Memur-Sen Bursa’dan 28 Şubat açıklaması

    Memur-Sen Bursa İl Temsilcisi Gökhan Yünkül, “Müesses Nizamın taşeronlarının rüyalarını milletimizle birlikte kabusa çevirdik” dedi.

    Memur-Sen Bursa İl Temsilcisi Gökhan Yünkül, 28 Şubat’la ilgili açıklama yaptı. Yünkül, Darbe, toplumları ve ülkeleri kontrol altında tutmak için geliştirilen emperyalist düzenektir. Darbeler, hangi söylemi kullanılırsa kullanılsın, hangi bahaneye dayandırılırsa dayandırılsın, teorisi ve pratiğiyle emperyalist bir kurgudur. Bu kurguyu oluşturan, onu baskı ve şiddetle hayata geçiren cunta ve benzeri yapılar; millete, milletin iradesine ve o iradeden neşet etmiş tüm kurumlara, kurallara ve kavramlara düşmandır. 28 Şubat, emperyalist düzenek olma vasfını bütün yönleri ve yöntemleriyle ortaya koyması, baskı-dayatma-zulüm bağlamında sınır tanımaması, el koyup yönetmek yerine engel olup yönettirmemek perspektifiyle ‘postmodern darbe’ olarak tanımlanması gibi özellikleriyle önceki darbelerden farklıdır. Memur-Sen olarak; kendilerini milletin ve iradesinin üstünde görenleri, milletin tanklarını ‘demokrasiye balans ayarı’ çekmek için kullananları millet düşmanı ve emperyalist uşağı olarak kodladık. Postmodern darbeye, mevzuatına, uygulamalarına ve müktesebatına karşı ilk günden bugüne 24 yıl boyunca, alanlardan mahkeme salonlarına her zeminde mücadele ettik. Bu mücadelenin sivil toplum olmanın, emek mücadelesi vermenin yüklediği doğal sorumluluklar olduğunu kabul ettik ve bu gerçeğin altını çizdik” dedi.

    Darbenin üzerinden tam yirmi dört yıl geçtiğini ifade eden Yünkül, “O dönemde ikna odaları kuranları, üniversite kapılarına turnike koyduranları, başörtülü kızlarımıza şiddet uygulayanları ve cuntanın yanında ve emrinde hazır olda durup milli iradeye, demokrasiye ve hürriyete yönelik taciz suçlarına ortak olanları unutmadık, unutmayacağız da. 28 Şubat fiilleri ve failleriyle birlikte; millet yönüyle hak-hukuk-adalet kavramlarını ayaklar altına alma hadsizliğinin, devlete bakan tarafta ise bütçe imkanlarını talan etme yolsuzluğunun “ana eylem” olarak benimsendiği vesayet terörü iklimini benimsemiş ve hakim kılmıştır. Bu süreçte, müesses nizamın taşeronlarının, aslında, talan siyasetini son verenlere, bunun da ötesinde ‘talan bu düzenin doğal soncudur’ diyerek, başka bir yol, başka bir dünya mümkündür fikrini kuvveden fiile çıkaranlara karşı ne kadar tahammülsüz olduklarını gösterdi. Direnen adam Prof. Necmettin Erbakan başbakanlığında kurulan 54. hükümetin oluşturduğu düzenekle, sistemin kaçaklarını bulup, borç faiz denkleminden beslenen bezirgan ekonomisine darbe indirdiğini ve nihayet battı diyerek komprador sermayeye peşkeş çekilmeye hazırlanan KİT’leri kara geçirdiğini bir kere daha hatırlamak gerekiyor. Müesses nizama göre bu politikalar büyük suçtur ve suç ne kadar büyükse ceza da bir o kadar büyüktür. Nihayet, o kara kışın oluşturduğu iklimin açtığı yaralara hala sızlamaktadır” diye konuştu.

    “Bu iklim sayesinde, ülkesinin insanlarına ve onların inançlarına yönelik ‘yıkıcı kin’ stratejisine dayanan ve zorbalık taktiğini kullanan vesayet düzeneği hızla kuruldu ve acımasızca kullanıldı. Anadolu insanının, irfanının ve mayasında mündemiç imanının iktidara gelmesinin oluşturduğu şuursuz intikam hırsıyla işletilen bu düzenek; ‘ceberrut devletin dayanağı ve vesayet uygulamalarının üretim ağı’ oldu” diyerek sözlerini sürdüren Yünkül, “Bugünden geçmişe baktığımızda, ‘İrtica bin yıl sürerse 28 Şubat da bin yıl sürecektir’ söylemiyle millete namlu doğrultan cuntacıların milletin verdiği imkanları istismar ederek elde ettikleri kirli güç ve bu kirle inşa ettikleri kibir kuleleri; milletin ortaya koyduğu emsalsiz direnç ve Anadolu’yu medeniyet coğrafyasının umudu haline getiren kadim bilinçle bizatihi ; millet tarafından yerle yeksan edildi. Bin yıllık vesayet rüyaları, milletin ferasetiyle kabusa döndü, düzenekleri tepelerine çöktü. Millet; hem sorumluluk hem de iradeyi ele aldı. Sonrasında ise darbecilere ve vesayetçilere yargı eliyle yaptıklarının hesabını sordu. Vesayet düzeneği ve düzenlemeleri ortadan kaldırıldı, düzeneğin faillerinden 21’i müebbet hapisle cezalandırıldı. Öte taraftan, irtica söylemiyle kılıfladıkları gerekçelerle ihraç edilenlerin, istifaya zorlananların göreve yeniden başlamalarına, açıkta geçen süreleri çalışmış gibi sayılmalarına, başörtülü olarak görev yapmalarına yönelik her biri takdiri hak eden düzenlemeler yapıldı. Güne ve yarına dair sorunlar giderildi, ne var ki, geçmişteki kayıplar giderilmedi, vesayet döneminin verdiği zararlar tazmin edilmedi. Bir başka husus da şudur: irtica söylemiyle açılan ve cunta karşısında hazırolda duran hakimlerin verdikleri mahkeme kararlarının da yok hükmünde sayılması gerekir. Zira söz konusu mahkeme kararları, “millet adına” değil “esareti altında oldukları vesayet adına” verildi. İdarenin vesayet altında olduğunu, yürütmeye yönelik vesayet uygulandığını kabul edip yargı alanında bu vesayetin olmadığını düşünmek, kabul etmek, 28 Şubat’ı küçültmek, darbe gerçeğini küçümsemek olur. 28 Şubatın mağdurlarının haklarını tahkim, hukukunu tanzim ve zararlarını tazmin etme iradesi; adaletin gereğidir, medeniyetin gereğidir, inancın, izanın, ahlakın ve hukukun gereğidir. Ve bu irade, 28 Şubat’ın faillerini mahkum etme iradesinden daha az önemli değildir. Memur-Sen ailesi olarak diyoruz ki, adaletsizliği bitirecek, adaletin varlığını hissettirecek, vesayet mağdurlarının, 28 Şubat mazlumlarının hukukunu inşa edecek, haklarını ihya, itibarlarını iade, zararlarını tazmin edecek kararlar, kararnameler, kanunlar yürürlüğe koymak mazlum ve mağdurlara karşı borcumuz ve tarihe ve geleceğe karşı ortak sorumluluğumuzdur” ifadelerini kullandı.

  • Memur-Sen Kadınlar Komisyonu’ndan 28 Şubat açıklaması

    Memur-Sen Kadınlar Komisyonu’ndan 28 Şubat açıklaması

    Memur-Sen Kadınlar Komisyonu bugün 81 ilde eş zamanlı olarak 28 Şubat mağdurlarının hakları için basın toplantısı düzenledi. Milletin iradesinin ve egemenliğinin, çoğunluğu kadın olmak üzere kamu görevlilerinin emeğinin, ekmeğinin, hak ve özgürlüğünün gasp edildiği 28 Şubat darbesinde mağduriyet yaşayanlar adına açıklama yapan kadın komisyonları kaybedilen hakların iadesini talep etti.

    Bursa Memur-Sen Kadın Kolları Başkanı Hasibe Kurtul basın açıklamasında, “28 Şubat darbesinden bugüne tam 24 yıl geçti. Postmodern olarak tesmiye 28 Şubat askeri müdahalesi, o meşum MGK toplantısının tarihiyle anılsa da, 90’lı yılların başında başlamış bir “vesayet” sürecidir. Millete bakan yönüyle vahşi bir toplum mühendisliğinin, devlete bakan yönüyle de ülke varlığını talan etme yolsuzluğunun adıdır. Milletin içinden çıkan inançlı kadroların iktidara gelmesini hazmedemeyenlerin şuursuz intikam hırsıyla; 6 milyon kişi hukuksuz fişlemelerle sakıncalı ilan edildi. Binlercesi haksız soruşturma ve kovuşturmalarla mahkûm edildi. Öğrenciler okullarından, kamu görevlileri memuriyetten, işçiler işlerinden ihraç edildi. Şirketler yeşil sermaye kumpasıyla ekmeklerinden edildi” dedi.

    Türkiye’de bir ilk yaşandı

    Türkiye’de bir ilk olarak darbecilere ve vesayetçilere yargı eliyle yaptıklarının hesabı sorulduğunu vurgulayan Kurtul, “Bin yıl sürecek iddiasına karşı millet 7 yılda darbecilerin heveslerini kursaklarında koydu. Türkiye’de bir ilk olarak darbecilere ve vesayetçilere yargı eliyle yaptıklarının hesabı soruldu. Darbecilerden 21’i müebbet hapisle cezalandırıldı. Tedricen de olsa, vesayet düzeni ve düzenlemeleri bütün yasaklarla birlikte ortadan kaldırıldı. Küçümsenmesi imkânsız bir biçimde; 28 Şubat döneminde ihraç edilen kamu görevlilerinin açıkta geçirdikleri sürelerin çalışılmış sayılmasına, kazanılmış hak aylığında ve emekli müktesebinde değerlendirilmesine yönelik düzenleme yapıldı. Belirtilen dönemde kendileri tarafından ödenen primlerin iadesi gerçekleştirildi. Kadın çalışanların başörtülü olarak görev yapmalarına, kız öğrencilerin eğitimin tüm safhalarında okula başörtüsüyle gidebilmelerine yönelik düzenlemeler yapıldı. Bu çalışmaları değerli buluyor, takdir ediyoruz. Fakat yeterli bulmuyoruz. Çünkü hala mağduriyeti süren insanlar var. Hala geçmişteki kayıplar telafi, zararlar tazmin edilmedi. Brifingli yargının neden olduğu mağduriyetler tam olarak giderilmedi. 28 Şubat mağdurlarının haklarını tahkim, hukukunu tanzim ve zararlarını tazmin etme iradesi; adaletin, aklın, inancın, ahlakın gereğidir. Ve bu irade, 28 Şubat’ın faillerini mahkûm etme iradesinden daha az önemli değildir. Doğru olan; adaletsizliğin maliyetine katlanmak değil, adaletin maliyetini karşılamaktır. Bir tek kişi dahi dışarda kalmaksızın herkesin hakkının tastamam verilmesi için en yüksek düzeyde çabanın ve hassasiyetin gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu hassasiyeti göstermek; mazlum ve mağdurlara karşı borcumuz, tarihe ve geleceğe karşı ortak sorumluluğumuzdur” ifadelerini kullandı.

    “Öneri ve taleplerimiz için yetkilileri sorumluluğa davet ediyoruz”

    Memur-Sen olarak yetkililere öneri ve taleplerini ilettiklerini ifade eden Bursa Memur-Sen Kadın Kolları Başkanı Hasibe Kurtul, “Memur-Sen ve Kadınlar Komisyonu olarak; münhasıran ele alınıp ortak çalışma yapılması teklifiyle aşağıdaki öneri ve taleplerimizi kamuoyunun ve yetkililerin ilgisine sunuyoruz. Vesayet dönemindeki “haksız-hukuksuz cezaların” affedilmesi yerine “yok hükmünde kabul edilmesi” düzenlemesi yapılmalı, mağdurların haklı oldukları, özgürlüklerinin ve onurlarının ihlal edildiği ortaya konulmalı, hukuki kapsamda iade-i itibar yapılmalı, haklarında verilen idari kararlar ile idari yargı kararlarına yönelik hukuki yollara başvuru nedeniyle yapılan giderler, ödenen ücretler güncellenmek suretiyle ilgililere ödenmeli, adli ve idari soruşturma ve kovuşturmalarla taciz edilmeleri dolayısıyla mağdurlara manevi tazminat ödenmeli, eğitim hakkından mahrum edilenlerin maddi ve manevi zararlarını belirlemeye yönelik komisyon oluşturulmalı, komisyon tarafından yapılan çalışma sonucunda belirlenecek kişilere “vesayet tazminatı” ödenmeli, dönem soruşturmalarıyla başörtüsü başta olmak üzere inanca dair hassasiyetleri nedeniyle devlet memurluğundan çıkarılanların açıkta geçen sürelere ilişkin maaşları, ücretleri, diğer mali ve sosyal hakları kendilerine emsalleri esas alınarak hesaplanmalı ve güncelleme yapılarak kendilerine ödenmeli ve zararları karşılanmalı, mağdurların zararların karşılanmasına yönelik kamu bütçesinden karşılanan tutarlar, 28 Şubat darbesinin asli ve fer’i iştirakçilerine rücu edilmeli ve millet adına kendilerinden tahsil edilmeli, söz konusu dönemde eğitim hakları gasp edilenlerin kamuda istihdamlarını sağlamak için durumlarına ve mezuniyetlerine uygun kadrolar-pozisyonlar ihdas edilmeli, görevlerine son verilmesine, devlet memurluğundan çıkarılmalarına bağlı olarak farklı sosyal güvenlik kurumlarıyla ilişkilenerek emekli olmak durumunda kalanların emekli ikramiyesi ile emekli maaş kayıpları hesaplanmalı ve ödenmeli, emekliliklerine ilişkin hukuki konumları düzeltilmeli, af, göreve dönüş veya sosyal güvenlik primlerinin ödenmesi ve iadesi gibi iş ve işlemlerle ilgili olarak hak düşürücü süre ve/veya zaman aşımı süresi uygulanmamalı, söz konusu iş ve işlemler ilgililerin başvurusuna ihtiyaç olmaksızın doğrudan tesis edilmelidir. Bunların suhuletle ve hakkaniyetle gerçekleştirilmesi için sivil toplum örgütlerinin de paydaşı olduğu bir kurul veya komisyon kurulmalıdır. 28 Şubat zihniyetinin tarihin çöp sepetinde gerçek anlamda yerini alması sadece faillerinin mahkûm edilmesiyle değil mağduriyetlerin telafisi, zararlarının tazminiyle mümkün olabilir. 28 Şubat’ın bin yıl süreceği iddiasında bulunanların heveslerini kursaklarında bırakan millet iradesi ve inancı; mağdurların hukukunu koruyan, haklarını sağlayan, zararlarını karşılayan iradeyi de kayda ve hayata geçirecektir. Bu iradenin tesisi ve teşkilinde yetkili ve ilgili herkesi sorumluluk almaya çağırıyoruz” dedi.