Etiket: abdullah gül

  • “En önemli konu Filistin’deki katliamlardır”

    “En önemli konu Filistin’deki katliamlardır”

    11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kayseri’de Abdullah Gül Üniversitesi (AGÜ) mezuniyet törenine katıldı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından törenin açılış konuşmasını yapan AGÜ Rektörü Prof. Dr. Cengi Yılmaz, “Tarih boyunca ve tüm dünyada üniversitelerin birbirleri ile olan rekabetlerinde en belirleyici faktör ne kadar köklü bir üniversite oldukları ve bununla bağlı olarak mezun sayılarıdır. Bir üniversitenin en değerli varlıkları ve rekabet gücü mezunlarıdır. Yıllar içerisinde birikmiş ne kadar çok mezununuz varsa, mezunlarınız ne kadar etkili pozisyonlar elde etmişlerse ve üniversiteye bağlılıkları ne kadar güçlüyse o derece güçlü bir üniversite olursunuz. AGÜ henüz 14 yaşında bir üniversite olarak ve toplam bin 292 mezunu ile çok önemli rekabet faktörü açısından kritik eşiğin henüz biraz gerisinde. Zaman içerisinde mezunlarımız arttıkça ve mezunlarımızla bağlılığımızı koruduğumuz müddetçe bu çok kıymetli gücü etkin kullanmaya başlayacağız. Ancak bugünün şartlarında bile genç ve yeni nesil bir üniversite olarak ülkemizin en saygın üniversiteleri arasında yer aldığımızı ve uluslararası alanda da yüksek marka gücü olan bir yüksek eğitim kurumu haline geldiğimizi mutlulukla değerlendiriyoruz. Bu gerçek artık bütün uluslararası uzmanlar ve derecelendirme kuruluşları tarafından kabul ve tescil edilmiş durumdadır” ifadelerini kullandı.

    “Bugünlerde dünyanın en önemlisi konusu ekranlarda bazen gözyaşı, bazen büyük bir üzüntüyle izlediğimiz Filistin’deki katliamlar”

    11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise, üniversitelerin kamunun vicdanı olduğunu söyleyerek, “Üniversite aslında kamunun vicdanıdır. Bütün toplumun rahatsızlıkları, bütün toplumun öne çıkardığı konular üniversitelerde başlar. Sadece kendi ülkesinde değil, bütün dünyayla ilgili. Bugünlerde dünyanın en önemli konusu ekranlarda bazen gözyaşı, bazen büyük bir üzüntüyle izlediğimiz Filistin’deki katliamlar. Bugün dünyanın en büyük üniversiteleri ayağa kalkıyor. Yönetimleri, idarecileri ve devlet adamları Filistin’deki katliama gözlerini kapatıp, çeşitli diplomatik oyunlarla bu işi kamuoyundan saklamaya çalışırken, üniversite gençliği temiz, saf ve iyi niyetli olarak dünyanın vicdanı oluyor. Öğrenciler haftalarca üniversitelerini işgal ediyor, Gazze’deki, Filistin’deki katliamı dile getiriyorlar. Bu bakımdan üniversiteler sadece eğitim veren kurumlar değil, üniversiteler serbest fikrin olduğu, insan hakları meseleleri ile ilgilenilen topluluklardır. O bakımdan üniversiteleri diğer kurumlardan ayrı tutmamız lazım. Üniversiteler ayrıca öğrenmeyi de öğreten yerlerdir. Burada sizlere sadece bilgi şırınga edilmedi. Bilgiyi nasıl öğrenirsiniz, bilgiye nasıl ulaşırsınızı en iyi şekilde öğrettiler” diye konuştu.

    “Önce iyi insan olun”

    Öğrencilere nasihatlerde bulunan Gül, “Önce iyi insan olun. Ailenize değer verin. Aile bağlarınız güçlü olsun. Ülkenize ve vatanınıza bağlı olun. Doğru bir insan olarak çalışkan olun. Çalışkan olun ama ihtiraslı olun. Disiplinli olun ama acımasız olmayın. Kurnaz olmayın ama zeki olun. Bütün bunlar tüm insanlar için geçerli güzel prensiplerdir. Bunları kendinize yol edindiğinizde eminim ki doğru yerlere geleceksiniz. Kendinizi eğitmeye devam edin. Nasıl eğiteceğinizi burada öğrendiniz. Dünya o kadar hızlı değişiyor ki, bunu takip etmezseniz hemen eski kalırsınız” dedi.
    Konuşmaların ardından bölüm birincisi öğrencilere plaket verildi. Törene Vali Yardımcısı Şemsettin Erkaya, Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Hüseyin Beyhan, Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mehmet Büyüksimitci ve davetliler katıldı.

  • Abdullah Gül’den çadır kente ziyaret

    Abdullah Gül’den çadır kente ziyaret

    Adıyaman’a gelen 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ilk olarak İl Koordinasyon Merkezi’ne geçti. Burada yetkililerden bilgi alan Gül, daha sonra depremzedeler için Sümerevler Mahallesi Eğri Çay Parkı’nda kurulan çadır kenti ziyaret etti.

    Burada depremzedelerle bir araya gelen Gül, depremin acısına hep birlikte şahitlik ettiklerini ifade ederek, hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet diledi. Devletin vatandaşlarının yanında olduğunu söyleyen Gül, “Dolayısıyla elinden gelen her şeyi yapacaktır. Yalnız bütün yükü kamuya, devlete de bırakmamak lazım. Sivil toplum örgütlerine de çok önemli görevler düşüyor” diye konuştu.

    Abdullah Gül’e ziyaretinde Adıyaman Valisi Mahmut Çuhadar ve Belediye Başkanı Süleyman Kılınç da eşlik etti.

  • Abdullah Gül’den hakkındaki iddialara açıklama

    Abdullah Gül’den hakkındaki iddialara açıklama

    11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den ’30 Ağustos’ açıklaması geldi. Hakkında çıkan ‘her milli bayramda hastalanıyor’ iddialarına yanıt veren Gül, sosyal medya hesabı üzerinden bir video paylaştı.

    Konuyla ilgili Twitter hesabından yıllar sonra açıklama yapan Gül, “Hakkımdaki insafsız bir yalana cevabımdır” diyerek bütün milli bayramlara katıldığını açıkladı. Gül açıklamasının devamında cumhurbaşkanlığı görevi süresince katılmış olduğu milli bayram ve anma törenlerinin görsellerini de paylaştı.

    11. Cumhurbaşkanı Gül’ün açıklamaları şöyle;

    “BUNLARI YALANLAMAYI ZÜL KABUL ETTİM”

    “Yarın 30 Ağustos, çok şükür hasta falan değilim ama yalan söylemek ve önyargılı davranmak çok büyük bir hastalık. Ancak kasıtlı olarak yalan söylemek ise ahlaki bir sorun. Benim cumhurbaşkanı olduğum süre içerisinde milli bayramlara katılmadığım, Anıtkabir ziyaretlerini yapmadığımı uzun süre birileri aleyhimde anlattı. Bunları yalanlamayı zül kabul ettim. Ne zaman ki hiç ummadığım kişiler de buna inanmaya başladılar, o zaman böyle bir açıklamaya mecbur kaldım. Öncelikle şunu hatırlatmak isterim; 7 yıl cumhurbaşkanı olduğum süre içerisinde katılmam gereken tüm bayramlara katıldım ve gurur duydum. Onların en iyi şekilde kutlanmalarını sağladım.

    ANITKABİR ZİYARETLERİ

    Benden önce 30 Ağustos Zafer Bayramlarının resepsiyonları ordu evlerinde yapılırdı. İlk defa cumhurbaşkanı olarak onları uhdeme aldım ve Çankaya’da çok daha görkemli bir şekilde kutlanmalarını sağladım. Anıtkabir ziyaretlerini yapmamam ise söz konusu değildi. Hatta bazen ziyaretler konusunda problemler gördüğümde hep müdahaleci oldum.

    “SADECE BİR KEZ KATILAMADIM”

    7 yıllık cumhurbaşkanlığı sürecim içerisinde bir kez Kırgızistan ziyareti sırasındaki rahatsızlığım sebebi ile merasimlere katılamadım. Onun da sebebi şudur; Kırgızistan’daki Türk Konseyi zirvesine gidiyordum, o günlerde Gaziantep’te teröristlerin şehit ettiği 10 askerimiz vardı, onları arkamda bırakıp gitmek istemedim. Onların cenaze merasimlerine katıldım, yaralıları hastanede tek tek ziyaret ettim, sonra da seyahatimi yaptım.

    Ne yazık ki doktorlar zaten seyahat yapmamam için uyarıda bulunmuşlardı ama bu seyahatte bir iç kulak kanaması geçirdim. Dönünce hastanede 1 hafta kalmak zorunda kaldım. Böyle bir insani meseleyi bile uzun süre bilerek aleyhimde propaganda yapanları artık sizlere havale ediyorum. Bu vesile ile 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyorum ve şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.”

  • Adaylık için Yavaş ve Gül iddiası

    Adaylık için Yavaş ve Gül iddiası

    2023 seçimleri için 6’lı masada bulunan muhalefet liderlerinin ortak aday olarak hangi ismi göstereceği merak ediliyor.

    İYİ Parti ve Zafer Partisi cephesinden gelen açıklamalar ise kulisleri hareketlendirdi. İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu “Sahada en çok duyduğumuz isim Mansur Yavaş” derken, Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ da 6’lı masaya “Yavaş’ı aday gösterin” çağrısı yaptı.

    Bir anda Yavaş’ın olası adaylığı yeniden gündem olurken CHP’den de açıklama geldi.

    CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Sayın Yavaş, Ankaralılar tarafından Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanımız olarak seçilmiştir. Ortak cumhurbaşkanı adayımız 6’lı masada belirlenecektir” dedi.

    MANSUR YAVAŞ İÇİN 29 EKİM’DE HAREKETE GEÇİLİYOR

    Art arda gelen açıklamalar gündemde sıcaklığını korurken, gazeteci Zafer Şahin, Milliyet gazetesindeki köşesinde iki çarpıcı iddiayı gündeme aldı.

    Gazeteci Şahin, Yavaş’ın olası adaylığıyla ilgili 29 Ekim tarihinde 100 bin imza için harekete geçileceğini belirtti.

    ABDULLAH GÜL 30 AĞUSTOS’TA ADAYLIK SİNYALİ VEREBİLİR

    Ankara kulislerinde konuşulan bir başka iddia ise Abdullah Gül’ün olası adaylığı. Gül’ün 30 Ağustos tarihinde bir açıklama yaparak adaylık sinyali vereceğini iddia eden Şahin, Gül’ün yakın çevresindeki bazı isimlerin son günlerde bir hareketlilik içinde olduğunun altını çizdi.

  • Abdullah Gül’den çok konuşulacak açıklamalar

    Abdullah Gül’den çok konuşulacak açıklamalar

    AK Parti’nin kurucularından olan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yine çok konuşulacak açıklamalarda bulundu. Ekonomideki gelişmelerle ilgili konuşan Gül, “En çok hayret ettiğim şey enflasyonun bu kadar hafife alınması. Enflasyonla çok kararlı, rasyonel, güçlü bir şekilde mücadele etmek için artık son vakit” ifadelerini kullandı.

    Abdullah Gül’ün ekonomideki gelişmeleri değerlendirirken ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerinde siz olsanız ne yapardınız?’ sorusuna verdiği yanıt da dikkat çekti. Gül açıklamasında “Erdoğan’ın yerinde olsam herkesin ‘helal olsun’ diyeceği bir ekip kurardım” ifadelerini kullandı.

    İşte Abdullah Gül’ün Karar gazetesinden Mehmet Ocaktan ile yaptığı o röportaj:

    Ekonomik kriz toplumun bütün kesimlerini rahatsız eden bir boyuta ulaştı. Kamuoyu araştırmaları da gösteriyor ki ekonomik tablo böyle devam ederse Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2023’te onay alması biraz zor görünüyor. 2011 yılına kadar bu tarz krizlerde olumlu sonuçları herkese gösteren AK Parti bu süreci başka türlü yönetemez miydi? Ekonomide bazen niye bunu yapmıyorlar, şunu yapsalar düzelecek dediğimiz durumlar oluyor. Neden yapmıyorlar sizce?

    “Çok haklısınız. Önce şunu söyleyeyim, en çok hayret ettiğim şey enflasyonun bu kadar hafife alınması. Enflasyonla çok kararlı, rasyonel, güçlü bir şekilde mücadele etmek için artık son vakit. Bundan sonra vakit kalmıyor seçime kadar. Yani birinci öncelik bu olması lazım. Enflasyonun ne olduğunu, enflasyonun nasıl büyük bir bela, kötülük, ahlaksızlık, hastalık olduğu ve bir kamu hırsızlığı olduğu gerçekten idrak edilmezse enflasyonla amansızca bir mücadele içerisine girilemez. Şimdi baktığımda bunun farkında olunulmadığını görüyorum. İçinde yaşadığımız bu yüksek enflasyon palyatif, çeşitli taktiksel yöntemlerle asla yenilemez, bunlar enflasyonu ve yan etkilerini daha da azdırır. Sizin söylediğiniz gibi, iktidar için bir seçim mağlubiyeti söz konusu olursa bunun en büyük sebebi enflasyonu hafife almak olur. Bundan 2 ay kadar önce açıklanan son milli gelir tabloları, ücret, maaş ve sabit gelirlilerin toplam milli gelirdeki paylarının ne kadar ciddi bir şekilde düştüğünü gösteriyor. Bunun ötesinde karların, rantların, faizlerin, bunların da nasıl arttığını. Bu çok dehşet verici bir şey. Bu orta sınıfın nasıl gerilediğini, bu gelir dağılımının nasıl bozulduğunu, tablolarla, matematiksel şekilde ortaya koyuyor. Bunun bütün müsebbibi enflasyon. Özellikle dini değerleri önemseyen iktidarların ekonomi politikalarında sadece faizi düşük seviyede tutmak amacıyla değil, diğer kötülüklerden de halkı koruyabilmeleri için enflasyonu birinci öncelik olarak gözaltında tutmaları gerekir. Dünyada enflasyonun % 6-7 olduğu ülkelerde olağanüstü seferberlik varken Türkiye’nin daha büyük bir mücadele içerisine girmesi gerektiğine inanıyorum. Birinci şart bununla mücadele edecek kadronun, yani ekonomi ve finanstan sorumlu kadroların içeride ve dışarıda kredibilitesinin, güveninin oluşturulması lazım.”

    ‘MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZ OLMALI’

    Tam burada Naci Ağbal Merkez Bankası’nın başına getirildiği zaman, Lütfi Elvan’da Hazine ve Maliye Bakanı olmuştu, bir gün sonra sayın cumhurbaşkanı dedi ki “Çok doğru bir iş yapmışız ki dış dünyada da içeride de bir güven havası oluştu.” Ekonomi zaten temel itibariyle güven meselesi. Buna rağmen niye 3 ay bile sabredilemedi?

    “Doğrusu o zaman büyük bir fırsat kaçmış oldu. Bahsettiğiniz arkadaşların cumhurbaşkanına sadakatinde bir tereddüt söz konusu değildi. Ama yaptıkları şey rasyonel, test edilmiş, dünyada benzer krizlerde denenmiş ve netice alınmış politikaları kararlılıkla uygulamalarıydı. Bunun neticesi olarak da güven oluşmaya başlamıştı. O hafta Naci Bey’in görevden alınması büyük bir talihsizlik oldu. Dolayısıyla birinci mesele inandırıcı ve güven verici bir kadronun göreve getirilmesi, ikinci mesele ise tabii ki o ekibin kapsamlı enflasyonla mücadele programını açıklaması ve bunun uygulanacağına dair siyasi iradenin ortaya konmasıdır. Bazen üzülerek görüyorum, hükümetteki bazı arkadaşlar, bize ezberletilen politikalarla Türkiye fasit daireden çıkamaz, zincirlerini kırıp şahlanamaz gibi açıklamalar yapıyorlar, çok yetkili makamlardaki kişiler, çok şaşırıyorum doğrusu. Çarpan cetveli de bize ezberletilmiş ona bakarsanız. Bu tip retorikler bizi felakete götürür. Seçimlere bir sene kalmışken son fırsat, enflasyonla mücadele açısından büyük bir hamle yapmak lazım.”

    Peki şu an Merkez Bankası enflasyonla mücadele konusunda hükümete yardımcı oluyor mu?

    “Çok üzücü ki tam tersine, yasayla birinci görevi ülkede finans istikrarını sağlamak olan banka, sanki böyle bir yasal sorumluluğu yokmuş gibi davranıyor. Finans istikrarı enflasyonun en düşük seviyede tutulması demek. Yani ekonomik faaliyetlerde karar alınırken enflasyonun dikkate alınmayacak kadar düşük seviyede olması demek. Merkez Bankası esas sorumluluğunu unutmadan büyüme ve istihdam politikalarına destek verirse o zaman hükümete yardımcı olur ve başarısına katkı sağlayabilir. Doğrusunun yapılabilmesi için siyasi direktiflerden Merkez Bankası’nın bağımsız olması gerekir. Güven ve inandırıcılığın kaybedilmesindeki en büyük faktör bu.”

    “ERDOĞAN’IN YERİNDE OLSAM…”

    Seçim geliyor, diyelim ki Erdoğan’ın yerinde siz olsanız, baktınız ekonomi bu denli kötüye gidiyor, bu şekilde bu durumdan çıkamam dersiniz herhalde?

    “Benim yapacağım iş, finans ve iş çevrelerinin, herkesin ‘Helal olsun çok doğru insanları buldu ve göreve getirdi’ diyebileceği bir ekibi kurmak olur ve bu ekibin de kararlı şekilde çalışması için müsaade eder, yetkiyi veririm. Şimdiye kadar dünyada enflasyon sorunu ilk defa yaşanmıyor ki, iktisat tarihine bakıldığında hangi ülkeler nelerle karşılaştı, ne makaleler yayınlandı, ne teoriler var, daha önce enflasyonla nasıl mücadele edildi ve nasıl bu durumlardan çıkıldı, bütün bunları bilen sağlam bir ekibi iş başına getiririm ve arkasına da siyasi gücü koyarım. Siz bunu deklare edin, inanın enflasyon bugünden düşmeye başlar. Siz iş adamı olsanız ve inansanız ki bir sene sonra her şey çok iyi olacak, bugün ne yaparsınız? Yarışa girersiniz, yeter ki bir sene sonra her şeyin iyi olacağına inanın. Yoksa teknik bir sürü buluşlarla, onun külahı buna bunun külahı ona, bunların hepsi pansuman şeyler, bunların hepsinin yan etkileri var, büyük ayrı problemler ortaya çıkarıyor. Bir problemi kapatayım derken başka bir yerden açık veriyorsunuz. Ama asıl olması gereken sade şekilde enflasyonla mücadele edeceğim diye programı ilan edip bunu da çok kararlı şekilde uygulamak. Bunları sadece seçim kazanıp kaybetme kaygısının da ötesinde Türkiye’nin geleceği açısından bakmak lazım. Çünkü eğer doğru işler yapılmaz, gelecek yılki seçim için popülist politikalar yapılır, yanlış harcamalar içerisine girilir ve ekonomik göstergeler açık gizli çok daha negatif durumlara gelirse, Türkiye’nin gelecek nesillerini etkileyecek bir durum ortaya çıkar. Kim iktidar olursa olsun Türkiye dünyadan daha da kopar ve geriye düşer. Toparlanması da daha zor ve maliyetli olur. Türkiye kaybeder, gelecek nesiller, hepimiz kaybederiz.”

  • Karamollaoğlu’dan Gül ziyareti öncesi açıklama

    Karamollaoğlu’dan Gül ziyareti öncesi açıklama

    Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Abdullah Gül ile yapacağı görüşmeye ilişkin, “Kendisiyle istişare etmeyi faydalı bulduğum için görüşmeye gidiyorum, bir teklif götürmüyorum” dedi.

    Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le yakın zamanda görüşeceğini açıklamıştı.

    Sözcü’den Ruhat Mengi’ye konuşan Karamollaoğlu, Gül’le yapılacak görüşmenin cumhurbaşkanlığı adaylığı iddialarının gündeme gelmesiyle ilgili, “Gül cumhurbaşkanlığı yapmış, tecrübesi olan eski bir arkadaşımız, kendisiyle istişare etmeyi faydalı bulduğum için görüşmeye gidiyorum, bir teklif götürmüyorum” dedi.

    Karamollaoğlu, “Bu konu şimdilik gündemde değil, gazeteciler konu bulamayınca bir şey uydurmak mecburiyetini hissediyorlar. Ben o konuyu görüşmek için gitmiyorum, kendisiyle Türkiye’nin sorunları hakkında bir fikir teatisinde bulunmak için gidiyorum” ifadesini kullandı.

  • Fehmi Koru’nun Abdullah Gül çıkışına Ahmet Hakan’dan yanıt!

    Fehmi Koru’nun Abdullah Gül çıkışına Ahmet Hakan’dan yanıt!

    11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün olası Millet İttifakı adaylığı için “Bence düşünülecek bir isim” diyen gazeteci Fehmi Koru’ya Ahmet Hakan’dan yanıt geldi. Hakan, böyle bir durumun mümkün olmadığını savundu.

    11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için “Millet İttifakı’nın ortak adayı olabileceği” iddiaları siyaset kulislerinde yeniden konuşulmaya başladı.

    Gazeteci Fehmi Koru, katıldığı bir canlı yayında Gül iddiasını sürdürerek, “Abdullah Gül nitelikleri ve deneyimiyle Millet İttifakı için hâlâ düşünülebilecek bir isim” ifadelerini kullandı.

    Koru’nun bu sözleri “Abdullah Gül” tartışmalarını yeniden alevlendirirken, gazeteci Ahmet Hakan’ın bugünkü yazısı dikkat çekti.

    AHMET HAKAN’DAN FEHMİ KORU’YA YANIT

    Hürriyet gazetesindeki köşesinde Hakan, Koru’nun iddialarını kaleme aldı. Böyle bir şeyin mümkün olamayacağını belirten Hakan “İlahi Fehmi Abi! Hayrünnisa Gül bile Abdullah Gül’ün adaylığından vazgeçti. Ama sen vazgeçmiyorsun.” ifadelerini kullandı.

    FEHMİ KORU NE DEMİŞTİ?

    Fehmi Koru yaptığı açıklamada “Ben baştan itibaren Abdullah Gül ismini zikretmedim. ‘Millet İttifakı’nın göstereceği aday Abdullah Gül gibi bir isimle oy alacaksa bu isim Abdullah Gül gibi biri olur’ dedim. Aynı şeyi Erdoğan için de söyledim. Eğer aday olmazsa Gül gibi birini aday gösterir dedim. Bu Abdullah Gül olur mu tabiki bence düşünülecek bir isim.” ifadelerini kullanmış, siyaset kulisleri hareketlenmişti.

  • Ali Babacan’dan Abdullah Gül açıklaması: Partimize açık desteği oldu

    Ali Babacan’dan Abdullah Gül açıklaması: Partimize açık desteği oldu

    DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, partisinin kuruluş aşamasında fikri katkıları olduğunu ve açık destek verdiğini söyledi. Parti kurulduktan sonra Abdullah Gül’le iki kez görüştüğünü ifade eden Babacan, Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığı için bugünden bir şey söylemenin doğru olmayacağını, seçim kararı alındığı zaman bu konuların konuşulması gerektiğini belirtti.

    Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Bağlar ilçe kongresine katılmak ve bazı temaslarda bulunmak için Diyarbakır’a geldi. Gazetecilerle bir araya gelen Babacan, bir gazetecinin “Abdullah Gül ismi partinizin kuruluş aşamasında partinizle çok anılıyordu, kendisiyle görüşüyor musunuz? Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendisinin partinizin cumhurbaşkanı adayı olma olasılığı var mı?” sorusunu yanıtladı. Abdullah Gül’ün partisinin kuruluş aşamasında fikri katkıları olduğunu ve açık destek verdiğini açıklayan Babacan, şunları söyledi:

    “Partimizin kuruluş aşamasında Sayın Gül’ün fikri katkıları oldu, açık desteği oldu ve biz bundan çok mutlu olduk. Ama partimiz kurulduktan sonra kendi karar mekanizmalarını oluşturdu, kendi yapılarını oluşturdu ve tamamen kayıt içi çalışan, gerçek neyse görüntüsü de öyle olan bir siyasi parti olarak şu an yolumuza devam ediyoruz. Sayın Gül’le, partimiz kurulduktan sonra iki defa bir araya geldik ama aile görüşmesi ve ev ziyareti şeklinde. Diğer konular, yani hem ittifak meselesi hem cumhurbaşkanlığı adaylıklarıyla ilgili konular bizim gündemimizde yok. Bu konuları hiç konuşmuyoruz, seçim kararı alınana kadar da hiç konuşmayacağız. Çünkü o günkü şartlar neyi gerektirir, o günkü şartlar neyi getirir, bugünden bir şey söylememiz doğru olmaz. Prensipte de doğru olmaz, işin uygulamasında da doğru olmaz. Biz bu iki konuyu, yani ittifaklar konusunu ve cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunu hiç konuşmuyoruz, seçim kararı alınana kadar da hiç konuşmayacağız.”

  • CHP’li Özel: “Gül’ün, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olması mümkün değildir.”

    CHP’li Özel: “Gül’ün, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olması mümkün değildir.”

    CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Abdullah Gül’ün, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olması mümkün değildir.” dedi.

    Özel, Mecliste düzenlediği basın toplantısında, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in dünkü açıklamalarını dikkatle dinlediklerini belirterek, “Ömer Çelik, bir süredir AK Parti’deki serbest düşüşe engel olamadıklarının farkında. Ne yaparlarsa yapsınlar artık vatandaşın gönlünde bir yer bulamıyorlar.” görüşünü savundu.

    Çelik’in Giresun mitingiyle ilgili, “O olağanüstü şartlarda oluşan bir fiili durumla ilgili.” ifadelerini Özel, “Cumhurbaşkanı’nın her mitinginde koyduğunuz o bariyerleri iki saat önceden boş meydana koyunca nasıl fiili miting oluyor? Miting yapıldıysa bunun sorumluluğunun alınması gerekir. 14 gün sonra Giresun’daki vaka sayısının da alırsın sorumluluğunu.” diye değerlendirdi.

    Özel, 30 Ağustos’un yasaklandığını ileri sürerek, Anıtkabir’e ana muhalefet partisinden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile TBMM Başkanvekili Haydar Akar olmak üzere, sadece iki kişiye davet geldiğini öne sürdü.

    Vatandaşın, “Bunlar, Malazgirt’e verdiği önemi 30 Ağustos’a vermiyorlar.” eleştirisinde bulunduğunu iddia eden Özel, şöyle konuştu:

    “Bir toplum mühendisliği yapacaklar akılları sıra, 1920 ile 2002’nin 3 Kasım’ı arasındaki kısmı kesiyor. 1920 ile 3 Kasım’ı birleştiriyor. Arada Atatürk yok. Meydan muharebelerinin başkomutanı, İsmet Paşa, Sevr’i yırtıp atıp Lozan’ı yapmak, Türkiye’nin tapu senedini kazananlar yok. Atatürk ve kadrolarının Türkiye’de büyük bir antiemperyalist zafer kazanması, Anadolu’da örnek bir zafer kazanması, Amerika’ya karşı Johnson mektubuna direnmek, Kıbrıs Barış Harekatı yok. Varsa yoksa ‘one minute’ var. Trump’ın mektubunu yalayıp yutup susmak var.”

    “Düzenli test yapılacaksa maden işçilerine yapılsın”

    Özel, dün Mecliste düzenlediği basın toplantısında adli yıl açılış programına katılacaklardan korona testi yaptırmasının istenmesine ilişkin eleştirilerini hatırlatarak, “O hadsizliğe verdiğimiz cevap ortada. Az bile verdik fazlasını bile hak ettiniz.” dedi.

    Düzenli test yapılacaksa, maden işçilerine yapılması gerektiğini belirten Özel, haftalarca uğraşması neticesinde maden işçilerine bir kez korona testi yapıldığını anlattı.

     “Ölenler bu milletin insanlarıdır”

    Bilim Kurulunun bilime uygun cesur kararlar almasını ve bu kararların bir an önce uygulanmasını beklediklerini ifade eden Özel, “Bilim Kurulu, kafalarda ciddi soruların olduğu bir kaç konuya açıklık getirmelidir.” dedi.

    Türkiye’ye gelecek zatürre ve grip aşısı için ithalatçı firmaların stoklarının kontrol edilmesi gerektiğini belirten Özel, bu aşılarla ilgili geçen yıldan farklı kriterlerin ilan edilmesi gerektiğini söyledi.

    Bu ürünlerin karaborsaya düşebileceğine dikkati çeken Özel, “Kimsenin kendi tercihine ya da parası olanın erişebildiği, ihtiyacı olanın erişemediği bir sürece sürüklenmemesi lazım. Bu iş, Devlet Bahçeli’nin ‘Bayramlarda da trafik kazasında yirmişer kişi ölüyordu’ diyeceği kadar basitleştirilip, sıradanlaştırılacak, normalleştirilecek bir mesele değildir. Ölenler bu milletin insanlarıdır.” ifadelerini kullandı.

    “Amerika’nın aldığı karar berbat bir karardır”

    ABD’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne yönelik silah ambargosunu kaldırmasına ilişkin Özel, “Amerika’nın aldığı karar, 1 Eylül Dünya Barış gününde, berbat bir karardır, kötü bir haberdir. Adanın barışına katkı sağlamaz. Doğu Akdeniz’de suları ısındırmaya devam eder. Kıbrıs’taki kimsenin, kuzeyindeki, güneyindeki kimsenin menfaatine değildir. CHP olarak bunu son derece tehlikeli görüyoruz. AKP iktidarının ABD ile ilişkilerimizi, sağduyu, karşılıklı saygı ve kurumsal bağlardan koparıp, kişiler arası ilişkilere indirmesinin faturasını, giderek kabaran bir faturayı hep birlikte ödüyoruz.” yorumunu yaptı.

     “Bunu doğrulatabilmiş değiliz”

    Yalova’da CHP’li Muharrem İnce hakkında ihraç dilekçesi verildiğine yönelik haberlerin sorulması üzerine Özel, şunları kaydetti:

    “Bir iddia olarak, Yalova Merkez ilçeye bir dilekçeyle bir partilinin başvurduğu söyleniyor. Bunu doğrulatabilmiş değiliz. Yalova İl Başkanlığımıza, Genel Merkezimize yollanmış böyle bir talep yok. İki gün önce katıldığımız Merkez Yönetim Kurulunda ve Genel Başkanımızın Sayın Muharrem İnce’nin ihraç edilmesi gibi bir düşünceleri, talebi, böyle bir şeyi akıllarından geçirmeleri dahi söz konusu değil. Bu konuyu, birileri kasıtlı olarak köpürtmeye çalışıyor. Bunu kesin bir dille reddediyoruz.”

    Özgür Özel, şöyle devam etti:

    “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu kimse Devlet Bahçeli ve Recep Tayyip Erdoğan ile karıştırmasın. Sayın Kılıçdaroğlu’nun demokratik olgunluğu eğer diğer iki liderde olsaydı bugün Türkiye çok başka bir yerde olurdu. Partilerinde en ufak eleştiriyi, ‘Kesin ihraç. Atın partiden dışarı. Yollayın bunların hepsini’ diye partilerinin kurucularını, partilerinin ikinci genel başkanlarını, üçüncü başbakanlarını, MHP’de Meclis Başkanvekilliği yapmış kadın siyasetçilerini, derhal partiden ihraç edenlerle, demokratik olgunluğu hepimize örnek olması gereken Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu kimse karıştırmasın. Sayın Muharrem İnce’nin böyle bir muamele görmesi asla mümkün değildir. En üst düzeyde nezaket, en üst düzeyde saygı görecektir.”

    Abdullah Gül’ün CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağı yönündeki soruyu ise Özel, şöyle yanıtladı:

    “Abdullah Gül’ün, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olması mümkün değildir. Cumhurbaşkanı adayı ilgili düzenlememize göre, CHP’nin Meclis Grubu tarafından aday gösterilecektir. Elbette partimizin yetkili organlarında tartışıldıktan ve bu konu olgunlaştıktan sonra adaylaşacaktır. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı, CHP’lileri rahatsız edecek, CHP’lerin adaylığından memnuniyetsizlik duyacağı hiç kimse olmayacaktır. Abdullah Gül’ün, CHP’nin adayı olması gibi bir konu gündemimizde yoktur. İhtimal dahilinde değildir. Bu haberleri kesin bir dille yalanlıyoruz.”

  • Abdullah Gül: Siyasi ve ekonomik istikrar bozuldu

    Abdullah Gül: Siyasi ve ekonomik istikrar bozuldu

    11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye ekonomisi ile ilgili yaptığı yorumda “Ekonomik göstergelerdeki ciddi bozulmalar geriye gidişe işaret ediyor, bu durum kaygı verici” ifadelerini kullandı.

    11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’deki ekonomik göstergelerin ciddi anlamda bozulduğunu, bu durumun kaygı verici olduğunu söylerken “Maalesef Türkiye bir süredir uzun vadeli iyi düşünülmüş veriye, analize ve uzmanlığa dayalı bir stratejinin noksanlığını hissetmektedir” tespitinde bulundu.

    Karar Gazetesi’nden Taha Akyol’a konuşan Gül, şunları söyledi:

    * Evvela, sürdürülebilir bir kalkınmayla müreffeh bir toplum haline gelmenin uzun vadeli stratejiler ve sağlam, disiplinli iktisadi politikalarla gerçekleşebileceği gerçeği akıldan çıkarılmamalıdır.

    * Sadece kısa vadede konjonktürel gelişme ve dalgalanmalara birbirinden bağımsız politikalarla cevap vererek veya karşı koyarak başarılı olmuş bir tek gelişmiş ekonomi örneği yoktur.

    * Genel bir istikametten ve belirgin bir karakterden yoksun bu tür politikalar sadece bugünün sorunlarının gelecekte daha da büyük ve girift hale gelmesine ve toplumun ödeyeceği faturanın daha büyük olmasına neden olur.

    “GERİYE GİDİŞE İŞARET EDİYOR”

    * Cumhuriyet dönemi iktisat tarihine baktığımızda, ülkemizin ekonomik olarak en sağlıklı büyüdüğü, büyümenin getirdiği refahın topluma en fazla ve nispeten dengeli yayıldığı dönemlerin beş senelik, önceden duyurulmuş ve herkesçe bilinen, ayrıca tutarlılık arz edip, kararlı bir şekilde uygulanan programlarla gerçekleştiği görülecektir.

    * Maalesef Türkiye bir süredir uzun vadeli iyi düşünülmüş veriye, analize ve uzmanlığa dayalı bir stratejinin noksanlığını hissetmektedir.

    * Bugün gelinen noktada finansal ve ekonomik göstergelerdeki ciddi bozulmalar bir geriye gidişe işaret etmektedir. Yılların tasarrufu ile biriktirilen varlıklar ciddi miktarda değer kaybetmektedir. Bu durum kaygı vericidir.

    “Son beş yılda Türkiye içeride bir sürü talihsiz gelişme yaşadı” diyen Gül, ekonomide gördüğü hataları şöyle açıkladı:

    * Üst üste seçimler, komplolar, hain bir darbe teşebbüsü ve anayasa değişikliği ile Türkiye’nin yönetim şekli radikal bir şekilde referandumla değişti.

    * Tüm bunlar Türkiye’yi çok sarstı, siyasi ve ekonomik istikrarı bozdu. Bugün hâlâ ayakta durabiliyorsak bu ilk beş senemizde Türk ekonomisinde gerçekleşen yapısal dönüşüm sayesindedir.

    * Biz, o dönem gerçekleştirdiğimiz reformlar sayesinde ülkemizin iç ve dış şoklara karşı dayanıklı sağlam bir ekonomiye sahip olmasını sağladık. Bu her yerde övündüğümüz bir husustu. Ancak, 2002’de siyasetin gösterdiği irade ileriki yıllarda bozulmaya başladı.

    “VİZYON ZAMANLA GİTTİ”

    * İlk baştaki vizyon zamanla gitti; akabinde hukuki teminatlar, şahsi mülkiyet ile insan haklarını koruyan güvenceler azaldı.

    * Bugün maalesef kamu harcamaları şeffaf değil. Ekonomik göstergelerin güvenilirliği sorgulanır hale gelmiş. Çeşitli mekanizmalarla denetim dışı tutulan kamu harcamaları Türkiye’yi sadece öngörülemez, itimat edilemez bir ülke haline getiriyor.

    * 40 senelik enflasyon belasını sona erdirdikten sonra tekrar çift rakamlı enflasyon oranlarına geri dönüşümüz refahın topluma yayılmasını önleyen, tehlikeli bir gelişme.

    * Gördüğüm en büyük tehlike ise borçlanma. AK Parti hükümetlerinin daha önce Türkiye’yi kurtardığı dövizle iç borçlanmanın tekrar kaynak ihtiyacı için bir yol olması ileride büyük sorun olur.

    * Ülkenin bugünkü borçlanması yüksek maliyetlerle gerçekleşiyor. Bu da bahsettiğim bozulmalar nedeniyle Türkiye’nin risk priminin yüksek olmasından kaynaklanıyor.

    ÇIKIŞ YOLU

    * Kısa vadede yapılması gereken öncelikle siyasi zihniyet olarak özgürlükçü bir yola girerek, yatırım ortamını iyileştirip güven verecek politikaları kararlı bir şekilde uygulamaya koymaktır.

    * Uzun vadede ise Anayasa’dan başlayarak yüksek standartlı demokratik hukuk devletini inşa edip, kurallar çerçevesinde işleyen serbest piyasa ekonomisini gerçekleştirmek gerekir.

    * ‘İyi yönetişim’in (good governance) bütün unsurlarının uygulamasının yaratacağı iklim Türkiye’nin her alanda var olan büyük potansiyelini harekete geçirecektir.

    * Petrol ve gaz gibi doğal kaynakları olmayan Türkiye için bu anlayışın uygulanması büyük enerji kaynağı olacaktır. Türkiye’de insan kaynağı gıpta edilecek düzeydedir, kurumsal kapasitesi de öyle.

    * Bugünden yarına yapılabilecek en kolay iş üstün nitelikli insan kaynağını ve kurumsal yapıyı tekrar etkin hale getirmek, özellikle orta ve üst kademe bürokraside ehliyeti ve liyakati önde tutarak bürokratların devlet terbiyesi ile tarafsız ve çok çalışmalarını temin etmektir.

    *Bunu yaparken sistemik açmazları giderecek, verimsizliğe ve israfa yol açan kısa yolları izale edecek şekilde kamu yönetiminde yapısal reformları birer birer hayata geçirmek kaçınılmazdır.

    * Parti devleti mantığına yönelik eğilimleri besleyen mevcut atmosferden acilen sıyrılmalı, siyasetin tüm halkımızın istekleri ile azami ölçüde örtüşen, istikamet tayin eden, çözüm, refah ve mutluluk üreten yönü temayüz ettirilmelidir.