Etiket: ab

  • AB’den Türkiye için aşı sertifikası kararı

    AB’den Türkiye için aşı sertifikası kararı

    Avrupa Birliği (AB), aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 3 ülkenin yeni tip koronavirüs (Covid-19) aşı sertifikalarının tanınmasına karar verdi. Karar yarından itibaren geçerli olacak.

    Avrupa Birliği Komisyonu, Türkiye, Kuzey Makedonya ve Ukrayna’nın uyguladığı Covid-19 aşı sertifikalarına “denklik” verilmesi kararı alındığını açıkladı.

    Açıklamada, kararın 20 Ağustos (yarın) itibarıyla geçerli olacağına işaret edilerek, 3 ülkenin AB aşı sertifikası sistemine bağlanacağı, verdikleri aşı sertifikalarının “AB Dijital COVID Sertifikası” ile aynı koşulları taşıyacağı ve AB ülkelerinde de kabul edileceği bildirildi.

    Söz konusu 3 ülkenin AB’nin verdiği aşı sertifikasını tanıyacağı belirtilen açıklamada, uygulama ile karşılıklı biçimde güvenli seyahat gerçekleştirilmesinin kolaylaşacağı kaydedildi.

  • AB’nin aşı sertifikası yürürlüğe girdi

    AB’nin aşı sertifikası yürürlüğe girdi

    Avrupa Birliği’nin (AB) Covid-19 salgınında seyahatleri kolaylaştırmak için hazırladığı AB Dijital Covid-19 aşı sertifikası uygulaması bugün yürürlüğe girdi.

    Avrupa Birliği tarafından yaz tatili yaklaşırken seyahatleri kolaylaştırmayı ve turizm sektörünü yeniden canlandırmayı hedefleyen AB Dijital Covid sertifikası uygulaması bugün yürürlüğe girdi. Sertifikanın 12 aylık süre için geçerli olacağı bildirildi.

    AB Dijital Covid Sertifikası, kişinin Covid-19 bulaşma riski taşımadığını kanıtlayarak karantina ve PCR testi gerekmeden sınırları daha kolay aşmayı amaçlıyor.

    Ücretsiz QR kodlu dijital veya kağıt şeklinde olacak aşı sertifikasında kişilerin Covid-19’a karşı aşı olduğu, PCR veya hızlı antijen test sonucu veya hastalıktan tedavi görüp görmediğine dair bilgiler yer alıyor.

    Ulusal dillerde ve İngilizce olan sertifikanın düzenlenmesinden ulusal makamların sorumlu olduğu belirtildi.

    EMA tarafından onaylanan aşılar

    AB’nin 27 ülkesinde ve İzlanda, Norveç, Lihtenstayn ve İsviçre’de geçerli olacak aşı sertifikasında Avrupa İlaç Ajansı’nın (EMA) onayladığı aşıların kabul edileceği bildirildi.

    Şimdiye kadar 4 aşıya yeşil ışık yakan Avrupa İlaç Ajansı’nın onayladığı aşılar Pfizer-BioNTech, Moderna, AstraZenaca ve Johnson&Johnson aşıları oldu.

    Her ülke Dünya Sağlık Örgütü acil kullanım listesinde yer alan aşıları kabul edip etmeyeceğine dair karar verebilecek.

    Ayrıca üye devletler aşı sertifikasının tek bir dozdan sonra mı yoksa tam bir aşılama döngüsünden sonra mı kabul edileceğine dair karar verebilecekler.

    12 AY GEÇERLİ OLACAK

    Şimdilik 12 ay için geçerli olan sertifika, seyahatlerde kontrol ediliyor.

    AB sertifikasının dış ülkelerle de karşılıklı tanınmasına yönelik görüşmeler yürütülüyor.

    Öte yandan, gelecekte halk sağlığının korunması gibi gerekli durumlarda ülkelerin, ek tedbirler alması ve sertifika sahiplerine ilave tedbirler uygulaması mümkün olabilir.

  • Aşı sertifikası uygulaması yarın başlıyor

    Aşı sertifikası uygulaması yarın başlıyor

    AB sınırları içinde kısıtlamasız seyahatlerin yeniden başlamasını mümkün kılacak olan aşı sertifikası uygulaması yarın başlıyor. Ancak aralarında Türkiye’nin de bulunduğu AB dışındaki bazı ülkelere uygulanan, “zorunlu haller dışında seyahat kısıtlaması”na devam edilecek.

    Avrupa Birliği (AB) sınırları içinde kısıtlamasız seyahatlerin yeniden başlamasını mümkün kılan “Dijital Covid Sertifikası” uygulaması, gece yarısı yürürlüğe giriyor.

    AB’nin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu’nun önerisi ile yarından itibaren Avrupa dışından gelecek vize sahibi yolcular için de kısıtlamalar yumuşatılacak.

    Ancak aralarında Türkiye’nin de bulunduğu AB dışındaki bazı ülkelere uygulanan, “zorunlu haller dışında seyahat kısıtlaması”na devam edilecek.

    SERBEST SEYAHAT KOŞULLARI NELER?

    AB sınırları içinde 1 Temmuz’dan itibaren yürürlüğe girecek olan sertifika, kişilerin, kısıtlamalara takılmadan birlik içindeki ülkeleri rahatça ziyaret edebilmesine olanak tanıyor.

    Dijital ya da kağıda basılı bir “QR” kodundan oluşan sertifikaya sahip olabilmek için, şu üç koşuldan birine sahip olmak gerekiyor:

    • AB ya da Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından tanınan koronavirüs aşılarının her iki dozunu de en az 14 gün önce yaptırmak
    • Seyahatten kısa süre önce yapılan koronavirüs testinin sonucunun negatif çıkması
    • Son 6 ay içerisinde Covid geçirmiş ve antikor geliştirmiş olmak

    AB tarafından tanınan koronavirüs aşıları; Pfizer/BioNTech, Oxford/AstraZeneca, Moderna ve Johnson & Johnson. WHO ise bu aşıların yanı sıra Çin’de üretilen Sinopharm ve Sinovac aşılarına da acil kullanım onayı vermişti. Sinovac, Türkiye’de de yoğun şekilde kullanılıyor.

    AB dışındaki riskli olmayan ülkelerden gelenlerden de iki aşı ya da negatif test istenecek

    AB Dijital Covid Sertifikası, verilen ülkenin dilinin yanı sıra İngilizce olarak da hazırlanacak ve ücretsiz olacak.

    Birlik üyesi tüm ülkelerde geçerli olacak sertifikada kişinin adı, soyadı, doğum tarihi, sertifikanın veriliş tarihi ile aşı, test ya da antikor durumu yer alacak.

    AB üyesi ülkeler, yeni tehlikeli virüs varyantları ve yüksek vaka sayıları durumunda yeniden seyahat kısıtlaması uygulama hakkına sahip olacak.

    Gece yarısından itibaren, Schengen sınırları dışından Avrupa’ya yapılacak seyahatlere de yeniden izin verilecek.

    Avrupa Komisyonu’nun tavsiyesi doğrultusunda, AB ve WHO tarafından tanınan aşılardan her iki dozu da yaptıranlar, seyahat öncesi alınmış negatif PCR testi gösterenler ve son 6 ay içinde Covid geçirip bağışıklık kazandığını belgeyen geçerli vize sahipleri, seyahat kısıtlamalarından muaf tutulacak.

    TÜRKİYE’NİN DURUMU NE?

    Ancak aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Avrupa dışındaki bazı ülkelere yapılacak seyahatlere ilişkin kısıtlamalar bir süre daha devam edecek.

    Hollanda ve Belçika, yüksek vaka sayıları nedeniyle “riskli” bölge ilan ettiği Türkiye’ye “zorunlu haller dışında gidilmemesi” uyarısını yineledi.

    • AB, Türkiye’yi ‘seyahat kısıtlamalarının kaldırılacağı ülkeler listesine’ yine almadı
    • AB’de ‘Covid seyahat sertifikası’ dönemi 1 Temmuz’da başlayacak
    • Covid aşısı olanlara ek haklar sağlanması ayrımcılığa neden olur mu?

    Avrupa Komisyonu’nun da en erken 15 Temmuz’a kadar, Türkiye’ye yönelik seyahat kısıtlamalarını sürdürmesi bekleniyor. Komisyon, kısıtlamaları her 2 haftada bir gözden geçiriyor.

    Avrupa’daki bazı tur operatörleri, Türkiye uçuşlarını 16 Temmuz’a kadar iptal ettiklerini duyurdu.

    AB yönetimi, şimdilik sadece birlik dışındaki “güvenli ülkeler” listesinde yer alan bölgelere seyahat edilmesini tavsiye ediyor.

    AB’ye göre Schengen Bölgesi dışında Covid riskinin düşük olduğu güvenli ülkeler ve bölgeler şunlar:

    • Arnavutluk
    • Avustralya
    • Çin (AB’ye giriş yasağı Çin için de geçerli. Çin de Avrupalılara izin verirse durum değişecek)
    • Hong Kong
    • İsrail
    • Japonya
    • Lübnan
    • Makao
    • Yeni Zelanda
    • Kuzey Makedonya
    • Ruanda
    • Sırbistan
    • Singapur
    • Tayvan
    • Tayland
    • Amerika Birleşik Devletleri
    • Güney Kore
  • AB’den Türkiye’ye 3 milyar euro bütçe

    AB’den Türkiye’ye 3 milyar euro bütçe

    AB Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, Avrupa Birliği’nin Türkiye’deki Suriyeliler için 2024 yılına kadar 3 milyar Euro bütçe ayıracağını duyurdu.

    Almanya Şansölyesi Angela Merkel, AB liderlerinin Türkiye’ye göç anlaşması kapsamında 3 milyar euro verilmesi konusunda uzlaşmaya vardığını açıklamasının ardından bir açıklamada AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’den geldi. Leyen, AB’nin Türkiye’deki Suriyelileri desteklemek için 2024’e kadar 3 milyar euro bütçe ayıracağını bildirdi.

    Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları Brüksel’de Liderler Zirvesi’nin ikinci gününde biraraya geldi.

    Liderler zirvenin Türkiye oturumunda, Türkiye ile göç, sağlık, iklim, terörle mücadele ve bölgesel meselelerde yüksek düzeyli siyasi diyaloğu başlatma kararı aldı.

    AB liderleri, AB Komisyonu’ndan Türkiye ve bölgedeki diğer ülkelerde bulunan Suriyeliler için sağlanacak finansmanla ilgili resmi teklifi gecikmeksizin sunmasını istedi.

  • Otoyollarda hız limiti artırılıyor

    Otoyollarda hız limiti artırılıyor

    Kara yollarındaki hız limitine ilişkin yeni çalışma yapılıyor. İçişleri Bakanı Soylu, “Otomobiller için 20 kilometreye kadar artırma yetkimiz var. Bu konuda hem yollara hem de standartlara göre Karayolları ile trafik bir çalışma yapıyorlar” dedi.

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ankara’da düzenlenen ‘2021- 2030 Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi Eşgüdüm Kurulu İzleme ve Yürütme Kurulu ile Trafik Güvenliği İhtisas Grupları Toplantısı’na katıldı.

    ‘TRAFİK KAZALARINDA ÖLÜM ORANI 100 BİNDE 5’E DÜŞTÜ’

    Bakan Soylu, trafik güvenliği meselesinin küresel bir sağlık sorunu olduğunu ve dünyada yılda ortalama 1 milyon 350 bin kişinin trafik kazalarında hayatını kaybettiği belirterek, “Bugün dünyada 100 bin nüfus başına trafikte can kaybı ortalaması 18’dir. Avrupa Birliği (AB) ortalaması 5’ti ve biraz salgın koşulları sebebiyle de 4,2 oldu. Bizim ülkemizde ise 2015’te 9,6’ydı, 2020 sonu itibarıyla 5,8 oldu. Hatta, ülkemizdeki yabancı nüfusunu dahil edersek ki, teknik açıdan dahil etmemiz gerekir; çünkü sadece Türkiye’de 3,9 milyon mülteci var. Doğal olarak bu sayı 2020 itibarıyla 100 binde 5’e tekabül etmektedir. Sayısal olarak bakarsak da 2015 yılında kaza ölümleriyle ilgili 7 bin 530’dan, 2020 sonu itibarıyla yıllık 4 bin 866’ya gerilemiştir. Yani 2 bin 664 kişi daha az can kaybı yaşamışız” dedi.

    ‘TÜRKİYE, BM HEDEFİNİ TUTTURAN İKİ ÜLKEDEN BİRİ’

    Çok genel çerçeveyle, böyle bir fotoğrafın içinde olduklarını; ancak bir değerlendirme ortaya koyarken dünyada yaşanan değişimlerin de göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade eden Soylu, “BM Genel Kurulu, 2011-2020 arasında trafik kazalarındaki can kaybını yüzde 50 azaltma hedefi koyduktan bugüne kadar dünya nüfusu da yüzde 12 artmıştır. Bizim ülkemizde ise yüzde 11,9 artmıştır. Yani ülkemizde; sürücü belgesi sayısı yüzde 36,4, motorlu taşıt sayısı yüzde 49,6 artmış. Keza 2011’de Suriye kaynaklı bir göç hadisesi başlamıştır. Bunun özellikle göçmen kaçakçılığı ile ilgili olarak trafik kazalarına çok olumsuz yansımaları oldu. Bir minibüste 20 Suriyeli kardeşimizin, bazen 30-32 Afganlı kardeşimizin olduğunu gördük. 15 Temmuz sonrasında terör-uyuşturucu ve diğer bölgesel sorunlarla verdiğimiz mücadele ve karşı karşıya kaldığımız yüksek güvenlik maliyetleri de göz önünde bulundurulduğu zaman, bizim trafik kazaları konusunda elde ettiğimiz başarı, bana sorarsanız daha anlamlı ve daha önemli bir hale gelmektedir. Türkiye, tüm bu şartlar altında, BM’nin can kayıplarındaki yüzde 50 azalış hedefini tutturabilen iki ülkeden biri olmuştur” diye konuştu.

    ‘AVRUPA, ‘TÜRKİYE’DE BÖYLE BİR ŞEY OLAMAZ’ DEDİ’

    Onun için de mutlaka strateji sahibi olunması ve konuyla ilgili tüm kurumların iş birliğini sağlamak durumunda olduğunu dile getiren Soylu, “İşte bu kurul, bu toplantılar bunun için değerlidir ve bu stratejik yaklaşım sayesinde Türkiye, son 5 yılda trafik kazalarındaki can kayıplarını yüzde 35 oranında azaltabilmiştir. Yol kenarlarındaki denetimler, aldığımız diğer tedbirler, bu başarının sadece bir ayağıdır. Bu, topyekûn bir Türkiye başarısıdır. Biz bu rakamları gönderdiğimizde Avrupa, ‘Türkiye’de böyle bir şey olamaz’ dedi. Yani, ‘Türkiye’de 100 binde ölüm oranı 5,8’e düşemez’ dedi. Bunu kabul etmek istemediler; ama incelediler ve burada çok önemli bir rol model ortaya çıktı. Ve bu modeli de esas itibarıyla kabul etmek zorunda kaldılar” ifadelerini kullandı.

    ‘SÜRÜCÜYÜ, ORTALAMA HIZ ALIŞKANLIĞINA SEVK ETMELİYİZ’

    Ortalama hız koridoru uygulamasının önemine değinen Bakan Soylu, bu uygulamanın tüm dünya tarafından kabul edildiğini belirterek, “Ben birçok Avrupa ülkesine gidiyorum. Orada soruyorum, ‘Ne uyguluyorsunuz, ne noktaya geldiniz?’ diye. Ortalama hız koridoru bütün dünyanın kabul ettiği en önemli anlayışlardan bir tanesidir. Bizim yapmamız gereken, sürücüyü bir ortalama hız alışkanlığına sevk etmektir. Ve kritik yerlerde, bu alışkanlığa sevk ettiğimiz andan itibaren ölümlü ve yaralanmalı kaza sayısını düşürebiliriz. Mesela ortalama hız tespit sisteminin kurulu olduğu otoyollarda; 2020 yılında toplam kazada yüzde 25, can kayıplarında yüzde 33 azalma sağlandı. Halen yeni otoyollara sistemin kurulumu devam etmektedir. Kamuoyunda sempatik bir algısı oluşan ve hatta bazen sosyal medya paylaşımlarına konu olan maket trafik aracı uygulamasından da olumlu sonuçlar aldık. Toplam 839 maket trafik ekip aracı, 428 adet de maket trafik polisimiz var. Bunların bulundukları yerlerin 3 kilometre yarıçapındaki alanda trafik kazalarında neredeyse yüzde 30’a yakın, ölüm oranlarında ise yüzde 23,8’lik bir azalış oldu” dedi.

    ‘OTOYOLLARDA HIZ SINIRININ ARTMASI İÇİN ÇALIŞMA YAPILIYOR’

    Bakan Soylu, ‘2021- 2030 Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi Eşgüdüm Kurulu İzleme ve Yürütme Kurulu ile Trafik Güvenliği İhtisas Grupları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada yol ve araç kalitesinin artması nedeniyle otoyollarda hız limitlerinin bir miktar esnetilebileceğini söyledi. Soylu “Trafik kazalarının en önemli nedeni sürat; ama eski Türkiye değil. Yol standardımız, kalitemiz konusunda Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız da karayollarımızda çok yetkindir. Bizim sürat kilometremiz 120’dir, ona bir yüzde 10’luk tolerans var, 132 kilometredir. Otomobiller için 20 kilometreye kadar artırma yetkimiz var. Bu konuda hem yollara hem de standartlara göre karayolları ile trafik bir çalışma yapıyorlar. Bir miktar artırma konusunda, özellikle yeni kara yollarından başlamak suretiyle bir adım atılması üzerine bir çalışma gerçekleştirilmektedir. Elbette ki ortalama hız da kendi açısından önemli bir anlayış oluşturmaktadır” dedi.

  • AB’den Türkiye’ye kritik ziyaret

    AB’den Türkiye’ye kritik ziyaret

    AB sözcüsü, AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in, 6 Nisan’da Türkiye’yi ziyaret edeceğini açıkladı.

    Avrupa Birliği (AB) sözcüsü AB Konseyi ve Komisyonu başkanlarının 6 Nisan’da Türkiye’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşeceklerini açıkladı.

  • AB, Türkiye ile kazan-kazan durumu istiyor

    AB, Türkiye ile kazan-kazan durumu istiyor

    Avrupa Birliği (AB), Türkiye ile ilişkilerde yapıcı diyalog ortamına ihtiyaç bulunduğunu ve kazan-kazan durumu istediklerini bildirdi.

    AB Komisyonu sözcüleri, düzenlenen basın toplantısında soruları yanıtladı.

    Sözcülerden Peter Stano, Türkiye ile ilişkilerde son aylarda tutumlarını ortaya koyduklarını ve Türkiye’den adım beklediklerini söyledi.

    “Yapıcı adımlar ve gerginliğin düşürülmesi, Türkiye ile AB’nin yapıcı ilişkilere sahip olması her iki tarafın da çıkarına.” diyen Stano, şöyle devam etti:

    “Yapıcı bir diyalog ortamına ihtiyacımız var. Bu sayede ilişkilerimizi AB halklarının ve Türk halkının faydasına olacak şekilde ilerletebiliriz. Türkiye ve AB birçok alanda ortaktır. Biz kazan-kazan durumu olmasını istiyoruz. Türkiye’den gelen olumlu açıklamaları duymak bizim için iyi ama aynı zamanda önemli olan gerçekler, eylemler ve gerginliği düşürücü, AB üyeleriyle yapıcı bir diyalog kurulmasını sağlayacak çabalardır.”

    Türkiye ile Yunanistan arasında istikşafi görüşmelerin başlayacağı haberlerini değerlendiren Stano, ikili anlaşmazlıkların diyalog yoluyla çözülmesini istediklerini belirterek, “Müzakerelerle ilgili haberleri memnuniyetle karşılıyoruz. Somut sonuçları olan yapıcı bir diyalog olmasını ümit ediyoruz.” diye konuştu.

     “Hangi aşıyı kullanacağı Türkiye’nin kendi kararı”

    AB Komisyonu, Türkiye’de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadelede kullanılan CoronaVac aşısının AB tarafından onaylanmadığı ve bu durumda Türk vatandaşlarının gelecekte bu aşıyı olduktan sonra AB ülkelerine seyahat edip edemeyeceği sorusunu da yanıtladı:

    Komisyon sözcülerinden Dana Spinant, “Vatandaşlarını Kovid-19’a karşı korumak için hangi aşının kullanılacağı elbette Türkiye’nin kararıdır. Tabii ki Türkiye AB’nin aşılarının aynısını kullanmak zorunda değildir.” ifadesini kullandı.

    Pek çok ülkenin vatandaşlarını aşılamaya başladığını anımsatan Spinant, “Birçok ülkede aşı olan vatandaşlar için aşılanmanın kanıtlanacağı belge hakkında çeşitli düzeylerde tartışmalar oluyor.” dedi.

    Spinant, “aşı pasaportu” veya “aşı sertifikası” konusunun Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) de gündeminde olduğunu hatırlatarak, “AB, aşılanmanın kanıtlanması ve bunun karşılıklı olarak tanınması konusunu henüz tartışmadı. Bu konuda bir karar alınmadı.” diye konuştu.

    AB’de aşı sertifikası tartışmaları

    AB, aşı yaptıran kişilerin bunu tıbbi açıdan kanıtlayan bir belge olması gerektiğini savunuyor. Aşılanan kişilerin ne tür imkanlara sahip olacağı konusunda üye ülkelerin kendi içlerinde ve AB düzeyinde çeşitli seviyelerde tartışmalar yapılıyor.

    Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, AB genelinde seyahatlerde kullanılmak üzere aşı sertifikası oluşturulmasını önermişti. Bu konuyla ilgili AB’nin bir uygulamaya geçebilmesi için siyasi karar alınması gerekiyor.

    AB liderleri 21 Ocak’ta Kovid-19 salgınını görüşmek üzere video konferans yoluyla toplantı düzenleyecek. Konunun bu toplantıda ele alınması bekleniyor.

    AB Komisyonu, AB ülkeleri arasında karşılıklı olarak tanınacak ve seyahatleri kolaylaştıracak bir “aşı sertifikası” oluşturulmasına sıcak bakıyor. Ancak bu tür bir sertifikanın aşı olanlara ne tür imkanlar getireceği veya aşı olmayanları nasıl kısıtlayacağı gibi konuların hassas şekilde tartışılması isteniyor. Bunun siyasi bir karar olmasının yanı sıra yasal boyutlarının da bulunduğu hatırlatılıyor.

  • Çavuşoğlu: Türk halkı geleceğini AB’de görüyor

    Çavuşoğlu: Türk halkı geleceğini AB’de görüyor

    Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’nin, tarihsel olarak Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu ve olmaya da devam ettiğini belirterek “Türk halkı geleceğini Avrupa Birliğinde (AB) görüyor.” değerlendirmesinde bulundu.

    Bakan Çavuşoğlu, Portekiz’in Diario do Noticias gazetesine, “Türk halkı geleceğini AB’de görüyor.” başlıklı makale kaleme aldı.

    Portekiz’in AB Konseyi Dönem Başkanlığının, Türkiye ve AB arasında daha adil ilişkilerin tesis edilmesi açısından bir fırsat olarak değerlendirdiklerini belirten Çavuşoğlu, “Portekiz’in, AB’nin genişleme ile Türkiye’nin üyelik süreci ve Türkiye-AB ilişkilerinin geliştirilmesine yönelik prensipli desteğini her zaman memnuniyetle karşıladık.” ifadesine yer verdi.

    Çavuşoğlu, Portekiz’in, Türkiye’nin AB’ye katacağı değerin farkında olduğundan emin olduklarını da ifade etti.

    Aralık ayında düzenlenen AB Liderler Zirvesi’nin ardından iki tarafa da fayda sağlayacak olumlu gündem için bir fırsat penceresi açıldığını belirten Çavuşoğlu, “Bunun için de en iyi araç 18 Mart Göç Mutabakatı’nı tekrar gözden geçirmek. Söz konusu mutabakat, AB ve Türkiye’nin birlikte hareket ederek bölgenin güvenlik, istikrar ve refahına nasıl başarılı şekilde katkı sağlayabileceğinin en iyi örneği.” değerlendirmesinde bulundu.

    Çavuşoğlu, 9 Mart 2020’de Brüksel’de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in söz konusu mutabakatın güncellenmesi konusunda mutabık kaldığını anımsattı. Bakan Çavuşoğlu, bunun Türkiye’nin AB perspektifini güçlendirerek, Gümrük Birliği Anlaşması’nı güncelleyerek, üst düzey diyalog ve zirveleri canlandırarak, vize serbestisini teşvik ederek ve düzensiz göç ve terörle mücadele edilerek yapılabileceğini kaydetti.

    Mutabakatı AB Komisyonuyla birlikte gözden geçirmeye başladıklarını anımsatan Çavuşoğlu, daha sonra bu sürecin bazı üye ülkeler tarafından bloke edildiğini bildirdi.

    “Türkiye her zaman gerginliği azaltma ve diyalogdan yana tutum sergiledi”

    Çavuşoğlu, “Türkiye her zaman gerginliği azaltma ve diyalogdan yana kararlı bir tutum sergilemiştir. Ancak bu yeterli değildir. AB, tüm üyelerini daha pozitif ve yapıcı bir tutum benimsemeleri için teşvik etmelidir.” ifadelerini kullandı.

    AB Konseyi Başkanlığı döneminde tekrar Türkiye-AB ilişkilerini, iki tarafa da fayda sağlayacak bir yola sokmak için Portekiz’in desteğine ve stratejik aklına güvendiklerini aktaran Çavuşoğlu, “Portekiz başkanlığının tüm aday ülkelere eşit bir şekilde davranması ve Gymnich ile Avrupa’nın Geleceği Konferansı gibi toplantılara davet etmesi önem arz ediyor.” vurgusunu yaptı.

    “Türkiye, AB’nin ayrılmaz bir parçasıdır”

    Çavuşoğlu, “Ülkenizin, Fransa, Yunanistan veya Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) gibi ülkelerle yakın zamanda yaşadığı gerilimlerin, Avrupa projesinden kopmanın ve Orta Doğu ile Orta Asya gibi başka alanlar aranmasının bir işareti midir?” sorusuna, şu yanıtı verdi:

    “Türkiye, tarihsel olarak Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olmuştur ve Avrupa’nın ayrılmaz bir parçasıdır. Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) dahil Avrupa kurumlarının kurucu üyesiyiz. 1952’den bu yana NATO üyesiyiz ve dünya çapındaki misyonlarına ve operasyonlarına öncü katkıda bulunuyoruz. Türkiye, Şubat 1952’deki Lizbon Zirvesinde NATO’ya resmen katıldı. AB üyeliği stratejik bir hedef olmaya devam ediyor.”

    Bakan Çavuşoğlu, bununla birlikte, Türkiye’nin coğrafi konumu ve tarihsel geçmişinin kendisine çoklu kimlikler bahşettiğinin altını çizerek “Biz sadece Avrupa’nın bir parçası değiliz, aynı zamanda Asya, Balkanlar, Akdeniz ve Orta Doğu’nun da bir parçasıyız. Bunu her zaman bir yükümlülükten ziyade, bir değer olarak gördük.” ifadesini kullandı.

    Öte yandan, çok kutupluluk ile karakterize edilen dinamik ve gelişen dünya düzeninde, Türkiye’nin dış politika seçeneklerini ve ortaklarını çeşitlendirmesinin bir seçenek değil, gereklilik olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:

    “Girişimci ve insani dış politikamızın uygulanmasında, ‘bölgemizde ve ötesinde barış ve refaha katkıda bulunmak’ olan tek hedefimize ulaşmak için doğu, batı, kuzey ve güneydeki çeşitli ortaklarla çalışıyor ve etkileşimde bulunuyoruz. Avrupa, Asya, Afrika veya Latin Amerika gibi dünyanın farklı yerleriyle eski ve yeni ortaklığımız bir alternatif oluşturmaz, aksine birbirini tamamlar. AB’yle ilişkilerimizi katılım perspektifimiz doğrultusunda geliştirmenin ileriye dönük yol olduğuna inanıyoruz. Türk halkı, geleceğini AB’de görüyor.”

     “Geleceğimizi AB’yle birlikte inşa etmek istiyoruz”

    Çavuşoğlu, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da vurguladığı gibi “Geleceğimizi AB’yle birlikte inşa etmek istiyoruz.” ifadesine yer vererek Türkiye’nin dünyanın diğer bölgelerinde gelişen ilişkileri ve aktif dış politikasının, Avrupa entegrasyon projesinden bir kopuş olmadığının altını çizdi.

    Türkiye’nin bu bölgelerle güçlü bağlara sahip olmasının, AB için “büyük stratejik katma değer” olduğu dile getiren Çavuşoğlu, “Maalesef AB, Türkiye’nin getirebileceği bu stratejik değeri göremiyor.” vurgusu yaptı.

    Çavuşoğlu, Birliğin, Türkiye-AB ilişkilerine, bazı üyelerle Türkiye arasındaki sorunların belirlediği dar perspektiften bakmakta ısrar ettiğini anlatarak “İkili sorunların, üyelik dayanışması ve Türkiye’ye karşı veto adı altında, AB platformunu şantaj veya kötüye kullanma yoluyla değil, diyalog yoluyla çözülebileceğine inanıyoruz.” görüşünü aktardı.

    “Ticari ve ekonomik ilişkiler olumlu eğilimde”

    Türkiye ve Portekiz arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin olumlu bir eğilimde seyrettiğinin altını çizen Çavuşoğlu, iki ülke arasındaki ticaret hacminin son 15 yılda dört kat arttığına dikkati çekti.

    Çavuşoğlu, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 2019’da 2 milyar doları aştığını belirterek Portekiz’de dikkati çeken Türk yatırımları arasında Oyak Grubunun Portekiz ve Cabo Verde’de satın aldığı CIMPOR operasyonları, Türk şirketi Global’in Santa Apollonia’daki gemi terminalini inşa eden konsorsiyumun temel ortaklarından biri olması ve “Yılport”un Portekiz’de 500 milyon avroya varan yatırımlarını sıraladı.

    Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından sonra Portekiz ve Türkiye’de karşılıklı olarak daha fazla firmanın yatırım yapacağına işaret eden Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

    “Türkiye, Orta Asya, Kafkaslar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya açılan bir kapı olduğu gibi Portekiz de Latin Amerika ve Afrika’da Portekizce konuşulan ülkelere açılan bir kapı teşkil ediyor. Bu, iki ülkeye üçüncü ülkelerde stratejik küresel ortak olma imkanı tanıyor.”

  • AB’den çelik ürünlerine ilave vergi

    AB’den çelik ürünlerine ilave vergi

    Avrupa Birliği (AB), Türkiye’de üretilen çeşitli demir ve çelik ürünlere yüzde 7,6’ya varan oranda anti-damping vergisi uygulamaya başladı.

    Türkiye menşeli sıcak haddelenmiş demir ürünler ile alaşımsız ve alaşımlı çelik ürünlerin ithalatıyla ilgili geçici anti damping vergisi uygulanması kararı AB Resmi Gazetesi’nde yayımlandı.

    Buna göre, Türkiye’deki demir ve çelik sektöründe faaliyet gösteren Habaş yüzde 4,8, Erdemir yüzde 5,4, Borçelik ve Ağır Haddecilik yüzde 5,9, Çolakoğlu Metalurji ve diğer şirketler ise yüzde 7,6 geçici anti damping vergisine tabi olacak.

    Avrupa Çelik Derneği (EUROFER), 31 Mart 2020’de Türkiye’nin sektörde damping yaptığı iddiası ile AB Komisyonuna şikayette bulunmuştu.

    AB, mayıs ayında Türkiye’den ithal edilen bazı çelik ürünlerde damping yapılıp yapılmadığını belirlemek üzere resmi soruşturma başlatmıştı.​​​​​​​

  • UTİB Başkanı, AB-Birleşik Krallık ticaret anlaşmasını değerlendirdi

    UTİB Başkanı, AB-Birleşik Krallık ticaret anlaşmasını değerlendirdi

    Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Taşdelen Engin, Avrupa Birliği (AB) ile Birleşik Krallık arasında Brexit sonrası dönemde ticari ilişkileri belirleyecek ticaret anlaşmasını değerlendirdi.

    Birlikten yapılan açıklamaya göre Engin, AB Konseyinin, Birleşik Krallık ile uzlaşılan ticaret anlaşmasının üye ülkeler tarafından onaylandığını hatırlattı.

    1 Ocak’ta geçici olarak yürürlüğe girecek anlaşmanın önemine değinen Engin, Brexit sürecinde İngiltere ile olan ilişkilerin artmasıyla 2020 yılı sonunda Türkiye’nin İngiltere’ye genel ihracatının yaklaşık 10,5 milyar dolar, Türkiye’nin İngiltere’den genel ithalatının ise yaklaşık 5 milyar dolar olacağının öngörüldüğünü aktardı.

    Birleşik Krallık pazarında Türkiye’nin tüm sektörler toplamında net ihracatçı konumunda olduğunu vurgulayan Engin, 2019 yılında 5,5 milyar dolar ve 2020’de tahminen yine yaklaşık 5,5 milyar dolar dış ticaret fazlası verilen bu pazarın Türkiye için önemine işaret etti.

    Engin, Türkiye’nin 2019 yılında İngiltere’ye 380 milyon dolarlık tekstil ihracatı gerçekleştirdiğini anımsatarak, “İngiltere’den tekstil ithalatımız ise sadece 88 milyon dolar civarında. Yaklaşık 300 milyon dolarlık bir fazla mevcut sektörümüzde. Diğer yandan Türkiye’nin İngiltere’ye hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı 1,9 milyar dolar iken İngiltere’den ithalatımız sadece 42 milyon dolar. Devasa bir dış ticaret fazlası başarısı söz konusu.” değerlendirmesinde bulundu.

    Anlaşmayla, AB ile Birleşik Krallık’ın gümrük vergisi ve kota olmadan ticareti sürdüreceğini belirten Engin, metnin İngiliz parlamentosu ile Avrupa Parlamentosu (AP) tarafından onaylanması gerektiğini ifade etti.

    Pınar Taşdelen Engin, şunları kaydetti:

    “Türkiye’nin de Birleşik Krallık ile imzaladığı anlaşma Gümrük Birliği şartlarının devamı niteliğinde olacak. Dolayısıyla sanayi ürünlerinde sıfır gümrük vergisi olacaktır. Tarım ürünlerinde de AB ile mevcut ticaret düzeni korunacak. Serbest ticaret anlaşması olması halinde, vergi muafiyetlerinden yararlanmak için anlaşmada kabul edilen belgelerin kullanılması öngörülüyor. Bu çerçevede, ihracatçı tarafından kendiliğinden ilgili fatura ya da başka bir ticari belge üzerine yapılacak menşe beyanı, taraflar arasındaki ticarete konu eşyanın menşe belgesi olarak kullanılacak ve bir makamın onayını gerektirmeyecek. Birleşik Krallık ile AB arasında imzalanacak sözleşme pazarda yeni fırsatlar doğuracak. Birçok açıdan pazara ihracatımızı kolaylaştıracak olan anlaşma, ülkemize büyük avantajlar getirecektir.”