Etiket: Adalet Bakanı Yılmaz Tunç

  • Bakan Tunç gündeme dair konuştu

    Bakan Tunç gündeme dair konuştu

    Bakan Tunç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada dünyaya seslendiğini ve insan haklarının nasıl savunulduğunu bütün dünya liderlerine gösterdiğini ifade etti. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, konuşmasında Filistin’deki zulmün 7 Ekim’den bu yana başlamadığını ve aslında bu oradaki zulmün bir asırdan bu yana devam ettiğini vurguladı. Kendisinin de eşinin memleketinden dolayı Erzurum’un Şenkaya ilçesinden olduğunu ifade eden Bakan Tunç, “Bugün memleketimiz Erzurum’da bulunmaktan duyduğum memnuniyeti öncelikle belirtmek istiyorum. Erzurumlu sayılırız. Şenkayalı sayılırız. Bizim kaderimiz de böyleymiş. Ne güzel bir kader. Güzel bir kader değil mi? Bugün hemşerilerimizin arasında bulunmaktan çok mutluyuz” dedi.

    “Erzurum doğunu lider şehri”

    Sabah Erzurum Valiliği ve Büyükşehir Belediyesini ziyaret ederek Erzurum’daki yatırımları değerlendirdiklerini anlatan Bakan Tunç, “Erzurum kazanmaya devam ediyor. Tabii Türkiye Buluşmaları programı kapsamında yaklaşık bir aydan bu yana milletvekillerimiz, tüm milletvekillerimiz, teşkilatlarımızla beraber Türkiye’nin bütün illerinde bu programları gerçekleştiriyorlar. Bundan sonra da zaten kongre süreci başlayacak. Önemli bir çalışma oldu. Ben Tekirdağ’da ve Denizli’de Türkiye buluşmaları programını gerçekleştirmiştim. Oralarda gerçekten halkla bütünleşme anlamında çok güzel faaliyetler oldu. Bugün de Erzurum’dayız. Erzurum’da Türkiye buluşmaları kapsamında milletvekillerimiz ilçelere dağılacaklar. Tabii uzak ilçelere buraya gelmeden katılan milletvekillerimiz oldu. MKYK üyelerimiz burada. Ve inşallah bu toplantıdan sonra hemen dağılacağız. Biz şehirde esnaf ziyaretleri gerçekleştireceğiz. Ve adliye ziyaretleri geceye kadar buradayız. Hemşerilerimizle beraber olacağız inşallah. Erzurum Doğu’nun lider şehri, buranın başkenti Erzurum. Erzurum kadim bir şehir. Erzurum, İbrahim Hakkı Hazretleri’nin şehri. Erzurum, Nene Hatunların, kahramanların diyarı. Erzurum, Alvarlı Hazretleri’nin diyarı. Abdurrahman Gazi Hazretleri’nin diyarı. Manevi değeri yüksek bir şehir. Tarihi bir şehir. Kültür şehri. Her yeri tarih kokuyor. Nereye baksanız ecdadımızı görüyoruz. Erzurum Türkiye’nin bir değeri. O nedenle biz Erzurum için ne yapsak azdır. Erzurum en son seçimlerde Cumhurbaşkanımıza yüzde 74 oranında çok büyük bir destek verdi. 2002’den bu yana da destek veriyor. Hiç eksiltmeden bu desteğini sürdürüyor. Hem yerel yönetimlerde hem de merkezi iktidarda gerçekten Erzurum hep milli iradenin yanında olmaya devam etti. Her güçlüğümüzde Erzurum’dan büyük destek gördük. O nedenle biz Erzurum’da hemşerilerimize müteşekkiriz. Onlara teşekkür borçluyuz. Onlar için ne yapsak azdır. 2002’den bu yana hep sahip çıktılar. İnşallah biz de onların o güvenine layık olabilmek için gerek belediye başkanlarımız, gerek teşkilatımız, gerek hükümetimiz, kabinemiz elimizden gelen gayreti göstereceğiz” diye konuştu.

    “Birleşmiş Milletlerin artık revizyona tabi tutulması lazım”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmayı hatırlatan Bakan Tunç, “Sayın Cumhurbaşkanımızın dinlediniz. Dünyaya seslendi. İnsan haklarının nasıl savunulduğunu bütün dünya liderlerine gösterdi. Demokrasinin nasıl savunulması gerektiğini, mazlumun hakkının nasıl korunması gerektiğini, çocuk haklarının, kadın haklarının nasıl korunması gerektiğini orada bütün dünyaya adeta büyük bir mesaj verdi. Liderimizle, dünya liderimizle gurur duyuyoruz, onur duyuyoruz. 7 Ekim’den bu yana Filistin’de işlenen insanlık suçunu ve işleyenlerin insanlık huzurunda cezalandırılması gerektiğini ve orada akan kanın durdurulması gerektiğini bütün dünyaya haykırdı. Ve Türkiye olarak da 7 Ekim’den bu yana özellikle oradaki akan kanın durması noktasındaki mücadelemizi hep sürdürdük. Oradaki mazlumlara insani yardımlarımızı yapmanın gayreti içerisinde oldu. Maalesef uluslararası sistem, uluslararası kuruluşlar, uluslararası mahkemeler etkisiz. 7 Ekim’den bu yana oradaki soykırımı durdurma noktasında çaresiz ve bir çifte standart söz konusu. 7 Ekim’den bu yana 41 binden fazla insan Filistinli orada şehit edildi. Bunun yüzde 80’i çocuklardan ve kadınlardan oluşuyor. Ama maalesef dünya insanlık vicdanı sokaklara taşıyor, gösteriler yapılıyor, protesto yürüyüşleri yapılıyor ama maalesef insanları temsil eden uluslararası kuruluşların etkisiz olduğunu zaten başından beri Sayın Cumhurbaşkanımız “dünya beşten büyüktür” diyerek bunu her defasında her platformda söylüyor. Yine söyledi Birleşmiş Milletlerde. Birleşmiş Milletlerin bir artık revizyona tabi tutulması lazım. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi uluslararası kuruluşlar maalesef insanlığın karşılaştığı sorunlara çare olamıyor. Burada adaletsiz bir yapı var. Bunun artık değişmesi lazım diye uzun yıllardan bu yana tekrar ederken birileri ya bu mümkün mü ki? Bunu sizden başka kim söylüyor ki? Diye eleştirenler oldu. Ama bugün geldiğimiz noktada birçok dünya ülkesi liderinin aynı noktaya geldiğini ve uluslararası kuruluşların ve Birleşmiş Milletlerin yapısının, güvenlik konseyinin yapısının artık bir revizyona tabi, bir reforma tabi tutulması gerektiğini söylemeye başladılar. Dünyada hakkaniyeti, adaleti savunmaya Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde devam edeceğiz. Yedi Ekim’den bu yana başlamadı aslında bu oradaki zulüm. Bir asırdan bu yana devam ediyor. Dört yüz yıl boyunca Osmanlı idaresinde her dinden insanın barış içerisinde yaşadığı Filistin maalesef yüz yıl önce orada işgalle başlayan orada Yahudi devletinin kurulması da Filistin topraklarının kademe kademe işgal edilmesiyle bir süreçte insanlar orada yerinden yurdundan edildi. Bir katliamı maruz kaldı. Tabii bu süreçte Birleşmiş Milletlerin sayısız kararları var. Güvenlik Konseyi’nde kararları var. Uluslararası kuruluşların hiçbir kararına bugüne kadar uymayan bir devlet var. Aslında devlet bile demeye dili varmıyor insanın. Artık şu yedi Ekim’den bu yana kırk bir binden fazla insanı çocuk katliamı yapan bir yapıyı devlet olarak kabul etmek bile artık çok zor bir terör devleti gibi hareket ediyor. Tabii bu cesareti küresel güçlerden alarak bunu yapıyor. Onlara silah yardımı yapanlardan bu cesareti alıyor. Ve bu adaletsizliklerin sona erdirilmesi noktasında da Türkiye Cumhurbaşkanımızın liderliğinde büyük bir gayret içerisinde. Uluslararası Adalet Divanı’na başvurduk. Güney Afrika’nın başlattığı soykırım davası. Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi’nin bütün unsurları İsrail Devleti tarafından ilan edilmiş durumda. Devlet olarak İsrail şu anda soykırım suçuyla yargılanıyor. Ve ilk duruşmada biz beyanımızı bulunduk. Dışişleri Bakan Yardımcımız Ahmet Bey beyanda bulundu ve bunun bir soykırım olduğunu, İsrail’in cezalandırılması gerektiğini ve mutlaka bu akan kanın durdurulması noktasındaki karar alınması gerektiğini ifade etmiştir. Sonrasında müdahale dilekçemizi verdik. Davaya katılma dilekçemizi verdik. Bütün devirleriyle beraber İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı olarak bu çalışmayı gerçekleştirdik. Yine uluslararası ceza mahkemesinde de başsavcının yürütmüş olduğu soruşturmaya da tüm sivil toplum kuruluşlarımıza destek vererek barolarından diğer kuruluşlara varıncaya kadar delillerin oraya sunulması noktasındaki çabalarımızı da gösterdik. Tabii Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcısıyla Birleşmiş Milletlerde Sayın Cumhurbaşkanımız görüşme yaptı. Başsavcının bir an önce o soruşturmayı tamamlayıp Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin ezdiğinde artık bir ceza davasını açması gerekiyor. Evet, takdir ettiğimiz bir husus yakalama kararı talep etti ve bu yakalama kararı talep edilen o savaş suçlusu, soykırım suçlusu maalesef Amerika Birleşik Devletleri Kongresi’nde ayakta alkışlanabildi. İşte onu ayakta alkışlayanlar onun o soykırım suçuna ortak olanlar ve dünyanın yüz karası olarak tarihe geçen insanlardır onlar. Eninde sonunda bugün o tedbir kararlarına uymayan İsrail Devleti ve o soykırım suçunu işleyen İsrailli yöneticiler, Netanyahu başta olmak üzere mutlaka bir gün uluslararası hukukun önüne çıkıp hesap verecekler ve cezalandırılacaklar. Hem bu dünyada zaten öbür dünyada ilahi adaletten onun için kaçış yok. Orada ki çocukların, oradaki mazlumların o çektiği sıkıntıların kap kap ve fazlasını o soykırımı yapanlar çekecek. Biz bundan hiç şüphemiz yok. Türkiye olarak da hep mazlumun yanında olmaya, insan haklarını savunmaya ve insan onurunu savunmaya, hakkaniyetli olmaya, adaletli olmaya hep devam edeceğiz inşallah” şeklinde konuştu.

    “AK Parti hep milletle beraber yol aldı”

    “AK Parti’yi bugünlere getiren hep milletten korkmamasıdır. Milletin sesine kulak vermesidir. Milletin hissiyatına tercüman olmasıdır” diyen Bakan Tunç, konuşmasını şöyle sürdürdü; “İktidarda da hep milletin taleplerini yerine getirmesidir. Yoksa 22 yıldan bu yana millet bizi iktidarda tutmuşsa bunun bir sebebi vardır. Onun sebebi de milletin ta kendisi olmaktır. Milletle beraber düşünmektir. Milletle beraber yol almaktır. AK Parti’nin başarısının en önemli sebebi budur. Yirmi üç yıl oldu AK Parti kurulalı. Yirmi iki yıldan bu yarda iktidardayız. Kurulduğu yılın hemen ertesi yıl yapılan seçimlerle tek başına iktidara geldi AK Parti. O doksanlı yılların çektirdiği sıkıntılardan bunalan milletimiz o vesayetçi anlayıştan demokrasi eksikliğinden, adalet eksikliğinden, ekonomik krizlerden, siyasi krizlerden bir buçuk yılda bir değişen hükümetlerin oluşturduğu o sıkıntılardan, fakirlikten, fukaralıktan, Türkiye’nin kurtuluşunu Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında buldu. Ve” bir parti kur” dedi “arkandayız” dedi. Daha partinin ismi belli olmadan Erzurum’da hemşehrilerimiz bir araya geldi. Herkes teşkilatlanmaya başladı. Adeta millet Recep Tayyip Erdoğan’a “Haydi kur şu partiyi arkandayız” diyerek AK Parti’nin kurulmasını sağladı. Yani AK Parti değerli arkadaşlar öyle masa başı etrafında üç beş kişinin bir araya gelir. Ey Recep Tayyip Erdoğan bir parti kuralım da millete gidelim, milletten oy isteyelim şeklinde bir siyasi mühendislik neticesinde kurulmuş bir parti değil. AK Parti’yi kuran millettir. Milletin talebiyle kurulmuştur ve milletin talebiyle de tek başına ilk seçimde iktidar yapılmıştır. Yirmi iki yıldan bu yana da iktidardayız. Yirmi iki yıldan bu yana ülkemizin seksen bir vilayetinin her bir köşesine eserler götürdü. İşte Erzurum’da il başkanımız biraz önce saydı. Eski tabii güncellenmemiş rakamlar bunlar. 200 yüz milyara yakın Erzurum, sadece Erzurum vilayetimize yapılan yatırımlar. Yollarıyla, hastaneleriyle, okullarıyla, kamu binalarıyla, barajıyla, her şeyiyle her tarafta AK Parti’nin eserleri var. Ne yapsak azdır diyoruz. Yüzde yetmiş dört oranında da güçlü bir destek var Erzurum’da. O nedenle Erzurum’a çok daha büyük ehemmiyet göstermeye devam edeceğiz inşallah.”

    “Adalet ile kalkınma birbirinden ayrılmaz”

    Türkiye’nin fiziki kalkınmasını sağlarken Türkiye’nin demokratik kalkınmasını da sağladıklarını ifade eden Bakan Tunç, “Demokrasiyle kalkınmanın at başı gitmesi gerektiğini biliyoruz. Adaletle kalkınmanın birbirinden ayrılamayacağını biliyoruz. Zaten partimizin ismi adalet. Her şeyde adalet. Sadece yargısal faaliyet değil. Eğitimde adalet, sağlıkta adalet, gelir dağılımında adalet, vergide adalet. Dolayısıyla adalet bizim şiarımız. Adaletli bir şekilde ülkemizi kalkındırmanın gayreti içerisinde olduk. Bu nedenle de girdiğimiz her seçimde milletimizin desteğini almayı başardık. Türkiye’nin seksen bir vilayetine enerji yatırımları, havayolları, limanlar, üniversiteler, hızlı trenler inşallah Erzurum’a da gelir. Her bir köşesi devasa yatırımlarla doldu. AK Parti’nin ilk dönemi hatırlayalım iki bin ikide iktidara geldiğimizde memleketin içinde bulunduğu durumu çift haneli enflasyon şimdi de öyle ama yine indireceğiz. Bu enflasyonun çift haneli rakama çıkmasının şu anda sebeplerini milletimiz çok iyi biliyor. Kuzeyimizde bir Rusya Ukrayna savaşı en çok ekonomide bizi etkiledi. Hemen güneyimizde bir terör devletinin kurulmaya kalkışılması ve orada yaptığımız harekatlar, mücadeleler elbette ki ekonomimizi etkileyen hususlar. Doğu Akdeniz’in işgal edilmeye kalkışılması Libya’yla ilgili yaptığımız anlaşmalar, oradaki mücadelemiz ve şimdi Filistin meselesi ve 6 Şubat’ta meydana gelen ağır bir deprem, dünya tarihinin en büyük depremiyle karşı karşıya kaldık. On bir vilayetimiz çöktü. Şimdi onu inşa etmenin, yeniden ayağa kaldırmanın mücadelesini gerçekleştiriyoruz. Bir de öncesinde beş yıl önce bir pandemi süreci iki yıl, üç yıl kapalı kaldığımız bir süreç bütün dünya ekonomilerini etkiledi. Böyle bir ortamda elbette ki ekonomimiz olumsuz etkilendi. Şimdi bu olumsuz tabloyu olumluya çevirmenin gayreti içerisindeyiz. Ekonomi yönetimimizin uyguladığı bir program var. Bu program çerçevesi içerisinde inşallah enflasyonu nasıl 2002 devr aldığımızda çift hanelerden tek hanelere düşürmüşsek yine aynı şekilde düşürerek halkımızın bu anlamda emeklisinden memuruna işçisine varıncaya kadar alım gücünü artıracağız. Bundan hiç şüpheniz olmasın. Bunu gerçekleştireceğim. 2002’den itibaren iki bin yediye kadar Cumhurbaşkanlığı seçimlerine varıncaya kadar dört buçuk yıl bir acil eylem planıyla işe koyulmuştur. 2007’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri gelip çattığında vesayetçi anlayış düğmeye bastı. Hatırlayalım Cumhuriyet mitingleri adasında bir kaos ortamı oluşturmaya çalıştılar. Sonrasında bir üç yüz altmış yedi krizi icat ettiler. e-muhtıra verdiler ve hükümet o e muhtıraya sert icat verdi. Oturun oturduğunuz yerde. Herkes içine bakacak dedi. Ve Cumhurbaşkanlığı seçimini mecliste yapılan seçimi o günkü vesayetçi anlayışı sahip Anayasa Mahkemesi iptal etti ve halka gittik. Hem seçim yaptık sonrasında hem de Cumhurbaşkanı’nın halk seçsin referandumuyla ülkemizde yeni bir dönem daha başladı. Tabii iki bin sekizde bir kapatma davasıyla karşı karşıya kaldık. Zaten AK Parti daha ilk kurulduğunda kapatma davasıyla karşılaşmıştı. 2001’de kurucu üyeleri arasında başörtülü var diye partimize ihtar çekildi. Böyle durumlardan geldik. Biz böyle bir hukuk düzeninden biz devraldık ülkeyi. Böyle bir demokrasi vardı Türkiye’de. Vesayetçi anlayışın her alanda hakim olduğu bir dönemdi. Başörtüsü kısıtlamalarının giyim, kuşam özgürlüğünün olmadığı bir dönemlerden biz bugünlere geldik. Ve iki bin sekizde kapatma bir oyla nitelikli çoğunluk sağlanamadığı için kapatmaktan kurtulduk. O dönemde ne demişlerdi? AK Parti laikliğe aykırı eylemlerin odağı oldu. Neden? İşte bir ortaokulda öğrencilerden birkaç tanesinin başı kapalıymış. Nasıl böyle bir şey olabilir? Yani bu bir iktidar partisinin kapatmasına sebep mi olabilir? O günlerden biz bugünlere geldik. Hatırlayalım. Mecliste Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin oylaması yapıldı. Üç yüz altmış yedi kişi var dedi meclis başkanı. Muhalefete itiraz etti, yok dedi. Onlar girmediler yoklamaya dedi. Ve hemen o oylamanın arkasından daha Anayasa Mahkemesi karar vermeden bu ülkenin yön başkanı basın toplantısı yapıyor, YÖK başkanı meclisteki oylama yanlıştır diyor. Meclisteki oylama geçersizdir diyor. YÖK başkanı sana ne meclisteki oylamadan? Seni ne ilgilendirir? O bugün köşelerinde ahkam kesen, demokrasi tellallığı yapan, bugün yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla ilgili eleştirilerde bulunan o duayen dediğimiz tırnak içindeki gazetecilerin o eski videolarına bir bakın. Genelkurmay başkanının cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak sordukları sorulara bakın. Utanmaları lazım, sıkılmaları lazım. Tekrar o görüntülerini izleyip milletten özür dilemeleri lazım. soruyorlar ne diyorsunuz Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sizin kriterlerinize uygun mu bu Cumhurbaşkanı diyor. O günkü Cumhurbaşkanı Genelkurmay Başkanı da diyor ki bizim kriterlerimize uymuyor diyor. Biz bu konuda tarafız diyor. Böyle bir demokrasi devraldık. Ve o günlerden geldik.” diye konuştu.

    “Türkiye’yi uçurumun kenarına getirmek istediler”

    Türkiye’nin büyük dev yatırımları bir bir hayata geçirdiği, faizlerin yüzde 5’ü düştüğü bir dönemde ülkenin bir kaos ortamına sürüklemeye çalışıldığını anlatan Bakan Tunç, “Gezi olaylarını başlattılar. O ağaçlar bahaneydi. Bütün sokakları ateşe verip bütün ülkeyi adeta bir savaş alanına anarşik bir ortama çekip hükümeti sokak darbesiyle devirebileceklerini zannettiler. Başaramadılar. Sonra acaba bunu masa başında yapabilir miyiz? Emniyet yargı darbesi girişimiyle biz hükümeti istifaya zorlayabilir miyiz diye düşündüler. Sonrasında hatırlayalım terör olaylarını azdırmaya çalıştılar. Kobani olayları, hendek kazmalar, Ankara’nın orta yerinde gar patlaması Kızılay’da, Merasim Sokak’ta bir kaos ortamıyla Türkiye’yi aslında bir uçurumun kenarına doğru getirmeye devam ettiler. Ve bunlarda da başarılı olamayınca son darbeyi acaba bir askeri FETÖ darbesiyle bu işi başarabilir miyiz diye düşündüler. 15 Temmuz gecesi milletin silahlarını millete doğrulttular. O tahtlarla milleti ezmeye kalkıştılar. Millet Cumhurbaşkanımızın o görüntüsünü, o sesini duyduğunda meydanlara indi ve o darbecilere karşı darbeyi gerçekleştirdi. O gece meclis büyük bir kahramanlık gösterdi. Vatandaşlarımız da milletvekilleri orada bombalar artında kahramanlık gösterirken hemşehrilerimiz, vatandaşlarımız tüm illeri meydanlarına eğer cumhurbaşkanımız Marmaris’ten havaalanına o darbeye direnen vatandaşlarımızın içerisine inmeseydi bu derece bir karşı koyma olabilir miydi? İşte lider önce olduğunda on yılda bir darbe, on yılda bir muhtıraya maruz kalan bu ülke işte bir darbeye ilk kez karşı koydu. O gece yargı mensuplarımız büyük bir kahramanlık gösterdi. Bugün yargıyla ilgili eleştirilerde bulunanlar bugün Türk yargısını yıpratmaya çalışanlar kasıtlı bir hareket içerisinde. Biz bunun farkındayız. Onların rahatsız oldukları şeyin ne olduğunun da farkındayız” dedi.

    “Yargı birilerinin arka bahçesi olmaktan çıktı”

    “Bugün yargının birilerinin arka bahçesi olmaktan çıktığı için onlar rahatsız. Yargımız milletin yargısı olduğu için rahatsız” diyen Bakan Tunç konuşmasını şöyle sürdürdü; “Yargının içerisinde hatalı kararlar olamaz mı? Elbette ki olabilir. Ama onun düzeltilme imkanı zaten yargının içinde var. Hatalı karar istinafta, temizde düzeltilebilecek yolu var bunun. Ama ne yapıyor? Bir örneği alarak bütün yirmi beş bin hakim savcının görev yaptığı yılda on iki milyon kararın verildiği bir noktada o bir karar üzerinden çıkıp bütün yargıyı töhmet altında bırakan bir tavır sergiliyor. Rahatsızlıkları neden? O rahatsızlıkta bulunanlar aslında 27 Mayıs yargısını özleyenler. O başbakanları asan, bakanları asan yargıyı özleyenler. Yine 12 Eylül’de darbecilerin yanında duran onlara destek olan milletin hakkını hukukunu savunmayan darbe mağdurlarını yargılayan yargıyı aslında onlar tasvip ediyor. Yine 28 Şubat sürecinde darbecilere destek olan o darbeciler karşısında hazır oda durup adeta cübbelerini onların önüne seren bir yargı sistemi o yargı sisteminin bugünkünden daha tarafsız olduğunu söyleyebiliyorlar. 15 Temmuz’da yargımız bugünkü yargımız milletiyle beraber insan haklarını savundu. O gece millet meydanlara koşarken bizim Cumhuriyet savcılarımız evlerinde oturmadı. Gitti adliyelere, soruşturmaları başlattı, darbecilere yakalama kararları çıkardı, gözaltı kararları verdi ve onları zindanlarda şu anda. Onlar hesap veriyor. Yargı düzeni vesayetçi yargı anlayışından çıkan bugün ise milletin yargısı haline gelen, milletin hakkını, hukukunu savunan, insan haklarını savunan, milli iradenin yanında duran bir yargı sisteminden maalesef rahatsız olduklarını görüyoruz. Biz yargımızı daha tarafsız, bağımsız bir şekilde görev yapması noktasında özellikle suçla mücadele konusunda ve toplumsal huzur ve barışı bozmaya yeltenenlerle mücadele noktasında hukuk içerisinde, hukukun üstünlüğü çerçevesi içerisinde mücadelemizi sürdürmenin gayreti içerisinde olacağız.”

    “Milletimizin bizden talep ettiği işi gerçekleştirdik

    22 yıldan bu yana hep önce insan dediklerini ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ dediklerini ifade eden Bakan Tunç, “Biz bunu gerçeğe dönüştürdük, icraata dönüştürdük. Ve eğitimden sağlığa, sosyal politikalardan, kültüre varıncaya kadar her alanda insan güçlü olacak dedi. Güçlü olacak ki aile güçlü olsun. Aileyi tehdit eden unsurlarla da mücadelemizi inşallah bundan sonraki süreçte hem yasal hem uygulamalar bakımından gerçekleştireceğiz ve aileyi güçlendireceğiz. Çocuklarımızın korunması, onların geleceğe hazırlanması bizim için çok önemli. Ve güçlü aile olacak ki toplum olarak güçlü olalım. İstikrarlı kalkınma hamleleriyle ülkemizin her bir köşesine hizmet götürmeye devam edeceğiz. Enerjiden savunma sanayine varıncaya kadar her alanda güçlü olmamız lazım. Bu noktada daha güçlü olacağız ki dünyada hakkaniyeti ve adaleti daha güçlü bir şekilde sağlamak insan haklarını savunmaya devam edeceğiz. Yüksek standartlı bir demokrasiden hiç taviz vermeyeceğiz. Temel hak ve özgürlükleri alanını genişlettik. Tahkim edilmesi daha da güçlendirilmesi noktasındaki mücadelemizi sürdüreceğiz. Anayasamızda bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz sayısız reform mevzuatımızda gerçekleştirdiğimiz sayısız yenilikler Bunlar hep milletimiz için. Milletimizin bizden talep ettiği işi gerçekleştirdik. Anayasamızda kadın haklarından çocuk haklarına varıncaya kadar. Darbe Anayasası’nda kadın hakları, çocuk hakları bunlar eksik yazılmıştı. Unutulmuş muydu? Yönetim sistemi, yargı birliği bunlar hepsi sonradan bizim en son iki bin on ve iki bin on yedi değişiklikleriyle milletimizin onayladığı sessiz devrim niteliğindeki reformlarla hayata geçti. Hak arama yollarını artırdık, kamu denetçiliği kurumu, özel hayatın korunması, kişisel verilerin korunması, bunlar anayasada olmayan şeylerdi ve sonradan darbe anayasasında olmayan hak arama yollarını geliştirdik. Bilgi edinme hakkı, bireysel başvuru hakkı, tüm bunları vatandaşlarımızın özellikle hukuk çerçevesinde hak arama yollarını artıran temel hak ve özgürlükleri güçlendiren değişikliklerdir. Yine bu ülkede bir daha darbeciler ortaya çıkamasın. Vesayetçi anlayış tarihe karışsın diye mücadele ettik. Yapısal reformlar yaptık. Hakimler Savcılar Kurulu’nun yapısı, Anayasa Mahkemesi’nin yapısı, Yüksek Askeri Şura’nın yapısı, oturma düzenleri bile hatırlayın. Nasıldı? Demokratik bir devlette öyle bir oturma düzeni olabilir miydi? Milli Güvenlik Kurulu’nun yapısı, sıkı yönetim gerektiğinde ilan edilebilir diye madde vardı anayasada. Çıkardık, sizin desteğinizle, sizin evet oylarınızla oldu bunlar. Darbeciler yargılanamaz diye madde vardı anayasadan çıkardık. Anayasamızdaki o değişiklikler anayasadaki vesayetçi ruhu ortadan kaldırmaya yetti mi? Evet azalttı ama tamamen sildi diyebilir miyiz? O maddeler arasındaki yetki saklığın bozulmuş olması nedeniyle yüksek mahkemelerimiz arasında o maddeleri farklı yorumlayan mahkemelerin çıkardığı sonuçları biz göz ardı edebilir miyiz? Edemeyiz. O nedenle vesayetçi anlayıştan tamamen arınmış, demokratik, sivil, katılımcı bir toplum sözleşmesi hürriyetinde herkesin her düşüncenin kendisinin içinde bulduğu demokratik bir anayasayı yapmak zorundayız. Türkiye yüzyılının başındayız. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının başında artık darbecilerin yazdırdığı bir anayasayla devam etmemeliyiz. Sadece darbeciler tarafından yazılmış olması bile her şeyi bir tarafa bırakalım, değişmesi için yeter sebeptir. İnşallah yirmi sekizinci dönem parlamentosunda bir uzlaşma sağlanır. Demokratik bir anayasa yapılması konusunda mutabık olur siyasi partilerimiz. Kim mutabık olursa kim uzlaşmaya yanaşırsa milletten takdir toplar. Kim ise uzlaşmaz bir tavır içerisine girerse kim darbeci anayasayla devam edilmesi gerektiğini savunursa onlar da milletten ilk seçimde cevap alır. O nedenle biz diyoruz ki burada birlik beraberlik olalım. Mecliste bir uzlaşmaya varalım. Ve temel hakları, özgürlükleri öne çıkaran, devletin görevlerini belirleyen bu ülkede bir daha darbeci anlayışın, vesayetçi anlayışın hiçbir zaman yeşermemesi için bir demokratik anayasaya kavuşalım. Bu millete olan bizim borcumuz inşallah bu borcumuzu yerine getirmek nasip olur.” şeklinde konuştu.

  • “Vatandaşlarımızın yargıya güvenini en üst noktaya çıkarmanın gayreti içerisinde olacağız”

    “Vatandaşlarımızın yargıya güvenini en üst noktaya çıkarmanın gayreti içerisinde olacağız”

    Bu anlamda yargı teşkilatı olarak hakimiyle, savcısıyla, avukatıyla ve yargı personeliyle birlikte gece gündüz çalışacağız, vatandaşlarımızın yargıya güvenini en üst noktaya çıkarmanın gayreti içerisinde olacağız” dedi.

    Antalya’nın Kemer ilçesinde yer alan adliyenin yetersiz kalması nedeniyle ilçeye yeni yapılacak olan Adalet Sarayı’nın temeli törenle atıldı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, temel atma töreninin açılışında yaptığı konuşmada adaletin toplumsal huzur ve barışın teminatı olduğuna vurgu yaptı. Bakan Tunç, “Adalet, Hazreti Mevlana’nın dediği gibi her şeyi yerli yerine koymaktır. Bütün erdem ve değerlerin merkezi ve dayanağı olan adalet, dertlinin derdine derman olmak, sıkıntısına çare bulmaktır. Böylesine önemli bir değer olan adaletin gerçekleştirileceği mekânların da adliyenin vakarına yaraşır olması gerekir. Elbetteki sadece fiziki imkânların yeterli olması yetmez. Adaletin tecellisi aynı zamanda hukuk devleti ile mümkündür. Hukuk Devletinin olmazsa olmazı olan adil, bağımsız, tarafsız, güvenilir ve etkin işleyen bir yargı erkinin üç temel ihtiyacı vardır. Bunlar; ihtiyaca cevap veren bir mevzuat, fiziki imkânların yeterliliği ve etkin bir insan kaynağıdır. 22 yıldan bu yana güvenilir bir adaletin tesisi için bu üç temel alanı güçlendirmek için önemli reformlara imza attık” diye konuştu.

    “Hâkim ve savcı sayımızı 24 bin 798’e çıkardık”

    Fiziki imkanların artırılmasının adalet için tek başına yeterli olmadığının altını çizen Bakan Tunç, yargı mensuplarının nitelik ve niceliğini artırmanın gayreti içerisinde olduklarını ifade etti. Tunç, şöyle konuştu:
    “Yeni adliye binalarımızın kullanımı ve mevzuatın doğru uygulanması elbette ki uygulayıcılarımızın elindedir. Bu sebeple yargı mensuplarımızın nitelik ve niceliğini artırmanın gayreti içerisindeyiz. 2002 yılında ülke genelinde, 9 bin 349 olan hâkim ve savcı sayımızı 24 bin 798’e çıkardık. Son 1 yılda Türkiye geneli ilave 2 bin 294 hakim-savcı ataması yaptık. Hukuk fakültelerimizdeki eğitim kalitesini artırmak için de öncelikle Hukuk Fakültesine girişte başarı sıralamasını 190 binden 125 bine yükselttik. Hukuk eğitiminde kaliteyi artırmaya yönelik bir diğer reformumuz, ilkini bu ayın 29’unda gerçekleştireceğimiz hukuk mesleklerine giriş sınavıdır. Bu sınavla avukat, hâkim, savcı ve noter olacak kişilerin mesleki niteliklerinin artmasını amaçlıyoruz.”

    “Uzun aylar atılan duruşmalara son vermek istiyoruz”

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, adaletin daha hızlı bir şekilde tesis edilmesi için mahkeme sayılarını sürekli olarak artırdıklarına dikkat çekerek, 2002 yılında adli yargıda 3 bin 581 olan mahkeme sayısının 7 bin 133’e çıkarıldığını belirtti. Tunç, “2002’de idari yargıda 146 olan mahkeme sayısını 224’e çıkardık. Son bir yılda 2 bin 812 ilk derece mahkemesi kurduk. Geçen haftalarda açılışını gerçekleştirdiğimiz Tekirdağ ve Denizli ile bölge adliye mahkemelerini 17 bölgede, bölge idare mahkemelerini 9 bölgede faaliyete geçirdik. İstinaf mahkemelerimizle hem Yargıtay ve Danıştay’ın iş yükünü azalttık hem de vatandaşlarımızın hukuki güvencesini arttırdık. Böylece yaşanan uyuşmazlıkların daha etkin ve hızlı bir yargılama ile çözüme kavuşmasını sağladık. İstinaf mahkemelerimizin iş yükünü göz önüne alarak daire ve üye sayılarını artırarak yapılarını güçlendirmeye devam edeceğiz. Uzun aylar atılan duruşmalara son vermek istiyoruz. Vatandaşlarımız bir an önce hakkına kavuşsun. Bu anlamda yargı teşkilatı olarak hakimiyle, savcısıyla, avukatıyla ve yargı personeliyle birlikte gece gündüz çalışacağız, vatandaşlarımızın yargıya güvenini en üst noktaya çıkarmanın gayreti içerisinde olacağız” dedi.

    “Antalya Havalimanı’nda görüntülü duruşma yoluyla ifade alınmaya başlandı”

    Adliye binalarında en son teknolojilere uyumlu olarak tasarlanan UYAP, e-duruşma ve SEGBİS gibi dijital sistemlerin daha etkin kullanılmaya başlandığının altını çizen Bakan Tunç, dijital sistemlerle yargı süreçlerinin daha verimli, daha hızlı ve güvenli bir şekilde işlemesini sağladıklarını dile getirdi. Tunç, şöyle devam etti:
    “Şimdi bunu daha da geliştirmenin gayreti içerisindeyiz, yapay zekanın yargı hizmetlerinde kullanılabileceği alanlar oldukça fazla, buna yönelik çalışmalarımız var. İstanbul Havalimanı’nda bir mahkeme kurulmasını sağladık ve vatandaşlarımızdan orada adliyeye gitmeden hızlı bir şekilde ifade alınabilmesi, vatandaşlarımızın mağdur olmaması ve uçağa yetişebilmesi için sistemleri kurduk. İkinci bir sistemimizi Antalya Havalimanı’nda kurduk, görüntülü duruşma, SEGBİS yoluyla ifade alınabilir hale geldi.”

    “Kemer Adliye Sarayı 450 gün içinde hizmete geçecek”

    Bakan Yılmaz Tunç, Kemer Adalet Binası’nın yapım ihalesini 24 Nisan tarihinde gerçekleştirdiklerini kaydederek, 6 Haziran tarihinde ise yer tesliminin yapıldığını açıkladı. Tunç, “Kemer Adalet Binamızı inşallah 450 gün içinde bitirerek hizmete sunacağız. 10 bin 200 metrekare kapalı alana sahip olacak Kemer Adalet Binamızda 32 hakim ve cumhuriyet savcı odası, 85 araçlık otopark, bodrum, zemin, 2 kat, teras katı yer alıyor. Modern ve yatay mimaride bir eser olacak.”

    “Antalya için yeni yatırımlar teklif edildi”

    Antalya’ya geçtiğimiz yıllarda yapılan yatırımları hatırlatan Bakan Tunç, Antalya için 2025 yılı yatırım programına sunulan tesisleri de aktardı. Tunç, “72 bin 986 metrekare büyüklüğündeki Antalya Ek Adalet Binamızı, 25 bin 728 metrekare büyüklüğündeki Alanya Ek Adalet Binamızı, 19 bin 323 metrekare büyüklüğündeki Elmalı Adalet Binamızı, 13 bin 358 metrekare büyüklüğündeki Kaş Adalet Binamızı, 17 bin 770 metrekare büyüklüğündeki Manavgat Ek Adalet Binamızı 2025 yılı yatırım programına teklif ettik” dedi.

    “Birkaç hafta sonra Cumhurbaşkanımız Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni kamuoyu ile paylaşacak”

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni kamuoyu ile paylaşacağını açıkladı. 1 yıldır konuya ilişkin çalışma sürdürdüklerini anlatan Bakan Tunç, şöyle konuştu:
    “Önümüzdeki birkaç hafta sonra Cumhurbaşkanımız Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni kamuoyu ile paylaşacak. Bir yıldan bu yana da çalışıyoruz, strateji belgesinde yargıda gecikmeyi önleyecek, vatandaşlarımızın gecikmeksizin hakkına kavuşabilmesi noktasında tıkanan damarları açabilecek çok önemli hedefler ortaya konulacak. Hakimlerimizin, savcılarımızın, avukatlarımızın, vatandaşlarımızın görüşlerini aldık, almaya da devam ediyoruz. Birçok konuya neşter vurularak, özellikle yargıya güveni sarsan bazı durumların ortadan kaldırılmasına yönelik çok önemli reformları hayata geçireceğiz. Bundan şüpheniz olmasın. Sayın Cumhurbaşkanımız o hedefleri açıkladıktan sonra da yargısıyla yasamasıyla yürütmesiyle üzerimize düşen görevleri hızlı bir şekilde hayata geçireceğiz. Bazı dava türlerinde mahkemelerde yoğunlaşmanın arttığını görüyoruz, buralarda mahkeme sayısının, hakim savcı sayısının artırılmasına yönelik çalışmalar yaptık. Elbette tüm bunlarla yetinmiyoruz. Sürekli daha iyinin, milletimize daha iyi hizmet etmenin gayreti içerisindeyiz.”

    Bakan Tunç’un konuşmasının ardından dualar eşliğinde temel atma töreni gerçekleştirildi. Törene Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanı sıra Yargıtay Birinci Başkanvekili ve Ceza Genel Kurulu Başkanı Ahmet Ömeroğlu, Antalya Cumhuriyet Başsavcısı Yakup Ali Kahveci, Kemer Cumhuriyet Başsavcısı Gamze Almalı, AK Parti ve MHP Antalya milletvekilleri, çok sayıda adli personel ve vatandaşlar katıldı.

  • “Narin’i katledenlerin en ağır cezaya çarptırılması hepimizin temennisi”

    “Narin’i katledenlerin en ağır cezaya çarptırılması hepimizin temennisi”

    Bir dizi ziyaret ve açılış törenleri nedeniyle Denizli’de bulunan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Denizli Valiliği ziyareti sırasında Türkiye gündeminde yer alan Narin Güran cinayeti ve Batı Şeria’da İsrail askerlerince öldürülen Ayşenur Ezgi Eygi hakkında açıklamalarda bulundu. Narin Güran cinayetinin tüm ülkeyi etkilediğini ifade eden Bakan Tunç, Narin Güran’ın canlı bedenine ulaşmak için devletin tüm imkanları ile seferber edildiğini ancak canlı ulaşılamadığını belirtti. Adli soruşturmanın Narin’in kaybolduğu andan itibaren başlatıldığını ve çok sayıda gözaltılar olduğunu, ifadeler alındığını söyleyen Bakan Tunç, aynı zamanda aramalar yapılarak deliller toplandığını kaydetti. Narin Güren cinayetinin soruşturmasında gelinen noktada 10 tutuklu ve 4 kişi hakkında ise adli kontrol kararı verildiğini ifade eden Adalet Bakanı Tunç, Narin’in cansız bedeninden 91 doku örneği alındığını ve bu örneklerin İstanbul ve Diyarbakır Adli Tıp Kurumlarında olduğunu belirtti. Yapılan incelemelerin zaman alacağını dile getiren Bakan Tunç, “İncelemeler neticesinde birtakım veriler ortaya çıkacak. İfadeler alındı tabii, bu ifadeleri savcılarımız değerlendirecekler. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığımız bu konunun üzerinde hassasiyetle, titizlikle incelemelerini devam ediyor. Titizlikle biz de takip ediyoruz” dedi.

    “Narin kızımızı katledenlerin en ağır cezayı almasını temenni ediyoruz”
    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da Narin Güran olayının başından beri üstün gayret gösterilmesini istediğini belirten Bakan Tunç, tüm Türkiye’nin Narin Güran’ı öldürenlerin bir an önce bulunması ve yargı önünde hesap vermesi beklentisi içerisinde olduğunu söyledi. Sosyal medya ve televizyon ekranlarında Narin Güran cinayetine ilişkin yapılan değerlendirmeler hakkında konuşan Bakan Tunç, “Şu anda adli soruşturma devam ediyor. Adli Tıp incelemeleri de devam ediyor. Burada delillerin tek tek titizlikle değerlendirilmesi ve incelenmesi gerekecek. İfadelerden yola çıkarak bir takım değerlendirmeler yapacak savcılarımız ama şunu özellikle istirham ediyoruz, soruşturma gizli ama tabii ifade tutanakları avukatlara verildiyse bunlar basında ve kamuoyunda televizyon ekranlarında değerlendirildiğini görüyoruz. Maalesef bazı değerlendirmeleri özellikle soruşturmanın selameti açısından sakıncalı olabileceğini de paylaşmak istiyorum. Burada soruşturmanın gizliliğini etkin bir soruşturma yapılabilmesi adli gerçeğin ortaya çıkarılması ve Narin kızımıza katledenlerin yargı önüne çıkarılıp kanunumuzdaki en ağır ceza ile çarptırılması hepimizin temennisi. Özellikle basın kuruluşlarımıza bunu ifade etmek istiyorum. İnşallah bir an önce bu soruşturma etkin hızlı bir şekilde tamamlanır ve Narin kızımızı katledenler, kıyanlar bulunur tespit edilir. Yargımız, Adli Tıp Kurumumuz ortaya çıkan deliller elde edilen araçlardan kimyasal veriler tüm bunların hepsini değerlendirilmesi yapıldıktan sonra burada gerçek ortaya çıkacak. Narin’e kıyanlar elbette ki cezasını alacaklar. Biz Narin evladımızın katillerini bulmak için yargımıza her türlü desteği vermenin gayreti içerisindeyiz. Narin evladımızı kıyanlar en ağır cezayı çarpıtılacaklardır. Ülke olarak millet olarak bizim büyük bir beklentimiz bu tür yüreğimizi yakan bizi derin bir acıyı boğan bu tür kötü hadiselerin bir daha olmaması içinde temenni ediyoruz. Milletçe duyarlı olmamız gerektiğini ifade etmek istiyorum” şeklinde konuştu.

    “Acil olarak bu katillerin uluslararası yakalama kararını çıkartacağız”
    Batı Şeria’da İsrail askerleri tarafından öldürülen Ayşenur Ezgi Eygi hakkını savunacaklarını ifade eden Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ayşenur Ezgi’nin insan hakları savunucusu ve Türkiye vatandaşı olduğunu söyledi. Ayşenur Ezgi’nin öldürülmesine ilişkin ellerinde deliller olduğunu kaydeden Bakan Tunç, Türkiye olarak Ayşenur Ezgi’nin hakkını savunmak için takiplerini sürdüreceklerini belirtti. Dışişleri Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı ve Adalet Bakanlığı olarak koordinasyon sağladıklarını dile getiren Bakan Tunç, “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız bu konuda soruşturma başlattı. İç hukuktan kaynaklanan bir yetkimiz var. Vatandaşımız yabancı bir ülke sınırları içerisinde yabancı bir şahıs tarafından şehit edildi. Bu sebeple buradan bizim vatandaşımızın hakkını korumamız ve suçu işleyenlerin cezalandırılmasıyla ilgili gerekli soruşturmaları başlatmamız gerekiyordu ve başlattık. Uluslararası anlamda da yakalama kararları çıkartacağız. İç hukuk noktasındaki takiplerimizi de sürdürürken diğer yandan ulusal anlamda hukuk anlamında da Ayşenur’un hakkını savunmaya devam edeceğiz. Uluslararası adalet divanında devam eden davaya Ayşenur’un dosyasını da ibraz edeceğiz. Türkiye olarak oraya da katılmaya başvurmuştuk. Uluslararası ceza mahkemesinde devam eden soruşturmaya da Ayşenur’un dosyasını intikal ettireceğiz. Aynı zamanda insan hakları konseyine de başvurarak burada da Ayşenur’un katledilişinin hakkında rapor düzenleyip uluslararası mahkemelerde delil olarak kabul edilmesini takip edeceğiz. Ama biz hemen acil olarak bu katillerin uluslararası yakalama kararını çıkartacağız. Ayşenur’un takipçisiyiz. Yarın Ayşenur’un cenaze töreni var. Cenazesi İstanbul’a getirildi. Oradan İzmir’e gönderilecek şuan otopsi işlemleri yapılıyor. Otopsi akşama doğru bitecek. Deliler bizim muhafaza edeceğimiz, soruşturmada kullanacağımız deliler. Yarın da Didim’de gerçekleştirilecek olan cenaze töreninden sonra Ayşenur’u ebediyete uğurlayacağız” diye konuştu.

  • Adalet Bakanı Tunç: “Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde İsrail aleyhinde bir ceza davası maalesef açılamadı”

    Adalet Bakanı Tunç: “Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde İsrail aleyhinde bir ceza davası maalesef açılamadı”

    Gazze’deki Şifa Hastanesi’nin İsrail tarafından bombalanmasını konu alan “Şifa Hastanesi 14 Günlük Vahşet” adlı belgeselin Türkiye tanıtımı programı gerçekleştirildi. İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen tanıtım programına Adalet Bakanı Yılmaz Tunç katıldı. Programda konuşan Tunç, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından İsrail aleyhinde bir ceza davası açılmadığını belirtti.

    “Filistin’de 7 Ekim’den bu yana bir insanlık dramı yaşanıyor”
    Filistin’de 7 Ekim’den bu yana devam eden katliamdan bahseden Bakanı Tunç, “Maalesef Filistin’de 7 Ekim’den bu yana bir insanlık dramı yaşanıyor. İnsanlık suçu işleniyor. Soykırım suçu işleniyor. Aslında 7 Ekim’den bu yana demek de az. 1 asırdan bu yana Filistin’de bir zulüm yaşanıyor. Bu süreç içerisinde gerek Kudüs’ün bozulmaması, uluslararası hukuka uyulması, birleşmiş milletler organlarının almış olduğu kararlar ortada ama bu kararların bir tanesine bile uymayan bir devlet söz konusu. Uluslararası hukuku tanımayan, uluslararası kuruluşların kararlarına uymayan bir İsrail var karşımızda. 7 Ekim’den bu yana da bir soykırım işliyor. 40 binden fazla insan, Filistinli şehit edildi. Bunun yüzde 80’i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Dünyanın gözü önünde kadınlar ve çocuklar katlediliyor. Birleşmiş milletler soykırım sözleşmesinin bütün unsurları madde madde tüm unsurlarıyla ihlal edilmiş durumda. Dünyanın gözü önünde bu katliam gerçekleştirilmeye devam ediyor. İnsanlık vicdanı sokaklara taştı. Avrupa’nın, Amerika’nın üniversitelerinin kampüslerinde gösteriler, Filistin’e destek mitingleri yapılıyor. İsrailli saldırganların, işgalcilerin lanetlendiği gösterileri görüyoruz. Maalesef uluslararası sistemi temsil eden, uluslararası hukuku temsil eden kuruluşların nasıl etkisiz kaldığını da üzülerek görüyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcısı yakalama kararı talep etti ama bu kararla ilgili mahkeme bir karar vermedi”
    Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail aleyhinde bir ceza davası açmadığını ifade eden Bakan Tunç, “Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde İsrail aleyhinde bir ceza davası maalesef açılamadı. Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcısı tutuklama talebiyle yakalama kararı talep etti ama bu kararla ilgili maalesef ceza mahkemesinin ilgili dairesi bir karar vermedi. Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcısının yakalama talep ettiği bir sanık, soykırım suçlusu Amerika Birleşik Devletleri kongresinde ayakta alkışlanabildi. İşte o soykırım suçlusunu, insanlık suçlusunu, kadın, çocuk katilini ayakta alkışlayanlar insanlık tarihine bir kara leke olarak geçmiş durumda. Bu suça ortak olduklarını açıkça ilan ediyorlar. 7 Ekim’den bu yana da ABD’nin silah göndererek, gemilerini göndererek o çocuk katliamına nasıl destek verdiğini hep birlikte görüyoruz” dedi.

  • Bakan Tunç, Göbeklitepe’yi ziyaret etti

    Bakan Tunç, Göbeklitepe’yi ziyaret etti

    Bakan Tunç, Şanlıurfa’daki temasları çerçevesinde ziyaret ettiği Göbeklitepe’de Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul’dan kazı çalışmaları ve eserler hakkında bilgi aldı.

    Bakan Tunç’a ziyaretinde, Şanlıurfa Valisi Hasan Şıldak, TBMM Başkanvekili ve Şanlıurfa Milletvekilli Bekir Bozdağ, Şanlıurfa milletvekilleri Cevahir Asuman Yazmacı, İbrahim Eyüpoğlu, Mehmet Ali Cevheri, Hikmet Başak ve Emin Önen eşlik etti.

     

  • Orman yangınlarında 9 tutuklama

    Orman yangınlarında 9 tutuklama

    Adalet Bakanı Tunç, sosyal paylaşım sitesi X hesabından yaptığı paylaşımda, “12-17 Ağustos tarihleri arasında Aydın, Muğla, İzmir, Manisa, Tunceli, Bolu ve Uşak olmak üzere 7 ilimizde meydana gelen orman yangınları hakkında ilgili Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturmalar kapsamında şu ana kadar toplam 22 şüpheli gözaltına alınmış olup, şüphelilerden 9’u tutuklanmış, 5’i hakkında adli kontrol kararı verilmiş, 1’i ifadesinin ardından serbest bırakılmıştır. 7 şüphelinin gözaltı işlemleri devam etmektedir” dedi.

    Bakan Tunç, “Yangınlarla ilgili soruşturmalar titizlikle ve çok yönlü olarak sürdürülmektedir. Hayat kaynağımız ormanlarımıza sahip çıkmak hepimizin görevidir. Yangınlardan etkilenen vatandaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, yeşil vatanımızı korumak için fedakarca görev yapan tüm ekiplerimize kolaylıklar diliyorum” ifadelerine yer verdi.

  • Tunç’tan Netenyahu’ya tepki

    Tunç’tan Netenyahu’ya tepki

    Bakan Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “BM Güvenlik Konseyi’nin ateşkes kararına uymayan, Uluslararası Adalet Divanı’nın soykırım nedeniyle aldığı tedbir kararına rağmen soykırıma devam eden, Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısınca soykırım suçu işlediği gerekçesi ile yakalama kararı talep edilen, 7 Ekim’den bu yana çocuk demeden kadın demeden genç yaşlı 40 binden fazla masum sivili katleden, Netanyahu’nun ABD kongresinde konuşturulması insanlık adına utanç vericidir” ifadelerini kullandı.

    Konuşmanın sağlanmak istenen barış çabalarına zarar verdiğini belirten Tunç, “Sağlanmak istenen barış ve istikrar çabalarına açıkça zarar veren bu tutumu şiddetle kınıyorum. İnsanlık vicdanında mahkum olan Netanyahu ve İsrailli yöneticilere sahip çıkılması onların uluslararası hukuk önünde hesap vermesine engel olamayacaktır. Türkiye olarak yıllardır toprakları işgal altında olan Filistinli kardeşlerimizin yanında yer almaya, dünyada adaleti, hakkaniyeti ve barışı savunmaya devam edeceğiz” ifadelerine yer verdi.

  • Elektrik faciası soruşturması: 27 şüpheliden 14’ü tutuklandı

    Elektrik faciası soruşturması: 27 şüpheliden 14’ü tutuklandı

    Konak ilçesinde 12 Temmuz’da sağanak sırasında su birikintisine basan Özge Ceren Deniz ve İnanç Öktemay’ın elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetmesiyle ilgili İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma devam ediyor.

    Bilirkişi ön raporu çerçevesinde sorumlulukları bulunduğu gerekçesiyle gözaltına alınan İZSU Genel Müdürlüğü ve Gdz Elektrik çalışanı 27 şüphelinin emniyet müdürlüğündeki işlemleri tamamlandı.

    Adliyeye sevk edilen şüphelilerden 14’ü tutuklandı, 7 şüpheli için ev hapsi kararı verildi. 6 kişi ise yurt dışına çıkış yasağı kararıyla serbest bırakıldı.

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un paylaştığı bilgilere göre, İzmir’in Konak ilçesinde sağanak yağıştan korunmaya çalışırken elektrik akımına kapılan 2 kişinin hayatını kaybetmesiyle ilgili İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan adli soruşturma kapsamında gözaltına alınan 27 şüpheliden 14’ü hakkında tutuklama kararı verildi.

    Ayrıca 7 şüpheli hakkında ev hapsi, 6 şüpheli hakkında yurt dışına çıkış yasağı kararı verildiğini belirten Bakan Tunç yaptığı paylaşımında, “Soruşturma titizlikle sürdürülmektedir. Hepimizi üzen olayda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.” ifadelerine yer verdi.

    5 KİŞİ HAKKINDA DAHA GÖZALTI KARARI

    Belge ve beyan delilleri değerlendirilerek 5 kişi hakkında daha gözaltı kararı çıkarıldı.

    YENİDEN KEŞİF VE BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ YAPILDI

    Olayla ilgili ön bilirkişi raporunda; olayda her iki kurumun da ihmali olduğu belirtiliyordu.

    İzmir’de bir grup avukat, sorumluların tam tespit edilebilmesi için yeni bir keşif ve bilirkişi incelemesi talep etti.

    İzmir 7. Sulh Hukuk Mahkemesi başvuruyu kabul etti. Olay yerine giden hakim, elektrik mühendisi ve avukatlar mazgallarda inceleme yaptı.

    Oluşturulacak rapor savcılığa teslim edilerek yargılama sürecine yön verecek.

     

  • Tunç’tan 9. Yargı Paketi açıklaması

    Tunç’tan 9. Yargı Paketi açıklaması

    Karabük Valiliği ziyareti sonrası gazetecilere açıklamalarda bulunan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 20 farklı kanunda değişiklik yaparak toplamda 39 maddeyi içeren paketle adalet hizmetlerinin etkinliğinin arttırılmasının amaçlandığına dikkat çekti. Tunç, “Şimdi dokuzuncu yargı paketiyle ilgili olarak AK Parti Grup Başkanımız Abdullah Güler açıklamaları yaptı. Ayrıntılı bir şekilde kamuoyuyla paylaştı. 20 farklı kanunda değişiklik yapıyor. Ve 20 farklı kanun bir geçici maddeyle beraber 39 maddede değişiklik gerçekleştiriliyor. Önümüzdeki hafta adalet komisyonunda görüşmeleri gerçekleşecek ve sonrasında da genel kurul gündemine gelecek. Özellikle adalet hizmetlerinin etkinliğini arttırmak, yargı süreçlerinde vatandaşlarımızın örselenmeden yargı hizmetlerinin etkinliğini arttırırken hem hızlandırılması hem de adaletin tecellisi noktasında uygulamadan gelen, akademisyenlerden gelen öneriler doğrultusunda bazı düzenlemeler var. 39 madde” dedi.

    Bakan Tunç, uygulamadan ve akademisyenlerden gelen öneriler doğrultusunda düzenlemeler yapıldığını vurguladı. Tunç, bazı düzenlemelerin yeni yasama döneminde 10. Yargı Paketi’nde ele alınacağını ifade etti. Yeni yargı reformu strateji belgesi ve insan hakları eylem planı çalışmalarının son aşamada olduğunu ve bu belgelerin 2024-2028 yıllarını kapsayacak şekilde düzenlendiğini söyledi.

    Tunç, yargı reformu strateji belgesinin gerçekleşme oranının yüzde 70, insan hakları eylem planının ise yüzde 66 civarında olduğunu belirtti. Bu planlarda gerçekleşmeyen hedeflerin yeni yargı reformu strateji belgelerine ve insan hakları eylem planı belgelerine alındığını ifade eden Bakan Tunç şöyle konuştu:

    “Dokuzuncu yargı paketine alamadığımız toplumun ve uygulamanın beklediği birtakım özellikle hem ceza muhakemesi kanunu ilgilendiren hem de Türk Ceza Kanunu’nu ilgilendiren bazı düzenlemeler de var. Onlar da yeni yasama döneminin başlarında onuncu yargı paketinde elbette ki değerlendireceğimiz hususlar var. Tabii yargı reformu strateji belgesiyle ilgili çalışmalarımız da şu anda son aşamada. İnsan hakları eylem planıyla ilgili de Çalışmalarımız son aşamada. Yeni İnsan Hakları Eylem Planı ve yeni yargı reformu strateji belgesi 2024 ve 2028 yıllarını kapsayacak şekilde yeniden düzenledik ve bunu yakın zamanda Cumhurbaşkanımız kamuoyuyla paylaşacak oradaki hedefler doğrultusunda da çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Önceki son yargı reformu strateji belgesinin gerçekleşme oranı yüzde yetmiş civarında. İnsan hakları eylem planının gerçekleşme oranında yüzde altmış altı civarında. O planlardaki hedeflerde gerçekleşmeyen hususları da yeni yargı reformu strateji belgelerine ve insan hakları eylem planı belgelerine alarak o hedeflerden de vazgeçmiş değiliz.”

    “Güvenilir adalet sisteminin tesisi anlamında çok önemli mesafeler aldık”

    Adalet Bakanı Tunç, fiziki ve teknolojik imkanların artırılmasıyla adalet sisteminde önemli mesafeler kaydedildiğini söyledi. UYAP sistemi ve elektronik tebligat gibi teknolojik yeniliklerle vatandaşların hizmetine sunulan kolaylıkları vurguladı. Mevzuat düzenlemeleriyle vatandaşların ihtiyaçlarına yönelik çalışmaların sürdüğünü belirten Bakan Tunç, şu ifadelere yer verdi:
    “Türkiye’de özellikle güvenilir adalet sisteminin tesisi anlamında çok önemli mesafeler aldık. Gerek adliye binalarımızın yeniden inşa edilmesi o köhne binalardan kurtularak gerek avukatlarımızın gerek hakim savcılarımızın gerek yargı personelimizin ve vatandaşlarımızın daha kaliteli hizmet alabilmesi adına fiziki imkanlar arttırıldı ve teknolojinin imkanları da had safhada artırıldı ve teknoloji UYAP sistemi başta olmak üzere elektronik tebligattan, elektronik duruşmaya varıncaya kadar tüm bunlar vatandaşlarımızın hizmetine sunuldu. Yine mevzuat düzenlemeleriyle de vatandaşlarımızın ihtiyacı olan düzenlemeleri peyderpey hayata geçirmenin gayreti içerisindeyiz. Tabii bu pakette özellikle uygulamadan gelen bazı sorunları tespit ettik. Bu sorunları ortadan kaldırmaya yönelik önemli düzenlemeler var.”

    Hukuk mesleğinde 20 yıl tecrübesi olan arabulucu olabilecek

    Arabuluculuk sisteminin önemine değinen Tunç, 2013 yılından bu yana arabuluculuk sisteminde 5 milyon 838 bin dosyanın ele alındığını ve bunların yüzde 66’sının uzlaşmayla sonuçlandığını söyledi. Ayrıca, kira uyuşmazlıklarının da arabuluculuk kapsamına alındığını ve bu uyuşmazlıkların yüzde 54’ünün arabuluculukta çözüldüğünü belirtti. Yeni düzenlemelerle arabuluculuk sisteminin daha da geliştirilmesi planlandığını ifade eden Bakan Tunç, 20 yıl tecrübeli hukukçuların arabuluculuk eğitimi alarak sınav şartı olmadan arabulucu olabileceği belirtirken, taşınmazın aynıyla haklarla ilgili anlaşma belgelerinin tapuda icra edilebilirlik şerhi bakımından düzenleme yapılacağını ifade etti.

    Tunç şöyle devam etti:

    “Biliyorsunuz arabuluculuk sistemine geçmiştik. Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri dediğimiz hukuk uyuşmazlıkların da arabuluculuk. Ceza uyuşmazlıklarında da uzlaştırma müessesesi, basit usul, seri muhakeme gibi bunlar özellikle hem ceza adaleti açısından önemli düzenlemelerdi hem de hukuk uyuşmazlıklarında vatandaşlarımızın dostane bir şekilde çözüme kavuşması, barışıl bir yöntemle hem yargının iş yükünü azaltan bir sistemi hayata geçirmiştik. 2013 yılından bu yana ara buluculuk uygulanıyor. Şu ana kadar 5 milyon 838 bin dosya ara bulucuların önüne geldi. Ve 3 milyon 874 bini uzlaşmayla sonuçlandı. Bu da yüzde 66 oranında bir demek bunun içerisinde tabii ihtiyari arabuluculuğun oranı daha yüksek. Zorunlu arabuluculuk kapsamında olan kısımda yüzde elli civarında. Dolayısıyla 3 milyon 874 bin uyuşmazlığın yargı önüne gelmeden tarafların barışarak, dostane bir şekilde çözüme kavuşması hem toplumsal barış açısından hem de daha az masraflı ve kısa sürede insanların kendi haklarına kavuşması açısından önemli. Yargının değişikliğini azaltan bir düzenleme. Tabii son zamanlarda kira uyuşmazlıklarını da ara buluculuk kapsamına almıştık. Orada da 1 Eylül’den itibaren 191 bin 490 kira uyuşmazlığı arabulucu önüne geldi. 102 bin 689’u anlaşmayla sonuçlandı. Yani baktığımız zaman kira uyuşmazlıklarında da yüzde 54’ü arabuluculukta çözüldüğünü görüyoruz. Yani yarıdan fazlası yargıya intikal etmeden, kiracı ve kiralayan barışa sorunlarını çözmüş oldular. Şimdi arabuluculuğu daha da geliştirmeye yönelik birtakım düzenlemeler var. Yani bu müesseseyi daha kalıcı hale getirmek, kapsamını daha da genişletme noktasındaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu kapsamda arabulucular beş yıl kıdeme sahip hukukçular arasından sınavı kazananlar arabulucu olabiliyor idi. Şimdi yeni düzenlemeyle, yeni teklifle hukuk mesleğinde 20 yıl tecrübesi olan kişiler, arabuluculuk eğitimi almak şartıyla sınav şartı olmadan da arabulucu olabilecekler. Çünkü burada tecrübeye önem veriyoruz. 20 yıl tecrübeli hukukçuların, avukatların ve eski hukukçuların arabuluculukta eğitim aldıktan sonra başarılı olabileceklerine inanıyoruz. O nedenle böyle bir düzenleme getiriyoruz. Yine arabulucular tarafından düzenlenen taşınmazın aynıyla haklarla alakalı anlaşma belgelerinin tapuda icra edilebilirlik şerhi bakımından bir problem vardı. Bu problemi de ortadan kaldıran bir düzenlemeyi hayata geçiriyoruz. Yine tarafların arabuluculuk müzakerelerine katılımını teşvik etme açısından da düzenlemeler söz konusu.”

    “Artık avukat olabilmek için (hukuk mesleklerine giriş sınavı) bu sınavı kazanmak gerekecek”

    Hukuk mesleklerine giriş sınavı ve hakim-savcı yardımcılığı sınavlarıyla ilgili düzenlemelerin de 9. Yargı Paketi’nde yer aldığını ifade eden Bakan Tunç, “Bir diğer yargı paketinde yer alan önemli düzenlemelerden birisi de hukuk mesleklerine giriş sınavıyla ilgili. Ve hakim savcı yardımcılığı sınavıyla alakalı. Hukuk mesleklerine giriş sınavı Eylül’ün sonundan itibaren uygulamaya başlayacak. Tabii burada bazı derslerin de sınava dahil edilmesiyle ilgili özellikle milletler arası hukuk, milletler arası özel hukuk çünkü vatandaşlık hukuku, göç hukuku bunlar da artık uygulamada önemli hususlar olarak karşımıza çıkıyor. Hem soru sayısıyla ilgili hem de derslerle ilgili hangi derslerden sorumlu olacağına ilişkin bir düzenleme var. Hem hukuk mesleklerine giriş sınavında hem hakim, savcı yardımcılığı sınavında böyle bir ihtiyaca yönelik bir düzenleme. Hukuk mesleklerine giriş sınavı. Bundan sonra artık avukat olabilmek için bu sınavı kazanmak gerekecek. Staja başlayabilmek için. Hakim, savcı yardımcılarına sınavına girebilmek için de yine hukuk mesleklerine giriş sınavını kazanmak gerekecek. Buna ilişkin bir düzenleme” dedi.
    Yediemin araçları için yeni düzenleme geliyor

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, yedieminde çürümeye terk edilen araçların hızlı bir şekilde ekonomiye kazandırılması ve satışına yönelik önemli bir düzenlemenin 9. Yargı Paketi’nde yer alacağını açıkladı. Tunç, “Yedieminde çürümeye terk edilmiş araçlar olarak haber konusu oldu. İcra dairelerindeki hacizli araçların tahsisiyle ilgili çalışmayı yapmıştık biz. Adalet olarak. Şimdi Karayolları Trafik Kanunu gereğince trafikten men edilen, bağlanan ve yediemine alınan araçlar var. Ama sahipleri bunları terk ediyor. Bir daha da arayıp sormuyor ve orada sürmeye terk ediliyor. Bunların yeniden tasfiyesine yönelik hızlı bir şekilde ekonomiye kazandırılması ve satışına yönelik bir düzenlemeyi de bu yargı paketinde inşallah hayata geçireceğiz” diye konuştu.
    Bölge adliye mahkemelerinde artan iş yoğunluğunu azaltmak amacıyla da önemli düzenlemeler getirileceğini belirtti. Tunç, “Yine bölge adliye mahkemelerimizde iş yoğunluğu son zamanlarda artmıştı. Özellikle hukuk dairelerinde davaların sonuçlanma süresi uzamaya başlamıştı. Buna bir çözüm bulmak adına da önemli düzenlemeler var. Özellikle istinaf sürecinde bir hukuk dairesine dosya geldiğinde o daire kendisini görevli saymıyorsa, bunu bir ay içerisinde ön incelemesini yapıp görevli daireye gönderecek. Görevli dairede eğer ben de bu konuda görevli değilim diyorsa iki hafta sonuçlandırıp başkanlar kuruluna gönderecek. Dolayısıyla dosyanın aylarca belki yıllarca görev nedeniyle hukuk dairelerinin bir köşesinde kalmasını önleyecek önemli bir düzenlemeyi de hayata geçiriyoruz” ifadelerini kullandı.

    “İstinaf sürecinde usulden kaynaklanan eksiklikleri yargı paketleriyle çözmenin gayreti içerisindeyiz”

    Tunç, bölge adliye mahkemesi sayısını artırmaya devam ettiklerini ve bu yıl Tekirdağ ve Denizli’de de yeni mahkemeler kurulacağını açıkladı. Tunç, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
    “İstinaf daire sayılarını arttırmaya devam ediyoruz. Özellikle bölge adliye mahkeme hem Tekirdağ ve Denizli bu sene on yediye çıkıyor, bölge adliye mahkemesi sayısı. Ve daire sayısını da son bir yılda elli üç daire daha kurarak özellikle kira uyuşmazlıkları olsun, iş uyuşmazlıkları olsun, birtakım uyuşmazlıkların görüldüğü dairelerde dava yoğunluğu var. Bu yoğun ortadan kaldırmaya yönelik daire sayılarını arttırmıştık ve bu konuda da arttırmaya devam ediyoruz. Yine istinaf sürecinde özellikle usulden kaynaklanan birtakım eksiklikler var ise de bunları yargı paketleriyle çözmenin gayreti içerisindeyiz. Şu an itibarıyla 477 istinaf dairesi var kuruluş aşamasında 2016’dan itibaren 743’e yükseldi. Son bir yılda da 53 istinaf dairemiz kuruldu. Son bir yılda da ilk derecede 2 bin 596 yeni mahkemenin kurulmasını sağladık.”

    Basın, sosyal medya yoluyla hakaret suçlarına yeni düzenleme

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 9. Yargı Paketi kapsamında basın yayın, görsel medya ve sosyal medya aracılığıyla işlenen hakaret suçlarına karşı önemli düzenlemeler getirileceğini açıkladı. Tunç, “Bir diğer önemli düzenleme. Özellikle basın yayın ve görsel ya da yazılı basın aracılığıyla ya da sosyal medya aracılığıyla hakaret suçlarının özellikle yargıda büyük bir yer teşkil ettiğini görüyoruz. Yani bu suçların önlenmesi lazım. Sosyal medya aracılığıyla, fikir özgürlüğü denilemeyecek, hakaret içeren, kişilik haklarına saldırı içeren, özel hayatın gizliliğini ihlal eden birtakım paylaşımlar oluyor. Bu paylaşımlar özellikle uzlaştırmaya tabii olan bu uyuşmazlıkları artık bundan sonra ön ödeme kapsamına alıyoruz. Kanun teklifimiz de bu da var. Ön ödeme kapsamına alınarak kişi işlediği fiilin yaptırımını Cumhuriyet Savcılıklarında ön ödemeye davet edilerek kamu ihlali nedeniyle bu yaptırıma tabi tutulacak. Ama diğer yandan suçun mağduru olan kişi de hukuk mahkemesinde manevi tazminat davasını açabilecek. Buna yönelik bir düzenleme söz konusu” dedi.

    Çocuk Koruma Kanunu ile ilgili düzenlemelere de değinen Tunç, “Çocuk koruma kanunuyla ilgili düzenlemeler var. Özellikle çocukların bir meta gibi o kişisel ilişki kurulmasında, velayet konularında anne babadan alınıp verilmesinde icra yoluyla alınıyor, alınıp veriliyordu. Bunları ortadan kaldırmıştık. Şimdi onun uygulaması çerçevesi içerisinde, sosyal çalışmacıların görevlendirilmesi, mağdur hizmetleri ve desteklerimizin özellikle birtakım ihtiyaçları nedeniyle bazı düzenlemeleri hayata geçiriyoruz. Yine hakim ve savcılarımızın kadrolarıyla ilgili düzenlemelerin Cumhurbaşkanı Kararnamesi’yle yapılamayacağına ilişkin bir anayasa mahkemesi kararı vardı. Anayasa Mahkemesi kararı çerçevesi içerisinde de kanunla düzenlenmesi gereken husus bu pakette yine kanunun düzenlenmesini sağlıyoruz” şeklinde konuştu.

    “Kara parayla mücadelede çok kararlıyız”

    Tunç, terörün finansmanının önlenmesi ve kara para aklama ile mücadelede kararlı olduklarını vurguladı. Bakan Tunç, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) kayyum tayini ile ilgili düzenlemelerin de pakete dahil edildiğini aktardı.

    Tunç, terörizmin finansmanı ve suç gelirlerinin aklanması konularında el koyma ve müsadere kararlarının etkili olduğunu ekleyerek şunları kaydetti:

    “Medeni Kanun’umuza ilişkin bazı iptal kararları vardı Anayasa Mahkememizin. Bu anlamda da Anayasa Mahkememizin kararları gerekçesi doğrultusunda da yeni düzenlemeler var, medeni kanunumuzla ilgili olarak. Tabii tasarruf mevduatı sigorta fonunun kayyum tayini ile ilgili düzenleme var. Önceki pakette de varmıştı. Seçim nedeniyle yetişmemişti. Bu pakete de alındı. Özellikle terörün finansmanının önlenmesi, kara parayla mücadelede çok kararlıyız. Gri listeden çıkmamız noktasında bu soruşturmalar ve el koyma kararları etkili oldu. Bunu daha kalıcı hale getirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Özellikle terörizmin finansmanı, suç gelirlerinin aklanması suçları bakımından el koyma ve müsadere kararları ve sonrasında da tasarruf mevduatı sigorta fonunun kayyum tayini ile ilgili düzenlemeler var. Bu pakette de.”

    “Artık icra dairelerinde fiziki ortamda satış yok”

    İcra dairelerinde elektronik satışa geçildiğini hatırlatan Tunç, “Bunun dışında icra dairelerinde elektronik satışa geçmiştik. 2023 yılından itibaren uygulamasını başlatmıştık. Artık icra dairelerinde fiziki ortamda satış yok. Birtakım suistimallerin de önüne geçmiş olduk. Ve alacaklı ve borçlu menfaat dengesini de gözeten bir çabaydı bu eş atışa geçmek. Ama burada da uygulamadan kaynaklanan bazı problemler oldu. Özellikle bir defalığına ihalenin on dakika uzatılması. O süre içerisinde özellikle robot yazılımlarla alacaklıyı da borçluyu da mağdur eden birtakım uygulama oluyordu. Orada bir de bağlığına on dakika uzatma değildi teklif süresinin. Teklif verildiği müddetçe üç dakikada bir uzatılması söz konusu olacak. Ve buna ilişkin özellikle hem alacaklının, hem borçlunun menfaatini koruyan ve malın gerçek değerinde satılmasını sağlayacak olan bir düzenlemeyi de inşallah hayata geçireceğiz” şeklinde konuştu.

    İstanbul ve Ankara’da birden fazla baronun kurulmasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda yeni düzenlemeler yapılacağını belirten Tunç, “Yine birden fazla baronun kurulduğu İstanbul ve Ankara illerimizde baroları düzenlemesiyle ilgili anayasa mahkememizin iptal kararı vardı. Bu karar gerekçesi doğrultusunda da yeni bir düzenleme gerçekleştiriyoruz. Çok sayıda 39 madde. Ama genel hatlarıyla şunu diyebiliriz. Özellikle hem uygulamadan kaynaklanan problemleri ortadan kaldıracak. Yargı hizmetlerinin etkinliğini daha da artıracak. Davaların kısa sürede sona ermesini sağlayacak yargı süreçlerini hızlandıracak önemli düzenlemeler var. Türkiye Büyük Millet Meclisimizin takdirinde Adalet Komisyonu’nda görüşüldükten sonra da önümüzdeki günlerde genel kurulda inşallah yasalaşacaktır diyorum. Hayırlı olmasını diliyorum” ifadelerine yer verdi.

    Eylem Tok’un Türkiye’ye iade edilmesi

    Eylem Tok ve oğluyla ilgili olarak orada bir yargılama sürecinin başladığını ifade eden Bakan Tunç, “Tutukluluk halleri devam ediyor. Ve o tutukluluk halleri devam ederken de tabii ki oradaki makamlarla da bizim görüşmelerimiz de devam ediyor. Ve gerekli belgeleri hepsinin çevirilerini yaparak gönderdik ve yine her duruşma sonrasında da ihtiyaç olabilecek birtakım açıklamaları gönderiyoruz yazılı olarak. Ve iade edileceklerini umuyoruz. Çünkü burada yargılanmalarını istiyoruz. O nedenle buradan yargıdan kaçış olmamalı. Bir kişinin ölümüne ve diğer kişilerin yaralanmasına neden olduktan sonra Türk yargısından kaçmak olmaz. Dolayısıyla biz hemen kırmızı bülten kararlarımızı çıkardık ve iade taleplerimizi gönderdik. Ve bu kapsamda da yakalama gerçekleşti. Ve tutuklama gerçekleşti. O tutuklama devam ediyor. Ve sonrasında da iade yargılama sonrasında da Türkiye’ye gönderileceğini umut ediyoruz” diye konuştu.

    “Meclis, kira artışı düzenlemesini 1 Temmuz itibarıyla gündemine almadı”

    Türk Borçlar Kanunu’na Haziran 2022’de eklenen geçici madde ile konut kiralarındaki artışı yüzde 25 ile sınırlayan düzenlemenin 1 Temmuz itibarıyla sona erdiğini hatırlatan Tunç açıklamalarını şöyle tamamladı:

    “1 Temmuz itibarıyla düzenleme sona erdi. Biliyorsunuz 2022 ve 2023 yıllarında birer yıl uzatılmıştı. Borçlar kanununa eklenen geçici maddeyle bu uzatılmıştı. Meclisin takdirinde olan bir husus. Tabii 1 Temmuz itibarıyla mecliste böyle bir düzenleme de gerçekleşmedi. Enflasyonu düşürme hedefimiz var. Bu hedefimizde kararlı bir şekilde ekonomi yönetimimiz, program çerçevesi içerisinde çalışmalarını sürdürüyor. Yani bu hedef doğrultusunda inşallah bu tür sınırlamalara gerek kalmadan, kendi mecrasında yürüyecektir. Borçlar Kanunumuzun ilgili maddesi zaten kira miktarının nasıl arttırılacağına yönelik düzenlemeleri içeriyor. Mecliste 1 Temmuz itibarıyla gündemine almadı. O nedenle şu anda Borçlar Kanunun kalıcı maddeleri çerçevesinde yürüyecek kiralarla ilgili düzenlemeler.”

  • İcra yoluyla çocuk teslimi uygulaması sona erdi

    İcra yoluyla çocuk teslimi uygulaması sona erdi

    Adalet Bakanlığınca yürütülen, icra yolu ile çocuk teslimine son veren uygulama ile bugüne kadar 2 bin 672 dosyada çocuk teslimi, 26 bin 265 dosyada ise kişisel ilişki işlemleri olmak üzere toplamda 28 bin 937 dosyada 256 bin 57 çocuk teslimi ve kişisel ilişkiye ilişkin işlemler gerçekleştirildi.

    “Çocukların kolluk güçleriyle anne veya babadan koparıldığı çirkin görüntülere son verdik”

    Yeni uygulama kapsamında çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair işlemlerin, çocuk dostu şekilde oluşturulan çocuk görüşme merkezlerinde ve uzmanlar vasıtasıyla gerçekleştirildiğini kaydeden Bakan Tunç, “Bu uygulama ile çocukların kolluk güçleriyle anne veya babadan koparıldığı çirkin görüntülere son verdik. Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin kararların uygulamasını icra dairelerinden aldık, Adalet Bakanlığı Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüklerine verdik. Görüşme merkezlerinde psikologlar, sosyal çalışmacılar, pedagoglar ve rehber öğretmenler vasıtasıyla çocuk teslimleri yapılıyor. Bakanlığımız bu hizmeti ücretsiz gerçekleştiriyor” şeklinde konuştu.

    Çocuk görüşme merkezlerinin fiziki yapısına dair bilgi de veren Bakan Tunç, merkezler için mümkün olduğu kadar çocukların ebeveynleri ile kaliteli zaman geçirmesine imkan sağlayacak park, bahçe ve içerisinde sosyal, sportif ve kültürel faaliyetlerin yürütüldüğü yerler ya da bu yerlere yakın noktalar tercih edildiğini de aktardı.

    Adalet Bakanlığının çocukların üstün yararını gözeterek hayata geçirdiği yeni uygulamasıyla, velayet hakkı kendisine verilmeyen ancak belirlenen takvime göre çocuğunu görme hakkı tanınan ebeveynler artık icra dairelerine başvurmak zorunda kalmıyor. Bu ebeveynler adliyelerde kurulan adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerine ücretsiz olarak başvurarak belirlenen çocuk görüşme merkezlerinde çocukları ile görüşebiliyor. Adli süreçte çocuk haklarının gözetilmesi ve çocuklara yönelik koruyucu, destekleyici tedbirlerin alınması amacıyla hazırlanan çocuk görüşme merkezleri, çocukların ihtiyaçlarına da yanıt veriyor.

    256 bin 57 işlem gerçekleştirildi

    İlk olarak 4 Nisan 2022 tarihinde başlayan çocuk teslimi uygulaması, bu yıl itibarıyla tüm ülke genelinde hayata geçirildi. Hâlihazırda toplam 806 çocuk görüşme merkezinde, çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair iş ve işlemler yerine getiriliyor.

    Ayrıca uygulama ile bugüne kadar 2 bin 672 dosyada çocuk teslimi, 26 bin 265 dosyada ise kişisel ilişki işlemleri olmak üzere toplamda 28 bin 937 dosyada 256 bin 57 çocuk teslimi ve kişisel ilişkiye ilişkin işlemler gerçekleştirildi.